. ... . evet bir ah/sın sen, yekûnu simmsiy/ah bir ah, masumsun, ve dervişinim..., gözlerin bana derg/âh, fermanım elindeki padiş/ah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın, garipliği değildir; aşktan gayrısından soyunmak..., garipliği; kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını garibanın, buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular eziyet verdiler ona imge imge, aşk berraktır oysa bulanmaz, ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz, ki bilirim, aşk; dizelerle bulunmaz...,
rüzgâra boyun eğmeyen, yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve dağ başlarındaki ağaçlar gibi tek başıma kalıyorum gittiğinde, kervan geçmez bir han oluyorum..., ah;
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder, sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer, turuncu gülüm, gerisi boş, sen sağlığından ver haber; ömrüm geçiyor seninle, nerde tasa ve keder, açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk; all/ah/uekber…,
ve masalın minimal beklentisi…;
madem yoksun ve yoksunum artık, ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında, kapatıyorum gözlerimi…, bir düş daha; camdan bir doğum günü tabutu içinde, sensiz kokular burnumda tüterken, gardenya bahçesinde yedi cüceler, on dört gözbebeği ile, türlü renkte yaşlar içinde, ormanın derinliklerinden gelen, kaval sesini ve beni beklerken; yedi tepeli istanbul dahi utanıyor, yönsüzlüğümün şahitliğine ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan seni sevdiğimi, ellerimden kayıp gidiverdi şahitsiz hatıralarımız; at kendini raylarıma, sahipsiz şiirler taşırım sana, dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli bulutlarından birini, bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın; bizden uzak constantineye, mezar olsun bu kadim ah/ . ... .
. ... . evet bir ah/sın sen, yekûnu simmsiy/ah bir ah, masumsun, ve dervişinim..., gözlerin bana derg/âh, fermanım elindeki padiş/ah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın, garipliği değildir; aşktan gayrısından soyunmak..., garipliği; kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını garibanın, buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular eziyet verdiler ona imge imge, aşk berraktır oysa bulanmaz, ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz, ki bilirim, aşk; dizelerle bulunmaz...,
rüzgâra boyun eğmeyen, yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve dağ başlarındaki ağaçlar gibi tek başıma kalıyorum gittiğinde, kervan geçmez bir han oluyorum..., ah;
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder, sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer, turuncu gülüm, gerisi boş, sen sağlığından ver haber; ömrüm geçiyor seninle, nerde tasa ve keder, açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk; all/ah/uekber…,
ve masalın minimal beklentisi…;
madem yoksun ve yoksunum artık, ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında, kapatıyorum gözlerimi…, bir düş daha; camdan bir doğum günü tabutu içinde, sensiz kokular burnumda tüterken, gardenya bahçesinde yedi cüceler, on dört gözbebeği ile, türlü renkte yaşlar içinde, ormanın derinliklerinden gelen, kaval sesini ve beni beklerken; yedi tepeli istanbul dahi utanıyor, yönsüzlüğümün şahitliğine ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan seni sevdiğimi, ellerimden kayıp gidiverdi şahitsiz hatıralarımız; at kendini raylarıma, sahipsiz şiirler taşırım sana, dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli bulutlarından birini, bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın; bizden uzak constantineye, mezar olsun bu kadim ah/
ki seni gördükten sonra aylarca ağladım, nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken, cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş bir yılan soyunun maktulü, gençliğimin baharı evet,
sonra; silsilenle büyülendikçe, kurudu gözyaşlarım ve siy/ah gözlerinle ısındım, lisanının mahreçleriyle soludum, duygu durumuma iyi geldin, hoş geldin...,
aşk sürükledi beni sana ve sende, kayboldum sevgili; ki lütfen bana, bir daha kendimi buldurma ömrümce, yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak, yaşat beni, ruhum ruhuna emanet olsun…,
ki ilk ayrılığımızın şarkısıydı, büyük adam, küçük aşk…, ona da ayrılık denebilirse, sokakları yürüyen ben değildim, ki sokaklar, bende yürüyordu o terazi ikindisinde ve hiç, hiçlikle bile; kavuşmak kaygımız olmamıştı zaten, hasretindeyken…, ve lüzumsuz itibara rağbet edilmeyen, iki kelâm susuzluğuna müsekkin, mesai aralarında…, ah; . ... .
.
...
.
evet bir ah/sın sen,
yekûnu simmsiy/ah bir ah,
masumsun,
ve dervişinim...,
gözlerin bana derg/âh,
fermanım elindeki padiş/ah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın,
garipliği değildir;
aşktan gayrısından soyunmak...,
garipliği;
kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını
garibanın,
buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular
eziyet verdiler ona imge imge,
aşk berraktır oysa bulanmaz,
ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz,
ki bilirim, aşk;
dizelerle bulunmaz...,
rüzgâra boyun eğmeyen,
yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve
dağ başlarındaki ağaçlar gibi
tek başıma kalıyorum gittiğinde,
kervan geçmez bir han oluyorum...,
ah;
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
turuncu gülüm,
gerisi boş,
sen sağlığından ver haber;
ömrüm geçiyor seninle,
nerde tasa ve keder,
açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk;
all/ah/uekber…,
ve masalın minimal beklentisi…;
madem yoksun ve yoksunum artık,
ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
kapatıyorum gözlerimi…,
bir düş daha;
camdan bir doğum günü tabutu içinde,
sensiz kokular burnumda tüterken,
gardenya bahçesinde
yedi cüceler,
on dört gözbebeği ile,
türlü renkte yaşlar içinde,
ormanın derinliklerinden gelen,
kaval sesini
ve beni beklerken;
yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
yönsüzlüğümün şahitliğine
ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
seni sevdiğimi,
ellerimden kayıp
gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
at kendini raylarıma,
sahipsiz şiirler taşırım sana,
dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli
bulutlarından birini,
bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
bizden uzak constantineye,
mezar olsun bu kadim ah/
.
...
.
.
...
.
evet bir ah/sın sen,
yekûnu simmsiy/ah bir ah,
masumsun,
ve dervişinim...,
gözlerin bana derg/âh,
fermanım elindeki padiş/ah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın,
garipliği değildir;
aşktan gayrısından soyunmak...,
garipliği;
kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını
garibanın,
buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular
eziyet verdiler ona imge imge,
aşk berraktır oysa bulanmaz,
ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz,
ki bilirim, aşk;
dizelerle bulunmaz...,
rüzgâra boyun eğmeyen,
yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve
dağ başlarındaki ağaçlar gibi
tek başıma kalıyorum gittiğinde,
kervan geçmez bir han oluyorum...,
ah;
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
turuncu gülüm,
gerisi boş,
sen sağlığından ver haber;
ömrüm geçiyor seninle,
nerde tasa ve keder,
açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk;
all/ah/uekber…,
ve masalın minimal beklentisi…;
madem yoksun ve yoksunum artık,
ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
kapatıyorum gözlerimi…,
bir düş daha;
camdan bir doğum günü tabutu içinde,
sensiz kokular burnumda tüterken,
gardenya bahçesinde
yedi cüceler,
on dört gözbebeği ile,
türlü renkte yaşlar içinde,
ormanın derinliklerinden gelen,
kaval sesini
ve beni beklerken;
yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
yönsüzlüğümün şahitliğine
ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
seni sevdiğimi,
ellerimden kayıp
gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
at kendini raylarıma,
sahipsiz şiirler taşırım sana,
dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli
bulutlarından birini,
bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
bizden uzak constantineye,
mezar olsun bu kadim ah/
ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
bir yılan soyunun maktulü,
gençliğimin baharı evet,
sonra;
silsilenle büyülendikçe,
kurudu gözyaşlarım
ve siy/ah gözlerinle ısındım,
lisanının mahreçleriyle soludum,
duygu durumuma iyi geldin,
hoş geldin...,
aşk sürükledi beni sana
ve sende, kayboldum sevgili;
ki lütfen bana,
bir daha kendimi buldurma ömrümce,
yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak,
yaşat beni,
ruhum ruhuna emanet olsun…,
ki ilk ayrılığımızın şarkısıydı,
büyük adam, küçük aşk…,
ona da ayrılık denebilirse,
sokakları yürüyen ben değildim,
ki sokaklar,
bende yürüyordu o terazi ikindisinde
ve hiç,
hiçlikle bile;
kavuşmak kaygımız olmamıştı zaten,
hasretindeyken…,
ve lüzumsuz itibara rağbet edilmeyen,
iki kelâm susuzluğuna müsekkin,
mesai aralarında…,
ah;
.
...
.