Kültür Sanat Edebiyat Şiir

türkü hikayeleri sizce ne demek, türkü hikayeleri size neyi çağrıştırıyor?

türkü hikayeleri terimi Cay Keyfi tarafından tarihinde eklendi

  • MUHAMMED YILDIRIM
    MUHAMMED YILDIRIM

    İYİ

  • Birol Tekin
    Birol Tekin

    Rus işgali sırasında Bitlis, bir harabe şehir görüntüsü alır. Düşmanın çekilmesinden sonra savaş esnasında Bitlis'ten kaçan bir baba ve oğul, Bitlis'e dönmek üzere yola çıkarak şehre hakim konumdaki Dideban Dağı eteğine varırlar.

    Baba, şehirde canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için oğlunu şehre gönderir. Bir süre sonra oğul geri döner ve uzaktan babasına şöyle seslenir:

    'Şehirde yaşama dair hiçbir iz yok; sadece beş tane minare ayakta kalmış.'
    Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve şöyle bir ağıt yakarak oğlunu yanına çağırır.

    Bitlis'te beş minare, beri gel oğlan beri gel.
    Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel.

    Bu ağıt zamanla türkü ve manilere konu olarak günümüze kadar gelir.

    Türkünün Sözleri

    Bitliste beş minare beri gel oğlan beri gel
    Yüreğim dolu yare beri gel oğlan beri gel
    İsterem yanen gelem beri gel oğlan beri gel
    Cebimde yok on pare beri gel oğlan beri gel

    Tüfeğim dolu saçma beri gel oğlan beri gel
    Kaçma vururum kaçma beri gel oğlan beri gel
    Doksan dokuz yarem var beri gel oğlan beri gel
    Bir yarede sen açma beri gel oğlan beri gell

    Nazmi Zülfikar

  • Latif Ballı
    Latif Ballı

    Dinlediğimiz ve söylediğimiz türkülerimizin hemen hemen herbirinin doğru yada yanlış pek çok hikayesi var.Bu hikayeler Anadolulu'nun,Trakyalı'nın ve bir dönem bizim olan Kafkaslarda ve Balkanlarda yaşamış yada yaşayan insanlarımızın sevdalarını,mertliğini,sevinçlerini,hüzünlerini bu türkülerde bulur ve görürüz.Nacizane kanaatim odur ki hem türkülerimizi hem hikayelerini çocuklarımıza aktarmamız elzemdir.Çünkü biz kendimiz olduğumuz zaman geleceğe emin adımlarla ilerleyebileceğiz taklitle değil.

  • Nilüfer Aydemir
    Nilüfer Aydemir

    Ben avuçlarımda
    Islak bir kibritin
    Sönük alevine takılı
    Gemileri yakarken

    Sen avuçlarınla
    Topladığın
    Küllerinden gemileri
    Şişelere diziyordun

    Ben
    Beni bekleyen
    En son sandalla
    Açılırken Ummanlara

    Sen
    Senin o sığ koylarından
    Tebessümle uğurluyordun
    En son kalan yolcularını

    Ben deryanın
    Tam ortasında güneştim
    Hani, köprülerimin üzerinden
    Batışımı izlemeye doyamadığın

    Sen mehtaplı gecelerin
    Seyri sefaları da Şimal yıldızım
    Hani, kadehte balık şaşkınlığından
    Doğuşuna asla yetişemediğim.

    Ben gözlerinin
    İçinde ki adalardaydım
    Yolu kesilmiş
    Yosunlar tutmuş
    Yok bir rehineydim


    Sen zümrüt-ü Anka'nın
    Kanadın da ki zümrütdün
    Kaf dağına taşınmış
    Kadınlara takılmış
    Kraldan daha kraldın


    Ben geç kaldımsa
    şimdi
    Özlediğin Yarınlarına
    Sen erken dedinse
    şimdi
    Geçmiş Günlerime
    Elveda derim
    o vakit Aşka
    Şimdi
    Durma yelkenler fora

    n.aydemir

    05.03.2008 Denizli

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    Üç beş kişi kalmış
    Türkü diyenler
    onun için bozgun çalar sazımız

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    Bir ülkenin türkülerini yapanlar,yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.

  • Limonî Erz
    Limonî Erz

    vlerinin Önü Yoldur
    Yoldan Geçen Karakoldur
    Gurban Olam Sarı Gelin
    Gel Destini Bizden Doldur

    Al Fadimem Bal Fadimem
    Yanakları Gül Fadimem
    Uyan Uyan Sabah Oldu
    Namazını Gıl Fadimem

    Şu Dağların Burcu Musun
    Kız Boynumun Borcu Musun
    Gurban Olam Sarı Gelin
    Sen Kötünün Harcı Mısın

    Al Fadimem Bal Fadimem
    Yanakları Gül Fadimem
    Uyan Uyan Sabah Oldu
    Namazını Gıl Fadimem

    Evlerinin Önü Şatır
    Atlı Geçer Güpür Güpür
    Gurban Olam Sarı Gelin
    Gel De Bizim Evi Süpür

    Al Fadimem Bal Fadimem
    Yanakları Gül Fadimem
    Uyan Uyan Sabah Oldu
    Namazını Gıl Fadimem

    Koyun Yola Dizilirdi
    Bağlı İpler Çözülürdü
    Ahranımış Gavur Oğlan
    Buz Olsaydı Çözülürdü

    Al Fadimem Bal Fadimem
    Yanakları Gül Fadimem
    Uyan Uyan Sabah Oldu
    Namazını Gıl Fadimem

    Al Fadimem Suya Gider
    Su Yolunda Çalım Eder
    Çalım Etme Al Fadimem
    Ben Cahilim Aklım Gider

    Al Fadimem Bal Fadimem
    Yanakları Gül Fadimem
    Uyan Uyan Sabah Oldu
    Namazını Gıl Fadimem



    -bu türkü yeni gelin olan fadimenin sabahleyin uyanmaması ve uykusunda öldüğünü anlayan kocasının feryadıdır. rahmetli babaannem anlatmıştı.

  • Talha Yasin
    Talha Yasin

    Kırmızı gül demet demet
    Sevda değil bir alamet
    Balam nenni yavrum nenni
    Gitti gelmez o muhannet
    Şol revanda balam kaldı
    Yavrum kaldı balam nenni
    Kırmızı gül her dem olmaz
    Yaralara merhem olmaz
    Balam nenni yavrum nenni
    Ol tabipten merhem gelmez
    Şol revanda balam kaldı
    Yavrum kaldı balam nenni

    hikayesi ise........ biraz iç acıtan türden.......:((

    Ali diye bir oğlan varmış zamanında.Savaş patlak vermeden evvel gönül vermiş bir güzele, evlenmiş ve evliliğinin daha kırkı çıkmadan askere çağrılıvermiş.Ali sevdiğini anası ile bir başına bırakıvermiş ve askere gitmiş.Ali askere gitmesinden epey bir süre geçmesinden sonra savaşın bittiği haberi gelmiş köye Ali'nin anası ile sevdiği mutluluk sarhoşu olmuşlar.Ali'nin içinde bulunduğu grubun şehre dönüş tarihi belli olmuş bunun üzerine anası ve karısı başlamışlar hazırlığa.Ve o gün geldiğinde anası demiş ki

    'Kızım ben gidip tren istasyonunda bekleyeyim oğlumu sende hazırlıkları tamamla evde' deyip tren istasyonun yolunu sabahın köründe tutmuş.Anası başlamış beklemeye.Bir tren gelir biri gider ve oğlan gelmezmiş.Anası hava kararıncaya kadar beklemiş ve oğlan gelmemiş.Umudunu kesen ana evin yolunu tutmuş.

    Eve geldiğinde gelinin odasında sesler geldiğini duyup kapıya yanaştığında içerde bir erkek olduğunu anlar.Bizim Anadolu'nun anası namusunu kirli bırakır mı içerden tüfeği kaptığı gibi odaya dalıverir ve yorgana doğru boşaltır mermileri.Ortalık kan gölüne dönmüştür.O arada yorgan sıyrılıverir yatağın üstünden.Birde ne görsün iki yıldır askerde olan oğulcuğu ile ona gözü gibi bakan gelini yatağın içersindedir.Meğersem anası istasyonda beklerken görememiştir oğlunu, oğlanda koştura koştura eve gitmiş ve sevdiceğini yalnız bulunca dayanamamıştır.Bundan sonra ana az olan aklını da yitirip yollara düşer ağzında bir türkü;

    Kırmızı Gül Demet Demet...

  • Elif Topraksüren
    Elif Topraksüren

    Bu öykü Malkara köylerinden alınmış olup belli bir

    kişinin dilinden yazıya geçirilmiş değildir. Çevrede

    herkes tarafından bilinen bir öyküdür. Söylentiye

    göre, çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok

    güzel bir kız vardır. Onaltıya yeni bastığında

    Zeynep'i köylerindeki bir düğünde aşırı (yabancı)

    köylerden gelen Ali isimli bir genç görür. Ali

    Zeynep'i çok beğenir ve köyüne döndüğünde kızın

    babasına hemen görücü gönderir. Zeynep'i Ali'ye

    verirler. Kısa bir zaman sonra düğünleri olur. Ali,

    Zeynep'i alıp aşırı köyüne götürür.



    Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç

    gün üç gece çeker. Bu kadar uzak olduğundan dolayı

    Zeynep, anasını babasını ve kardeşlerini tam yedi yıl

    göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreğinde her gün biraz

    daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır. Köyün büyük

    bir tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi

    köyüne doğru dönüp için için kendi yaktığı türküyü

    mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini

    gidermeye çalışırmış.



    Oysa kocası, Zeynep'in bu özlemine pek aldırış etmez.

    Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından kendini

    fazlaca horlamaya, eziyet etmeye başlar. Sonunda bu

    özlem ve kocasının horlaması Zeynep'i yataklara

    düşürür.



    Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için,

    köyden gelip gidenler de anasının babasının

    çağrılmasını salık verirler. Başka çare kalmadığını

    anlayan Zeynep'in kocası da anasına babasına haber

    vermeye gider. Altı gün altı gecelik bir yolculuktan

    sonra bir akşam üstü Zeynep'in anası babası köye

    gelirler, Zeynep'i yatakta bulurlar. Perişan bir halde

    Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır. Aynı türküyü

    anasına babasına da söylemeye başlar. Çevresindeki

    bütün köy kadınları duygulanıp göz yaşı dökerler.

    Annesi fenalıklar geçirir ve bayılır.



    Zeynep hasretini giderir, giderir ama artık çok geç

    kalınmıştır. Bir daha onmaz, sonu ölümle biter. Herkes

    Zeynep için göz yaşı döker. İşte o gün bu gündür bu

    türkü ayrılığın türküsü olarak söylenip durur.



    Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

    Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

    Annesinin bir tanesini hor görmesinler



    Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

    Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim



    Babamın bir atı olsa binse de gelse

    Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse

    Kardeşlerim yolları bilse de gelse



    Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

    Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim

  • Bugrahan Karaoglu
    Bugrahan Karaoglu

    Türkü dostlarına merhaba,
    Ben de bir türkü hikayesi ile giriş yapayım devamı gelecek…



    Hastane Önünde İncir Ağacı

    Komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanır. Hava değişimi olarak Yozgat'a (Akdağmadeni) gelir. Sözlüsünün ailesi gence kızlarını göstermek istemez. Genç tedavi için İstanbul'da hastaneye yatar, pencereden gördüğü incir ağacından aldığı ilhamla aşağıdaki türküyü söyler.Yakalandığı amansız hastalıktan kurtarılamayarak hastanede ölür.

    Mehmedimin bu ölmeden önce hastane odasında söylediği bu türküyü Fatih Kısaparmak tan dinleyip gözlerin yaşarmaması ne mümkün…

    HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI

    Hastane önünde incir ağacı anam ağacı
    Doktor bulamadı bana ilacı
    Baş tabib geliyo zehirden acı

    Garip kaldım yüreğime dert oldu
    Ellerin vatanı bana yurt oldu


    Mezarımı kazın bayıra düze
    Yönünü çevirin sıladan düze anam vay düze
    Benden selam söyleyin o hayırsıza
    Başına koysun, karalar bağlasın
    Gurbet elde kaldım diye ağlasın