Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Rana Öztok
Rana Öztok

HAFİFİM ARTIK, UÇARIM ARTIK / BEN KENDİMİ ARTIK KENDİ ALTIMDA GÖRÜRÜM / BİR TANRI RAKS EDER ARTIK İÇİMDE...

  • friedrich wilhelm nietzsche22.03.2007 - 17:21

    Önümüzde biri suya düşerse; arkasından ona yakınlık duymasak bile niye atlarız? “Merhametten” “ Orada insan sadece başkasını düşünür” der düşüncesizlik. Kısmen doğrudur bu; gerçi artık bilinçli olarak kendimizi düşünmeyiz, ama çok kuvvetli bir bilinçsizlikle düşünürüz, tıpkı ayagımız kaydığında kendi kendimize amaca yönelik karşı hareketler yaptığımız ve bu sırada anlaşılan aklımızı kullandığımız gibi. Başkasının kazası rencide eder bizi; eğer ona yardım etmezsek, bu bize güçsüz olduğumuzu, belki de korkak olduğumuzu gösterir. Be4nciller, merhametli kimselerden başka türlüdür. Ama onları tam anlamıyla “kötü” ve merhametlileri “iyi” olarak nitelendirmek, geçerli olan modadan başka bir şey değildir. Bunun tersini öngören modanın da belli bir zamanı vardı_ve uzun bir zamandı.



    Nietzsche

  • friedrich wilhelm nietzsche22.08.2006 - 13:52

    Nietzsche'nin Son Rüyası

    Şimdi elimden şişeye uzanmasını rica ediyorum, itaat ediyor. Yolu bildiğinden, gözlerimi açamam artık gerek yok. Serin cam dudaklarıma değiyor. Ağzıma burnuma keskin bir koku doluyor. Gökyüzü mor bir şimşekle sarsılıyor, bende mi, benim dışımda mı, bilemiyorum. Dilim sıvı billurdan tadıyor, daha çok istiyor, lütfen, küçük bir yudum... Gırtlağımdan parıldayarak akan bir sızıntı... Yastıkların üzerine devriliyorum, derine, daha derine.
    Artık yağmur yağmıyor, sessizlik geri geldi. Uçsuz bucaksız, ışığın ağdığı uzaklarda süzülüyorum, sayılamayacak kadar çok yıldızın ortasında, tıpkı onlar gibi kendi sonsuz yörüngemde yavaş yavaş dönerek süzülüyorum.
    Sevinç, altın sevinç, gel artık diyorum. İçimde bir şey gülümsemeye başlıyor ve yıldızlar yanıp sönerek karşılık veriyorlar. Gökyüzündeki ışıkların yansıdığı camdan bir denizde süzülüyorum. Etrafta yıldızların dans ettiği bir kayıkta tatlı tatlı sallanıyorum.
    Sevinç, altın sevinç, gel, sen ölümün habercisi, en gizli, en tatlı ilk tadı. Son rüyam başladı ve ruhum bana gülümsüyor.
    Gümüşsü, hafif bir balık şimdi kayığım, açıklara doğru süzülüyor....

  • ölüm22.08.2006 - 13:29

    Bir Ölüm Anı

    Şimdi elimden şişeye uzanmasını rica ediyorum, itaat ediyor. Yolu bildiğinden, gözlerimi açamam artık gerek yok. Serin cam dudaklarıma değiyor. Ağzıma burnuma keskin bir koku doluyor. Gökyüzü mor bir şimşekle sarsılıyor, bende mi, benim dışımda mı, bilemiyorum. Dilim sıvı billurdan tadıyor, daha çok istiyor, lütfen, küçük bir yudum... Gırtlağımdan parıldayarak akan bir sızıntı... Yastıkların üzerine devriliyorum, derine, daha derine.
    Artık yağmur yağmıyor, sessizlik geri geldi. Uçsuz bucaksız, ışığın ağdığı uzaklarda süzülüyorum, sayılamayacak kadar çok yıldızın ortasında, tıpkı onlar gibi kendi sonsuz yörüngemde yavaş yavaş dönerek süzülüyorum.
    Sevinç, altın sevinç, gel artık diyorum. İçimde bir şey gülümsemeye başlıyor ve yıldızlar yanıp sönerek karşılık veriyorlar. Gökyüzündeki ışıkların yansıdığı camdan bir denizde süzülüyorum. Etrafta yıldızların dans ettiği bir kayıkta tatlı tatlı sallanıyorum.
    Sevinç, altın sevinç, gel, sen ölümün habercisi, en gizli, en tatlı ilk tadı. Son rüyam başladı ve ruhum bana gülümsüyor.
    Gümüşsü, hafif bir balık şimdi kayığım, açıklara doğru süzülüyor....

  • lord byron06.08.2006 - 12:16

    İngiliz şair. Her zaman klasik vampir öyküsünü modern sahnede yazmak istediğini söylüyor.

    Childe Herold'un yazarı.

    Kötü, kaçık ve tehlikeli bulunduğu için vatanını terk etmeye zorlanmış.

    Canlı vahşi hayvan koleksiyonuyla birlikte, sürüldüğü ıssız adadaki malikanesinde yaşıyor. (Bu hayvanlar evinin her yerinde serbestçe dolaşmaktaydılar.)

    Ateist. Frankenstein'ın yazarı Mary Shelley ile bir akşam yemeği sofrasında şarap içerken İsa'ya göndermeler yaparak eğleniyorlar. Kendisine şakayla, ' Seni kahrolası ateist! ' diyen Shelley'e şöyle karşılık veriyor: ' Tanrı'ya şükür, lanetleneceğim! '

    Biseksüel. Fakat kadınları genelde aşağılık görüyor.

    Agusta adlı kızkardeşini arzuluyor. Bazı geceler onun adını haykırıyor.

    Sevgi beslediği tek kişi yalnızca kendisi. Kendisine hayatta biçilen rolün sevdiklerine işkence etmek olduğuna inanıyor; vampir rolü....

    Hiçbir şeyi düşünüp planlamıyor; ona göre her şey sadece zihin ve hayal gücü...

    En gizli korkusu, kan emen sülükler.

    Hayattan bunalmış; cehennem kasvetini dağıtmanın bir yolunu arıyor. Neşesi yerinde olduğu zamanlarda şöyle diyebiliyor: ' Öyleyse yaşamamıza ve sevmemize izin verin; öyle bir yaşayıp sevelim ki; insanlar desinler _Şeytan da İngilizmiş_Tanrı gibi...'

  • lord byron05.08.2006 - 18:29

    ' Söyle bana; Lord Byron... Nasıl bir şeydi kendi öz kızkardeşinle yatmak? ! '

    ' Zavallıcaydı. Tüm diğer dişilerle olduğu gibi...'

    Bunun üzerine kadın Gordon Byron'un suratına bir tokat patlatır.

    ' Şiddet! Tersine; akıllı bir kadın olduğunu sanırdım! ...'

    ' Dünyada tek bir kişiye sevgin var; kendin.'

    ....................(Gothic'ten diyaloglar) .....................

  • lord byron05.08.2006 - 18:24

    ' Yaşam verdiğimiz varlığı şimdi yine biz öldürmeliyiz_Tanrı'yı öldürdüğümüz gibi... Tanrı zaten çoktan öldü! '

    ' Fakat biz bu gece ölüleri uyandırmadık mı? '

    ........................(Gothic'ten) .........................

  • lord byron05.08.2006 - 18:21

    ' Kendi korkularımızı cisimleştirdik ve hayal gücümüzle dehşet ürünü bir canavar yarattık. Bizler, yaratıcı deme gücünü gösterdik kendimize ve böylece Tanrı'ya karşı gelmiş olduk. Şimdi yarattığımız bu korkudan ne yapsak kaçamayız. İnsan aklındakilerden kaçamaz. Tekrar bir ayinle onu geldiği yere geri göndermeliyiz.'

    ' Cennete mi, cehenneme mi, yıldızlara mı? '

    'Aklımıza.'

    ..............................(Frankenstein'ın yaratıldığı geceyi anlatan eşsiz film Gothic'ten diyaloglar) ...........................

  • frankenstein25.07.2006 - 19:54

    Frankenstein; Mary Shelley'nin insan eleştirisi yaptığı ilham verici hikayesinin bana düşündürdükleri üzerine...

    ' Ama diğerlerine inanaıyorsun; Adem'le Havva'ya, cennetle cehenneme, iyiyle kötüye.. Bunların hepsi hurafedir.' *
    Dr. Frankenstein, yıllar süren çalışmaları sonucunda 'yaşam sıvısı' nı bulmuş, manyetik alan oluşturarak hayatın kaynaklanmasını sağlamıştır. Bu yaşam sıvısı plasentayı hatırlatan, adeta hayatın ana rahminde yeşerdiğini akla getirmek için kullanılan bir sembol olan bir sıvı. Bu sıvıda gelişip sonunda bir insan biçimini alan yaratığın duruşuysa cenini andırıyor.
    Bu inanılmaz keşfini öğrenen etrafındaki herkes Frankenstein'a kızmaktadır: 'Tanrı rolünü oynayamazsın! ' ama o, oynamak istiyor.
    Yarattığı ise, insan misali, eksik ve kusurlu birmahluk. Dünyaya acı çekmeye gelmiş gibi, yalnızlık çeken bir bebek ve kimse ona yardım etmek istemiyor. Her şeye rağmen hayatta kalmayı başarıp bir gün doktorun karşısına yeniden çıktığı zaman ona şöyle haykırıyor: ' senin her şeyin vardı, benimse hiçbir şeyim yoktu! bana bir eş yap, bir kadın istiyorum! Bana bir eş yaparsan onu alır uzaklara giderim ve bir daha seni rahatsız etmem.'
    Tıpkı tanrının Adem'e bir kadın eş yaratma hikayesi gibi, kadın erkeğe arkadaş olarak tasarlanıyor.
    Fakat kadını yaratma sürecinde çıkan sorunlar nedeniyle bizim yaratık yine yalnızlığa mahkum oluyor. Sonunda da, her zamanki gibi, yine acı içinde ölüyor. Aslında, basbayağı acıklı bir hikayedir bu. Beni hüzünlendirir; çünkü kendi varlığımı görürüm onda. Hep acı içinde yaşamaya mahkum, yalnız doğup yalnız ölen insanoğlunu...
    Mary Shelley, neden Lord Byron'un yakını olmayı hak ettiğini bu kitabıyla şüphesiz kanıtlamıştır.
    İyi uyu; Frankenstein! Bizler de senin gibi kendi cinnetimizden bir varlık yarattık ve sonra ondan korkar hale geldik; çünkü kontrolümüzden çıkmıştı.
    ' Kendi korkularımızı cisimleştirdik ve hayal gücümüzle dehşet ürünü bir canavar yarattık. Bizler, yaratıcı deme gücünü gösterdik kendimize ve böylece tanrıya karşı gelmiş olduk. İnsan aklında var ettiği şeylerden kaçamaz. Şimdi onu geldiği yere geri göndermeliyiz _ aklımıza. Tanrıyı öldürdüğümüz gibi, tanrı zaten çoktan öldü! ' **
    Sonunda yarattığımız şey bizim ölümümüz oldu. Belki tanrı da tıpkı bizim şu an yaptığımız gibi, yarattığı şeyler kendini öldürmeden önce onları öldürmeye çalışıyor. Ama bu, tanrılığın kaderi değil midir? Tanrı da, yarattığı zavallı ve iğrenç insanlar tarafından çarmıha gerilmedi mi? Ne? O bir benzeriydi de herkese bir oyun mu oynandı? Peki o zaman İsa'nın kahramanca kendini feda edişi nerde kaldı? ...... sonradan gönderilen kutsal düzeltme yazısına yürekten inanıyorum; mutlaka tanrı göğe yükselmiştir ve hatta _ neden olmasın_ yağmur olup üzerimize bile yağıyordur...

    * Dr.Frankenstein'dan
    ** Gothic filminin diyaloglarından

  • friedrich wilhelm nietzsche07.07.2006 - 21:44

    Okuyan herkes ondan etkilendi_Kayıtsız kalınamayacak kadar şiddetli ve sarsıcıdır.

    Çoğu kişi ondan korktu_Herkesin kulağına göre ağız değildir.

    Bir kısmı onu anladığını düşündü,kendine yakın hissetti_Fakat ne yazık ki; hep o didaktik üslubuyla tanındı, yaşam bilgeliği üzerine aforizmalarıyla bilindi.

    Çok az kişi onun şairliğini, müzisyenliğini tanıdı, sevdi.

    Ve belki de sadece biri, her gece rüyalarında onunla buluşmak umudu olmasa gözlerini kapamak istemezdi...

  • friedrich wilhelm nietzsche13.02.2004 - 19:05

    Gülünçsünüz siz bence, ey bugünün insanları!

    Ama hafife alacağım sizleri ben, çünkü ağır yüküm var..

    Ve yükümün üstüne küçük kurtçuklarla kanatlı böcekler konsa da ne çıkar? !

    'Çarmıha gerilen'