Herkesin bir şeyini sattığı kapitalist sistemde, satacak bir şeyi olmayan kadınlar bedenlerini, erkekler ise onurlarını satar. Satmak. De Niro oyunculuk yeteneğini mi, yoksa kişiliğini mi satacaktı? İlkini seçti. Bugün, yaşayan en büyük oyuncularından birisi olarak kabul ediliyor. Filmde taksisinin aynasına bakıp “Benimle mi konuşuyorsun, lanet olasıca herif kiminle konuştuğunu zannediyorsun? “ diye söylenen, yani en basit tabirle insanı korkutan bu garip adam, kendi özel hayatını dünyaya anlattığı gün mesleğinin bütün büyüsünü kaybedeceğini düşünmüştü.Oyunculuğun en güzel yanı başkalarının hayatlarını, bedelini ödemek zorunda olmadan yaşayabilmek. Kusursuz insanlar olduklarını söyleyen aktörlerden her zaman çekindi. Çünkü o kusursuz bir yaşantıya sahip değildi, kimsenin de olduğunu zannetmiyordu. Oyunculuğunu mu, yoksa kişiliğini mi satacaktı? Asıl mesele buydu.O oyunculuğunu satmayı seçti, Fanatik'te çoğu eleştirmen tarafından kötülenen De Niro gerçekliğin can sıkıcı bir yansımasıydı,alabildiğine soğuk, ve yanlız bir karakter, sinema perdelerinde hayat buluyordu.Taksi Şöförü'de De Niro'nun hayat verdiği bir başka yalnız kovboy karakteridir,New York sokaklarında dolaşan ve etrafta gördüğü pisliklere daha fazla dayanamayıp birşeyler yapmaya kalkan ruh hastası bir admı izleriz filmde, yaptıkları adamın kanını dondurur ancak izleyici bütün bu olup biten, olup bitikten sonra kendine gelir.Kötü adamları öldürüp son kurşunu da kafasına sıkmak ister ama oda ne; kader onun yaşamasını istiyordur silah ateş almaz; kanepeye oturur, gözlerini tavana diker,Jodie Foster'ın hıçkırıkları eşliğinde polisin gelmesini bekler. Polisin olayın dehşetini görüp ayılması seyircinin kendine gelmesinden daha uzun sürer :) Herşey olup bitmiştir artık, Travis az bir ceza ile maphusluktan kurtulur saçlarınıda eski haline getirir, pisikopat hallerinden eser yoktur artık...Çoğu insana göre sıkıcı bir film ama bu ne zaman izlendiğine de bağlı; o bol çarpışmalı hızın soluk kestiği taksi serisini izledikten sonra aa bak,buda taksili hadi izleyelim dersen avcunu yalarsın.
kült olmuş bi film.3-4 defa izledim.müziğiyle,kurgusuyla,göndermeleriyle,karakterleriyle tamamıyla bi yönetmen filmi işte..bi yönetmen oyuncularına bu kadar sahip çıkar mı? şehir insanın yalnızlığı çok iyi anlatılmış,mizansenler ve diyalaglar kesinlikle yerinde ve emanet durmuyo....hiç sıkılmadan izleyebileceğiniz bi 2 saat aslında.. ayrıca jodie foster in sinemadaki ilk yılları ve gerçekten çok başarılı.. robert de niro nun da gençlik yıllarının da gerçekten çok başka bi karizması var....bi militan görüntüsü bu kadar yerinde gözükür... çok iyi film çok iyi..
Oyuncular Robert De Niro - Travis Bickle Cybill Shepherd - Betsy Peter Boyle - Wizard Jodie Foster - Iris Steensma Harvey Keitel - Matthew Yönetmen Martin Scorsese
Senarist Paul Schrader
26 yaşındaki Vietnem gazisi Travis Bickle, New York sokaklarında taksi şoförü olarak çalışmaktadır. Burada zor şartlar altında yaşayan birçok insanla karşılaşır. Bunlardan biri de küçük yaşta fahişelik yapan Iris'tir. Bickle, Iris'i bu işlerden uzaklaştırmaya ve onun ailesinin yanına dönerek okuluna gitmesine yardımcı olmak ister.
'I'm God's lonely man'
Martin Scorsese ve Robert De Niro birlikteligi: Raging Bull ve Taxi Driver
Herkesin bir şeyini sattığı kapitalist sistemde, satacak bir şeyi olmayan kadınlar bedenlerini, erkekler ise onurlarını satar. Satmak. De Niro oyunculuk yeteneğini mi, yoksa kişiliğini mi satacaktı? İlkini seçti. Bugün, yaşayan en büyük oyuncularından birisi olarak kabul ediliyor.
Filmde taksisinin aynasına bakıp “Benimle mi konuşuyorsun, lanet olasıca herif kiminle konuştuğunu zannediyorsun? “ diye söylenen, yani en basit tabirle insanı korkutan bu garip adam, kendi özel hayatını dünyaya anlattığı gün mesleğinin bütün büyüsünü kaybedeceğini düşünmüştü.Oyunculuğun en güzel yanı başkalarının hayatlarını, bedelini ödemek zorunda olmadan yaşayabilmek. Kusursuz insanlar olduklarını söyleyen aktörlerden her zaman çekindi. Çünkü o kusursuz bir yaşantıya sahip değildi, kimsenin de olduğunu zannetmiyordu. Oyunculuğunu mu, yoksa kişiliğini mi satacaktı? Asıl mesele buydu.O oyunculuğunu satmayı seçti, Fanatik'te çoğu eleştirmen tarafından kötülenen De Niro gerçekliğin can sıkıcı bir yansımasıydı,alabildiğine soğuk, ve yanlız bir karakter, sinema perdelerinde hayat buluyordu.Taksi Şöförü'de De Niro'nun hayat verdiği bir başka yalnız kovboy karakteridir,New York sokaklarında dolaşan ve etrafta gördüğü pisliklere daha fazla dayanamayıp birşeyler yapmaya kalkan ruh hastası bir admı izleriz filmde, yaptıkları adamın kanını dondurur ancak izleyici bütün bu olup biten, olup bitikten sonra kendine gelir.Kötü adamları öldürüp son kurşunu da kafasına sıkmak ister ama oda ne; kader onun yaşamasını istiyordur silah ateş almaz; kanepeye oturur, gözlerini tavana diker,Jodie Foster'ın hıçkırıkları eşliğinde polisin gelmesini bekler. Polisin olayın dehşetini görüp ayılması seyircinin kendine gelmesinden daha uzun sürer :)
Herşey olup bitmiştir artık, Travis az bir ceza ile maphusluktan kurtulur saçlarınıda eski haline getirir, pisikopat hallerinden eser yoktur artık...Çoğu insana göre sıkıcı bir film ama bu ne zaman izlendiğine de bağlı; o bol çarpışmalı hızın soluk kestiği taksi serisini izledikten sonra aa bak,buda taksili hadi izleyelim dersen avcunu yalarsın.
kült olmuş bi film.3-4 defa izledim.müziğiyle,kurgusuyla,göndermeleriyle,karakterleriyle tamamıyla bi yönetmen filmi işte..bi yönetmen oyuncularına bu kadar sahip çıkar mı?
şehir insanın yalnızlığı çok iyi anlatılmış,mizansenler ve diyalaglar kesinlikle yerinde ve emanet durmuyo....hiç sıkılmadan izleyebileceğiniz bi 2 saat aslında..
ayrıca jodie foster in sinemadaki ilk yılları ve gerçekten çok başarılı..
robert de niro nun da gençlik yıllarının da gerçekten çok başka bi karizması var....bi militan görüntüsü bu kadar yerinde gözükür...
çok iyi film çok iyi..
Yapım Yılı: 1976
Süre: 113 dk
Oyuncular
Robert De Niro
- Travis Bickle
Cybill Shepherd
- Betsy
Peter Boyle
- Wizard
Jodie Foster
- Iris Steensma
Harvey Keitel
- Matthew
Yönetmen
Martin Scorsese
Senarist
Paul Schrader
26 yaşındaki Vietnem gazisi Travis Bickle, New York sokaklarında taksi şoförü olarak çalışmaktadır. Burada zor şartlar altında yaşayan birçok insanla karşılaşır. Bunlardan biri de küçük yaşta fahişelik yapan Iris'tir. Bickle, Iris'i bu işlerden uzaklaştırmaya ve onun ailesinin yanına dönerek okuluna gitmesine yardımcı olmak ister.