“Biz yalnız Müslüman mıyız? Yoksa hem Türk, hem Müslüman mıyız? Eğer yalnız Müslüman isek bize Arap harfleri yetişir ve Arap dili gerekir. Eğer Türk isek bir “Türk Kültürüne” muhtacız.
Bu kültür ise herşeyden önce dilimizden başlayacaktır... Arap harflerinden başka harflerle Kuran yazmak küfür değildir. İşte sorunun özü buradadır.”
TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU TÜRÜK BİL Konfederasyonu’nun yapılanması, yeni hükümdar İÇUUM APAM BUUMİN İSTEMİ’nin M.Ö. 879 yılında başkenti İDİL-URALLAR’daki UÇUŞ BAŞI’na nakletmesiyle başlar... İL ETİRİŞ KAĞAN, başkenti M.Ö.779’da URKUN BOLIK’a (ORHUN) taşır. TÜRÜK BİL konfederasyonu’nu oluşturan devletler ise şunlardır: - ÖTÜKİN YIŞ (ana devlet) , - ES-TABİGAÇ (orta çin Hanlığı, ÖTÜKİN YIŞ’a dahil) - ALTUN YIŞ (ALTAY devleti) , - YİR BUYURGU YİR (Kuzey kabileleri) - UCUĞUY YIŞ (IÇKI TÜRKİSTAN devleti) , - ÖKÜGİMİN YIŞ (URAL devleti) , - BU TÜRÜK BİL (BERİ TÜRKİSTAN devleti) - OK-UDURİKİN YIŞ (KORE ve MANÇURYA’daki devlet, başkenti UŞUNTİN BOLIK, daha sonra HAN BALIK olmuştur, şimdiki PEKİN) - UŞUNTİNG UYUZ (GÜNEY ÇİN Federasyonu, (uy-maktan UYUZ..) - TÜRGİŞ - ÖK-İRİGUN US-OK UŞUN (MESSAGET krallığı, bir İSKİT kolu) O dönemde esas ÇİNLİLER, TABGAÇ BUDUN (barbar kavim) olarak güneybatıda yaşamaktadırlar. ÇİN’de yazı C. HOPKINS’e göre M.Ö. 3000’lerde, T. DE LACOUPERIE göre M.Ö. 2300’de bulunmuştur. Son tesbitlere göre M.Ö.1700’lerdedir... E. EKREM Hacettepe Üniversitesi için hazırladığı doktora tezinde “TÜRK kavimlerinin M.Ö.2600-M.S.318 tarihleri arasında ÇİN’de bulunduklarını” yazar.,, Bu bilgiler ÇİN ALFABESİ’nde neden 41 adet PROTO-TÜRKÇE tamga bulunduğunu açıklamaktadır. TÜRÜK BİL Konfederasyonu’nun 1400 yıllık egemenliği süresince 5 AT-OĞ (hanedan) hüküm sürmüştür. KAĞAN adlarından bazıları şunlardır: - İÇUUM APAM BUUMİN KAGAN İSTEMİ (M.Ö.. 879-822) - İNİŞİ KAĞAN - OĞLİ KAĞAN İKİNT AT-OĞ (2. Hanedan) - KANİM İL-ETİRİŞ (M.Ö.565-538) - KANGİM KÜL BİLGE KAĞAN (M.Ö.536-525) - ÖKÜL TİGİN (M.Ö.524-514) - 2. KANGİM TÜRÜK BİLGE KAĞAN (M.Ö.512-494) - 2. EÇİM KAĞAN (M.Ö.488-?) ÜÇÜNC AT-OĞ (3. Hanedan) - 3. TENGRİTİĞ TENRİDE BOLMİŞTÜRÜK BİLGE KAĞAN (M.Ö.356-?) - BENGİGÜ KAĞAN TÖRTİNÇ AT-OĞ (4. Hanedan) - TENRİDE KUT BULMUŞ ALP BİLGETENRİ UYUĞUR KAĞAN (? -M.S.318) - 4. EÇİM KAĞAN - 4. KANİM KAĞAN BEŞİNÇ AT-OĞ (5. Hanedan) - 5. KANİM KAĞAN (? -M.S.536) - KÜL TİGİN (M.S.544-575) - NİNÇU APA OYURİĞİN TURGAN (M.S.576-?) NİNÇU APA OYİRİĞİN TURGAN’ın KAĞAN olması ile Konfederasyon AT-OY BİL dönemindeki gücüne ulaştı. M.S. 641’de HAZAR ve OK-UŞUY (İSKİT) TÜRKLERİ’nin birleşmesi ile OZUM ON-OK (Federe HAZAR) devleti kuruldu. Devletin başkenti İDİL idi. Bu devletin egemenlik alanı KAFKASLAR, KUZEY KARADENİZ, TURLA OGİZ (Dinyester) ile OZU ÖGÜZ (Dinyeper) arasından İTİL ırmağına, KİEV’den MOSKOVA’nın güneyine kadar idi. Bu devletin halkı 7. Asırdan itibaren MUSEVÎ oldu. 1016’da devletin yıkılmasıyla bu TÜRK MUSEVİLERİ bütün AVRASYA’ya yayıldılar. KARAYİM ve KARAİT TÜRKLERİ’ni oluşturdular. 675 yılında VOLGA bölgesinde yaşıyan BUY-URUKLAR’ın (Bulgar) bir kolu TUNA’yı aşarak şimdiki BULGARİSTAN bölgesine yerleştiler. 840 yılında ilk TÜRK-MÜSLÜMAN devlet olan KARAHANLILAR (İLEK HANLAR) devleti kuruldu. Çinliler bu boyun T’UÇÜE AŞİNA dedikleri KARLUKLAR’dan geldiğini yazarlar. Devleti kuran BUĞRA KARA HAKAN ünvanlı BİLGE KÜL KADİR HAN idi. KARLUKLAR ise 744-840 arasında UYGUR federasyonuna girmişler ve TÜRKMEN adını almışlardı. UYGUR TÜRKLERİ liderliğindeki Federasyon zayıflayınca, KARLUK YAGBUSU kendini “bozkırların hâkimi” ilan etti. Ve “Büyük Hakan” anlamında KARA HAKAN ünvanını aldı. Hatırlatalım ki, KARA kelimesi “siyah” anlamında değildir, OK-ARA’dan gelmektedir. Yani yaradılıştan beri varolan OK TÜRKLERİ ARASINDA demektir. Böylece KARLUK YAGBUSU, “bütün TÜRKLER’in Hakanı” olduğunu ilân etmiş oluyordu! .. ALTAY TÖRESİ’ne göre devlet ikiye ayrıldı. Doğu bölgesinin hâkimi ARSLAN KARA HAKAN diye anılıyordu. Başkenti KARAORDU idi. Batı bölgesinin hâkimi ise BUĞRA KARA HAN diye anılıyordu. İşte bu Batının ilk hakanı BİLGE KÜL KADİR HAN, ilk Müslüman TÜRK devletinin kurucusu oldu. 879’da NORMANLAR’dan RURİK’in YANGA KAL’A (Ninji Novgorod) şehrinde bir prenslik kurması ile şimdiki Rusya’nın temeli atılmış oldu... Bu devlet önce bölge TÜRKLER’ine, sonra da OSMANLI DEVLETİ’ne rakip olarak büyüdü, gelişti. Aynı tarihlerde İSKANDİNAV asıllı ASKOLD da KİEV’de bir prenslik kurmuştu. RUS-BEYAZ RUS ayırımı buradan gelir. RUSLAR’ın hükümdarları için kullandıkları ÇAR kelimesi, aslında PROTO-TÜRKÇE’de kral anlamına gelen ÇUR’dan gelir. Bu kelime İSKİTLER aracılığıyla (CAERE-ÇERE) İTALYA’ya gitmiş, ROMA İMPARATORLUĞU’nda CEASAR (Sezar) olarak kullanılmış, ve RUSLAR tarafından TZAR kelimesine dönüştürülmüştür. 900’lerde ASYA’daki BOY-URUKLAR (Orak Bulgarları) Konfederasyon yönetimine hâkim oldular. 976 yılında UÇUŞ BAŞI’da para bastırdılar. 1236’da OK-UŞUY ve ISUB-URA BİL’den oluşan DEŞT-İ KIPÇAK devleti, CENGİZ HAN ordularına yenildi. 1237’de ÖKÜGİMİN YIŞ (Oral Bulgarları’nın devleti): yine 1237’de ON-UYUĞUR YIŞ (Kazan Tatarları’nın devleti) 1238’de OĞUZLAR (KASİM ve OKA TATARLARI) yenildi. Aynı yıl ALTIN-UR (That ili, ALTINORDU diye bilinen devlet) ÖTÜGİN YIŞ’a (geçerli anayasa) göre kuruldu... Bu devlette TÜRK-MOĞOL soyundan 25 HAN hüküm sürdü. Rusların baskısı ile zayıfladı ve 1505’de silindi gitti. 1395’de DEŞT-İ KIPÇAK (OK-UŞUY ve ISUB-URA BİL) , yine bir TÜRK HAKANI olan TİMUR’a yenildi ve yıkıldı. 1436’da ALTIN-UR devletinin hakanı ULUĞ MUHAMMED HAN, mevcut anayasanın (ÖTÜGİN YIŞ) yürümediğini görerek, BİR OY BİL Konfederasyonu’nu yeniden canlandırmak için KAZAN HANLIĞI’nı kurdu. HAN armasında binlerce yıl öncesine ait UŞ(HAN) tamgası vardı! .. Ne yazık ki, binlerce yıllık TÜRK TARİHİ’nin belgelerini muhafaza eden KAZAN KÜTÜPHANESİ, 1552 yılında RUS ÇARI KORKUNÇ İVAN tarafından yakıldı! .. YIŞ kelimesi “anayasa” demektir. UYUŞ’tan gelir ki, “uyuşturan, birliği sağlayan kurallar” anlamındadır... Bazı TÜRK devletlerinin adında kullanılmasının sebebi, TÜRK TÖRESİ’ne göre kurulduğunu, “ileri seviyede bir organizasyon” olduğunu belirtmek içindir. YIŞ kelimesi “ağaç” olarak alınmış, ve ORHUN KİTABELERİ'ndeki ÖTÜGİN YIŞ ifadesi, “ Ötügen Ormanları” şeklinde tercüme edilmiştir ki, son derece yanlıştır. Bir milletin darda kalınca ormana kaçması düşünülebilir mi? .. Orada kastedilen 'darda kalınca ANA DEVLET'e, TÜRK TÖRESİ'ne sığın' anlamındadır! . Kaldı ki, kitâbelerde sefer yapıldığında sık sık başka 'yış'lara girilir. Bunların hepsinin orman olması mümkün değildir. Diğer TÜRK devletleri kastedilmektedir. 1449’da GİRAY HAN, KIRIM HANLIĞI’nı kurdu. KIRIM HANLIĞI bir süre sonra OSMANLI DEVLETİ’ne bağlandı. 1800'lerde Ruslar'ın eline geçti. ASYA’da kurulan diğer HANLIKLAR, 1800’lerde RUS yayılmacılığı sonucu birer birer yıkıldı.
AT-UKUŞ BİL FEDERASYONU BİR OY BİL federasyonu, M.Ö.1517’de AT-UKUŞ BİL adıyla yeniden yapılandı. Bir adı da AT OY BİL’dir... Yeni federasyon varlığını M.Ö.879 yılına kadar sürdürdü. Bu dönemde de ISUB-URA BİL adında ve yapısında da değişiklikler oldu. Önce AT UKUS YÜZ oldu, sonra ISUB URUŞU TUTUK, OK-OGİS AT UÇUK ve nihayet ISUB URA UÇ oldu. Daha sonra da bir başka TÜRK boyu olan İSKİTLER tarafından yıkıldı. (M.Ö.516) İSKİTLER, KARADENİZ’in kuzeyinde (UKRAYNA) OK-UŞUY adında bir devlet kurmuş, oralardan aşağıya inmişlerdi. Bu bilgiler bir asker ve “tarih yazarı” olan ÖNRE-BİNBAŞI’nın taşa vurdurtmuş olduğu ISUB-URA BİLGE ÖKÜLÜ ÇUR EB-EDİZİ başlıklı BİTİG TAŞ’tan (taşa yazılmış belge) alınmadır. Yazının başlığı “ISUB-URA BİL’in ÇUR’unun (hükümdarının) Başarıları” demektir. Bu BİTİG TAŞ, MOĞOLİSTAN’da İKİ-HUŞOT’da bulunmuş ve KOTWICZ tarafından 1928’de yayınlanmıştır. İSKİTLER’e yenilen ISUB-URALILAR, daha sonra KAFKASLAR’a çekilmişler, İSKİT ana devletiyle DEŞT-İ KIPÇAK konfederasyonunu oluşturmuşlardır. Bu konfederasyon çeşitli şekillerde varlığını CENGİZ HAN zamanına kadar sürdürmüştür. (M.S.1236) Son parçası KAZAN HANLIĞI 1556’da Çarlık Rusyası tarafından yıkılmıştır. AT-UKUŞ BİL konfederasyonunun başkenti AT OĞI BOLIK’tır. Bu konfederasyonu oluşturan devletler ise şunlardı: - URALLAR’da ÖKÜGİMİN YIŞ Devleti, - KARADENİZ’in kuzeyinde OK-UŞUY Devleti (İSKİTLER) , - KIRIM’da ÖG-ÖDÜS Devleti, - HARZEM’de TATAR BİRİLE OK-AT Devleti - KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU’da ISUB URA BİL Devleti - AT OMİG İDUK BAŞ ÖKİ Devleti ((ARTARHAN Hanlığı) Federasyonun toprakları SELÂNİK KÖRFEZİ’nden başlayıp MAKEDONYA, BALKANLAR, TUNA KIYILARI, AVRASYA, ORTA ASYA, ÜST ASYA, MANÇURYA, KORE ve KUZEY ÇİN’i kapsıyordu.. DOĞU ANADOLU, HAZAR BÖLGESİ ve TİBET te federasyona dahildi. Bu kadar büyük bir sahada UÇ DEVLETLER de olsa, bir süre sonra yeni bir yapılanma ihtiyacı duyulmuş, ve TÜRÜK BİL FEDERASYONU doğmuştur. (M.Ö.879)
ORTA ASYA ANAU KÜLTÜRÜ ve BİR OY BİL FEDERASYONU Doğu Anadolu’da M.Ö. 15.000’den itibaren kaya resimleri, M.Ö.7000’den itibaren de yazıtlar görülür. Antalya-Beldibi yazıtları M.Ö.7000, İstanbul-Fikirtepe’de bulunan M.Ö.6000’e ait kaplardan ikisinin üzerinde OK ve OZ tamgaları vardır. R. PUMPELLY, “Exploration in Turkestan” adlı makalesinde (1908, Washington) , “AŞKABAT’ta M.Ö.9000’lere ait yerleşik bir kültür olduğu”ndan bahsetmektedir. Bu kültüre ANAU adı verilmiştir. Bu kültür, A. BELENITSKY’e (1965) göre M.Ö.5000, D. SCHMANDT-BESSERAT’a (1978) göre M.Ö.6000 yıllarına aittir. Ancak VADIM A. RANOV, '7 yerleşim bölgesinin incelendiğini, ve ilk merkezin M.Ö. 850.000 yıllarında kurulan AMUDERYA’nın kaynak kollarından birindeki KULDURA olduğunu' bildirmiştir. (Kendisi TACİKİSTAN Tarih, Arkeoloji ve Etnoloji Kurumu müdürüdür… Makalesi, “Her Şey Eski Taş Dönemi’nde Başlar” adıyla “Les Dossiers d’Archeologie” dergisinin 185. Sayısında, Eylül 1993 tarihinde yayınlanmıştır.) Bir diğer merkez SEL UNGUR’dur, M.Ö. 250.000’lere dayanır. Hatta İSLAMOV’a göre geçmişi M.Ö.500.000’e kadar gider. SEL UNGUR, KIRGIZİSTAN’daki FERGANA vadisinde, OK (şimdiki OŞ) kentinin batısındadır. İkisi de KARA TAU (Karadağ) adını taşıyan iki merkez daha vardır ki, bunlardan biri KULDURA gibi AMUDERYA üzerindedir. Diğeri ise, yine KIRGIZİSTAN’da TALAS vadisinin batısını oluşturan dağın adıdır. M.Ö. 100.000-M.Ö.35.000 arasını ilgilendiren 14 yer incelenmiştir. Bunlar arasında KUTURBULAK, KULBULAK, KAYRAKUM gibileri vardır. BULAK “göz, pınar” demek olduğuna göre, yüksek vadilerdeki su kaynaklarının başına yerleştikleri anlaşılır. Daha sonra OM-OĞ KÖL’ün kıyılarına inmişler, sahil yerleşim birimleri kurmuşlardır. KAPİK-KAĞAN (KAPAĞAN, SEMERKANT) da ilk yerleşim bölgeleri arasındadır. HİMAYALAR’dan ALATAU (Aladağ) ve ALTAYLAR’la BÜKLİ ÇÖL’e (Gobi) kadar uzanan bölgede 100 kadar yerleşim merkezi bulunmaktadır... En önemli yerlerden biri TEŞİK TAŞ MAĞARASI’dır. Mağara, SEMERKANT’ın güneyinde BAYSUN DAĞI’ndadır. Burada ilk defa taşın yapı malzemesi olarak kullanıldığı görülmüş, “üstün bir kudret”in varlığına inanıldığını gösteren deliller bulunmuştur... Bu hususu, başka bir yazıda derinlemesine ele alacağız. Bir değer yerleşim bölgesi TAMGALI SAYI’ndaki KAYA ÜSTÜ RESİMLER’i M.Ö. 30.000’lere aittir.... PİKTOGRAMLAR (sembolik resimler) M.Ö. 20.000’e, PETROGLİFLER (yazı elemanları içeren resimler) ise M.Ö. 15.000 tarihini taşır. ULU KEM ırmağı vadi ve steplerinde bulunan OT-OZ sintaşları yine aynı tarihlere aittir. (M.Ö. 15000) ORTA ASYA’da M.Ö. 9000’lerde ortaya çıkan BİR OY BİL konfederasyonu derin bir felsefeye sahip, büyük bir medeniyettir... İnsanın TANRI BELDESİ’nden (göklerden, manevî âlemden) OZ’laşıp (öz, mükemmel) şekil değiştirerek, OT (od, ateş, ışık, enerji) halinde yeryüzüne “döne döne indiği”ne inanırlardı. OT-OZ denilen bu insan TANRI’dan geldiği için “kutsal”dı. Herkes eşitti, ayırım yoktu. Bu yüzden kendilerini yönetecek olan BUĞ’u SEÇİM’le (kurultayda) belirlerlerdi. TÖRELER ile yönetilen bu insanlar kısa zamanda AŞİRET-KLAN düzeyinden MİLLET seviyesine ulaşmışlar, DEVLET kurmuşlardır. TÖRE’yi ÜYÜŞ-YIŞ seviyesine yükseltmişler, ANAYASA haline getirmişlerdir. Çok sağlam bir HUKUK anlayışları vardı. Bu insanlar IB-IS BOLIK’larda yaşamışlar, yeryüzü-gökyüzü ilişkilerini incelemişler, ASTRO-FİZİK bilimine ilk adımları atmışlardır. Soyutlama yetenekleri ve yaratıcılıkları ile konuştukları dili TAMGA denen SEMBOL-ŞEKİLLER’e dökmüşler, “taşa urmuşlar”, yani DUVARLAR’a, KAYALAR’a, TAŞLAR’a kazımışlardır. RESİM ve HEYKEL sanatının ilk örneklerini bu OT-OZ insanları vermişlerdir.
Bir kısmı BİR OY BİL konfederasyonuna bağlı UÇ DEVLETLER’de yaşamışlardır... Bu âdet, tâ SELÇUKLULAR’a kadar gelmiştir. ANADOLU’da pek çok UÇ BEYLİĞİ vardı. OSMANOĞULLARI BEYLİĞİ de bunlardan biri idi. Bu UÇ DEVLETLER’den biri de ON OYUL’dur. TAŞKENT-BUHARA, KUÇA-YARKENT arasında idi. AYIRIS (Çur) nehri ON OYUL ile BİR OY BİL arasında sınır idi… Bu AYIRIS(ayırma) kelimesi sonradan bozularak Grekçe’deki İRİOS şekline girdi. Bazı Batılı yazarlar İRİOS’u ARYAN-ÂRİ kelimesinin kaynağı sayar. (Igor H. Klopin, Les Dossiers d’Archeologie, No. 185, 1993) Bir diğer UÇ DEVLET, OK-ONIM OĞ idi. KUÇA-URUMÇİ’den ÇİN’in ortalarına kadar uzanıyordu. ISUB-URA BİL’in başkenti KAFKASYA’daki ÇUR şehri idi. KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU’da egemendi. MEZOPOTAMYA’yı da kültürel etkisi altına almıştır. ISUB-URA “yazıya geçmiş, kaydolmuş” demektir. Bu devletin BİR OY BİL federasyonuna kayıtlı, vasal devletlerden biri olduğunu gösterir. Bu üç UÇ-DEVLET’i yöneten kişinin ünvanı USUB URUŞ TURUK idi. Yani “yazıya vurulmuş, kayıtlı, bağlı, BUĞ’a tâbi” yönetici… Bu kişinin URUUA TURU yani “askere alma” yetkisi vardı. Bir devlet için çok önemli olan bu yetki, ASURLAR tarafından URUATRİ olarak telâffuz edilmiş, bundan da URARTU kelimesi doğmuş, bir devlet adı olarak kabul edilmiştir. Öte yandan ISUB-URA kelimesinin SUBAR-SABİR şekline dönüştüğü sanılmaktadır. R. GHIRSHMAN, SÜMER öncesinde (M.Ö. 4000) MEZOPOTAMYA’da SUBARLAR’ın yaşadığını kaydediyor. SÜMERLER’in şimdiki TÜRKLER’in atası, akrabası olduğunu biliyoruz… Ancak SÜMER yazasında 18 adet PROTO-TÜRKÇE tamga bulunması, onların çok daha eski TÜRKLER’den geldiğini göstermektedir. ASUR devletinde dahi (M.Ö.2000) SUBARCA konuşuluyordu. ASUR başkentinin adı PROTO-TÜRKÇE’de ANT-UB UÇUĞ’dur, yani “yüce antlaşma liderliği”…
Kadim Türkçe’de kullanılan BİLİG kelimesi, 'halkın bilmesi için açıklanan bilgiler' anlamına gelir. Bugün biz karşılığını MÂLÛM (herkesce bilinen) olarak almaktayız. Bizce İLİM kavramı yine bugün kullanılan BİLİM’den farklıdır. BİLİM, laboratuvara sokulup üzerinde deney yapılabilen, ölçüye, hesaba gelen tesbitler için kullanılır. Yani BİLİM, asıl İLM’in ancak çok küçük, ispat edilebilen, düzenli eğitimi yapılabilen kısmıdır. İLİM ise kâinatın, hattâ mükevvenatın, yani görülen görülmeyen, maddî manevî bütün yaradılmışlarla ilgili, sadece laboratuvarlarda değil; sezgi, tecrübe, ilham gibi yollarla elde edilmiş her türlü bilgidir. Bunun da ancak bir kısmı halka açıklanır ki, bunu yukarda MÂLÛM kelimesiyle verdik. Büyük kısmı ise ancak belirli kişilerde mahfuzdur ki, onlara da ÂLİM denir. Eski Türkler ÂLİM’e BİLGE, BİLİGTE EREN veya BİLGE-EREN derlerdi. Zamanımızda ERMİŞ kelimesi işte bu herkesin bilmediği, bilemiyeceği bilhassa manevî bilgilere sahip olduğuna inandığımız kişiler için kullanılan ifadedir. Yine kadim Türkçe’de İLKEVSÜK kelimesi İLMÎ veya şimdilerde BİLİMSEL olarak kullanılan kelime karşılığıdır. Bunları bu kadar derinlemesine açıklamamızın sebebi, Türkler konusunda yıllardır kullanılan 'göçebe, kaba, savaşçı, talancı, işe yanamaz, gayrımedeni, kültürsüz, bilimle hiç ilgisi olmayan, kendi üretmeyip hep başkasından alan' gibi yakıştırmaları çürütecek bir çalışmayı, dikkatinize getirmek üzere oluşumuzdur. Bu bölüme ORTA ASYA İNSANI diye bilinen PROTO-TÜRKLER'in yaşadığı yerler ve GÖÇLER ile başlıyoruz. Dünyanın dört bir yanına yayılan TÜRK soy ve boylarını, arkalarında bıraktıkları MAĞARA DUVAR RESİMLERİ, DİKİLİ TAŞLAR ve TAMGALAR ile izleyecek, birer birer tesbit edeceğiz. Arkasından yine Kâzım Mirşan� ın PROTO-TÜRKÇE YAZITLAR adlı eserinden bölümler sunacağız. Bunda da sadece Mezopotamya ve Asya’daki değil; Avrupa’da ve duvar resimlerindeki Türk rumuz ve işaretlerini, tamgalarını ve GÖKTÜRK Alfabesi’nin ilk şekillerini bulacaksınız. Bundan sonraki ESKİ TÜRKLERDE İLİM başlıklı sayfalarda büyük araştırmacı, yüksek mühendis Kâzım Mirşan� ın ortaya çıkarıp yayınladığı ALTI YARIK TİGİN adlı çok eski bir TÜRK ilmi eserini özetliyerek dikkatinize sunacağız. Kitabın adını, muhtevasını da göz önünde tutarak bugünkü Türkçe� ye çevirirsek, ALTI IŞIK DOKTRİNİ olur. Üst seviyede bir Fizik, bir Astronomi kitabı, daha doğrusu kâinatın mekaniğini, hayatın fenomenlerini ve YARADILIŞ, İNSANOĞLU, ve KÂİNAT ilişkisini açıklayan bir kitabıdır. ALTI YARIK TİGİN'in MADDE BİLİMİ yönünün yanısıra, MANEVİ İLİM yönü de vardır. Bu açıdan bakınca ALTIN ÇİÇEK DOKTRİNİ anlamına gelir ki, bizde VAHDET'İN İLÂHÎ KANUNLARI demektir. Bunları öğrenen kişi AĞAR, yani TANRI'ya ulaşır. AKINIŞ ta aslında TANRI'YA ULAŞMA demektir. Neticede göreceksiniz ki, TÜRKLER sadece yazıyı bulan, Türk mantık ve düşünce tarzını kayalara, taşlara işleyen, silinmez bir tarzda damgasını vuran millet değil; dünya sahnesine çıktığı günden beri ilimle de uğraşmış bir millettir TÜRK olmak, Atatürk’ün dediği gibi, gerçekten övünülecek bir vasıftır! ..
nafile, komik b çaba diyorum doğu batı sentezi yapıcam diyenlere ya zaten Türkiye'de yaşanılan kültür tam b sentez/füzyon değil mi! ?
ama şu lanet düğün rituelleri tam anlamıyla DEJENERASYON! buna 'Türk Kültürü' denilemez. B de 'kültür' türkçe b kelime deil ki çok hazin! TDK önerisi 'ekin' ki çok uzak...
“Biz yalnız Müslüman mıyız? Yoksa hem Türk, hem Müslüman mıyız? Eğer yalnız Müslüman isek bize Arap harfleri yetişir ve Arap dili gerekir. Eğer Türk isek bir “Türk Kültürüne” muhtacız.
Bu kültür ise herşeyden önce dilimizden başlayacaktır... Arap harflerinden başka harflerle Kuran yazmak küfür değildir. İşte sorunun özü buradadır.”
Kılıçzade Hakkı Bey
TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU
TÜRÜK BİL Konfederasyonu’nun yapılanması, yeni hükümdar İÇUUM APAM BUUMİN İSTEMİ’nin M.Ö. 879 yılında başkenti İDİL-URALLAR’daki UÇUŞ BAŞI’na nakletmesiyle başlar... İL ETİRİŞ KAĞAN, başkenti M.Ö.779’da URKUN BOLIK’a (ORHUN) taşır. TÜRÜK BİL konfederasyonu’nu oluşturan devletler ise
şunlardır:
- ÖTÜKİN YIŞ (ana devlet) ,
- ES-TABİGAÇ (orta çin Hanlığı, ÖTÜKİN YIŞ’a dahil)
- ALTUN YIŞ (ALTAY devleti) ,
- YİR BUYURGU YİR (Kuzey kabileleri)
- UCUĞUY YIŞ (IÇKI TÜRKİSTAN devleti) ,
- ÖKÜGİMİN YIŞ (URAL devleti) ,
- BU TÜRÜK BİL (BERİ TÜRKİSTAN devleti)
- OK-UDURİKİN YIŞ (KORE ve MANÇURYA’daki devlet, başkenti UŞUNTİN BOLIK,
daha sonra HAN BALIK olmuştur, şimdiki PEKİN)
- UŞUNTİNG UYUZ (GÜNEY ÇİN Federasyonu, (uy-maktan UYUZ..)
- TÜRGİŞ
- ÖK-İRİGUN US-OK UŞUN (MESSAGET krallığı, bir İSKİT kolu)
O dönemde esas ÇİNLİLER, TABGAÇ BUDUN (barbar kavim) olarak güneybatıda yaşamaktadırlar. ÇİN’de yazı C. HOPKINS’e göre M.Ö. 3000’lerde, T. DE LACOUPERIE göre M.Ö. 2300’de bulunmuştur. Son tesbitlere göre M.Ö.1700’lerdedir... E. EKREM Hacettepe Üniversitesi için hazırladığı doktora tezinde “TÜRK kavimlerinin M.Ö.2600-M.S.318 tarihleri arasında ÇİN’de bulunduklarını” yazar.,, Bu bilgiler ÇİN ALFABESİ’nde neden 41 adet PROTO-TÜRKÇE tamga bulunduğunu açıklamaktadır.
TÜRÜK BİL Konfederasyonu’nun 1400 yıllık egemenliği süresince 5 AT-OĞ (hanedan) hüküm sürmüştür. KAĞAN adlarından bazıları şunlardır:
- İÇUUM APAM BUUMİN KAGAN İSTEMİ (M.Ö.. 879-822)
- İNİŞİ KAĞAN
- OĞLİ KAĞAN
İKİNT AT-OĞ (2. Hanedan)
- KANİM İL-ETİRİŞ (M.Ö.565-538)
- KANGİM KÜL BİLGE KAĞAN (M.Ö.536-525)
- ÖKÜL TİGİN (M.Ö.524-514)
- 2. KANGİM TÜRÜK BİLGE KAĞAN (M.Ö.512-494)
- 2. EÇİM KAĞAN (M.Ö.488-?)
ÜÇÜNC AT-OĞ (3. Hanedan)
- 3. TENGRİTİĞ TENRİDE BOLMİŞTÜRÜK BİLGE KAĞAN (M.Ö.356-?)
- BENGİGÜ KAĞAN
TÖRTİNÇ AT-OĞ (4. Hanedan)
- TENRİDE KUT BULMUŞ ALP BİLGETENRİ UYUĞUR KAĞAN (? -M.S.318)
- 4. EÇİM KAĞAN
- 4. KANİM KAĞAN
BEŞİNÇ AT-OĞ (5. Hanedan)
- 5. KANİM KAĞAN (? -M.S.536)
- KÜL TİGİN (M.S.544-575)
- NİNÇU APA OYURİĞİN TURGAN (M.S.576-?)
NİNÇU APA OYİRİĞİN TURGAN’ın KAĞAN olması ile Konfederasyon AT-OY BİL dönemindeki gücüne ulaştı. M.S. 641’de HAZAR ve OK-UŞUY (İSKİT) TÜRKLERİ’nin birleşmesi ile OZUM ON-OK (Federe HAZAR) devleti kuruldu. Devletin başkenti İDİL idi. Bu devletin egemenlik alanı KAFKASLAR, KUZEY KARADENİZ, TURLA OGİZ (Dinyester) ile OZU ÖGÜZ (Dinyeper) arasından İTİL ırmağına, KİEV’den MOSKOVA’nın güneyine kadar idi.
Bu devletin halkı 7. Asırdan itibaren MUSEVÎ oldu. 1016’da devletin yıkılmasıyla bu TÜRK MUSEVİLERİ bütün AVRASYA’ya yayıldılar. KARAYİM ve KARAİT TÜRKLERİ’ni oluşturdular.
675 yılında VOLGA bölgesinde yaşıyan BUY-URUKLAR’ın (Bulgar) bir kolu TUNA’yı aşarak şimdiki BULGARİSTAN bölgesine yerleştiler.
840 yılında ilk TÜRK-MÜSLÜMAN devlet olan KARAHANLILAR (İLEK HANLAR) devleti kuruldu. Çinliler bu boyun T’UÇÜE AŞİNA dedikleri KARLUKLAR’dan geldiğini yazarlar. Devleti kuran BUĞRA KARA HAKAN ünvanlı BİLGE KÜL KADİR HAN idi.
KARLUKLAR ise 744-840 arasında UYGUR federasyonuna girmişler ve TÜRKMEN adını almışlardı. UYGUR TÜRKLERİ liderliğindeki Federasyon zayıflayınca, KARLUK YAGBUSU kendini “bozkırların hâkimi” ilan etti. Ve “Büyük Hakan” anlamında KARA HAKAN ünvanını aldı. Hatırlatalım ki, KARA kelimesi “siyah” anlamında değildir, OK-ARA’dan gelmektedir. Yani yaradılıştan beri varolan OK TÜRKLERİ ARASINDA demektir. Böylece KARLUK YAGBUSU, “bütün TÜRKLER’in Hakanı” olduğunu ilân etmiş oluyordu! .. ALTAY TÖRESİ’ne göre devlet ikiye ayrıldı. Doğu bölgesinin hâkimi ARSLAN KARA HAKAN diye anılıyordu. Başkenti KARAORDU idi. Batı bölgesinin hâkimi ise BUĞRA KARA HAN diye anılıyordu. İşte bu Batının ilk hakanı BİLGE KÜL KADİR HAN, ilk Müslüman TÜRK devletinin kurucusu oldu.
879’da NORMANLAR’dan RURİK’in YANGA KAL’A (Ninji Novgorod) şehrinde bir prenslik kurması ile şimdiki Rusya’nın temeli atılmış oldu... Bu devlet önce bölge TÜRKLER’ine, sonra da OSMANLI DEVLETİ’ne rakip olarak büyüdü, gelişti. Aynı tarihlerde İSKANDİNAV asıllı ASKOLD da KİEV’de bir prenslik kurmuştu. RUS-BEYAZ RUS ayırımı buradan gelir.
RUSLAR’ın hükümdarları için kullandıkları ÇAR kelimesi, aslında PROTO-TÜRKÇE’de kral anlamına gelen ÇUR’dan gelir. Bu kelime İSKİTLER aracılığıyla (CAERE-ÇERE) İTALYA’ya gitmiş, ROMA İMPARATORLUĞU’nda CEASAR (Sezar) olarak kullanılmış, ve RUSLAR tarafından TZAR kelimesine dönüştürülmüştür.
900’lerde ASYA’daki BOY-URUKLAR (Orak Bulgarları) Konfederasyon yönetimine hâkim oldular. 976 yılında UÇUŞ BAŞI’da para bastırdılar.
1236’da OK-UŞUY ve ISUB-URA BİL’den oluşan DEŞT-İ KIPÇAK devleti, CENGİZ HAN ordularına yenildi. 1237’de ÖKÜGİMİN YIŞ (Oral Bulgarları’nın devleti): yine 1237’de ON-UYUĞUR YIŞ (Kazan Tatarları’nın devleti) 1238’de OĞUZLAR (KASİM ve OKA TATARLARI) yenildi. Aynı yıl ALTIN-UR (That ili, ALTINORDU diye bilinen devlet) ÖTÜGİN YIŞ’a (geçerli anayasa) göre kuruldu... Bu devlette TÜRK-MOĞOL soyundan 25 HAN hüküm sürdü. Rusların baskısı ile zayıfladı ve 1505’de silindi gitti.
1395’de DEŞT-İ KIPÇAK (OK-UŞUY ve ISUB-URA BİL) , yine bir TÜRK HAKANI olan TİMUR’a yenildi ve yıkıldı.
1436’da ALTIN-UR devletinin hakanı ULUĞ MUHAMMED HAN, mevcut anayasanın (ÖTÜGİN YIŞ) yürümediğini görerek, BİR OY BİL Konfederasyonu’nu yeniden canlandırmak için KAZAN HANLIĞI’nı kurdu. HAN armasında binlerce yıl öncesine ait UŞ(HAN) tamgası vardı! ..
Ne yazık ki, binlerce yıllık TÜRK TARİHİ’nin belgelerini muhafaza eden KAZAN KÜTÜPHANESİ, 1552 yılında RUS ÇARI KORKUNÇ İVAN tarafından yakıldı! ..
YIŞ kelimesi “anayasa” demektir. UYUŞ’tan gelir ki, “uyuşturan, birliği sağlayan kurallar” anlamındadır...
Bazı TÜRK devletlerinin adında kullanılmasının sebebi, TÜRK TÖRESİ’ne göre kurulduğunu, “ileri seviyede bir organizasyon” olduğunu belirtmek içindir.
YIŞ kelimesi “ağaç” olarak alınmış, ve ORHUN KİTABELERİ'ndeki ÖTÜGİN YIŞ ifadesi, “ Ötügen Ormanları” şeklinde tercüme edilmiştir ki, son derece yanlıştır. Bir milletin darda kalınca ormana kaçması düşünülebilir mi? .. Orada kastedilen 'darda kalınca ANA DEVLET'e, TÜRK TÖRESİ'ne sığın' anlamındadır! . Kaldı ki, kitâbelerde sefer yapıldığında sık sık başka 'yış'lara girilir. Bunların hepsinin orman olması mümkün değildir. Diğer TÜRK devletleri kastedilmektedir.
1449’da GİRAY HAN, KIRIM HANLIĞI’nı kurdu. KIRIM HANLIĞI bir süre sonra OSMANLI DEVLETİ’ne bağlandı. 1800'lerde Ruslar'ın eline geçti.
ASYA’da kurulan diğer HANLIKLAR, 1800’lerde RUS yayılmacılığı sonucu birer birer yıkıldı.
AT-UKUŞ BİL FEDERASYONU
BİR OY BİL federasyonu, M.Ö.1517’de AT-UKUŞ BİL adıyla yeniden yapılandı. Bir adı da AT OY BİL’dir... Yeni federasyon varlığını M.Ö.879 yılına kadar sürdürdü. Bu dönemde de ISUB-URA BİL adında ve yapısında da değişiklikler oldu. Önce AT UKUS YÜZ oldu, sonra ISUB URUŞU TUTUK, OK-OGİS AT UÇUK ve nihayet ISUB URA UÇ oldu. Daha sonra da bir başka TÜRK boyu olan İSKİTLER tarafından yıkıldı. (M.Ö.516)
İSKİTLER, KARADENİZ’in kuzeyinde (UKRAYNA) OK-UŞUY adında bir devlet kurmuş, oralardan aşağıya inmişlerdi.
Bu bilgiler bir asker ve “tarih yazarı” olan ÖNRE-BİNBAŞI’nın taşa vurdurtmuş olduğu ISUB-URA BİLGE ÖKÜLÜ ÇUR EB-EDİZİ başlıklı BİTİG TAŞ’tan (taşa yazılmış belge) alınmadır. Yazının başlığı “ISUB-URA BİL’in ÇUR’unun (hükümdarının) Başarıları” demektir.
Bu BİTİG TAŞ, MOĞOLİSTAN’da İKİ-HUŞOT’da bulunmuş ve KOTWICZ tarafından 1928’de yayınlanmıştır.
İSKİTLER’e yenilen ISUB-URALILAR, daha sonra KAFKASLAR’a çekilmişler, İSKİT ana devletiyle DEŞT-İ KIPÇAK konfederasyonunu oluşturmuşlardır. Bu konfederasyon çeşitli şekillerde varlığını CENGİZ HAN zamanına kadar sürdürmüştür. (M.S.1236) Son parçası KAZAN HANLIĞI 1556’da Çarlık Rusyası tarafından yıkılmıştır.
AT-UKUŞ BİL konfederasyonunun başkenti AT OĞI BOLIK’tır. Bu konfederasyonu oluşturan devletler
ise şunlardı:
- URALLAR’da ÖKÜGİMİN YIŞ Devleti,
- KARADENİZ’in kuzeyinde OK-UŞUY Devleti (İSKİTLER) ,
- KIRIM’da ÖG-ÖDÜS Devleti,
- HARZEM’de TATAR BİRİLE OK-AT Devleti
- KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU’da ISUB URA BİL Devleti
- AT OMİG İDUK BAŞ ÖKİ Devleti ((ARTARHAN Hanlığı)
Federasyonun toprakları SELÂNİK KÖRFEZİ’nden başlayıp MAKEDONYA, BALKANLAR, TUNA KIYILARI, AVRASYA, ORTA ASYA, ÜST ASYA, MANÇURYA, KORE ve KUZEY ÇİN’i kapsıyordu.. DOĞU ANADOLU, HAZAR BÖLGESİ ve TİBET te federasyona dahildi.
Bu kadar büyük bir sahada UÇ DEVLETLER de olsa, bir süre sonra yeni bir yapılanma ihtiyacı duyulmuş, ve TÜRÜK BİL FEDERASYONU doğmuştur. (M.Ö.879)
ORTA ASYA ANAU KÜLTÜRÜ ve BİR OY BİL FEDERASYONU
Doğu Anadolu’da M.Ö. 15.000’den itibaren kaya resimleri, M.Ö.7000’den itibaren de yazıtlar görülür. Antalya-Beldibi yazıtları M.Ö.7000, İstanbul-Fikirtepe’de bulunan M.Ö.6000’e ait kaplardan ikisinin üzerinde OK ve OZ tamgaları vardır.
R. PUMPELLY, “Exploration in Turkestan” adlı makalesinde (1908, Washington) , “AŞKABAT’ta M.Ö.9000’lere ait yerleşik bir kültür olduğu”ndan bahsetmektedir. Bu kültüre ANAU adı verilmiştir. Bu kültür, A. BELENITSKY’e (1965) göre M.Ö.5000, D. SCHMANDT-BESSERAT’a (1978) göre M.Ö.6000 yıllarına aittir.
Ancak VADIM A. RANOV, '7 yerleşim bölgesinin incelendiğini, ve ilk merkezin M.Ö. 850.000 yıllarında kurulan AMUDERYA’nın kaynak kollarından birindeki KULDURA olduğunu' bildirmiştir. (Kendisi TACİKİSTAN Tarih, Arkeoloji ve Etnoloji Kurumu müdürüdür… Makalesi, “Her Şey Eski Taş Dönemi’nde Başlar” adıyla “Les Dossiers d’Archeologie” dergisinin 185. Sayısında, Eylül 1993 tarihinde yayınlanmıştır.)
Bir diğer merkez SEL UNGUR’dur, M.Ö. 250.000’lere dayanır. Hatta İSLAMOV’a göre geçmişi M.Ö.500.000’e kadar gider. SEL UNGUR, KIRGIZİSTAN’daki FERGANA vadisinde, OK (şimdiki OŞ) kentinin batısındadır. İkisi de KARA TAU (Karadağ) adını taşıyan iki merkez daha vardır ki, bunlardan biri KULDURA gibi AMUDERYA üzerindedir. Diğeri ise, yine KIRGIZİSTAN’da TALAS vadisinin batısını oluşturan dağın adıdır.
M.Ö. 100.000-M.Ö.35.000 arasını ilgilendiren 14 yer incelenmiştir. Bunlar arasında KUTURBULAK, KULBULAK, KAYRAKUM gibileri vardır. BULAK “göz, pınar” demek olduğuna göre, yüksek vadilerdeki su kaynaklarının başına yerleştikleri anlaşılır. Daha sonra OM-OĞ KÖL’ün kıyılarına inmişler, sahil yerleşim birimleri kurmuşlardır. KAPİK-KAĞAN (KAPAĞAN, SEMERKANT) da ilk yerleşim bölgeleri arasındadır.
HİMAYALAR’dan ALATAU (Aladağ) ve ALTAYLAR’la BÜKLİ ÇÖL’e (Gobi) kadar uzanan bölgede 100 kadar yerleşim merkezi bulunmaktadır... En önemli yerlerden biri TEŞİK TAŞ MAĞARASI’dır. Mağara, SEMERKANT’ın güneyinde BAYSUN DAĞI’ndadır. Burada ilk defa taşın yapı malzemesi olarak kullanıldığı görülmüş, “üstün bir kudret”in varlığına inanıldığını gösteren deliller bulunmuştur... Bu hususu, başka bir yazıda derinlemesine ele alacağız.
Bir değer yerleşim bölgesi TAMGALI SAYI’ndaki KAYA ÜSTÜ RESİMLER’i M.Ö. 30.000’lere aittir....
PİKTOGRAMLAR (sembolik resimler) M.Ö. 20.000’e, PETROGLİFLER (yazı elemanları içeren resimler) ise M.Ö. 15.000 tarihini taşır. ULU KEM ırmağı vadi ve steplerinde bulunan OT-OZ sintaşları yine aynı tarihlere aittir. (M.Ö. 15000)
ORTA ASYA’da M.Ö. 9000’lerde ortaya çıkan BİR OY BİL konfederasyonu derin bir felsefeye sahip, büyük bir medeniyettir... İnsanın TANRI BELDESİ’nden (göklerden, manevî âlemden) OZ’laşıp (öz, mükemmel) şekil değiştirerek, OT (od, ateş, ışık, enerji) halinde yeryüzüne “döne döne indiği”ne inanırlardı.
OT-OZ denilen bu insan TANRI’dan geldiği için “kutsal”dı. Herkes eşitti, ayırım yoktu. Bu yüzden kendilerini yönetecek olan BUĞ’u SEÇİM’le (kurultayda) belirlerlerdi.
TÖRELER ile yönetilen bu insanlar kısa zamanda AŞİRET-KLAN düzeyinden MİLLET seviyesine ulaşmışlar, DEVLET kurmuşlardır. TÖRE’yi ÜYÜŞ-YIŞ seviyesine yükseltmişler, ANAYASA haline getirmişlerdir. Çok sağlam bir HUKUK anlayışları vardı.
Bu insanlar IB-IS BOLIK’larda yaşamışlar, yeryüzü-gökyüzü ilişkilerini incelemişler, ASTRO-FİZİK bilimine ilk adımları atmışlardır. Soyutlama yetenekleri ve yaratıcılıkları ile konuştukları dili TAMGA denen SEMBOL-ŞEKİLLER’e dökmüşler, “taşa urmuşlar”, yani DUVARLAR’a, KAYALAR’a, TAŞLAR’a kazımışlardır. RESİM ve HEYKEL sanatının ilk örneklerini bu OT-OZ insanları vermişlerdir.
Bir kısmı BİR OY BİL konfederasyonuna bağlı UÇ DEVLETLER’de yaşamışlardır... Bu âdet, tâ SELÇUKLULAR’a kadar gelmiştir. ANADOLU’da pek çok UÇ BEYLİĞİ vardı. OSMANOĞULLARI
BEYLİĞİ de bunlardan biri idi.
Bu UÇ DEVLETLER’den biri de ON OYUL’dur. TAŞKENT-BUHARA, KUÇA-YARKENT arasında idi. AYIRIS (Çur) nehri ON OYUL ile BİR OY BİL arasında sınır idi… Bu AYIRIS(ayırma) kelimesi sonradan bozularak Grekçe’deki İRİOS şekline girdi. Bazı Batılı yazarlar İRİOS’u ARYAN-ÂRİ kelimesinin kaynağı sayar. (Igor H. Klopin, Les Dossiers d’Archeologie, No. 185, 1993)
Bir diğer UÇ DEVLET, OK-ONIM OĞ idi. KUÇA-URUMÇİ’den ÇİN’in ortalarına kadar uzanıyordu.
ISUB-URA BİL’in başkenti KAFKASYA’daki ÇUR şehri idi. KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU’da egemendi. MEZOPOTAMYA’yı da kültürel etkisi altına almıştır. ISUB-URA “yazıya geçmiş, kaydolmuş” demektir. Bu devletin BİR OY BİL federasyonuna kayıtlı, vasal devletlerden biri olduğunu gösterir.
Bu üç UÇ-DEVLET’i yöneten kişinin ünvanı USUB URUŞ TURUK idi. Yani “yazıya vurulmuş, kayıtlı, bağlı, BUĞ’a tâbi” yönetici… Bu kişinin URUUA TURU yani “askere alma” yetkisi vardı. Bir devlet için çok önemli olan bu yetki, ASURLAR tarafından URUATRİ olarak telâffuz edilmiş, bundan da URARTU kelimesi doğmuş, bir devlet adı olarak kabul edilmiştir.
Öte yandan ISUB-URA kelimesinin SUBAR-SABİR şekline dönüştüğü sanılmaktadır. R. GHIRSHMAN, SÜMER öncesinde (M.Ö. 4000) MEZOPOTAMYA’da SUBARLAR’ın yaşadığını kaydediyor. SÜMERLER’in şimdiki TÜRKLER’in atası, akrabası olduğunu biliyoruz… Ancak SÜMER yazasında 18 adet PROTO-TÜRKÇE tamga bulunması, onların çok daha eski TÜRKLER’den geldiğini göstermektedir.
ASUR devletinde dahi (M.Ö.2000) SUBARCA konuşuluyordu. ASUR başkentinin adı PROTO-TÜRKÇE’de ANT-UB UÇUĞ’dur, yani “yüce antlaşma liderliği”…
Kadim Türkçe’de kullanılan BİLİG kelimesi, 'halkın bilmesi için açıklanan bilgiler' anlamına gelir. Bugün biz karşılığını MÂLÛM (herkesce bilinen) olarak almaktayız.
Bizce İLİM kavramı yine bugün kullanılan BİLİM’den farklıdır. BİLİM, laboratuvara sokulup üzerinde deney yapılabilen, ölçüye, hesaba gelen tesbitler için kullanılır. Yani BİLİM, asıl İLM’in ancak çok küçük, ispat edilebilen, düzenli eğitimi yapılabilen kısmıdır.
İLİM ise kâinatın, hattâ mükevvenatın, yani görülen görülmeyen, maddî manevî bütün yaradılmışlarla ilgili, sadece laboratuvarlarda değil; sezgi, tecrübe, ilham gibi yollarla elde edilmiş her türlü bilgidir. Bunun da ancak bir kısmı halka açıklanır ki, bunu yukarda MÂLÛM kelimesiyle verdik. Büyük kısmı ise ancak belirli kişilerde mahfuzdur ki, onlara da ÂLİM denir.
Eski Türkler ÂLİM’e BİLGE, BİLİGTE EREN veya BİLGE-EREN derlerdi. Zamanımızda ERMİŞ kelimesi işte bu herkesin bilmediği, bilemiyeceği bilhassa manevî bilgilere sahip olduğuna inandığımız kişiler için kullanılan ifadedir.
Yine kadim Türkçe’de İLKEVSÜK kelimesi İLMÎ veya şimdilerde BİLİMSEL olarak kullanılan kelime karşılığıdır.
Bunları bu kadar derinlemesine açıklamamızın sebebi, Türkler konusunda yıllardır kullanılan 'göçebe, kaba, savaşçı, talancı, işe yanamaz, gayrımedeni, kültürsüz, bilimle hiç ilgisi olmayan, kendi üretmeyip hep başkasından alan' gibi yakıştırmaları çürütecek bir çalışmayı, dikkatinize getirmek üzere oluşumuzdur.
Bu bölüme ORTA ASYA İNSANI diye bilinen PROTO-TÜRKLER'in yaşadığı yerler ve GÖÇLER ile başlıyoruz. Dünyanın dört bir yanına yayılan TÜRK soy ve boylarını, arkalarında bıraktıkları MAĞARA DUVAR RESİMLERİ, DİKİLİ TAŞLAR ve TAMGALAR ile izleyecek, birer birer tesbit edeceğiz.
Arkasından yine Kâzım Mirşan� ın PROTO-TÜRKÇE YAZITLAR adlı eserinden bölümler sunacağız. Bunda da sadece Mezopotamya ve Asya’daki değil; Avrupa’da ve duvar resimlerindeki Türk rumuz ve işaretlerini, tamgalarını ve GÖKTÜRK Alfabesi’nin ilk şekillerini bulacaksınız.
Bundan sonraki ESKİ TÜRKLERDE İLİM başlıklı sayfalarda büyük araştırmacı, yüksek mühendis Kâzım Mirşan� ın ortaya çıkarıp yayınladığı ALTI YARIK TİGİN adlı çok eski bir TÜRK ilmi eserini özetliyerek dikkatinize sunacağız.
Kitabın adını, muhtevasını da göz önünde tutarak bugünkü Türkçe� ye çevirirsek, ALTI IŞIK DOKTRİNİ olur. Üst seviyede bir Fizik, bir Astronomi kitabı, daha doğrusu kâinatın mekaniğini, hayatın fenomenlerini ve YARADILIŞ, İNSANOĞLU, ve KÂİNAT ilişkisini açıklayan bir kitabıdır.
ALTI YARIK TİGİN'in MADDE BİLİMİ yönünün yanısıra, MANEVİ İLİM yönü de vardır. Bu açıdan bakınca ALTIN ÇİÇEK DOKTRİNİ anlamına gelir ki, bizde VAHDET'İN İLÂHÎ KANUNLARI demektir. Bunları öğrenen kişi AĞAR, yani TANRI'ya ulaşır. AKINIŞ ta aslında TANRI'YA ULAŞMA demektir.
Neticede göreceksiniz ki, TÜRKLER sadece yazıyı bulan, Türk mantık ve düşünce tarzını kayalara, taşlara işleyen, silinmez bir tarzda damgasını vuran millet değil; dünya sahnesine çıktığı günden beri ilimle de uğraşmış bir millettir
TÜRK olmak, Atatürk’ün dediği gibi, gerçekten övünülecek bir vasıftır! ..
nafile, komik b çaba diyorum
doğu batı sentezi yapıcam diyenlere
ya zaten Türkiye'de yaşanılan kültür tam b sentez/füzyon değil mi! ?
ama şu lanet düğün rituelleri tam anlamıyla
DEJENERASYON!
buna 'Türk Kültürü' denilemez.
B de 'kültür' türkçe b kelime deil ki çok hazin!
TDK önerisi 'ekin' ki çok uzak...