Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... Can Yücel
“Sizin için yola çıkmış bir şarkı, Düşünülmüş gözleriniz üstüne. İçin-için yaratılmış bir şarkı, Bırakılmış yollarınız üstüne. Sizsiz sizi yaşanılmış bir şarkı.“
Şimdi bir yer bulabilsem kendime... İnsan sesinden, Şehrin gürültüsünden uzak bir yer. Hani sadece kuşların sesini duysam, Gözlerimi yeşile bıraksam, Ve biraz kahve yudumlasam. Hani bütün mecburiyetlerimden, uzaklaşıp, Kendimi kendi halime bıraksam. Hani fena mı olur, biraz nefes alsam, Ve biraz da kendim için yaşasam..
Değişken kadınlar vardır ruh halleri sürekli değişen... Sabah kalkar saçı dağınık, içinden hiçbir şey gelmez. Kahvesini yapar, müziğini açar, başlar ağlamaya. Hüzün çöker içine... Öğleden sonra bir arkadaşıyla buluşur şık ve güzel makyajı, saçı çok hoş bakımlı, neşeli, keyifli. Sabahki hüzünlü moralsiz o değil sanki... Akşama doğru kafası karışık, sinirli, gergin, hırçın, duyguları sürekli değişim gösterir. Sevgilisinin yanında ise çocuklaşmak ister... Anlaşılmadığı ve ilgisiz kaldığı zamanda, dar eder burnundan getirir. Sabahtan akşama kadar sürekli değişim gösteren bu kadınlar kişilikleri de renklidir... Hiç sıkıcı değillerdir. Dört mevsimi yaşarsınız. Parçalı bulutlu, şimşek çakmalı, yağmurlu ve soğuk. Mağrur, gururlu ve hüzünlü bir güz... Coşkulu, neşeli, çiçekli, kelebekli, şarkılı, danslı, çocuksu, şımarık, alımlı, edalı, sıcak ve sempatik bir yaz... Bir türlü anlamadığınız, çözemediğiniz, gizemli kadınlardır onlar....! Gülten Alp
Bir bahar özlüyoruz güllü çiçekli Mutlu günler bekliyoruz Güzel yarınlar. Aydınlıklar sarsın dört bir yanı Yıkasın kirini pasını dünyamızın... Paul Eluard
Yaşamak; Kekik kokulu bir sevda ile uyanmaktır yeni güne. Bir kuru ekmekle mutlu olmaktır yaşamak. Bir bardak çayda içten katışıksız bir gülüştedir yaşamak. Bir çiçek yaprağında dostu özlemek. Sevdiğinin sol göğsünde ölmektir yaşamak... Ayşe AKDOĞAN
Bin kere de gelsem bu dünyaya, bin kere de alsam insanlardan ağzımın payını, bin kere de değmese verdiğim emek, bin kere de içimi acıtsa dost bildiklerim, bin kere daha yenileceğimi bilsem, boşuna benimle uğraşma... ! İnat bu ya... Vazgeçmeyeceğim...!
Buluşsaydık ne olurdu ? dedim Oturur çay içerdik, küçük bardaksa 1, büyükse 2 şeker atardım sende çayını alırdın içeceksen içerdin içmeyeceksen önünde dururdu, hatta sıkıldığında çay kaşığıyla bile oynayabilirdin dedi. Bi ara sarılırdım” desin istedim Sonra boşver dedim kendime Herkes sevdiği adamla karşılıklı çay içemiyor bu ülkede, boşver....! Cemal SÜREYA
Bir insanı tanımak istiyorsan, ona yarasını sor. Çünkü herkesin yarası yoktur. Çoğu insan yara diye ya şımarıklıklarını anlatır, ya da ulaşamadığı hırslarını. Oysa yarası olan insan dünyaya kör, sağır ve dilsizdir. İnsan yarasından okunur sevgili dostum, Ve yarası olan insan, insana yarasından dokunur.
Şimdi bir yer bulabilsem kendime... İnsan sesinden, Şehrin gürültüsünden uzak bir yer. Hani sadece kuşların sesini duysam, Gözlerimi yeşile bıraksam, Ve biraz kahve yudumlasam.
Kimse senin nelerle başa çıkmaya çalıştığını, Neleri yendiği, yenemediğini, Kimlerin yanında olmak istediğini, Nelerin ağrıttığını başını, neler hissettiğini, Neleri hissetmekten korktuğunu, İçini, senden daha iyi bilemez. O yüzden dik yürü hep, kendine, sadece kendin lazımsın..
Bu sabah ruhumu bir müzikle yıkadım. Baktım yağmur başlamış çıkıp iliklerime kadar ıslandım. Bu sabah her şeye yeniden başladım. Doğmaya, yaşamaya, sevmeye. Ve dedim ki kendime iyi ki varım be, iyi ki varım... İnan Durak Taş
AH DEDE VAH DEDE... Üç dede kendi aralarında konuşuyorlarmış.
Köşede oturan dede anlatmış: "İyice bunadım yahu... Geçen gece evime bir kadın geldi, kovdum gitti. Meğer benim 40 yıllık karımmış."
İkinci dede atılmış: "Seninki de bir şey mi?.. Ben geçen gün merdivenin tam ortasına geldim, yukarı mı çıkıyordum aşağı mı iniyordum, hatırlayamadım. Basamağa oturup düşünürken sızmış kalmışım. Gözümü kapıcının odasında açtım."
Sonuncu dede sırıtmış: "Allahıma şükürler olsun ki benim böyle bir derdim yok" deyip, nazara karşı kimi insanlarda inanış olduğu üzere kulağını çekip parmaklarıyla tahtaya vurmuş.
Ve hemen arkasından kapıya doğru seslenmiş: "Kim ooo?!"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yönelik 'bunadı' ifadesini kullandığı gerekçesiyle para cezası verilen yurttaş, istinaf mahkemesinin kararıyla beraat etti.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi, itiraz üzerine yaptığı incelemede, “sanığın üzerine atılı, Devlet Bahçeli’ye yönelik ‘hakaret’ suçunun yasal unsurlarının oluşmadığına” hükmederek, beraatına karar verdi.
Mahkeme ayrıca, suça konu ifadenin, ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtti. (Ayrıntılar gazetelerde)
"...... İçimde acıyla yürüyorum yolları Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten Yorulsam da bir daha binmem o trenlere Kimse karşılamasın istasyonlarda beni
Kuşsuz bir kent gizli uzayan saçlarımda Aşktan ve anılardan bir avuç külüm şimdi Ardımda usulca akan küçücük sular Bir onlar uğurluyor varacağım ırmağa
Sözüm yok işte yüzüm işte akşam Sesimde anıların sessizliği ......"
AKLINIZ NERENİZDEDİR? Sık sık gündeme getirdiğim ayrılıkçı + yobaz iki grubun dışında, psikolojik baskı kurarak, kendileriyle aynı frekansta düşünmeyenleri sindirecekleri boş hevesine kaptıran hadsiz, şımarık, küstah ve saldırgan bir başka grup daha var.
Bu gruptakilerin yaşlı veya site eskisi oluşları ve bilgiçlik taslayışları dışında hiçbir özellikleri, ayrıcalıkları yok.
Hemen belirteyim ki, yaşlı veya kıdemli herkesi aynı kefeye koymuyorum elbette... İçlerinde saygılı dostluklar kurduğumuz nice büyüklerimiz var. Selam olsun onlara.
Ancak, her konuda maŞŞallah(!) iddiali bazıları, yaşlandıkça yer çekiminin etkisiyle aşağılara sarkan düşünce sistemlerinin dumura uğraması sonucu kimi tartışmalarda tekleyince sıçrayan komplekslerini ağızlarını bozup küfrederek maskelemeye çalışıyorlar.
Ve "sen benim gaç yaşında olduğumu bili miyOn?" veya, "sen benim burda gaç yıllık üye olduğumu nası' bilmEyon ?" benzeri geri zeka ürünü sorularla karşı atağa geçerek tartıştıkları kişileri terlettiklerini sanıyorlar. Oysa bir bakıyorlar ki, asıl kendileri kan ter içinde kalmışlar... Ve suratlar kıpkırmızı, dişler gıcırdıyor, yumruklar sıkılmış... Kah kih koh!
Evet gülüyorum, bu saçmalıklara başka nasıl karşılık verilir?!..
Uzatmayım... Bu demanSzedelere hatırlatırım ki, AKIL yaşta değildir, akıl BAŞTADIR.
Ya sizinki ner'dedir, nerenizdedir? Yoksa yok mudur?
SAKINCALI SORULAR Fıkra bu ya, ülkenin birinde başbakanın biri, Lazların yoğun olduğu bir kentte ziyaret ettiği üniversitenin bir sınıfında karizmatik duruşuyla bir konuşma yapmış. Etkili olduğunu düşünerek konuşması bitince "Sorusu olan var mı?" demiş.
Temel, "Ben 3 soru soracağım" demiş ve sormuş; "1) Bu kadar yıpranmanıza rağmen oylarınız nasıl oldu da arttı? 2) Özelleştirme adı altında yabancılara sattığınız önemli kurumlarımızdan ne kadar para kazandınız? 3) Bu paralar nerede?"
Tam bu sırada zil çalmış. Başbakan, "İkinci derste devam ederiz" deyip çıkmış. Derse yeniden girince "Nerede kalmıştık?" diye sormuş. Bu sefer Dursun ayağa kalkmış; "Sorularımızı cevaplayacaktınız."
Başbakan, "İyi, sorun bakalım" deyince Dursun sormuş, "Benim sadece 2 sorum var; 1)Tenefüs zili neden yarım saat erken çaldı? 2)Temel nerede?"
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
Can Yücel
“Sizin için yola çıkmış bir şarkı,
Düşünülmüş gözleriniz üstüne.
İçin-için yaratılmış bir şarkı,
Bırakılmış yollarınız üstüne.
Sizsiz sizi yaşanılmış bir şarkı.“
#özdemirasaf
aşk;
Karanfil kokusudur
Baharın adımlarının uzaklığına
Büyüttüğüm masallarından taşan
.
#yasemince
Şimdi bir yer bulabilsem kendime...
İnsan sesinden,
Şehrin gürültüsünden uzak bir yer.
Hani sadece kuşların sesini duysam,
Gözlerimi yeşile bıraksam,
Ve biraz kahve yudumlasam.
Hani bütün mecburiyetlerimden, uzaklaşıp,
Kendimi kendi halime bıraksam.
Hani fena mı olur, biraz nefes alsam,
Ve biraz da kendim için yaşasam..
Değişken kadınlar vardır ruh halleri sürekli değişen...
Sabah kalkar saçı dağınık, içinden hiçbir şey gelmez.
Kahvesini yapar, müziğini açar, başlar ağlamaya.
Hüzün çöker içine...
Öğleden sonra bir arkadaşıyla buluşur şık ve güzel makyajı, saçı çok hoş bakımlı, neşeli, keyifli.
Sabahki hüzünlü moralsiz o değil sanki...
Akşama doğru kafası karışık, sinirli, gergin, hırçın, duyguları sürekli değişim gösterir.
Sevgilisinin yanında ise çocuklaşmak ister...
Anlaşılmadığı ve ilgisiz kaldığı zamanda, dar eder burnundan getirir.
Sabahtan akşama kadar sürekli değişim gösteren bu kadınlar kişilikleri de renklidir...
Hiç sıkıcı değillerdir.
Dört mevsimi yaşarsınız.
Parçalı bulutlu, şimşek çakmalı, yağmurlu ve soğuk.
Mağrur, gururlu ve hüzünlü bir güz...
Coşkulu, neşeli, çiçekli, kelebekli, şarkılı, danslı, çocuksu, şımarık, alımlı, edalı, sıcak ve sempatik bir yaz...
Bir türlü anlamadığınız, çözemediğiniz, gizemli kadınlardır onlar....!
Gülten Alp
Bir bahar özlüyoruz güllü çiçekli
Mutlu günler bekliyoruz
Güzel yarınlar.
Aydınlıklar sarsın dört bir yanı
Yıkasın kirini pasını dünyamızın...
Paul Eluard
Yaşamak;
Kekik kokulu bir sevda ile uyanmaktır yeni güne.
Bir kuru ekmekle mutlu olmaktır yaşamak. Bir bardak çayda içten katışıksız bir gülüştedir yaşamak.
Bir çiçek yaprağında dostu özlemek.
Sevdiğinin sol göğsünde ölmektir yaşamak...
Ayşe AKDOĞAN
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
İyi akşamlar Turhan bey
Bu ara güzellikler paylaşalım ki evrene gönderilen enerji pozitif olsun ve Bahar gelsin ülkemize:)
Güzel akşamlar diliyorum
Bin kere de gelsem bu dünyaya, bin kere de alsam insanlardan ağzımın payını, bin kere de değmese verdiğim emek, bin kere de içimi acıtsa dost bildiklerim, bin kere daha yenileceğimi bilsem, boşuna benimle uğraşma... !
İnat bu ya...
Vazgeçmeyeceğim...!
Buluşsaydık ne olurdu ? dedim
Oturur çay içerdik, küçük bardaksa 1, büyükse 2 şeker atardım sende çayını alırdın içeceksen içerdin içmeyeceksen önünde dururdu, hatta sıkıldığında çay kaşığıyla bile oynayabilirdin dedi.
Bi ara sarılırdım” desin istedim
Sonra boşver dedim kendime
Herkes sevdiği adamla karşılıklı çay içemiyor bu ülkede, boşver....!
Cemal SÜREYA
Uçurum gibi büyür içimde hasretin.
Ve ben seni,
var olmanın sınırında,
yok olmanın ötesinde sevmişim !
Ahmed Arif
Elbette bahar güneşi parlatacak ıslak ağaçları.
Ve tuza banarak erik, çağla, taze badem yiyeceğiz.
Elbette...!
Orhan Kemal
Bir insanı tanımak istiyorsan, ona yarasını sor.
Çünkü herkesin yarası yoktur.
Çoğu insan yara diye ya şımarıklıklarını anlatır,
ya da ulaşamadığı hırslarını.
Oysa yarası olan insan dünyaya kör,
sağır ve dilsizdir.
İnsan yarasından okunur sevgili dostum,
Ve yarası olan insan,
insana yarasından dokunur.
Şimdi bir yer bulabilsem kendime...
İnsan sesinden,
Şehrin gürültüsünden uzak bir yer.
Hani sadece kuşların sesini duysam,
Gözlerimi yeşile bıraksam,
Ve biraz kahve yudumlasam.
Kimse senin nelerle başa çıkmaya çalıştığını,
Neleri yendiği, yenemediğini,
Kimlerin yanında olmak istediğini,
Nelerin ağrıttığını başını, neler hissettiğini,
Neleri hissetmekten korktuğunu,
İçini, senden daha iyi bilemez.
O yüzden dik yürü hep, kendine, sadece kendin lazımsın..
Bu sabah ruhumu bir müzikle yıkadım.
Baktım yağmur başlamış çıkıp iliklerime kadar ıslandım.
Bu sabah her şeye yeniden başladım.
Doğmaya, yaşamaya, sevmeye.
Ve dedim ki kendime iyi ki varım be,
iyi ki varım...
İnan Durak Taş
MOLLA REJİMLERİNİN DEĞİRMENİNE
BİLEREK YA DA BİLMEYEREK SU TAŞIYAN KADINLARA KISSADAN HİSSELER / 12
"Afganistan'da tek cinsiyet ERKEK!"
AH DEDE VAH DEDE...
Üç dede kendi aralarında konuşuyorlarmış.
Köşede oturan dede anlatmış:
"İyice bunadım yahu... Geçen gece evime bir kadın geldi, kovdum gitti. Meğer benim 40 yıllık karımmış."
İkinci dede atılmış:
"Seninki de bir şey mi?.. Ben geçen gün merdivenin tam ortasına geldim,
yukarı mı çıkıyordum aşağı mı iniyordum, hatırlayamadım. Basamağa oturup düşünürken sızmış kalmışım. Gözümü kapıcının odasında açtım."
Sonuncu dede sırıtmış:
"Allahıma şükürler olsun ki benim böyle bir derdim yok" deyip, nazara karşı kimi insanlarda inanış olduğu üzere kulağını çekip parmaklarıyla tahtaya vurmuş.
Ve hemen arkasından kapıya doğru seslenmiş: "Kim ooo?!"
İstinaf Mahkemesi kararı:
"BAHÇELİ BUNADI" demek
hakaret değil... miş!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yönelik 'bunadı' ifadesini kullandığı gerekçesiyle para cezası verilen yurttaş, istinaf mahkemesinin kararıyla beraat etti.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi, itiraz üzerine yaptığı incelemede, “sanığın üzerine atılı, Devlet Bahçeli’ye yönelik ‘hakaret’ suçunun yasal unsurlarının oluşmadığına” hükmederek, beraatına karar verdi.
Mahkeme ayrıca, suça konu ifadenin, ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtti.
(Ayrıntılar gazetelerde)
aGa diyor ki:
Tövbe tövbe!
"......
İçimde acıyla yürüyorum yolları
Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten
Yorulsam da bir daha binmem o trenlere
Kimse karşılamasın istasyonlarda beni
Kuşsuz bir kent gizli uzayan saçlarımda
Aşktan ve anılardan bir avuç külüm şimdi
Ardımda usulca akan küçücük sular
Bir onlar uğurluyor varacağım ırmağa
Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği
......"
(HAYDAR ERGÜLEN'in "Yarın Gece" şiirinden)
YENİ DOĞAN BEBEĞİNİZE AD
Erkek olursa: ŞakirPare
Kız olursa. : ŞekerPare
AKLINIZ NERENİZDEDİR?
Sık sık gündeme getirdiğim ayrılıkçı + yobaz iki grubun dışında, psikolojik baskı kurarak, kendileriyle aynı frekansta düşünmeyenleri sindirecekleri boş hevesine kaptıran hadsiz, şımarık, küstah ve saldırgan bir başka grup daha var.
Bu gruptakilerin yaşlı veya site eskisi oluşları ve bilgiçlik taslayışları dışında hiçbir özellikleri, ayrıcalıkları yok.
Hemen belirteyim ki, yaşlı veya kıdemli herkesi aynı kefeye koymuyorum elbette... İçlerinde saygılı dostluklar kurduğumuz nice büyüklerimiz var. Selam olsun onlara.
Ancak, her konuda maŞŞallah(!) iddiali bazıları, yaşlandıkça yer çekiminin etkisiyle aşağılara sarkan düşünce sistemlerinin dumura uğraması sonucu kimi tartışmalarda tekleyince sıçrayan komplekslerini ağızlarını bozup küfrederek maskelemeye çalışıyorlar.
Ve "sen benim gaç yaşında olduğumu bili miyOn?" veya, "sen benim burda gaç yıllık üye olduğumu nası' bilmEyon ?" benzeri geri zeka ürünü sorularla karşı atağa geçerek tartıştıkları kişileri terlettiklerini sanıyorlar. Oysa bir bakıyorlar ki, asıl kendileri kan ter içinde kalmışlar... Ve suratlar kıpkırmızı, dişler gıcırdıyor, yumruklar sıkılmış... Kah kih koh!
Evet gülüyorum, bu saçmalıklara başka nasıl karşılık verilir?!..
Uzatmayım...
Bu demanSzedelere hatırlatırım ki, AKIL yaşta değildir, akıl BAŞTADIR.
Ya sizinki ner'dedir, nerenizdedir?
Yoksa yok mudur?
"......
söyleyin bana
ey kitaplar
var mı
kederin atlasında
tarçın kokulu bir şehir
inmemiş olsun damlarına
gözyaşından
yıldızböcekleri
ve tarçın
kokulu
bir aşk
hiç ölmeyen."
(BEHÇET AYSAN'ın "Keder Atlası" şiirinden)
SAKINCALI SORULAR
Fıkra bu ya, ülkenin birinde başbakanın biri, Lazların yoğun olduğu bir kentte
ziyaret ettiği üniversitenin bir sınıfında karizmatik duruşuyla bir konuşma yapmış.
Etkili olduğunu düşünerek
konuşması bitince "Sorusu olan var mı?" demiş.
Temel, "Ben 3 soru soracağım" demiş ve sormuş; "1) Bu kadar yıpranmanıza rağmen oylarınız nasıl oldu da arttı? 2) Özelleştirme adı altında yabancılara sattığınız önemli kurumlarımızdan ne kadar para kazandınız? 3) Bu paralar nerede?"
Tam bu sırada zil çalmış.
Başbakan, "İkinci derste devam ederiz"
deyip çıkmış. Derse yeniden girince "Nerede kalmıştık?" diye sormuş. Bu sefer Dursun ayağa kalkmış; "Sorularımızı cevaplayacaktınız."
Başbakan, "İyi, sorun bakalım" deyince
Dursun sormuş, "Benim sadece 2 sorum var;
1)Tenefüs zili neden yarım saat erken çaldı? 2)Temel nerede?"
MOLLA REJİMLERİNİN DEĞİRMENİNE
BİLEREK YA DA BİLMEYEREK SU TAŞIYAN KADINLARA KISSADAN HİSSELER / 11
"Atatürk'ü anladınız mı şimdi?"