Belki de hayatın ilk yarası olan aşk yarası geçerse izi kalır, geçmezse acısı...Bu yüzden unutulmaz ilkler... Ve ihaneti bile dudaklarda tebessüm gibi kalır.
bazen de bir şarkı olur, gelir oturur aklının baş köşesine. insan, ‘’unutmak’’ kelimesini siler atar lügatından.. bir şarkısın sen, ömür boyu dinlenesi.. :)
Canım arkadaşımın doğumgünüm için yazdığı yazı..hiç unutamam..her zaman hatırlamak için buraya kaydetmem gereken :) Teşekkürler Lorinzin...
' Güzel şeylerle karşılaştığınızda dünyayla farklı bir ilişki içinde bulunduğumuzu hissederiz..Artık bir ân önce olduğumuzdan daha farklı bir insan olmuşuzdur.. der Kemal Sayar..
Burada duralım..
Bir kadını elinde makasıyla gül budarken gördünüz mü hiç? Sessiz ve mütevekkil, ruhu ve bedeni tam bir uyum içinde, elini uzattığı gül dalı değil de bir annenin evladına dokunan şefkatli elinin ulaştığı narin, kırılgan bir canlı sanki.. Arkadan ve hafif sağ çaprazından görünümü, bu dünyaya ait değilmiş hissi uyandırır insanda.. Mütebessim çehresine öyle bir huzur yayılmıştır ki, ünlü ressamların cennet tasvirlerinde boyadıkları meleksi varlıklara benzetirsiniz O ‘nu..Bakışınız fırça darbelerine benzemeye başlar bir anda. Her darbede yüzünde yavaş yavaş beliren gülümsemeyi kendi elinizle boyuyor yanılsamanıza kapılmanız işten değildir..Öylesine kaybedersiniz gerçekliği bu güzellik karşısında.. Hani dışarıdan bakan başka biri kolaylıkla der ki, bu meleksi yaratık izlendiğinin farkındadır..baktıkça güzelleşmesi niyedir yoksa? Ressam ve tasvirindeki bu kadın yer değiştirirler bir süre sonra.. fırça kimin elindedir, güzel kimdir birbirine karışır.. Böylesine güzeldir işte..
Seni ilk gördüğümde, gül budayan bir kadının görüntüsü oluşmuştu beynimde..İşte ben de o anda Sayar’ın bahsettiği gibi dünyayla farklı bir ilişki içinde bulunduğumu düşünmüştüm kısacık bir an bile olsa.. Bu anlar genişledi, büyüdü, Tagore’nin deyişiyle kutsalın gizli yüzünü güzellikte ifşa ettiği zamanlara getirdi bizi..
Bu zamanların hiç bitmemesi, gelişerek çoğalması ümidiyle: İyi ki doğdun Dulcinea..İyi ki varsın. Güzel arkadaşım.. Güzel Dostum..'
umutlarımın aynası gözlerin bakıp bakıp gözlerine doyamadığımsın ilk yaz yağmurları özlemi taşır yüreğime öpmeye kıyamadığımsın sesini duymak bir karanfil koklar gibi yüzünü görmek rengarenk çiçekler gibi dudaklarında, dudaklarımda açamadığımsın
Unutulmaz adınla dudakta kal sevgilim,
Hilal Çelebi
?si=YXa5Co_w8djlQpa-
"Görüşürüz" dedim.
"Hiç sanmıyorum" dedi.
"Peki" dedim... Ve sustum.
Gitti.
Belki de hayatın ilk yarası olan aşk yarası geçerse izi kalır, geçmezse acısı...Bu yüzden unutulmaz ilkler... Ve ihaneti bile dudaklarda tebessüm gibi kalır.
* Kaktüsler de Çiçek Açar,
Songül Ünsal
Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
Kimbilir hangi iklimdesin,
Ben sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim
Sensiz bu sessizlikle...
* Anılar Defterinde Gül Yaprağı,
Cahit Zarifoğlu
Elini tuttum, ayrılıyorduk
Gözlerin gözlerimde, dudakların ıslak
"Sık sık konuşalım" demiştin; gittin.
Mendilin maviydi, gökyüzü mavi...
* Mavi Randevu, Celal Sılay
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
karanlık her sokaktaydın
gizli her köşede...
* Sevda Sözleri, Cemal Süreya
"Seni seviyorum" dedi... Ne yapacağımı şaşırdım.
Sevgili ölülerimiz hatırlandıkça yaşarlar.
* Türkan Saylan
Bazende bogmak istenirde parmaklarında o gucu bulamaz insan
bazen de bir şarkı olur, gelir oturur aklının baş köşesine.
insan, ‘’unutmak’’ kelimesini siler atar lügatından..
bir şarkısın sen, ömür boyu dinlenesi.. :)
Canım arkadaşımın doğumgünüm için yazdığı yazı..hiç unutamam..her zaman hatırlamak için buraya kaydetmem gereken :) Teşekkürler Lorinzin...
' Güzel şeylerle karşılaştığınızda dünyayla farklı bir ilişki içinde bulunduğumuzu hissederiz..Artık bir ân önce olduğumuzdan daha farklı bir insan olmuşuzdur.. der Kemal Sayar..
Burada duralım..
Bir kadını elinde makasıyla gül budarken gördünüz mü hiç?
Sessiz ve mütevekkil, ruhu ve bedeni tam bir uyum içinde, elini uzattığı gül dalı değil de bir annenin evladına dokunan şefkatli elinin ulaştığı narin, kırılgan bir canlı sanki..
Arkadan ve hafif sağ çaprazından görünümü, bu dünyaya ait değilmiş hissi uyandırır insanda..
Mütebessim çehresine öyle bir huzur yayılmıştır ki, ünlü ressamların cennet tasvirlerinde boyadıkları meleksi varlıklara benzetirsiniz O ‘nu..Bakışınız fırça darbelerine benzemeye başlar bir anda. Her darbede yüzünde yavaş yavaş beliren gülümsemeyi kendi elinizle boyuyor yanılsamanıza kapılmanız işten değildir..Öylesine kaybedersiniz gerçekliği bu güzellik karşısında..
Hani dışarıdan bakan başka biri kolaylıkla der ki, bu meleksi yaratık izlendiğinin farkındadır..baktıkça güzelleşmesi niyedir yoksa?
Ressam ve tasvirindeki bu kadın yer değiştirirler bir süre sonra.. fırça kimin elindedir, güzel kimdir birbirine karışır..
Böylesine güzeldir işte..
Seni ilk gördüğümde, gül budayan bir kadının görüntüsü oluşmuştu beynimde..İşte ben de o anda Sayar’ın bahsettiği gibi dünyayla farklı bir ilişki içinde bulunduğumu düşünmüştüm kısacık bir an bile olsa..
Bu anlar genişledi, büyüdü, Tagore’nin deyişiyle kutsalın gizli yüzünü güzellikte ifşa ettiği zamanlara getirdi bizi..
Bu zamanların hiç bitmemesi, gelişerek çoğalması ümidiyle: İyi ki doğdun Dulcinea..İyi ki varsın.
Güzel arkadaşım.. Güzel Dostum..'
koku...eti puf kokusu ;)
eski şarkıların yayınlandığı bir programın adı ydı çooooooooooooooooooooooooooooooooookk severek dinlerdim.
umutlarımın aynası gözlerin
bakıp bakıp gözlerine doyamadığımsın
ilk yaz yağmurları özlemi taşır yüreğime
öpmeye kıyamadığımsın
sesini duymak bir karanfil koklar gibi
yüzünü görmek rengarenk çiçekler gibi
dudaklarında, dudaklarımda açamadığımsın
doyamadığım kıyamadığım açamadığım bırakamadığımsın
doyamadığım, kıyamadığım, açamadığım, unutamadığımsın…
ve okşarken saçlarını güneşe dokunur gibi olurum
yanar ellerim…yanar ellerim…
tutuşsam da kül olsam da bırakamadığımsın…
doyamadığım, kıyamadığım, açamadığım, bırakamadığımsın…
doyamadığım, kıyamadığım, açamadığım, unutamadığımsın…
suavi.