Bir de aklı evvellerin akdenizde otelde gezip, yüzme sevdası vardır, yüzmeyi sevenleri bilmem, ben bitim kadar sevmeme, en son gidişim, 98 de, bir daha mı, yani otel hikayesi, o ne abı düdük kadar yer, sıkıntıdan zıkkın çıkana kadar ye, kumsalda bütün gün malak gibi yat, olmaz olsun, benim için tabii, siz kaçırmayın.
Yüreği turizmci olmak ille de turizm sektöründe çalışmaya devam etmek midir? Keşke edilebilseydi. Ancak yüreğin turizmi farklıdır.O öyle bir yürektir ki,başka mecralarda uçsa da gönül bağı özlediği turizm oluşumuyla kilitlidir. Yüreğin turizminde hizmet aşkıyla süregelmeyen kişinin, bu sektör içerisinde başarılı olması mümkün değildir. Yüreğin turizminde tıpkı sanatçının tek özlemi gibi “alkış” olmalıdır.
Bu alkış gösteri bitimi el çırpmak gibi değil,daha farklı memnuniyet ifade eden farklı mesaj ve vücut dilleriyle yapılır. Yüreğin turizmindeki baş aktörün yeşil kağıtlardan önceki hedefi müşterisini,misafirini memnun edebilmek ve kendi sunumundan kendi memnun olmayı bilebilmesidir.Gazi nin dediğini daha da geniş alana yayarsak bu bir sanattır ve herkesin turizmci olamayacağı aşikardır.. Bu işin yürek işi olduğunu kabul edersek yolun başında çok mesafe kat ettiğimizi düşünüyorum.
Gene anılarım çıktı yüzüstüne. Seksen sekizlerde Harp akademileri misafirhanesinde yaklaşık dört yüz-beş yüz kişilik restoranını idare ederken sivillere de hizmet ettiğimiz için servis ve hizmetin daha farklı format da olması için kısa süreli askerliğimde çok mücadele etmiştim. Self servis masasının önüne yirmi metrelik bir kırmızı halı serdirmek için bir ay uğraşmıştım.Mönü de haftanın bir günü ızgara balık çıkartmak için,o dönemlerde İstanbul da dahi az bilinen nar ekşili bir antep usulü ezme salata çıkartmak için yoğun uğraşlar yapmıştım. Sonunda başarılı olup teşekkür alarak uğurlanırken yüreğin turizminin her kurum ve her konumda karşı çıkılıp engellenilse dahi oluşması gerektiğine o yıllarda daha da çok inanmıştım. Sırf bu yüzden bu zamana kadar gelen tüm idari yönetimlerin içinde,bu sektöre yön verecek kişilerin bu işin yüreğini taşıması gerektiğini ısrarla savunmuştum, ve halada savunuyorum. İnanın bana dünyadaki en zor ve dayanılması zor duygulardan biri yüreğinizi koyarak yaptığınız bir işte, bir övgü dahi alamama sıkıntısıdır. Bu sıkıntının izlerini yürek ile işini yapan bir çok kişi çekmiştir. Bu kişi dediğim gerçek insanlar yaşamın tüm kuralının yeşil kağıtlar olduğu dünyada,kağıtlardan yana değil, bir gülücük ve arkasından gelen övgüye daha çok değer verenlerdir. İş yürek ile yapılmalı ve karşılığı yüreğin sesine karşılık verecek bir eko olmalıdır.Tümden laf-i ideolojik ve sosyolojik her türlü olgu ve düşünceyi bir köşede tutup, yüreği diğer köşede tutarak bir değerlendirme yaptığınızda, her zorluğun altından kalkan tüm fikirlerin yürek ile çoğaldığını belki görür belki hissedersiniz. İşini yürek ile yapanlarda ne korku, ne kibir, ne gıybet ne de akla gelen yanlış tüm sosyolojik terimler olmayacağı için bireysellikle başlayan bu sosyal yaklaşımda pozitif tüm iş değerleri oluşur. Bu oluşum öyle gelişir ki,örneğin bir dönem daha interneti bilgisayarı görmemiş tanımamışken örneğin 1998 yıllarında kurumunu internete sokup kendi web alanını oluşturup kendi sitesini kendi yapabilecek güce eriştirir.Yıl 2003 olduğunda kurumunda ‘amatör’ ce yapılmış bir web sitesi olarak anılsa bile hiçbir bilgisayar bilgisi olmadan yapılmış bir aktivitenin yürek payını göz ardı etmek gibi bir örnekte olduğu gibi yeni oluşacak açılımların gerçekten yeni olarak oluşmasını engeller. İşinde ilk yenilikleri, ilkleri başaran kişiler kurumunda ve çalıştığı mekanda sessiz görünmez hatta kimi zaman hep geri planda gözüken bilgelerdir. İş yaşamın fikridir. Fikri geliştiren beyinler gözükmez. Nasıl ki turizm geliştirme düşünceleri kırmızı halı gibi kolay görünen zor aşamalardır..Siz işinizi sayıca kişiyle bedenle pazarlayabilirsiniz.Gücünüz yettiğince bu tür insanlar ile pazarlayıp başarılıda olursunuz. Ama siz yeni bir fikir geliştiremez iseniz gücünüz de olsa bin tane pazarlayacak pazarlamacınızda olsa yok olmaya mahkumsunuz.Sizin yeni dediğiniz done, yeni ürettiğiniz done her şeyden bağımsız oldukça yenidir.Bazıları oradan buradan aldıkları şeyleri veya fikirleri karıştırarak yeni bir şey ürettiklerini sanıyorlar.Oysaki karışım yeni değil oluşum yenidir. Örneğin,bir web sayfası başlığından itibaren özgündür.Buna kanun bile budur derken,bir fikri veya bir materyali üçünü beşini karıştırıp oluşturmak yeni değildir. Yaşamda her bir işin eleştirisi vardır. Hatta bir adam durduk yerde yahu niye öldü bile denilip eleştirilecek kadar seçenekler vardır. Ancak iş denilen olgunun eleştirisi kişilere uzanırsa o eleştiri olmaz suçlama ve itham olur.Niye? Bir yıl sürecinde hizmet sektöründe yılın tüm günü yüz gülüp servis 100 olamayabilir. Ortalamayı yılın pazartesi günleri 50 ye düşen not ile alırsanız sanırsınız ki bu personel bana yaramaz.Veya yapılan iş sıfır.Bu yaklaşımların patron –amir,Yönetici-memur,Usta-işçi tüm katmanlarda görürsünüz. Burada tasavvufi yaklaşıp ceviz örneği vereceğim. İnsan görmek istediğini görür misali gibi eğer sen cevizin kabuklu sert kısmını görmek istiyorsan cevizi atarsın. Ve hatta Kabuğu kırıp yeşil cepheyi de sıyırıp bir zara gelip ceviz bu dersen tadın gene acıdır ceviz budur deyip ya iş arkadaşlarım bana methini ettiğiniz ceviz bumu? Veya ya bilinçaltım ben bu adamı çok mu gözümde büyüttüm bumu ceviz tatlı; yok canım bu acıymış dersiniz. Yaşamda eleştiri özellikle iş yaşamında ağır eleştiri körlerin işidir. Çünkü onlar doyumsuzdur. Onlar sorgu ve eleştiri sağlamasında yüreklerini değil daha geniş çoğul kargaşanın fikrine başvurmaktadırlar. Gerek turizm gerek diğer sektörsel yaklaşımlarda en tepedeki, kurum başı şu soruyu kendine her ay başı sormalıdır. Bu ay benim iş yerimi kimler ile idame ettiriyorum.? Bu kişilerin benim geleceğimdeki payları nedir? Ve bu kişiler benim geleceğimde bana ne yarar sağlayabilir? Bu sorular zor sorulardır. Milyon dolarlar kazanan insanlar bile bu soruların yanıtını verirken yeşil kağıtları öne çıkartıp,o yeşil kağıtları olmayan tipler gibi şöyle demişlerdir.-ölene dek yeter param var. Hey hat ölene dek yeter param var diyen bir teşebbüs ve ideal sahibi adam tanımıyorum. Hepimizin ölene yeter dek parası var. Siz ölümden ötesi para ile işi olan şahıslara sözüm yok.Onların zaten işini yapan yürek adamları ile işi yok. Bir işi yüreği ile yapan adamların rızkı kesilmez. Ve bu adamların çoğu hizmet sektöründe sıfırdan bir yere gelip bir işletme sahibi olup şimdilerde patron kibir’i içinde personel veya memur veya işçi yaratıcılığını görmezden geliyor olabilirler. Ancak zor günlerin adamları işini yüreği ile yapıp işyerini terk etmeyen adamlardır. Ve turizmcilik böyle adamların işi olmadıkça hizmet kalitesi denilen kavramı bu sektöre yapıştıramazsınız. Her sektör için geçerli olan bu mantalite, turizm denilen sektörler üstü felsefenin ana olgusudur.Baş aktörü insan olan bir iş yürek ile yapılır..Yürek ile yapılan bir işin özü de cevizin özünde gizlidir.
Ertuğrul ÇINAR
Arzu Aktaş 17.12.2003 / 12:07:00 Turizm ve hizmet kavramını çok güzel açıklamışsınız. Sayın Ertuğrul Çınar Beye teşekkür ederim.
Yüreği turizmci olmak ille de turizm sektöründe çalışmaya devam etmek midir? Keşke edilebilseydi. Ancak yüreğin turizmi farklıdır.O öyle bir yürektir ki,başka mecralarda uçsa da gönül bağı özlediği turizm oluşumuyla kilitlidir. Yüreğin turizminde hizmet aşkıyla süregelmeyen kişinin, bu sektör içerisinde başarılı olması mümkün değildir. Yüreğin turizminde tıpkı sanatçının tek özlemi gibi “alkış” olmalıdır.
Bu alkış gösteri bitimi el çırpmak gibi değil,daha farklı memnuniyet ifade eden farklı mesaj ve vücut dilleriyle yapılır. Yüreğin turizmindeki baş aktörün yeşil kağıtlardan önceki hedefi müşterisini,misafirini memnun edebilmek ve kendi sunumundan kendi memnun olmayı bilebilmesidir.Gazi nin dediğini daha da geniş alana yayarsak bu bir sanattır ve herkesin turizmci olamayacağı aşikardır.. Bu işin yürek işi olduğunu kabul edersek yolun başında çok mesafe kat ettiğimizi düşünüyorum.
Gene anılarım çıktı yüzüstüne. Seksen sekizlerde Harp akademileri misafirhanesinde yaklaşık dört yüz-beş yüz kişilik restoranını idare ederken sivillere de hizmet ettiğimiz için servis ve hizmetin daha farklı format da olması için kısa süreli askerliğimde çok mücadele etmiştim. Self servis masasının önüne yirmi metrelik bir kırmızı halı serdirmek için bir ay uğraşmıştım.Mönü de haftanın bir günü ızgara balık çıkartmak için,o dönemlerde İstanbul da dahi az bilinen nar ekşili bir antep usulü ezme salata çıkartmak için yoğun uğraşlar yapmıştım. Sonunda başarılı olup teşekkür alarak uğurlanırken yüreğin turizminin her kurum ve her konumda karşı çıkılıp engellenilse dahi oluşması gerektiğine o yıllarda daha da çok inanmıştım. Sırf bu yüzden bu zamana kadar gelen tüm idari yönetimlerin içinde,bu sektöre yön verecek kişilerin bu işin yüreğini taşıması gerektiğini ısrarla savunmuştum, ve halada savunuyorum. İnanın bana dünyadaki en zor ve dayanılması zor duygulardan biri yüreğinizi koyarak yaptığınız bir işte, bir övgü dahi alamama sıkıntısıdır. Bu sıkıntının izlerini yürek ile işini yapan bir çok kişi çekmiştir. Bu kişi dediğim gerçek insanlar yaşamın tüm kuralının yeşil kağıtlar olduğu dünyada,kağıtlardan yana değil, bir gülücük ve arkasından gelen övgüye daha çok değer verenlerdir. İş yürek ile yapılmalı ve karşılığı yüreğin sesine karşılık verecek bir eko olmalıdır.Tümden laf-i ideolojik ve sosyolojik her türlü olgu ve düşünceyi bir köşede tutup, yüreği diğer köşede tutarak bir değerlendirme yaptığınızda, her zorluğun altından kalkan tüm fikirlerin yürek ile çoğaldığını belki görür belki hissedersiniz. İşini yürek ile yapanlarda ne korku, ne kibir, ne gıybet ne de akla gelen yanlış tüm sosyolojik terimler olmayacağı için bireysellikle başlayan bu sosyal yaklaşımda pozitif tüm iş değerleri oluşur. Bu oluşum öyle gelişir ki,örneğin bir dönem daha interneti bilgisayarı görmemiş tanımamışken örneğin 1998 yıllarında kurumunu internete sokup kendi web alanını oluşturup kendi sitesini kendi yapabilecek güce eriştirir.Yıl 2003 olduğunda kurumunda ‘amatör’ ce yapılmış bir web sitesi olarak anılsa bile hiçbir bilgisayar bilgisi olmadan yapılmış bir aktivitenin yürek payını göz ardı etmek gibi bir örnekte olduğu gibi yeni oluşacak açılımların gerçekten yeni olarak oluşmasını engeller. İşinde ilk yenilikleri, ilkleri başaran kişiler kurumunda ve çalıştığı mekanda sessiz görünmez hatta kimi zaman hep geri planda gözüken bilgelerdir. İş yaşamın fikridir. Fikri geliştiren beyinler gözükmez. Nasıl ki turizm geliştirme düşünceleri kırmızı halı gibi kolay görünen zor aşamalardır..Siz işinizi sayıca kişiyle bedenle pazarlayabilirsiniz.Gücünüz yettiğince bu tür insanlar ile pazarlayıp başarılıda olursunuz. Ama siz yeni bir fikir geliştiremez iseniz gücünüz de olsa bin tane pazarlayacak pazarlamacınızda olsa yok olmaya mahkumsunuz.Sizin yeni dediğiniz done, yeni ürettiğiniz done her şeyden bağımsız oldukça yenidir.Bazıları oradan buradan aldıkları şeyleri veya fikirleri karıştırarak yeni bir şey ürettiklerini sanıyorlar.Oysaki karışım yeni değil oluşum yenidir. Örneğin,bir web sayfası başlığından itibaren özgündür.Buna kanun bile budur derken,bir fikri veya bir materyali üçünü beşini karıştırıp oluşturmak yeni değildir. Yaşamda her bir işin eleştirisi vardır. Hatta bir adam durduk yerde yahu niye öldü bile denilip eleştirilecek kadar seçenekler vardır. Ancak iş denilen olgunun eleştirisi kişilere uzanırsa o eleştiri olmaz suçlama ve itham olur.Niye? Bir yıl sürecinde hizmet sektöründe yılın tüm günü yüz gülüp servis 100 olamayabilir. Ortalamayı yılın pazartesi günleri 50 ye düşen not ile alırsanız sanırsınız ki bu personel bana yaramaz.Veya yapılan iş sıfır.Bu yaklaşımların patron –amir,Yönetici-memur,Usta-işçi tüm katmanlarda görürsünüz. Burada tasavvufi yaklaşıp ceviz örneği vereceğim. İnsan görmek istediğini görür misali gibi eğer sen cevizin kabuklu sert kısmını görmek istiyorsan cevizi atarsın. Ve hatta Kabuğu kırıp yeşil cepheyi de sıyırıp bir zara gelip ceviz bu dersen tadın gene acıdır ceviz budur deyip ya iş arkadaşlarım bana methini ettiğiniz ceviz bumu? Veya ya bilinçaltım ben bu adamı çok mu gözümde büyüttüm bumu ceviz tatlı; yok canım bu acıymış dersiniz. Yaşamda eleştiri özellikle iş yaşamında ağır eleştiri körlerin işidir. Çünkü onlar doyumsuzdur. Onlar sorgu ve eleştiri sağlamasında yüreklerini değil daha geniş çoğul kargaşanın fikrine başvurmaktadırlar. Gerek turizm gerek diğer sektörsel yaklaşımlarda en tepedeki, kurum başı şu soruyu kendine her ay başı sormalıdır. Bu ay benim iş yerimi kimler ile idame ettiriyorum.? Bu kişilerin benim geleceğimdeki payları nedir? Ve bu kişiler benim geleceğimde bana ne yarar sağlayabilir? Bu sorular zor sorulardır. Milyon dolarlar kazanan insanlar bile bu soruların yanıtını verirken yeşil kağıtları öne çıkartıp,o yeşil kağıtları olmayan tipler gibi şöyle demişlerdir.-ölene dek yeter param var. Hey hat ölene dek yeter param var diyen bir teşebbüs ve ideal sahibi adam tanımıyorum. Hepimizin ölene yeter dek parası var. Siz ölümden ötesi para ile işi olan şahıslara sözüm yok.Onların zaten işini yapan yürek adamları ile işi yok. Bir işi yüreği ile yapan adamların rızkı kesilmez. Ve bu adamların çoğu hizmet sektöründe sıfırdan bir yere gelip bir işletme sahibi olup şimdilerde patron kibir’i içinde personel veya memur veya işçi yaratıcılığını görmezden geliyor olabilirler. Ancak zor günlerin adamları işini yüreği ile yapıp işyerini terk etmeyen adamlardır. Ve turizmcilik böyle adamların işi olmadıkça hizmet kalitesi denilen kavramı bu sektöre yapıştıramazsınız. Her sektör için geçerli olan bu mantalite, turizm denilen sektörler üstü felsefenin ana olgusudur.Baş aktörü insan olan bir iş yürek ile yapılır..Yürek ile yapılan bir işin özü de cevizin özünde gizlidir.
Ertuğrul ÇINAR
Arzu Aktaş 17.12.2003 / 12:07:00 Turizm ve hizmet kavramını çok güzel açıklamışsınız. Sayın Ertuğrul Çınar Beye teşekkür ederim.
Turizm sektörü geniş anlamlar barındıran istihdam alanıdır.İşin eğitimini alıp, işini severek yaparak düzgün iş çıkaran meslektaşlarım olduğu sürece ülkemiz bu sektörde başarılı olur.Ama iş bilmeden atıp tutan nasıl turist kazıklarım diye uğraşan, 10 liraya oda satayımda varsın olsun şeklinde düşünen zihniyetler olduğu sürece hiç birşey olmaz.Eğer kaliteli turist istiyorsanız, saygı ve dürüst çerçevesi içinde hareket edilerek ve iyi tanıtım yapılarak başarılı olmak mümkün.
Bilinçsiz turizm uşaklıktan başka birşey değildir..Bugün Türk insanı 250 euro'ya üç hafta tatil yapan kalitesiz yabancılara uşaklık yapmaya teşvik edilmektedir..Bu kadar imkanı olan,madenleri olan,genç nüfusu olan ve jeopolitik önemi büyük olan bir ülkenin sadece turizmden medet umması çok acı bir durum..Kim derdiki yedi düveli dize getirip nam salan Osmanlı'nın torunları turistlere hizmetkarlık yapacak diye! ! Ne kadar acı
Turizmciler yabancıları çekicez diye sigara parasına yatak satıyormuş.Turizmi canlandırıcaz diye kendi memleketimizin topraklarında turistlerden daha pahalıya konaklıyoruz,yerim böyle anlayışı.Turizm Bakanıda hala bodrum kalesindeki yazının 500 senelik olup olmadığını bulmaya çalışsın. 'zaten yazı 15 senelikmiş :) '
Bir de aklı evvellerin akdenizde otelde gezip, yüzme sevdası vardır, yüzmeyi sevenleri bilmem, ben bitim kadar sevmeme, en son gidişim, 98 de, bir daha mı, yani otel hikayesi, o ne abı düdük kadar yer, sıkıntıdan zıkkın çıkana kadar ye, kumsalda bütün gün malak gibi yat, olmaz olsun, benim için tabii, siz kaçırmayın.
http://www.turizmdebusabah.com/haberler/yuregin-turizmi-13369.html
http://www.turizmdebusabah.com/haberler/yuregin-turizmi-13369.html
Yüreği turizmci olmak ille de turizm sektöründe çalışmaya devam etmek midir? Keşke edilebilseydi. Ancak yüreğin turizmi farklıdır.O öyle bir yürektir ki,başka mecralarda uçsa da gönül bağı özlediği turizm oluşumuyla kilitlidir. Yüreğin turizminde hizmet aşkıyla süregelmeyen kişinin, bu sektör içerisinde başarılı olması mümkün değildir.
Yüreğin turizminde tıpkı sanatçının tek özlemi gibi “alkış” olmalıdır.
Bu alkış gösteri bitimi el çırpmak gibi değil,daha farklı memnuniyet ifade eden farklı mesaj ve vücut dilleriyle yapılır. Yüreğin turizmindeki baş aktörün yeşil kağıtlardan önceki hedefi müşterisini,misafirini memnun edebilmek ve kendi sunumundan kendi memnun olmayı bilebilmesidir.Gazi nin dediğini daha da geniş alana yayarsak bu bir sanattır ve herkesin turizmci olamayacağı aşikardır.. Bu işin yürek işi olduğunu kabul edersek yolun başında çok mesafe kat ettiğimizi düşünüyorum.
Gene anılarım çıktı yüzüstüne. Seksen sekizlerde Harp akademileri misafirhanesinde yaklaşık dört yüz-beş yüz kişilik restoranını idare ederken sivillere de hizmet ettiğimiz için servis ve hizmetin daha farklı format da olması için kısa süreli askerliğimde çok mücadele etmiştim. Self servis masasının önüne yirmi metrelik bir kırmızı halı serdirmek için bir ay uğraşmıştım.Mönü de haftanın bir günü ızgara balık çıkartmak için,o dönemlerde İstanbul da dahi az bilinen nar ekşili bir antep usulü ezme salata çıkartmak için yoğun uğraşlar yapmıştım. Sonunda başarılı olup teşekkür alarak uğurlanırken yüreğin turizminin her kurum ve her konumda karşı çıkılıp engellenilse dahi oluşması gerektiğine o yıllarda daha da çok inanmıştım. Sırf bu yüzden bu zamana kadar gelen tüm idari yönetimlerin içinde,bu sektöre yön verecek kişilerin bu işin yüreğini taşıması gerektiğini ısrarla savunmuştum, ve halada savunuyorum.
İnanın bana dünyadaki en zor ve dayanılması zor duygulardan biri yüreğinizi koyarak yaptığınız bir işte, bir övgü dahi alamama sıkıntısıdır. Bu sıkıntının izlerini yürek ile işini yapan bir çok kişi çekmiştir. Bu kişi dediğim gerçek insanlar yaşamın tüm kuralının yeşil kağıtlar olduğu dünyada,kağıtlardan yana değil, bir gülücük ve arkasından gelen övgüye daha çok değer verenlerdir.
İş yürek ile yapılmalı ve karşılığı yüreğin sesine karşılık verecek bir eko olmalıdır.Tümden laf-i ideolojik ve sosyolojik her türlü olgu ve düşünceyi bir köşede tutup, yüreği diğer köşede tutarak bir değerlendirme yaptığınızda, her zorluğun altından kalkan tüm fikirlerin yürek ile çoğaldığını belki görür belki hissedersiniz.
İşini yürek ile yapanlarda ne korku, ne kibir, ne gıybet ne de akla gelen yanlış tüm sosyolojik terimler olmayacağı için bireysellikle başlayan bu sosyal yaklaşımda pozitif tüm iş değerleri oluşur. Bu oluşum öyle gelişir ki,örneğin bir dönem daha interneti bilgisayarı görmemiş tanımamışken örneğin 1998 yıllarında kurumunu internete sokup kendi web alanını oluşturup kendi sitesini kendi yapabilecek güce eriştirir.Yıl 2003 olduğunda kurumunda ‘amatör’ ce yapılmış bir web sitesi olarak anılsa bile hiçbir bilgisayar bilgisi olmadan yapılmış bir aktivitenin yürek payını göz ardı etmek gibi bir örnekte olduğu gibi yeni oluşacak açılımların gerçekten yeni olarak oluşmasını engeller.
İşinde ilk yenilikleri, ilkleri başaran kişiler kurumunda ve çalıştığı mekanda sessiz görünmez hatta kimi zaman hep geri planda gözüken bilgelerdir. İş yaşamın fikridir. Fikri geliştiren beyinler gözükmez. Nasıl ki turizm geliştirme düşünceleri kırmızı halı gibi kolay görünen zor aşamalardır..Siz işinizi sayıca kişiyle bedenle pazarlayabilirsiniz.Gücünüz yettiğince bu tür insanlar ile pazarlayıp başarılıda olursunuz. Ama siz yeni bir fikir geliştiremez iseniz gücünüz de olsa bin tane pazarlayacak pazarlamacınızda olsa yok olmaya mahkumsunuz.Sizin yeni dediğiniz done, yeni ürettiğiniz done her şeyden bağımsız oldukça yenidir.Bazıları oradan buradan aldıkları şeyleri veya fikirleri karıştırarak yeni bir şey ürettiklerini sanıyorlar.Oysaki karışım yeni değil oluşum yenidir.
Örneğin,bir web sayfası başlığından itibaren özgündür.Buna kanun bile budur derken,bir fikri veya bir materyali üçünü beşini karıştırıp oluşturmak yeni değildir.
Yaşamda her bir işin eleştirisi vardır. Hatta bir adam durduk yerde yahu niye öldü bile denilip eleştirilecek kadar seçenekler vardır. Ancak iş denilen olgunun eleştirisi kişilere uzanırsa o eleştiri olmaz suçlama ve itham olur.Niye? Bir yıl sürecinde hizmet sektöründe yılın tüm günü yüz gülüp servis 100 olamayabilir. Ortalamayı yılın pazartesi günleri 50 ye düşen not ile alırsanız sanırsınız ki bu personel bana yaramaz.Veya yapılan iş sıfır.Bu yaklaşımların patron –amir,Yönetici-memur,Usta-işçi tüm katmanlarda görürsünüz. Burada tasavvufi yaklaşıp ceviz örneği vereceğim. İnsan görmek istediğini görür misali gibi eğer sen cevizin kabuklu sert kısmını görmek istiyorsan cevizi atarsın. Ve hatta Kabuğu kırıp yeşil cepheyi de sıyırıp bir zara gelip ceviz bu dersen tadın gene acıdır ceviz budur deyip ya iş arkadaşlarım bana methini ettiğiniz ceviz bumu? Veya ya bilinçaltım ben bu adamı çok mu gözümde büyüttüm bumu ceviz tatlı; yok canım bu acıymış dersiniz.
Yaşamda eleştiri özellikle iş yaşamında ağır eleştiri körlerin işidir. Çünkü onlar doyumsuzdur. Onlar sorgu ve eleştiri sağlamasında yüreklerini değil daha geniş çoğul kargaşanın fikrine başvurmaktadırlar.
Gerek turizm gerek diğer sektörsel yaklaşımlarda en tepedeki, kurum başı şu soruyu kendine her ay başı sormalıdır. Bu ay benim iş yerimi kimler ile idame ettiriyorum.? Bu kişilerin benim geleceğimdeki payları nedir? Ve bu kişiler benim geleceğimde bana ne yarar sağlayabilir?
Bu sorular zor sorulardır. Milyon dolarlar kazanan insanlar bile bu soruların yanıtını verirken yeşil kağıtları öne çıkartıp,o yeşil kağıtları olmayan tipler gibi şöyle demişlerdir.-ölene dek yeter param var. Hey hat ölene dek yeter param var diyen bir teşebbüs ve ideal sahibi adam tanımıyorum. Hepimizin ölene yeter dek parası var. Siz ölümden ötesi para ile işi olan şahıslara sözüm yok.Onların zaten işini yapan yürek adamları ile işi yok.
Bir işi yüreği ile yapan adamların rızkı kesilmez. Ve bu adamların çoğu hizmet sektöründe sıfırdan bir yere gelip bir işletme sahibi olup şimdilerde patron kibir’i içinde personel veya memur veya işçi yaratıcılığını görmezden geliyor olabilirler.
Ancak zor günlerin adamları işini yüreği ile yapıp işyerini terk etmeyen adamlardır. Ve turizmcilik böyle adamların işi olmadıkça hizmet kalitesi denilen kavramı bu sektöre yapıştıramazsınız. Her sektör için geçerli olan bu mantalite, turizm denilen sektörler üstü felsefenin ana olgusudur.Baş aktörü insan olan bir iş yürek ile yapılır..Yürek ile yapılan bir işin özü de cevizin özünde gizlidir.
Ertuğrul ÇINAR
Arzu Aktaş 17.12.2003 / 12:07:00
Turizm ve hizmet kavramını çok güzel açıklamışsınız. Sayın Ertuğrul Çınar Beye teşekkür ederim.
http://www.turizmdebusabah.com/haberler/yuregin-turizmi-13369.html
Yüreği turizmci olmak ille de turizm sektöründe çalışmaya devam etmek midir? Keşke edilebilseydi. Ancak yüreğin turizmi farklıdır.O öyle bir yürektir ki,başka mecralarda uçsa da gönül bağı özlediği turizm oluşumuyla kilitlidir. Yüreğin turizminde hizmet aşkıyla süregelmeyen kişinin, bu sektör içerisinde başarılı olması mümkün değildir.
Yüreğin turizminde tıpkı sanatçının tek özlemi gibi “alkış” olmalıdır.
Bu alkış gösteri bitimi el çırpmak gibi değil,daha farklı memnuniyet ifade eden farklı mesaj ve vücut dilleriyle yapılır. Yüreğin turizmindeki baş aktörün yeşil kağıtlardan önceki hedefi müşterisini,misafirini memnun edebilmek ve kendi sunumundan kendi memnun olmayı bilebilmesidir.Gazi nin dediğini daha da geniş alana yayarsak bu bir sanattır ve herkesin turizmci olamayacağı aşikardır.. Bu işin yürek işi olduğunu kabul edersek yolun başında çok mesafe kat ettiğimizi düşünüyorum.
Gene anılarım çıktı yüzüstüne. Seksen sekizlerde Harp akademileri misafirhanesinde yaklaşık dört yüz-beş yüz kişilik restoranını idare ederken sivillere de hizmet ettiğimiz için servis ve hizmetin daha farklı format da olması için kısa süreli askerliğimde çok mücadele etmiştim. Self servis masasının önüne yirmi metrelik bir kırmızı halı serdirmek için bir ay uğraşmıştım.Mönü de haftanın bir günü ızgara balık çıkartmak için,o dönemlerde İstanbul da dahi az bilinen nar ekşili bir antep usulü ezme salata çıkartmak için yoğun uğraşlar yapmıştım. Sonunda başarılı olup teşekkür alarak uğurlanırken yüreğin turizminin her kurum ve her konumda karşı çıkılıp engellenilse dahi oluşması gerektiğine o yıllarda daha da çok inanmıştım. Sırf bu yüzden bu zamana kadar gelen tüm idari yönetimlerin içinde,bu sektöre yön verecek kişilerin bu işin yüreğini taşıması gerektiğini ısrarla savunmuştum, ve halada savunuyorum.
İnanın bana dünyadaki en zor ve dayanılması zor duygulardan biri yüreğinizi koyarak yaptığınız bir işte, bir övgü dahi alamama sıkıntısıdır. Bu sıkıntının izlerini yürek ile işini yapan bir çok kişi çekmiştir. Bu kişi dediğim gerçek insanlar yaşamın tüm kuralının yeşil kağıtlar olduğu dünyada,kağıtlardan yana değil, bir gülücük ve arkasından gelen övgüye daha çok değer verenlerdir.
İş yürek ile yapılmalı ve karşılığı yüreğin sesine karşılık verecek bir eko olmalıdır.Tümden laf-i ideolojik ve sosyolojik her türlü olgu ve düşünceyi bir köşede tutup, yüreği diğer köşede tutarak bir değerlendirme yaptığınızda, her zorluğun altından kalkan tüm fikirlerin yürek ile çoğaldığını belki görür belki hissedersiniz.
İşini yürek ile yapanlarda ne korku, ne kibir, ne gıybet ne de akla gelen yanlış tüm sosyolojik terimler olmayacağı için bireysellikle başlayan bu sosyal yaklaşımda pozitif tüm iş değerleri oluşur. Bu oluşum öyle gelişir ki,örneğin bir dönem daha interneti bilgisayarı görmemiş tanımamışken örneğin 1998 yıllarında kurumunu internete sokup kendi web alanını oluşturup kendi sitesini kendi yapabilecek güce eriştirir.Yıl 2003 olduğunda kurumunda ‘amatör’ ce yapılmış bir web sitesi olarak anılsa bile hiçbir bilgisayar bilgisi olmadan yapılmış bir aktivitenin yürek payını göz ardı etmek gibi bir örnekte olduğu gibi yeni oluşacak açılımların gerçekten yeni olarak oluşmasını engeller.
İşinde ilk yenilikleri, ilkleri başaran kişiler kurumunda ve çalıştığı mekanda sessiz görünmez hatta kimi zaman hep geri planda gözüken bilgelerdir. İş yaşamın fikridir. Fikri geliştiren beyinler gözükmez. Nasıl ki turizm geliştirme düşünceleri kırmızı halı gibi kolay görünen zor aşamalardır..Siz işinizi sayıca kişiyle bedenle pazarlayabilirsiniz.Gücünüz yettiğince bu tür insanlar ile pazarlayıp başarılıda olursunuz. Ama siz yeni bir fikir geliştiremez iseniz gücünüz de olsa bin tane pazarlayacak pazarlamacınızda olsa yok olmaya mahkumsunuz.Sizin yeni dediğiniz done, yeni ürettiğiniz done her şeyden bağımsız oldukça yenidir.Bazıları oradan buradan aldıkları şeyleri veya fikirleri karıştırarak yeni bir şey ürettiklerini sanıyorlar.Oysaki karışım yeni değil oluşum yenidir.
Örneğin,bir web sayfası başlığından itibaren özgündür.Buna kanun bile budur derken,bir fikri veya bir materyali üçünü beşini karıştırıp oluşturmak yeni değildir.
Yaşamda her bir işin eleştirisi vardır. Hatta bir adam durduk yerde yahu niye öldü bile denilip eleştirilecek kadar seçenekler vardır. Ancak iş denilen olgunun eleştirisi kişilere uzanırsa o eleştiri olmaz suçlama ve itham olur.Niye? Bir yıl sürecinde hizmet sektöründe yılın tüm günü yüz gülüp servis 100 olamayabilir. Ortalamayı yılın pazartesi günleri 50 ye düşen not ile alırsanız sanırsınız ki bu personel bana yaramaz.Veya yapılan iş sıfır.Bu yaklaşımların patron –amir,Yönetici-memur,Usta-işçi tüm katmanlarda görürsünüz. Burada tasavvufi yaklaşıp ceviz örneği vereceğim. İnsan görmek istediğini görür misali gibi eğer sen cevizin kabuklu sert kısmını görmek istiyorsan cevizi atarsın. Ve hatta Kabuğu kırıp yeşil cepheyi de sıyırıp bir zara gelip ceviz bu dersen tadın gene acıdır ceviz budur deyip ya iş arkadaşlarım bana methini ettiğiniz ceviz bumu? Veya ya bilinçaltım ben bu adamı çok mu gözümde büyüttüm bumu ceviz tatlı; yok canım bu acıymış dersiniz.
Yaşamda eleştiri özellikle iş yaşamında ağır eleştiri körlerin işidir. Çünkü onlar doyumsuzdur. Onlar sorgu ve eleştiri sağlamasında yüreklerini değil daha geniş çoğul kargaşanın fikrine başvurmaktadırlar.
Gerek turizm gerek diğer sektörsel yaklaşımlarda en tepedeki, kurum başı şu soruyu kendine her ay başı sormalıdır. Bu ay benim iş yerimi kimler ile idame ettiriyorum.? Bu kişilerin benim geleceğimdeki payları nedir? Ve bu kişiler benim geleceğimde bana ne yarar sağlayabilir?
Bu sorular zor sorulardır. Milyon dolarlar kazanan insanlar bile bu soruların yanıtını verirken yeşil kağıtları öne çıkartıp,o yeşil kağıtları olmayan tipler gibi şöyle demişlerdir.-ölene dek yeter param var. Hey hat ölene dek yeter param var diyen bir teşebbüs ve ideal sahibi adam tanımıyorum. Hepimizin ölene yeter dek parası var. Siz ölümden ötesi para ile işi olan şahıslara sözüm yok.Onların zaten işini yapan yürek adamları ile işi yok.
Bir işi yüreği ile yapan adamların rızkı kesilmez. Ve bu adamların çoğu hizmet sektöründe sıfırdan bir yere gelip bir işletme sahibi olup şimdilerde patron kibir’i içinde personel veya memur veya işçi yaratıcılığını görmezden geliyor olabilirler.
Ancak zor günlerin adamları işini yüreği ile yapıp işyerini terk etmeyen adamlardır. Ve turizmcilik böyle adamların işi olmadıkça hizmet kalitesi denilen kavramı bu sektöre yapıştıramazsınız. Her sektör için geçerli olan bu mantalite, turizm denilen sektörler üstü felsefenin ana olgusudur.Baş aktörü insan olan bir iş yürek ile yapılır..Yürek ile yapılan bir işin özü de cevizin özünde gizlidir.
Ertuğrul ÇINAR
Arzu Aktaş 17.12.2003 / 12:07:00
Turizm ve hizmet kavramını çok güzel açıklamışsınız. Sayın Ertuğrul Çınar Beye teşekkür ederim.
Turizm sektörü geniş anlamlar barındıran istihdam alanıdır.İşin eğitimini alıp, işini severek yaparak düzgün iş çıkaran meslektaşlarım olduğu sürece ülkemiz bu sektörde başarılı olur.Ama iş bilmeden atıp tutan nasıl turist kazıklarım diye uğraşan, 10 liraya oda satayımda varsın olsun şeklinde düşünen zihniyetler olduğu sürece hiç birşey olmaz.Eğer kaliteli turist istiyorsanız, saygı ve dürüst çerçevesi içinde hareket edilerek ve iyi tanıtım yapılarak başarılı olmak mümkün.
Mezun olduğum okul ve yıllardır içinde olduğum sektör...ahh boşa giden yıllarım...
Bilinçsiz turizm uşaklıktan başka birşey değildir..Bugün Türk insanı 250 euro'ya üç hafta tatil yapan kalitesiz yabancılara uşaklık yapmaya teşvik edilmektedir..Bu kadar imkanı olan,madenleri olan,genç nüfusu olan ve jeopolitik önemi büyük olan bir ülkenin sadece turizmden medet umması çok acı bir durum..Kim derdiki yedi düveli dize getirip nam salan Osmanlı'nın torunları turistlere hizmetkarlık yapacak diye! ! Ne kadar acı
yakında turizmci olucam inşallah
Turizmciler yabancıları çekicez diye sigara parasına yatak satıyormuş.Turizmi canlandırıcaz diye kendi memleketimizin topraklarında turistlerden daha pahalıya konaklıyoruz,yerim böyle anlayışı.Turizm Bakanıda hala bodrum kalesindeki yazının 500 senelik olup olmadığını bulmaya çalışsın. 'zaten yazı 15 senelikmiş :) '
müşteri daima haklıdır.
ilk derste öğrettikleri.
peh! ..
İçler acısı...
Güzellikler nasıl mahvedilir gelip görün
yazın turistlerin gelip ülkemize dövize bırakması
yurt içi ile hiç işim olmaz! ...züğürtlerin işi..hıh! ...tavsiye etmem....hohoho yyy
Olgaların ve Nataşaların pek sevinilerek karşılandığı yaz sezonu ismi.
İnsan avı sezonu.
Kazık çakma mevsimi.
Jaws'ın ayları.
ulusal dilencilik