Kültür Sanat Edebiyat Şiir

tekke sizce ne demek, tekke size neyi çağrıştırıyor?

tekke terimi Tarhan Tekelioglu tarafından tarihinde eklendi

  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    bir şehirden başka bir şehre geçerken,
    bir şiir; yoğun bir şiir bulantısı,
    içimde dövünürken engellenmenin yasına,
    ve kalbimin dik merdivenlerinde,
    tökezleyip düşerken bir yumak olup
    zihnimin labirentlerinden, konardı
    kuş sesleri duaya duran parmaklarıma…,

    çok geçmedi ki,
    küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına
    ve kustular içime sessizliklerini,

    sonra,
    çöktü üstüme bir rehavet musallatı,
    kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı,
    ve alfabeden bir harf koştu imdadıma,
    piyanonun onuncu tuşu misal…;

    sevdim işte…,
    sevdim bile bile bu teatral sonu,
    kadife bordo perdeler açılır ve kapanır;
    yara gibi…,

    sonra,
    hep aynı köpüren şelalenin sesi,
    sürekli o termal nehir yakıcılığı ve,
    kalbimin aşka köleliğine işaret
    keder küpesi parıldar,

    söylesene kalemim;
    sahibine ulaşır mı sesim…,
    beni daha ne kadar,
    ne kadar daha üzebilir,
    içimde köpüren çağlayan ah,
    durmaksızın ağlayan...,

    ve kendinden kaçan bir soysuzun,
    ne çocuğu olduğunun,
    nasıl ve ne önemi olabilir…,
    ki düştükleri hendekte,
    baktım, baktım;
    göremedim yüzlerini,

    eğildim, yaklaştım, anlamaya çalıştım,
    yüzümü kıbleye döndüm,
    sordum mütemadi terbiyecim olan rabbime,
    nasıl bir körüm ben…,

    gözlerimden bir halat attım sonra,
    sözlerine mevlanın...,
    kıldan ince sırat köprüsü,
    ve ağladıkça gözyaşlarıyla,
    göz kamaştırıcı olur insan…,

    ellerimi gezdirdim kim bilir
    kaç mushafta…,
    tutundum divaneliğin sarhoşluğuna
    aklıma bir daha kavuşmamacasına,
    baktım, baktım;
    göremedim yüzünü cemiyetin,
    ve dokundum boşluğa,

    nafile;
    yoktu gözlerim yüzümde,
    meğer çift hendekliydi hendese,
    şimdi dedim ağlasam,
    gözyaşlarım olur mu acep,
    bir harabât tekkesinin,
    ayak yolu eşiğine mermer...,
    ah;

  • Sezgin Yeşiltaş
    Sezgin Yeşiltaş

    Tarikat mensuplarının toplandıkları yer.

    Sanırım 1 ay kadar Ankara Çukurambar tarafındaki bir tekkede kalmıştım. Herkes biliyordu kimse gıkını çıkarmıyordu. O zamanlar başta Özal vardı ve süleymancısı, aczimendisi, nakşibendisi ortalıkta cirit atıyordu. TV de dansözler 3 kulvuhalla 1 elham okumadan sahneye çıkmadığını söylüyordu, millet tümde sapıtmıştı her 3 sokaktan birinde Huuuu Allah sesleri yükseliyordu.

    Ülkecek tekkeye dönmüştük. Yarından sorgu yasaktı. Kader çizen herşeyi bilen, öğrendikçe yükümlülüğümüzü arttıracağı için öğrenmek üretmek düşünmek yasaktı. Bugünü yaşanıp buna şükür edilecekti. Herkes kendi cennetinden sorumluydu. Babalar oğullarını, oğullar kardeşlerini kendi cennetlerini koruma uğruna dışlıyor, sokaklara atıyordu.

  • Murat Dalgın
    Murat Dalgın

    Tekke ve zaviyelerin kapatilmasi hakkinda kanun.

  • Abdulkadir Kahraman
    Abdulkadir Kahraman

    Ey sofu gel meclise dinle bu sâzı
    Gel gör nasıl oluyor tellerin Allah'ı niyâzı...

  • Tarhan Tekelioglu
    Tarhan Tekelioglu

    antalya-elmali'da meskunlarinin cogu alevi olan bir köy..
    abdal musa türbesinin bulundugu köyde, her yil yapilan abdal musa senliklerine türkiye'nin dört bir yanindan yogun katilim olur.. alevi oylara talip politikacilar da senenin bir kac günü o civarda boy gösterirler...

  • Tarhan Tekelioglu
    Tarhan Tekelioglu

    14.03.2003 23:12:00 Bu yazımı sil


    FORUM: Serbest Kürsü

    Mithat Sertoglu, eski gazeteci ve tarihcilerden.... Istanbu sohbetleri diye eski Istanbul'un güzelliklerini bugüne tasidigi bir kitabi elime gecti... Okuyorum....
    Bazi yerlerini, foltern niyetine size de okutacagim... Teymur bey müdahale edene kadar cekeceginiz var:

    Mangal isinmak icin kullanilan icine k´ömür doldurulup iyice yakildiktan sonra isitilmasi gereken odaya siriklarla getirilen bir isitma araci... Eski Istanbul'un bir cok seyinde oldugu gibi sadece vaz olundugu seyle münhasir degil, onun disinda bir cok fonksinyonlar da ifa eden bisiy...
    Kitabdaki Mangal muhabbetinden kücük bir detayi buraya nakl edeyim:
    'Mangalin en zavallisi süphesiz toprak mangaldi. Bu, kilden yapilip pisirilerek sertlestirilmis, alt tarafi düz ters koni seklinde olur, agiz tarafina ise ince sac cember cember gecirilmis bulunulurdu. Ucuz oldugu icin fakir fukara buna ragbet eder, ancak iyi pismemisleri arada bir kiriliarak atesleri yerlere dökülüp tehlike yaratirdi.
    Eyüp’ün az ilerisinde, Tasliburun denilen yerde vaktiyle Sadi Tarikatina ait Tasli burun Dergahi denilien bir tekke vardi. Buranin ilmi, fazileti ve yüksek ahlaki ile taninmis seyhi olan Süleyman Sitki Efendi, sahsen fakir oldugu halde, dergah icin kimseden en kücük bir yaerdim veya sahsi hediye kabul etmezdi. Ama, devrinin bir cok ileri gelenleri müritleri arasinda bulundugu icin her haftaa sali günleri seyhlerini ziyarete gelir ve yapilan tarikat ayinine katilirlardi. Süleyman Sitki Efendi’nin de mangali topraktandi. Icinde biraz kömür yakilir, kücük meydan odasina getirilir ve burasi biraz olsun isitilmaya calisilirdi. Ancak, toprak mangal arada bir kirilir, küller ve atesler ortaliga sacilir, dervisler kosup ortaligi temizler ve yeniden bir toprak mangal alinirdi.
    Efendinin müritleri arasinda bulunup her hafta sali günü dergaha gelen devrin ileri kisilerinden Derya Kaptanligina namzet Tersane Kethüdasi Nasuhzade Ali Kethüda böyle bir günde yüzünü kizartip:
    -Efendim, müsade ederseniz bir pirinc mangal alalim da bu rahatsizlik olmasin, dedi vehic ummadigi halde olumlu cevap alinca ertesi sali günü pek mükellef bir pirinc mangali – Hem de iskeleden dergaha kadar sirtinda tasiyarak – getirip meydan odasinin ortasina yerlestirdi. Süleyman Sitki Efendi, memnun görünüp evvvela mangali uzun uzun övdükten sonra:
    - Ama, bu odaya yakismadi. Yerde dogru dürüst bir kece bile yok... dedi. Dergaha hizmet etmeye öteden beri can atan ve sahsi serveti de buna bol bol imkan veren Kethüda efendinin gözleri parladi:
    - Aman efendim, emir buyurun hemen bir hali alalim...
    - Iyi de o zaman hali bu eski püskü sedirlere yakismaz.
    - Onlari da yenileriz efendim.
    - Ya su perdeler ne olacak?
    - Alasini taktiririz…
    - Duvarlar?
    - Badana ettiririz…
    - Ama bütün dergah harap…
    - Bastan basa onartiriz efendim.
    O zaman Süleyman Sitki Efendi, kaslarini catarak:
    - Bana bak, dedi. Bu kadar patirtiyi su mangal icin mi cekecegiz? .. Ben buna gelemem. Al mangalini git ve toprak mangalli seyhi begenmiyorsan bir daha buraya gleme…
    Kethüda Efendi, yaptigi hatayi o zaman anlamis ve af dileyerek pirinc mangali alip gitmis, ama Kaptan Pasa olduktan sonra bile toprak mangalli seyhin dergahina devam etti...'

  • Tarhan Tekelioglu
    Tarhan Tekelioglu

    tarikat erbabinin, seyhlerinin sohbetlerini dinlemek, bir araya gelip zikirler etmek, dis dünyanin satafatindan tecrid edilmis bir mahalde kalarak, kendilerini dünyanin rehavete düsürücü tadlarindan uzak tutma arzularini yerine getirmek icin, icinde barindiklari sade dösenmis yapi...