Kadın gecenin karanlığında koşuyordu. Nefese nefese bir takip. Kadın bembeyaz elbisesiyle karanlık geceyi delerek ormanlık arazide hiç durmadan koşuyordu. Ciğerleri deliniyormuş gibi nefes alıyordu… Çok korkmuştu. Arada arkasına bakıyor yeniden koşmaya başlıyordu.
Defalarca tökezleyip düşmüştü. Elbisesi dallara takılıp yırtılmıştı. Karanlığı yaran bir ışık gördü. Seçemediği bazı gölgeler .. Durdu…. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Acaba bu onlardan biri olabilir miydi ? O yöne giderse kurtulacak mıydı ? Yoksa yoksa …. Donup kalmıştı. Bir kurt sesi …… Tanrım bu uluma… Artık dayanamıyordu. Oradan bir an önce kurtulmalıydı.. Işığın güvenli olup olmadığını bilemediğinden aksi yöne koşmaya devam etti..
Korkunç bir çığlık yankılandı sessizlikte… .Artık hem korkudan hem yorgunluktan gücü tükeniyordu. Sürekli düşüyor yeniden toparlanıp koşmaya devam ediyordu. Her yeri yara bere içinde kalmıştı. Canı çok yanıyordu.. Arkasına baktığında uzakta seçemediği gölgelerin hala takip ettiğini görüyordu. ‘Ohh Tanrım .Gelmeyin artık ‘ dedi soluk soluğa. Bir tanesi onun gölgesiydi… Öyle miydi? Dikkatle bakmaya devam etti ardına. Artık emindi birisi oydu gölgeler arasındaki ve diğer insan figürleri seçemediği..
Ağaçların arasında bir çift gözü fark etti ona doğru bakan . Tiz bir çığlık… Ağzını kapattı kendisi.. Bir baykuşla burun burunaydı… sürünerek geri hareket etti.. Elleri çok acıyordu. Kan her yerinde.. Kesikler ve diğer yaralar ..
- Katrina bir yere kaçamazsın . Hahahhaah . Hadi ama yeterince uğraştırdın.. Katrinaaa (yarı alaycı bir seslenme ) Hadi güzelim gel babana…
Artık emindi. O buradaydı ve ondan kurtulması neredeyse imkansız. Fişek gibi fırladı yerinden. Korku onu güçlendirmişti sanki. Hiçbir yarasını hissetmiyordu. Eskisinden daha hızlı koşuyordu. Uçurumsal yollar , çalılar kurtlar …. Hiçbir şey umurunda değildi. Sadece koşuyordu. Nefesi gece de yankılanıyordu. Öyle çok koştu ki Ormandan çıkıp bir göl kenarına ulaştığını sonradan far ketti.
Burası çok güzel bir yerdi.. Göl kenarından bir yol uzanıyordu. Yolun iki yanında kavak ağaçları sıralanmıştı. Göle yansıyan ayın görüntüsü şiir gibiydi.. Rüzgar hafif hafif esiyordu. Uğuldayan çayırlar ….Sanki bir mandolin sesi geliyordu kulaklarına.. Kısa bir an bu doğa harikası yerin güzelliğinde kayboldu.. Tıpkı tablo gibiydi…
Ayın yansımasını gözleriyle takip ediyor. .Gölün ışıklarla dansına hayranlık la eşlik ediyordu. Birden bir şeyi far ketti. Evet evet bu bir evdi. Küçük bir bağ eviydi … Uzaktan seçebildiği kadarıyla …. Gitmeliydi… O yöne doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.. Kavak ağaçları arasından geçerken vücudunu yalayıp geçen rüzgar onu rahatlatmıştı. İçinde garip bir huzur vardı. Sanki her şeyi geride bırakmıştı. Artık onu asla bulamayacaklardı.
Koşmaya başladı yeniden. Hızlandı. Evet evet çok yakındı artık. Ama … Gülümsedi yaklaştığı şeyin ev değil de bir değirmen olduğunu görünce. Acaba kimse var mıydı ? Belki de iyi insanlar vardı burada ve ona yardım edeceklerdi .. Kapının önüne geldiğinde durdu. Elleri ve tüm bedeni titriyordu.. Heyecan ve korku birbirine karışmıştı.
Tüm cesaretini topladı ve kapıyı çaldı. Ses yoktu. Burada hiç kimsenin olduğunu sanmıyordu. Kapıyı açıp içeriye doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Kapının gıcırdaması yeni bir korku dalgası başlattı içinde… Artık içerdeydi ve geri dönüş yoktu. Karanlıkta ay ışığının yardımıyla etrafı görmeye çabaladı. Ahşap bir masa ve üzerinde mumlar vardı. El yordamıyla bunları bulabilmişti. Peki bu mumu neyle yakacaktı. Aslında yakmasa daha mı iyi olacaktı ?
Üst katta bir ışık belirdi. Eski ahşap merdivenler gıcırdıyordu. Biri aşağı doğru iniyordu. Artık bu korku ve heyecana dayanamayan bedeni yığılıp kaldı. .
Gözlerini araladığında kendini yatağında buldu. Başında duran hizmetçisi ona şaşkın şaşkın bakıyordu. Gözlerini iri iri açmış onu seyrediyordu.
-İyimisiniz ? Sabah çoktan oldu ve siz sanırım yine kabus gördünüz. Çığlıklarınızı duyunca odanıza izinsiz girmek zorunda kaldım.
-Tamam … Şeyy… Evet iyiyim.. Bana bir bardak su getirir misin ?
Yerinden doğruldu ve bedenini inceledi .Ne kan ne de bir yara belirtisi vardı. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü. Narin bedeni çok yorulmuştu. Ama neden ? . Gür sarı saçlarını toplayıp tepesinde sıkıştırdı. Camdan bahçesini seyretti. Yemyeşil di. Çiçeklerle ağaçlardan figürlerle dizayn edilmiş bu bahçeyi çok seviyordu. Ve işte en sevdiği şey de ordaydı. Beyaz atı şımarık şımarık kişniyor ona ait koşu alanında seyisle beraber bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Koltuğun üzerindeki sabahlığını üzerine geçirdi.
Hizmetçi suyu getirmişti. Teşekkür ederek suya uzandı. Suyu biraz içip elindeki bardağı inceliyordu. Sonra tırnaklarını fark etti. Elindeki bardağı yere düşürdü. Dehşet içinde ellerine bakıyordu. Tırnaklarının arasında çamur ve çimen…..
Melek eli ayağı karışmış bir halde kalakaldı. İlk kez bir polisten korkmuştu. Komiser Kenan oldukça zeki bir adamdı .Bu Melek için oldukça riskliydi.
- Çok kısa bekleteceğim sizi .Çünkü kıyafetim pek uygun değil. - Sorun değil de yine de uzamazsa sevinirim. - Tabi beş dakika lütfen - Bekliyorum Melek hanım
Adam hem akıllı hem kibar. Melek kendine gel. Yaşayan bir erkek sana çekici mi geldi yani? Saçmalık . Gidip bir bardak su içmeliyim .Yüzümü yıkayıp kendime gelmeliyim . ‘ Melek böyle kendi kendine söylenerek ve dediklerini yaparak sakinleştikten sonra kapıyı açtı.
- Buyurun komiserim. - İçeriye gelebilir miyim ? Size bazı sorular sormam gerek. - Ah şey aslında evim çok müsait değil .İsterseniz ben şubenize geleyim . - O kadar vaktimiz yok . Bu soruların cevaplarını hemen bulmalıyım . - Hayırdır inşallah… ? Cevapların bende olduğundan da çok eminsiniz . - Lütfen sadece on dakikanızı alacağım . Konuştuğumuzda anlayacaksınız.
Melek baktı ki kurtuluş yok .Mecburen…
- Peki madem . Buyurun ama kısa olsun . Çünkü işe gitmem gerek. - Evet tabi ki anlıyorum .
Melek Kenan’ı salona buyur etti. Kanepeyi ona göstererek kendisi de karşısında ki tek kişilik koltuğa oturdu. Soran gözlerle Kenan’a bakarken bir yandan da heyecanını kontrol etmeye çalışıyordu .Oldukça sakin bir ses tonuyla;
- Buyurun komiserim sizi dinliyorum . - Melek hanım sizin ifadenizi aldığımızı biliyorum .Ancak benim hala anlayamadığım bazı yerler var. - Nedir ? (Melek hem korku hem de heyecanıyla savaş verirken sakin kalmaya devam ediyordu) - Siz doktor bey öldüğünde yanında olan tek kişiydiniz. Ve ifadeniz de siz hastalarla meşgul iken doktorun masada çalıştığını ,onun öldüğünü geç fark ettiğinizi söylemiştiniz . - Evet tam olarak böyle oldu . - Ama doktorun otopsisinde tırnak aralarında deri örnekleri bulundu . Soruşturma sırasında o geceki bütün nöbetçi personelden aldığımız kan örnekleriyle yaptığımız DNA testine göre bu deri kanıtı size ait . - Yani ? ( Melek kalp atışlarının ne kadar hızlandığının farkındaydı. Şimdi bu kendini zeki sanan salağı burada öldürse ne olurdu ki . Hem çok yakışıklı bir adam. Kocası olmasını çok istiyordu Melek . Kafasını toplaması gerekiyor. Doktorun ölürken kendisiyle mücadele ettiğini hatırladı. Nasıl yapmıştı bu hatayı . ..! ) - Bakın Melek hanım . Siz doktoru öldükten dakikalar sonra gördüyseniz zaten ölmüş bir adamın tırnak aralarında doku örneklerinizin olmasını nasıl açıklayacaksınız ? - Hım şey… Aslında çok basit. Doktor vefat etmeden önce bir hasta için kendisinden yardım istedim . Temizlik personelini yemekhane ye göndermiştim ve hastayı yan çevirip pozisyon verdirmem gerekiyordu. Doktor bey bu konuda yardımcı olmuştu. Sanırım bu sırada temas ettik . - Öyle mi ? Peki Melek hanım elinizin üzerinde ki çizik böyle mi oluştu ? - Ha elim mi ? Ah evet …Sanırım … Melek timsah gözyaşlarına sığınıp devam etti. - Çok iyi bir insandı Ahmet bey. Hiç kibri yoktu. Her konuda yardımseverdi.. Ah Ahmet bey nasıl bırakıp gittiniz bizi .
Komiser Kenan sessiz bir şekilde Meleği izledi. Bekledi .. Melek ağlayıp zırlayıp hem zaman kazanıyor hem de Kenan’ın kafasını karıştırıyordu. Yada Melek böyle yaptığını sanıyordu. - Sizi anlıyorum . Daha fazla sizi üzmek ve yormak istemiyorum ama bir iki sorum daha var . İzin verir misiniz ?
Melek oldukça şaşkın bir halde Kenan’ a baktı. İlk kez bir adam karşısında hiçbir numarası işe yaramıyordu. Karşısında oturan adamı ilk kez oldukça dikkatle inceledi. Kenan kumral ve yakışıklı bir adamdı. Ela gözlerinden zeka ve hırs fışkırıyordu. Spor giyim tarzıyla oldukça çekici görünüyordu. Ama onda gizemli bir şeyler vardı. Kenan sanki Melek’i çok iyi tanıyor gibi davranıyordu. Bütün hamlelerini önceden biliyormuş gibi hiçbir şeye şaşırmıyordu.
- Komiserim beni daha önceden tanıyor musunuz ? Sizi bir çocukluk arkadaşıma çok benzettim de lütfen yanlış anlamayın .
Kenan gülümsedi. Gülümsediği anda yanağında minik bir gamze belirdi ve düzgün beyaz dişleri bir kez daha ortaya çıktı. Melek sorgu sırasında da o dişlere bayılmıştı. Ne kadar güzel şeyler yapabilirdi o dişlerden .Takı yada ev süsü için dekor malzemesi..
- Hayır Melek hanım sizi daha önce den tanıdığımı sanmıyorum. Şimdi sorumu soracağım .Siz hasta başında çalışırken eldiven kullanmıyor musunuz ?
Melek bir anda afallamıştı. Adamın büyüsüne kapılıp saçmalamıştı. Elinde eldiven varken doktor onun eline nasıl temas edecek ti ? Şimdi çok fena köşeye sıkışmıştı.
- Şeyy takk takıyorum tabi ki.. Ama o anda unuttum sanırım. Bende farkında değilim ki komiserim. - İlginç..! Sizin gibi bu işe yıllarını vermiş bir hemşire bu önemli detayı nasıl atlamış ki ? - Ya komiserim ne demeye çalışıyorsunuz siz ? Açık konuşursanız ikimizde zaman kaybetmemiş oluruz.
Kenan ayağa kalkıp odanın içinde kısa süre dolaştıktan sonra Melek’e iyice yaklaşıp gözlerinin içine baktı. Yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle önünde diz çöktü. - Melek beni de öldürmek istiyorsun değil mi ? . Şimdi burada beni öldürsen kimsenin ruhu duymaz. Diğer cesetleri yok ettiğin gibi benim de icabıma bakarsın sen. Öyle zekisin ki bu işten de bir şekilde sıyrılırsın kesinlikle. Ama benim sana başka bir teklifim var. Melek şaşkınlıkla donakalmıştı. Ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu. Yüzünde şapşal bir ifade ile komiserin bakışlarına esir olmuştu. Onun gözlerinde tanıdık bir vahşet görmüştü. Bu ifadeyi nerede görse tanırdı. Her aynaya baktığında kendi gözlerinde gizlediği bu tutkulu öldürme arzusu şimdi komiserin bakışlarından ona göz kırpıyordu.
- Ne ..? Ne saçmalıyorsunuz siz ? Ben şey.. Çok şaşırttınız beni.. Çok ironik ama sanırım polis çağıracağım. Beni korkutuyorsunuz .. - Hahahhaha . Gerçekten mi ? Melek hala oyun mu oynayacaksın ? Çok merak ediyorsun değil mi teklifimi ? Seni nasıl sobelediğimi çok merak ediyorsun ? Bunca merak içinde şimdi buradan çıkıp gideceksin öylemi ? Sen bunu yapamazsın ki… - Bakın komiserim . Siz nasıl bir hastasınız bilmiyorum ama benden uzak durun. Lütfen derhal evimi terk edin . - Peki Melek o zaman bana söyler misin şu holdeki kitaplığın neden tekerlekleri var ve neden sıklıkla yerinden oynatıyorsun ? Yerdeki parkelerin aşınmış lığına bakınca bunu inkar edemezsin. Ben onun arkasında senin gizli cennetin olduğuna eminim. Madem ki ben her şeyi uyduruyorum sadece o kitaplığın arkasında ne olduğuna bakıp gideceğim . Söz veriyorum . İzin veriyor musun ? - Bana baksana sen elinde arama iznin bile yok ve beni evimde sorgu adı altında taciz ediyorsun . Derhal defol git . - Hımm demek ki doğru iz üzerindeyim Melek. Sen kontrolünü öyle kolayca kaybedecek biri değilsin. Hatta etrafındaki herkesi yıllardır gerçek bir Melek olduğuna inandırmışsın. Zekana ve kontrollü oluşuna hayranım .Hatta senin tüm yeteneklerine hayranım ben .
Melek yavaş yavaş kendine gelmişti. Artık gözlerini hiç kaçırmadan Kenan’ın gözünün içine bakıyordu.
- Ne yapmaya çalıştığını anlamadığımı mı sanıyorsun ? Madem ki zekamın farkındasın sence ben bu kankalı itiraf oyununa gelir miyim tatlım .. Sence ben bir seri katil olsam sana burada her şeyi itiraf eder miyim ? Ben dediğin kadar tehlikeli bir seri katilsem sen buradan bunca konuşma sonrasında sağ olarak çıkabilir misin ? Ha komiser yakışıklı ne dersin ? - Melek işte bu sensin .. İşte kendin olmaya başladın. Sıyrıl bütün kimliklerinden artık. Hadi kendimiz olalım. İnan bana ve yeni maceralara bir takım olarak yelken açalım. Bende sana kendi karanlığımı göstermek istiyorum. Belki senin kadar başarılı değilim henüz ama senden öğrendikçe çok daha vahşi işlere imza atabiliriz. Bir tarzımız olur. Melek hadi senin ortağın olmak için can atıyorum. Çalan telefonla ikisi de irkildiler. Bir büyünün içine çekilmiş gibiydiler. Melek kendini toparlamaya çalışarak telefonunu eline aldı. Arayan hastaneden sorumlu hemşire idi. - Bak gördün mü İşe geç kaldım . Arıyorlar .. Onlara ne dememi istersin komiser ? - Benim burada olduğumu söyleme istersen ? Öldürmek zorunda kalırsan benim yüzümden hapse girmeni istemem. Senin gibi bir yetenek parmaklıklar ardında harcanmamalı ..
Bunları söylerken Kenan’ın yüzünde hem çapkın hem de sinsi bir gülümseme vardı. Melek bir tanrıçaymış gibi bakıyordu ona. - Delimi dir nedir ya .. Alo efendim . - Melek neredesin Allah aşkına . Nöbet ekibi çok yorgun .Eğer gelip nöbeti almazsan düşüp bayılacaklar. - Hatice abla çok üzgünüm . Ben nöbete yetişeyim derken evde ayağımı incittim. Evde acı içinde telefonu arıyordum ki sen arayınca yeni buldum. Ben gelemeyeceğim ablacım. Durum fena. Bir doktora gideceğim . - Tamam ablam geçmiş olsun. Rapor falan alırsan haber ver ama. Ona göre yeniden nöbet listesini düzenlemem gerek . Haber ver bana olur mu ? Ya kız çok fenaysa ambulans göndereyim evine. - Yok ablam çok sağ ol. Ben hallederim. Bir taksiye binip yakındaki polikliniğe gideceğim. Ararım ben seni .
Telefonu kapatıp Kenan’a baktı anında. Kenan onu hayranlıkla izliyordu. İlk kez bir erkek ona böyle hayranlıkla bakıyordu ve bu onun gerçekten çok hoşuna gitmişti. Bu kadar yakışıklı bir adam onu nasıl beğenmişti aklı almıyordu. Ama olmuştu işte.
- Melek sen morgdan ceset taşıdığına göre ölü seviyorsun. Bense kadınları kendime aşık edip seviştikten sonra onları diri diri dikmeyi ve kesmeyi seviyorum. Eğer ölü kadınları da seviyorsan onları öldükten sonra sana hediye edebilirim. Gerçi elimden geldiğince onları canlı tutmaya çalışıyorum ama senin için acılarına biraz erken son verebilirim dedi cani bir gülümsemeyle.. - Sen nasıl bir manyaksın be . Hem nereden çıkarıyorsun ki benim morgdan ceset topladığımı falan? - Bak güzelim çözdüm ben seni. Senin nöbetinde ölen bütün cesetler morgdan bir nedenle uçmuş . Dersimi çalışıp geldim .Geçmişte de az ceviz kırmamışsın hepsini araştırdım. Kendim gibi bir manyak görünce tanırım ben. Sen şimdi beni kendine yakın hissetmedin mi ? İşte bende anlıyorum farklı olanları. Biz üstünüz .Diğerleri çöp .. Ben bir ölüm tanrıçası ilk kez buluyorum ama. Diğerleri sadece amatördü. Melek ama tek bir şeyi anlamadım. Yani sana ters bir olay var geçmişinde. - Ha öyle mi ? Diğer her şeyi ben yaptım da sence neyi ben yapmadım çok merak ettim hadi söyle bakalım . - Sen önce Adana Sağlık Meslek Lisesi’nde yatılı okumuşsun. Sonra üniversiteye gitmişsin. İşte Adana da okurken yatakhane de bir yangın çıkmış ve on iki kız öğrenci ve nöbetçi öğretmen yanarak can vermişler. Nasıl olmuşsa sen yanan öğrencilerle aynı koğuşta olmana rağmen sağ kurtulmuşsun. Bunu açıklarsan çok sevineceğim. İlk merak ettiğim şey bu. - Hahahahha .. Delirmişsin sen . Ne yani onca insanı ben mi yaktım? Yok daha neler. Bak bir seri katil olsam bile toplu katliam yapmazdım. Böyle bir şeyi ancak katil devletler yaparlar. Bu beni bile aşar komiser. Denetimsiz bütün yurtlarda böyle bir olay yaşanması muhtemeldir ve katil kesinlikle bir kişi değildir. Kurumlardır.. - Melek sana bayılıyorum ben . Sen hayalimdeki kadınsın. Hadi kır zincirlerini ve bir takım olalım. Birbirimize geride bıraktığımız eserlerimizi anlatalım. Hadi Melek … Hadi çözül artık. - Çözüleyim .. !!! Yahu seni akıllı bir adam sanıyordum ben de. Sence bir seri katil iki kelimeyle çözülür de tüm yaptıklarını bir çırpıda itiraf eder mi ? - Aslında hepimizin içinde yakalanma arzusu yok mu Melek ? İçten içe tüm yaptıklarımızı ,Eserlerimizi, üstünlüklerimizi diğer bütün zavallılara bildirmek istemiyor muyuz? İşte sana fırsat. Hem bu itiraflar sadece ikimizin arasında kalacak hem de sana hayran bir ortak sahibi olacaksın.
Melek ayağa kalktı. Pencerenin yanına gitti. Pencereden dışarıya uzun uzun baktıktan sonra geri döndü. Kenan’a doğru yaklaşıp onu yerden kalkması için işaret etti. Şimdi ikisi de ayakta ve göz göze idiler. Melek yine sinsi ve iğrenç gülümsemesini yüzüne oturtmuştu. Çok iğrenç planlar yaptığı ve bunun hayalinin bile onu heyecanlandırdığı oldukça belliydi. Kenan soran gözlerle Melek’e bakıyordu. Melek sonunda konuşmaya karar verdi. - Sana bir teklifim var komiser. .!!!
Seriyi sondan başa doğru okumuş bulundum.Birini okuyayım derken baktım hepsini bir solukta okumuşum.Oldukça sürükleyici bir paylaşım olmuş.
Böylesi vahşice duyguları ve eylemleri barındıran insanların asıl kaynağı genellikle çocukluk dönemine dayanıyor...Hiçbir şey birden bire olmuyor.Katil Melek de bunlardan bir tanesi..
Kurgu ve aktarım muazzam olmuş. Tebrik ederim kaleminizi Maria...
Seriyi sondan başa doğru okumuş bulundum..Bir tanesini okuyayım derken merak duygusu uyandı bir bakmışım hepsini okumuşum..Oldukça sürükleyici bir paylaşımdı..
Böylesi vahşice duyguları ve eylemleri barındıran insanların bu hale gelmelerinin asıl kaynağı genellikle çocukluk dönemine dayanıyor.Birdenbire olmuyor hiçbir şey..
Kurgu, aktarım mükemmeldi..Tebrik ederim Maria Puder...
Sevgili arkadaşlar, bu öyküyü uzun zaman önce yazmıştım. Elbette ki çok daha iyi yazılabilirdi. Ancak o zamanlarda elimden bu kadarı gelmiş. Benim seri katilimde Türk işi seromani gerçekleştirsin istedim. Türk işi korku öyküsü yazan çok fazla yazar yok aslında. Bende böyle bazı deneme öyküleri yazmıştım. İlginiz için teşekkür ederim. Yazının son bölümünü de yarın atacağım ama ne yazık ki devamı yok. :))
Kapının önünde kısa bir an durup derin bir nefes alır. Aslında hem korkmuş hem de tedirgin olmuştur. Ancak sesinin titremesini kontrol edip gayet kendinden emin..
- Kim o ? - Melek hanım benim Hasan. Çok önemli şeyler oldu. Lütfen kapıyı açın. Melek ‘’ Kendi ayağıyla gelmiş ölüme salak’’ dedi içinden . - Gel bakalım Hasan .
Kapıyı açınca Hasan’ın zayıf yüzünün bembeyaz olduğunu gördü. Gereğinden fazla zayıf, avurtları çökmüş, gözleri çukurlarına kaçmış bu adam hepsinden fazla midesini bulandırıyordur Melek’in. Ancak bunca zamandır onu ceset kuryesi olarak kullandığı için bir türlü öldürme zevkini yaşayamamıştı.
Zavallı Hasanı’ ı tıbbi deneyler için cesetleri kullandığına hastane nöbetlerinde ikna etmişti. Bir temizlik personeli olan ve üstelikte bu kadar çirkin bir adam olan Hasan Melek’in ilgisinden öyle memnundu ki ne dese inanıyordu. Üstelik normal bir insanın algı seviyesine göre biraz daha az olan algısı yüzünden Melek gibi yüksek zekâsı olan bir kadın için çok kolay bir hedefti. Onu ikna etmek çocuk oyuncağıydı. Melek Hasan’ı bu araştırma, deneyler sonucunda Tarihe geçeceğine inandırmıştı. Yüzyılın buluşunu beraber yapacaklardı (!)…
Melek Hasan’ı cesetler morga gittikten sonra onları oradan çıkartıp aracına taşıması için kullanıyordu sadece. Evinde neler yaptığını hiç görmedi Hasan. Cesetleri dolaptan alıyor büyük tıbbi atık poşetlerine koyup tıbbi atık kovalarıyla taşıyordu. Hastanenin otoparkına götürüp Melek’in kameraların görmediği bölüme park ettiği aracının bagajına bırakınca görevi bitiyordu.
Bu doktor olayı ile Melek çıtayı çok yükseltmişti. Risk artmıştı. Doktorun cesedinin kaybolmasıyla ortalık fena halde karışacaktı. Hastane kameralarının görüntüleri incelendiğinde eninde sonunda Hasan’ a ulaşacaklardı. Ondan acilen kurtulması gerekiyordu. Kıt akıllı Hasan ilk sorguda her şeyi anlatırdı.
- Hasan hadi ne bekleyip duruyorsun girsene içeri. - Şey! İçeri mi ? Ayıp olmasın hemşire hanım size ? - Aa! Hadi ama gir artık . Gel kahvaltı yapalım birlikte. Sende olup biteni anlatırsın bu arada. - Melek hanım hastanenin her yeri polis kaynıyor. Ahmet doktorun cesedi kaybolduğu için herkese sorular soruyorlar. Seni de çağırırlar birazdan. Ben önceden haber vermek için geldim. - Peki buraya gelirken seni bir gören oldu mu ? - Hayır olmadı. - Buraya geleceğini birine söyledin mi ? - Hayır Hemşire hanım hiç söyler miyim?. - Aferin Hasan. Sen çok akıllı bir adamsın
Mutfak kapısına kadar yürüyüp durdu adam. Hasan sırıtarak bakıyordur Melek’ e.. Kendisiyle gurur duyarak kocaman burnunu ve sivri çenesini öne doğru uzatıp göğsünü kabartınca Melek gülmeye başladı.
Hasan utançtan kızarmış yüzünü saklamak için arkasını dönünce Melek eline geçirdiği çaydanlığı Hasanın kafasına geçirdi. Hasan ne olduğunu anlayamadan yere yığıldı. Başından akan kanları gören Melek muşamba masa örtüsünü başının altına koydu. Daha fazla mutfağının kirlenmesini istemediği için hemen dolaptaki insülin iğnelerinden birini aldı ve yüksek dozda Hasan’ın damarına zerk etti.
Hasan yüksek doz yüzünden komaya girer ve hareketsiz yerde kalakalır. -Az zamanın var Hasan veda et dünyaya.. Yerde yatan Hasan’ın başucuna oturdu ve zavallı adamı dondurma gibi yalamaya başladı. Melek ölü bir adam görmeye dayanamıyordu. İlk defa şeker hastası olduğuna sevinmişti. Hasan için bir ölüm planlasa bu kadar keyiflisini yaratamazdı. Melek şeytani bakışlarını adamın üstünde gezdirirken yine o iğrenç kahkahasını attı. -Çok çirkinsin be adam .. Ama ölünce sen bile harikasın. Adamı bodrumdaki özel bölüme taşıdı. Bağırsaklarından kendi çıplak vücuduna kemer yaptı. Oyduğu gözlerini birbirine dikerek kendine düğün kolyesi yaptı. Adamın bütün organlarıyla oynayıp derisinden kendine taç yapmak için hatıra aldıktan sonra mutfaktan getirdiği kıyma makinesi ile işe koyuldu..
Hem doktorun hem Hasanın bütün etlerini kemiklerinden sıyırıp kıyma makinesinden çekti. Kalan kemik parçalarını elektrikli testere ile ufak parçalara ayırıp poşete doldurdu. Bir çocuk gibi eğleniyordu. Kendi kendine konuşuyor ve gülüyordu. O anda yaptığı şeyden çok daha fazla kan donduracak planları, beyninden geçenler onu oldukça keyiflendirmişti.
Kıyma haline getirdiği iki adamı mutfak dolabına uğurlar.
-Hey bakıyorum da pek sıkı fıkı oldunuz. Hadi bakalım siz burada uslu uslu iyice kaynaşın… Hahahhahah … !!
Duşunu alır ve üzerine sıradan bir kot ve tişört geçirip kemik torbalarını arabaya atıp yola çıkar. Kemik parçalarını evinden kilometrelerce uzakta ara sokaktaki bir çöpe atar. Evine doğru yola çıkmışken cep telefonu çalar.
-Efendim Serap . -Melek abla acilen hastaneye gelmen gerek. Sizin nöbette ölen Ahmet beyin cesedi morgdan çalınmış -Ne diyorsun ! ….. Nasıl ya! Kim , niye bir cesedi çalmak ister ki. ? Çok şaşırdım. Melek sinsi sinsi gülümser arabanın dikiz aynasına … -Bilmiyorum abla. Ama polisler ve idareciler seni bekliyor. -Neden sadece beni… ? -Yok abla sadece seni değil. Bütün nöbet ekibini aradık.
Tam iki gün boyunca yoğun sorgular , adliye, savcı derken koşuşturma bitmişti. Melek hiç renk vermeden bu beladan da kurtulmuştu. Sadece Kenan komiser onun çok canını sıkmıştı. Oldukça akıllı bir adamdı. Sorduğu sorular ve şüpheci bakışları onu çok rahatsız etmişti.
Melek sabah gayet mutlu bir şekilde uyanıp bir şeyler yedikten sonra buzluktaki kıymaya dönmüş adamları mutfak masasına koydu. Bir yandan pide içi hazırlıyor bir yandan da kendi kendine konuşuyordu.
- Hasanın hiç kimsesinin olmaması çok işime yaradı. Arayıp soranı olsaydı bir de onunla uğraşacaktım. Hastanede de yarım akıllı Hasan polisten korkup kaçmış diye söylenti yayılmasına ne demeli.. Her şey mükemmel ilerliyor. Artık bu iş bitti.
Melek kıyma olmuş adamlardan gidip pide yaptırıp yola koyuldu. Ahmet beyin taziye evine kucağında pidelerle gitti. Ailesine baş sağlığı dileklerinde bulunup onlarla beraber ağladı.
En kötüsü de Melek tüm bu yaptıklarını normal kabul ediyordu. Kocalarına son göreviymiş gibi görüyordu. İçi kıpır kıpır dı. Şu son günlerde yaşadıkları onu mutluluktan çılgına çeviriyordu. Yaşadıklarını düşününce gece bile uyumuyordu. Melek yavaş yavaş kontrolünü kaybediyordu. Hayalle gerçeği karıştırmaya başlamıştı. Sık sık geçmişe gidip üvey babasının kendisine yaptıklarını düşünüyordu. Daha fazla hırslanıp daha dengesiz davranmaya başlamıştı.
Yatağında kocalarını düşünüp onlarla yeniden yeniden sevişiyordu. Kanlarının kokusunu düşünüyordu. Soğuk tenlerini, iç organlarını hayal ediyordu. Onlardan aldığı deri parçalarıyla yaptığı takıları yatağın üzerine serdi. Hepsini sevdi. Üzerlerine yatıp bir kez daha zevkin doruklarına çıktı. Saatler sonra uykuya dalabildi.
Seslere uyandı. Sabah olmuştu. Kapının zili çalıyordu. Yok birisi kapının ziline yapışıp kalmıştı demek daha doğru olurdu. Sersemlemiş bir şekilde zor zahmet kapıya vardığında seslendi.
-Kim o ? -Melek hanım ben komiser Kenan kapıyı açar mısınız..? -???..........
Sevgili hanımlar,seri katillerin bir ritüelidir kurbanları yemek, bazen tek bir uzvu bazen de hepsini yerler, organlarlarin onlar için farklı farklı anlamları vardır. Melek şarapta pişirerek yiyecek bı kadın profili değil,pide mantıklı:))
Melek için birkaç şey söylemek istiyorum,bizler daha birinci bölümde Melek 'in ev yaşamında annesinin ve kendinin zor durumda olduğunu öğrendik,ilk kırılmalar çocuk yaşta başlıyor ki bu tarz olaylar çocukken yani savunmasız kaldığı zamanlarda oluyor. Burada kurbanlarını nasıl seçeceğini anlıyor, yanlız olanlar..elleri kaba yada kaba davranan insanlar.. orada hemşire olmak istiyor; herşey birden bire olmuyor aslında.. Büyük bir ihtimalle üvey babası da çocukken taciz edilmiş yada hırpalanmış olabilir.. Yazar bize sadece üvey baba üzerinden gelseydi yanlış olurdu, çünkü Melek'in tüm hayata bakış açısı bozulur. O, artık farklıdır..!
Katil Melek hikayesi.. Melek küçükken prenses gibi yaşamamış.. Kabul.. Yaşadıklarından dolayı psikopat olmuş.. Ama üvey babasından aşağı kalır yanı yok.. O işkenceleri sadece üvey babasına yapıp olayı zirvede tadında bırakmalıydı Kandin hakli iken haksiz hatttaa mide bulandirici Sapık bir caniye dönüşmüş
Tımarhane Duvarı yalnız taşların birleşimi değil gerçeğin kabusudur. Öyle bir duvar ki : özgürlüğü,huzuru,insanın insan olabilme özelliğini kaybettiği,derin satıhların zalim yalnızlığını katmer katmer suratına vurulduğu manevi duvardır.
Sevgili "D"bir filmde izlemistim,adam tecavüz ettiği küçük kızlara sonra sarılıp saatlerce affet beni diye ağlıyordu.Sonra bı çocuk görünce herşey yeni baştan başlıyordu. . Melek bu bölümde çok sahici..
‘’ Ne sürdün sen Melek ? Ah canım beğenmedin mi kokumu ? Hımm sana bir hediyem var tatlım bakalım beğenecek misin ?. ‘’ der içinden. Adamın yüzünü kendisine doğru kaldırmasını fırsat bilip çenesinden kavrayıp ani bir hamle ile enjektörü doktorun şah damarına batırır ve ilacı verir. Adamın kendisiyle mücadele etmesi ona apayrı bir zevk verir. Adamın ellerinde can vermesinin heyecanı hiçbir şeyde yoktur. Melek nefes nefese doktorun soluğunun kesilmesini izler.
İşte sonunda dehşetle açılan gözleri öldüğü sırada öylece kalmıştır. Yüzünde donup kalan bu kan donduran ifade Melek te aşırı bir seks isteği doğurmuştur. Ölü adamın dudaklarından uzun uzun öperek ona aşkını anlatır. Kocasına deli gibi aşık olur. Adamın yüzünü defalarca yalar. Akan salyalarını silerken kendini toparlamaya çalışır.
Şimdi akıllı davranıp bir senaryo bulması gerekmektedir. Birden bağırmaya başlar
- Doktor bey doktor bey … ! Eyvahh yetişin, koşun .Doktor ölüyor …!!! Nöbetteki diğer hemşire uykundan sıçrayıp gözlerini ovuşturarak servise gelir .Bir yandan Siyah saçlarını tepesinde toplamaya bir yandan ayılmaya çalışır. Esma hemşire gözlüğünü de gözüne takıp merakla ve telaşla sorar.
O sırada yemekhaneden gelen Gülsüm hanım servise gelir.
-Ne oluyor burada hemşire hanımlar..? -Gülsüm hanım koş Esmaya yardım et. Doktor öldü. -Nee ..? Abooo ne yapcaz şimdii .Yazıkkkk… -Aptal aptal konuşup durma da hadi koş .
Bu arada Melek doktorun cesedini yakınındaki boş yatağa taşımıştır. Enjektörlere Atropin ,
Adrenalin ve özellikte Sodyum bikarbonatı çekmiştir. Eğer canlandırma sırasında bu ilacı verirse otopsi sırasında kanında çıkması hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü canlandırma sırasında kullanılan üç ana ilaçtan biridir.
Bu arada acil ekibi gelmiştir. Acil doktoru hemen yatak başına geçip hastası entübe etmiştir. Ve resüsitasyon başlamıştır. Defibrilatör bir iki deneme sonuç vermeyince 360 jule getirilmiştir. Doktor seslenir.
-Açılın .Çakıyorum. ( yatak kenarları metal olduğunda defibrilasyon sırasında hiç kimsenin temas etmemesi gerekir. Aksi takdirde elektrik çarpması olabilir)
_ Doktor bey 1 mg dan beş atropin , 1 mg dan 7 adrenalin, 2 sodyum bikarbonat İ.V. (damar yolu) yoldan verilmiştir. Şimdi ne yapıyoruz.
Bunu diyen Melek içindeki heyecanı bastırmak için sürekli işiyle meşgul olmaya çalışır. ‘’ Sen benimsin kocacığım .Asla geri dönemezsin. Zavallı beynin gereğinden fazla oksijensiz kaldı. ‘’ diye içinden konuşmaya devam eder.
-Melek gel buraya -Baba lütfen bana zarar verme. Ben bu gün hiçbir şey yapmadım. -Evet Melek bu gün çok uslu bir kızdın ve ben seni ödüllendireceğim -Baba ne olursun ..!! Melek salya sümük ağlarken üvey babası keyifle sırıtarak küçük kızın tenini okşuyordur. -Melek bugün seninle yeni bir oyun oynayacağız Ağlamaktan ve korkudan hali kalmayan küçük Melek sessizce -Ne oyunu .? İri yarı vücudunu iyice Melek’ e dayayan üvey baba onu kendine iyice bastırarak -Sen benim gelinim olacaksın. Bak sana bir gelinlik aldım. Elinde tuttuğu beyaz dantelli elbiseyi kıza kahkaha atarak uzatır. -Hadi bunu çabuk giy. Karşımda soyunmanı istiyorum. Melek söyleneni titreyerek yapar. Ağlamasına engel olamayan küçük kız yalvarmaya devam eder. -Baba bunu giyince bana zarar verme. Beni dövme yalvarırım. -Ağlamayı kes ve bana kocacığım de. Seni seviyorum de. Çok yakışıklısın de
Zavallı Melek dudaklarını öyle ısırır ki ağlamasını durdurmak için kanar. Zorlukla babasının dediklerini yapar. O gece üvey baba o gelinlikle Melek’ e defalarca tecavüz eder. Melek o geceyi diğerlerinden ayrı bir yere koyar. Çünkü en çok aşağılandığı dövüldüğü ve canının yandığı gece o gecedir.
-Melek hemşire nereye daldın ?
Acil doktoru Mehmet bey ona şaşkın bir ifadeyle bakıyordur.
-Şey çok üzüldüm doktor bey. Ahmet beye baksanıza …. Ağlamaya başlar.
-Ekip dağılmak yok; der doktor. Haydi bakalım arkadaşımızı yaşatacağız.
Tam bir saat süren Canlandırma çabası sonuçsuz kalmıştır. Melek artık yeni kocasıyla evlenecektir. Ekipteki herkes ağlar. Yoğun bakım hastane personelinin akınına uğrar. Melek bu kadar ilgiden tedirgin olur. Yanlış eş seçtiğinin düşünmeye başlar. Sabaha kadar başhekim ,polisler, savcı herkes hastaneye gelip gitmiştir. Ahmet bey morg da her ziyareti kabul etmiştir. Ertesi gün nöbet çıkışı Melek morga kocasını ziyarete gider. Ortalıkta kimse yokken buzluktan Ahmet’in cesedini çıkarır Onu öper koklar bütün teninde elleriyle gezinir.
-Bekle beni geleceğim der kulağına fısıltıyla…. Birkaç gün sonra tüm yasal işler bitince Melek her zaman ki gibi cesedi hastaneden çıkarmayı başarır. Geniş bagajı olan aracıyla evine getirir. Özel garajına aracını sokup Ahmet’i bodrumda ki düğün evine götürür. Bu oda tıpkı bir hastane morguna benzemektedir. Burada bir otopsi için gereken her şey vardır. Cesedi özel olarak tasarladığı metal yatağa yatırır.
Önce cesedin çıplak teninin her noktasına dokunur. Okşar , sever… Sonra kendisi de soyunup onunla kendince çılgınca sevişir.
-Hadi sevgilim hadi sev beni . Aşkım sana deli oluyorum. Birazdan bütün uzuvlarını kesip seni parçalara ayıracağım. Sevgilim senin bütün parçalarınla ayrı ayrı sevişeceğim. Dilini ve penisini kesip pişireceğim. Artık içimde senden bir parça olacak. Sen hücrelerime işleyeceksin ve beni asla terk edemeyeceksin.
Cesedin üzerinde çıplak bir şekilde yatarken bunları anlatıyor ve histerik kahkahalar atıyordu. Melek artık kendinden geçmiş bir şekilde inliyor orgazmın doruklarında geziyordu.
-Aşkım.. ooh hadi ama bu halde bana vuramıyorsun değil mi? Canımı yakamıyorsun değil mi? Ben senin gelininken yaptığın işkenceleri artık ben yapacağım.
Çıplak şekilde odanın içinde gezinip bir sigara içer ve cesedin üzerinde söndürür. Sonra özel aletlerle adamın derisini yüzmeye başlar .Derinin altında kan ve et göründükçe heyecanı daha da artar. Artık bu işte öyle uzmanlaşmıştır ki bütün deriyi yüzmesi sadece yarım saat sürer.
Kendi üzerine sıçraya kana bakar. Çıplak göğüslerindeki kanı parmaklarıyla sıyırır ve yalar.
-Hımm tadın da çok güzelmiş sevgilim. Pişirince daha lezzetli olacaksın eminim.
Melek cesedin ellerini üvey babasına benzettiği için onları kesmeye koyulur. Özel aletler yardımıyla önce ellerini sonra bacaklarını , ayaklarını derken bütün vücudunu saatlerce uğraşarak parçalar.
Çıkan kemik sesleri. Ortaya dağılmış organlar ,kan ve koku onu zevkin en doruğuna çıkarır. Eline aldığı kalbe bakarak -Bak sevgilim artık kalbin benim. Hani derler ya sonsuza dek kalbim senindir. İşte bu öyle bir şey. Biz biriz. Bu bizim düğünümüz bitanem. Melek bütün iç organlarını mıncıklar, sever, bazılarını parçalara ayırır. Vücudun her yerinden bir parça alıp küçük parçalara ayırıp doğrar. Bu özel bölümde duş alması içinde bir banyosu vardır. Duşunu alır . vücut parçalarını bir tabağa koyar ve üst kata çıkar. Kalan parçalarla ne yapacağına daha sonra karar verecektir. Çok yorulmuştur. Neredeyse sabah olmuştur. Elindeki tabağı gülümseyerek buzdolabına koyar ve gidip yatar. Kapıyı her kim çalıyorsa neredeyse kıracaktır. Daha bir saat bile belki uyumayan Melek çok sinirlenir. Üzerine sabahlığını geçirip kapıya doğru yönelir. Ama ya onlarsa … ???
Düş..??
Kadın gecenin karanlığında koşuyordu. Nefese nefese bir takip. Kadın bembeyaz elbisesiyle karanlık geceyi delerek ormanlık arazide hiç durmadan koşuyordu. Ciğerleri deliniyormuş gibi nefes alıyordu… Çok korkmuştu. Arada arkasına bakıyor yeniden koşmaya başlıyordu.
Defalarca tökezleyip düşmüştü. Elbisesi dallara takılıp yırtılmıştı. Karanlığı yaran bir ışık gördü. Seçemediği bazı gölgeler .. Durdu…. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Acaba bu onlardan biri olabilir miydi ? O yöne giderse kurtulacak mıydı ? Yoksa yoksa …. Donup kalmıştı. Bir kurt sesi …… Tanrım bu uluma… Artık dayanamıyordu. Oradan bir an önce kurtulmalıydı.. Işığın güvenli olup olmadığını bilemediğinden aksi yöne koşmaya devam etti..
Korkunç bir çığlık yankılandı sessizlikte… .Artık hem korkudan hem yorgunluktan gücü tükeniyordu. Sürekli düşüyor yeniden toparlanıp koşmaya devam ediyordu. Her yeri yara bere içinde kalmıştı. Canı çok yanıyordu.. Arkasına baktığında uzakta seçemediği gölgelerin hala takip ettiğini görüyordu. ‘Ohh Tanrım .Gelmeyin artık ‘ dedi soluk soluğa. Bir tanesi onun gölgesiydi… Öyle miydi? Dikkatle bakmaya devam etti ardına. Artık emindi birisi oydu gölgeler arasındaki ve diğer insan figürleri seçemediği..
Ağaçların arasında bir çift gözü fark etti ona doğru bakan . Tiz bir çığlık… Ağzını kapattı kendisi.. Bir baykuşla burun burunaydı… sürünerek geri hareket etti.. Elleri çok acıyordu. Kan her yerinde.. Kesikler ve diğer yaralar ..
- Katrina bir yere kaçamazsın . Hahahhaah . Hadi ama yeterince uğraştırdın.. Katrinaaa (yarı alaycı bir seslenme ) Hadi güzelim gel babana…
Artık emindi. O buradaydı ve ondan kurtulması neredeyse imkansız. Fişek gibi fırladı yerinden. Korku onu güçlendirmişti sanki. Hiçbir yarasını hissetmiyordu. Eskisinden daha hızlı koşuyordu. Uçurumsal yollar , çalılar kurtlar …. Hiçbir şey umurunda değildi. Sadece koşuyordu. Nefesi gece de yankılanıyordu. Öyle çok koştu ki Ormandan çıkıp bir göl kenarına ulaştığını sonradan far ketti.
Burası çok güzel bir yerdi.. Göl kenarından bir yol uzanıyordu. Yolun iki yanında kavak ağaçları sıralanmıştı. Göle yansıyan ayın görüntüsü şiir gibiydi.. Rüzgar hafif hafif esiyordu. Uğuldayan çayırlar ….Sanki bir mandolin sesi geliyordu kulaklarına.. Kısa bir an bu doğa harikası yerin güzelliğinde kayboldu.. Tıpkı tablo gibiydi…
Ayın yansımasını gözleriyle takip ediyor. .Gölün ışıklarla dansına hayranlık la eşlik ediyordu. Birden bir şeyi far ketti. Evet evet bu bir evdi. Küçük bir bağ eviydi … Uzaktan seçebildiği kadarıyla …. Gitmeliydi… O yöne doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.. Kavak ağaçları arasından geçerken vücudunu yalayıp geçen rüzgar onu rahatlatmıştı. İçinde garip bir huzur vardı. Sanki her şeyi geride bırakmıştı. Artık onu asla bulamayacaklardı.
Koşmaya başladı yeniden. Hızlandı. Evet evet çok yakındı artık. Ama … Gülümsedi yaklaştığı şeyin ev değil de bir değirmen olduğunu görünce. Acaba kimse var mıydı ? Belki de iyi insanlar vardı burada ve ona yardım edeceklerdi .. Kapının önüne geldiğinde durdu. Elleri ve tüm bedeni titriyordu.. Heyecan ve korku birbirine karışmıştı.
Tüm cesaretini topladı ve kapıyı çaldı. Ses yoktu. Burada hiç kimsenin olduğunu sanmıyordu. Kapıyı açıp içeriye doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Kapının gıcırdaması yeni bir korku dalgası başlattı içinde… Artık içerdeydi ve geri dönüş yoktu. Karanlıkta ay ışığının yardımıyla etrafı görmeye çabaladı. Ahşap bir masa ve üzerinde mumlar vardı. El yordamıyla bunları bulabilmişti. Peki bu mumu neyle yakacaktı. Aslında yakmasa daha mı iyi olacaktı ?
Üst katta bir ışık belirdi. Eski ahşap merdivenler gıcırdıyordu. Biri aşağı doğru iniyordu. Artık bu korku ve heyecana dayanamayan bedeni yığılıp kaldı. .
-Madam Katrina .. Madam Katrina.. Madam uyanın lütfen…
Gözlerini araladığında kendini yatağında buldu. Başında duran hizmetçisi ona şaşkın şaşkın bakıyordu. Gözlerini iri iri açmış onu seyrediyordu.
-İyimisiniz ? Sabah çoktan oldu ve siz sanırım yine kabus gördünüz. Çığlıklarınızı duyunca odanıza izinsiz girmek zorunda kaldım.
-Tamam … Şeyy… Evet iyiyim.. Bana bir bardak su getirir misin ?
Yerinden doğruldu ve bedenini inceledi .Ne kan ne de bir yara belirtisi vardı. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü. Narin bedeni çok yorulmuştu. Ama neden ? . Gür sarı saçlarını toplayıp tepesinde sıkıştırdı. Camdan bahçesini seyretti. Yemyeşil di. Çiçeklerle ağaçlardan figürlerle dizayn edilmiş bu bahçeyi çok seviyordu. Ve işte en sevdiği şey de ordaydı. Beyaz atı şımarık şımarık kişniyor ona ait koşu alanında seyisle beraber bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Koltuğun üzerindeki sabahlığını üzerine geçirdi.
Hizmetçi suyu getirmişti. Teşekkür ederek suya uzandı. Suyu biraz içip elindeki bardağı inceliyordu. Sonra tırnaklarını fark etti. Elindeki bardağı yere düşürdü. Dehşet içinde ellerine bakıyordu. Tırnaklarının arasında çamur ve çimen…..
D...
Bayım siz hiç öldürüldünüz mü?
Kendi zihnimiz yeterince tımarhane duvarı değil mi benliğimize.
Teşekkür ederim Canan. Sonu size teslim ettim. Ölsün diyorsan ölmüştür :))
Sevgili ''A'' artık buradan sonrasını hayal gücünüze bırakıyorum. Çünkü öykünün devamını yazmamışım :))
O gün sen o seri katili paylaşmasan Melek öylece unutulup gitmişti :)))
İyi bir avcı olan Melek, iyi bir av oldu sanırım.
Olabilir mi?
Katil Melek-5
Melek eli ayağı karışmış bir halde kalakaldı. İlk kez bir polisten korkmuştu. Komiser Kenan oldukça zeki bir adamdı .Bu Melek için oldukça riskliydi.
- Çok kısa bekleteceğim sizi .Çünkü kıyafetim pek uygun değil.
- Sorun değil de yine de uzamazsa sevinirim.
- Tabi beş dakika lütfen
- Bekliyorum Melek hanım
Adam hem akıllı hem kibar. Melek kendine gel. Yaşayan bir erkek sana çekici mi geldi yani? Saçmalık . Gidip bir bardak su içmeliyim .Yüzümü yıkayıp kendime gelmeliyim . ‘ Melek böyle kendi kendine söylenerek ve dediklerini yaparak sakinleştikten sonra kapıyı açtı.
- Buyurun komiserim.
- İçeriye gelebilir miyim ? Size bazı sorular sormam gerek.
- Ah şey aslında evim çok müsait değil .İsterseniz ben şubenize geleyim .
- O kadar vaktimiz yok . Bu soruların cevaplarını hemen bulmalıyım .
- Hayırdır inşallah… ? Cevapların bende olduğundan da çok eminsiniz .
- Lütfen sadece on dakikanızı alacağım . Konuştuğumuzda anlayacaksınız.
Melek baktı ki kurtuluş yok .Mecburen…
- Peki madem . Buyurun ama kısa olsun . Çünkü işe gitmem gerek.
- Evet tabi ki anlıyorum .
Melek Kenan’ı salona buyur etti. Kanepeyi ona göstererek kendisi de karşısında ki tek kişilik koltuğa oturdu. Soran gözlerle Kenan’a bakarken bir yandan da heyecanını kontrol etmeye çalışıyordu .Oldukça sakin bir ses tonuyla;
- Buyurun komiserim sizi dinliyorum .
- Melek hanım sizin ifadenizi aldığımızı biliyorum .Ancak benim hala anlayamadığım bazı yerler var.
- Nedir ? (Melek hem korku hem de heyecanıyla savaş verirken sakin kalmaya devam ediyordu)
- Siz doktor bey öldüğünde yanında olan tek kişiydiniz. Ve ifadeniz de siz hastalarla meşgul iken doktorun masada çalıştığını ,onun öldüğünü geç fark ettiğinizi söylemiştiniz .
- Evet tam olarak böyle oldu .
- Ama doktorun otopsisinde tırnak aralarında deri örnekleri bulundu . Soruşturma sırasında o geceki bütün nöbetçi personelden aldığımız kan örnekleriyle yaptığımız DNA testine göre bu deri kanıtı size ait .
- Yani ? ( Melek kalp atışlarının ne kadar hızlandığının farkındaydı. Şimdi bu kendini zeki sanan salağı burada öldürse ne olurdu ki . Hem çok yakışıklı bir adam. Kocası olmasını çok istiyordu Melek . Kafasını toplaması gerekiyor. Doktorun ölürken kendisiyle mücadele ettiğini hatırladı. Nasıl yapmıştı bu hatayı . ..! )
- Bakın Melek hanım . Siz doktoru öldükten dakikalar sonra gördüyseniz zaten ölmüş bir adamın tırnak aralarında doku örneklerinizin olmasını nasıl açıklayacaksınız ?
- Hım şey… Aslında çok basit. Doktor vefat etmeden önce bir hasta için kendisinden yardım istedim . Temizlik personelini yemekhane ye göndermiştim ve hastayı yan çevirip pozisyon verdirmem gerekiyordu. Doktor bey bu konuda yardımcı olmuştu. Sanırım bu sırada temas ettik .
- Öyle mi ? Peki Melek hanım elinizin üzerinde ki çizik böyle mi oluştu ?
- Ha elim mi ? Ah evet …Sanırım …
Melek timsah gözyaşlarına sığınıp devam etti.
- Çok iyi bir insandı Ahmet bey. Hiç kibri yoktu. Her konuda yardımseverdi.. Ah Ahmet bey nasıl bırakıp gittiniz bizi .
Komiser Kenan sessiz bir şekilde Meleği izledi. Bekledi .. Melek ağlayıp zırlayıp hem zaman kazanıyor hem de Kenan’ın kafasını karıştırıyordu. Yada Melek böyle yaptığını sanıyordu.
- Sizi anlıyorum . Daha fazla sizi üzmek ve yormak istemiyorum ama bir iki sorum daha var . İzin verir misiniz ?
Melek oldukça şaşkın bir halde Kenan’ a baktı. İlk kez bir adam karşısında hiçbir numarası işe yaramıyordu. Karşısında oturan adamı ilk kez oldukça dikkatle inceledi. Kenan kumral ve yakışıklı bir adamdı. Ela gözlerinden zeka ve hırs fışkırıyordu. Spor giyim tarzıyla oldukça çekici görünüyordu. Ama onda gizemli bir şeyler vardı. Kenan sanki Melek’i çok iyi tanıyor gibi davranıyordu. Bütün hamlelerini önceden biliyormuş gibi hiçbir şeye şaşırmıyordu.
- Komiserim beni daha önceden tanıyor musunuz ? Sizi bir çocukluk arkadaşıma çok benzettim de lütfen yanlış anlamayın .
Kenan gülümsedi. Gülümsediği anda yanağında minik bir gamze belirdi ve düzgün beyaz dişleri bir kez daha ortaya çıktı. Melek sorgu sırasında da o dişlere bayılmıştı. Ne kadar güzel şeyler yapabilirdi o dişlerden .Takı yada ev süsü için dekor malzemesi..
- Hayır Melek hanım sizi daha önce den tanıdığımı sanmıyorum. Şimdi sorumu soracağım .Siz hasta başında çalışırken eldiven kullanmıyor musunuz ?
Melek bir anda afallamıştı. Adamın büyüsüne kapılıp saçmalamıştı. Elinde eldiven varken doktor onun eline nasıl temas edecek ti ? Şimdi çok fena köşeye sıkışmıştı.
- Şeyy takk takıyorum tabi ki.. Ama o anda unuttum sanırım. Bende farkında değilim ki komiserim.
- İlginç..! Sizin gibi bu işe yıllarını vermiş bir hemşire bu önemli detayı nasıl atlamış ki ?
- Ya komiserim ne demeye çalışıyorsunuz siz ? Açık konuşursanız ikimizde zaman kaybetmemiş oluruz.
Kenan ayağa kalkıp odanın içinde kısa süre dolaştıktan sonra Melek’e iyice yaklaşıp gözlerinin içine baktı. Yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle önünde diz çöktü.
- Melek beni de öldürmek istiyorsun değil mi ? . Şimdi burada beni öldürsen kimsenin ruhu duymaz. Diğer cesetleri yok ettiğin gibi benim de icabıma bakarsın sen. Öyle zekisin ki bu işten de bir şekilde sıyrılırsın kesinlikle. Ama benim sana başka bir teklifim var.
Melek şaşkınlıkla donakalmıştı. Ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu. Yüzünde şapşal bir ifade ile komiserin bakışlarına esir olmuştu. Onun gözlerinde tanıdık bir vahşet görmüştü. Bu ifadeyi nerede görse tanırdı. Her aynaya baktığında kendi gözlerinde gizlediği bu tutkulu öldürme arzusu şimdi komiserin bakışlarından ona göz kırpıyordu.
- Ne ..? Ne saçmalıyorsunuz siz ? Ben şey.. Çok şaşırttınız beni.. Çok ironik ama sanırım polis çağıracağım. Beni korkutuyorsunuz ..
- Hahahhaha . Gerçekten mi ? Melek hala oyun mu oynayacaksın ? Çok merak ediyorsun değil mi teklifimi ? Seni nasıl sobelediğimi çok merak ediyorsun ? Bunca merak içinde şimdi buradan çıkıp gideceksin öylemi ? Sen bunu yapamazsın ki…
- Bakın komiserim . Siz nasıl bir hastasınız bilmiyorum ama benden uzak durun. Lütfen derhal evimi terk edin .
- Peki Melek o zaman bana söyler misin şu holdeki kitaplığın neden tekerlekleri var ve neden sıklıkla yerinden oynatıyorsun ? Yerdeki parkelerin aşınmış lığına bakınca bunu inkar edemezsin. Ben onun arkasında senin gizli cennetin olduğuna eminim. Madem ki ben her şeyi uyduruyorum sadece o kitaplığın arkasında ne olduğuna bakıp gideceğim . Söz veriyorum . İzin veriyor musun ?
- Bana baksana sen elinde arama iznin bile yok ve beni evimde sorgu adı altında taciz ediyorsun . Derhal defol git .
- Hımm demek ki doğru iz üzerindeyim Melek. Sen kontrolünü öyle kolayca kaybedecek biri değilsin. Hatta etrafındaki herkesi yıllardır gerçek bir Melek olduğuna inandırmışsın. Zekana ve kontrollü oluşuna hayranım .Hatta senin tüm yeteneklerine hayranım ben .
Melek yavaş yavaş kendine gelmişti. Artık gözlerini hiç kaçırmadan Kenan’ın gözünün içine bakıyordu.
- Ne yapmaya çalıştığını anlamadığımı mı sanıyorsun ? Madem ki zekamın farkındasın sence ben bu kankalı itiraf oyununa gelir miyim tatlım .. Sence ben bir seri katil olsam sana burada her şeyi itiraf eder miyim ? Ben dediğin kadar tehlikeli bir seri katilsem sen buradan bunca konuşma sonrasında sağ olarak çıkabilir misin ? Ha komiser yakışıklı ne dersin ?
- Melek işte bu sensin .. İşte kendin olmaya başladın. Sıyrıl bütün kimliklerinden artık. Hadi kendimiz olalım. İnan bana ve yeni maceralara bir takım olarak yelken açalım. Bende sana kendi karanlığımı göstermek istiyorum. Belki senin kadar başarılı değilim henüz ama senden öğrendikçe çok daha vahşi işlere imza atabiliriz. Bir tarzımız olur. Melek hadi senin ortağın olmak için can atıyorum.
Çalan telefonla ikisi de irkildiler. Bir büyünün içine çekilmiş gibiydiler. Melek kendini toparlamaya çalışarak telefonunu eline aldı. Arayan hastaneden sorumlu hemşire idi.
- Bak gördün mü İşe geç kaldım . Arıyorlar .. Onlara ne dememi istersin komiser ?
- Benim burada olduğumu söyleme istersen ? Öldürmek zorunda kalırsan benim yüzümden hapse girmeni istemem. Senin gibi bir yetenek parmaklıklar ardında harcanmamalı ..
Bunları söylerken Kenan’ın yüzünde hem çapkın hem de sinsi bir gülümseme vardı. Melek bir tanrıçaymış gibi bakıyordu ona.
- Delimi dir nedir ya .. Alo efendim .
- Melek neredesin Allah aşkına . Nöbet ekibi çok yorgun .Eğer gelip nöbeti almazsan düşüp bayılacaklar.
- Hatice abla çok üzgünüm . Ben nöbete yetişeyim derken evde ayağımı incittim. Evde acı içinde telefonu arıyordum ki sen arayınca yeni buldum. Ben gelemeyeceğim ablacım. Durum fena. Bir doktora gideceğim .
- Tamam ablam geçmiş olsun. Rapor falan alırsan haber ver ama. Ona göre yeniden nöbet listesini düzenlemem gerek . Haber ver bana olur mu ? Ya kız çok fenaysa ambulans göndereyim evine.
- Yok ablam çok sağ ol. Ben hallederim. Bir taksiye binip yakındaki polikliniğe gideceğim. Ararım ben seni .
Telefonu kapatıp Kenan’a baktı anında. Kenan onu hayranlıkla izliyordu. İlk kez bir erkek ona böyle hayranlıkla bakıyordu ve bu onun gerçekten çok hoşuna gitmişti. Bu kadar yakışıklı bir adam onu nasıl beğenmişti aklı almıyordu. Ama olmuştu işte.
- Melek sen morgdan ceset taşıdığına göre ölü seviyorsun. Bense kadınları kendime aşık edip seviştikten sonra onları diri diri dikmeyi ve kesmeyi seviyorum. Eğer ölü kadınları da seviyorsan onları öldükten sonra sana hediye edebilirim. Gerçi elimden geldiğince onları canlı tutmaya çalışıyorum ama senin için acılarına biraz erken son verebilirim dedi cani bir gülümsemeyle..
- Sen nasıl bir manyaksın be . Hem nereden çıkarıyorsun ki benim morgdan ceset topladığımı falan?
- Bak güzelim çözdüm ben seni. Senin nöbetinde ölen bütün cesetler morgdan bir nedenle uçmuş . Dersimi çalışıp geldim .Geçmişte de az ceviz kırmamışsın hepsini araştırdım. Kendim gibi bir manyak görünce tanırım ben. Sen şimdi beni kendine yakın hissetmedin mi ? İşte bende anlıyorum farklı olanları. Biz üstünüz .Diğerleri çöp .. Ben bir ölüm tanrıçası ilk kez buluyorum ama. Diğerleri sadece amatördü. Melek ama tek bir şeyi anlamadım. Yani sana ters bir olay var geçmişinde.
- Ha öyle mi ? Diğer her şeyi ben yaptım da sence neyi ben yapmadım çok merak ettim hadi söyle bakalım .
- Sen önce Adana Sağlık Meslek Lisesi’nde yatılı okumuşsun. Sonra üniversiteye gitmişsin. İşte Adana da okurken yatakhane de bir yangın çıkmış ve on iki kız öğrenci ve nöbetçi öğretmen yanarak can vermişler. Nasıl olmuşsa sen yanan öğrencilerle aynı koğuşta olmana rağmen sağ kurtulmuşsun. Bunu açıklarsan çok sevineceğim. İlk merak ettiğim şey bu.
- Hahahahha .. Delirmişsin sen . Ne yani onca insanı ben mi yaktım? Yok daha neler. Bak bir seri katil olsam bile toplu katliam yapmazdım. Böyle bir şeyi ancak katil devletler yaparlar. Bu beni bile aşar komiser. Denetimsiz bütün yurtlarda böyle bir olay yaşanması muhtemeldir ve katil kesinlikle bir kişi değildir. Kurumlardır..
- Melek sana bayılıyorum ben . Sen hayalimdeki kadınsın. Hadi kır zincirlerini ve bir takım olalım. Birbirimize geride bıraktığımız eserlerimizi anlatalım. Hadi Melek … Hadi çözül artık.
- Çözüleyim .. !!! Yahu seni akıllı bir adam sanıyordum ben de. Sence bir seri katil iki kelimeyle çözülür de tüm yaptıklarını bir çırpıda itiraf eder mi ?
- Aslında hepimizin içinde yakalanma arzusu yok mu Melek ? İçten içe tüm yaptıklarımızı ,Eserlerimizi, üstünlüklerimizi diğer bütün zavallılara bildirmek istemiyor muyuz? İşte sana fırsat. Hem bu itiraflar sadece ikimizin arasında kalacak hem de sana hayran bir ortak sahibi olacaksın.
Melek ayağa kalktı. Pencerenin yanına gitti. Pencereden dışarıya uzun uzun baktıktan sonra geri döndü. Kenan’a doğru yaklaşıp onu yerden kalkması için işaret etti. Şimdi ikisi de ayakta ve göz göze idiler. Melek yine sinsi ve iğrenç gülümsemesini yüzüne oturtmuştu. Çok iğrenç planlar yaptığı ve bunun hayalinin bile onu heyecanlandırdığı oldukça belliydi.
Kenan soran gözlerle Melek’e bakıyordu. Melek sonunda konuşmaya karar verdi.
- Sana bir teklifim var komiser. .!!!
D....
Öyküye sıkılıp devam etmemişim. Üzgünüm :(
Maria Puder Katil Melek _5 nerede..
Cok merak ediyorum.. Her ne kadar okurken .. Kötü hissetsem de
Seriyi sondan başa doğru okumuş bulundum.Birini okuyayım derken baktım hepsini bir solukta okumuşum.Oldukça sürükleyici bir paylaşım olmuş.
Böylesi vahşice duyguları ve eylemleri barındıran insanların asıl kaynağı genellikle çocukluk dönemine dayanıyor...Hiçbir şey birden bire olmuyor.Katil Melek de bunlardan bir tanesi..
Kurgu ve aktarım muazzam olmuş.
Tebrik ederim kaleminizi Maria...
Seriyi sondan başa doğru okumuş bulundum..Bir tanesini okuyayım derken merak duygusu uyandı bir bakmışım hepsini okumuşum..Oldukça sürükleyici bir paylaşımdı..
Böylesi vahşice duyguları ve eylemleri barındıran insanların bu hale gelmelerinin asıl kaynağı genellikle çocukluk dönemine dayanıyor.Birdenbire olmuyor hiçbir şey..
Kurgu, aktarım mükemmeldi..Tebrik ederim Maria Puder...
Sevgili arkadaşlar, bu öyküyü uzun zaman önce yazmıştım. Elbette ki çok daha iyi yazılabilirdi. Ancak o zamanlarda elimden bu kadarı gelmiş. Benim seri katilimde Türk işi seromani gerçekleştirsin istedim. Türk işi korku öyküsü yazan çok fazla yazar yok aslında. Bende böyle bazı deneme öyküleri yazmıştım. İlginiz için teşekkür ederim. Yazının son bölümünü de yarın atacağım ama ne yazık ki devamı yok. :))
Katil Melek-4
Kapının önünde kısa bir an durup derin bir nefes alır. Aslında hem korkmuş hem de tedirgin olmuştur. Ancak sesinin titremesini kontrol edip gayet kendinden emin..
- Kim o ?
- Melek hanım benim Hasan. Çok önemli şeyler oldu. Lütfen kapıyı açın.
Melek ‘’ Kendi ayağıyla gelmiş ölüme salak’’ dedi içinden .
- Gel bakalım Hasan .
Kapıyı açınca Hasan’ın zayıf yüzünün bembeyaz olduğunu gördü. Gereğinden fazla zayıf, avurtları çökmüş, gözleri çukurlarına kaçmış bu adam hepsinden fazla midesini bulandırıyordur Melek’in. Ancak bunca zamandır onu ceset kuryesi olarak kullandığı için bir türlü öldürme zevkini yaşayamamıştı.
Zavallı Hasanı’ ı tıbbi deneyler için cesetleri kullandığına hastane nöbetlerinde ikna etmişti. Bir temizlik personeli olan ve üstelikte bu kadar çirkin bir adam olan Hasan Melek’in ilgisinden öyle memnundu ki ne dese inanıyordu. Üstelik normal bir insanın algı seviyesine göre biraz daha az olan algısı yüzünden Melek gibi yüksek zekâsı olan bir kadın için çok kolay bir hedefti. Onu ikna etmek çocuk oyuncağıydı. Melek Hasan’ı bu araştırma, deneyler sonucunda Tarihe geçeceğine inandırmıştı. Yüzyılın buluşunu beraber yapacaklardı (!)…
Melek Hasan’ı cesetler morga gittikten sonra onları oradan çıkartıp aracına taşıması için kullanıyordu sadece. Evinde neler yaptığını hiç görmedi Hasan. Cesetleri dolaptan alıyor büyük tıbbi atık poşetlerine koyup tıbbi atık kovalarıyla taşıyordu. Hastanenin otoparkına götürüp Melek’in kameraların görmediği bölüme park ettiği aracının bagajına bırakınca görevi bitiyordu.
Bu doktor olayı ile Melek çıtayı çok yükseltmişti. Risk artmıştı. Doktorun cesedinin kaybolmasıyla ortalık fena halde karışacaktı. Hastane kameralarının görüntüleri incelendiğinde eninde sonunda Hasan’ a ulaşacaklardı. Ondan acilen kurtulması gerekiyordu. Kıt akıllı Hasan ilk sorguda her şeyi anlatırdı.
- Hasan hadi ne bekleyip duruyorsun girsene içeri.
- Şey! İçeri mi ? Ayıp olmasın hemşire hanım size ?
- Aa! Hadi ama gir artık . Gel kahvaltı yapalım birlikte. Sende olup biteni anlatırsın bu arada.
- Melek hanım hastanenin her yeri polis kaynıyor. Ahmet doktorun cesedi kaybolduğu için herkese sorular soruyorlar. Seni de çağırırlar birazdan. Ben önceden haber vermek için geldim.
- Peki buraya gelirken seni bir gören oldu mu ?
- Hayır olmadı.
- Buraya geleceğini birine söyledin mi ?
- Hayır Hemşire hanım hiç söyler miyim?.
- Aferin Hasan. Sen çok akıllı bir adamsın
Mutfak kapısına kadar yürüyüp durdu adam. Hasan sırıtarak bakıyordur Melek’ e.. Kendisiyle gurur duyarak kocaman burnunu ve sivri çenesini öne doğru uzatıp göğsünü kabartınca Melek gülmeye başladı.
Hasan utançtan kızarmış yüzünü saklamak için arkasını dönünce Melek eline geçirdiği çaydanlığı Hasanın kafasına geçirdi. Hasan ne olduğunu anlayamadan yere yığıldı. Başından akan kanları gören Melek muşamba masa örtüsünü başının altına koydu. Daha fazla mutfağının kirlenmesini istemediği için hemen dolaptaki insülin iğnelerinden birini aldı ve yüksek dozda Hasan’ın damarına zerk etti.
Hasan yüksek doz yüzünden komaya girer ve hareketsiz yerde kalakalır.
-Az zamanın var Hasan veda et dünyaya..
Yerde yatan Hasan’ın başucuna oturdu ve zavallı adamı dondurma gibi yalamaya başladı. Melek ölü bir adam görmeye dayanamıyordu. İlk defa şeker hastası olduğuna sevinmişti. Hasan için bir ölüm planlasa bu kadar keyiflisini yaratamazdı. Melek şeytani bakışlarını adamın üstünde gezdirirken yine o iğrenç kahkahasını attı.
-Çok çirkinsin be adam .. Ama ölünce sen bile harikasın.
Adamı bodrumdaki özel bölüme taşıdı. Bağırsaklarından kendi çıplak vücuduna kemer yaptı. Oyduğu gözlerini birbirine dikerek kendine düğün kolyesi yaptı. Adamın bütün organlarıyla oynayıp derisinden kendine taç yapmak için hatıra aldıktan sonra mutfaktan getirdiği kıyma makinesi ile işe koyuldu..
Hem doktorun hem Hasanın bütün etlerini kemiklerinden sıyırıp kıyma makinesinden çekti. Kalan kemik parçalarını elektrikli testere ile ufak parçalara ayırıp poşete doldurdu. Bir çocuk gibi eğleniyordu. Kendi kendine konuşuyor ve gülüyordu. O anda yaptığı şeyden çok daha fazla kan donduracak planları, beyninden geçenler onu oldukça keyiflendirmişti.
Kıyma haline getirdiği iki adamı mutfak dolabına uğurlar.
-Hey bakıyorum da pek sıkı fıkı oldunuz. Hadi bakalım siz burada uslu uslu iyice kaynaşın… Hahahhahah … !!
Duşunu alır ve üzerine sıradan bir kot ve tişört geçirip kemik torbalarını arabaya atıp yola çıkar. Kemik parçalarını evinden kilometrelerce uzakta ara sokaktaki bir çöpe atar. Evine doğru yola çıkmışken cep telefonu çalar.
-Efendim Serap .
-Melek abla acilen hastaneye gelmen gerek. Sizin nöbette ölen Ahmet beyin cesedi morgdan çalınmış
-Ne diyorsun ! ….. Nasıl ya! Kim , niye bir cesedi çalmak ister ki. ? Çok şaşırdım.
Melek sinsi sinsi gülümser arabanın dikiz aynasına …
-Bilmiyorum abla. Ama polisler ve idareciler seni bekliyor.
-Neden sadece beni… ?
-Yok abla sadece seni değil. Bütün nöbet ekibini aradık.
Tam iki gün boyunca yoğun sorgular , adliye, savcı derken koşuşturma bitmişti. Melek hiç renk vermeden bu beladan da kurtulmuştu. Sadece Kenan komiser onun çok canını sıkmıştı. Oldukça akıllı bir adamdı. Sorduğu sorular ve şüpheci bakışları onu çok rahatsız etmişti.
Melek sabah gayet mutlu bir şekilde uyanıp bir şeyler yedikten sonra buzluktaki kıymaya dönmüş adamları mutfak masasına koydu. Bir yandan pide içi hazırlıyor bir yandan da kendi kendine konuşuyordu.
- Hasanın hiç kimsesinin olmaması çok işime yaradı. Arayıp soranı olsaydı bir de onunla uğraşacaktım. Hastanede de yarım akıllı Hasan polisten korkup kaçmış diye söylenti yayılmasına ne demeli.. Her şey mükemmel ilerliyor. Artık bu iş bitti.
Melek kıyma olmuş adamlardan gidip pide yaptırıp yola koyuldu. Ahmet beyin taziye evine kucağında pidelerle gitti. Ailesine baş sağlığı dileklerinde bulunup onlarla beraber ağladı.
En kötüsü de Melek tüm bu yaptıklarını normal kabul ediyordu. Kocalarına son göreviymiş gibi görüyordu. İçi kıpır kıpır dı. Şu son günlerde yaşadıkları onu mutluluktan çılgına çeviriyordu. Yaşadıklarını düşününce gece bile uyumuyordu. Melek yavaş yavaş kontrolünü kaybediyordu. Hayalle gerçeği karıştırmaya başlamıştı. Sık sık geçmişe gidip üvey babasının kendisine yaptıklarını düşünüyordu. Daha fazla hırslanıp daha dengesiz davranmaya başlamıştı.
Yatağında kocalarını düşünüp onlarla yeniden yeniden sevişiyordu. Kanlarının kokusunu düşünüyordu. Soğuk tenlerini, iç organlarını hayal ediyordu. Onlardan aldığı deri parçalarıyla yaptığı takıları yatağın üzerine serdi. Hepsini sevdi. Üzerlerine yatıp bir kez daha zevkin doruklarına çıktı. Saatler sonra uykuya dalabildi.
Seslere uyandı. Sabah olmuştu. Kapının zili çalıyordu. Yok birisi kapının ziline yapışıp kalmıştı demek daha doğru olurdu. Sersemlemiş bir şekilde zor zahmet kapıya vardığında seslendi.
-Kim o ?
-Melek hanım ben komiser Kenan kapıyı açar mısınız..?
-???..........
D....
Maria Puder bu hikeyeyi kim yazmış veya yazdı
Bir de kurgu olmayanlar var ve aranızda geziyorlar. Düşünsene!
Sevgili hanımlar,seri katillerin bir ritüelidir kurbanları yemek, bazen tek bir uzvu bazen de hepsini yerler, organlarlarin onlar için farklı farklı anlamları vardır.
Melek şarapta pişirerek yiyecek bı kadın profili değil,pide mantıklı:))
İnsan etinden kıymalı pide miii
Okurken midem bulandı bööööğğ..
Bu hikayeyi kurgulayan yazan akıl normal olamaz :(
Nazende Hanım seri katillerin çok sık yaptığı bı ritüeldir etlerini yemek, Melek biraz alaturka bı kadın tipi olduğu için sanırım pide yapmış;))
Birşeyler yazdım ama antolojideki kara delik yuttu:(
Melek için birkaç şey söylemek istiyorum,bizler daha birinci bölümde Melek 'in ev yaşamında annesinin ve kendinin zor durumda olduğunu öğrendik,ilk kırılmalar çocuk yaşta başlıyor ki bu tarz olaylar çocukken yani savunmasız kaldığı zamanlarda oluyor. Burada kurbanlarını nasıl seçeceğini anlıyor, yanlız olanlar..elleri kaba yada kaba davranan insanlar.. orada hemşire olmak istiyor; herşey birden bire olmuyor aslında.. Büyük bir ihtimalle üvey babası da çocukken taciz edilmiş yada hırpalanmış olabilir..
Yazar bize sadece üvey baba üzerinden gelseydi yanlış olurdu, çünkü Melek'in tüm hayata bakış açısı bozulur. O, artık farklıdır..!
Okumaya ve eleştirmeye devam edin lütfen.
Teşekkür ederim şimdiden....
Katil Melek hikayesi..
Melek küçükken prenses gibi yaşamamış.. Kabul.. Yaşadıklarından dolayı psikopat olmuş..
Ama üvey babasından aşağı kalır yanı yok..
O işkenceleri sadece üvey babasına yapıp olayı zirvede tadında bırakmalıydı
Kandin hakli iken haksiz hatttaa mide bulandirici
Sapık bir caniye dönüşmüş
Tımarhane Duvarı yalnız taşların birleşimi değil gerçeğin kabusudur. Öyle bir duvar ki : özgürlüğü,huzuru,insanın insan olabilme özelliğini kaybettiği,derin satıhların zalim yalnızlığını katmer katmer suratına vurulduğu manevi duvardır.
naber lan duvar?
Üzülme; musallaya yattığın gün son kez kuyunu kazıyacaklar...
... Gerçek huzursuz edicidir. Biraz huzursuz ol/unuz ..
Sevgili "D"bir filmde izlemistim,adam tecavüz ettiği küçük kızlara sonra sarılıp saatlerce affet beni diye ağlıyordu.Sonra bı çocuk görünce herşey yeni baştan başlıyordu.
.
Melek bu bölümde çok sahici..
Katil Melek-3
‘’ Ne sürdün sen Melek ? Ah canım beğenmedin mi kokumu ? Hımm sana bir hediyem var tatlım bakalım beğenecek misin ?. ‘’ der içinden.
Adamın yüzünü kendisine doğru kaldırmasını fırsat bilip çenesinden kavrayıp ani bir hamle ile enjektörü doktorun şah damarına batırır ve ilacı verir. Adamın kendisiyle mücadele etmesi ona apayrı bir zevk verir. Adamın ellerinde can vermesinin heyecanı hiçbir şeyde yoktur. Melek nefes nefese doktorun soluğunun kesilmesini izler.
İşte sonunda dehşetle açılan gözleri öldüğü sırada öylece kalmıştır. Yüzünde donup kalan bu kan donduran ifade Melek te aşırı bir seks isteği doğurmuştur. Ölü adamın dudaklarından uzun uzun öperek ona aşkını anlatır. Kocasına deli gibi aşık olur. Adamın yüzünü defalarca yalar. Akan salyalarını silerken kendini toparlamaya çalışır.
Şimdi akıllı davranıp bir senaryo bulması gerekmektedir. Birden bağırmaya başlar
- Doktor bey doktor bey … ! Eyvahh yetişin, koşun .Doktor ölüyor …!!!
Nöbetteki diğer hemşire uykundan sıçrayıp gözlerini ovuşturarak servise gelir .Bir yandan Siyah saçlarını tepesinde toplamaya bir yandan ayılmaya çalışır. Esma hemşire gözlüğünü de gözüne takıp merakla ve telaşla sorar.
-Melek abla ne oluyor Allah aşkına ?
-Esma koş defibrilatörü getir. Acil ekibini çağır .Resüsitasyona başlıyoruz.
O sırada yemekhaneden gelen Gülsüm hanım servise gelir.
-Ne oluyor burada hemşire hanımlar..?
-Gülsüm hanım koş Esmaya yardım et. Doktor öldü.
-Nee ..? Abooo ne yapcaz şimdii .Yazıkkkk…
-Aptal aptal konuşup durma da hadi koş .
Bu arada Melek doktorun cesedini yakınındaki boş yatağa taşımıştır. Enjektörlere Atropin ,
Adrenalin ve özellikte Sodyum bikarbonatı çekmiştir. Eğer canlandırma sırasında bu ilacı verirse otopsi sırasında kanında çıkması hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü canlandırma sırasında kullanılan üç ana ilaçtan biridir.
Bu arada acil ekibi gelmiştir. Acil doktoru hemen yatak başına geçip hastası entübe etmiştir. Ve resüsitasyon başlamıştır. Defibrilatör bir iki deneme sonuç vermeyince 360 jule getirilmiştir. Doktor seslenir.
-Açılın .Çakıyorum. ( yatak kenarları metal olduğunda defibrilasyon sırasında hiç kimsenin temas etmemesi gerekir. Aksi takdirde elektrik çarpması olabilir)
_ Doktor bey 1 mg dan beş atropin , 1 mg dan 7 adrenalin, 2 sodyum bikarbonat İ.V. (damar yolu) yoldan verilmiştir. Şimdi ne yapıyoruz.
Bunu diyen Melek içindeki heyecanı bastırmak için sürekli işiyle meşgul olmaya çalışır. ‘’ Sen benimsin kocacığım .Asla geri dönemezsin. Zavallı beynin gereğinden fazla oksijensiz kaldı. ‘’ diye içinden konuşmaya devam eder.
-Melek gel buraya
-Baba lütfen bana zarar verme. Ben bu gün hiçbir şey yapmadım.
-Evet Melek bu gün çok uslu bir kızdın ve ben seni ödüllendireceğim
-Baba ne olursun ..!!
Melek salya sümük ağlarken üvey babası keyifle sırıtarak küçük kızın tenini okşuyordur.
-Melek bugün seninle yeni bir oyun oynayacağız
Ağlamaktan ve korkudan hali kalmayan küçük Melek sessizce
-Ne oyunu .?
İri yarı vücudunu iyice Melek’ e dayayan üvey baba onu kendine iyice bastırarak
-Sen benim gelinim olacaksın. Bak sana bir gelinlik aldım.
Elinde tuttuğu beyaz dantelli elbiseyi kıza kahkaha atarak uzatır.
-Hadi bunu çabuk giy. Karşımda soyunmanı istiyorum.
Melek söyleneni titreyerek yapar. Ağlamasına engel olamayan küçük kız yalvarmaya devam eder.
-Baba bunu giyince bana zarar verme. Beni dövme yalvarırım.
-Ağlamayı kes ve bana kocacığım de. Seni seviyorum de. Çok yakışıklısın de
Zavallı Melek dudaklarını öyle ısırır ki ağlamasını durdurmak için kanar. Zorlukla babasının dediklerini yapar. O gece üvey baba o gelinlikle Melek’ e defalarca tecavüz eder. Melek o geceyi diğerlerinden ayrı bir yere koyar. Çünkü en çok aşağılandığı dövüldüğü ve canının yandığı gece o gecedir.
-Melek hemşire nereye daldın ?
Acil doktoru Mehmet bey ona şaşkın bir ifadeyle bakıyordur.
-Şey çok üzüldüm doktor bey. Ahmet beye baksanıza …. Ağlamaya başlar.
-Ekip dağılmak yok; der doktor. Haydi bakalım arkadaşımızı yaşatacağız.
Tam bir saat süren Canlandırma çabası sonuçsuz kalmıştır. Melek artık yeni kocasıyla evlenecektir. Ekipteki herkes ağlar. Yoğun bakım hastane personelinin akınına uğrar. Melek bu kadar ilgiden tedirgin olur. Yanlış eş seçtiğinin düşünmeye başlar. Sabaha kadar başhekim ,polisler, savcı herkes hastaneye gelip gitmiştir. Ahmet bey morg da her ziyareti kabul etmiştir. Ertesi gün nöbet çıkışı Melek morga kocasını ziyarete gider. Ortalıkta kimse yokken buzluktan Ahmet’in cesedini çıkarır Onu öper koklar bütün teninde elleriyle gezinir.
-Bekle beni geleceğim der kulağına fısıltıyla….
Birkaç gün sonra tüm yasal işler bitince Melek her zaman ki gibi cesedi hastaneden çıkarmayı başarır. Geniş bagajı olan aracıyla evine getirir. Özel garajına aracını sokup Ahmet’i bodrumda ki düğün evine götürür. Bu oda tıpkı bir hastane morguna benzemektedir. Burada bir otopsi için gereken her şey vardır. Cesedi özel olarak tasarladığı metal yatağa yatırır.
Önce cesedin çıplak teninin her noktasına dokunur. Okşar , sever… Sonra kendisi de soyunup onunla kendince çılgınca sevişir.
-Hadi sevgilim hadi sev beni . Aşkım sana deli oluyorum. Birazdan bütün uzuvlarını kesip seni parçalara ayıracağım. Sevgilim senin bütün parçalarınla ayrı ayrı sevişeceğim. Dilini ve penisini kesip pişireceğim. Artık içimde senden bir parça olacak. Sen hücrelerime işleyeceksin ve beni asla terk edemeyeceksin.
Cesedin üzerinde çıplak bir şekilde yatarken bunları anlatıyor ve histerik kahkahalar atıyordu. Melek artık kendinden geçmiş bir şekilde inliyor orgazmın doruklarında geziyordu.
-Aşkım.. ooh hadi ama bu halde bana vuramıyorsun değil mi? Canımı yakamıyorsun değil mi? Ben senin gelininken yaptığın işkenceleri artık ben yapacağım.
Çıplak şekilde odanın içinde gezinip bir sigara içer ve cesedin üzerinde söndürür. Sonra özel aletlerle adamın derisini yüzmeye başlar .Derinin altında kan ve et göründükçe heyecanı daha da artar. Artık bu işte öyle uzmanlaşmıştır ki bütün deriyi yüzmesi sadece yarım saat sürer.
Kendi üzerine sıçraya kana bakar. Çıplak göğüslerindeki kanı parmaklarıyla sıyırır ve yalar.
-Hımm tadın da çok güzelmiş sevgilim. Pişirince daha lezzetli olacaksın eminim.
Melek cesedin ellerini üvey babasına benzettiği için onları kesmeye koyulur. Özel aletler yardımıyla önce ellerini sonra bacaklarını , ayaklarını derken bütün vücudunu saatlerce uğraşarak parçalar.
Çıkan kemik sesleri. Ortaya dağılmış organlar ,kan ve koku onu zevkin en doruğuna çıkarır.
Eline aldığı kalbe bakarak
-Bak sevgilim artık kalbin benim. Hani derler ya sonsuza dek kalbim senindir. İşte bu öyle bir şey. Biz biriz. Bu bizim düğünümüz bitanem.
Melek bütün iç organlarını mıncıklar, sever, bazılarını parçalara ayırır. Vücudun her yerinden bir parça alıp küçük parçalara ayırıp doğrar. Bu özel bölümde duş alması içinde bir banyosu vardır. Duşunu alır . vücut parçalarını bir tabağa koyar ve üst kata çıkar. Kalan parçalarla ne yapacağına daha sonra karar verecektir. Çok yorulmuştur. Neredeyse sabah olmuştur. Elindeki tabağı gülümseyerek buzdolabına koyar ve gidip yatar.
Kapıyı her kim çalıyorsa neredeyse kıracaktır. Daha bir saat bile belki uyumayan Melek çok sinirlenir. Üzerine sabahlığını geçirip kapıya doğru yönelir. Ama ya onlarsa … ???
D...
Hepimiz konuşalım Canan, öyle bir çığlık olsun ki bu duymayan sağır vicdan kalmasın. Okuduğun için ben teşekkür ederim.