Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Toplumda Bireysel Takıntılar sizce ne demek, Toplumda Bireysel Takıntılar size neyi çağrıştırıyor?

Toplumda Bireysel Takıntılar terimi Romantikoss Favorites tarafından tarihinde eklendi

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    okudun mu cüce peygamber
    okudun mu deli peygamberi
    okudun mu peygamber devesini
    okdun mu kayıp cenneti
    okudun mu yeraltı
    okdun mu küfür
    okudun mu kıyamet


    film değilmiş ki

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    bir ünlümüzü de prensler dövmüştü
    bir ünlümüzü de prensler ağırlamıştı


    ama türk değil onlar şu anda

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    bir insan nasıl o kadar "aptal" olabilir ya

    HİÇ DUYMAYAN
    YEMEZ İÇMEZ DEĞİLSİNİZ


    EVET DEĞİLSİNİZ


    bazı insanlar okur okur sapıtır
    bazı insanlar okumaz okumaz üşütür
    bazı insanlar da hayatta belli bir amacı BELİRLİ BİR ÇİZGİYLE KORUR


    BANA SINIRLARINIZI BOŞUNA ANLATMAYIN

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    AŞAĞIDA FİLM VAR

    OKURSANIZ...

    INTERNET'I AÇMAK YERİNE
    FİLM DİYE SİZİ İZLEMEK

    BİR EV HANESİNDE
    NE GİBİ ANLAMLARIN DIŞINA TAŞMAMALI ANLARSINIZ

    bir iki kelime olsun


    sadakam olsun O ZAMAN.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    BUYURUN

    BİREYSEL TAKINTILAR


  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    SAÇMA SAPAN NOTLAR


    ŞİZOFRENİN GÜNLÜĞÜ

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Övgü Mümin ve cennetliklerden olan Müslümanların sevgisini arttır, günahlarını affet, iletişim
    güçlerini sağla, ailelerine kavuştur, eşlerini sadık kullarından eyle, çocuklarımıza sağlık sıhhat
    ver, uzun ömürler ver, derslerinde başarılar sağla, işlerine bereket ver, işlerini tamamına erdir,
    bende onları ikna edecek hiçbir şey yok, sen onları benden razı et, huzur ver, güzellik ver, iyi
    huylar ver, ayrılmak isteyenlere kolaylıklar ver, kolaylıklar sağla, haksızlığa uğramalarına izin
    verme ...özgürlüklerini tanı, arkadaşlıklar ver ve son olarak da bizim için en iyi olanı anladığın
    konuların doğru olduğunu bize ispatlarken hiçbirine yalan deme! Ne yani, şimdi benim bütün
    dleklerim yalan mı? Aramıza hiç bir engelin girmesine izin verme... eşyaları, araç gereçleri vs.
    ve en önemlisi de kutsal kitabı doğru kullanmayı nasip et. Hatalarımızı önümüze ser... kötü
    alışkanlıklarımızdan vaz geçmemizi sağla. İntikamımızı al. Bizi doğru puzzle'lara yerleştir.
    Düzgün bir psikoloji ver. Bize ilişkilerimizde gereken mesafeleri ve toplumsal düzende doğru
    yer almayı nasip et. Psikolojimizi düzelt ve doğru bir terazide durmasına yardım et. Onların
    arasını düzelt, ilişkilerine anlayışını ve şefkatini kat. Evimizde tek bir yabancı barındırma.
    Bizim kaderimizi en güzel yazacak olan sensin... hayatımıza neler gelip, neler gidecek diye
    gösterdiğinde bize insan yerine sapıkları gönderme. Bizi haddini aşıp sesin içinden konuşan
    insanların her türlüsünden dünyada ve ahirette uzak tut. Onlarla aynı cennette bile
    olmayalım... Benim sınırlarımı aşan her türlü tekliften her türlü canavarlaşmış ruh
    hastalığından bizi uzak tut! Onlarla aynı dünyada yaşadığımızı anlayamayacağımız kadar
    iyiler, demek hiçbirimizi kurtarmadı. Bu katil ruhlu insanlar yüzünden bize hastalık tanıları
    koyma. Hastalığı da şifayı da verecek olan sensin... bunların olması için yapılması
    gerekenleri yapmakla, kendi görevini yerine getirmek arasında bizi inancımızdan ayırma! Bizi
    ses çıkaran yaratık tanımaktan alıkoy... onları sonsuza kadar bize gösterme. Bize
    erişemeyecekleri bir cehennem varsa, orada olmayı hak etmelerine dair bize sapık sapık
    roller verme. Onları içselleştirmiş bazı beyinsizlerin bizimle aynı haklardan faydalanmasına
    izin verme. Senin kuralların net! Bu dünyayı üç günlük hevesi için yaşamış her lanetlenmiş
    insanı bizden def et. Sesin hızını bilen biri lazım diye çıkılan yolda, kendi tükürüğüne sahip
    çıkamayan insanlar olduysa da, onların en büyük cezaları hak ettiğini bana anlatan bir diğer
    haddini bilmezin iftiralarından bizi koru. Ticari kaygılar nedeniyle pislik yuvası adını verdikleri
    tuzaklarına düşmeyi kimseye nasip etme. Dinsiz ve de imansız bu insanların hayatımızdan
    çaldıklarını küçümsemelerine seyirci kalma. Bu insanlar bizi acınacak durumlarıyla
    sömürebilecekleri bir güne göz dikmiş olsalar da, bizi onlardan gelebilecek tek şey olan
    belalardan koru. Bunları yanımıza yaklaştırma. Ruhsuz olduğumuz var sayımıyla yaşanacak
    tek bir dakikayı bile bize nasip etme. Toprak bütünlüğümüzü koru. Daha çok kitap okuyalım.
    Daha iyi işletelim zekamızı. Bizi dilediğin şekilde az bir miktar uyutup, en güzel amaçlar için
    uyandırmanı diliyorum. Bize kendi özelliklerimize göre yaratılışımıza uygun ödev ve görevler
    vermenin yanı sıra bize kendimiz tanıt... kız kardeşimin elinden tutmama yardım et.
    Haksızlığın karşısında adaletle ayakta duralım. Bütün anti müslümanları öldür. Nefsime
    uygun olmayan alışkanlıkları benden yok et. Namazlarımızı düzgün kılalım. Özel hayatımıza
    uygun iş planımızı bize açıkça anlatmanı diliyorum. Peygamberi daha iyi duyalım. Kitap
    okurken konuyu ve karakterleri de takip edebilmeyi diliyorum. Bizim hayvanlarımız hangileri...
    onların hepsini korumanı diliyorum. Bizim gerçek ailelerimiz kimler? Onlara acı... onları affet.
    İçinde peygamberin ve peygamberi saygının olmadığı her bir nefsi bizden def et. Bize
    tutumlu olmayı nasip et. Bizi boş ve gereksiz hayallere dalmaktan kurtar. Toplumun
    uçurumlarına düşmememiz için bize yardım et. Başkalarının hakkını yememe ve benim
    hakkımın yenmesine izin verme. Hızlı ve anlama yakın okumama yardım et. Bizi yardımsız
    bırakma. Bizden gücünü esirgeme. Ruh eşimizle uygun bulduğun şekilde bizi birleştir. Bizi
    layık görmediğin tekliflerle asla buluşturma. Bunun için ibadet etmemize yardım et. Bizi
    çaresiz bırakma. Komşularımızla en güzel muhabbeti geliştirmemizi sağla. Günahlarımızı
    affet. Özgür romanı her açıdan iyi değerlendirmemizi sağla. Oruçlarımı tamamlayıp düzgün
    tutmama yardım et, sağla. İlmimi arttır. İdeal kiloma ulaşmama yardım et. Hocalarımıza
    daha saygılı olalım, saygıda kusur işlemeyelim. Anneme babama sağlık sıhhat mutluluk ve
    huzur ver. Kitaba, Allah'ın yarattıklarına, peygamberlere, dinin kurallarına daha saygılı olalım.
    Bizim hayvanlarımızı evine bağlı, sadık, sağlıklı, huzurlu eyle. Onları sevdiklerine kavuştur.
    Bizleri çocuklarımıza kavuştur. Onlara sağlık, sıhhat, huzur, başarı vermeni diliyorum. Onları
    sevdiklerine kavuştur. Mümin kulların arasını düzelt. Onları barıştır. Karşıma kafir çıkarma.
    Bulut'a ve anne ve babama şifa ver. Bizlere uzun ömürler ver.Allah'ın bizim için uygun
    gördüğü kaderi yaşayalım. Hayır kurumlarına vaktinde gidelim. Özel hayatımızda saygısızlık
    olmasın. Bizi affet. Bize uzun ömürler ver. Bilgileri kolay dinlememe yardımcı ol.
    Konsantrasyonumu arttır. Bizi de onlara güzel duyur. Bizleri buluştur kavuştur. Asla ayırma.
    Güzel giyinelim. Cool olalım. Sağlıklı olalım. Kendimizi suçlamayalım. Dünyayı dalga
    geçmeden nasıl ciddiye almayalım, bizi doğru yola ilet. Bize paralı askerlik gibi kurallara
    uygun kolaylıklardan nasip et. Ezber kabiliyetimi arttır. Müzikle ilgili ne gibi bir yol almalıyım,
    bize yardım et. Yüzümüzü kızartma. Dinimizi hayata uyarlayalım, uygulayalım. Bizi tüm çirkin
    haksızlıklardan koru, haksızlığa bir dur de. Nefsimizi sadece Allah'a emanet etmek isterim,
    en doğruyu tek bilen Allah'a şükürler olsun. Sinema kültürmüzü arttırsa çok seviniriz. Masum
    dediğin işe, yürüyüşe asla leke sürdürme. Sadece Allah'a güvensinler ve gene de dinin
    emirlerini yerine getirsinler. Bizlerin arasına nifak tohumu serpilmesin, varsa hepsini yok et.
    Allah'ım senin sevdiğin sevdiklerin sayesinde sevdiğimiz insanlarla, gerçek yaratılışımıza
    uygun huzurlu ve mütevazı bir hayatı yaşarken çalışmak ve başarıyla kendi gururumuzu
    tatmak mümkün olsun, sen bize göster yaşat... sen bize bir zafer rüzgarı ver. Beni bu
    şüpheden kurtar. Ailecek kitap okuyalım. Hayatımıza eğlenceyi senin uygun gördüğün kişiyle
    senin sayende kendimiz davet edelim. Bizim için uygun görmediğin anıları bizde pişmanlık
    yaratmış anıları bizden sil... onlarla bizi tekrar yüzleştirme. Kaza ve kadere uygun olarak, kötü
    işin ayıbını bize (gizleme) gösterme, iyi işin ayıbını da (bizden gizleme) daha iyi bir hal için
    vesile olacak kadardan fazla bize nasip etme. Günah işlememize mani ol. Sessizliğin
    ardındaki sevdiğin insanlara sevgimizle ulaşalım. Gereksiz gülmemize mani ol. Bizlere kültür
    seviyemize göre sınavlar ver, imanımızı arttır... tek başımıza yüzleşeceğimiz olaylara başka
    sesler, nefesler, insanlar karışmasına asla izin verme. Bunlar O'na kolaydır. Allah'ım bizim
    hatalarımızı düzelt, hatalarımızı düzeltmemize yardım et. Allah'ım milletimizi,
    cumhuriyetimizi, devletimizi her türlü beladan ve düşmandan koru. Bizi sana yaklaştıracak
    amellerle sına. Boş işlerle uğraşmayalım, onlardan korkmayalım. Ailemizle ilgili doğru
    düzgün ve yerinde kararlar alıp onlarda seninle yürümemize yardım et... kendimizi iyi ifade
    etmemize yardım et. Bizlere afiyet ve sağlıkla yaşamayı nasip et. Neşemiz sofralarımızdan
    asla eksik olmasın, hep çoğalsın. Evimiz daha yaşanır ve yaşayan bir ev olsun. Ortak
    özelliklerimizi doğru değerlendirelim. Bize yolculukları kolaylaştır. Başkalarının hatalarını
    gözümüze sokma... bize gösterme. Suçluların cezalarını tez zamanda ver. Evimizdeki huzuru
    sana borçlu olduğumuzu sonsuza dek bana unutturma. Masumiyetimizi ispat etmemize
    yardım et. Bilmediğimiz türlü türlü şeylerle nasıl baş edeceğimizi bize kolaylaştır... bizi
    sorumlu tutma... kafamızda dinçlik ve huzur ve sükunetini ver... şerefimizle çalışmamıza
    yardım et. Bizi koru. Arkadaşlarımızı doğru seçmemize yardım et. Yaratılışımıza uygun
    olmayan kişilerle bizi muhatap etme. Çevremizde hep cennetliklerden, müminlerden,
    Müslümanlardan sevdiğin kulların olsun, sevgin paylaşılsın isterim. Allah’ım benim ilmimi
    arttır. Müslümanlardan müzik haracı kesilmesine izin verme. Allah’ım işlerimizi hayırlara
    vesile et. Hak ile batılı ayır.
    Dakik olmak için Hayatını doğru konuya adamak için İnsanlar arasında adil olmak için
    Samimi bir tebessüm için Yaygın kanıya rağmen haklılığını korumak için Eşsiz bir kontrol
    duygusu için Başarıyı her yerde görmek için Kaybedilen zamanı telafi etmek için Hafızayı
    güçlendirmek için Kabiliyetlerini en iyi derecede yaşamak için Kısa vadeli çözümlerinde
    uyumluluk için Kendi inancını en güçlü şekilde yaşamak için Tolerans gerektiren durumlarda
    taviz vermemek için Gereksiz bulunan konuları abartmamak için Hakkında hayırlı olanı en
    yüksek hayrına uygun görebilmek için Kırgınlıkları doğru atlatabilmek için İçine ferahlık
    duygusu verecek konularda sıkıntı yaşamamak için Sözlü tartışmalarda üzülmemek için Yeni
    bir sayfa açmak için Kuşku ile emin olma arasında hiç çelişki yaşamamak için Seviyene
    uygun dostluklar kurmak için Hayat arkadaşını hiç bir anlamda yitirmemek için Gelecek
    yaşamı düşünmek için Farklı yönlerini toplumun doğrularıyla uyumlandırmak için Yalnız
    kalmamak için Ölçülü hareket etmek için Hayvanları sevmek için Tatillerde huzurlu olmak
    için Korktuğun konularda kendi sırdaşın olman için Fırsatları değerlendirip hayatı
    kucaklamak için Bilgiyi doğru kaynaktan edinmek için Sınavlarda başarı için Heveslerini
    sevgiyle olgunlaştırman için Fiziken güzel ve dengeli olmak için Ruhunu besleyen hisler
    tadıp güçlenmen için Şansını doğru yerde bulman için Halden anlayanlarla muhabbet için
    Kötülüğü iyilikle savmak için Amaçlarını önemle kavraman için Faydalı ilimle uğraşman için
    Kusursuz sisteme saygı duymak için Terk edilme hissini çabuk atlatmak için Hayatından
    çalmalarına izin vermemek için Muhabbetlere katılmak için Asaletini köklerinde bulman için
    Temiz duygularla karşılık bulman için Sorumluluklarını aksatmaman için En sevdiğin günlerin
    hesabını tutman için Sonsuzluğu umutla keşfetmek için Hobilerini işe çevirebilmen için
    Yalnızlığın tadını çıkarman için Yaratılış amacına saygı duyulması için Koşulsuz sevgiyi
    ilimle beslemek için Empati ve sempati duygularının kendi farkındalığına hizmet etmesi için
    Kimse tarafından sömürülmemek için Allah'ın diledikleri olsun diye Allah ile arana kimse
    girmesin diye Karakterin yaşamla doğru uyumu için Taleplerinde tutarlı olmak için Gönül
    rızası kazanmak için Fayda veren ilimle tartışma konusu olmamak için Doğru kişilerle iletişim
    ve birliktelik ve paylaşım yaşamak için Kendini kaybetmemek için Resim, müzik, spor,
    seyahat ve sinema gibi konuların özel hayatının önüne geçmemesi için Günün her saatini iyi
    değerlendirmek için Sahipsiz kalmamak için Kusursuz olan her şeye eşit derecede saygı
    duymak için Kardeşlik ve insanlık adına güçlü kalmak için Sebepsiz yere duygulanmamak
    için Sabırlı olduğun konuların kaderin önüne geçmemesi için Geçmişini ve geleceğini iyi
    tanıman için Rahatsız edilmemek için Sevmediğin bir ilişkiye en uygun şekilde son vermek
    için Elde edemeyeceğin güzelliklere de saygılı olman için Kadere teslim olmak yerine Allah'a
    teslim olmak icin İnsanlar üstünden geçinmesin diye Hiçbir şeyi kendinden fazla ciddiye
    almamak için İnsanlara karşı affedici ve anlayışlı olmak için Boş konuşmamak için Herkesin
    bir ruh ikizi olduğunu asla unutmamak için Bilerek işlenen günahlara düşmemek için
    Kazadan beladan korunmak ve zarar görmemek için Sosyal kabul için İsteklerini ön planda
    tutmamak için Enerjini dengelemek için Kültür mirasını araştırmak için Dini istismar etmemek
    için Katı kuralları dayatan insanlardan uzak durmak için Günlük hayatını gizli yaşamak için
    Arkadaşlıklarında hayat dolu kalmak için Hedeflerinden asla vazgeçmemek için Tesellisi
    olmayan konularda umuda kapılmamak için Herkesin duygularına hitap edemeyeceğini
    bildiğinde şaşmamak için Dedikodu, haset, gıybet gibi düşmanlara yenilmemek için
    Mesafelerini iyi koruyabilmen için Edebi birikiminle aklını yanlış bakışlara teslim etmemek
    için Elinden alınan her şansın hesabını tutmak için İdeal kilonu korumak için
    Mesafelerini korumak için
    Sağlıklı yaşam için
    Boş vaktini iyi değerlendirmek için
    Hayatının amacını bulman için
    Sempati ve empati yeteneği için
    Güzel günler yaşamak için
    Dostluklarını koruyabilmen için
    Hayatın uzun ve şükretmeye değer olduğunu anlaman için
    Allah ile yakın olmak için
    Gerçekten de Allah bana yetiyor demek için
    Güzel yemek yapmak ve dunmak için
    Fitne fesata maruz kalmamak için
    İlgi alanlarını geliştirmek için
    Kavgaya karışmamak için
    Sözlerinde samimi ve anlayışlı olman için
    Hak ettiğini bulman için
    Geleceğini aşkla algılayıp yaşaman için
    Kibar insanlar tanımak için
    Hayırlarda yarışmak için
    Stressiz yaşamak için
    Haklı oluğunda çelişki yaşamaman için
    Temiz ve bakımlı olmak için
    Düğününde kar yağmasın diye
    Çocuk sevgisini yaşaman için
    Ailene karşı dürüst olmak için
    Gelceğinin tehdit altında kalmaması için
    Allah'ın sevip dilediği planlara saygılı yaşamak için
    Modern ve kaliteli bir ortamda huzur bulmak için
    Toplumda saygı görmek için
    Hayatın her anının değerini bilmek için
    Tuzaklara düşmemek için
    Yalnızlığını sevgiyle paylaşmak için
    Aklını doğru kullanmak için
    Sağlam bir psikoloji için
    Algılarınla hislerin arasında yabancılaşmamak için
    Kaliteden ve sessizlikten ödün vermemek için
    Yalnızlığı tercih etmekle yalnızlığa itilmek arasında sorun yaşamamak için
    Bir tebessümle her şeyi anlatabilmek için
    Cehaletle sınanmamak için
    Kusurlarını düzeltmek için
    Güzel günleri zedelememek için
    Sakıncalı düşler görmemek için
    Sahte yüzlere gülmemek için
    Hayret edip bozulmamak için
    Yalnızlığına üzülmemek için
    Çaresiz dertlere düşmemek için
    Zamanı çar çur etmemek için
    Özlemlerini yansıtmamak için
    Kötülüğü görmezden gelmemek için
    Yalan söylememek için
    Boş düşüncelerle vakit kaybetmemek için
    Gereksiz söze kulak asmamak için
    Önemsiz detaylarda boğulmamak için
    Deliliğe vurup unutmamak için
    Takvimlere küsmemek için
    Bildiğinden şaşmamak için
    İnancına ters düşmemek için
    Kendi bildiğini okumamak için
    Peşin peşin anlaştıktan sonra caymamak için
    Güvenini sarsmamak için
    Ukalalık karşısında tırsmamak için
    Hızır gibi yetişenle zıtlaşmamak için
    Tedbirsiz yakalanmamak için
    Emin değilsen düşünmek için
    Boşa kürek çekmemek için
    Sesini duyurmadan hissetmek için
    Yabancılara aldırmamak için
    Kendini bir şey sanmamak için
    Kılavuzunu kendin seçmek için
    Diktatörlükte uyum sağlamak
    Yaşlılıkta niyetine uygun düşmek
    Kendi prensiplerini yaşamak
    Kaderine küsmemek için
    Fazla samimi olma
    Onay almayı unutma
    Okumalarını zamana yay
    Hırs yapma
    Kaliteden ödün verme
    Kendini sürekli savunmak zorunda kalma
    Halini anlamayana sırlarını açma
    Görgü kurallarını masada arama
    Yatağında yılan olsa da ailene anlat
    Kurduğun düşleri inkar etme
    Yalan söylediğinde özür dilemen bir işe yaramaz
    Kurnaz insanlardan korkmalısın
    Sahtekarlık yapmamak için her şeyi yap
    Kuralları kendin koy
    Sorumluluklarını sınama
    Hayatının değerini sevdiğinde onayla
    Uzun bir gelecek için koşuya hız katma
    Sade giyin ama kral ve kraliçe gibi hisset
    Çıplaklığını hislerinde tart aklını kitaplarda
    Çarpıcı gerçekleri küçümseme
    Kırıcı insanları hayatına alma
    Yıldırım hızıyla Tanrı'ya sığın
    Bir başka doğru olduğunu sanma ve kendini tanı
    Kul olarak çıktığın yoldan hayvan olarak dönme
    Kırmızı renklerdeki gökyüzünde maviyi düşün
    Kışın kayakta yazın yüzmede arkadaş bulamazsın
    Sevgilini yanında bulamadıysan fazla takma
    Mutlaka tatlıya bağlanacak olan bir konu mutlaka ihanete uğramıştır ama sen insanları
    yanıltma
    Karneni aldığın gün şüpheye düş çalışırken emin ol
    Yankılanan bir ses varsa o da cehennemdir
    Kollarında aşk dizlerinde derman olmadığında huzur bulsun
    Sayısız insan tanısan da sadece sevdiklerini kolla
    İnsanlık adına belirlenmiş doğrulardan taviz verme
    Toplumda huzur isterken kendini kaybetme
    Elinde olsa çocuğunun seni örnek almasını istediğin konu adına örnek olamazsın bunu
    unutma
    Elindeki kitaba din ve imanla yaklaş
    Duymadığın şey olmaz duyumsayamadığın olursa seni ağlatacak olan bir başka şey vardır
    Gözlerinde tebessüm ve kalbinde ışık olsun isterken canından olma
    Evimizde enerjimizi düşüren şeylerden bizi arındır ve enerjimizi yükselt. Ben nasıl olup da
    sesimi çıkarmam gereken yerlerde basiretimin bağlandığını bile anlayamadım, bu yükü
    bizden kaldır, hafiflet. Kader olarak bir konserden bahsederken düğün yapılmasını da,
    erkeklerin erkek olmalarına rağmen bunu yaptıkları için iki kat üzülmelerini de
    anlamlandıramıyorum. Onlara kitapta "nabza göre şerbet veren dönekler" gibi şeyler
    yakıştırılmasına izin verme. İnsan ya mümindir ya değildir, o anlamda bazı konuları hafife
    alabilecek bir kitap okumadım. İnsan her okumadan sonra kendi doğrularına varmalı ve nasıl
    oluyor da hep hayra engel olan insanlar karşımıza çıkıyor, bu konuya köklü bir çözüm getir.
    Kızlar sokaklarda on tane kızın arasında olsa da yalnızlık çekiyor ve o durumda birinin senin
    için dua ettiğini bilmek nedir bilirim. Bu bana 8 yaşındayken oldu. Hepimize böyle daha
    hayırlı dualar etmeyi nasip et. Biz bir sınavı verip sonra okumaya hak kazandık, bu da benim
    okuma bayramım değildi... o açıdan insanlara daha hayırlı iyi bir haber almayı nasip et. Hep
    birlikte sevinebileceğimiz bir şey yok mu? ben asla yalana kulak vermedim ama bana
    çelişkiler yaşatan insanları ve anlayışlarını benden uzak tut. O açıdan kitabı değişmemek ve
    okumak derken bizim ibadet ahlakımızı güçlendir. Ben sürekli fal bakmak istemedim ama her
    doğruyu anladığımda şu anda da bunlar oluyor diye bana anlatılan kendi hayat hikayemden
    yoruldum. Benim sınırlarımın çiğnenmesine izin verme. Bize hayırlı yazılar yazan Allah
    hakkımızda en hayırlısını da sağlayacaktır. Her kapı çaldığında bu mu hayırlısı diye sormayı
    sevmiyorum. Tüm dualarımla ilgili bize marifet eyle. Kolaylıklar ver. Akşama kadar
    peygamber efendimize bu fasık ne diyor diye sormak istemiyorum. Ayrıca insanın zihninde
    bir zikir var sessiz yapar, dünyayı da duyumsar, evrene de tanık olur, sesli de yapar, bunu
    papağan da yapıyor, ne güzel. Bu paylaşım bana şükretmeyi ilham ediyor gerçekten de. Şu
    anda sevgilini duymuyorsun diye araya karışan insan zihnini de ben okumuyorum ya, beni
    hatalarla sınama. Kitapta inanç sistemi, peygamber tarihi ve doğrular ve yanlışlar var. Bizi
    tuzağa düşürecek insanları bizden uzak tut. En güzel isimlerle Allah'ı analım. Varsa bu
    dünyaya yeniden gelmek bize bu konuları daha hayırlı algılamayı nasip et ve şüpheye
    düşmemize izin verme. Gereksiz bulduğun konuları bizden uzaklaştır. Bizi kendi doğrularına
    yaklaştır. Sanata düşen rolleri hakkıyla verelim ama ben çok fazla bir rol gibi de görmedim
    sevgili olmayı falan, insan arkadaşlarının yanında belki ufak güzel roller alabilir. Hayatta
    hiçbir rolü olmayan bir insan olmanın da zorlaştırılmasını küçük bir eziyet sanmıyorum ama
    bunları abartmamıza izin verme ve bizi yalancı çıkarma. ben inanan bir kişi bile tanımadım
    ailem dışında, bir de son iki yıldır bir iki arkadaşım var. Onlar ne diye burada gövde gösterisi
    yapıyorlar, bunu engelle. Daima daha hayırlısını istemeyi nasip et ve o konulara bereket ver.
    Kapımın önünden de kimseyi kovmadım resmi göründü diye ama burada yaşananların
    hayatımda zorluk teşkil etmesine izin verme. Sorulan soruların açıklaması yıllarca sürüyor
    ama ben kendim için hayırlısını diliyorum ve tek kelime edilmiyor. Bu haksızlıktan bizi kurtar
    ve güçlü bir noktaya taşı.
    Allah'ım komşularımızdan anlaşamayacaklarımı benden uzak tut.
    Cehenneme yollayacağını bildiğin ve burada o potansiyeli taşıtan insanları yanıma
    yaklaştırma.
    Beni başkalarının yanlışlarıyla değil kendi doğrularımla sına.
    Peygamber efendimizin verdiği hükümleri anlaşılır kıl.
    Evimizde feng shui uygula.
    En temiz sayfaları açan sensin, bize sağlıkla, mutlulukla yaşamayı nasip et.
    Mutluluğumu paylaşacağım kişilere mutluluğumu aç, onun dışında kalanlara anlatma.
    Sen beni dinimle örnek gösterirsin, bunun küçümsenmesine asla izin verme.
    Aile fertlerimiz güçlendir.
    Bize seviyeli ilişkiler tattır.
    Benim için bazı roller alan kişilere sorun yaşatmama sebebiyet veren engelleri kaldır, bize
    sorun yaşatma.
    Anladım ama dedim
    bu mikrofon kimin mikrofonunun enerjisi dedim bilmiyorum
    etrafı ilimle çevrilmiş bir şeyi bana bu şekilde aktarmaya hakkınız yok dedim
    bu eziyeti bana yapmayın
    kimin ses kütlesiyse uğraşamam
    gerekirse sil dedim dünyadan
    gereksiz ticaret yapmayın dedi
    içinden asla okumak istemediğim bir şarkı çıktı
    deli gibi bağırdı bir deli
    deli deli kulakları küpeli
    peki ama 84 gereksiz şarkı yazmak da nedir
    nesi kabul olmaz hayırlı bir duanın bilmiyorum
    gene de bir konuyu anladım
    dualarımın kabul olmaması beni inanılmaz sinirlendiriyor
    her yerde bir ibret var
    Duyduklarıma inanamıyorum dedim...
    Ben yalana kulak vermedim asla.
    Yalana kulak verenleri benden uzak tut.
    PARTİYE KATILAMIYORUM ÖYLE Mİ?
    ANLADIK DEDİM.
    KİTAP OKUMAK DA MI YASAK.
    Ben çok azimliyimdir...
    Bildiğim her açıdan dua ederim.
    AMA RAHATSIZ EDEREK ETMEM YANİ.
    YAZSINLAR BANA
    SES KÜTLESİ CEHENNEMİNİ DE BEN Mİ İCAD ETTİM DEDİM.
    BU KADAR ÇİRKİN İNSANI BİR ARADA HİÇ GÖRMEDİM DEDİM.
    bana bu iğrenç örnekleri verme dedim.
    İnsanlardan Allah'a mı sığınacağım?
    Anlayamadım yani.
    Düşmanlarımı benden uzak tut dedim.
    DAVA AÇTIM YANİ.
    Dedim.
    Hepsini bir kez daha dedim sonra...
    Bu insanların beni rahatsız edenlerinin düzeleceğine inanmıyorum dedim.
    O açıdan cehenneme atıyorsun ama dedim...
    Cehenneme at.
    Allah'ım...
    Sen en doğrusunu bilirsin.
    Akrabalarınla iyi geçinmek için
    Akrabaların arasında ayrım yapmamak için
    Akrabaların tarafından eziyet görmemek için
    Akrabalarına iyi haberler vermek için
    Akrabalarını iyi ağırlamak için
    Akrabaların arasında sevgi olması için
    Akrabalarının sevgisine layık davranmak için
    Akrabalarınla din konusunda aynı kulvarda yüzmek için
    Akrabalarınla seviyeli bir iş birlikteliği yaşamak için
    Akrabalarını ziyaret konusunda şüpheye düşmemek için
    Akrabalarının en güzel günlerine tanık olmak için
    Akrabalarına destek olabileceğin konularda destek olmak için
    Akrabaların arasında adaletli olmak için
    Akrabalarının sağlık ve sıhhati için
    Akrabalarınla sosyal ortamlarda bulunmak için
    Akrabalarının korumaya alınması için
    Akrabalarınla anlaşamamazlık ve küslük yaşamamak için
    Akrabalarının iyi özelliklerini karakterinde görmek için
    Akrabaların ile arkadaşlarını birbirine karıştırmamak için
    Akrabalık sınırlarını geçmemek için
    Akrabalarını rüyanda iyi görmek için
    Akrabalarından gördüğün iyiliklere şükretmek için
    Akrabalarından baskı görmemek için
    Akrabaların ile kendi aileni en iyi şekilde ağırlamak için
    Akrabalarını toplumda iyi yerlerde görmek için
    Akrabalarının zor günlerinde yanında olmak için
    Akrabalarınla iyi diyaloglar sürdürmek için
    Akrabalarını kolaylıkla affetmek için
    Akrabalarının yeni ailelere karışmasında olumlu rol almak için
    Akrabalarını en güzel yerlerde muhabbetine katmak için
    Akrabalarına yardımcı olmak için
    Akrabalarının elinden tutmak için
    Akrabalarının saygınlığına leke sürmemek için
    Akrabalarını el üstünde tutmak için
    Sevgiyi seviyeli şekilde paylaşacağın ve sınırlarını çiğnemeyen arkadaşlar edinmek için
    Görsel algını kendi prensiplerinle donatıp arkadaşlığı kendi zihninde onaylamak için
    Herkesle arkadaş olduğun dönemde ihanete uğramamak için
    Zor koşullar karşısında fazladan yanılgıya düşmeyip üzülmemek için
    Mutluluğu emin olduğunda paylaşmak için
    İş ve gezi nedeniyle sosyal ortamlarda kendini kaybetmemek için
    Hayatını özenli bir şekilde yaşarken fazla sıkılmamak için
    Ders ve başarı hedeflediğin saatlerde dikkatinin dağılmaması adına prensiplerini koruyarak
    Yalnızlık çekmemek için
    Aileni tanıştırdığın arkadaşlarınla ömür boyu birlikte olmak için
    Geçmişte yaşanmış karmaşaların özel hayatını kısıtlamaması için
    Sana karşı iyi niyetini başka sığ gerçeklere değişmeyen insanlar tanımak için
    Kabiliyetlerini doğru kullanmak için
    En önemli günlerde kıyıda köşede kalmamak için
    Kendi öncelikleri nedeniyle seni unutacak bir iletişimde boğulmamak için
    Güzelliği güzellikle paylaşmak için
    Alışverişte yanında biri olsun diye
    Kaderi ezbere yaşamamak için
    Özgürlüğü basit şeylerde tatmak için
    Din ve ahlak prensiplerinde çakışmamak için
    Yalnızlığına bir tebessümle bakmak için
    Hayatın zorluklarını abartmamak için
    Hayattaki arayışında yalnız kalmamak için
    İş hayatında yaşadıklarını abartmadan dinlendiğin saatleri kendine saklamak için
    Yardım istediğin konularda ümitsizliğe kapılmamak için
    Hayata daima bir umutla bakmak için
    Sosyal ortamlarda muhabbete renk katmak için
    Psikolojinin düzelmesinde olumlu rolü kendin üstlenmen için
    Afiyet ve neşe dolu günleri belirli saatlerden büyük bir huzura taşımak için
    Dostların arasında çelişki yaşamamak için
    Sağlık ve sağlıklı yaşamı paylaşmak için
    Hobilerini sevgiyle beslemek için
    Tartışmasız ve adaletli bir sistemde adil olmak için
    Korkuya kapılmadan hayatı rahat kucaklamak için
    Önemli anları hafife almamak için
    Hayatı ıskalamamak için
    Hayatı aynı motivasyonla paylaşmak için
    Gereksiz merak ve endişe taşımamak için
    Evde iyi bir cennet enerji akışı olması için
    Evin her odasında cennetin sessizliğini duyumsamak için
    Dışarıdayken evinden emin olmak için
    Evinin güvenliğini sağlamak için
    Evin her odasında gereken eşyaların yerlerinin düzeni için
    Evin yenilenmesi için
    Evin dekorasyonu için
    Evin sevgi ile yaşanması için
    Evin komşuları rahatsız etmeyecek şekilde yaşanması için
    Evin güzel köşesini huzurla tatmak için
    Evde güzel şeyler konuşmak ve özel günleri kıvamında yaşamak için
    Evde önemli konuları asla hafife almamak için
    Evde her odada bir çeşit özgürlük tatmak için
    Evde her an sakin ve neşeli bir enerjiyi dış dünyadan algılamak için
    Evde çiçeklerin bakımı gibi şeyler için
    Evin masraflarını rahatlıkla karşılamak için
    Evin temizliği ve düzeni için
    Evin kitap okumaya elverişli olması için
    Evin rahatlığını hiçbir şeye değişmemek için
    Evde gereksiz kalabalık olmaması için
    Evde ve bahçede uyum için
    Balkonların güven ve huzurla yaşanması için
    Evin iyi değerlendirilmesi için
    Evinin sahibi olarak söz ve güven ve kontrol sahibi olmak için
    Evin hiçbir eksiği olmaması için
    Evin manevi değerini de yükseltmek için
    Evin değerinin diğer evlerden düşük olmaması için
    Evin sana özel olduğunu hissetmek için
    Evin yalnızlığın da keyfine varmak için bir huzur ve sonsuzluk hissi taşıması anlamında kişisel uyumu
    Evin misafir ağırlamaya uygun olması için
    Evin nazar ve büyüden korunması için
    Evin bir nefes alacak kadar ferah olması için
    Evde az ama gerekli eşyalar kullanılsın
    Evde teknoloji değerlendirilsin
    Evde yaşanan her şey evde kalsın
    Evde kötü enerji barınmaması için
    Evin pratik kullanımı için
    Evin televizyon köşesinin ortak kullanımı için
    Manzaranın tadını çıkarmak için
    Doğadan kopmamak için
    Ruh eşinle aynı inancı yaşamak için
    Ruh eşinle yaratılışına saygılı olmak için
    Ruh eşini hayalinde görmek için
    Ruh eşinle tanışmak için
    Ruh eşinden şüpheye düşmemek için
    Ruh eşinle arkadaş olmak için
    Ruh eşinle sevgili olmak için
    Ruh eşinle sosyalleşmek için
    Ruh eşinle aynı iş yerinde çalışmak için
    Ruh eşinle gezmek için
    Ruh eşini ailenle tanıştırman için
    Ruh eşinle evlenmen için
    Ruh eşinle gereksiz sorulara maruz kalmamak için
    Ruh eşini kıskanacağı şekilde algılamamak için
    Ruh eşini şeytan, büyü ve kötü ruhlardan korumak için
    Ruh eşinle sağlıklı yaşaman için
    Ruh eşinle geleceğini planlaman için
    Ruh eşinle cennete talip olmak için
    Ruh eşinle özel hayatını saklaman için
    Ruh eşinle seviyeli bir iletişim için
    Ruh eşinle çocuk sevgisini tatman için
    Ruh eşinle evlat sahibi olman için
    Ruh eşinden daima umutlu olman için
    Ruh eşinden dolayı sevilmen için
    Ruh eşi mevhumu olan arkadaşların olması için
    Ruh eşinle ciddiyeti ebeveyn olarak tatman için
    Ruh eşinle tanıştığında tekrar her gün tanımak için
    Ruh eşinin başkalarının bakışına yenilmemesi için
    Ruh eşinin tebessümü ailesinde bulması için
    Ruh eşinin ailesiyle iyi geçinmen için
    Ruh eşinle iyi bir psikolojiye sahip olman için
    Ruh eşinle benzer hobileri paylaşman için
    Ruh eşinle kazadan beladan korunman için
    Ruh eşinle Allah sevgisini yaşaman için
    Ruh eşinle kaderi kucaklaman için
    Ruh eşini herkesten üstün tutman için
    Ruh eşini asla terk etmemen için
    Ruh eşini rüyanda iyi görmen için
    Ruh eşini kolayca affetmen için
    Ruh eşini her amacında bulman için
    Ruh eşinle uzun bir hayat sürmen için
    Ruh eşinle davetlerde bulunman için
    Ruh eşinle alışverişte mutlu olman için
    Ruh eşinle kaliteli günler yaşaman için
    Ruh eşinle beraber şefkat ve anlayışı tatman için
    Ruh eşinle evinde huzur bulman için
    Ruh eşinde yaşam sevinci duyumsaman için
    Ruh eşinle yürüyüş yapmak için
    Ruh eşini kimseye kaptırmamak için
    Ruh eşine daima güvenmen için
    Ruh eşini samimiyetle iyi muhabbetlerde bulman için
    Ruh eşinin başarılarına tanık olmak için
    Ruh eşinle ahlaklı yaşaman için
    Sokak ortasında ilgisiz konularla muhatap olmamak için
    Evden ne amaçla çıktıysan o amaçla geri dönmek için
    Aşk gibi konuların derinliğine evde varmak için
    Sokakta gereksiz bulunan konularla evde de muhatap olmamak için
    Belirli amaçlar dışında insanlara fazla yüz vermemek için
    Hayatını kurabileceğin şekilde kaderi algılarken suyun altında boğulmamak için
    İğrenç gazete haberlerini auranda görmemek için
    Lanetlenmiş şarkıları işitmemek için
    Tesadüf eseri diye bir hayata kurban gitmemek için
    Küçücük çocuklara/çocuklarla rezil olmamak için
    Güzel giyinmek ve formda kalmak için
    Saçlarının sağlığı için
    Cilt güzelliği için
    Tırnak sağlığı için
    Ayak bakımı için
    Estetik güzellik için
    Sportif güçlülük için
    Pozitif enerji için
    Zayıflamak için
    Kaliteli giyinmek için
    Müzik dünyasından dışlanmamak için
    Rahatını korumak için
    Elverişli bir yerde küçük bir mola için
    Takılarının güvenliği için
    Yumuşacık bir cilt için
    Cehennem konusunda sorgulanmamak için
    Stressiz yaşamak için
    Cenneti düşlemek için
    Aldığın kararlarda destek bulmak için
    Yaşam kaliteni yükseltmek için
    Bol su içmek için
    Sağlıklı beslenmek için
    Balda şifa bulmak için
    Meyvenin bolluğunu yaşamak için
    Kendinle ters düşmemek için
    Doğada Allah'ın tecellisini görmek için
    Şifalı yağlarda güzel koku duymak için
    Spor ayakkabılarında rahat etmek için
    Serin bir ortamda veya parkta kitap okumak için
    Nezaket kurallarına uygun yaşamak için
    Kas ağrısı çekmemek için
    Esnek ve güçlü kalmak için
    Yürüyüşünde yavaş ol
    Resimlerimizi taklit eden, resim içinden resim çıkarım 55 yıl kafamda falıma bakıp el alemin düğününü video
    diye oynatan sonra da tesadüfün böylesi diyerek burada okuduğum kitapları okuyan ses kütlesi suretli insanları,
    insan taklitlerini yani Allah'ın suretini hiçe sayanları ve şeytana tapanları benden sonsuza kadar uzak tut. Neden
    sapık dedikten sonra üstüme salıyorsunuz?
    Eve dönüp kitap okumak için.
    Nezle, grip, soğuk algınlığı ve astım gibi hastalıklara yakalanmamak için
    Elin kolun uyuşmasın diye
    Hıçkırık tuttuğunda veya tutmasın diye
    Bu da -terli terli su içmemek için ama...
    Temizliği aksatmamak için
    Her anı iyi değerlendirmek için
    Sevdiklerini unutmamak için
    Bu da -ezberin güçlü olsun diye
    mide bulantısı
    baş dönmesi
    tansiyon için
    kalp hastalıklarına karşı
    bayılmamak için
    beni duyurmalarına izin verme
    beni kendi doğrularıma bağlayacak konulara yaklaştır
    beni hayata bağlayacak ve kendimle çelişmeyecek şekilde doğrula
    elimden geleni yaptım
    hepsi bu
    Burada internete tıkladığım anda olayı kendi gövde gösterisine çeviren insanları
    Beni küçücük dileklerim arasında umutsuzluğa düşmüş biri gibi itham edenleri
    Beni kitabın sevimsiz cümleleri içine tıkıp sonra üstümde "it gibi" tepinenleri
    Benden sonsuza kadar uzak tut Allah'ım
    Onlar gibi olmak istemiyorum
    Bunu engelle
    Yani peygamberleri rezil etmememiz lazımdı, hadiste de yazılı, ben bugün yürüdüğüm yoldaki sokak çalgıcısını
    duyuyordum.
    Gerisini internetten izlerim diye bana anlattılar...
    Her neyse.
    Bir gece içinde insanın hayatını silmeyim, bir an içine tıkılıp kalmayın kuralına uymamız zor oldu.
    Onların gururuna hizmet eder yaşamayı ve sana layık olmaya çalıştığımızdan aşağısına, senin sevginden aşağısına
    düşmemeyi nasip et Allah'ım.
    Karşıma sağır, uyduran insan çıkarma Allah'ım.
    O deliyi sustur.
    Müzik dinleten, hayatın temel gerçeklerine müziği alet eden, müzik dinleten, yıllar sonranın müziğini dinleten,
    müzikli bir ortamda Allah'ın görevlerini üstlendiğini sanan, haddini aşan, sonra ben müzikle de hayatımı ailemi
    kurarım diyen, insanı müzik kutusu sanan, ülkenin müzik sorununu bir kişiye yükleyen, düğünümde şarkı
    okudun diye hayatını insana dayatan, yalana kulak veren kimseyi haklı çıkarma Allah'ım. Herkes kendi haklılığını
    kendi yaşasın, benim karşımda hem suçlu hem güçlü gezemezler, gezemesinler. Kadın "ben zaten daha 12"
    yaşındayım diye ahlak anlayışını sana dayattıysa, sen benimkini yaratılışıma uygun yaşamama izin verme diye
    mi? Müziği kitaptan haklı bulan ve buna alet eden insanlar iğrençtir. Onları sonsuza kadar buradan def et dedim.
    Ben müzikle ilgili sorunlardan nefret ediyorum dedim. Müzik ve şarkı sözü gibi yaşamayı sevmiyorum dedim. Bu
    sorunu yok et dedim. Hüzünlü ve şeytana kederlenen insanları benden sonsuza kadar uzak tut, çözümlerini de
    benden uzak tut. Onların resimlerini de görmek istemiyorum. Bu korkunç hakaretten Allah'a sığınıyorum dedim.
    Kimse ama hiç kimse daha 8 yaşında "sevdiğine kavuşamayacaksın" diye laf işitmek zorunda değildir.
    İnsanlardan dünyanın hüznüne ışık tutup benim falıma bakanları ve sorunlu, sapık, sağır vs. olanları bana haklı
    çıkarma. Onları buradan kov dedim.
    Tam o sırada anlattıklarınızı, Athena'yı bana sunuşunuzu sevmiyorum dedim. Özellikle evli adam sevmediğim
    için dedim... sapık gibi görünüyorlar diye film yapacak değilim.
    Benim iletişimimi yükselt. Kültür seviyeme hakaret kondurma dedim. İnsanların eğlence anlayışlarını bana
    dayatmalarına ve hayatımdan çalmalarına engel ol.
    Sen evde kitabını oku, dedi. İyi birine benziyorsun. Daha iyi bir şey olursa haber veririm ben sana dedi.
    Etrafımda havada gezen, benimle aynı dili konuştuğunu sananlar dahil olmak üzere herkesi evimden ve havadan
    kov Allah'ım.
    Onlara tek bir iyilik bile nasip etme.
    CEHENNEME DE AT.
    HİÇBİR ŞEYLERİNİ BANA DAYATMASINLAR DİYE...
    Göz
    Kulak
    Burun
    Boğaz
    Duyu organları
    Dokunma
    Tatma hissi
    Sağlığı için
    Kişisel haklarıma
    Özgürlüğüme
    Yaşam felsefeme
    Ahlak ve edebi haklarıma
    YANİ HER TÜRLÜ HAKKIMA TECAVÜZDE BULUNANLARI AŞAĞILARA VE CEHENNEME AT ALLAH'IM
    BUNU İNSANLIĞA ANLAT
    AMİN.
    Dış dünya tarafından
    Duymak
    Duyurulmak
    Algılanmak
    Algılamak
    Tahmin edilmek
    Sanrılara kapılmak
    İstemiyorum
    Başkalarından
    Geleceğime dair haberler almak istemiyorum
    Sevimsiz konuları anlamak istemiyorum
    Yetersiz iletişimde boğulmak istemiyorum
    Sesini çıkaranların susamadığı bir dünyada yaşamak istemiyorum
    Kaderi boş bir pencereden izlemek istemiyorum
    Kendi hayatıma seyirci kalmak istemiyorum
    Yetersiz bilgi almak istemiyorum
    Kötü bilgi tarafından baskı görmek istemiyorum
    İnsanların anlayışını tartmak istemiyorum
    Kısıtlı bir bakışla kaderi algılamak istemiyorum
    Haddini bilmeyen bakışlar hissetmek istemiyorum
    Ses duymak duyurmak istemiyorum
    Kendimi toplumun gerisinde kalmış görmek istemiyorum
    Küfür hakaret işitmek istemiyorum
    Bu korkunç soruna bir çözüm getir Allah'ım.
    Göz
    Kulak
    Burun
    El
    Ağız
    Duyu organlarımız
    Dokunma ve hissetme
    Sağlık ve sıhhati için
    Silahlanmayı durdur
    Allah'ım
    Cahil insanlarla bizi sınama
    Bu toplumda kendi hakkını koruyan insanların aşağılanmış olmasını ve bunun herkesin hayatına mani
    olduğu sanrısını engelle
    Toplumun basit kuralları vardır ve çiğnenmez
    Bunu anlamayan insanların bana modernizmden bahsetmesini istemiyorum
    Aklı başında, dini bütün, Allah'a saygı duyan insanlar çıkar karşımıza
    Sanat dünyasında da bu çeşit insanlar olabilir
    Sanat yüzünden hepimizi aynı küfeye koyma
    Çoktan çözdüğün sorunların soruna dönüşmesine izin verme
    Benim küçücük cümlelerimle ayakta duran bir toplum dilemedim ben ama insan umut ile yaşar
    Umutlarımızın zedelenmesine mani ol
    Ben sokaktan cümlelerimin içinden Allah'ı çıkarıp bağıran sesinize bahane bulamam
    Onları benden sonsuza kadar uzak tut
    Çocuklara güç kuvvet ver
    Onlarla aramızı açma
    Beni sanrı, yanılgı ve varsayımlardan kurtar
    İsyan çıktığında ben tesadüflere yenilmek ve geleceği bir sorun yumağı gibi görmek istemiyorum
    Bu anlamda büyük bir yardım gönder
    KİTAPTA HER ŞEY YAZILIDIR
    Beni dinini düzelten kaderini düzeltir denilen noktada dinimi düzeltememiş olan insan sınıfına koyma
    Çok fazla üzülen insanlar üzüntüleriyle attıkları adımlarda haklı mı çıkacaklar
    Ben bunu anlamak zorunda değilim
    Bu şekilde beni de üzmelerine izin verme
    Beni sonsuza kadar savun
    Kaderimi çizgi film gibi oynatıp beni tehdit etmelerine mani ol
    Mesleki ahlak ve anlayışlarını paylaşan insanların benim hayatımdan çalmalarına göz yumma
    Başkanlarınızı tepemden alın
    Onların burada beni bahane edip dert anlatmalarına ve şarkıları küçümsemelerine engel olun
    Onlardan arap olanları lanetle
    beni lanet arap alfabesi bilen biriyle aynı kefeye koydular
    çirkin giyiniyorlar
    toplumları adına konuşamıyorlar
    orada doğmak istemiyorum
    savaş kılıfları batsın
    insanların düğün merasiminden
    çocuklarına sahip çıkamamalarında yoruldum
    beni böyle aptallıklarla sınama
    kitabın her cümlesini bana duygu sömürüsü yapan bu insanları
    dini yanlış tanıtanları benden sonsuza kadar uzak tut
    bunun adına da teknoloji diyecek değilim
    her cümleme fal açıyorlar burada
    bu çirkinliğe göz yumma Allah'ım
    bu iğrenç tezahuhattan sana sığınırım
    beni sokak ortasında boşayan o iğrenç ses müsfettesiyle aynı kılıfa koyup sonra da konuş edebiyatçı dediler
    modernlik anlayışları batsın
    onları benden uzak tut
    CEHENNEME DAVETİYE YAZMIYORUM BEN BURADA
    KİTAP OKUYORUM
    CEHENNEME GİDİN O ZAMAN
    Dini istismar etmemek ve edilmesine göz yummamak için
    Dinin şahsi emellerle zedelenmemesi için
    Dinin temel gerçekleri ile insan olma amellerinin kırılmaması için
    Allah'a kavuşmayı dilemek için
    Dinin sokak ortasında dayatılmaması için
    Dinin cehaletle sınanmaması için
    Dinin günlük hayata ters düşmemesi için
    Kendi karakterinin dinle hayata açılması için
    Dinin toplumsal hedeflerle kişisel hayatını bozmaması için
    Dinin yaşamın ölümle aranda duran perspektifinde sınanmaması için
    Dine daha fazla önem verdiğin konularla bakabilmen için kitabı okurken
    Dini kişisel haklarını korurken kılavuz almak için
    Dini başkalarına dayatmamak için
    Dini inanmayanların elinde merak konusu etmemek için
    Dini yalnız ve gizlide yaşamanın yolunu bulmak için değil evinde huzurla yaşaman için
    Dinin herkesin ortak inancı olduğu konusunda yanılmamak için
    Dinin tesadüflere ve engellere takılmaması için
    Dinin kolaylaştırılması ve zorlaştırılmaması için
    Dinin hayatın hiçbir alanına şeytanı sokmadığını anlaman ve idrak etmen için Allah'a has kılmak
    Dini karmaşık ortamlarda sorgularken bütün hayat hikayeni yitirmemek için
    Dinin kişisel gayretinle örtüştüğü noktalarda gerçeği asla gizlememek için
    Dinin tesadüf eseri değil Allah dilediği için yaşanması gerektiği
    Allah dine muhtaç değildir ve bunu aklına iyi koyman için
    Din perspektifinde yaşananların senin kendini Allah'a emanet etme yolun olması gerçeği
    Tüm dinlerde Allah'a Allah denildiği gibi önemli bilgileri duyup okuman için
    Dinin temelinde ideal dünya olsa da bazı tuzaklara asla düşmemek gerektiği için
    Dinin korku unsuru içermemesi için
    Dinin batıl sapkınlıklar içermemesi için
    Dini inancını bir şükür vesilesi edinmen için
    Dinin sevap kazanmakla ilgisi olmasının hem dünyada hem de ahirette mutluluk getireceğini unutmamak için
    Dinin her kılıçtan üstün olduğunu bilip barışa yönelik çalışmak için
    Dinin kendi yaşamında bir yeri olması adına en büyük ibadetin zikir olduğunu unutmaman için
    Dinin gerekleri yerine getirilmezse hayat sadece yanlış yaşanır gibi bir baskı altında kalmamak için
    Dinin Allah yolunda olmak olduğunu kişisel olarak tatman için
    Dinin herkesin hayatında kolaylık olması bazı temel doğruları asla değiştirmeyecek anlamını içermeli
    Dini manasız ve seviyesiz tartışmalara alet etmemek için
    Dini doğru yaşayarak adaleti ayakta tutmak için
    Din ile peygamberlere saygı ve güvenin önemini aynı şekilde anlaman için
    Kişisel iletişiminle din anlayışının aynı gurur çerçevesinde bulunmadığında dinle gurur duyulmayacağını bilmen için
    Evham endişeye kurban gitmemek için
    Korku ve intikam ile iş hayatın altüst olmasın diye
    Sadık olman gereken konularda aldatılmışlıkla sınanma diye
    Yasaklanmış gibi erkeklere bakmamak ve eşine görünmek için
    Fitne, fesat ve dedikodu ve gıybete maruz kalmamak için
    Sinirlerini bozmamak ve hastalanmamak için
    Aşırı zeki sanılıp yadırganmamak için
    Aptallıklarla yol almamak için
    Korku içeren konularda deli cesareti göstermemek için
    Ağlaman gereken yerde gülmemen için
    Duygusal gelgitler yaşamaman için
    Tahminlerle değil emin adımlarla yol almak için
    Yaptığın seçimlerle insanları ikna etmen için
    Başkalarının heveslerini çok takmadan yaşamak için
    Mutlu insanların mutluluklarını paylaşmak için
    Karakterinin zayıf yanlarını güçlendirmen için
    Hayatını rezil eden bir düşüncenin iyi edeceğini sanmamak için
    Boşluk yaşamayıp hayatını değerlendirmen için
    İnsanlara bir özür borçlanmamak için
    Faydasız şeylerden umut beklememek için
    Düşmanlarınla ne dost ne de düşman olmak için
    Aşırı üstüne gelen konularda halkın nabzını tutman için
    İnsanların sadakatini sorgulamamak için
    Önemli bulmadığın konularda sorgulanmayıp anlam aramaman için
    Öküz altında buzağı arama diye
    Asla görüşmeyeceğin kişilerle yakınlık kurma diye
    Felaket haberi aldıktan sonra unutup umut etmeyi de unutma diye
    Kolayca anladığın bir konuyu başkaları yüzünden düşünüp durma diye
    Fazla düşündürücü bulmadığın bir konuyu küçümsemeden kapat diye
    Saygısızlıkla sınanmamak için
    Sapıklıktan değil gerekeni yapmamış olmaktan çekinmek için
    Kutsal konularda hafife alınmamak için
    Başkalarının günahını yüklenmemek için
    Yük diye hayatın hiç dahil olmadığın bir sayfasına katılmamak için
    Başka insanları kendinden üstün görmemen için
    Başka insanlardan fazla medet ummadan kendine yetmen için
    Hakkını korumak için her yola başvururken dünyada dilek kutusu yazmanın kolay olduğunu
    sanmaman için
    Hayatın elinden aldığı şansların hesabını sorarken dünyaya bir şey borçlu kalmamak için
    En yakınındaki insanlara dahi fazladan güven duymamak için
    Şüpheye düşmemek için
    Şüphe edilen insan gibi algılanmamak için
    Başkalarının senin kendi görsel algına müdahalede bulunmaması için
    Kaygıyı hayatından silmek için
    Stressiz yaşamak için
    Mutluluğu her yerde ve sanatta ve kültürde bulman için
    Hayattan kopuk yaşamamak için
    Dışlanmadan şefkat duyduğun konulara yakınlaşmak için
    Terbiyeli olmakla basiretsiz kalmak arasında yadırganmamak için
    Önemsiz şeylerle hayatını çarçur etmemek için
    Mesafelerini iyi koruman için
    Medeni ortamlarda planlarını uygulamak için
    Günlük hayatında engellerle karşılaşmamak için
    Dileklerinle aranda çelişki bulunmaması için
    Tutum ve davranışlarının baskı altında kalmaması için
    Kötü dil ve terbiyesiz konuşmalarla muhatap olmamak için
    Tiklerin olmaması için
    Aşırı yatkınlık gösterdiğin konularda yanlışa sapmamak için
    Dünya büyük ve küçücük değil
    Zihnimde hayat izi aranması hoş değil
    Koşuda geride kalacağın bir durum olmamalı
    Bu bir yarış değil ve kaybetmene gerek olmaması lazım
    Kazandığın her şeyde Allah'ı anmalısın
    Kendini sevdiğin yerlerde görmelisin
    İnancını yitirmemeli ve zor durumda olmamalısın
    Kendi evin gibi rahat yaşa diye bir ülkenin en güzel köşesindesin
    Çeşitli bakış açılarında kazandığını harcamak yok mu
    Nasılsa sevdiklerinlesin diye biraz da anı biriktirmek yok mu
    Hayatının en güzel günlerini bir ağacı anlatır gibi de anlatabilirsin
    Sevimli canavar şehrin her yerinde ve sen hangi filme gideceksin
    Yeniden doğsaydın okulda kaçıncı sırada otururdun
    İyi bir haber almak için tam olarak hangi kitabı okudun
    Umutlandığın kadar güzel değilse müzik neye yarar
    İçkiyi evde sakla ve sokakta fazla dağıtmaman gerektiğini anla
    Müze ve seminerlerden sonra tuttuğun notları temize çekersin
    Kurstan çıkınca elinde iyi bir amaç daha olmalı ve içine beni katamazsın
    Cenazeme gelme çünkü ölümümü ben planlamadım ve ölünce burada olmayacağım
    Küçücük bir ipucundan anlayacağını anlayamadıysan neden birlikte yemek yiyelim
    Tuvaletleri de temiz olsun şehrin ama sen her yerde bu konuyu açamazsın
    Kafamın için kazan gibi ve bu sadece şehir gürültüsü değil
    Emin olmasan da deneyemez misin yani bak hayat seni seni çağırıyor
    Sana sırtını dönen şehirde bir daha gezmesen de olur ama yönetim her şeydir
    Kalbinde biriktirdiklerini çok fazla harcadın ve seni en seven kişiyi unuttun
    Davetiyelerine beni de yazarsan sorun olabilir yani mümkünse isimsiz gönder
    İlimde bir araya gelen kişilerle kaynaşmalısın ve herkesin bir derdi var inan bana
    Kaçırdıkların için değil Allah'ı memnun etmediğine üzülüyorsun ya üzülme
    Kitaplarını oku ve de Allah'ın seni mutlu etmesini bekle
    Şehrin parlak ışıklarını dünyanın her yerinde elinde tutan biri neden seni seçmesin ki
    Müzik hiç de davet edici değil ama bu da benim evim yani bir önemi var mı
    Kitaplıktaki en güzel kitabı oku ve bütün geleceğini bir üniversite bitirmiş gibi planla
    Akılda kalıcı olsun diye biraz belgesel ve gezi programı izle
    her gün işe gidiyorsan neden yolunu değiştirdin ki
    Bir sorunun kökünü kurutmak için
    Küfür hakaret ve eziyetin ucunu zulüm ve işkenceye sürmemek için
    Sadakatinin pislik yuvası elinde ezilmemesi için
    Kirli torbaların ortaya dökülmemesi için
    Evde anladıklarının sokakta onaylanmaksızın reddedilmemesi için
    Lanetlenmiş olan bir konunun açılmaması için
    Düşmanlık besleyenlerin haklı çıkmasına bir yol bırakmamak için
    Küçümsenmiş inancını da olsa kendin yaşaman için
    Amaçlarının arasına lanetlenmiş kördüğümler çıkmasın diye
    Yalancı çıkmamak için ve kendinle ters düşmemek için
    Sefalete ve salgın hastalıklara davetiye çıkarmamak için
    Kötü amellere alet olmamak için
    Filmlerde bile lanetlenmiş bir şeye gülmemek için
    Terbiyesi bozulmuş bir insan kitlesine hitap etmemek için
    Evinde ve kişisel algı alanında teknoloji çöpü muamelesi görmemek için
    Bir konuyu lanete dönüştüren bir sayfadan medet ummamak için
    Kaygı ve endişe yüzünden pislik yuvasına razı olmamak için
    Kuş boku temizler gibi zihnini temizlemekten yorgun düşmemek için
    Enerji kütlesi tarafından da olsa ruhuna küfür edilmemesi için
    Kitlesel sorunlardan sonra birden halkın nabzını eziyet yasallaşmış gibi tutmamak için
    Ahlak sorunlarını kaleminle ve imanınla yenmen için
    Tövben kabul olsun ve insanın gizlisini araştıranlarınki gibi reddedilmemesi için
    Saygısız bir insan grubuna iletişim kumkuması katmamak için
    İnancını ve çektiğin eziyeti küçümseyenlerin birliktelikleriyle sana ordu kurmalarına mani
    olmak için
    Herkesin falını rüyanda görüp kendine ters düşmemen için
    Kaderinde yeri olmayan bir bilincin lanetlenişine seyirci kalmamak için
    Terbiyesi bozuk bir insan grubu her interneti tıkladığımda küfür etmesin diye
    Aileden geliyor bu diyerek ne dediği belirsiz insanların sorunlarıyla boğulmamak için
    Kurdeşen döküp siğil ve isilik ile uğraşmamak için
    Günlük hayatta karşına çıkan birine sonsuzluk sunmamak için
    Kereviz sapı yerine gelin düğümü çözmemek için
    Kendi hesaplarında günü merhaba ile karşılayan bir sabah olsun yaşa diye
    Bir insan sürüsü şehvet kılıfıyla yaratılışına hakaret yağdırmasın diye
    Sokakta mutlu insanlar gören bir gözüne toplumsal sorunlar yağmasın diye
    Kılavuzu karga olanın diye başlayan bir cümlenin hesabını 66 yıl sorma diye
    Yazlık ve de tatil denildiğinde el alemin toplumsal konumunu merak konusu sananlardan
    korunmak için
    İnsanlar arasında ikilik yaratan şeylerin asla birlik yaratmayacağını bildiğin için kurtulma
    endişesiyle yaşamını küçümsememek için
    Alay konusu edilen konuların kutsal konular olduğunun altını tam çizemediğinde
    Kİtap okurken rahatsız edilmemek için
    Allah'a iftira atılmasına karşılık ne yapılır bilmediğimden
    Başıma cehennem bekçisi dikilmesin diye
    ben bu kitabı yazmak istiyorum
    bu hikayeyi bitirmeme yardım et
    bu anlamda sorun yaşamaktan bıktım
    allah'a kavuşmayı dilememe engel olan her şeyi ortadan kaldıracak
    şekilde evreni organize et
    Allah'ım.
    Gazete haberleriyle karıştırılmış algı sistemini sevmiyorum
    Gelecekten ne okuduğuma dair kelimelerle ipucu oyunu oynamak istemiyorum
    Sokak ortasında bana küfür etmiş iki ses kütlesine yenilmek nedir bilmiyorum
    Bu ve benzeri lanetlenmiş konuları kitabı okumadın az kutsalsın diye bana dayatmalarından
    sıkıldım
    Sonsuza kadar bu sorunla karşılaşmak istemiyorum
    Bu gibi sorunları hayatımdan kaldır
    Bugüne kadar yaşadıklarımı bana ben olarak anımsatan bu kitabı da hayırlara da vesile et
    Ama ben süpermen değilim demiştim
    Gene diyorum
    Geleceğini hayallerindeki gibi görmen için
    Geleceğini sevgiyle karşılaman için
    Geleceğinin bugüne bir engel koymaması için
    Geleceğine oklar atılmaması için
    Geleceğinde bulduğun huzuru her koşulda yaşaman için
    Geleceğin simgesel bir boşluk olmadığının anlaşılması için
    Geleceğinde bir iyi niyet ve hoşgörü bulman için
    Geleceğini garantiye alman için
    Geleceğinden daha umutlu olman için
    Geleceğinin dar alanda sorunlarla sınanmaması için
    Geleceğinin güzel yanlarını dünlerde de bulman için
    Geleceğinin sebepsiz yere sorgulanmaması için
    Geleceğinin kötü huylara mağlup olmaması için
    Geleceğinin seçeneklerle özgür olması için
    Geleceğinin kıyamet günü gibi değil bir inanç sisteminde boy göstermesi için
    Geleceğinin tarafsız bir taraftar gibi lime lime edilmemesi için
    Geleceğinin anlamsız bir şey gibi görülüp sanatı yadırgamaması için
    Geleceğinin yabancılar tarafından işgal edilmemesi için
    Geleceğinin Allah'ın bildiği gibi bereketlenmesi için
    Geleceğinin üç küçük anı yüzünden kışkırtılıp tepene çıkarılıp canavarlaşmaması için
    Geleceğinin anlamsız bir kutlama gibi görülüp adına umut denmemesi için
    Geleceğinin cahil ve edepsiz insanlarca tehdit edilmemesi için
    Geleceğinin cehaletin çözüldüğü ip yumağı gibi çığa dönüşmemesi için
    Geleceğinin yankılandığı yerde bir tek cümle olsun peygamberlere olan saygından et diye
    küçülmemesi için
    Geleceğinin bilindiği bir evrende fazla atıp tutmamak için
    Geleceğinin yaşamın en doğal gerçekleriyle yoğrulması için
    Geleceğinde insan hakları adına aldığın yolda kendini hep haklı sanmaman için
    Geleceğinin duygusal bir çöküntü anına adanmaması için
    Geleceğinin yaşamındaki her izi silmemesi için
    Geleceğinin bildiğini de unutturmaması için
    Geleceğinin abartıldığı kadar zor olmaması için
    Geleceğinde gideceğin bir yerde sonsuzlukla sorgulanmadan kabul görmek için
    Geleceğinin adsız kahramanı olmaman için
    Geleceğinin zalim yazarı gibi elindeki tek konuyu hayra yorarken kendini kaybetmemen için
    Geleceğinin bir teşekkürü hak ettiği yerde bulunmak için
    Geleceğinin anlamını çarelerin çalışmakta olduğu düzlemde herkesi yormaman için
    Geleceğinin kişilik testini asaletle vermen için
    Geleceğinin plak gibi dönüp durmaması için
    Geleceğinin yaşamın en doğal izlerini taşımakta zorlanmadığını dünyaca kabul etmek için
    Geleceğinden izleri her yerde bulmak için
    Geleceğine verdiğin söze yatırımda bulunmak için
    Geleceğin anlamını her satırda yaşamak için
    O KONU DÜĞÜN AÇISINDAN BEN TEK BİR ALLAH'IN KULUNU BU NEDENLE
    AFFEDECEK DEĞİLİM
    ALLAH AFFETSİN
    ALLAH BAĞIŞLASIN
    BUNUN HESABINI BÜTÜN BİR DÜNYADAN SOR ALLAH'IM.
    SES KÜTLESİ GİBİ TEKNOLOJİK PROBLEMLERİN KÖKÜNÜ KURUT VE BİR DAHA BANA
    BU İĞRENÇLİKTE HİÇBİR ŞEY YAŞATMA.
    tanış diye
    hayatına renk kat diye
    ağır bir yük yüklenme diye
    kolay bir mevzuyu uzatma diye
    sanal olanı dayatma diye
    yalnızlığını kusmuğa döndürme diye
    lanet görmüş günleri yok sayma diye
    hayat felsefeni tanıt diye
    insanlara karşı dürüst ol diye
    yaşamını geleceğin tonlarına hazırla diye
    buluştuğunda aklında bir cümle olsun kalsın diye
    buluşmazsan hayatına bir diğer ekran dolsun
    yaşamının güzelliğini paylaş
    dünya ülkelerini gör
    kendi haklılığını tanı
    teorik olanı oku
    pratikte tutarlı ol
    her yerde bulunur ol
    camdan kürenin içinde hesap yapma
    dünyaya açıl ve inancını ucuzlatma
    resimlerini paylaş ve gülümse
    insanlara aynı mesajı ver ve unut
    tebessümünü her yerde gör
    ağladığında doğru yerde ol
    piyasayı fazla ciddiye alma
    gerekirse tavrını koy ve bağırmana gerek kalmasın
    unuttuğun bir şey varsa yankılanmasın
    herkese göre iyi olanı gör ve kendini abartma
    sistematik bir düzende akıl arama
    hatası olanları kolayca bağışla
    bir an önce hatandan dön ve korkma
    para kazan ama geleneksel değerleri unutma
    her zaman senin olan senin olsun sen takma
    Seni korkutan iğrençlikte bir konuda herkes nerede yer almış görebilirsin artık
    Çocuklar gibi tedbirli ol ama bir bütün hayatını sanala satma
    Eşinle iğrenç sorulara maruz kalmamak için
    Eşinle sevdiğin şeyleri paylaşmak için
    Eşinle güzel günleri kutlamak için
    Eşinle çirkin bir dünyaya mahkum olmamak için
    Eşinle iftiraya uğramamak için
    Eşinle zavallı birinin intikamına maruz kalmamak için
    Eşinle sevdiğin yolda yürümek için
    Eşinle toplulukta saygı görmek için
    Eşinle hayallerine ortak olmak için
    Eşinle kötülüklerden korunmak için
    Eşinle duaların kabul olsun diye
    Eşinle sevdiklerine duyurmak için
    Eşinle hayatın zor günlerini atlat diye
    Eşinle planlarının uygulanması için
    Eşinle prensiplerinde buluş diye
    Eşinle aynı konularda yarış diye
    Eşinle ayrı bir huzurla yaşa diye
    Eşinle ayrı bir güzel bul diye
    Eşinle ayrı bir huzur bul diye
    Eşinle tartışmasız bir kabul gör diye
    Eşinle anlamlı bir iş kur diye
    Eşinle hayatın bereketlensin ve saygı duy diye
    Eşinle zenginliği tat ve uyum bul diye
    Eşinle sonsuz bir duygusal bütünlük yaşa diye
    Eşinle korkusuzca yaşa diye
    Eşinle kazadan beladan korun diye
    Eşinle özgürlüğünü yaşa diye
    Eşinle ayrıca tanış diye
    Eşine ayrıca danış diye
    Eşinle samimi bir iltifatta anlaş diye
    Eşinle işini gücünü anla diye
    Eşinle tanış barış yarış diye
    Eşinle görsel algını koru diye
    Eşinle anladıklarını konuş diye
    Eşinle kıskançlıktan korun diye
    Eşinden uzaklaşma asla diye
    Eşinle inancında buluş diye
    Eşinden hediye olarak hayatı al diye
    Eşinle çık, tanış, konuş, buluş diye
    Eşinle strateji panosuna dönüşme diye
    Sürekli kusur arayıp kınayan birine maruz kalmamak için
    Bana zorla hayal kurdurdular.
    Tek bir hayalim bile gerçek olmadı çünkü samimi değildiler.
    Zalim bir zorbanın elinde değil ya dediler kendilerini korumaya aldılar.
    Benim hayatımı kurtardıklarını sandılar ve kaderin değil mi yani dediler.
    Benim elimde olan tek soruyu dünyaya yanlış tanıttılar.
    Benim günlük hayatımı zorda bıraktılar.
    Benim iletişimimi de küçümsediler.
    Benim zavallı beynimde cirit attılar.
    Benim ellerimde hayat bulanı topluma kattılar.
    Benim sonsuz hürmetlerimi şarkı sandılar.
    Benim korkunç üzüntümü yalana kattılar.
    Benim elimdeki adalet fikrini sonsuza attılar.
    Benim iş hayatımı hiçe saydılar.
    Benim kırgın ruhuma küfür ettiler.
    Benim çirkin bulduğum konulara hak verdiler.
    Benim tebessümümü yalan sandılar.
    Benim elimdeki imkanları sahiplenip hava attılar.
    Benim temelli karar verdiğim konuyu bunların altında ezdiler.
    Benim okuma hevesimi kırdılar.
    Benim ruhuma ses kütlesi dayattılar.
    Benim inancımı hafife aldılar.
    Benim falıma bakıp bakıp sorunlarını anlattılar.
    Benim içimden gelmiyor bu konularda iman etmek.
    Beni bu eziyetten kurtar demek ne kadar zor olabilir yani herkesin ortasında.
    Benim için önemli olanları baştan sıraladılar.
    Benim dilemediğim şekilde bana bir yaşam sundular.
    Benim umudumun kırılmasını güçsüzlük addettiler.
    Benim için film yazmak sorun değil dediler.
    Siz de gidip oylarınızı onlara verdiniz.
    Beni insanlara rezil ettiler.
    Beni bir hikayenin son sayfasıymışım gibi düşündüler.
    Beni bir daha üzemeyecekler!
    ne haliniz varsa görün
    Öyle mi?
    HOŞÇA KALIN.



    BELKİ ZATEN GERİ ZEKALI DEĞİLSİNDİR
    ?

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    KÖRÜN İSTEDİĞİ BİR GÖZ
    ALLAH VERDİ İKİ GÖZ


    KÖRLER SAĞIRLAR BİRBİRİNİ AĞIRLAR

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites





    MARMARİS'TE DOMUZLAR

    ama ben aslında şunları yazdım:))

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Bugün pişmanlığa hiç yer yok hayatımda. Bugün hafif bir rüzgâr yazın da hayatımızda
    olsun ve şimdi penceremi açıp kokladığım hava beni asla terk etmesin istiyorum.
    Hayâllerimin en derin uykuda gizlendiğini düşünmeyi unutmamak istiyorum. Bugün
    kalbimin ritmini hiç bitmeyecek bir müziğin sonsuz sırlarına terk etmek için yaşadığımı
    hissetmek istiyorum. Bugün karların yerden yüksekliği kadar umudum olsun ve sesini
    her açtığımda dilimin bağını çözen bir dilek olsun istiyorum yalnızlık. Bugün gözlerimi
    açtığımda olduğu gibi altın yürekli olmaya dair birkaç kelime daha öğrenmeye
    duyduğum hevesle yakaladığım, biraz da pembeye çalsa iyi olurdu dedirten renklerin
    ortasında oturup, baharın asaletini sormak isterdim göklere. Elini korkak alıştırma da bir
    kişiye daha yer aç sofrada diye söylenirken kendi kendime, hamurun içine kattığım
    peynirin kokusunu çağıran biri olsun diye yanımda, her zamanki kadar sakin bir bekleyiş
    içindeyim. Bugün herkesin evinin baş köşesinde duran bir sözlüğün içinde bulduğum
    isimlerden birini kendime saklamak istiyorum. Bugün merak edecek hiçbir şey yok
    derken çalan telefonun elimden düşmesine aldırmadan, bir pamuk tarlasında düşüp
    kalan bir kadını okurken gözyaşlarımla gurur duymaktan ve utanmaktan vaz geçip, asil
    bir teklifle yola koyulup da kendimi içinde bulunduğum uzak yollara bakan gözlerimin
    daha ötesine taşıyabilmek istiyorum. Ne istesem olacakmış derken aklımın almadığı
    çoğu kelime bugüne fazladan bir cümle katarken bir iki değişik plana nazaran, yanlış bir
    yola koyulan bir bulmaca istemiyorum. Kendimle yüzleşmek için aynaya bakan en zeki
    insan olduğumu sanmayı yine becerip, belki bu kez onunla anlaşmak istiyorum. Aslında
    korkunun her ruh için en emin yerde beni beklediğini duymuştum ama ben açık
    konuşmak ve her zamankinden daha cesur olduğumu kanıtlayan beyaz bir elbisenin
    içinden aşkla bakıp yüzüme, büyük gözün içinde saklandığımı düşündüren bir filmin son
    karesine rağmen en tenha sokakta en emin adımlarla yürüyormuşum gibi kendimi tebrik
    etmek için elime bir de çiçek almak istiyorum. Allı güllü bir elbiseyi taşımak için hiç de
    kendime yakın bulmadığım modellerle uğraşmakta sakınca görmüyorum ve büyük bir
    çıkmazdan döndüğümü anlayacak gibiyim karar verdiğim an. Bugün beni anlayan tek
    kişi yanımda olsun derken herkese iyi bir haber vermek istiyorum. Bugün en büyük
    acıları susturan bir teselli olamasam da anlaşılmaktan yana şanslı hissetmek güzel. Her
    güzel günün mutlaka şefkatten yana anlaştığı birkaç sayfanın nerede olduğunu merakla
    beklemiyorum ben ama benden hiç eksilmeyen bir yanı var ümit etmenin ve onu izleyen
    dakikaların paylaştıkça aynı durakta aşka yelken açışının hafif bir ürpertisi gibi belki
    yağacak yağmur. Benden daha iyi anladıkları konuların neden artık elimden tutan bir el
    olamadığını bilemek bana yetmiyor artık. Asırlardır aynı hikâyeyi yazan bir roman
    kahramanı gibi her sayfada yeni bir son yazan bir özlem olacak sanki kahveyi
    yudumlarken aklımdan geçenler. Belki beni hiç anlamayan biri etrafı benim için izlerken
    buluştuğumuz aynı yolda benimle yürüyenlerden yana bir sıkıntı duyacak akıllı köpeğim
    ama ben onunla bugün bahçenin yapraklarının altında her gün oynadığımız oyunla
    temizlediğimize, büyük bir labirentten arındığımıza inanmak istiyorum suyun tazyikli
    olmasına sadece sevindiğim bir anda. Tebessüm etmek her günkü kadar doğal olsun
    derken içimdeki huzuru tüm dünyada duyumsamaktan yana bir tavır almışım gibi bir
    ciddiyeti olsun yazdıklarımın bugün, tabii şayet elime kalemi de alırsam. Yaşamak için
    doğmuş olmak kadar sıcacık bir bakışın altında eriyen hislerimin tek tercümanı olmak
    bana yetmez, sanmıyorum. Aklımı bugün iyi kullanacak olsaydım neyi daha iyi
    düşünmek isterdim acaba bilmiyorum ama bu soruyu hep sormuşum kendime gibi
    sakin hem bir o kadar da ılımlı olmaya yakınken, küçücük bir masa örtüsü için saatlerce
    uğraşmak da var bugün, üstünde kitaplar biriktiren. Ben şimdi beyaz hatta bembeyaz bir
    papatyayı hayal etmekle yetinemem. Ben elimden tutan ilk ve tek dostumu bugün
    geçmişin uzak bir bakışına ışınlayıp da aynı insan yani aynı umut olduğumu size tam
    olarak anlatmış olamam. Bakın, biraz daha farklı olacak belki ama parkta görmeye alışık
    olduğunuz o her yeri nefesiyle kaplamış canavar ruhlu kahkahaların altına da bakın, ne
    kadar eğleneceğimizi göreceksiniz. Açıklamak istediklerim ile arayıp da bulamadıklarım
    aynı değil belki o nedenle tozlu raflarda bile yok eski yalnızlığım. Tam olarak bu
    cümlenin içinde yoksanız gerçekten de sizi ayrı bir mektup kutusunda göremeyeceğim
    belki ama kendim için sakladığım her dolgulu çikolatanın şeklen gülümseyip ruhen ayrı
    bir doyum sağlaması sadece tesadüf olamaz dediğim bir an bütün sessizliği alt üst eden
    uzun bir sessizlik daha olacak sonunda sadece “çok mutluyum bunu giydiğim için” diye
    ağlatacak tarzda asi durmazsa şayet yüzümde beliren “sizi henüz yeterince
    tanımıyorum” diye sorduğumuz akıllı nasihatler. En sevdiğin mısraları onla çarptığında
    geri kalan her duyguyu eşit parçalara ayırıp aynı sayfaya koyabileceğini düşün, öyle bir
    his. Çok güzel. Kendi haline bıraktığında seni bir salise bile aklından çıkarmamış
    olduğunu anlayacaksın ama bugün kaç bardak çay içtiğini merak ederken seni aynı
    güneşli günde görmek isteyen tek yaşayan renk olabilirdi bugün beyaz. Gerçekten
    bilmemekten dolayı en küçük bir tereddüt hissetmediğin yarınların ilk sakin melodisini
    sen yazmışsın ve birden her yerde çalmaya başladığını anlamışsın gibi, öyle değil mi?
    Sence de hayat aynı rengi bulmak için değilse de veya aynı söze uymak için değilse de
    seni yazdıklarının bir adım ötesinde gördüğünde elinde sönmüş bir balon yerine bir
    külah da dondurma olsun istemez miydin? Oysa bu çalan şarkı sadece henüz erken
    demek istiyor sana, mesela uyanmak için göklerin sana baktığı yalnızlığına. Sen geç
    kaldığını sanıyorsun asılsız yalanların sende bıraktığı karmaşık duyguların sadece
    gerçek oldukları için aklında yer etmiş gibi gezinen perilerin endişelerine gülüp geçen bir
    vincin senden büyük bir özveriyle köprüyü geçmeni istemesine ve her sevgi kırıntısını
    geride bırakışına. Yine de bana güvenebileceğinden emin değil. Ben de paylaşmaktan
    vaz geçtiğim anda çöpe atabilirim bu korkusuz duruşumu, herkese açmak yerine.
    Bakın aynın diğer yüzü nasıl da net benim için. Bugün hayatımın en önemli günü bence
    ve bunu bütün samimiyetimle size anlatmak için masanın başına oturduğumda bundan
    çok emin olmama rağmen bütün hayatımın nasıl geçeceği hakkında bir fikre sahip
    değildim. Masa dediğime bakmayın, üzerinde bir bilgisayar olan çalışma masası ve
    üzerindeki beyaz örtünün hafif sararmış kağıtlarla dağılmış kalemlerle, ne kadar ışık
    alsa da odanın görünümünü doğru yansıttığını söyleyemem. Odanı topla demekten
    usanmış olan annemin bana yazıp getirdiği mektup geldi aklıma ama bugünden daha
    önemli olan nedir derseniz şu içinde bulunduğum güneşli saatleriyle bu pazar sabahının
    son birkaç dakikasını hiçbir anıma değişmem. Belirli bir amacı olmadığı zaman sofranın
    üstünde duran tabakların göze battığı gibi aileyi bir araya getirecek olan nedenler bugün
    ortalarda yoktu adeta. Bu cümleleri çok duymuş gibi sakin bir edayla etrafa bakıp
    elinizdeki hikâye ile bir diğerini değiştirmek sizin için ne kadar akla uzak bir okuma
    alışkanlığıysa, benim için de en az o kadar akla yakın bir çalışma şekli. Aramızda hiçbir
    mesafe bırakmayan gözlerim size bakmıyor ve bunu açıklamaktan yorulduğumu ben de
    bilmiyordum ta ki resim yaparken, kitap okurken veya ders çalışırken aslında beynimin
    yönettiğine inandığım gözlerimin yüzümde olduğunu anlayana kadar. Gözlerimi görmek
    için aynaya baktığımda bile bana bu kadar yakın değillerdi aslında çünkü nasıl
    göründüğüm dışında pek bir şey anlatmadı bana.
    Masanın kenarına iliştirilmiş renkli tüyleri cadıların en tatlısı dediğim oyuncağın
    arkasındaki mıknatısa bakmak için hiç düşünmeden elimi uzattığım yerde
    kalemlerimden birinin yere düşmek üzere olduğunu gördüm sonra. Sandalyenin
    arkasına yaslandığımda bir salıncaktaymışım gibi hissettiren ayaklarımı ileri geri
    uzatarak tekerleklerini ittikçe masadan daha da uzaklaşmışım gibi bana bakan çalışma
    kağıtları da benim için önemli. Bugün olanlara kayıtsız kalacak bir kişi bile tanımıyorum.
    Sadece samimiyetimi aktarırken kendimin gerisinde kalmak istemiyorum. Radyoyu
    kapatmadan mı oturdun yazının başına diyen yok ama yine de sesi çok fazla açarsam
    komşulardan biri rahatsızlık duyabilir. Evin içinde dans ederken kimse aklıma gelmiyor
    ama neden? On dakikalığına herkes katlansın buna dediğimi düşünüyorum ve kendimi
    onaylıyorum. Bugün benim için çok önemli. Bunları yazıyorum çünkü biraz olsun merak
    edenler okuyabilsin istiyorum.
    Senin için aslında en sevdiğin rengi aklına getirmek ne kadar önemliyse ben de o kadar
    önemli olamam ama daha az önemli olduğum da söylenemez çünkü ben o rengi aklına
    getirmeyi akıl ettiğine çok da inanmıyorum şu anda. Senden bunun hangi renk olduğunu
    söylemeni istemiyorum çünkü sen benim karşımda duran tek kişisin ama ben binlerce
    kişiyle konuşuyor gibiyim. Daha önce bu tarz bir konuda anlaştığımızda hepimizin
    sıkılmak için haklı nedenleri vardı. Tarzım değil demek isterdim ama benim tarzım
    bunları hiç düşünmeden yazmak ve anlam kazandırmak değil, belki değerini bilmek için
    biraz çaba harcamak. Sen elindekilerin değerini ne kadar biliyorsun? Bugün ailenle ne
    kadar vakit geçirdin? Bugün hiç odandan çıktın mı? Bugün Allah için, toplum için ve
    ailen için neler yaptın desem iyi bir yanıtın var mı? Bugün benim için neden önemli diye
    hiç merak ettin mi? Bunu okumak isteyen biri kendisi yazmış gibi hissediyor olabilir,
    bunu da hesaba kattın mı?
    Aynı sayfada yer alıyoruz ama şu anda, ikimizi de aynı konuya hevesli kılan bu yarısı dolu
    sayfada kıpırdamadan oturuyoruz, hepsi bu. Açıkça söylemem gereken hiçbir şey yok.
    Ben bugün çalışmaya başladım. İşte söylemek istediğim buydu. Bugünü sabahtan
    akşama kadar nasıl geçirdiğimi söylersem beni daha iyi tanımış olacaksınız. İş hayatı
    herkes için nasıldır bilirsiniz, yoğun, önemli, sayısız kural ve resmi iletişim içeren, hayatı
    sizin için planlarken biraz liderlik görevi üstlenen yapılacaklar listesi gibidir örneğin.
    Sabah uyandığımda kendimi her zamankinden daha güzel olmaya programlamıştım ben
    de kahvaltıyı hazırlarken. Annem benim için önemli olduğunu hissetmiş olacak ki
    uyanmış ve masaya dün pişirdiğimiz kurabiyeleri koymuş. Normalde sabah
    kahvaltılarını daha hafif yapıyoruz tabii biz de. Zeytin ve bir dilim ekmek yeterli oluyor
    bizim için. Odanın kapısı aralandığında içeri sızan nefis kokulardan çayın demlendiğini
    de anlayabildiğim kadarıyla bende sınav günlerinde arkadaşlarımla paylaştığımız
    heyecanı uyandırdı. En sevdiğim siyah eteği çıkarıp üstüne ne giyeceğimi önceden
    düşünmüş olmama rağmen emin olamadığım o beyaz gömlek aslında bugün şart.
    Giymem lazım yani giymezsem beni ilk günden işten mi çıkarırlar yoksa tekrar işe girmek
    için sıraya girenlerle kıyaslayıp beni yerin dibine mi batırırlar veya gidip bir gömlek daha
    mı alırım bilmiyorum ama şart. Bugüne hazırım artık yani aklımda başka hiçbir şey yok.
    Bu koca günü geride bırakıp akşam olduğunda aynı huzurla eve döneceğimi de
    biliyorum.
    Ben böyle yazmayı seviyorum. Sabahın erken saatlerini iyi değerlendirdiğime
    inanmıyorum. Biraz düşünecek olursak telafi edilebilecek tek bir dakikam bile yok.
    Yüzümü ıslak havluyla sildiğimi anımsayıp hemen aklıma izlediğim bir televizyon
    programını getiriyorum sanki ama aslında bunu ben yapmıyorum, o program aklımda
    sanki bilgisayarın içindeymiş gibi belirip yerini alıyor. Kendimi gözlerimin önüne
    getirmek için saatlerce çalışmam lazım ve meditasyon yaparken bana neden
    yazmadığımı soran bir kişi bile yok. Karanlığın içinden çıkan sarı renkli ışığı takip
    ederken kendimi gördüğümde çok da mutlu oldum çünkü huzurluydum ben bugün
    doğru anımsıyorsam. Asıl hedefim de açıklamalarımı kısa tutmak ve anlayışımı
    yükseltmek. Sabit bir noktaya bakarken aynı yolda yürüyeceğimize inandığım bir kedi
    geçiyor evin dışarısından. Bahçenin uzun yolundan ağaçlı tarafa geçen kedi aynı yolda
    yürümeyeceğimizi hiç düşünmemiş gibi ama belki de bu benim kendi yanılgımdır. Ben
    sabahı çok iyi değerlendiren biri olma konusunda taviz vermeyeceğim. Bakın, demek
    istediğim aynanın karşısında kendimle fazla konuşmamak değil, kendimi hazır
    hissettiğim kadar doğru yere gidip gitmediğimle ilgili bu...
    Spor salonunda haftanın beş günü de spor yapsam olurdu. Salona üye olduğumda çok
    iyi bir sporcu olmanın benim için ne kadar önemli olduğunu düşünmedim diyemem.
    Sporcular hakkında izlediklerim bir yana okumalarım tamamlanmış mı diye
    kütüphaneme tekrar baktığımda bütün kitaplar yerinde değilmiş gibi bir telaş kapladı
    içimi. Aklımın en uzak köşesinde aradığım bu kitap kütüphanede ne kadar da iyi bir yer
    edinmiş, hiç haberim yoktu. Ben okuma alışkanlıklarımızı hepimize açıklayacak
    olsaydım bu kitap yerinde sayardı tabii ama yazarı kimdir denildiğinde benim de
    zihnimde bir ışık daha yandı. Bunlar güzel şeyler. Bunlara bir diyeceğim yok. Marifetli
    eller hep kurabiye mi yapar yani? Tabii ki hayır derken şimdi spora neden yazıldığımı bir
    kez daha anladım. Bir keresinde saçlarımı çok uzun süre kuruttuğum için bana şakayla
    karışık “nereye bugün böyle” diyen bir kız vardı, acaba bugün o da orada olur mu?
    Salonun bahçesinde muhteşem çiçekler olabilirdi ama yoktu. Ben de çiçekli bir bahçe
    yaptırmak üzere salonun yetkililerinden izin istedim, parasını da üstlendim yani kendi
    cebimden ödeyecektim ama bahçe dekorasyonu konusunda bir numaralı mimar
    kuzenim sağ olsun epey kolaylık sağlayacaktı. Ben de bu işin sonunu fazla düşünmeden
    teklif ettiğim gibi işin sonunda da gerçekçi olmak isterdim. Bu çalışmayı yürütecek
    ustalar kuzenimin arkadaşı ama bahçedeki oyun alanı için siz apartman sakinlerinin de
    fikirlerini alın demek zorunda kalmıştım. Bilmiyorum bu size bahçedeki kediyi yine
    çağrıştırdı mı ama bende aynı konuya işaret ediyor.
    O gece ellerimi açmış dua ediyordum ve kuzenimin oğlu gelip içine krem sıktı. Ne
    olduğunu anlamadan gülmeye başladık ama kaliteli bir sohbet olsun isterken çocuklara
    bir kapı daha aralamak hoştu. Kuzenimin çocuğu olduğundan beri aramız daha iyi.
    Yarım kalmış bir kitabı bitirmek veya su içmek kadar olağan benim için onlarla
    muhabbeti koyu hayatı renkli tutmak. Bazı insanlar başardığında her şeyi birden
    başarıyor da bazıları sadece kaybetmemeye programlı gibi geliyor bana aslında aynı
    konuşmaların içinden dışarı doğru bakınca. Kendime robot süpürge bakmaya gittiğim
    bir günü anlatsaydım daha iyi olurdu ama olmadı inan ki. Belki de bana öyle geldi. Bütün
    bunlar bir oyundu.
    Ay yüzünün rengini güneşten almıştı belki ve somurtuyordu, belki de sabahın gelmesini
    bizden daha çok istiyordu. Sabah olduğunda ben de hikâyenin en başına dönmüş
    bekliyor gibiydim. Bu bir hafta yani sadece bir hafta önce taşındığımız evimizde
    geçirdiğimiz vakit bize neler ispat etmişti bir bakalım. Korkarak geçirdiğimiz ilk geceyi
    anlatmazsam devamı size anlamsız gelecektir. Kamyon şirketleriyle ilgili, otobüslerle ve
    şehirlerarası yolculuklarla ilgili yazmamın hemen devamında bir taşıma şirketiyle
    görüştük ve bu tesadüf bana çok da anlamlı geldi. Gerçi ben taşınacağımızı biliyordum
    zaten, bunu önceden planlamıştık ama taşınmayla ilgili bu kadar araştırma yapmamın
    akabinde araç şirketleriyle ilgili o kadar çok yazı yazacağımdan emin değildim ve makale
    siparişi almanın iyi yanı ne yazmanı istiyorlarsa onu yazıyorsun tabii. Benim temizlik
    robotumu kutunun içine koymamı annem söylemişti, yolda başına bir şey gelmezdi
    böylece. Eşyaları taşıyan araç bizden önce yeni eve varmıştı ve aracın içindeki eşyaların
    yerleştirilmek üzere eve çıkarılması bir saatten biraz daha uzun sürdü, demek çok da
    eşyamız yokmuş. Evin içinde doğru tercih yapıp mahallenin en güzel köşesinde
    geçireceğimiz zamanın sarkacının bilinç üstüne hükmettiği varlığıyla saati duvara
    asmadan önce pilini takan babam, mutfakta çayı kendisi demleyecek yine. Bize geri
    dönüşü olmayan bir yolda olduğumuz değil de aklımızı belirli bir nedenle iyi
    kullandığımızı gösterecek yine yanımıza aldığımız kurabiyelerin içindeki bir damla
    marmelat. Kim takar marmelatlı kurabiyeyi, şimdi? Ama biz tarifini bütün aparman
    isteyebilir diye kendi katkımızı bir kenara yazmıştık annemle tuttuğumuz tarif defterinde.
    Güzelliğinin sır gibi ele vermek istemediği değerli sözlerini taşınma telaşının sonrasına
    saklayan televizyon kumandası beni biraz güldürdü nedense. Sanki daha önce hiç
    taşınma süreci yaşamamış tek şeymiş şu robot süpürge. Robot süpürge kutunun
    içinden çıkmadı. Büyük karton kutunun içine koyduğumu sandığım küçük robot süpürge
    kutusu yoktu dolayısıyla süpürge de yoktu yani unutmuştuk biz bunu bir yerde. Ne
    yapabilirdim acaba anımsamak için? Ne yapabilirdim bulmak için? Bu durumda ne
    yapılırdı acaba? Annem sakin olmamı ve bütün eşyalar çıkana kadar beklememi
    söyledi. Hayatı planlamak için bugünü seçmiş olsaydım ancak bu kadar sakin
    olabilirdim. Bütün eşyalar yerleştirildikten sonra şöyle rahat bir nefes alıp hiç
    yadırganmayan bir hisle oturup yeni evin keyfini çıkaracağım an geldiğinde belki
    süpürgeyi bulmuş olacaktık belki de bulmamış olacaktık. İşte ben de bir an önce o an
    gelsin ve mutluluğu yeniden yakalayalım isterken aileme şöyle bir baktım ve onlara bu
    evde olmaktan dolayı çok mutlu olduğumu söyledim. Karanlık bir sokak değildi
    bizimkisi, akşam olduğunda bütün ışıklar yandı evin karşısında, pencereden
    görebildiğim kadarıyla da diğer apartmanın bahçesini ormana açılan kapısından bir
    sokak lambası ayırıyor sadece. Yastıklar hurcun içindeydi ve şimdi hurcun içine ne
    konur demenin ne yeri ne de zamanıydı.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    hitler de birisi öpünce yanağını silermiş

    ben de çocukken öyle yapıyordum yani


    BU AÇIDAN BU.

    HİÇ ALAKAM VAR MI?
    Freud Ve Hitler de öyleymiş.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    adımı bile bilmeyenler
    bilmek istemeyenler,
    soruyu bile sormayanlar
    sormak istemeyenler
    yerimi bile bilmeyenler
    görmek istemeyenler
    hayalini bile kurmayanlar
    yok olmalı kaderden
    benim için hava hoş
    bu muhabbet kederden
    cahilin elinde ipi
    sözü geçmez sormuş tipi
    kara günde az mı yazdı
    zavallı kış anmaz bizi
    ağaçlar hiç bulmaz bizi
    kasım gibi yazmaz sizi
    adımı bile bilmeyenler

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    ödül alan sanatçılara hakaret edilmesinden hoşlanmıyorum

    siz de ödül verdiniz
    biz hakaret etmedik kimseye

    sizin için aynı şey mi

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    tom cruise gerçekten kilise açtı ve uzaya gitti

    o film çıktı mı

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye "Sıçra" diyor. Pire sıçrıyor Pirenin kanatlarını
    koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire yine sıçrıyor!.. Raporunu şöyle yazıyor; "Pire kanatlarını
    kopmuş olarak zıpladı."
    Ayaklarını koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire zıplayamayınca 2. raporu şöyle yazıyor; "Pirenin ayakları kopunca kulakları duymuyor."

    fıkra

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    EVET.

    BU AÇIDAN DA DOĞADA DOĞAL SESLER VAR:))

    müziğin tek bir günahı yoktur

    doğayı sevelim
    koruyalım


    masumdur

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    YENİ ROMEN RAKAMLARI

    Bugün yarının on yıl gerisindeyim. Öncelikle adımı bilmenizi istiyorum. İsmim Sedef Akıllıtiş. Sesli uyumu olmadığı için hep kendimi yazılan her şeyin çok uzağında ve biraz da sorgulanır gibi hissetmişimdir. Yine de birinci isteğime ulaşmadığımı iddia etmezsiniz sanırım. Size ait bir kitap elimde olsaydı hemen alır okurdum ama şu anda herkese yetişmemi zorlaştıran ve zamanı kısacık bir sıkıntı gibi özetleyen tuhaf bir çabayı çok esrarengiz bir hikayeyle anlatan bir yazar var elimde. Ben insanlara olan sevgimle herkesin daha iyi olmasını istediği konuları çok kolay bir araya getiremiyorum çoğunlukla. Karanlıkta aklıma gelen bir arkadaşım aydınlıkta aklımı yitirdiğimde yanımda olmaz genellikle. Şimdi, sanki koluma serum takılmış gibi hikâyeyi sizden beklenir hale getirseydim, ben belki yazar olurdum ama siz Sedef’in bir kopyası olmazdınız eminim. Sedef’e dışarıdan bir gözle bakmak istediğimde önümde büyüyen yazılar sizin önünüzde değil yani benden ne istiyorsunuz bilmiyorum. Sedef’i sorduğumda aldığım yanıtları ben bile duymuyorum. Kaşları kalın, saçları siyahın en koyu tonunda ve kıvırcık olduğundan Sedef o aynı günü yadsıyan aynanın karşısında mutluydu. Uzun zamandır bu aynı tesadüfe gülüyordu. Karın kaslarını çalıştırmak için odaya geçti. Sedef aslında annesini aramak için bahane ettiği bir şeyi defalarca düşünüp telefonu eline almayan biri değildi ama o gün bisikletle çıkıp annesine de süt ve yufka götüreceğine söz vermiş gibi hissediyordu kendisini. Çamaşırların arasında sakladığı bir lavanta kokulu kitaba elini uzattı, sonra vaz geçti ve odadan çıktı. Sürekli bir işi var gibi yapıyordu. Bundan iyisi can sağlığı, dedi kendi kendine. On yaşından beri söylediği bir şarkı gibi gözünden süzülen yaşlara aldırmadan karanlığı delen ışığın aydınlattığı tozlu raflara ilişti gözü. Evde uzun zamandır kimse yoktu, diye düşündü. Sanki dünyanın en güzel evindeymiş de birazdan salonu dolduracak önemli misafirleri varmış gibi bir masalın içinden kendisini birkaç basamak yukarı taşıyan gözlükleriyle bilgisayarın karşısına geçti ve kamerayı açtı. Kameranın düğmesine bastığında, günlük programını okuyan yapay zekâ ile canlandırılmış küçük animasyon karakterinin elbiselerini değiştirdi. Babam eve erken gelirse mutlaka kendisine anlatacağım yıllık marka stratejimizi ama bu yapay zekâ programı geçen haftaki toplantıda anlaşmışız gibi anlatıyor, diyerek içinden geçenleri sustururcasına günlük programı kapattı. Zor bir yıl olmuştu, şirket çalışanlarının tamamı kendisinden şikayetçiydi, bunun farkındaydı, hem de rakiplerin fırsatları daha iyi değerlendirdiğinden yakınıp duran iş ortaklarına rağmen. Pahalı bir araba almış olsaydı en azından kendisini mutlu eden bir duruşu olurdu şımarık bulunmasının fakat bencillikle suçlanmak da nesiydi? Mutluydu çünkü herkesin mutlu olmasını dilediği konular kendisinin de ilgi alanı içindeydi fakat o kadar çok düşmanı olduğunu bilmiyordu. İspanya’dan gelen yeni marka sorumlusu dahil olmak üzere kimseyi ikna edemediği dosyaları açıp uzun bir çalışma yapmak için gittiği evinde hayallerini anlatmayı unutmuş olan teknik kitaplarına baktı. “Kafede bugün kimse yoktu”. Bunu yazıp dünya standartlarında çözümler aradığı satışlarının ne yaparsa yapsın daha iyi olamayacağını düşündüğü toplantı notlarının bir adım ötesine geçmesi gerekiyordu. Acaba oyuncak piyasasına girmeli miydi? Kafeye daha çok müşteri çekmek için amaçlarını sıraladı: tırnaklarıyla kazıyıp elde ettiği hiçbir şeyi insanlara ezdirmeyecek, yenilikle gelişimi birbirine karıştırmayacak, sabahları işe daha erken giden, çalışkan ve zamanı verimli kullanan iş arkadaşlarını diğerlerine örnek verip motivasyon konuşması yapmalarını isteyecek. Kafeye daha fazla insan çekmek için ne yapabilirdi?

    Uzun bir yolculuğun sonunda kariyer planını altüst etmekle kalmayıp yayınevinin de geleceğini tehlikeye atacak bir seçim yapmış gibi hissediyordu kendisini. Hayallerini karların içinden çıkarıp onlara bir de sıcacık bir fincan salep ile tarçınlı kurabiye ikram edeceğine inanamıyordu artık eskisi gibi. Eskiden, yani bundan beş yıl öncesine kadar, emin olduğu konularla çalışanları ödüllendirirken, daha çok kişiye hitap etmek için yazarlar adına yaptığı değişiklikleri gerçeğe dönüştürürken daha mutluydu. Mesela yazarın kitaplarını set olarak satışa çıkardıkları bir imza gününde veya bu yazarların hikayedeki kahramanlarla ne açıdan yüzleştiklerini açıklayan tanıtım günleri ve edebiyat seminerlerinde kendi beğenisine sunulmuş o projeyi çok daha başarılı yerlere tırmanırken izlerdi. Gözlemlerinde hiç yanılmadığını anladığında hayal dünyasının ne kadar da küçük olduğunu bilmiyordu. Her kartopu dediğinde aklında bir huzur ve kalbinde bir tebessüm yaratan o minik ellerin yazdığı masallarla daha fazla ilgilenmek istiyordu ama zamanı yoktu. Çayın altını yakmak için mutfağa doğru giderken biraz da bunları düşündü, sonra da hızlıca telefonunu sehpanın üstünden alıp salondan odasına doğru geçti. Yayınevinin mutfağında çalışanlardan biri bile artık yüzüne gülmüyordu. Aslen Trabzonlu olan bayanlardan biri Sedef’in aklına geldi. Mutfak telefonuna bakan Ayşe Hanım Sedef’e, önceki hafta bir kişinin bile sabah on ile öğle yemeği arasında bahçede oturmadığını söyledi. Ne oldu bu sevgililere, artık çayımızı içmiyorlar sabahları, kahvaltı edenler olurdu, bak onlar da yok, derken aslında sabahları aç kalkan ve bir sıcak tost ile güne başlayan gençleri anımsatmak istemişti Sedef’e. Hasretinden öldün öldün diye, okudukları kitapları raflara bırakırken “sabah gelip okuyacağım, kimseye vermezsiniz kitabı, değil mi” diye bir de tembih ederlerdi. Kafenin kitaplarla dolu raflarından bir kitap alıp kahvaltıyı sevdiği biriyle yapmayı seven en azından yüz kişi olurdu yayınevinin bahçesinde, artık gelmiyor onlar, gibi bir not almış Sedef bilgisayarına bu anlatılanlar üzerine. Ayşe Hanım’ın gözlemlerinin yerinde olması çok hoş ama bu konuda bir şeyler yapmalıyız diye de sürdürüyor yazısını. Hasret çektiği kitabın konusu canavarlardı belki, ben ne bileyim. Ne tür kitaplar okuyordu bu gençler? O kadarını ben bilmiyorum, demişti Ayşe Hanım.

    Evin bahçesinde yetiştirdiği süs çiçeklerinin ne kadar da güzel olduğuna bir kez daha sevindi Sedef. Bahçenin ihtişamı ile kendisini ailenin önemli bir kutlama yapmak için toplandığı günün yıldızı yapan fotoğrafın asılı olduğu odasında bahar havasından bir nefes almak için pencereyi açtı. Buz gibi, tertemiz çiçek kokan rüzgârın yüzüne dokunmasına izin verdi biraz ama tam o an telefonu çaldı. Telefon çalınca aynı anda bilgisayarında da görünen isim Sedef’i biraz şaşırttı: Juan Jose Francisco David. Telefonu açtığında hangi dilde konuşacağını bilmiyormuş gibi, o gün işe gitmeyişini asla telafi edemeyecekmiş gibi, gelişim sunumunu hazırlamadığından hiçbir şeye söz veremeyecekmiş gibi bir heyecanla da olsa telefonu hemen açtı. Sedef daha merhaba derken Juan Jose konuşmaya başlamıştı:

    Bugün her zamanki gibi koyu renkte basılan kitapların bir kopyası da bana geldi, hani şu set halinde dağıttığımızdan beri hiç satılmayan şey. Sorunun ne olduğunu anladım galiba, daha ucuza değil daha iyi bir fiyata satmalıyız. İnsanlar kitabın kalitesinden emin olamıyor çünkü o kadar kaliteli kâğıda o kadar ucuza dokunmaya alışık değiller. Bunun gibi bir seti İspanya’da biz bunun beş katına satıyoruz. Bence fiyat stratejimizi çok iyi ve detaylı olarak gözden geçirmeliyiz. Piyasada çok var bu tip kitaplar ama hepsi de dünyanın en bilenen yazarlarının onayını almadı veya hepsi de korku yüklü bir konuyu o kadar renkli resimlerle piyasaya sürmedi. Bizim ayrıcalığımızın konuşulduğu bir toplantı istiyorum, hem de hemen. Ne zaman bir araya gelebiliriz?

    Sedef toplantı odasını ayarlayıp, sonra da kendisine şirketin dijital ajandasından bir not yollamasını ama notu mutlaka okuyana kadar anımsat modunda yollamasını istedi. Juan Jose çok kısa bir şey daha söyleyeceğim ama aslında belki de onu da notla iletirim, dedi ve telefonu kapattı. Sedef telefon kapandıktan sonra üç dakika daha öylece elinde yanıp sönen ekrana baktı. Ekranda babasının adı yazıyordu ama iki dakika sonra tekrar aramak üzere not bırakmış aslında. Telefon çalmayınca Sedef de babasını aramak istedi ve meşgul çıkınca buluncaya kadar ara düğmesine bastı. Bilgisayarını tekrar açtığında, kendisi için yeni çıkan kitapları araştırmış olan yapay zekâ “bunlardan daha iyisi de var bende, her kitabın yazarının hayat hikayesiyle birlikte bir sonraki projelerini anlatan bir de makale” dediğinde Sedef mutluluktan havalara uçacak gibi oldu bir an. “Vay canına, bu kadarını ben de beklemiyordum” diyerek kendisini tebrik etti. Bir gün bu yapay zekânın bütün hayatına hükmedeceğini ve dünyadaki herkesle aynı ekrandan yazışırken bir yandan da yazarların ödüllerle dolu hayatına dahil olacağını, evinin bahçesinden rahatlıkla görebildiği kadarıyla gökyüzünde bir evi olduğunu, alışverişlerinin tamamı için bir de mesaj atıp teşekkür ettiği marketler sayesinde bir kitap yazacağını ve ödül alacağını bilmiyordu. Bilmediği bir şey daha vardı o da yıllardır görüşmediği ve küsmekten dolayı pişman bile olmadığı ablasının hayatına yeniden girdiğinde nelere yön vermekte olduğu, önemini her zamanki gibi gösteren konuşmalarının aslında hayatında her zaman yeri olduğu. Bu yapay zekânın ablasının sesi olduğundan şüphelenmesiyle başlayan tartışmalarla ve çelişkilerle dolu mektupları da bilmiyordu henüz. Sedef sadece kendi mantığını korurken kalbini dinlediğini sanmıştı ama âşık olabileceğini de bilmiyordu. Sedef’in bilmediği konuları sıraya dizecek olursak yaşam sevincini tamamen yitirmesine sebep olan konuyu daha iyi anlayabiliriz. Sedef hayattan ne istediğini sorma gereği bile duymaksızın atıldığı kariyerini planlarken babasına olan saygısı dışında bir şey düşünmüyordu. Telefon çaldığında “yanıma bir kahve alsaydım” diye düşündü ve telefonu açtı. Arayan babasıydı. Babasına konuyu anlattığında tepkisi sert olur: biz kendisini toplantıya çağıracağımıza o mu bizi çağırıyor, kim oluyor böyle, başkan yardımcısı falan mı olmuş bizim haberimiz olmadan? Ben kendi kuzenlerimi ve çocuklarını bu işe katmak istiyorum, onların okudukları kitapları ayrıca ele almak istiyorum ama gidişimizi hiç beğenmiyorum. Mali tabloları inceledim ayrıca da neden daha pahalıya neyi satacağıma da ben karar veririm. Olamaz böyle bir kepazelik. Senin bir suçun yok gerçi tabii sen ne yapacaksın? Sen eğitimlere katıldın, elinden geleni yaptın. Bırak o toplantıyı, iptal et. Ben konuşurum kendisiyle. Terfi konusunda hiçbir şüphen olmasın, ben performans raporlarını yönetim kuruluna sundum. İşleri daha iyiye taşıma için ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız. Sedef, İnsan kaynaklarında kim var şu anda, onunla konuşalım kuzenlerin için, der. Ben Jose’nin terfi etmesine karşıyım. Sunulan eksiklikler gerçek dışı. Yine de fiyatlandırma için tekrar konuşalım ama mümkün olsaydı bunu gerçek pazar fiyatlarıyla aramıza uçurumlar koymadan yapardık. Ne kaba insanlar var, hem toplantıda anlatsaymış bunları, neden telefonda sana anlatıyor. Sen aile şirketinin tersine gidecek, rekabet yaratacak bir işte çalışamazsın ama Jose çalışabilir.

    Sedef birden kız kardeşiyle ilgili olarak bambaşka bir açıdan konuya bakmaya başlar. Az önce telefonda konuşan babası değilmiş gibi tuhaf bir duygu kaplamıştır için. Aslında babasıyla daha kararlı konuşmak istedi ve buna kendisi de inanamıyordu. “Baba, ben ne dediğimi biliyorum, sorun yok, lütfen bunu daha sonra bir sonuca bağlayalım, belki de adam haklıdır” demek isterdi, kendisine ve Jose’ye bir şans vermek isterdi ama bunu başaramadı. Babası her zaman haklıydı Sedef’e göre çünkü kız kardeşinin kariyerine yapay zekâ seslendiren biri olarak devam etmek istemesi yeterince sıkıcıydı aile için. Çok iyi kazandığını söylemişti kardeşi son konuştuklarında, belki de doğruydu bu söylediği ama insan sadece yapay zekâ seslendirerek ne kadar mutlu olabilirdi, özellikle de böyle yayınevi sahibi bir ailede. Rahatlıkla bir kitap yazabilirdi, bir şiir kitabı yazabilirdi veya bazı şiirleri okuyup değerlendirebilirdi bir kitapta ve hatta romanlara kendisini konu edebilirdi, o yüzden mi bu soyut dünyayı seçmişti acaba kendisine? Kız kardeşimle oturup doğru düzgün konuşamadık bile evden ayrılmadan önce diye iç geçirdi. Kız kardeşinin evden ayrılmasıyla ilgili hiç tepkide bulunmayan babası bazen ne kadar da açık sözlü olabiliyordu. Jose’den mesaj geldiğinde Sedef ne babasına söz verdiği gibi toplantıyı iptal edebilecek ne de Jose’ye söz verdiği gibi toplantıyı yapabilecek güçte hissediyordu kendisini. Sedef durumu olduğu gibi aktarmak istedi ama yine de babasının dediklerini kabaca açıklamak Jose’yi kararından döndürmeye yetmeyecekti ve ortam daha da gerilsin istemiyordu. Jose’nin herkesin görebileceği şekilde attığı mesajı tekrar okudu ve hızlı bir cevap yazdı: Jose, telefonda hızlıca konuştuğumuz gibi senin de düşüncelerine saygı duyuyorum ve fiyatlandırma konusunda fikrini almak iyi oldu ancak bu toplantıdan önce yönetim kuruluna danışmamız daha doğru olacak. Umarım bizi doğru anlayacak ve satış bölümüyle görüştüreceklerdir. Şimdilik bu konuyu burada kapatalım ve daha fazla bu işle vakit kaybetmeyelim. Piyasadaki rakiplerimizle ilgili haklısın ancak bizim şartlarımızda ve yaptığımız araştırmaya göre bu fiyatlarla devam etmemiz daha uygun görünüyor. Yine de son gelen zamları da göz önünde bulundurup bir görüşmüş oluruz. Önerilerin için teşekkürler. Uzun zaman Jose’den bir daha mesaj gelmedi.

    Sedef tekrar bilgisayarının başına geçip yapay zekâ ile konuşarak ablasının adını arattı. Bilgisayarda çıkan liste oldukça şaşırtıcıydı. Öncelikle ablasının kendisine ait bir sayfası var mı diye baktı ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Ablası yüzlerce ünlü ses sanatçısının olduğu bir sayfada olmanın gururunu yaşatırken bu kadar büyük bir şaşkınlığı da kendisine bahşetmişti adeta. Sedef’in ablası sayfasında tek bir arkadaşı bile olmayan biriydi. Birçok sitede arkadaşlarıyla yer aldığı sanılan ünlülere hiç de benzemiyordu. Ne olursa olsun peşini bırakmayacaktı bu işin, ablasının gizli bir sevgilisi veya kıskanç bir dostu falan mı vardı acaba? Kendisini ablasının büyülü dünyasına girmeye hazırlamıştı ama olmadı işte ve birden sanki çok gizli bir işi ortaya çıkarmış gibi de utandı kendisinden. Hem işe de on dakikadan fazla ara vermişti, bilgisayar başında bu kadar mola vermeye alışık değildi. Sedef hiç ara vermeden çalışmak için gittiği evde kendisini biraz daha az yalnız hissetmişti yine de bilgisayarı açınca. Babasına bir mesaj atıp son durumu açıklamayı unutmuştu gerçi ama ablasını ekranda görmek hoşuna gitmişti. Ablasının yüzlerce fotoğrafı vardı ama kendisi ne yazık ki tek başına dut gibi bir sayfada yapayalnız görünüyordu. Sedef salona gidip çayın altını kapatmak istedi ama bunun yanında aklına ilk gelen şeylerden biri de mutfağa girince sanki kendisini başka bir dünyaya davet eden bisküvilerdi. Bisküvi paketlerinin olduğu cam dolabın içine önce dışarıdan baktı, sonra da açıp bir tane aldı. Birini yedi ve bir tane daha aldı, üçüncüyü de aldığında artık masaya oturup yemeye karar verdiği şeyleri ortaya çıkarıp bir güzel karnını doyurdu. Mutfak masasından dışarıya doğru bakınca evin ne kadar güzel bir ev olduğunu düşündü ve buna çok da anlam veremedi. Aslında dışarıdan görünen ormanın büyüsüyle evin içindeki enerji de tamamen bir başka boyuta taşınmıştı. Ormanın içindeki ağaçları kübik ve simetrik olarak tekrar algıladığında bir göz yanılması yaşıyor olabileceğini düşünüp camı açtı ve yakından bakınca yeşilin farklı tonlarının yaratabilecek olduğu bu perspektifi fazla yadırgamadı. Günlerdir düşündüğü şeyleri tekrar aklına getirmeye çalışırken biraz endişeliydi. Bilgisayarın başından kalktığında adeta unutmuştu ne üzerine çalıştığını. Kulağına taktığı bir kulaklığın mikrofonuna konuşmaya başladı ve bu sayede içerideki bilgisayar her kelimeyi kâğıda aktarabiliyordu. Sedef teknolojiyi çok iyi kullanan biriydi.

    Daha samimi bir dille yazmaya karar verdiğini sunumun bir köşesine de yönetim kuruluyla yapacağı toplantıyı not aldı ve kulaklığı kafasından çıkarıp bilgisayar klavyesinde kendisi yazmaya başladı. Artık bilgisayarlar eskisi gibi değil ve yerel şarj ünitesinden apartmanımızda da olduğundan otomatik olarak şarj oluyor ama insan zihni bu kadar çabuk şarj olan bir yapıya sahip değil sanıyoruz, neden sizce? Bu konuyla ilgili olarak kendi cevabını yazmakta gecikmedi Sedef. İnsan her şeyi çok çabuk öğreniyor ve aldığı kararları aynı çabuklukla uygulayamadığında biraz morali bozulduğunda olduğu gibi motivasyon kaybı yaşayabiliyor. Aslında insanlar sadece öğrenmek ve öğrendiklerini hayata geçirirken hızlı olmak üzerine programlanmış beyinlerden oluşmuyor. Bizler bilinçli olarak öğrenmeyi seçtiğimiz konularla fark etmeden öğrendiğimiz alışkanlıklarımızla sadece karakterimizin binde birine hitap edebiliriz. Karakterimizi oluşturan etkenlerin çoğunun kendi zihnimiz olduğunu sanıyoruz ama çevre koşulları ve sosyal hayatımız da yadsınamayacak kadar bir yer kaplıyor. Bunların küçük detaylara indirgendiği durumlarda hayallerimizi beslemeye devam ettiğini ancak gerçek hayatımıza bir katkı sunmadığını anlayabiliriz. Bu şematik doğrulardansa aslında her zaman olduğu gibi bir şeyler okuyarak hayata daha geniş bir pencere açmakla bu çeşit bir öğrenme sürecini ve karakterimizin özgüvenle taşıyabildiğimiz önemli bir bölümünü hayata açmış oluyoruz. Kendi doğrularımızla başkalarının hataları arasında sürüp giden bir yarışta tam olarak nereye varmak istediğimizi çoğunlukla bilmiyoruz. Hatayı kendinde arama devri çoktan sona erdi ve artık hepimiz olumlu yanlarımızla ayakta daha dik durmak istiyoruz. Kalemin ucunu açar gibi sevdiğimiz şeyleri yazarak yüklendiğimiz umut dolu dünyanın ne kadarına inanıyoruz? Kendi karakterinin derinliğine inmeye karar verdi Sedef. Kendimin hayranı olmayı her şeyden çok isterdim çünkü hayatımı insanların hayallerini paylaştığı eserlerle kazanıyorum. Kendi önüme bilerek hiçbir engel koymak istemediğim konuları ortaya attıklarında, her yazarın bazen sarı sayfaların dışında bir hayatı olduğunu anlatmak istemesi gibi ben de heyecan duyuyorum. Elime bir kitap aldığımda saatlerce benimle birlikte vakit geçirecek bir dost bulmayalı uzun zaman oldu, aslında ben sadece zamanımın içini kitaplarla dolduruyorum. Mutluluk denildiğinde saatlerce konuşabilirim ama beni neyin mutlu edeceğini herkesle paylaşmayı sevsem de bölüşmeyi sevmiyorum. Ben her gün elime bir kitap alabildiğim için şanslıyım sadece, benim çok iyi bir mesleğim var çünkü buna elverişli. Ne kadar okursam o kadar iyi diyorlar ama okuduklarımdan ne anlıyorum. Konsantrasyon denilen o büyük hediye paketinin içinden neden bir atlı prens çıkmıyor da ben varım. Sürekli aşk hikayesi okuyan biri değilim ama gerçekten de kendi gelişimim için dilediğim her güçlü adımda bu olabilirdi, öyle değil mi? Kişisel gelişimden anladığım zorlukların üstesinden gelmek değil aslında, zorlukları zorluk olarak görmemek. Daha kaliteli bir hayat istediğim anda karşıma dikilen teknoloji harikaları ile nereye varabilirim ben de bilmiyorum. Ablamı özlemiyorum çünkü bizi kırmaktan çekinmeden kendisi gitti hayatımızdan ve onu özlemek için bile bize bir seçenek bırakmadı. Bu sanki sorun değil mi? Ablamı özleseydim daha mı gerçekçi bir sorun olurdu yani? Demek istediğim bizler ailemizin geleceğini bu yayınevine bağladık ama o evden gidip arkasında bir çöp bile bırakmadığında, dublaj sanatçısı olmak istediğini bize söylememişti. Yapay zekâ seslendirdiğini ve arama motorlarını bize anlattığını bilmiyordum ve internet üzerinde bunu bulduğuma mı sevineyim yoksa bizden kaçtığı için sayfasında tek bir arkadaşını bile paylaşamadığına mı üzüleyim? Bilemiyorum. Ben emin olmadığım şeylerden çok uzun uzun bahsetmeyi sevmiyorum. Sanırım teknolojiyi iyi kullanmakla en iyi şekilde değerlendirmek farklı uzmanlık alanları. Ayrı dünyaların insanıyız dediğim karakterlerin kitaplarını okumayı çok seviyorum ve o insanlar bu dünyada yaşıyorlar. Neden onlara bu kadar uzağım? Bunu yanıtladığımda kendi mesafelerimi de ortaya koymuş olmaz mıyım? Ben yeni bir hayat kurmayı her düşündüğümde elimdeki her şey altüst olsun istemiyorum. Küçücük bir sunum yüzünden dünyalar başıma yıkılsın ve ben de hayata hiç ummadığım bir noktadan yine başlayayım derdinde değilim. Beni daha aşağılara çeken insanlar yakın çevremde olduklarını sandıklarında aslında hayatımın kitaplara, kendi ufkuma, hayallerimin renklerine, ailemin huzuruna ve sosyal çevremin tamamına doğru daralmasına sebebiyet verenler. Karanlık bir dünyada yaşamak için bir sebep mi arıyorum şu anda? Beni bu kadar üzen de nedir? Az okumak üzerine bir sunum yapıyorum ve mesleğim bunu gerektiriyor. Bu nedenle kaç kitap daha okumam lazım anlayamadım? Babama olan düşkünlüğüm düşünce sistemim içinde büyük bir öneme sahip, anneme olan düşkünlüğüm ise daha çok kendimi görmek istediğim yerle ilgili. İkisinin arasında ayrılık yaratmak hayatta en son isteyeceğim şey ve içkiyi azaltırsam daha verimli çalışacağıma inanıyorum. Bu kadar ilgisiz konuyu bir araya getirme kapasitemi kitaplarla sınırlamak belki de adil olmaz ama çoğunlukla öyle oluyor. Babam her an beni arayarak işle ilgili bir şey sorabilir, kendisinin yayınevinin kurucusu olmadığını bu kadar hazmetmiş biri daha olamaz. Bu yayınevi bize dedemden de kalmadı. Babam çok paraya sıkışık olduğu bir dönemde bir arkadaşının yayınevini devretmek istemesi üzerine önce olumsuz yanıt vermişti. Arkadaşı yayınevinin sırf masraf getirdiğini söyleyerek bir de üstüne kendisine yayınevini devralmasını istemesi inanılmazdı kendisine göre. Babasının anladığı bir konu da değildi yayınevi yönetmek. Ben en son gazetede kendi maaşımın kaç liraya düştüğünü okudum, ne yayınevi, demişti. Annemse küçük ama çok sevdiği kütüphanesinde bazı yazarların kitaplarını hiç kaçırmadan alıp defalarca evire çevire okuduğundan, kitap okumanın bir keyif meselesi olduğuna değinmişti. Karlı bir gün denilince herkesin aklına kardan adam yapmak gelirken benim aklıma kar dam adam adlı bir kitap yazıp anneme ve babama hediye etmek geliyordu. Kitabın içinde sarımsaklı yoğurtla ilgili bir anısını yazan komik bir karakter olabilir mesela ama sokakta oynamak için fazla yalnız biriyim. Kafelerde tek başıma kitap okurum bazen, yanında bir fincan kahveyle saatler geçer ama aklımın her zerresi toplantı notu verir gibi annemlere hesap vermek üzerine kuruludur. Bu durumda ailenin en çalışkan üyesi gibi görünüyorum ama aslında işleri ailem ve diğer çalışanlar daha yüksek bir tempoda çalışarak benden çok daha iyi sürdürüyorlar.

    Sedef günlüğüne küçük notlar alır gibi yazdığı sunuma bir an kendisi de anlam veremedi ve tüm yazdıklarını sildi. Bu yazdıklarını iş arkadaşlarıyla paylaşamazdı. Sedef’in bu yazılanların ötesinde büyük bir edebi derinliği yoktu, çok kişisel konulara değinmişti. Sedef aynı zamanda kendisi için önemli olduğunu düşündüğü ablasına dair bu kadar bilgiyi saklamak istememişti bir an. Sedef ailesine mektup yazsaydı bundan daha iyi bir hitap yeteneğiyle donatılmış bir duygusal ifade şekli olarak kullanırdı aklını. Sedef vakit kaybettiğini düşündü. Belki yazarak her anlamda üstesinden gelebileceği konuları sıralaması bir deşarj oldu ama yazmaksızın da bildiği şeyleri neden karşısında görmesi gereksindi ki?

    Olayların en çarpıcı yanı Jose’nin mesajlara cevap vermemesine rağmen yayınevi çalışanlarından birinin kendisine yazdığı yanıt oldu:

    Sedef, sen bizim gibi on dört buçuk saatini burada geçirmiyorsun, evindesin ama bizler bu gibi toplantılara onay verirken kırk tane işimizi geri plana atmak zorunda kalıyoruz, mesela ben o toplantı için bir seyahatimi erteledim. Keşke sen de daha önceden bunun olamayacağını Jose’ye söyleseydin de ben de planlarımı değiştirmek zorunda kalmasaydım.

    Sedef hayatının en önemli kararını açıklamış da bir de tokat yemişe döndü bir an. Herkesin okuyabileceği bir yerde ne gibi bir sebeple böyle bir açıklama yapmak zorunda kaldığını en kibar şekilde açıklamasına rağmen bunlar olabiliyor demek ki diye düşündü. Beyninden vurulmuşa döndü ve birkaç gün önce de kendisini herkesin önünde küçük düşüren bu kızın derdinin ne olduğunu anlamaya karar verdi. Kıza özelden telefon açıp öncelikle ılımlı bir ses tonuyla konuşarak niyetinin kötü olmadığını ama toplantı için yapılması gerekenleri organize ederken bir küçük değişiklik olduğunda daha büyük sorunlara maruz kalmak istemediğini söyledi. Ona ayrıca, iş yerlerinde bu gibi değişikliklerin olağan olduğunu ve fazla kafaya takmamasını öğütledi. Seyahat için ne planlamıştım anlayamadım, yıllık izin mi kullanıyorsun diyerek sözü arkadaşına bıraktığında kız Sedef’in her lafının arasında sözünü bölmek isteyerek en az on kez “ama” demişti. Sedef krallar gibi yaşadığı yayınevinin önemli bir parçası olduğundan iş arkadaşları tarafından dışlanmaya alışamıyordu ve kendisini çok küçük düşmüş gibi hissediyordu. Jose bana tepki vermemi gerektiren bir şey söylememişti ama olayların buraya varması çok üzücü, herkesin görebileceği mesajları bana yollarken biraz daha dikkatli ol, diyerek kızı son bir kez uyardı. Sedef’in konuşmasını bitirmesine bile sabredemeyen kızcağız hemen lafa başladı ve seyahati için nereye gittiğinin kendisini ilgilendirmediğini, ne zaman isterse mesaj atacağını ve hatasını görmesi gerekenin Sedef olduğunu söyleyerek, ben bu kadar açıklama yapmak zorunda bile değildim diyerek konuyu kapattı. Telefonu kapatırken iyi günler dilemek yerine, senden daha hassas insanlar var demeyi tercih etti. Suratına kapanan telefonla bir kez daha irkilen Sedef ne düşüneceğini şaşırmıştı.

    Güneşin birkaç saat öncesine nazaran çok daha güçlü aydınlattığı odanın içindeki her bir eşya parıl parıl parlıyordu. Kırmızı, üzerinde farklı desenlerden kumaşların olduğu bir koltuk ve üzerinde çok eski bir örtü bulunan mavi sehpa odanın hippi tarzını açığa vuran eşyalardı ama kitaplarını bunlara oranla çok daha modern bir kütüphaneye yerleştirmişti. Kitaplardan birine elini uzattı ve psikolojinin insan iletişiminde tepki vermeden konuşma üzerindeki olumlu etkilerini anlattığını görünce biraz şaşırdı. Bu kitap tam olarak Sedef’in içinde bulunduğu durumu açıklıyordu. Zaten yüz sayfa olduğuna göre neden hemen okumuyorum diye düşünerek hemen kitabı okumaya başladı. Birkaç saat sonra okuduklarını yine bir kenara not etmeye başladı. Bazen insanlar içinde bulundukları durumu ifade edemediklerinden, bazen toplumun kaotik yapısı nedeniyle, bazen de başlarına gelen kötü bir olay yüzünden gereğinden fazla tepki verirler. Bu insanların zayıf yanlarıyla ilgili olabileceği gibi onların iletişim nedenlerini belirgin bir şekilde saptayamamış veya çarpıtmış olmalarından da kaynaklanıyor olabilir. Herkes hayatın önemli dönüm noktalarında biraz desteğe ihtiyaç duyar ama bunu yapamayan pek çok kişi onların yalnızlık çekmekte olduğunu, üzerlerindeki yükün sandıklarından da fazla olduğunu bilemezler. İnsanlar diğerlerinin hayatında rol alırken kendi bildiklerini okumanın yeterli olduğu yanılgısına saplanıp kalabilirler. Her birey bu çeşit bir girdapta kaybolmamak için kendi savaşını vermeli ve elinden geleni yapmalıdır. Bazen karşınızdaki insanı ne kadar içten yanıtlarsanız yanıtlayın onlar sizi duymazdan gelip kendi doğrularını anlatmaya çalışacaklardır. Bunlar yaramaz çocuklardan biraz daha farklı olarak iş hayatınızı, ilişkilerinizi ve aile bağlarınızı tehlikeye atabilir. Bu çeşit kişilere çok sert tepki vermemeye çalışarak onların dilini anladığınızı fakat onlarla aynı dili konuşmamakta olduğunuzu anlatmaya çalışın. İçlerinden çok azı belki sizi de anlayabilir, çoğunlukla onlar hayatlarının merkezinde elbette kendilerinden başka kimse olmadığı yalanını size yutturmaya çalışacaklardır. Bu da genellikle hayatın en görkemli sayfasını bile gölgede bırakmanız tehlikesini doğurabilir. Kendimizi iyi insan olma ve iyi bir iletişimci olma yolunda eğitmemiz yeterli değildir. Diğerlerini de bizler eğitemeyiz. Özellikle de hiçbir konuda bizimle hemfikir olmayan birinin karşımıza geçip “sen hiç de gerçekçi değilsin” gibi bir şey dediğini düşünecek olursak anlaşılacağı gibi ikna gerektiren durumların bir muamma ile son bulması kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda hırçınlık asla konuya bir nokta koymayı kolaylaştırmayacaktır. İnsanların zayıf yanlarıyla dalga geçmek, insanların hayatında daha da önemsiz bir yerde olmak arasında sizi sürekli suçlayarak üste çıkmaları da dayanılmaz bir hal alabilir. Özür dileme erdemi taşımayan kişilerdir bunlar. Oysa kişiler birbirlerinin özgürlük alanlarına müdahale etmezlerse her şey daha kolay hallolacaktır. Bazen her güzel günün başında ve sonunda aynı tebessümle baktığımız sevdiklerimiz değil de daha az samimiyetle daha çok ve kırıcı konuşan insanlar çekilmez hale gelebilir. Bu gibi durumlarda kendi kabuğunuza çekilmektense bir uzmandan yardım almanız sizin için de daha uygun olacaktır. Aynı öneriyi bu insanlara sunduğunuzda mutlaka bir bahaneleri vardır. Yapay zekâ sayfasını yeniden açıp bu cümlelerle özetlediği kitabı araştırmaya başlar Sedef. Hayalleriyle gerçekleri arasında kimseyi görmek istemeyen bencil yapıda kişilerin sorunudur bu çoğunlukla.

    Sedef bahçeye çıkıp biraz hava almak ister.

    Kaç saattir okuyorum ama bittiğinde ben kendime bir sırdaş bulacağıma tedavi olmamı gerektiren bir sorun buldum, hay aksi.

    Kendiyle konuşması anında telefonunu açtığında ekranda gelen mesajlardan birinin bedava terapi olduğuna bir kez daha şaşırır Sedef.

    Hayat ne garip. Bu gerçekten beni zorlayan bir mesaj şu anda, oysa normalde bakmadan silerdim. Belki de bir yere not alıp değerlendirmeliyim.

    Sedef için hayatın anlamı basitti ama bu kadar sıradan bir günün bu kadar mistik bir çerçeveye bürünmesine de izin vermeyecekti. Güneşe rağmen elleri üşümüştü ve eldivenlerini yakında bulamayınca ovuşturmaya başladı. Bahçede kral koltuğu gibi bir koltuk vardı, oraya oturup kendi kendinin bir fotoğrafını çekti. Fotoğrafın üstüne “sakin ol” yazarak yayınevinin göremeyeceği uzaklıkta bir yere yollamaya karar verdi. Sedef’in internet üzerinde pek fazla iletişim adresi yoktu. Kendisine ait ne bir mesajlaşma platformu ne de web sayfası vardı. Blog yazılarını okuyan sadece bir kişi vardı. Daha fazla iletişim kurup sevdiği tipte insanlara ulaşabilmek için blog tanıtımı yaptı ve bir yere para ödeyip sayfasının reklamlarını yaparken bu fotoğrafı da kullandı.

    “Sevdiğiniz işi yapıyorsunuz ve gereken saygıyı görüyor musunuz? Boş vakitlerinizde okuduğunuz kitapların gece uykularınızdan daha önemli olduğu oluyor mu? Sizi seven dostlarınızla uzun zaman görüşmediğinizde kendinizi dünyanın bazı güzelliklerinden uzak kalmış gibi hissettiğiniz olmuyor mu hiç? Yalnız değilsiniz. Bazen herkes yeni bir pencere açar ve kalbinin sesini dinler. Bazen de bütün kapıları kapatmanın ne kadar yorucu olduğunu anlayan tek bir kişi de olsa olsun isteriz.”

    Bu tanıtım yazısıyla birlikte gözünden süzülen yaşlara fazla aldırış etmeden blog reklamının nasıl göründüğüne baktı. Aslında çok da kötü değildi. Sadece eksik olan bir şey vardı o da çalışma hayatının en verimli yanı, kitap referansları. Sedef’in eline geçen ilk fırsatta aramak üzere şöyle bir bakıp kapattığı mesajdaki psikiyatrist kendisini blog reklamlarından bulur da yazarsa şaşırmayacaktı artık. Sedef her geçen gün kendisini daha da önemsiz hissetmesine sebebiyet veren bir şey olarak görmedi asla blog yazılarını. Bir kişi okuyordu ama kendisi için önemliydi bu yazılar. Oysa sanki bütün hevesini o blog yazılarında yitirmiş gibi tuhaf bir his kaplıyordu içini, anlamlandıramadığı ve sevmediği bir his. Bir yazısı şöyle başlıyordu mesela:

    “Sen hiçbir işe yaramayan bir ıslak kağıtsın. Üzerinde mürekkep de durmaz, sen yine de karamsarlığını bulamadıkça açık verdiğin hislerini oyalamaya devam et. Belki yazarsın bazen hırsından kuduran denizin rengine çalan kaleminle ne kadar az anlıyor seni bu şehir bu halinle.”

    Blog yazılarını da sildi Sedef. Tanıtım yazılarını da sildi. Sedef dantelli gömleğiyle biblo gibi görünüyordu. Bir biblo olsaydı onu insana benzetebilirdi. Bebekleriyle oynadığı günlere götüremedi bu biblo kendisini. Sadece kız kardeşi onu kendi bebekliğine geri götürebilirdi. Şu anda şifon kumaştan bir bluzun içini gösterdiğinde ayırt edilen rengarenk atletiyle bir partiye gidip yapayalnız kalmış birini andırıyordu. Anıları kendisini daha iyi bir gün anımsamaya davet etmiyordu, geleceği hakkında yeterince mantıklı görünmüyordu. Anılarında çatlaklar geleceğinde ise büyük bir boşluk vardı. Bebekleriyle oynadığını düşünerek diğer odayı getirdi aklına, oyuncaklarla dolu olanı. Odanın içindeki onlarca oyuncağa doğru gidip elindeki kitaba baktığında kitabı farklı görünüyordu. Yapay zekâ üzerine çok fazla araştırma yapmamasından dolayı kendisini küçük ve bilgisiz bir çocuk gibi hissettiği oluyordu ve ablası nedense aklına hep bu olur olmaz zamanlarda geliyordu. Her şeyi silmişti ama işin başına oturacak nezaketi başkalarında gücü de kendinde bulamıyordu.

    Odanın altını üstüne getirdikten sonra oyuncakların arasında çocukken okuduğu bir kitabı buldu. Kitabın kendisinde daha derin izler bırakmış olması gerekirdi ama bunu düşündürecek bir şey göremediğinden zihninde o kadar önemli bir çağrışım da olmadı. Kitap Alaaddin’in Sihirli Lambasıydı. Bunun bir çizgi filmini olsun izlemiş olabilirdi ama izlememişti işte. Ne yazık ki Sedef ne dileyeceğini düşünüp durmaktan yorgun düşmüştü ve başka bir şey de anımsamıyor gibiydi. Sedef’in en sevdiği odalardan biri bu oyuncaklarla dolu olandı diğeri de sandık odasıydı. Sandıkların içindeki bezleri annesiyle birlikte ortaya döküp saatlerce hayal kurarlardı bazen. Alaaddin için söz veremeyeceğim ama bu bez bebekleri de sandık odasına götürsem mi acaba diye aklından geçenleri şöyle bir değerlendirdi. Sedef’in içini bir anda hayat yeni başlıyormuş gibi bir his kaplamıştı. Yılbaşı süslerini de sandık odasına alabilirdi, öyle değil mi? Sedef’in içini bir an evdeki her şeyi atabilirmiş gibi bir korku kapladı ama aslında annesine danışmadan böyle bir şey yapmayacağını da biliyordu. Oyuncak küçük adamlar ve tekne maketi ve bez bebekler ve küçük bisiklet ve bebek arabası ablasının bir gün eve dönebileceğini düşündürmeliydi ona. Sedef kendisini hissiz olmakla suçlamaya başlamadan önce işin başına geri dönmek üzere odadan çıktı ve kalbinin ne kadar da temiz olduğuna bir kez daha şükretti. Çok şükür ki bilgisayar ortamında kendisini gereksiz iletişime sokacak bir şey kalmamıştı.

    Yaptığım hiçbir şey boşa gitmiyor ne iyi, diye değerlendirdi durumunu. Kendisi içinde cinlerin olduğu bir eve gitmek isterken düşündü yani bir hafta evvelini, sonra da yine aynı rafta bulduğu bir ömürlük huzuru yeniden duyumsadı, daha büyük bir kazanç elde etmiş gibiydi.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    ÇOCUK SAATİ

    Terli terli su içmiş bir çocuktum. Uzun bir yolculuğa çıkacakmışım gibi bir his vardı
    içimde. Biraz midem bulanıyordu ama kendimi güvende hissediyordum. Sokakta tek
    başıma ne oyun oynayabilirim anlayamamıştım. Kuluçka dönemi bitmemiş kuşları
    bekler dururdum. Bir gün sokakta yediğim sandviçi kenara bıraktım ama kuş yoktu
    bizim mahallede. Bir sürü çocuk vardı. Güzel günlerden anladığım okula gitmekti ve
    tatil ne demek tam anlayamamıştım. Birçok şarkıyı evde ezberlemiş olmam epey işe
    yaramıştı. Okulun tadını çıkarıyordum. Sayfanın kenarlarındaki çizgiler beni
    düzensiz olduğuma ikna etti. Kitaplarımı kapladığımda potluk yapardı ve resme karşı
    da kabiliyetsizdim. Kalp çizdiğimde biri dövmelerden bahsetti sanırım ve bütün
    geleceğim gözümün önünde canlandı. Dövme yaptırmayacaktım. Gözüme limon sıkıp
    ağlıyor gibi yapmıştım ilk uygunsuz yakıştırmayı duyduğumda derslerime dair. O
    nedenle yara almak istemiyordum. Küçükken bir kez arabanın birine taş atıp kaçtım
    ve arabaya bir şey olmadı ama annem bebeklerini yıkadım dediğinde ona bu anımı
    anlatmak zorunda kaldım. Çok fazla müzik dinlemezdim ama duyduğumu da asla
    unutmazdım. Bu bir müzik kuralı değildi benim için, daha çok bir kabiliyet
    meselesiydi. Elimden tutan olmayacaktı. Tek bildiğim müzik öğretmeni
    olmayacağımdı. Çocuklu bir grup insan gibi görünüyordu veliler okulun ilk günü...
    Ailemi onların arasında görünce inanılmaz bir güvenle “hoşça kalın” dedim içimden.
    Kendime iyi bakacaktım. Annem bebeklerimle hiç oynamamamdan yakındı durdu.
    Ben doğduğumda ağlayamamışım. Belki onun etkisi oldu, bilmiyorum ama hep bir
    hastalığı yeni atlatmışım gibi hissederdim kendimi. Bazı şeyler nedensizdir. Sokakta
    ip atladığımızda atletik olduğumdan emindim. Bisiklete bindiğimde ise hecelemeyi
    yeni öğreniyor gibiydim. Bisikletle gezecek çok yer olmalıydı. Şehirde köpek gezdiren
    insanları çok severdim. Hayalperest değildim ama duyduklarımı asla yabana
    atmazdım. Bir müjdeli haber beklerdim insanlardan, hayatın anlamına dair.
    Kesintisiz televizyon yayınları henüz başlamamıştı ve hediyelik eşya baktığımızı hiç
    anımsamıyorum. Eve televizyon geldiğinde bana hediye gelmiş gibi hissetmiştim.
    Kuru fasulye yemek isteyenler varsa, derdi annem, yesin... sanki seçenek sunmuş gibi
    hissederdim kendimi. Salata yemeden kalkmazdık masadan ama pilavı az yesem de
    olurdu. Bir gün bütün gün hiçbir şey yemeyip elimdeki çekirdeği ağzıma attım ve
    fazla düşünmemeye çalıştım bunları. Okulda her gün yemek duası yapardık. Fındık
    iyi de kuru üzüm olarak hoşafı tercih ederdim. Dedem sürekli “eşek hoşaftan ne
    anlar” derdi. Kırmızı kurdele takılmış gibi bir mutlulukla hayatımın boşa
    geçmeyeceğini anladığımda panodaki resmime baktım. Hatıra defterimde sadece üç
    kişinin yazısı var diye biraz üzüldüm. Sade giyinirdim. Ağladığım zaman beni kimse
    tutamazdı. Çok arkadaşım yoktu ama beni çok sevdiklerini zannederdim. Kulaklığımı
    takıp italyanca bir şarkı ezberledim. Kimseye okumadım ama her çaldığında
    okuyabildiğimi fark ettim. Konservatuvarlıların arasında olmayı düşünmedim bile.
    Enstrüman çalacağımdan emin değildim. Seviye sınavından aldığım notu duyduktan
    sonra ders ne hakkında unutur giderdim. Mutluluk diye mezuniyete diyordum ama
    bazı küçük mutluluklar da yakaladım. Hayallerimde hep daha iyi bir deniz yosunu
    bulmak vardı. Denize girmesem de olurdu ama bunu tartışamazdım. Kuralları basit
    oyunlar sıraya dizildi. Pazar günleri kızmabirader, Salı geceleri Scrabble falan
    oynardık. Milyoner de oynadık. Karagözü hiç kaçırmazdım. Eşofmanlarımı giydiğimi
    değil de önlüğümü çıkardığımı düşünürdüm hep. Bu özgürlük demekti benim için.
    Evde sular akmadığında çok fazla düşündük bazı şeyleri ve çalışıp ülkeye faydalı
    olmaya karar verdiğimizde suların temiz olup olmayacağı söz konusuydu. Sabitlenmiş
    bir ses tonuyla kadife sesli sanatçılar sunanları izlerdik. Yaşam hakkında
    düşündüğümde hep bir çocuk şarkısı gelirdi aklıma. Küçük Ayşe, Arap Kızı, İnatçı
    Keçi gibi şarkıları ne zaman ezberlediğimi çok da anımsamıyorum. Köşe kapmaca
    oynardık ama ellerimi yıkamadan asla bir şey yapmazdım. Ağaç bile biraz tozlu gibi
    gelirdi bana. Sadece bir litre su içmek için hayatın küçük zevklerinden vaz
    geçemezdim. Su sağlık demekti belli ki. İskambil kağıtlarıyla da fal açardık ama hiç
    çıkmazdı. Aptal şeyler sorardım. Sınıfta resmini gördüğüm şeylerdi bunlar. Bir gün
    çok mutsuz bir günde leblebi tozu aldım ve bunu hep aynı yerden almaya karar
    vermiştim. Temizlik kurallarını bozmamak anlamında üstün bir kabiliyetim yoktu
    ama çirkin bir kız değildim. Arkadaşıma deli taklidi yaptığımda o da bana inanmış
    gibi numara yapmıştı. Çok gülmüştük komşumuz biz çocuklara üç tencere hamur
    kızarttığında. Saçlarımı örmesi için hemen herkesten yardım isterdim. Abim saçıma
    süt döktüğünde ağlamıştım, bir damla süt yüzünden. Kaderimi nasıl yaşayacağımı
    bilmiyordum ama bazı şeylerden emindim. Emin olduklarım elendi bir oyunda çoğu
    zaman ama elimden gelse daha çok severdim satrancı. Kendime bir kitap aldığımda
    yağmurluğumun içine sakladım ve arasına bir kuru gül yaprağı koydum. Ben de çok
    hevesli değildim ama yastığımın altında sabır taşı yazmıyordu uyanmak anlamında.
    Erken kalkmayı çok severdim ve bir dakika içinde uyanıp yataktan çıkardım. Sadece
    bir tebessüm etmek için de olsa insanlara selam verirdim. Gözde mekanlarım
    arasında mahalledeki lahmacuncu vardı. Büyük bir bayram gününün tüm
    mutluluğunu geride bırakırdı tatlılar. Bunları İngilizce yaz ve öğretmen ol dedi bir
    arkadaşım. Köye gittiğimizde kolay uyum sağlamıştım. Yollar bizim evin önünde de
    çamurdu zaten ama köyde bir başka. Çizmelerim yarım metre çamura battı ve
    sakızımı yuttum. Kara saplandığında ise kardan çıkaramadım. Yuvarlanarak gittiğim
    mutfaktan üzüm aşırırdım. Meyveyi çok severdim ve köyde ağaçlarda çoktu. İncir
    ağacı bizim evin önünde de vardı. Dutu şimdi unuttum. Gözlerimi açtığımda evdeydik
    ama annem sabah okula gitmişti ve ben ödevimi yapmadığımı anımsadım. Bir an
    önce bitirip öğlene kadar gidebilirdim ama saçlarımı toplamamıştım. Hazırlanıp bir
    resim yaptım fakat panoya asılmadı. En güzel günlerden biri dündü çünkü dedemler
    bizdeydi. Okulda bir iki sorun yaşandı, aşı olduk ve ben hafif başım dönüp uyudum.
    Dönüşte bir şey olmaz dedi anneannem ve beni tekrar okula yolladı. Çok güzel şiirler
    okudum ve kendim evdeki şiir kitabından seçmiştim. Bütün okul okuduğum şiiri
    dinledi ve biz sınıfta şarkı söyledik. Heide ile geçen günleri özlemiştim. Yağmur
    yağdığında üstüne acı salça sürüp yediğimiz ekmeği de özledim. Anayol, ana fikir,
    anadolu ve ananas üzerine yazdığım yazı güzeldi ama dünyada güzel duyulmadı “an
    nedir yahu”! Ankara’ya gitme saplantım olmadığını fark ettim. Kırmızı bir elbisem
    vardı ve altında bir şalvar vardı, onu giymiştim. Bir yere gidecek gibi giyinmeyi ayrı
    şeydi, bir yerden eve dönüyor gibi giyinmek ayrı şeydi. Kafamın içinden uçaklar kalktı
    adeta ve insanlar şehirlerarası yolculuk yapmamak için türkü okumaya başladı. Kolay
    değildi sansüre uğramadan bir şey yazmak. Doğduğumda yalnızlığıma renk katan bir
    şeyden fazla haberim yoktu. Kendi odamda vakit geçirmeye başladığımda samimi
    olarak televizyonun tozunu aldığıma sevindim. Bulaşıkları da yıkamıştım.
    Mutluydum ve de güzel bir günden anladığım her şey oldu. Şu babası ölecek olan
    dediler, sevgilin. Ne demekse artık, bir kitapta okumuşlardır sanırım. Peter ile davalı
    değildik, anımsıyorum, ekmeği sevdiğini. Ekmek severdi, öyle değil mi? Kurnazca her
    günkü yoldan eve döndük. Yolun kenarında bir aslanağzı bitkisi vardı. Ortancaları
    olan bahçede uzun bir yürüyüştü bu. Kalbimde temiz bir sayfa açtığımda hayattan
    umutluydum. Kaderi bir yazı gibi önüme alıp gördüğüm tek kedi hakkında bir şeyler
    yazdım. Dayımın kedisiydi, çok da iyi bir kediydi. Aslında bizim kedileri sevmemiz
    çok daha normal değil miydi? Körler için bir seminer düzenlenseydi mutlaka kitap
    okurdum onlara. Travmatik bir duygu yükü vardı üstümde ama pillerden biraz daha
    iyiydim. Saygısız ve terbiyesiz bir kadın vardı, suçu neydi hiç bilmiyorum ama
    kendisinden öyle bahsediliyordu gazetede. Haberin başını yakalayamamıştım tam...
    Ayrılık haberleri beni üzmüyordu henüz. İnsanlar ne yaptıklarını bilmiyor ve oradan
    oraya sallanıyorlardı. Ağaca çıkıp oturduk bir arkadaşımla yolun kenarında olmasına
    fazla şaşırmamıştık. Vardı yolun kenarında ağaçlar... leylekler evin karşısındaki
    bacaya yuva yapmışlardı. Gerçekten de bir avaz avaz bağırdı. O senden sonra doğacak
    diye. Televizyonda isimlerimizi dinliyorduk. İsimlerimizin çıkmaması beni üzmedi
    ama o kadar isim ne diye sıralanmıştı acaba? Lider ruhlu olmadığımı anladım birden.
    Şarkıyı ve şiiri çabuk okudum ama lider ruhlu değildim. Kantinden bir tost aldım ve
    yedim. Annemin yaptığı sandviç de fena değildi. Bir bütün gün sahilde yürüdük.
    Balon alıp tavana yapışmasını izledik. Sokağa her çıktığımda biri bağırırdı. Adam
    bağıra bağıra evine gitti. Mahallenin delisiydi belki ama onu bir daha görmedik.
    Yaygın kanıya göre her gün eve döndüğüm yoldan eve dönersem mutlu olurdum ama
    herkes mutsuzluk diye bağırıyordu. Çaba harcamak için kendime bir oyun seçtim.
    Kartlardan ev yaptım ve zamanda yolculuğu yine izledim. Hiç kaçırmazdım zaten.
    Bazılarının ilgisi çabuk dağılır. Bazı insanlar kendilerini benimle kıyaslamadan
    yaşayamayacak gibiydi. Bunu hazmedemiyordum, notlarım düştü. Çalgıcı çingene
    çok mu mutluydu sanki? Yazlıktan döndüğümüzde tatilin ortak bir keyif olduğunu
    anladım. Bu kadarını herkes diyebilirdi ama bazı idealist çalgıcılar kafamın içinde
    şarkı söyledi. Korku tünelinden geçerken ağladığımdan daha fazla bir hayal
    kuramayacak mıydım? Çocuk olarak insan kaç kelime konuşabilirdi ki? Birden genç
    kızlık şeylerini dergilerde aramaya başladım. Adam çok süper bir star ama
    elindekinin değerini biliyor mu? Kefen nedir diye düşündüm bir gün! Kefen. Keten
    diye düzelttim. Cenaze arabasını görünce yani sokakta... Aslanağzı yerinde
    duruyordu. Sorun değil ama ben de anlamsız buldum ağlamayı. İnsan neden boşuna
    ağlar durur, anlayamıyorum. Sorun olmayacaksa dedim, kahveyi ben yapayım bugün.
    Kahve yapmayı öğrenmiştim ve bu yeterince güçlü bir duruştu ama kahve çekirdeği
    öğütmeye de bayılırdım. Kantinde sıranın en arkasındaydım. Kantin için bir süre
    okulun merdivenleri lafını kullanmak zorunda kaldık. Orada sınava hazırlanıp, erken
    çıktım okuldan. Annem eve döndü. Günü nasıl geçmişti acaba? Evde yeni
    ayakkabılarımla uyudum. Yanağımın altına koyup, uyudum ve mutlu oldum. Sargı
    bezi isteyen bir hemşireyi andırıyordu ayakkabılarım ama üstündeki kar deseni de
    fena değildi. Gemiler ve denizden geçen kayıklar bir manzaranın sonsuzluğunun bir
    parçasıydı. Sadece kartopu yapmak için değil de kışın evde müzik dinlemek için
    falan... tersine bir düşünce üretmem gerekseydi yalnızlığıma küstüğüm kadar
    küserdim herkese. Sorun değil yani ağlamak, çok da sevdiğimden. Ayıp olmaz merak
    etme. Çocuk doğunca anladılar bir çocuk olduğumu bir zamanlar. Bazıları anne
    olarak doğar ve bazıları da misafir ağırlar. Akıllı olduğumu düşündüğüm konular hiç
    de toplumda kolay kabul görecek gibi değildi. Basit bir matematik sorusunu çözerken
    bu hayatta ne işime yarayacak denilmesinden hoşlanmıyordum. Sayısız fikir
    arasından biri bile televizyonu açıp izlemek değil miydi? Dedemlerin evinde huzur
    vardı. Mutlaka televizyonu açıp haberleri izlerdi. Kıyafetlerimi düşündüğümde
    aklıma hep en son aldığım etek geliyordu. Dolabı açmam lazımdı anlamak için en son
    neyi makineden çıkarıp ütülediğimi, öyle mi? Bu saçma şeyleri düşünmeyi
    sevmezdim. Okumak güzeldi ama yazarken de bu sorunları yaşamıyordum. Birden
    mahallede bir dergi furyası başladı. Sanki hepimiz aynı dergiyi aynı yerden alıyorduk.
    Komik bir şey okuma alışkanlığı olan insanlar rahatlıkla çarpım tablosundan söz
    edebiliyordu. Kısıtlı harçlığım yoktu, bana yetiyordu. Bir şeyi almak isteyince alırdım.
    Hepsi bu. Yani karanfili neden seviyordu? Karanfil türküsü diye mi? Bugün ne
    yapabilirim dedim yine. Bütün gün boş geçecek gibi... Ne yapabilirim? Kandırılmış
    olmak güzeldi. Annem bana bir mumlu kalem serisi almış. Onlarla hiç ama hiç
    önemsemediğim bir şey boyadım. Görünürde buydu. Pratikte önemliydi. Önemli olan
    boyamaktı. İçinden kürdan çıkan sevimli peçeteleri masaya koydum. Misafirler geldi.
    Küçücük kurabiyeler yanmıştı tabii. O kadar küçüktü ki boyut olarak yanmışlardı.
    Kollarımı açıp kırda çimlerin üstünde koştum. Yıllarca ama yıllarca koştum. Yusuf’un
    sayfasıydı o, bu şekilde okunmazdı. Bir Yusuf Masalı İsmet Özel -okumak isterim.
    İsterim evet. Eve döndüm gene sokaktan. Öğle uykusundan güzel ne varsa yapmış
    gibi. Güzellik uykusu derdi annem. Doğru. Çocuklar çok daha güzel yemek
    pişiriyordu belki ama benim ödevim çoktu. Kafamın içinde bir kız çocuğu vardı.
    Benim oğlum olacak dedim ve küçük askeri okudum. Oysa ki sorunsuz yaşayan
    biriydim eve tabanca oyuncak almadan evvel. Normalde kızlar bebeklerle oynar tabii
    ama bazen. Babam bir bebek arabası almıştı Ankara’dan, onu anımsadım sanırım.
    Belki de maria maddelana bir sorun yaşamıştı dünyada da ondan. Tüfekli asker
    gördüğümü asla unutamadım o yüzden de öyle mi? Olsun ama lanetlenmemiştim.
    Biri bize lanet okumayı da henüz öğretmemişti. Bütün bunlar bereketlendi yağmur
    yağdıkça. Hayallerimde müziğe önem vermek vardı ama mum duruşuna daha
    yatkındım, sokakta hoplayıp zıplamaya. Beni arkadaşlarım kurtulma isteğine itti çoğu
    kez ama ağlamadım onlar yüzünden, bir deli arkadaşım olduğunu iddia edene kadar.
    Okuma bayramında küçük kız şarkısını okumuştum, ondan mı? Bilinçaltıma yüklendi
    insanlar öyle mi? Internette şiir okurken görünen cinsten hem de! Onda bunda
    şundadır dedin mi, bittin sen. Sen ünlü değilsin Gonca, sen sadece cehenneme şiir
    okuyorsun ihanetin sırrına vakıf türden. Üç günde anladım bunları ama sınırlarımı
    çizmedi. Hayalimde bir kavga gördüm, abim beni hiç dövmedi. Bir gün oyun
    oynarken çok sıkıcı bir şey olduğu gibi de değildi hayat ama öyle sanıldı. Biz çünkü
    değişik sınıflardaydık ve bu durum yadırganmadı. Tekvando belki de benim olayım
    ama henüz sıra gelmedi denilen bir şey değildi bu. Bizim mahallede tekvando yoktu.
    Saçma şeylere inanma dedi babam. Dedem de bize “Allah’tan kork” dedi. Sesi o kadar
    yüksekti ki, korktum bir an ama sevinmiştim. Silgimi evde unuttum, kalemimi evde
    unuttum, ödevimi evde unutmadım hiç. Adam formasını giydiğinde ben kayıp
    cennetin içinde trabzon’u okumamıştım daha. Sonra üniversitede gördüm. Şeytanın
    sorunlarını sıraladıktan hemen sonra. Herkes adem diyor, demek konu bu o açıdan
    öyle diye düşündüm.Tartışmaya gerek yoktu ve elimdekini küçümsemedim. Elmayı
    yedim bitirdim. Eve dönerken özgür bir ruh vardı üstümde. Kalitesiz bir elbise aldık,
    ayakkabılar fena değildi. Gerçekten de Allah beni duyuyor dedim içimden. Dışımdan
    korkuyordum, içimden mutluydum. Kalem kırtasiyede vardı ama içeri girince hep
    renkli kap kağıtlarına gözüm gidiyordu. Anneme hediye olarak pamuk içinde fasulye
    yaptım. Eve büyük bir çiçek geldi. Asırlarca bizim evde durabilirdi çiçek çünkü
    dedemin çiçeği hiç ölmedi... Çikolata aldığımda bakkal bir türkü okudu “hey menekşe
    gözlü” dedi. Bilmiyordum edebiyatta okuyacağımı. Notlarım kötüye gitmese
    anlayamazdım yani, o kadar sıkılmıştım okulda. Şu dünyada mutluluk istemek de o
    kadar zor muydu yani? Babaannem dedi ki, gel benimle namaz kıl. Anneannem de
    dedi aynı şeyi. Çok güzel bir gündü o, içinden ne dua okuyor diye merak etmeyi akıl
    ettim adeta. İlkokulun sokağı denize paraleldi. Orada kaza geçirmem imkansızdı,
    geçirmedim hiç diye düşündüm. Çok mutluydum ama patenlerim yoktu. Patene geçiş
    yapmak gibiydi bazı konular, çok tuhaftı. Sevimli canavardan bahseden bir yapısı
    vardı okulun. Ne de olsa tüm büyükler öğretmendi. Okul gezisine çıkmışız meğer
    haberim yok yani. Yıllar sonra bir arkadaşım anlattı. La en sevdiğim notaydı. Bunun
    derinlerine inmeyi pek de düşünmemiştim. Mendilimi yıkayıp cebime koydum. Nezle
    olunca kağıt mendil alırdım. Sabırsız bir yapım vardı müzik söz konusu olduğunda...
    şarkıdan önce değil yemekten önce okumuştuk duayı. İnsanlar yağmurdan kaçarken
    diye boyadığım resim çok parlak değildi ama yüzyıllardır süren bir gelenekti mantı
    açmak. Sevdiğim şeylerden biri oldu ve taşındık. Odamda bir kütüphane vardı artık.
    Kütüphanenin en üst rafında ne duruyordu, boştu galiba, anımsamıyorum ama teyp
    ile uyurdum çoğu zaman. Kulağımı teybin üstüne koyardım ve uyurdum. Enerji FM
    vardı hem artık. Benim bir dış sesim yoktu. Dış ses olarak seçilmiş bir ihtiyaçlar
    çemberim de yoktu. Mantıken dışımda bağıran o sesi bir daha duymama gerek yok
    sanıldı ama duymama hiç gerek yoktu. Artık vapura tek başıma binip anneannemlere
    gidebiliyordum. Çaydanlık resmi yapınca ünlü olacaktım, adalet bu muydu, bu
    muydu şampanya? Dedem ülkeye gelen ilk içkilerden birini içmiş... çok az içerdi ve
    sağlığına düşkündü. Anneannem hiç içmezdi ve yemekleri çok güzeldi. Ben evde çay
    saatlerinde pasta yemeye başlamıştım. Kırmızı bir renk olarak anneannemin en
    sevdiği renkti. Bana kırmızı giymemi söylerdi hep. Ödevimi bitirdiğimde mutluydum.
    Artık ingilizce kompozisyon yazdığımızı dersler vardı. Daha küçük yaştayken çok
    mutlu olduğum bir günü anımsıyorum. Televizyonu kapattık. Eve dönerken babam
    beni sırtına aldı ve yolda uyudum. O kadar muhteşem değildi ama keyifli sayılırdı.
    Bayram günüydü ve mahallede kesilen kurbanları izlememek için kafamızı
    çevirmiştik. Bu anılarımın her biri bir başka anıya denk geldi adeta ve bu çok da
    normaldi. O anlamda bir sıkıntı yaşadığımı anımsamıyorum ama evdeki içki şişesini
    süs olarak tutuyorduk, hiç açmadık. Televizyonda maç izlediğimde çok eğlendim,
    yenmenin gururu gibisi yoktu. Tarafsız bir gözle bakıldığında gazetedeki cinayet
    haberlerinden daha sinirimi bozan bir şey yoktu. Ülkenin bizim ilkokulun
    sokağındaki hapishaneden farklı olduğunu düşünürdüm. Sen hapizhaneye kulak
    tuttun diyelim ki? Tutmaman gerekir çünkü herkes kendisi duyuyor hayatın anlamını
    denildiğinde üniversitenin kapısındaki olaylı günü unutmadım asla. Bunları önceden
    yazmadım defterime. Kolay hazmedilir bir şey değildi kantini olmayan bir okulda
    okumak ama sorun yoktu artık. Hapishanedekileri düşündüğüm anda onlarla aynı
    kefeye konamazdım öyle değil mi? Hapse girmemesi gereken biri için kulağımda
    bağıran bir deli vardı, buluşamayacaksınız diye. Ne kadar duygusal biriydi o, Tanrım,
    görüşme günü olmayanları düşünüyordu belki de. Benim aklım sevgilimde değildi
    yaratılışı okurken. Hayatı biraz akışına bıraktım okulda toplumun karanlık yüzünü
    dinlerken. Üniversiteyi kazandım ve bunları da yazdım bir gün sınavda. Çobanı soran
    bir hoca vardı, sınava ne yazmıştım? Hz. İsa çoban olsa ne derdin? Koyunlar da
    varmış... Ne derdim? Anımsamıyordum. Sanırım size ne söylemem uygun olur,
    bilmiyorum, koyun için gelmedim buraya ve sizin şanınızı çok duydum mu derdim?
    Ne derdim? Ne yazmıştım kağıdıma? Anımsamıyordum. Otobüsle eve döndüm yine,
    biraz yürüdüm. Kahramanlık türküleri okuduğum lise yıllarımı sonradan
    anımsamam güç oldu ama yaşadıkça çıkıyor ortaya. İlkokulda yağ satarım bal satarım
    ustam öldü ben satarım, dedikten hemen sonra ortaya çıkan bir anlayışlılık vardı. Bu
    anlayışlılık beni çok sakin bir insan yapıyordu. Etek aldığım yerdeki ünlü mankenin
    mutluluğunu biliyor musunuz hiç? Takım elbise olarak da bir meslek şart yani,
    huzurlu ve kusursuz. Sivil polis ile simit yemek aynı şeydi benim için. Onlar da bir
    simit yer sanırım, derdim. Kocana sakla o laflarını, terliğini giy aptal kız falan diyen
    kimse yoktu ama korkmuş bir grup insan vardı yurt dışına açılmak isteyen. Çoban
    olarak bana ne demek isterdiniz? Çoban olarak ne demiştim? Anımsamıyordum.
    Mikseri kullanmak için mutfağa gittim. Olay ayran yapmaktı ve köydeki en kutsal gün
    diye bir şey asla olmadı, inan bana. Herkes çalışıyordu. Çay bahçelerinde saatlerce
    çalışırlardı. Tekrar çocukluğumu anımsadım bir şiirle, neden şimdi bana bunları
    soruyor ki anlayamadım diye düşündüm, ben çocukluğumla ilgili okul tezimi yazdım
    bile. Defterimin arasındaki gülü buldum bir gün. Lalelide kantini bile olmayan bir
    okulun dışında küçücük bir kırtasiyede kitabı mukaddes vardı, bir tane. Onu ben
    satın aldım. Yeni Ahit vardı. Onu da satın aldım. Küçücük yer diye düşünmedim,
    fotokopici diye de düşünmedim ama almıştım sessizce. Amerika’da bir kasabaya
    gitmeye karar verdiğimde çok da mutlu değildim. Bütün hayat hikayesi önceden
    yazılmış biri gibiydim. Her şey için geç kaldığımı söyleyen bir ses vardı artık.
    Ağlamak an meselesiydi ve etraf karanlık. Mikseri de bir ucuzcudan aldık ama o
    kadar anlamlı değildi artık. Ayranın döküldüğü günü anımsamam gerekti çoğulcu bir
    tutarlılıkla. Ayran döküldü evet ama yoğurt? Pastayı tekrar aynı yerden aldım ve eve
    geldim. Çok lezzetliydi ama anlamını yitirmişti. Okul forması olarak eşofman
    giydiğimde bana kızdıklarını anımsıyorum, bütün okul aynı formayı giymesine
    rağmen bana bu oluyordu. Nedense bana öyle gelmişti... Bir dilimini yarına
    saklayalım diye düşündüm. Kiminle düşünüyordum bunları bu yalnızlıkla hem de.
    Hayallerimi süsleyen bir mum vardı yıl boyunca. Bir fotoğrafımı gördüm, mum
    üflüyordum yıllar sonra. Tabiata düşkünlüğümü anımsadım ve çimlerde koşmayı...
    Bayırdan aşağı koşarak indik ve çok güldük bir anlamda. Çimler sakızlı muhallebi için
    duyduğum sabrı pekiştirdi. İnekler vardı ve orada uyuduk biraz. İneklerin en
    sevdiğim yanı zararsız olmaları ama abartmamak lazım tabii. Uzun bitkilerin
    arasında kaybolduk gittik, boyum kadardı bitkiler ve arasında çocukluğum geride
    kaldı. Çocukluğumu bir kağıt üzerinde görmeyi hak etmiştim ben, dayımın kedisini
    yazmıştım ne de olsa. Dedem ise gazete küpürlerinden kuranı kerim almıştı. Kırlara
    pikniğe gitmiştik çok güzeldi, top vardı. Biraz oynadık ve sonra bir gün okulun
    bahçesinde top kafama düştü. Gerçekten de bizim okulda spor kulübü de vardı ve de
    onlar bizimkileri çalıştırırdı. İlkokulda da olsa keşke öyle şeyler derken aklıma ne
    geldi, okulun önünde çektirdiğimiz fotoğraf, sınıf fotoğrafı. Bir gün kalp çizmediğimi
    anımsadım ve o şekilde konsere gittim. Burada gülünecek! Hem de çok komik
    buldum arkadaşım defterime bir yazı yazdı, bayıldım, çok güzeldi. Bana çok huzur
    vermişti. Kısacası güllerin içinden okuyacağız diyerek seçildim ama üç kişi
    televizyona çıktığımızda ortam çok sıcaktı. Televizyonla ilgili tek anım bu değil, sette
    bazı reklam çekimleri falan oldu sonra. Ne alaka dedim, gençliğime bakıp! Sen hiç
    reklam izlemezsin ki. Gerçekten de sonra izledim... bu bir önem kazandı. Geçen gün
    gene reklamları izledim youtube’tan ve çok beğendim. Biraz yazdım. Demek yazarım
    istersem dediğimi hiç anımsamıyordum. Toplam on şiirle kırk yıl bir yastıkta
    kocadım. Kuponlarla çatal kaşık takımı da alıyorduk, onu köşedeki dükkan sandım.
    Yağmurda o kadar ıslandım ki çünkü okuldan eve dönerken, bir resim yapmam kötü
    de olmamış demek ki. Külah alıp eve gelirdik biz, karpuz alırdık eve gelirken bazen,
    bazen de diyet bisküvi ile yıllar geçerdi ve anımsamazdık meyve ve sebze yemeyi.
    Bunları dedem mi anlatıyor, ben mi anımsadım, hayallerim mi geniş nedir, neyse
    artık bir anda havuzlu oteli anımsadım. Paletle havuza girilir mi ya! Girerdik işte...
    hızlı diye. Kendimi korumaya almaya karar vermek için biraz şiir okudum ve günler
    geçti gitti. Bir kedi vardı evde, beyaz, pamuk gibiydi ve uykusundan uyandığında
    gelip beni tırmalar giderdi. Çay bahçesine gittik bir gün, köydeki değil de, evin
    önündeki çay bahçesine ve de eve geç kalmamak dışında tek kelime düşünmedim
    orada. Oysa ki kırlarda koşuyordum, fena değildi düşünce akışım. Doğa biraz daha
    insana gözlem yeteneği veriyor. Trafik akışından yana sıkıntım yoktu, yollar açıktı
    ama ikinci otobüse üşenip bazen yürürdüm. Tıklamak nedir denilince kapı sandık
    sanırım. Anladım ama şekerlikte tuz vardı. Sırdaş edinmek için bir kedim olsaydı ne
    yapardım? O yastığımın kenarında uyurdu, ben de ona kitap okurdum. Kitaplıktan
    aldığım bir kitabı anımsadım birden, yalan olmasın ama kütüphanenin raflarından
    aldığım gençlik ve ergenlik kitabı çok da düşündürmedi beni, hemen bitirdim.
    İletişim olarak güldüğümüz kadar eğlendik mi bilmiyorum ama bazı yazılar bize
    komik gelirdi. Mesleklerimiz ansiklopedisinden öğrendiklerim ise beni eğlendirmişti
    biraz. Ben fıstık yemeyi çok severdim. İki kuş vardı evde, biri kaçmış bizim balkona
    konmuştu, diğerini biz abimle aldık. Kılıbık ve Bıcırıktı isimler ve de çok şeker bir
    şekilde yaşarken biri öldü. Kaçıp balkona konan sağ kaldı ama diğeri yoktu artık
    aramızda. Bizim kedi de balkondan düşmüştü ve bir şey olmamıştı. 5 kat aşağı düştü
    ama iyiydi. O kısırlaştıktan sonra oldu. Biz de onu veterinere götürürken küçük bir
    kaza atlatmıştık. Ama iyiydik. Spor salonunda sürekli anılar dokuz çalıyordu. Ben
    orada hayatın anlamını keşfettiğimi anımsıyorum. Kilo vermek için çok sıkı bir rejime
    girmiştim. Bir mandalina üç dilim ekmek tarzında yaşadım bir süre. Sabır daha
    kutsal bir konu gibi gelmişti bana ama Martı korku filmini izleyip de Martı kitabını
    okumanın nesi tesadüfen güzel olabilir ki? Aslında gün doğumunu izlemeyi çok
    severim. On yıl kadar önce balkonda otururken sabahladım ve böceğin biri bütün
    gece beni rahatsız etmeksizin tavandan aşağı düşüp geri kondu. Bu bir balon değildi.
    Ben de açlıktan ölmediğimi anlamış oldum ama sabah uykusu olmadan okuma
    yapmak kolay olmuyor. Sağlık durumum ise çok da olumlu sayılır. Ben gene de
    izlediğim iğrenç şeyler üzerine biraz yazıp hafızamı koruyorum. Taksitle bir şey aldım
    mı ben hiç? Gereksiz bir durum, benim için önemi yok, belki sonra diyebileceğim bir
    konu da yok. Takılarımın tamamını attım. Kutuda dönüşüme gitti. O şekilde bir yerde
    çalıştım bir ara ve takı sattık, bu bana çok mantıklı geldi, kendim takı yapabilirdim.
    Örgü olarak siyah yün aldığım zaman kış gelmiştir. Örgü örmeye doğru attığım
    adımlar beni salona yaklaştırdı. Ben keyif diye buna derim. Hayallerimize ortak olan
    bir radyo yerine bir internetimiz de var artık. Korku tüneiinde hiç korkmamıştım o
    nedenle ama roller coaster çılgınlar gibi gülmeme sebebiyet verdi bir kez daha. Sen
    bu konuyu bilmezsin şimdi diye anılar biriktirip eve gelenlere anlatırdım ve
    bunlardan biri de şuydu -kışın çorap olarak kar ayakkabısı giymiştim ve evde çok
    güzel ses oluyordu, kar sesi. Gereksiz de sayılmaz, her gün biraz yürümek lazım.
    Fayton güzel görünüyor ama sakin sakin izlerken tabii, faytın nasıl yapılır izleyin. Çok
    güzel şeyler var. Beni sorarsanız iyiyim. Gürültü yok artık. Gürültüden müziğe
    kitabını okudum. Sahi neydi o kitap öyle derken, konu ne? Yastık savaşı. Çocukların
    en sevdiğim yanı yani. Kurabiyelerin üzerine çikolata sosu dökmeyelim şimdi. Bal
    yersin sorun yok ama ekmeğin yarısını ziyan ettin, diyen de yok çok şükür. Terziye
    gitmedim hiç ama kuru temizlemede bir şeyler var. Internette yüzlerce makale var,
    belki benimkini okursunuz. Okuyunuz. Ehliyeti aldım ve işe gittim... Güzeldi yani
    yollarda müzik dinlemek falan... biraz da dinlenmek. Sahilde balonlar o kadar güzel
    ki derken yani bir balon festivaline de katılmıştım galibe. Saat onu üç geçe bir
    randevum var ve çok da yorgunum. Bu konuyu siz halledin –ohh, işe alındım bile.
    Online yani. Şaka tabii. Çok güldünüz mü? Bana komik geldi birden. Yazın yenen
    meyveler gene var ama sebzeler biraz daha her mevsime uygun, memnunuz. Neyse
    sizi de çok tuttum. Kendinize iyi bakın. Öpüldünüz. Ali Baba’nın bir çiftliği var,
    bıldırcın yumurtası sesi açar, onun da bıldırcınları vardı. Güzeldi. Babaannem olsa
    yemezdi. Şapkamı takıp kısa bir yürüyüş yaptım. Daha sonra kaybettiğim bir kitabı
    arkadaşımdan geri aldım, onda kalmış. Yalnızlık kokan salona geçtim, annemler bir
    düğüne davetlilerdi. Yürüyüş sırasında yanımdaki sandviçten bir ısırık aldım ve
    tekrar çantama koydum. Kuşlara yem verdim, martılar o meşhur kahkahasını attı.
    Tartıda biraz daha hafif geleceğimi düşündüm. Yardımlaşmak için yoldan geçen
    birine, merhaba dedim, acaba benim bir fotoğrafımı çeker miydi? Fotoğrafımı çekti
    ve hemen sordu “kaç yaşındasın, nereye böyle, nelerden hoşlanırsın, okul neresi,
    ailen nasıllar demek isterdim ama dedi bu şarkıyı dinledim bana yetti”. Ben daha çok
    senin fotoğrafının nasıl çıktığıyla ilgiliyim. Filmi izlerken bunları düşündüm ve
    kapattım filmi. Filmin ilk sahnesi ile son sahnesi arasında bir insan hayatı kadar fark
    vardı. Rüyamda bir bebek gördüm ve onu dünyanın en iyi sanatçısı olduğuna ikna
    ettim. Ben yazarım sen oynarsın dedim. Etrafımızda tuhaf insanlar vardı. Yazlık
    sinemanın önünde korkunç bir canavar duruyordu. O kadar uğraşmışken ona da bir
    selam yolla dedim içimden. Duvarda oynayan filmi izledik, yazlık binanın duvarında
    oynuyordu. Ahtapotları yere çarpıp yıkayan birini gördüm sahilde. Filmin içindeki
    balık herkesi yedi ve ondan kurtulmaları zor oldu. Mavi bir görüntü kaldı aklımda ve
    resim yapmak için çok canavar gibi olmadığımı sandım. Evdeki boyaları her yana
    saçıp biraz resim yaptım ve özgürlüğü tattım. Mahallede hep birlikte yakar top
    oynadılar ama ben denizdeki yakarcalarla baş ettim bir süre. Teraziye göre gereksiz
    bir kilom vardı. Filmde gördüğüm adam herkesi ikna etti ki ben bir şarkıcıydım.
    Çocuğun başına bunlar gelemezdi, olsa olsa ben şarkı söylerdim ama bu hiç olmadı
    aslında başka bir işte çalıştım. Mutluydum. Edebiyat okurken toplumun ahlak
    anlayışını çok konuşurdu hoca, anlatırdı. Toplumun ahlak anlayışını düşünerek
    sokakta yürümeye başladım ve cehennem konulu şiiri tamamen unutmuştum, diğer
    kitapları ve kitapçıya gitmeyi düşünüyordum. Evin karşısındaki ağaçta bir dondurma
    külahı vardı, oyuncak, biri düşürmüş, kocaman bir dondurma külahı yani. Biri
    oyuncağını düşürmüş dedim içimden ve diğer ağaca baktım, ağacın üstünde bir
    inşaat fönü var ve kargaların oyuncağı ne de olsa diye düşünmüştüm, onunla
    oynuyorlardı. Bana da bir oyuncak nasip olmuştu. Tatlı şeyler beni hep mutlu
    etmiştir. Evin içinde bir oyuncağım yoktu, sokakta gördüklerim vardı. Hayallerimi
    süsleyen çiçek artık güzel kokanlardı. Aslanağzı pek güzel kokmaz ama güzel görünür
    çünkü... Eve gelen üzüm kasalarını suyun altına koydum. Üzüm suyu kadar sevdiğim
    bir şey daha yok, bana hayatın devamlılığını anlatır üzümler, düşünmeden edemem.
    Elmalar ağacın üstünde yılbaşı süsü gibi duruyordu. Yılbaşı süslerini severim ve
    kapıya gelen çalgıcıyı asla unutmadım. Ben küçükken kapıya bir ayı geldi, bu ayı biraz
    dans etti ve gitti. Hepimiz biraz üzgündük, kimsede para yoktu. O ayıyı bir daha
    görmedim ama sirkte gördüğüm hayvanlar çok yetenekliydiler. Ben hayvanların
    kendi doğasını yaşamasından yanayım. Bazı vahşi hayvanlar için büyük bir hayvanat
    bahçesi açılmasına sevindim ama bir kedinin veya köpeğin sirkte mutluluk bulacağını
    hiç düşünmemiştim. Hayalimde artık hayvanlar vardı. Bir ayı, bir kurbağa, bir yunus,
    bir balina, bir de kaplumbağa... Kaplumbağa gördüm ama diğerlerini uzaktan
    gördüm çoğu kez. Kaplan ve aslan da vardı. Onları sevdiğimi söyledim, yanımdaki
    televizyonda onları sevmeyen hayvanlar oynuyordu belgeselde. Kaplanın yakaladığı
    bir avı izlemeyi hiç sevmiyorum. Keşke beslenmelerinin daha insanlığa yakın bir yolu
    olsa veya televizyonda bu saçmalığı göstermeseler ama dünyanın bir yüzü de bu,
    izlemek lazım değilse de habersiz kalmamalı. Kollarını açmış beni bekleyen bir
    maymun muzu soyup kitabın içine koydu. Kitabın muz kabuğu olması onun da
    hoşuna gitmiş olmalı. Maymunun kollarında taşıdığı bebek onun tüm insanlığı
    sevdiğini ispatlıyordu. Zavallı kısa kollu giymiş bir maymun daha vardı ve o da
    kollarını açıp gökyüzüne baktı. Gökyüzünde süzülen uçağın içinde umut taşıyan bir iz
    bulutların arasında belirdi ve gökyüzüne adımı yazdı. Bunu sadece ben gördüm ama
    herkes kendi dünyasında bir takım televizyon içerikleri görebilirdi kanımca... O konu
    asla yeterince güzel olmadı dedi biri. Bir diğeri cehennem diye bağırdı ve bir film
    daha bitti. Sürekli film izliyor olmamı anlayamadım. Mutfaktan bir kutu şeker alıp
    odama geldiğimde odamın içindeki balonlardan kalp şeklinde olanı beni inanılmaz
    bir gülümsemeyle baş başa bıraktı. Balon benim mi yoksa senin mi yani dedim
    aklımdan çıkmayan büyük kutsal güce. Sen güceneceğim son kişisin ama
    dayanamıyorum artık insanlığın çıkardığı seslere. Fotoğrafım güzel çıkmıştı ve de
    kantinin ilk tostunu almış siftah yapan satıcıya selam vermiş biri gibi çay içmek
    istedim. Çay sıcaktı. Aklımdan mutluluk geçti. Evde çok sıkıcı bir iş için seçilmiş
    gibiydim. Terlik çıkarmak. Baban geldi terliklerini ver kızım. Bu merasim yıllarca
    sürdü. İş çantasını da beğenirdim... düzenliydi ve yapamayacağı bir şey yoktu. Sonra
    hemen odama kaçıyordum belki ama sofraya oturmadığım hiç olmamıştı doğrusu.
    Sıcak su sorunu olmayan bir ülke olmamızla sıcak su sorunu olmayan bir eve
    taşınmamız aynı döneme denk geldi. Bir hamama gidişleri vardı ailenin erkeklerinin,
    onu hiç unutmuyorum. Herkes evde yemek yaptı onlar hamama gittiler. Termal
    havuz o kadar sıcaktır ki dayanabildiğinize inanamazsınız. Yüzünüze bir nur gelir. Bu
    dünyada da böyle. Spor salonunda da sauna var. Sauna geleneği bize harika bir evde
    yaşadığımızı anımsatır hep. Bir şey güzelse dinlendiricidir, faydalıysa yaşanır. Sabun
    aldığımda mutluluğum tartışılır mı bilemem ben. Sabun önemlidir. Küvetin içinde bir
    kız gördüğünüzde filmin içinde ne düşünürsünüz? Köpük banyosu yapan çocukları
    mı? Köpüklü su havuzu çok şekerdi. Ben balondan köpük yapmıştım küçükken.
    Şimdi artık dünya kadar büyük balonlar yapan çocuklar var. Internette izledim.
    Amerika’da evin önünde küçük bir havuz vardı. Orada zıplayan çocukları görmeniz
    daha kolay belki. Zıp zıp zıplarlar. Akıllıca konuşanları ayrıca tebrik ederken hiç
    zorlanmazsın yani. Samimi olarak seni kendi kutsal dünyanda şükretmeye
    yönlendirirler. Gerçekten her yemekten önce bir dua okunan yer orasıydı. Bizim
    ilkokuldaki gibi yani, yemek duası. Bu konuda şimdi ne denir bilmiyorum, çok fazla
    öğrenci yurt dışına okumaya gidiyor ve okulun bir kısmını orada tamamlıyor ama ben
    anılarımı bu nedenle yazmıyorum, bir küçük ders çıkarsam bana yeter. Öyle ama bir
    reklamcı olarak veya olsaydım, sürekli kendi anılarımı yazacak değildim. Kırmızı bir
    renk için neler vermezdim. Bilgisayarda logo çizmeyi falan öğrendim. Pek çok
    kabiliyetli insan gibi ben de photoshop’ta derdimi anlatabiliyordum. Zor değil ve
    önemli değil ama ne diyor o sanat yönetmenleri anlamış oldum. Bu hızla bir yere iş
    yetiştirmekten biraz daha anlamlı olmuş oldu. Yazma konusuna gelince karakterimin
    en sevdiğim yanı olabilir mi? Ben ılımlı, sevgi dolu, koşullara göre çözüm üretebilen
    ve hayatı sevgiyle karşılayan biri olmayı seviyorum. Bu kağıt üzerinde kolay değil.
    Hayat zor aslında ve de insanlar hızla hayatın güzelliklerini yaşamak istiyorlar.
    Yaşasınlar o zaman ama benim için doğru olan bir gerçek var ki o da ben kendimi asla
    çaresiz hissetmedim. Karpuzun yarısı pembe olsun, resmi gerçeğe yaklaştır derken
    birden beni bir küvette photoshop satan biri gibi görmek bizi ne kadar başarılı yapar
    bunu bilmiyordum. Evdeki misafirler ise büyük bir sofranın tadını çıkarıyorlardı.
    Aynada kendimi gördüm, biri bana Monalisa dedi! Çok komik ya, gerçekten. Oysa ki
    iyiyim yani, hayat aynanın karşısında beni yansıttığında, gülümseyip
    gülümsemeyeceğime değil, banyodan ne zaman çıkacağıma daha yakın bir iyilik bu.
    Kapı tıkladı ve biri çık dedi. Bir arkadaşım seccade yapmayı öğreniyordu ve onun
    arkadaşım olmadığını anladım, televizyonda göründü bir kez sadece. Ayna kamera
    değildir. Ayna insanın kendisini bir sağlama yapıp onaylaması için bir vesiledir. O
    aynı duayı aynanın karşısında okuyorduk biz artık. Sıkıntılı bir havaydı. Deli gibi
    yağmur yağdı. Şemsiye aldım ve eve döndüm. Dışarıda neden döner yemedim
    bilmiyorum ama eve döndüğümde temizlik kolu başkanı gibiydim artık. Sempati ve
    empati üzerine bir yazı yazıp internette yayınlamaya karar verdim. Çocukları yıkamak
    anlamında hayal kurmaya gerek var mı bilmiyorum ama eminim sevgiyle yol aldıkları
    bir kırmızı tonu vardır leğende. Leğende ayaklarını yıkayan biri vardı manikürcüde.
    Film icabı yani. Leğeni kenara aldı, temizlik için değil de empati için markete girdim
    ve bir manikür seti gördüm, aldım. Kendi işimi kendim yapıyorum. Manikür, boya,
    kesim ve pedikür dahil olmak üzere dedemlerin evi böyleydi yani rahat. Bir rahatlığı
    vardı ama neydi bilmiyorum. Belki karpuz yerken düşündüğüm bir başka masaldı
    yaşamak. Belki bir başkasının filminde kaybolmaktı ağlamak. Anneannem beni
    camiye götürdü. Biri gülüyordu sanki. Ondan arınmıştım. Yağmur dinmişti artık.
    Mağazadan aldığım elbise gerçekten de üstüme tam oldu ama evde tekrar giydiğimde
    yakıştığını da düşünmüştüm. Elbise giyilecek neresi var ki dedim, hiç. Canım dışarı
    çıkmak da istemiyordu fazla ama evde yorgunluktan ölecek gibiydim. Birden çıkıp
    tost almaya gidip bir mont daha aldım. Mont güzeldi ama kolları bana kısa geldi
    biraz, tam bileğime hizalı ve yakında kısalır giyemem artık. Montun tersinde
    etiketinde yazan yazı biraz dikkatimi çekti, altın sarı yazıyordu parlak gri tonlarda.
    Yünler duruyor ve ne yapmalı da güzel bir kazak çıkarmalı. Çabuk git giyin ve ekmek
    al gel diyen biri vardı evde, komşunun kızının kızı... gidip ekmek aldım, dün
    gördüğüm o montu da aldım. Üstünde karpuz, elma, muz olan bir t-shirt vardı.
    Dolapta aynı zamanda sarı, turuncu ve yeşil t-shirtler vardı. Dışarı giymek için adını
    verdiğim şık şeyler ve de günlük kullanım için sade şeyler vardı. Dolabı organize
    ettim ve dört beş bavul kadar giymediğim eşyayı çıkardım gene. Sonra kilo vermeye
    karar verdim ama birine göre yazdı, birine göre kıştı. Kışlıkların arasına kazak
    katmak sorun değildi ve adı da evde vakit geçirmekti. Etek olarak uzun pileli bir şey
    aldığımda bir bütün lise günlüğüm filmlerde vardı. Okullarda forma ne renk olacak
    diye karar alındığında ben orada yoktum. Çantaların hepsi bir gözü olan on gözlü bir
    aparatın içindeydi. Çanta isimli bir kitap okuduğumda kendi ördüğüm çantayı satışa
    çıkarmıştım. İkinci el satan iyi markaları inceledim ve çok umutlu göründüler bana,
    satılmayacak kadar umutlu. Çiçekli şalvar gibi bir şeyle evin içinde gezinirken üstüme
    bir siyah t-shirt geçirdim ve kitap okudum. Hayal dünyamın içinde sarının hakimiyeti
    vardı. Yurt dışından aldığım bir şeyler vardı, onları günlük kullanıma açtım. Artık
    daha sık yürüyüşe çıkmaya karar verdim ve spor giysilerini kenara aldım. Yangından
    sonra aldığım miami do-nut görselli eşofman üstünü daha sık giymeye karar verdim.
    Alışveriş merkezinde çubuk kraker yiyen tek kişi bendim. Sakız fena fikir değildi ve
    yoruldum. Kırtasiyede bir kalem gördüm aldım, telefona yazmak için. Değişik geldi
    bana. Kalemin önemini anladığımda bir roman bitirmiştim. Müzik dünyasında
    kostümler olur diye duydum ve biraz çekindim. Kostümler arasında gece elbiseleri ve
    maskeler de vardı. Bu kadarını akıl eden biri olmaktan asla hoşlanmadım. Ben ne
    bulursam giyerim, elimle koymuş gibi olurum ama resim yaparken kollarını sıvadım
    ve bu kolları sıvamak da demekti. Çift anlamlı binlerce kelime arsından kendi nefsimi
    seçtim. Çizgi kahramanların çoraplarına bir göz attım ve kenara geçtim. Yemek
    yapma sırası bendeydi, bulaşıkları da yıkadım. İncir ile süt birlikte harika görünüyor
    ama tatlı olarak çok sıradan eve bir konser salonu çağıramazdım. Son olarak namaz
    elbisesi vardı hep dışarıda duran. Onun anlamını kimseye sormadım ama camiye şık
    gidilir diye duymuştum yani konu gündemden çıkmasın diye sanırım. Yazın mayo
    giymek anlamında biraz zorlandım. Mayonun değil benim dikiş izimden söz
    edildiğinde dikişe başaladım diye yakındı biri, ben de onayladım. Bir öldü, Allah
    rahmet eylesin, onu da onayladım. Ölü ile diri arasında bir şeydim. Bir iki film
    izledim. Aslında kime hesap verdiğimiz çok önemlidir. Allah’ım sesimizi cennete
    yükselt. Yoruldum. Kareli bir pantolon vardı, bilboard da aynı pantolonla renklenmiş.
    Olabilir de yani futbolcu çorabı giymenin anlamını hangi giysi verir şimdi? Tayt mı,
    etek mi, kot mu, elbise mi, eşofman mı? Şapka da enteresandı ve üşümeden yol
    aldım. Sıcak ve soğuk arasında sıcak olanı seçtim. Çocukken çorabım sobaya ayağımı
    değdirince delinmişti, o geldi aklıma. Kayağa gittiğimizde soba bana sadece sıcak
    şarabı anımsattı. İnsan gardropuyla gezer mi bilemiyorum ama gelinlikçilerin
    vitrinine hep bakarım, hepsi de güzel görünür bana. Neden ip atladık o zaman
    çocukken? Biz salak değildik ama vardı bir cehennemlik laf ortalıkta, ondan mı?
    Neden adam asmaca oynadık peki? Neden isim şehir oynarken sıkıntıdan ölecek gibi
    oluyorum artık? Neden idam mahkumları için bir müebbet kavramı ülkeye gelmesin?
    Neden herkes gelinli giymesin? Neden sırayla top oynamayalım? Neden susmuyor bu
    kumaşlar? Kasetleri kumaştan yapalım! Bir okul vardı karede, çocuklar mutlu, çocuk
    şarkıları söylüyorlar... yirmi küsür yıl geçmiş aradan. Montum bana olmuyor...
    Çocukken giydiğim bir elbiseyi buldum. Oyuncak bebeğime giydirdim. Sonra sanırım
    hepsini de attım... Çocukken tabancam da vardı, oyuncak. Bazı yap boz oyunları
    falan... Neyse bu aşırı duyarlı topluluk bunları anlamayacaktır. Hayatın en basit
    gerçekleri için hakaret etme sırası bir maymuna gelmişti. Oyuncak maymun
    gördüğüm gün üç maymun şarkısını, oyuncak ayı gördüğüm gün de ayı şarkısını
    dinliyordum. Markete gitmek buydu bizim için demek ki. İnanmayacak bir işaret
    bulduğuma çok sevinmiştim. Bir çay içmek için mola verdik ve orada da athena
    çalıyordu. Bu büyük tesadüf beni mutluluktan uçuracak değildi ama o an evi kiraya
    verdik ya, biri de televizyonda mutluluğunu anlattı. Zeus’a yalvaran adamı oku!
    Tanrıları bilen kitabı oku! Athena t-shirt'ü al ve giyin. Saçını yaptırırsın gene, şimdi
    tara ve sokağa çık. Oyuncak bebeğin yerine beni koymuş konuşup duruyor bir cadı.
    Cadı oyuncakları sevmiyorum ama filmlerde var mı? Film izle. Su iç. Ağla. Gül.
    Konuşan köpeği havuza at.
    İnsanın kaderinin bu şekilde belirmesinden asla hoşlanmadım. Sonsuza kadar da
    bunun olmaması için savaşacağım. Sticker yapıp yapıştır -falımda tavuk çıktı. Ben
    sosyalleşmek için sokağa çıktığımda gördüğüm ağaçla yanımdaki su perisi arasında
    seçim yapmayı sevmiyorum. Olur mu ama oyuncak alıyoruz biz ona şimdi? Bütün
    hayat hikayesini burada yazıp sonra beni duymayan bir prensten söz etmiyor mu?
    Ben katil olmadım henüz. Katil olmamak an meselesi. Simit alacak paramız var mı,
    dediğimde annem çok gülmüştü. Nesi komik bunun anlayamadım? Bence bu açıdan
    zeka özürlü sanılmak çok çirkin. Yanımda bir kitap vardı ve parkta okudum biraz.
    Sonra tek başıma yürüyerek eve döndüm. Beni yaşlılık günlerime hazırlayan bu bakış
    ne yazık ki sevimsiz olabiliyor. Çocuklar hakkında bir sürü kitap okudum ama birisi
    camın önünde küfür ediyor...
    Sonsuza kadar affetmeyeceğim konular da var. Bana yapıldığında affetmeyeceğim
    şeyleri açıklamak zorunda kalmam çok saçma. Anlayışsız olmak ve düşman olmak an
    meselesi. Neden kurabiyeler, ip atlayan kızlar, sevimli canavarlar veya süper
    kahramanlar yok da bir tek kitap okutan bir okulun bahçesindeki çocuklardan sevgi
    almaya çalışıyorum? Çok mu zor bunu anlamak? Bu kadar anlayışsız bir dünya ne
    yazık ki cani bir ruh taşıyor. Bana sorarsanız bilmedikleriniz benim bildiklerimi
    aşıyor.
    Bereket Tanrısına tarçınlı su ikram ettim. Belki o nedenle biraz benden söz etmek
    istemiştir şimdi. Tamam mı şimdi? Yedi nesil oldunuz mu?
    Ben kuaföre gitmeye hiç üşenmem normalde. Çok severim orada bir saat sonra
    bakımlı görünen saçları ve boyadan sonra bakım yaptırmayı. Kuaförün önünde boyalı
    saçlarla oturanları da severim. Dergileri sıkıntıyla karıştıranları da severim.
    Muhabbet olsun diye bir şeyler anlatanları da dinlerim. Yani bir model denemek için
    kuaföre güvenmek de iyidir. Pek çok kuaför deneyip aynısında karar kılmak da iyidir.
    Bir kuaförün peşinden koşturup semt semt dolaşmak da mümkün. Severim ben
    bunları. Önemli olan bir teşekkür etmektir. Aynada saçın arkasına bakıp fazla
    önemsememek. Evde tekrardan kendinle barışmak. Kuaförün içindeki konforu bir
    yılbaşına taşımak da hoş. Kuaförler iyidir. Bir kızla tanışmıştım tatil yerinde, bayan
    ama kuaförmüş Almanya’da.
    Neyse, bir gün ben de saç modelim değişirken yüz ifadem değişti diye
    gülümsemekten vaz geçmeyeceğim. Bir gün mutlaka çocukken olduğu gibi saçlarımı
    uzatıp yine örgü bir topuz yaptırırım belki. Belki kısacık kestirip kendimi yaşlılığa
    hazırlarım. Belki düğün topuzu değil de gelin topuzu yaptırırım. Kim bilir belki
    dergilerdeki gibi görünür saçım ve manken olurum. Belki de kuaförün boş olduğu
    saati yakalarken olur bir kitap okuyacak vakit. Belki daha sağlıklı bir şampuanı
    alırken hayatın en güzel gösterişsiz sevimli yanını düşünürüm. Belki de bunlar olmaz
    falan derken binlerce “belki” baş başa kalırım. BELL KEY!
    Bu bir yılbaşı şarkısı mı yani şimdi? Ben hayatıma davet etmediğim insanlarla hayal
    kurmayı sevmiyorum. Ses kütlenize laf yetiştirmekten değil ama beni içine itmeye
    çalıştığınız dünya ne yazık sünger gibi. Metroda işe gidiyorum ve sabahın körü,
    insanlar bakımlı ve sesleri müzik dolayısıyla sanırım biraz yüksek çıkıyor. Internet’te
    görünse ne güzel olur, en sevdiğim fotoğraflar. Saçın kalitesi çok önemli ve bitkisel
    boyalar. Kına yapıyoruz ama gerek yokmuş meğerse. Bir arkadaşlarının düğünü
    varmış, bana da yaktılar. Oluyor böyle şeyler. Lütfen kısa keselim, dedim. Ha ha ha!
    Hemen iş yerinin orada bir kuaföre gidivermekle ilgili sanırım bazı güzel kurallar.
    Okula fönlü gittim mi bilmiyorum ama bizim hoca toplasan beş kez ateistlere de
    yönelik yazmış bu yazarlar diye edebiyatı biraz anlattı. Onun dışında Hz. Adem ve Hz.
    Havva açısından anlattığı bir şiir sen okusan şeytandan başka bir şey anlamaz mısın?
    O sizin ses kütlesi. Bilhassa Athena konserlerini seviyor. Bizim evde de bağırıyor.
    Ayrıca da insanlık öldü mü canım... canım istemiyor! Internet’i ezbere biliyor ve de
    otistik olmadığına dair falına bakmamı istiyor. Neden? Her dediğiniz çıktı mı? A,
    doğru ya... kuaförde fal baktırıyor. Peki ama her kitapta mı var ses kütlesi? Her
    filmde mi var? Her filmde mi var Hz. İsa?
    Taşınmaz yük... evet. Evde namaz kılarken punk konseri mi sanıyor!
    Önemli olan okula gitmekti artık. Okulda dersi dinlememe mani olan şeyleri ortadan
    kaldırmam gerekiyordu. İyi insanlarla arkadaş olmam, dersi dinlerken gösterdiği
    özeni kendine saklayabilen, sakin bir günü “hoşça kal” diye bitirebilen, benim iyi
    yanlarımı bir başkasının anlamayacağı bir dile tercüme etmeyen, yemekten sonra
    afiyet ol diyebilen, normal insanlar ve elimizde ders kağıtları dolanıp duruyorduk.
    Din dersinde islamın ve imanın şartlarını öğrendikten sonra içimden “ben
    inanıyorum, hepsini yerine getirmek istiyorum” demiştim. Okulun bahçesinde spor
    yapanlar beni spor yapmak konusunda düşündürürdü. Bugün bir spor sosyolojisi
    kitabı okumak için, önce sinemayı hayatımda doğru yere koymam gerekiyor. Resmen
    dersini bitir ve sonra film izle denilen insanlar gibiyim gene. Hayat ne kadar da
    anlamlı.
    Ses kütlesinin üstünü örtüp benim hatalarımı bulmaya çalışan insanlar artık çekilir
    gibi değildi. Okuldan çıkışta üstümü değişip biraz yürüyüş yapmıştım kendi başıma.
    Okulda pek arkadaşım yoktu, bir akrabamız vardı, onu çok severim. O kadar.
    Amcamın kızıyla biraz okulda dolaştık. Öğle yemeği olarak evden getirdiklerimiz
    yedik. Okulun bahçesindeki ağaçlar çok görkemli ve semtin bütününü yansıtan
    ağaçlardı. Ağaçlı güzel bir yoldu, oraya yürümeyi severdim. Arkadaki bakkalın
    önünde gitar çalan birileri vardı okuldan, ben orada bir şarkı söylediğimde
    beğenilmişti ama koroda daha fazla vakit geçiriyordum. Marşları ezberleyip söylemek
    sorun değildi. Evde bir marş kaseti vardı galiba, belki daha sonra aldığımız bir CD.
    Bunlar güzeldi. Film olarak tercihen sürekli Blues Brothers’ı izliyordum.
    Son sene çok mutluydum, edebiyata geçince. Aslında bu ayrım önceden de
    yapılabilirdi ama sorun değildi. Gerçekten de konser kasetlerini izlemek güzeldi,
    videoda izliyordum ve deli gibi dans ediyordum. O kasetleri daha sonra bir reklam
    ajansında gördüm. Bizde yok artık, kullanılmıyor. Yalan söylememek ayrı şey
    doğruyu söylemek ayrı şey diye düşündüm bir gün. İnsan dürüst olmayı istiyor
    gerçekten de, kendisi için önemli olan bir konuda dürüst olduğu kadar hayata karşı
    da dürüst olmak istiyor insan. Türk şairlerin bir kitabı var şimdi karşımda, okumak
    istiyorum. Her gün bir iki şiir okuyorum ama o kitaba bu okuduklarımla aynı gözle
    bakmak istiyorum. Bir dünyaya bildiğin ve inandığın şekilde açılmak güzel olur.
    İçimden bir ses daha okumadın ki desin istemiyorum ama okumadıklarım da sırada
    tabii. Biraz sessizlik için neler vermezdim, okul yolunu andırıyordu evin sahile doğru
    uzanan uzun mesafedeki çay molasına doğru giden yokuşları. Yokuşu yürüyerek
    giden pek yoktu ve spor amaçlı olduğu anlaşılıyordu ağaçların hışırtısı falan çok da
    önemli değildi de renkleri gene muhteşemdi.
    Okul servisinde ödevini yaparsan öyle olur dedim kendime. Bir arkadaşım yardım
    ettiğinde ben sonrakileri kolaylıkla yazmıştım. Uzun cümleler kurmayı çok
    seviyordum artık ama pratikte kullanmadım hiç. Hava karardığı anda eve dönülür.
    Hava karardığı anda başka ne yapılır? Okulun merdivenlerini hiç unutmayacağım...
    Çok okumanın faydalarını düşünmeden önce bir şey anlamıştım ki her koyun
    bacağından asılır. Ben ruh eşi kavramını çok severim, kendimi sokakta sevgili arayan
    bir salak gibi hissetmekten de nefret ederim. Neyse ki artık internet varmış! Her
    neyse, yani insan hata da yapabilir, bilmeyebilir ama insanı sokak ortasında bağıran
    ses kütlesiyle sınamak da git şeytana tap demek olmuyor mu? Bunu hep iğrenç
    bulmuşumdur. Bu durumda okumadan kendi doğrularıma ulaşamıyorum bile, lanet
    olasıca iki fotoğrafı göründü diye insanlar sıraya girip beni buluyor, o da yetmezmiş
    gibi canımı kurtaramayacak hale geliyorum artık ve de bunlar internette fotoğraf
    olmakla övünüyor. Bunu çok ikiyüzlü ve alçak buldum. Herkes kaderini böyle mi
    yazıyor dedim. Bu insanlar bana ne diyor, soruyorum yani bir duyana, gökyüzünün
    ardı ama duyuyor sorunca. Bütün sokak cehennem diye bağırıyor. Yani ölüp
    gideceğini bilmeyen insan mı olur? İnsan sadece ölüp gideceği için sevgili olur mu?
    Bunu anlamayan insan mı olur? Bilemiyorum. Beni rezil etmek için yaratılmışlar.
    Bütün işleri beni ve kim olduğumu bilecek ve televizyona çıkarsam bunu bilecek
    numarası yapıyor. Sana ne! Televizyona çıkmam şart değil ve de bu muameleden
    normal bir insan beklemiyorum. Ben açık kartlarla oynayan biriyimdir. Normalde
    içimden Allah diyorum, şu anda bak bunları diyorum. O zaman git cehenneme Allah
    de, o da yok. Cehenneme git o zaman. Bil ki cehenneme gideceksin, lanet olasıca ses
    kütlesi. Neyse hüküm verdim. Peki, bu yaşamak mı oluyor? Bu ahlak mı oluyor? Bu
    ibadet mi oluyor? Bu sevgi mi oluyor? Hayır. Allah beni bir sapıktan koruyor. Ben
    evimde oturuyorum zaten, çağırmayın o zaman zevksiz dünyanıza, burada bir sapık
    yok. İnsanları affetmenin bir yolu kalmıyor ve burada bir deli avaz avaz bağırıyor.
    Ben kıskanç biri değilimdir ama salaklıktan tiksindiğim kadar hiçbir şeyden
    tiksinmiyorum. Dininizi bana dayatmayın. Kitabı bu şekilde okuyorum mecburen.
    Geri zekalı olduğuna inandığım insanlar hayatımdan uzaklaşıyor.
    Bu kadar basit değildi benim için çocukken hayat. Ailemin inanç sistemini asla
    sorgulamadım, onlara saygı duymam benim için yeterliydi. Burada bir sapık yalan
    yanlış konuşup beni yanlış yönlendiriyor. Yani konuşan ses kütlesi sorununuz var mı
    bilmiyorum ama kesinlikle bütün kitabı yalanlıyor. Aklınızda bulunsun diye buna mı
    diyeceğim? O açıdan sapığın teki! Yani filmler gerçeklere dayansa da gerçek değildir,
    şeytan da insanı aldatır ve yalan söyler. Allah demeye çalışan biri için bu ne kadar
    önemli olabilir? İnanılmaz bir gerçeği mi yani hayatın? Çocuklara masal mı yani
    bütün inanç sistemim? Birden gene anımsadım ki çocukken maymunlar cehennemi
    filmini izlemiştim. Cehennem diyen bir ses kütlesi var mıydı? Bir canavar vardı
    sanırım. Ademoğulları filmini de izlemiştim. Üniversite hayatım da aynen bunun
    üzerine kuruldu. Peki! Hayat bunun üzerine mi kuruldu diyorum ben bu evde? Bu
    kadar saçmalık olmamalı. İnsan sırf kurtulmak için belalardan bela seçmemeli. Ben
    savaş alanında “önümüze gelene bir tekme” demeyi sevmiyorum. Sen sapık olmaktan
    git kendi kitabını oku ve kurtul. Ne diye bağırıyorsun sokak ortasında hayvan gibi?
    İnsanı bu hale dönüştürüp sonra romantik bir komedi arıyoruz falan o çok hoş. Bir
    sürü kanalı olan bir televizyon şirketi filmi vardı, gene çocukken izlemiştim. Bir
    bereket gelmiş filme, çok kanallı sisteme geçildi ya, ondandır. Bu tip şakaları
    sevmiyorum. Sevmediğim zaman öyle kötü bir yargılayan bakıştansa yargı sistemine
    de dahil olmak lazım. Neden beni ilgilendirmeyen şey beni ilgilendirsin? Bu
    iğrençlikte bir şeyi hak ettiğimi sanmıyorum. Kitabı okusaydın iyiydi, konu bu.
    Bundan başka ne bekliyor insanlar, onu da bilmiyorum. Sevgi güzel bir şey. Pek çok
    şeyden korunmak lazım demek ki.
    Nezle oluyorum galiba dedikten hemen sonra ateşim çıktı ve grip oldum. Çocukken
    kabakulak olduğumda epey şaşırmıştım ama çok ağır geçmemişti benimki. Aşı
    olduğumuza sevinmiştim, artık pek çok hastalığın çaresi vardı. Çocuk hastalıklarını
    atlattıktan hemen sonra boğazım çok ağrıdı bir gün, pamukla boğazımı temizlemişti
    doktor. Hemen geçti. Acımadı. Çocuk hastalıklarından biri değil nezle, bir süre hep
    nezleydim. Yanımda selpak olmadan gezemiyordum. Nezle önemli bir sorun değil
    ama öksürende hayır vardır demenin zamanı mı emin değilim. Bir hayır vardır evet.
    Genç kızlığa geçiş döneminde, hastalandım ben derdim. Neyse yani, sorunlu
    günlerim. Dokunma bana şarkısı. Ben bugün berbat bir haldeyim demenin zamanı
    değil. Hayat böyle dönüyor, birazdan televizyona çıkacak seninki!
    Okulda tek derdim nezleyi yanımdakine geçirmemekti. Nezleyken okula giderdik de
    ateşimiz çıkınca gitmezdik falan o nedenle de. Bir keresinde şiir okudum yine okula,
    sonra midem bulandı ve bayıldım. Beni hocalar uyandırdı. Anneannem öğleden sonra
    beni gene de okula göndermişti. Bu budur. Çok hasta değilsen okula gideceksin.
    Nezle olmanın en kötü yanı nefes alırken biraz zorlanmaktı. Bu kadarı herkese olurdu
    da önemli olan atlatmaktı. Ben bu tip şeyleri doğru konuşur ve yazmadığım sürece
    pek fazla düşünmem mesela çünkü okumayı severim. Soğuk almışsındır. Geç sıcağa
    otur. Şaka yapmıyorum. Bu şekilde dönüyor dünya ve aksi durumda sorunlu bir
    dünyada yaşadığımızı anladık. Ben sorunlu olduğumu anlamak istemiyorum. Şu an
    yine hastayım. Kırıklık var üzerimde. Yorgunum ve de ne okuyacağıma kendim karar
    vermek istiyorum. Bana kitap olarak tıp bilimi önerme yani şimdi şu an.
    Binarual nedir? Müzik. Frekans. İyi niyet. Şuna şarkı diyebilen insanlarla muhatap
    olmak. Konuyu Allah’a havale etmek. Kendi işine gücüne bakmak. İyi birkaç amaç
    edinmek. Ben müzik dediğimde beni iyileştirecek bir sistem değil. Nezleyi atlattım.
    Artık hasta olmam! Konu gündem dışı bırakıldı. Hasta olmam şart değil. Annem bir
    oyuncak almıştı, itfaiye seti, onu anımsadım. Bana yetti doğrusu, bütün
    oyuncaklarımı kitaba yazdım. İnsanların aydınlık dünyasında ne anlama geliyor
    bilmiyorum ama kerevizin faydalarını da okudum. Artık sonsuza kadar
    affetmeyeceğim konular var elimde. Nedenini anlayamadım. Neden diye sormayın
    kutsal kitabınıza. Nasıl diye sorun. İyi niyetiniz de size kalmış. Ben edebiyat okudum.
    Babam bana Boncuk derdi. Çocukluğumdan beri öyle der. Sen manken mi olacaksın
    dediğinde, bilemedim bir an ve kafamın üstüne bir kitap koyup yürümeye başladım.
    Kutsal kitabı da kafama koyup yürüyecek değildim ya, o anlamda gökyüzüyle bir
    iletişimim başladığını hissettim. Biz üniversitede bu şiirleri yabancılardan okuyoruz
    diye mi bilmiyorum ama kitap almak konusunda sıkıntı yaşamadım. Bocuk toplarsın
    dedi babam, boncukları dizersin falan dedi. Bende boncuk yoktu gerçi, dedem
    kulaklarımı deldirdi. Ben çünkü onlarda kalıyordum küçükken, annem öğretmen
    olduğu için. Okula yazılana kadar altın küpe takmak bana çok anlamlı gelmedi ama
    takıyordum. Şimdi yani gümüş yüzük takan erkekleri okuyorum da bu bir tabu
    olmamalı. Bir boşanma nedeni sananları da kınıyorum. O nedenle bir sonraki
    hayatımı garanti altına aldım sanmış sanırım, bana onlarca takma isim veren salağın
    teki vardı -ölüm, ganj nehri, hozanna, sıpa, gani, boncuk diyen anormal insanlar
    tanıdım. Bu aynı şey değildi. Onlarda insanları anormal yanlarıyla tanıdılar. Bütün
    bunlar sanat nedeniyle biraz doğruyu araştırmak olabilir mi artık? Olamıyor işte. Aç
    biilaç geziyorlar. Güya kitap okuyormuş, bütün isimleri bana takmış.
    Bunlar adına kendime bir gümüş yüzük aldım. Anladım yani aklımı yolda
    kaybetmediğimi. Saatlerce eve dönmeye çalıştığımda hiç aramadığım birinin beni
    yirmi yıl aradığını fark ettim. Bu mu yani hiç aramamak, sormamak, anlayamadım.
    Güzel olan dedem bana yattım sağıma, döndüm soluma, melekler şahit olsun dinime
    imanıma de, uyu derdi. Bu beni mutlu ederdi. Bir şeyi içimden demeyi, içimden
    okumayı severdim. Yazar olarak kendi adımı kullanmayacağımı bilmiyordum çünkü
    yazar olacağımı da bilmiyordum. Kendi adımı unutup bir şarkıya koydum, o da başka
    bir şarkıda grubun ismi oldu. O şarkılar benim diyen biri salak olduğunu idrak etti.
    Bu arada bir de kedi aldım. Yazık tek başına duruyordu vitrinde. Adını ben
    koymuşum gibi hissetmedim yani.
    Neyse işte kendi adımı çok sevdiğimden, dövme olarak yaptırdım ama bu bir gün
    beni temsil edecek bir resim değil. Kendi adımı temsil etmem gerekir, öyle değil mi?
    Bir toplumun sonsuz geleceğini ve olası tüm sorunları düşünüp de sonra bunu kendi
    adıma üstlenmem çok da çirkin olurdu. O aptal şarkıları bir kenara atıp, kitap
    okumaya başladım. Bir ses kütlesi çığ gibi artan sesiyle kükrüyordu. Benim yerimde
    kim olsa sinir krizi geçirirdi ama ben buna alışıktım, bir kez daha athena
    konserindeyken ben müziğe kalamadım, o günden alışığım sapık gibi bağırmasına.
    Evet. Bu da gerçekten hüküm vermek. Asla affetmeyeceğim anlamında.
    Soyadım birkaç kitapta geçiyor, kutsal bir yanı var, ondan sanırım. Gereksiz
    bulduğum konulardan birine dönüştüğünde herkesin oklar fırlattığı bir savaş alanını
    andırıyor ne yazık ki. İnsan kendi adını temsil edemeyecek hale getirilmemeli ve de
    bilmediği şeyden sorumlu tutulmamalı. Hüküm okuyarak verilir. Ben o cümleyi
    bulana kadar bağırmış oldu. Bu ne lanet bir şey böyle. Bilemiyorum ama her şeyin bir
    sonu var mutlaka. Ben mezarıma kendi adımı yazdıracağımı düşünebilirim ama sen
    benim cehennem ahlakımı bile hiçe sayarsın öyle mi? Cehennem dediğin nedir ki?
    Allah demenin bir yolu daha. Ölüp gideceğiz yani. Bu muameleye maruz kalmadan
    okusaydın ayrı konu, bu muameleyi birbirimize yapmayalım ayrı konu. Şunu anlayın
    artık yani –suyunuz ısındı.
    İnsanı hayattan soğutan şeylerden hoşlanmıyorum. Benim duygularımla arama
    girmeye hakkınız yok. Duygularımı hiçe saymaya veya duygularımla oynamaya
    hakkınız yok. Affetmek ayrı şey, salak olmak ayrı şey de ondan. Salak olmasalardı.
    Vazoyu temizledim ve çiçeğin güzel koktuğu günleri anımsadım. Geçmişe fazla
    takılma diyen bir kitap okudum. Çiçeklerin suyunu vermek için bir de duşun altına
    tutmak için banyoya yöneldim. Banyonun kapısına bir sticker yapıştırdım: çiçek gibi
    güzelsin. Bu bir kedi resmiydi ve çok komik çizgilerle renklendirilmişti. Bazı
    filmlerden kalma bir espri miydi bu çiçek acaba? Biz gökyüzündekilerle böyle alakasız
    ama çok romantik bir şey konuşuyorduk. Bir sürü çiçek attılar bana doğru ve çok da
    sevindiğimiz bir şey oldu, hayatım bir düzene girdi. Ben artık anayasayı
    okuduğumdaki gibi bir eserler kanunu yasası ile huzur bulup coşarken, iş yerime
    gelen çiçeklerin ne kadar da zengin olduğunu düşündüm. Kaktüsler sıraya girmişti,
    su da istemez, öylece durur, estetiktir, sokaklarda çok vardır bazı şehirlerde, bazı
    kaktüsler zahmetsiz diye düşündürür bana hayatı. Aslında bakım ister diye başlar bir
    makale ve okursun.
    Vazoyu temizleyip dolabın içine kaldırdım. Dolabın içinde sayısız kase ve de tabak var
    ama hepsi de misafirler için. Çiçekli tabaklara baktım ve içindeki yemeği düşündüm,
    aklıma sadece kuruyemiş geldi. Çünkü onlarca misafirin olmadığı bir günde geçmişi
    bu çiçekler gibi anımsamanın bir asalet taşıması lazım. Ben henüz okulun ilk günü
    gibi mutluyum, anneme okuduğum şiiri anımsıyorum, yemek için erken ama hayat
    asla çok da geç kalmış değil. Yemişler vermiş eline ve de seni bir yola koymuş. Yemek
    için erken ama sofranın düzeni eksiksiz olacak diyemiyor insan birden. Çiçeğin
    yapraklarını koparmaya başladığımda kar mı yağacak yağmur mu diye sormuştum.
    Benim tencerenin dibini sıyırıp düğünümde kar yağmasın deme alışkanlığım vardır.
    Karlar altında bir çiçek vardı, o filmi izledim. Yamyamların olmadığı bir dünyada
    yaşamayı isterdim.
    Vazoyu kenara alıp tekrar kuruladım. Vazonun içine bir tane muska koydum. Orada
    durmasının benim için bir sakıncası yoktu, içinde okunmuş dua vardı ve de bütün
    dileklerimi bile Allah’a hayırlı bir evlat adamıştım. O konu kesinlikle benim bilgim
    dahilinde olmadığından kulak hırsızı ve yalana kulak veren bağıran çoban dualarıyla
    hüküm vermem gerektiğini bilmiyordum. Kitabı açıp hüküm verdiğim konuları
    okudum, kutsal kitabı. Bu çok sıkıcı olmadı ama muska yasak değildi, beni
    yanıltmalarını istemezdim. Vazoyu evin güzel bir köşesine koyup içine yeni çiçekler
    doldurdum. Evin aşağısındaki kadın satıyordu, alıp anneme verdim. O da bunlar çok
    güzel, sen daha güzelsin dedi. Benim için çiçek kokulu bir dünya ile çorba kokan ev
    arasında bir dünya kadar fark vardı. Çiçeklere çok . önem verirdim ama gidip almak
    aklıma gelmezdi. Değişik yeşil bir bitki vardı, onun çiçek vermesini bekledim tek
    başıma. İnsanların duygusal zekasına dair onlarca kitap okudum.
    Vazonun rengi güzeldi ama bizim evin ilk vazosuymuş, ben doğmadan önce almış
    annemler. Vazo güzel. Dışarısı yemyeşil.
    Bizim evde panjur yoktu, pencereleri beşgendi. Yani bu kurabiye yerken yanında süt
    içmeyi andırsa da çok da önemli değil, evin içerisi görünmüyor. Güneşlikler yeterince
    kalın ve perdeye de gerek olmuyor. Perdeyi araladığımda temiz bir odada oturuyor
    olmama dair tuhaf bir huzur kapladı içimi bir an. Bunun nedenini bilmiyorum ama
    oda karanlıkken pek aklıma gelmiyor. Belki de ama çocukken adanın ışığını yakmayı
    unuttuğumda söylediğim şarkı hiç de beni andırmıyordu. Annem babam polis diyen o
    tuhaf şarkıyı hemen hiç duymadım ve ailem polis değil. Panjur olsaydı evde aynı
    huzurla otururdum yani loştu ve keyifli bir uyumu vardı kitaplarla evin. Evde bir
    köşede kitap okumak an meselesiydi, ne zaman kitabımı alıp köşeye çekilirim gibi bir
    duyguydu. Toplumun her kesimine hitap etmiş herhangi bir şey okumak da iyiydi.
    Bir bütün hayatımı okuyarak geçirecekmişim gibi değil de evin bir köşesi gibiydi daha
    çok. Baş harfi S olan kelimelerden en çok bulanın kazandığı saçma ve iddiasız bir
    oyun oynamıştık elektrikler kesildiğinde. Çocuk insanın babasıdır şiirini okumuştum
    William Wordsworth’ten, bugün kutsal kitaptan da okudum benzer bir cümle. Ucu
    kırık bir sürü kalemin olduğu bir fincan vardı. Biz de cama buhar yapıp adımızı
    yazmaya karar vermiştik ama çok da anlam veremeyip hiç tanımadığımız bir
    şarkıcının adını yazmıştım ben. Ezbere okuduğum şiiri nasıl hemen unuttum? Nasıl
    da anımsayamadım hiç aklımdan çıkmayan şarkının sözlerini? O an şarkı
    söylemeyecektim de ondan... bir an kalemin ucunu neden falçatayla açtığıma fazla
    anlam veremedim. Anlamsız bir gündü. Her şey anlamsızdı. Sonra bu şarkıyı
    dinledim galiba. Emin değilim.
    Bizim bazı konulardan anlam çıkarmamamız ve kendimizi ifade etmemiz
    gerekiyordu. Ben okulda okuduğum şiiri ifade etmek zorunda olduğum için kendimi
    ifade ediyor gibi olmadım çok fazla. Daha çok ve daha sağlıklı şekilde kitap okumak
    istiyorum diyerek hayatta ne anlatamamış olabilirdim ki? Diğer şiiri! Peki ama bütün
    dünya kitaplığına nasıl hüküm verebilirim? İnsanlar o kitapları okuyor ve de bunlar
    her yerde satılıyor. İlgi alanıma denk gelen bir şey okumak istiyordum. Bizim grup
    üyelerinden biri de o kitabı okumuş, bu tesadüfü çok sevimli bulduğum söylenemez
    ama bir kitap aldım. İnsanlar neden seni daha zeki görmek ister ve de okumana izin
    vermez bilmiyorum ama sınava çalışırken hayat hiç de inanılmaz sıkıcı değildi.
    Sınavda blues mu soracaklar, yeniden doğup gelirsem ne olacak bilmiyorum dedim,
    kitap okuyorum. Bu açıdan dünyanın tek bir gerçeğine bile ışık tutulamaz. İnsan açar
    okur sadece.
    Alaaddin’in sihirli lambasını okumak için izin istedim ve de kitap okumak için izin
    istemeyi sevdim. Kütüphaneye de gittim, aynı konu. Bir kurdele göremedim. Küçük
    bir elması kızaran vardı, o ne oldu? Sahi. Siyah giydim ve beyaz giyemedim dedim,
    tamam. Beyaz giydim ve siyah giyemedim derken avaz avaz bağırmak da nesi? O
    zaman sanırım çok fazla şarkı dinlemenin bir bedeli oldu hayatımda ama ben müzik
    dinlemeyi seviyorum. Bunu bir psikolojik tedavi platformu gibi gören bir yazar daha
    var ama ben spor sosyolojisi okuyorum. Bu avaz avaz bağırmakla aynı şey mi?
    Anlayamadım. Spor hayatım çok iyi geçmedi ama loş odada yapılan şeylerin başında
    meditasyon falan var. İçimden iyi bir sporcu olmayı değil de huzurlu olmayı diledim.
    O nedenle... müzik öğretmeni olmadım ama hayatım da sorunlu değildi. Kendime bir
    şeyler kattım.
    Yalnız başıma olduğumu en çok hissettiğim yerler sokakta yürümektir. Orada her şey
    benim için sevimlidir ama gözüm içe dönük ve aklım biraz da gökyüzündedir.
    Havanın nasıl olduğuna bakıp dışarı çıktım ama hava durumu çok süper değildi. Ben
    pencereden bakıp çıktım, hayalimde bir kuru dal vardı. Üstünde zavallı bir kozalak
    ama yeşil yani, sevdiğimden anlamlı. Kolayı var dedim içimden bir tebessüm etmenin
    en kolay yanı hafif başını yerden yukarı kaldırmaktı. Benim sorunum değil bu,
    iletişim şeklim. Bana çözüm gerektiren konu ise montumun cebinde kalmış olan bir
    çekirdekti yine. Alıp onu geri cebime koydum. Çok şekerdi ama ben yeterinden fazla
    anlamlı buldum. Seviyeli bir konuşma için evde hazırlık yapmıştım. Babamdan izin
    isteyip çıktım ama bir yere daha uğradım. Kuruyemişçinin önünde kuyruk vardı.
    Leblebiler mis gibi kokuyordu ama evde aslında kahve yoktu. Birden konu dağıldı ve
    eve döndüm.
    Sayısız örnek vardı yoldaki ağaçlarda hayalime dair. Pek çok ağaç hayalimde
    gördüğüm gibiydi ama biraz içim buruktu, annem sanki biraz bozulmuş gibi geldi
    bana. Umarım küsmemiştir diye düşündüm ve eve döndüm. Güler yüzle karşıladı
    beni. Küsmemişti sevindim. Ben dünyaya küstüm dedim ve gülen bir yüzle kitabı
    açtım. Bir iki sayfa okulda ezberlediğimiz dualardan okudum ve samimi bir tövbe
    nedir diye merak ettim durdum. Yolda bir sığır sürüsü vardı. Ağaçlı bir yoldu ve artık
    hayvanlar bize yol vermiyordu. Amerikada’da varmış o tip konular diye biri bir laf
    açtı sanki. Onların evlerinin önünde daha çok kuru dallar oluyormuş. Olsun dedim. O
    kadar mühim değil benim için. Belki bir şarkı olur, belki de ben de görürüm.
    Karabiber kokuyor dedi biri, evleri de pek temiz ve büyük. Anladım ki benimle aynı
    yolda yürümüyordu insanlar ama şarkıları dillere düşmüş bile. Tuhaf şey. Henüz
    duymadığım bir şarkı bana bakıp tebessüm ediyor, öyle mi?
    Kurtların sorunu bu değil mi dedi biri. Kurtlar yani, koyun tanımayan diğer bir
    hayvan türü. Koşarak eve gitmemi söyledi biri, o masalı bana annem anlatmıştı.
    Kırmızı bir gül alıp eve gittim. Anneme verdim. Olay bu dedi biri, matematikten
    kaytarmanın bir yolu. Parfüm olarak seçtiğim şey sürekli sevmediğim bir hikayeyi
    bize anlatıp, kıs kıs gülüyordu. Parfümüm hafifti, kokusu güzeldi, ucuz değildi, pahalı
    da değildi, yanımda ne kadar varsa o kadardı. Fiyatı sürekli konuşuldu. Parfümün
    üstündeki sarı şeffaf doku çok şekerdi, hafif bir şeker tadı da vardı ama karnım toktu.
    Parfümün üzerindeki resimde bir kutuyu atmaya kıyamayacağım kadar güzel bir logo
    vardı ama adını bile unuttum. Parfümün üzerindeki şey neydi? O parfüm hangisiydi
    yahu? Şimdi unuttum ama koku olarak benzer şeyler seçiyorum kendime.
    Merdivenlerin kenarına tutundum ve eve geldim. Evde yavaş yürümemi öğütleyen
    terlikler çok ses yapıyordu. Kış gelmedi henüz, ev botlarım ortalıkta yoktu. Bunlar
    çabuk unutuldu. Yazlık terlikler sürekli bir hedefe dönüştü arkadaşım için. Ona
    misafir terliği aldım sonra. Onun adına çıktığım yolda bir psikiyatriste gittim ve
    dedim ki, ben bir masal yazmak istiyorum, okulda da bu konu var. Aslında bir kitap
    alamadım. O kadar çok ağladım ki o masal için, anlatamam. Benim masalımı kimse
    okumayacak gibiydi. Merdivene tutundum ama yaşlılık izlerini silmedi elimdeki
    çanta. Daha komik bir şeyler yazmalıydım çoğuna göre. Gülecek çok bir şey
    kalmamıştı artık, bir iki şarkı dışında. Onları da evde dinlerim dediğimde, ünlü
    doktor konuştu - çöz içindeki düğümü.
    Okulun merdivenlerinde yürüdüm. Yıkılacak gibiydi duvarları ama iyiydi gene de,
    sağlamdı yani. Panoda bir şiir okudum, gelecek de bir gün gelecek konulu. Beni üzen
    yanı hayatın bütününü yansıtmasıydı. Hayatın bütünü beni yansıtmıyordu. Çocuklar
    türkü okur mu bilmiyorum ama okulda şarkı söylediğimde ailem bana alkış tuttu.
    Örgü etek bluz takımı giydiğimden desenleri konuşulabilirdi belki ama konu bizi
    anneannemin dergilerine yönlendirdi. Onun bir hırkası vardı, konuşmaya renk kattı.
    Miras olarak az bırakmış komşunun kızına ama oğlu nasılsa zengin diye düşünmüş
    de olabilir. Onlara çaya gittik ve yolda bulduğum bir kuru yaprağı defterimin arasına
    koymamaya karar verdim. Konu çok uzamıştı ve benim için anlamsızdı. Birden fazla
    yolu vardı kaybolmanın. Gazeteler sıraya dizilmiş de haberim yok. Hepsini de üst üste
    durduğu yerden alıp kapının önüne koydum. Kapının önünden ayakkabılarım çalındı.
    Bunu asla komik bulmadım. Gazeteleri alacağına ayakkabılarımı almış biri. Ondan
    sanırım biraz da hüzünlü bir müzik açtım ve bunu gençliğin sorunu olarak düşünüp
    rahat bir nefes aldım.
    Parfümüm o konsere uygundu artık. O günden sonra beni soranlara o grubu tavsiye
    ettim ve kapımı onlara kapattım. Okulda sevdiğim biri de olabilirdi ama yoktu... o
    kendi ülkesinde okuyordu aynı şiiri, ben de kendi evimde. Olay bu dedim. Parfümün
    değeri tartışılmamalı. İnsan iki laf etmek için hayatı zehir etmemeli.
    Küçükken düşmüştüm yolda yani kaldırıma yakın araba geçmeyen bir yerde, dizlerim
    kabuk bağlamıştı. İlk dizlerim kabuk bağladığında çok ağlamıştım, sonra fazla
    ağlamadım ama kabuğuna dokunmamam lazımdı. Portakalın kabuğunu gözüne
    sıktın mı hiç, çok komik oluyor, o zaman da ağlamamıştım. Az ağlamıştım. Tiyatroda
    da eşekler vardı, pek yadırgamamıştım seslerini. Doğada olan şeyler bana coşku
    verirdi ama evde aynı coşkuyu hissetmek için bir tek televizyonu açmak yetmezdi.
    Merasimler bitmedi, marşlar hep okundu, saygıyla karşılandı her şey, yürürken
    salonun yerlerini süpürmeyi akıl eden bir robot vardı artık evde demek ki, ne güzel...
    jetgiller aşırı komikti ama sokakta hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Kabuk bağlayan
    dizlerim aklıma geldi, yaraya merhem olarak bir şey sürdük ama kan kardeş olmak bu
    olamazdı.
    Evdeki küçük terazinin içinde bozuk paralar duruyordu. Onları teraziye
    doldurduğumda ben de fena hissetmiyordum, bir katkı gibi. Teraziden alırken de yani
    en fazla bir içecek ve bisküvi gibi... sorun yok aslında ama konu kazanmak olunca ben
    kendimi çok anlamlı bir kütüphanenin içinde ne okuyacağına karar verirken bir
    dünya turu iptal etmiş biri gibi hissediyorum bazen. Bunu istediği noktaya taşır
    insan. Dün ne dedim arkadaşıma? Anımsamıyorum. Pek fazla anımsamıyorum.
    Şimdi misafirliğe gidip çay içelim dede dermişim. Onu anımsıyorum. Demek ki bana
    da annem anımsattı. Oysa ki benim konuşmamla ilgili bir kutsal inancım vardı, hiç
    yıkılmadı. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur demek konuşmak mı demek yani?
    Neyse işte, yolda bunları yazmaya karar verdim ama ne yazacağımı bilmiyordum.
    Sınav kağıtlarım bana bunu anımsatırdı sıklıkla. Tuhaf şey değil ama gerçekten de
    hayatın en güzel çağı denilince bir asırlık bir gündem gelirdi aklıma. Evdeki pomatı
    ecza dolabına koyup kapağını kapattım ve sokaktaki eczaneye indiğimde yanımda
    bozuk para yoktu, buna çok sevindiğimi anımsamıyorum aslında. Oyuncak topun her
    boyu vardı evde ama piknik hariç oynamıyorduk eskiden, acaba onun mu etkisi oldu
    sokaktan eve kedi almamızda? Belki de. Satranç takımını kaldırdık, piyonlar anında
    bitti, ben de güldüm. Kafamı karıştıran şey yolu bulmak için ilerlemenin anlamında
    yoktu. Birkaç kitap daha sıraya dizildi. Ne okumalıydım?
    Çizgi film festivali ile kiraz festivali benim için aynı şey değildi. Bunları
    düşünebilirdim rahatlıkla ama soran kimse yoktu. Yanıtlar hazır fakat bir yolu yoktu
    gitmemin. Aslında denizde yüzmeyi öğrenmiştim ama gene de havuzda bone takmak
    eğlenceliydi. Klor kokusu bana iyi geldi alıştıktan sonra. Havuzun içinde yüzen bir
    deniz yatağı vardı. Yani biz onu mutlaka çıkarırdık ama dizimdeki kabuk ıslanmıştı ve
    ben biraz mutsuz oldum. Acaba gene kurur muydu yoksa yara gibi mi görünecekti. O
    zaman merhem kötü görünmedi bana. Ojeleri çıkardığımda kolay oldu diye
    düşündüm gene. Kolaydı işte, ne bileyim ben. Bir şey de kolaydı. Ben bir iki şarkı
    söyledim anneme, o kolaydı.
    Bunları bulmak isterdim her okuduğumda ve bu doğru ama her okuduğumda ben
    aynı ben değilim. Bazen spor, bazen felsefe ama akılda kalmalı inan ki... kusurları
    örtülemeyen bir neyim var anlayamadım inan ki? Bağırmaya değecek mi? Sokakta
    değilse de toplumda kabul görür mü? Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu
    söyleyeyim. Aynı zamanda da bir bakıma büyük bir kısırdöngü içinde beni yakalayan
    bir sorun olsaydı eğer, konusu ben kendim olamazdım. İnsan asla tek başına
    kısırdöngü yaşamaz. Sözlük okursun dedi içimden başka bir ses. İkinci harften sonra
    yine aileme verecek bir haberim oldu, kelime içerikli bir konuşmaydı bu. İçinde
    cümleler vardı ama konuşma yoktu. Bu kadarı sürekli olabilir... kitap gibi yazarız ama
    konuşmak için bir neden de bulamıyorum inan. Sevgili çocukluğum, bana küstün
    mü?
    Peki haydi hoşça kal şimdi. Belki bütün plan baştan yazılır ve bugün havuza girmem.
    Ben çocukken çok küçük yaşta yatağımı toplamayı öğrenmişim, pijamalarımı katlayıp
    kenara koyarmışım ve de giyinip odamda beklermişim. Bunu sıklıkla anlatırlar.
    Çocuk olarak anlamıştım ki ev derli toplu değilse sokağa çıkılmaz. Sokakta dokuz taş
    oynamam tamamen kendi beceriksizliğim ayrıca bir oyun daha vardı, şişelerin
    kapaklarıyla oynanıyordu ama şimdi tam anımsamıyorum. Sahilde rengarenk taşlar
    vardı, çakıl taşı vardı mesela, rengarenk midye kabukları vardı ve de onları bir
    torbaya doldurup geri atmıştım. Balık görmeyi sevmezdim fazla ama mutlu
    olduğumu anımsıyorum. Balık ayıklamayı asla beceremedim ve balık hazır yense iyi
    olur diyenler arasına katılmıştım bile.
    Yazın yapamadığım bir şey gibi değildi kartopu oynamak. Yazın da oyun oynanırdı,
    kışında oynanırdı ama ben sevimli bulduğum bir şey yaptım ve eteğimin altındaki
    kilotlu çorabın çift görünen yüzünü ters giydiğimde tekrar düzüne çevirip bir numara
    büyüğünü aldım ama renk olarak değil de kartopu deseni olarak düşünmek isterdim.
    Sağlıklı bulduğum bir konu da kartopunun kendisinin kardan adamın havucunun
    rengini alan sokaklardı. Güneşin batması beni mutlu ederdi eskiden.
    Gizli saklı yaşanan şeylerin biri bile duyduklarımla örtüşmedi ne yazık ki... bir tabu
    gibi ele alındı bazı konular. Bana küfür etmeyi öğreten büyüklerim bana bir şey
    öğretemediler ama kitaplarda var. Bazen de düşünüyorum da yolda düz yürümek çok
    önemli bir konu, sabit pazarı düşünüyorum mesela ama balık demeden aklıma bile
    gelmiyor yeri. Belgesel fotoğrafçılığı çok ilginç bir konu ama ben kendi kitabımı
    okurken kitaba önyargıyla yaklaşan bir ses duymayı sevmediğimi anlamış oldum
    gene. Denize düşen çakıl taşı sesi miydi sizce?
    Olsun artık televizyonda önyargılar da mı tartışılıyor, olsun artık sanat adımını bizim
    eve de mi attı, olsun artık çocuk değil miyim? Bu nasıl bir gürültü böyle ki saygı nedir
    bilmiyor. Saygı nedir bilmemek çok kolay bir şey. Önemli olan biraz daha insan gibi
    yaşayabilmek. Yatak odamla diğer odalar arasından vapur geçiyor. Peki yeşilin tonu
    sokakta olduğundan değil benim bakışımla renkleniyor. Peki anladım samimi olarak
    yalnızlık bir tutku gibi beni sarıyor ve yeniden doğup gelince paylaşacağım bir
    belgesele dönüşüyor. O konu ne olurdu? Kızların sorunları. Okudum ben binlerce
    değil ama boşanma ve sorunlu ilişki kitabı. Bir ego sorunum yok ama kurallara
    uymaktan bunu mu anlamalıyım yine, anlayamadım.
    Enerjinizi çimlere atın artık. Kimsesiz yaşanmıyor diyeceğim yıllara çok kalmadı ama
    ben aynı insan olarak penceremi açmak ve temiz hava almak istiyorum. Temiz
    havanın benim için anlamını tatmak ve evin içinde yaşamak istiyorum. Kazaklarımı
    sıraya dizdiğimde kilimlerle aynı mutluluğu bana versin istediğim de bu mu? Bir film
    setindeyiz ve bunlar da harfler... filmin ilk karesinde ben anlayış beklentimi anlatan
    bir yolculuğa çıkıyorum eve döndüğümde yanımda bir çakıl taşı var. Reklamlarda
    bunları görmek isterdim doğrusu. Bana anlamlı gelmeyen seslere kafa yorduğumu
    sanıyorsunuz. Ben neyi anlatamamış olabilirim ki anlamamış olayım?
    Pastanın üstü çikolata kaplı... Haydi git ye:))

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    yani ben gerçekten de bu şekilde
    resim kabiliyetimi anladım

    ama bu şiir
    kendi kaderimden sadece bir gemi
    iki ağaç
    ve bir zakkum
    görünürken

    bütün şiirleri
    sonsuz destanları
    binlerce şarkıyı
    ve peygamberler tarihini okuyacağımı anladım

    bir de eğitim almaya devam ederken
    başka mesleğim olmadığından ingilizce çalışmalarıma ağırlık verdim
    çocukluk anılarımı kaleme almıştım

    yani gerçekten bu kitaplar vardı


    BUNUN NEYİNİ ANLAMADINIZ DA VEİMDE BAĞIRDINIZ DURDUNUZ


    VALLAHİ DE BİLLAHİ DE BEN KARIŞMAM

  • Münzevi Zeyrek
    Münzevi Zeyrek

    Toplumda Bireysel Takıntılar: Herkesin Kendi Mini Deli Hastanesi

    Toplum dediğin, aslında bireylerin birbirinden komik takıntılarından oluşan dev bir mini deli hastanesidir.

    Mesela, “Telefonum şarjı %20’ye düşmeden yanımdan ayrılmam” takıntısı var. Bu kişiler, şarj aleti olmadan dışarı çıkmaz, pil azaldığında panik moduna geçerler. Kısaca, modern dünyanın ‘şarj bağımlıları’!

    Bir de vardır ki, saçını her sabah NASA mühendisleri gibi hizaya sokar; en ufak bir tüy bile yerinden oynarsa, “Bugün kötü gün!” diye ilan verir.

    Toplumda bazıları var ki; “Instagram’da fotoğrafımı beğenmeyenlere alınırım.” İşte gerçek sosyal medya savaşçıları!

    Kimi “Kahve fincanım tam ortada değilse günüm mahvolur” diye takıntılıdır. Kahve, sadece içecek değil, hayat demektir sonuçta!

    En eğlencelisi de “Bir şeyler yanlış giderse, önce interneti kapatıp açarım” ritüelidir. Çünkü teknoloji de bazen insan gibi davranmalı!

    Sonuçta herkesin kendi minicik garip takıntıları var, ama toplum böyle renkleniyor, hayat böyle eğlenceli oluyor. Takıntılarını sev, çünkü onlar seni ‘eşsiz’ yapıyor!

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    En zor değil mi ki her cümle bir noktaya varacak. Kendi cenazemi anlatacak değilim ya,
    elbette biri anlatacak... Hani demiştim ya size hayat bir papatya ise içimde büyüyen, ruhumla
    yeşerip, aşkımla yücelen. En küçük yaprağını hak eden biri olsa, çoktan ölse de o yaprak
    içimden koparınca. Sonra bir gün odamla baş başa, bir şey öğrendik gözümüzde yaşlarla.
    Bilmek için öğrenen ve bilip bilip de öldürenlerin arasında, Lawrence yaratımı bir dünyada,
    pek çok çiçek gelmiş de bir araya, meğer papatya buymuş aslında. Çoğulun bireyleşmesi,
    kusursuz demokrasi. Papatyamı büyütürdüm hep o masum hayalle, yok saymak kolaydı
    bilmezden önce. Papatyam yeşersin diye okuduğum o romanda, nereden bilebilirdim? Yine
    'geçmiş' oldu bir hayal, bilim adamlarınca, öğrenince. Neden kızdım ki böyle, alt tarafı bir
    düşünce. Beni doğuran sizler övünmeyin boşuna, doğan ben olmayınca. Sek sek oynamak
    hayatla, taşımı uzağa attım, şimdi taşım sekizde, basmamalı çizgilere. Yanarsın. Oyun biter.
    İşte korku o anda, biri çıkarsa ya cama 'haydi çocuk uykuya' ama taşım sekizde. 'Kızım bak
    ne tatlı rüya' katilleri hayatımın, övünmeyin boşuna, ben çoktan ölünce, taşım kaldı sekizde.
    Ben bir ölü oyunun çok dışında, kaderiyle baş başa. Amaç orada, bense hala buradayım.
    Bekliyorum hep o aynı yerde, incecik kanatlarımla gelip sevsem seni. Ben korkuyorum, özgür
    bir kelebeğim. Sen ise kök salmış toprağına, işte o kökler beni korkutan aslında. Sevda
    suyunu değil de, şehvet şarabını sana sunan, koparsan köklerini, yok etsen bizi ayıran
    benliğini. Ne öldürdün o benliği, ne de bir şey verdin sensizlikten başka. Bir öfke ile boğdum
    aşkımızı, öyle güçlüymüş çırpınıyor hala. Artık kendim değilim belki, Bodrum (kasaba) değil,
    Bodrum değilim. Bu Bodrum'a son şiirim. Anladım o ben değil. En çok inandığım, umutlar
    bağlamıştım, gene yalnızım, gene yalnız. Küçük şehvet kasabası, sahte sevdalar diyarı, artık
    ruhum senin değil, şarkılarım senin değil. Tutku mu dedim sana, tutkulardan bir cennet mi?
    Aldın gittin aşkımı, biraz benim olamadı. Küçük hevesler sundun, bana hiçler getiren, sıcak
    dokunuşları hep en başta bitiren. Ne kaldı gene bana, gene bana benden başka. Bu Bodrum'a
    son şiirim, anladım o ben değil. Keşfetmek istiyorum, aşk gibi, şiir gibi, bir kediyi tapılası
    sevmeyi. Tüm ihanetleri savunur buluyorum kendimi ve 'gerçek' denen o sokaktan bana
    bakan kediyi. Sizin sokakta kaç kişi bu kadar kendisi? Asla gizlemez kendini yalanlar ardına,
    sizden fazlası var bu şirin yaratıkta. Kiminiz köle olmuş paraya, varamamış yalnızlığın
    tadına, kendine yetmeyi öğrenememişler. Huzur nedir, keyif nedir, nerededir bilemezler.
    Görünmeyen uzaklara bakıp durmayın, kör gözlerle sokakta aldanmayı bırakın. Baksanıza
    buraya, bakıp da görsenize. Bakın artık sobanın yanındaki kediye. Yazıp sakladıklarım, yırtıp
    da attıklarım, ben bir korkak yazarım. yazarken ne kadar yakın, okurken o kadar uzak
    olmaktan korkarım. Kendim kadar yakın bulur yazarım da sizlere, bir de içimden okudukça
    okumak gelse. Bir kadeh şarap içtim, ne şarap var, ne kadeh. Uzaklardaki aşkıma sarıldım,
    öptüm. Kulağımda saatin tik takları, pek çok zamanlar aştım. Bir şairle buluştuk, yiteli epey
    olmuş. Yalnızlık buysa eğer, korktuğum kadar yokmuş.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zenginlik Sayfasında
    Bünyemi benden iyi tanıdığın halde neden kendine sınırlar çizdin? İşte çılgın bir kalabalığın
    ortasında mahcup olmayan biri kaldı mı diye sorunca aldığın cevap: Nasıl gidiyor?
    İlgisi kaldı mı zengin olmakla? Kaçırdığın otobüs, yolun başındaki endişelerinin başına
    gelmesini istemeyişinle endişelenmek istemeyişin arasında hiç bocalamamış olman çok hoş!
    Sanırım bu zenginlikle ilgili.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zenginliğin İyi Yanı
    Sen hiçbir şeyi yapamıyorsun! Ne güzel, bana anlatıldığı kadarıyla herkes halden anlamasa
    da beni anlıyorsun da ben ne bileyim kimi nasıl anlıyorsun derken eşyalardan söz edildiğinde
    bir hediye alıvermekten söz edemeyecek hale de getirmedin beni henüz, öyle mi? O kadar
    ağladım bana bunu anlatacak gün olarak bunu seçmiş gibi değilsin.
    Aslında temiz bir sayfa bu, anlayış bakımından eşitlik şurda, biz nasıl şükür nedir bilmeyelim
    derken neden bahsettiğimi anımsa. Anımsa! Yüzük? Törpü? Ayna? Ev? Araba? Kasa?
    Anahtar! Bakın bu o kadar zor değil. İnanmak isterseniz anahtar başta değil, sonda da değil.
    Bunu çok iyi incelemiş biri de ondan, olabilir... ben de düşündüm biraz dediğim kendi
    yaratımım falan değil, o ne ya canavar mı bu?
    Çok güzel bir sayfa ve sayfanın sağında kırılgan bir yapım yok -olsun yazarsın demiştin ve
    öyle bir konuydu ki ben buna sevinmiştim!!!
    İnanmıyorsun bana.
    Teşekkür ederim.
    Anımsat.
    Peki her şey ve de bereketli olanlar var. Sebzeler ve soğanlar var. Eşyalara yatkınlığım olsa da
    havada anlayıp yerde bulduklarım yok mu? Seni gökte ararken yerde buldum derken
    mesela...
    Sen benim için sınırları çizdiğinde kendi sınırsızlığından hiç korkmadım aslında.
    Kendi sınırsızlığın kendi sınırlarını çizdiğinde çok korkutucu olabilirdi.
    Ne demek istediğini de anlamadım çünkü o zaman.
    İnsan umarım şimdi daha iyi olan olur derken iyi olan kazansın demek aynı şey mi?
    Nota bunlar, nota.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zenginlik Uğruna
    Yarın için kolay bir tarif var elimde diyorsun, acaba sen kimi soruyorsun? Biraz toplandık da
    herkes anladı paylaşmanın iyi yanını. Sevginin iyi yanı vardı da o sadece an meselesi şimdi.
    Birazdan büyük cüssesiyle gelecek cümlenin içine silsile halinde neşesi. Kayınpederine
    soracak olsaydım biraz daha kolayı vardı, sorsaydım keşke, sen soramadın mı diye... ya şu
    hanım da her filmde var ama ne yazık ki elindeki hep de nargile. Nafile diyormuş da kim
    duyacak onu şimdi anlayacak sanki niye? Kayınvalidene sorsaydım olay daha da basitti ve
    elindekinin değerini bilen bir yapın varken sorsaydım keşke, ah bu kız şimdi kaybetti. Herkes
    bildiği küçük bir sır gibi saklıyor nakışlarını ama aslında bizim kasabın en kebap satt anten
    taktığı gün televizyon açıktı zaten. Açıp kapatalım oldu olacak derken, ben yazarlar böyle
    şeyler yapmaz derken kapattım da biraz da bana baktı.
    Kim dedi o lafı sence? Şarkı bize yazılmamış, bizim yazmamız gerekecek... öff, amma salak,
    ne kadar bencil, nasıl da uzattı. Ben gerçekten kimin nesi olduğunu takmadım da kadının
    rüyası hiç çıkmamış gibi çamura yattı da sonra biraz anlayınca aklına yattı. O kadın var ya
    aklına yattıktan sonra aslında birkaç film daha yaptı da oynattı. Tek istediği beni kırmamak
    ama gerçekten de bu noktada bunun bir kolayı vardı.
    O konu bu sayfada yazılı mı ki şimdi bana taktı kim dedi?
    Bu mu zenginliğin iyi yanı?
    ben konuyu dağıtmaya çalıştım pek derdim olmadığından, o başka biri adı Yusuf olacaktı
    demek ki. Belki... evet. Olabilir ama konu dağıldıkça bu konuya taktı. Alışkanlıktanmış bizim
    bu konu, asırlardır bu şekilde yaşamamızdan belliymiş, demin. neyse, her neyse o film. Ben
    okurum sonra... nasıl da kendinden emin!!!
    Emin olma diyor ama...
    Şimdi ektiğimiz tohuma gelince o seneye kalmaz bolca bereketli bir şey olur. Her iki
    durumda da bir bilene sorulur. Yaşasın korkusuzca yaşamak derken hangi ürün daha faydalı
    olur? Sonraki seneye de biz. Kardeş payı yahu! Zenginliğin iyi yanı.
    Beni ararken kimi buldunuz?

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zengin Varlıklı Nedir?
    Nedir bu? Ben onu sonra dinlerim, olur mu? Bak şakerim aslında kabiliyetin var ama
    suçlandıkça kimseyi suçlamamayı öğrenmek zorunda değilsin. Bunu ne açıdan dediniz? bu
    işte özgürlük. Bunun için fal açmadım, bu zaten özgürlük barındıran bir his değil, bir durum
    olabilir ve o da sorun değil. Sen beni anlamasan da olur ama benim sevdiğim birini anlayınca
    beni anlamasan da olur derken aramızdan geçen buz kütlesine sıcak hava üflemekle olmuyor
    bu işler. Paralarımız küresel ısınmaya akıp gidiyor. Sen dışlanmak nedir görmemişsin be! Bir
    de şimdi bak, dünya neler okuyor.
    Sadece bir salak yetmez bize, konser salonu dolsun veya taşmasın ama ben gerçekten
    konserden çıkan insan matığını taşıyan bir şarkı bilmiyorum, sen nereden duydun, inan.
    Aklımın en sağ köşesinde kendi yazdığım manasız iki yüz sayfalık satırları açıklamak geçiyor,
    peki. Zenginlik uğruna değer mi ki?
    Değer.
    Ben çünkü burcum boğa diye biliyorum zenginlik nedir ama ışıklar yanıp sönerken dün ben
    hesaplamamıştım bunları yazmayı ve beni övdün. Yalan nedir anlaşılınca da hepimize birden
    sırtını döndün. Televizyon açıkmış da, duyan duymuş, gören görmüş.
    Sen hangi ışıkla söndün? Zenginlik uğruna.
    Yaklaşık olarak iki konuda iyisin... birisi senin özelin ve öbürü benim sözelim değil diye
    bunları sesli okuyarak bana sözel sahtekarlar yollama bak çarparım bi tane, öbür cehennemi
    boylarsın. Bu da burada bu! Zenginlik uğruna.
    Kitabı okuyarak iyi niyetini bulamadığın cümleyle bana bakıp yarın ne satacağımı sorma, ne
    satarım ne de satın alırım. Kalırsın dımdızlak ben karışmam bak. Zenginlik uğruna.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zengin Giyim
    Kaçıncı soruşun diyeceksin değil mi? Daha birinci okuma iyi mi... Bir gün dönüp baktığında
    ben bunları anlatmak zorunda olmayacağım. Zaten mecbur değilim ben varlık anlamında
    açıklama yapmaya ama nedir? Zengin varlıklı nedir? Bak ne diyeceğim: camiden çıktım Allah
    diyen var mı sormadım, aklıma geldi de Allah diye kendimi yormadım, sonunda anladım
    ama Allah bildiğinden açıklama da yapmadım fazla, zengin derken ne anladıysan odur. Evet
    odur.
    Meğer bunları ben yazıyormuşum. Bir anlamda not alıp ders alıyormuşum. Faydası büyük
    ama ben kendime de yazmıyorum bunları... kimse bu anlamda üstün değil. Çaresi var diye
    aklımdan geçiyordu, yolları var diye kalbini açıyordu, sözleri çok diye herkese neşe saçıyordu
    ve aslında düşünmemek elde değil.
    İki satır arasında aklı olana dediniz. Akıl sağlığı şart ama maneviyat dinlediniz. Seçtiği
    kitapları her eve seçtiğinizden bence asıl yankılanan bir iki lafı yazılı olan! Peki ama ona ne
    dediniz?
    Zengin varlıklı.
    Aslını istersen ben senin kütüphane müdürün de değilim, bakıcında değilim, yazlık bekçin de
    değilim, dedi. Bence dedi! Diyelim.
    Hazır o kadar anlaşılmışken biraz gelir seviyesiyle ilgili sordum, sorma dedi. İyi mi?
    İki satır önce sor dedi, sonra sorma dedi, sonra mutlaka sor dedi. Üçüncüsünde hayır yoktu.
    Bu konuda ne düşünüyorsun?
    Bir daha sor bak sana ne soracağım dedim mi hiç, dedi.
    Yok dedim.
    İyi o zaman. Demek sen saçma şeyler sormuyorsun dedi.
    Bence sen... ???

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zengin Olsaydık
    Maddi durumumuz iyi olsun. Maddi ihtiyaçlarımızı karşılayalım. Sen bildiğim bilmediğim
    tüm ihtiyaçlarımı karşıla gerçekten de. Maddi konuları aramıza engel gibi sokmayalım.
    Maddi hasar ile hiçbir şeyi ve kendimiz tehlikeye atmayalım. Maddi anlamda rahatlık
    dileklerimizi farklı dileklerimizin üstünde tutmayalım. Şu konu iş yerinde ne ki bu soruna
    sonsuza kadar bir daha geri dönmeyelim. Maddi durumumuzu bilemem anlatabildim mi?
    Resimli sunum lazım olur mu? Nereye çağırsalar gidilir mi? Maddi anlamda bize bir örnek
    temenni edildi mi? Televizyonu açacak olursa diplomanın değerini anlarsın.
    Sen gerçekten de maddi diyemeyeceğim arınmışsın. Sen beni anlarsın ama şimdi hangi
    alanda insan bir rahat etsin? Sen yaptığın için, sen yaptırdığın için, sen yapmadığından veya
    ben yapamayacağımdan açılan konuların arasına karışırken bir huzur kapladı içimi ama
    söylemeden edemeyeceğim, okudun, okumadın, anladın, anlatıldı derken yapamayacağım,
    sevdin sevmedin derken büyüklük taslamayacağım. Herkese verdiğim değeri ben görmeden
    sırtımı yaslamayacağım. İstesem de sana kafa tutamam diye bana kafa tutulmadı derken
    duyduğum o sessizlikle kulaklarımı kıyaslamayacağım. Zenginlik yolunda biraz daha kalalım
    ve ben seni asla unutup kendimi haklılık uğruna bir diğer alanda aynı dili konuşurken
    bulduğumda artık beni ilgilendirmediğini sandığım kadar farklı bir yerde
    umursamayacağım.
    Sen gene de sen...
    Kolay
    Basit
    Oldu bil sen onu
    Bu kadar basit diyen birisi için hakikati saklamayacağım

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zengin Olunca
    Kuş gibi özgürsün, yanlış evin damındasın. Aslında çok keyifli senin farkını bilmek ama
    bunda uzakta bir nasihat var hepimize anlatmak istediğin. Gerçekten de ne maksatla bize
    kendi iyiliğini tattırdın da geri aldın? Sen zengin bir kızın hayallerindeki kralsın. Her şeyi
    satın aldığına göre şimdi senin çalıştırmak için birilerine ihtiyacın vardır. Her şeye gücün
    yettiğine göre bu senin için bir oyun gibi demek ki.
    Bana bu örnekleri ver çünkü ülkece ihtiyacımız var! Kasım ayının ilk günlerinden sonra yeni
    bir yardım kampanyası başlatacaksın ve yaptıkların ile yapacakların benim hayalim mi senin
    hayalin mi emin değilim. Sen zen bilimi ile aktif bir hesap yarattığında ben çıtayı
    yükseltmiştim ve kendimden de emindim. Akıl sağlığı adına kesinlikle senden yanayım.
    Bunlar kendisiyle konuşan birinin ne dediği çok sorun değil de bunları herkese yazıp
    anlatmayalım şimdi.
    Karneni aldığından beri daha tembel görünüyorsun, işe girmedin. Hazırlığı bitmiş ama
    tamamlanmamış bir yolculuktan söz etmek isteyen de kim? Kolay okunan bir şey olması için
    çaba harcamalısın. Bana çok küçük bir hediye almışsın: zen sanatı defteri. O şekilde
    düşününce insanlar dinliyor seni. Sen zenginliğin ve zengin olduğun için sahip olduklarının
    farkındasın demek ki. Ben sana şimdi ne diyebilirim?
    Kaçma diyemem.
    Korkma diyemem.
    Uç diyemem.
    Akıllı mecazi yatırım hesabı diyemem.
    Anti parantez diyemem
    Şaka yapamam.
    Ama bir şey diyeceğim sana: çok tatlısın.
    Zengin Olma Hayali
    Hayret doğrusu, zengin olmak ne zaman bu kadar düşünülebilir oldu. Değildi eskiden o kadar
    düşünülebilir belki de, küçücük çocuk pahalı oyuncak isterdi ve artık zengin olmak istiyorum
    diyemeyeceğini zannederdi. Kaşla göz arasında muhabbeti artıranlar da zenginliklerine
    zenginlik katacaklardı ve dünyaya mutlu insanlar gibi bakacaklardı. Bu sonraki işti aslında,
    onlar şimdi simit kaç lira olsa da alacağım derken gördükleri sonsuzluğu yarım elma gönül
    alma diye anımsatacaklardı. Haykıracak doğrusu olanlar bitenler de akılları incirli pekmezin
    tarifinden nasihat alacaklardı. Yaygın bir kanı var ki bunlar günlük hayata nüfus eden
    zerrecikler ama sana sormak gerekirse benim tek arkadaşım bana ne dese olmayacaktı. Yalın
    ayak yürürken kumsalda gördüğün çocuk sana tenha bir yerdeki duruşunda bulduğun büyük
    çoğunluğun huzurunu alkışlatacaktı. Yaklaşımın çok güzel ama neden sadece beni anladığın
    hissine kapılıyorum ki? Zengin olduğun için o da iyi de manevi huzurumuzu bilmeyen
    olmayacaktı.
    Şimdi en anlamlı günün mumlarını içimden geçirdiğim "boş ver bana sen lazımsın" dilekleri
    süslerken geçen yılların üzerine bana pastama yazdığın mesaj "olsun bakalım" gibisinden ne
    anlatacaktı.
    Pazartesi Salı falan derken aklımın en uzak yerinde yazılı aşk anlaşılabilirliği birazdan
    işimize yansıdığında yollarımız kiminle ayrılacaktı?
    Ayrılık rüzgarları eserken efsanelerden koşup gelen acıma duygusu saklı bir hazine gibi
    bütün yükünü sana verecekti.
    Zengin olduğun için iyi bir limansın.
    Sen de öyle delikanlı!
    Hanımlar koşun bir haberim var. Yakında mutluluktan uçacak bir düğün var.
    Kızlar anlamıştır beni ama erkekler eve kapanacaklardı.
    Yok canım olmadı bu. Olmadı say sen. Sana ne katacaklardı?
    Şu işi kurtar ben sana kefilim
    Zengin Olduğun İçin
    Şimdi madem ki bu durumdayız, konusu bu olsun. Bence sen aslında zaten bazı durumların
    sadece tadını çıkarıyorsun. Biraz neşe kaynağı olunca da kızıyorsun, ilgi alaka bekliyorken
    şımarıklık istemiyorsun. İyi anladık da yani ne açıdan sen de şimdi benimle aynı yolda aynı
    huzurla duruyorsun! Koşarak geçtiğin için beni bu açıdan hoş görünüyorsun.
    Geç bakalım benim heveslerimi, sabrettiğim gündemimi, yakınlardaki ünlemini geç de bana
    hemen biraz anlamlı gelen bir hayat tarzı da ver. Zengin olsaydık derken hayal bile değil, ne
    diye aynı cümleyi kuruyorsun? Anladım tamam, sözünde durup biraz başlık yazıyorsun.
    Haksızlığa uğramak nasıl da zor. Zengin olsaydık belki bir etrminoloji bulurduk bu olanlara
    ama o da sanırım ki ak ile kor. Olamaz böyle bir dünya, okuyorsun ama bir üst basamakta
    belki küsüyorsun.
    Zengin olsaydık neler giyerdik, neler yaşardık derken biraz bana yükleniyorsun gibime geldi.
    Aslında bunu demek isteyen binlercesi senin bir hecene geldi. Heceliyorken yazmak değişik
    bir his değildi inan bana.
    Gayet açık konuşacağım, ağzımın tadı yerinde ve her şey bir numara. Benim bir hayalimi
    silince de artık her şeyi siliyorsun. Bin kez anlattım sana ma hayırlısı derken sürekli bana
    bakıyorsun.
    Bunlar hangi alanda işime yarar diyecektim ama gene de bence senin de işine yaraması şart
    oldu. Bir dostluktan söz edilemez ama biraz naz biraz da hırs doğdu.
    Yalan söylememek lazımdır belki, bana bunlar muhabbet oldu.
    Kaldıysa içinde heves, çıkıp yürüyelim biraz.
    Ağladığın yerlede beni ele veriyorsun.
    Zengin olsaydık anlardık belki ama anlaştık zaten oldu bitti.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    İnsan sadece zenginlikten medet umabilir mi? Paranı harcayacaksın, işleri yoluna
    koyacaksın, bazen harcayamayacak ama daha çok kazanacaksın, bazen sabır gösterip
    inanılmaz istediğin bir şey alacaksın veya iş bulman lazım çünkü karnın aç... Aramızda hiç
    fark var mı?
    Evet.
    Allah büyüktür...
    Sen gerçekten de çocuklar gibi şarkı söylerken bunu dedin içinden. Bir gün çok güzel bir
    türkü duydun efkarlandın. Bir gün biraz fazla düşündün klasik müziği belki ama hiç bunlar
    için para harcamak gelmedi aklına. Derken çıktın bir yere gittin, hafif bir müzik vardı, bir
    kahve içtin, kolayına geldi ve sen ödedin hesabı.
    Gerçekten de şimdi herşey ne kadar güzel, ne kadar keyif veriyor insana diye düşününce her
    şey sana mutluluk vermeye başladı ama bir ormandasın ve ağaçlar var sadece... haline
    şükrediyorsun.
    Sen şimdi sınırlarını anladın. Biraz tasarruf yapacaksın gibi de hissettin sen.
    Dünyalar senin oldu ve kabiliyetli hissettin kendini birden.
    Sen şimdi ne konuda kabiliyetlisin? Senin sınırlarını ve özgürlüğünü nasıl belirleyeceksin?
    Sonra kırmızı şapkanı çıkardın ve gezmeye başladın, babaannenin yanına geldin. Kurt kaçtı
    gitti mi? Bu soruyla bile fazlaca uğraşmadın mı?
    Sürekli tasarruf modundasın ve yazıyorsun, çiziyorsun...
    Her konuya böyle bak bakalım neler bulacaksın? Ayıp nedir bildin mi?
    Kolay gelsin.

  • Romantikoss Favorites
    Romantikoss Favorites

    Zenginlik
    Karnımız tok ve hiç kırık kalp yok diyelim ki... şimdi evde börek pişireceksin ve ağlamaktan
    gözlerin şişmiştir senin. Sen hiç mi düşünmedin herkes ne yapıyorsa biz de onu yapıyoruz
    diye? Çalışmak diye özetledin değil mi konuyu? Ne yapacaksın şimdi peki? Sen zenginlik
    denilince aklına yatan daha iyi bir şey düşün bence şimdi. Gerçekten de o kadar sorun
    olmadığı yerde düşün ki iyice zarar ziyan nedir anlasın turşu suyun. Kırlarda koşarken geldi
    aklıma çocukluktaki yeşil bahçeli evlerin göründüğü sokaktaki hazır giyim. Peki ama şimdi
    ne yiyeceksin ki? Öncelikle şu zeytin fabrikasının önündeki ağaçlar yeterli değil bakmak için.
    Yazabilirsin ama sevabına tatmak için... Karpuzun suyunu çıkarıp bir nedenle çekirdeğini
    atmak için. Hiç yok hiç... o kadar manevi huzurumuz yüksek ki anlatamam sana. Yeter ki her
    gün sağlıkla geçsin bir de araba lazım araba. Şimdi geçtiğin köprünün tarihçesinden
    başlamalısın, o da aklın varsa. Biraz bence çamura yat çünkü herkes sana bakmakta. Kendin
    için üzüldün üzüldün, sen şu halinle kimin için üzülebilirsin ki? Gücün kuvvetin yerinde
    galiba ama insanlar üzüm elde etmekte.
    Börek pişirmek aynı konu olmuyor bir türlü! Fazla kilolarım da göze batmakta.
    Sen de börek yapamıyorsun, az önce biraz zeytin yemiş biri de börek yapamıyor. Ne var
    bunda?
    Mutluluk aynı yerde dursa, bütün kitaplık resim yoluna sapmaktadır.
    Aynı sokakta bir çitlerle çevrilmiş ev varmış, orayı almış seninkiler, çok iyi ya.
    Biz bugün ne yaptık dedikçe sana herkes anlatmakta.
    Birazdan zenginlik parayla değil diyeceğim, o an gelsin istiyorum. Elimde avcumda ne varsa
    bir spor salonuna yatırdım ve belki daha hızlı koşmalıyım. Karadut ağacı için söz
    veremiyorum, belki aynı yerdedir belki değildir. Haklının haklının yanında olduğu bir
    yerdeyim. Çok iyi bir fikrim var ve bunu kendime saklamalıyım. Tek yapman gereken bu!
    Yapmamam gereken şeyleri kendime saklayacağım! Mesela? Mesela kendimin olan bir
    kemeri sıkamıyorum ama ben de kemerleri sıkmalıyım. Aslında hayat müşterek diye de
    düşünmek lazım.
    Neyse ki çok karlı bir alışveriş bu. Yarım kalan bir tasarımın anlamını bilmek gibi biraz. Asil
    bir dokunuşun ilk keşfini yapmış eski bir antikacı dükkanı ve içindeki müşteri bunu dedi,
    ben değil. Yankılanan bir ses var ve günün anlamını ifade eden cümleyi duyamadım bile.
    Havanın güzel olması beni sevindirdi. Bir servet eder şu yüz kremi. Biraz dinlenmek için
    neler vermezdim. Kaç kez söyledim sana, ben çaba harcamadan bu güzel yere ulaşanlardan
    biriyim ama çaba harcamam da lazım.
    Asıl önemlisi hep birlikte yaptıklarımızın anlamını yitirmemek derken herkese bir şey
    söyleme isteği duymadım fazla.
    Halden anlamıyor sayılmam sanırım ama rol yapma kabiliyetim zayıf. Hayırlısı derken
    kendime geldim bir an.
    Hiç anlamadığım bir konuda neden yorum yapmalıyım?
    Asıl önemlisi sen de seninle gelen bir akıl ve mantık istiyor olmalısın. Çok mutlu olursun
    umarım. Bu seni nereye kadar takip etti? Satıştan sonra gülümsemeden el sıkışmadan
    gittiğinde ne düşünüyordun? Ben de bunları düşündüm. Umarım çekmecede duruyordur
    kısa bir iş sunumunun son kopyası.
    Kendime çok da fazla güvenmiyorum. Az miktarda sarı boya aldım. Onu diyordum. Bir tek
    üstümüze yağan yağmur bilmiyor bunları. O da sadece bilmekle yetindi.