ecel terleriyle ıslanan yatağında, başucu pencereye ve ayakucu kapıya çevrik ve hayatın anlamından umudunu kesmiş bir hasta gibi, terhis sayıklamalarıyla anları sayarken, can suyu bakışlarınla geldin ve, bir mühlet daha yaşamayı isteme iradesi verip, hayata döndürdün; vatansız kalmış, çaresiz, sığınmacı ve yuvasız, mülteci yüreğimi sen derde dermanım…, ağaçlar gibi ayakta bir vedaya öykündüren, ilham ve işaret ve irşadın ve bilinmeye tenezzülsüz duruşunla sen dost…, ki sende simetrimi buldum,
duru bir göl kıyısında durup, derinden baktığımda dalgalı ruhumla suya, yüzümün aksinde gördüğümdür yüzün ve bir deliorman rahminde ses verensin sesime, nidâsısın, çift kutuplu meşkimin, diriliş iksiri kederim…,
tenezzül (bile) etmemek: 1. Önemsememek, umursamamak, değer vermemek, takmamak, başkalarını küçük görmek, alçak gönüllülük göstermemek. 2. Kendi durumuna ve düzeyine aykırı düşen bir şeyi veya işi kabul etmemek. 3. Herhangi bir şeyi yapmaya istekli olmamak. 4. Para, mal, makam vb. konusunda aşırı istekli olmamak (olumlu anlam). 5. Kendisine sunulan bir öneriyi, kibrinden dolayı küçümsemek ve kendine layık görmemek. 6. Herkesin, uygun gördüğü ve yaptıklarını, kibrinden dolayı küçümsemek ve kendine layık görmemek. 7. Kendisinden daha aşağıda olanlara sunulan imkan ve ikramlara karşı ilgili ve istekli olmamak (olumlu anlam).
ecel terleriyle ıslanan yatağında,
başucu pencereye ve ayakucu kapıya çevrik
ve hayatın anlamından umudunu kesmiş
bir hasta gibi,
terhis sayıklamalarıyla anları sayarken,
can suyu bakışlarınla geldin ve,
bir mühlet daha yaşamayı isteme iradesi verip,
hayata döndürdün;
vatansız kalmış, çaresiz, sığınmacı ve yuvasız,
mülteci yüreğimi sen derde dermanım…,
ağaçlar gibi ayakta bir vedaya öykündüren,
ilham ve işaret ve irşadın
ve bilinmeye tenezzülsüz duruşunla sen dost…,
ki sende simetrimi buldum,
duru bir göl kıyısında durup,
derinden baktığımda dalgalı ruhumla suya,
yüzümün aksinde gördüğümdür yüzün ve
bir deliorman rahminde ses verensin sesime,
nidâsısın, çift kutuplu meşkimin,
diriliş iksiri kederim…,
tenezzül (bile) etmemek: 1. Önemsememek, umursamamak, değer vermemek, takmamak, başkalarını küçük görmek, alçak gönüllülük göstermemek. 2. Kendi durumuna ve düzeyine aykırı düşen bir şeyi veya işi kabul etmemek. 3. Herhangi bir şeyi yapmaya istekli olmamak. 4. Para, mal, makam vb. konusunda aşırı istekli olmamak (olumlu anlam). 5. Kendisine sunulan bir öneriyi, kibrinden dolayı küçümsemek ve kendine layık görmemek. 6. Herkesin, uygun gördüğü ve yaptıklarını, kibrinden dolayı küçümsemek ve kendine layık görmemek. 7. Kendisinden daha aşağıda olanlara sunulan imkan ve ikramlara karşı ilgili ve istekli olmamak (olumlu anlam).