Adamın biri kitap okurken şöyle bir cümle ile karşılaşır:
'Sakalının boyu bir tutamdan uzun olan kişi ahmaktır'..
Adam sakalını bir avuçlar ki bir tutamdan daha uzun olduğunu görür.ucundan biraz yakayım da kısalsın diye sakalına ateş tutar.Sakal,saç,kafa her tarafı yanar...
Yara ber içinde kafası sarılı bir şekilde kitabı eline alır ve o cümleyi tekrar bulur.Cümlenin yanına bir ok çıkarır ve şöyle bir not düşer:
Edebi olrak yaşadıklarımızdan aldığımız bilgileri olgunca değerlendirilmesidir. Genel anlamda yaşanılanlardır. Ama sadece yaşadıklarımızsa, önyargıdan öteye gitmez. Mesala İskoçayalı ihtiyar bir kadınla sohbetimde, bana Türkiye'yi sevmediğini söyledi... Sakince nedenini sordum, meğersem havalanında bavullarından dolayı çıkan bir sorun yüzünden polislerle başı belaya girmiş ve tatili boyunca yakasını bırakmayan satıclarlardan illallah demiş... Başka bir konuşmamda ise yaşlı bir İngiliz Türkiyeyi çok sevdiğini söyledi, nedenini sorunca, insanların çok sıçak kanlı olduğunu, tanımadıkları halde çay ikramı ile davetleri çok hoşuna gitmiş.
Aynı yerden elde edilen iki farklı tecrübe. Şimdi kalkıp İskoçaylı kadını ayıplayıp, İngilizi alkışlamak olmaz. Bence buradan çıkartılması gereken ders. Yaşadığımız tecrubeleri genele yansıtmadan değerlendirmemizdir.
Bu mevzu ile alakalı bir hikaye:
Adamın biri kitap okurken şöyle bir cümle ile karşılaşır:
'Sakalının boyu bir tutamdan uzun olan kişi ahmaktır'..
Adam sakalını bir avuçlar ki bir tutamdan daha uzun olduğunu görür.ucundan biraz yakayım da kısalsın diye sakalına ateş tutar.Sakal,saç,kafa her tarafı yanar...
Yara ber içinde kafası sarılı bir şekilde kitabı eline alır ve o cümleyi tekrar bulur.Cümlenin yanına bir ok çıkarır ve şöyle bir not düşer:
'Mücerreb! ' Yani tebrübe edilmiştir....
:-)))
Yediğimiz kazıkların toplamıdır...
Anonim...:=))
Tecrübe herkesin hatalarına verdiği addır.
Oscar Wilde
Arapçadan 'tecribe' den gelir.
Eksperyans da denir.
Edebi olrak yaşadıklarımızdan aldığımız bilgileri olgunca değerlendirilmesidir. Genel anlamda yaşanılanlardır. Ama sadece yaşadıklarımızsa, önyargıdan öteye gitmez. Mesala İskoçayalı ihtiyar bir kadınla sohbetimde, bana Türkiye'yi sevmediğini söyledi... Sakince nedenini sordum, meğersem havalanında bavullarından dolayı çıkan bir sorun yüzünden polislerle başı belaya girmiş ve tatili boyunca yakasını bırakmayan satıclarlardan illallah demiş... Başka bir konuşmamda ise yaşlı bir İngiliz Türkiyeyi çok sevdiğini söyledi, nedenini sorunca, insanların çok sıçak kanlı olduğunu, tanımadıkları halde çay ikramı ile davetleri çok hoşuna gitmiş.
Aynı yerden elde edilen iki farklı tecrübe. Şimdi kalkıp İskoçaylı kadını ayıplayıp, İngilizi alkışlamak olmaz. Bence buradan çıkartılması gereken ders. Yaşadığımız tecrubeleri genele yansıtmadan değerlendirmemizdir.
parayla satın alınamayan ve okulu olmayan fakat fazlasıyla gerekli olan birikim.