Kültür Sanat Edebiyat Şiir

tapınak şövalyeleri sizce ne demek, tapınak şövalyeleri size neyi çağrıştırıyor?

tapınak şövalyeleri terimi Meliksah tarafından tarihinde eklendi

  • F
    F

    Söz verdiğim kitap listesi

    Bana kalırsa dünyayı sadece 'maddi' yorumlarla anlama girişimleri, eksik ve büyük ihtimalle de yanlış olmaya mahkumdurlar.

    Gayet tabii ki ekonomik 'alt yapıya' dayalı sınıf mücadeleleri, emperyalist güç savaşları dünyayı anlamada önemli kavramlardır.

    Ancak insanlar, ölümleri pahasına, canlarını ortaya koyarak, büyük tehlikeleri göze alarak sadece maddi amaçlar için mücadele edemezler.

    Onları ateşleyen bir 'inanç', yaşamı kendilerine göre anlamlandırmaya yarayan bir nihai manevi amaç mutlaka olmalıdır.

    Bu nedenle insanlık tarihini anlamak için mutlaka dinleri de iyi anlamamız, uzmanlık düzeyinde olmasa da teoloji konusunda bilgilenmek için uğraşmamız gerekiyor.

    Bununla da yetinmeyip, ezoterik düşüncenin, batini inançların da gelişimini, anlamaya çalışmamız lazım.

    Benim inancım o ki şu son derece maddi çıkarlara yönelik olarak gözüken Irak Savaşı'nı bile hayatın bu boyutundan habersiz olarak anlamamız mümkün değildir.

    Dünyanın tarihi kendi inançları doğrultusunda insanlığa hükmetmeye çalışan yarı gizli örgütlerinin de tarihidir bir yönüyle.

    Ve bazı bilgilerin gizlenmesiyle birlikte bu gizli bilgiler kullanılarak ilerde tarihin yeniden yazılacağı yolunda inançlar da yaratılmıştır bu dünyada.

    Ben elimden geldiğince bu dünyayı anlamlandırmak, anlamak için durmadan okuyorum. Bugün de sizlere daha önce söz verdiğim gibi bir okuma önerisi listesini yayınlayacağım.

    Bunların 'farklı dünyalara giriş' için çok iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum.


    * * *


    1-'Foucault Sarkacı', Umberto Eco

    2-'The Secret Teachings of All Ages' Manly Palmer Hall

    3-'Büyücülükten Felsefeye Masonluğun Tarihi' Reşat Numan

    4-'Gül ve Haç Kardeşliği' Aytunç Altındal

    5-'Ezoterik ve Batini Doktrinleri Tarihi' Cihangir Gener

    6-'Dine Karşı Düşünce Tarihi' Albert Baye

    7-'The Hiram Key' Christopher Knight ve Robert Lomas

    8-'The Occult Conspiracy: The Seceret History of Mystics, Templars, Masons and Occult Societes' Michael Howard.

    9-'Tapınak Şovalyeleri: Mabet ve Loca' Richard Leigh, Michale Baigent

    10-'The Templar Revelation: Secret Guardians of the True Identity of Christ' Lynn Picknett, Clive Prince

    11-'The Secret Boks of the Egyptian Gnostics' Jean Doresse

    12- 'A History of Pagan Europe' Prudence Jones, Nigel Pennick

    13-'America's Secret Destiny: Spiritual Vision and the Founding of a Nation' Robert Hieronimu

    14- 'The Rose Cross and the Goddess' Gareth Knight

    Serdar Turgut (4.6.2004)

  • F
    F

    ...Bu aralar ben Umberto Eco'nun 'Foucault Sarkacı' romanını okuyorum.
    Belki de bir çoğunuzun çok önceden okumuş olduğu bu kitabı ben yeni ele almaya cesaret ettim.
    Yıllar önce ilk girişimimi yarıda kesmiştim çünkü açıkça söylemek gerekirse anlattığı olayın önemini kavrayamamıştım.
    Bu ertelemem de çok iyi olmuş, çünkü temelde, Da Vinci Şifresi ile aynı konuya ve aynı kurguya sahip olan ama çok daha bilge bir insanın kaleminden çıktığı için bir çok anlam katmanlarına sahip olan bu romanı eskiden şimdi olduğu gibi anlayarak ve büyük haz duyarak okumam mümkün değildi.
    Arada geçen zamanda ben her iki kitapta anlatılan tarihi olaylara duyduğum ilgi nedeniyle onlarca kitap okudum ve sonunda Umberto Eco'nun bazen zorlaşan yazısına rahatlıkla nüfuz etme gücüne eriştim.
    Ve bana inanın ki 'Foucault Sarkacı' birçok bilimsel kitaptan çok daha fazla bilgi içeren, insanı ciddi şekilde şaşırtan, hatta irkilten yeni düşüncelerle dolu bir çalışma.
    Okuduysanız bir daha okuyun, okumayanlara da mutlaka tavsiye ediyorum kitabı.
    Sabırlı olun, göreceksiniz ki okumayı bitirdiğinizde öncesine göre çok daha bilge bir insan olacaksınız.

    * * *
    Kitapta beni irkilten bir bilgi Tapınak Şövalyeleri'nin uyguladıkları söylenilen planın takvimiyle ilgili saptamaydı.

    Ben uzunca bir süredir Hitler'in neden Tibet'le bu kadar ilgili olduğuna, Nazi Almanya'sı ordusunda neden sadece Tibetliler'den oluşan bir birliğin bulunduğuna ve en şaşırtıcısı da Hitler'in öldüğü sığınakta neden bazı Tibetli din adamlarının cesedinin bulunduğuna kafayı takmıştım.

    Umberto Eco'nun yazdıklarından, Tapınak Şövalyeleri açısından da Tibet'in çok büyük önem taşıdığını, bir söylentiye göre gizli bilgilerin 'Sığınak' diye adlandırılan Tibet'teki bir tapınağa kaçırıldıklarını öğrendim.
    Diyorum ki acaba gizli bilgilere, büyüye inandığı bilinen, Tapınak Şövalyelerinin izini bulmaları için özel tim kurmuş olan Hitler'in yol açtığı yıkımın temelinde, açıklanan amaçlar dışında başka gizli bir açıklama, bir neden de olabilir mi?
    Acaba dünya savaşının sonu yaklaşırken bile elinde bulundurduğu gizli bilgi sayesinde gidişatı değiştirebileceğini etrafındaki insanlara durmadan söyleyen, buna sonuna kadar inanmış olan Hitler, Tibet aracılığıyla Tapınak Şövalyelerinin elinde bulundurduğu gizli bilginin bir bölümüne mi ulaşmıştır.
    Şimdi diyeceksiniz ki bu son derece saçma. Olabilir ama kaynakları sabırla okur, sürecin mantığını anlarsanız, en son olarak Eco'yu da okuyunca bu konuda kafanızda bazı şüphelerin doğmaması mümkün değil.
    Tapınak Şövalyeleri'nin gizli planlarında 1944 yılı büyük önem taşıyormuş, planın bir sonraki aşamasına geçilmesi yılıymış 1944.

    Ancak patlayan dünya savaşı bu planın ertelenmesine, onların uygulama takvimlerinde de bir gecikme olmasına yol açmış.

    Gizli bilgi nedir, plan neydi bunu kimse bilmiyor.
    Ancak Hitler'in giriştiği mantıksız yıkım, büyük vahşet ve soykırımın temelinde bu bilgiler ve plana karşı açılmış olan bir büyük mücadelenin de rol alıp almadığı sorulması gereken meşru bir sorudur.

    Bu tür fikir jimnastiklerine lütfen abesle iştigal olarak bakmayın çünkü unutmayın ki resmi tarih, yenenlerin yazdığı tarihtir ve dünyada hiçbir şey ilk bakışta göründüğü gibi değildir.
    Ve fikir jimnastiği tutkusu olmasaydı Eco da o muhteşem romanı katiyen yazamazdı, bunu da unutmayın.

    SERDAR TURGUT (19 mayıs 2004-Akşam)

  • F
    F

    birinci haçlı seferi, 1099 yılında kudüs'ün düşmesi ve yaklaşık 460 yıldır müslümanların egemenliği altında bulunan toprakların hıristiyanların eline geçmesiyle sonuçlandı. haçlılar, kudüs'ü kendilerine başkent yaptılar ve sınırları filistin'den antakya'ya kadar uzanan bir latin krallığı kurdular.

    bu tarihten sonra haçlıların ortadoğu'da tutunabilme mücadelesi başladı. kurdukları devleti ayakta tutabilmek için örgütlenmeleri gerekiyordu. bu nedenle daha önce benzeri bulunmayan 'askeri tarikatlar' kuruldu. bu tarikatların üyeleri, avrupa'dan filistin'e göç edip, burada bir tür manastır hayatı yaşıyor, bir yandan da müslümanlara karşı savaşmak üzere askeri eğitim görüyorlardı. (bkz: hospitalier)
    bu tarikatlardan tapınakçılar, haçlıların kudüs'ü ele geçirmelerinden ve bir latin krallığı kurmalarından yaklaşık 20 yıl sonra tarih sahnesine çıktılar. 1118 yılında kurulan ve herkesçe tanınan adı 'tapınakçılar' veya 'tapınak şövalyeleri' (ingilizce'de templarsya da knights templar) olan bu tarikatın tam ismi 'isa'nın ve süleyman tapınağı'nın yoksul şövalyeleri' idi. ('pauperes commilitones christi templique salomonis') kurucuları ise toplam 9 şövalyeden oluşuyordu:
    hugues de payens,
    godfrey de st. omar,
    godfrey rossal,
    gundemar,
    godfrey bisol,
    payen de montdidier,
    archibald des st. aman,
    andrew de montbard ve
    provins kontu. ortaçağ avrupasının en güçlü, en etkili ve hakkında en çok konuşulan örgütlerinden biri olacak bu tarikatın kuruluşu kudüs'te sessiz sedasız gerçekleşti.
    yukarıda adı geçen kurucular dönemin kudüs kralı ii. baldwin'in huzuruna çıktılar ve birinci haçlı seferi'nin ardından kudüs'e akın eden hıristiyan hacıların mallarını ve canlarını koruma işine talip olduklarını belirttiler. kral hugues de payens'i yakından tanıyordu. kendilerine büyük destek verdi; aynı zamanda onlara bir zamanlar süleyman tapınağı'nın yer aldığı (mescidi aksa'yıda kapsayan) bölgeyi tahsis etti. selahaddin eyyubi 'nin hıttin savaşı'nın ardından kudüs'ü geri almasına kadar geçen 70 yıl süresince 'tapınak tepesi', tapınakçılar'ın merkezi oldu. kendilerine 'süleyman tapınağı' ile bağlantılı bir isim verilmesinin nedeni de işte budur.
    kurucu şövalyelere göre, bir araya gelmelerinin, diğer bir deyişle bu tarikatı kurmalarının amacı, kutsal toprakların ve hıristiyan hacıların güvenliğini sağlamaktı. ancak tapınakçılar gerçekte yardımseverlik değil, aksine ekonomik ve siyasi çıkarlar peşindeydiler.
    1118'de, aralarında geoffroi de saint-omar ve hugues de payens'in bulunduğu, doğu'daki dokuz haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar.
    tapınakçılar örgütü kısa bir süre sonra yeni katılımlarla hızla büyümeye başladı. 1120'de foulgues d'angers, 1125 yılında champagne kontu hugo tarikat şövalyesi oldular. tarikatın gizemli havası ve mistik öğretisi pek çok avrupalı 'asil'in ilgisini çekmişti. bu gelişim, tarikatın 1128 yılındaki troyes konseyi'nde papalık tarafından resmen tanınmasıyla daha da hız kazandı.

    bu onayı gerçekleştirmek üzere, tarikatın önderi hugues de payens beş şövalyeyle birlikte papa ii. honorius'u ziyaret eder. kudüs patriğinin ve kral ii. baudoin'in mektuplarını sunar; tampliyeler'in görevlerini, hizmetlerini ve yararlarını anlatır. 13 ocak 1128'de troyes'da konunun müzakeresi için konsil toplanır. konsile çok sayıda yüksek din görevlisinin yanında özellikle citeaux başrahibi etienne harding ve clairvaux başrahibi saint bernard da katılır. büyük üstad, konsillere tampliye örgütünü yeniden takdim eder. tatmin olan troyes konsili, isa'nın fakir şövalyeleri adıyla dinsel şövalyelik tarikatının kurulmasına ve tüzüğünün saint bernard tarafından hazırlanmasına karar verir. böylece tampliye tarikatı resmen kurulmuş olur.
    tapınakçılar'ın gerek örgütlenmesinde gerekse ilerlemesinde en çok katkısı olan kişi saint bernard'dı. saint bernard, tarikatın kurucularından andrew de montbard'ın kuzeniydi. tapınak şövalyeleri'nin nizamnamesini, kendi mensubu olduğu cistercian mezhebinin ilke ve kuralları doğrultusunda kaleme aldı.
    'bernard'ın belgesi, de laude novae militae (yeni şövalyeliğe şükran) , christendom'u bir ucundan diğer ucuna geçti, hemen ardından tapınakçı askerlerin sayısı arttı. aynı zamanda avrupa'nın kralları ve baronlarından bağışlar, hediyeler tapınakçılar'ın kapısına düzenli olarak ulaşıyordu. şaşırtıcı bir süratle, dokuz şövalyeden oluşan küçük grup, tapınakçılar şirketi'ne dönüştü.'
    kısacası onun sayesinde tapınakçılar benzeri görülmemiş ayrıcalıklara sahip oldular; diğer dini tarikatlara tanınmayan imtiyazlar elde ettiler. 'ortaçağ'ın en başarılı askeri, ticari ve mali organizasyonlarından biri' oldular. kutsal topraklardan avrupa'ya kadar her yerde bir 'efsane' olarak dilden dile dolaşmaya başladılar. örgüt kısa bir zaman diliminde, dokuz şövalyeden iyi eğitimli on binlerce çalışana ve muazzam bir sermayeye sahip dev bir şirkete dönüştü: 'yeni üyeler, para ve arazi teklifleri her yerden akmaya başladı. kısa zamanda inşa edilen pek çok kale, çiftlik ve kilise, tapınak şövalyeleri ve hizmetçileri tarafından kullanıldı. tapınakçılar gemileri teçhiz ettiler, hem ticaret hem de savaş gemileri filosu oluşturdular. zamanla dönemlerinin en tanınmış savaşçıları, seyyahları, bankerleri ve finansörleri oldular. % 60'a varan faiz oranlarıyla borç veren örgüt 'avrupa'daki servetin büyük bir bölümünü elinde bulundurur duruma geldi. o derece zenginleştiler ki avrupa'nın kralları borç para bulmak umuduyla kapılarını çalıyordu. bunun neticesinde de krallıklar büyük oranlarda borçlu duruma düştüler. diğer bir ifadeyle avrupa ekonomisi bu örgüte bağımlı hale gelmişti. bir dönem, ingiliz krallığının mali işleri tapınakçılar'ın londra'daki merkezinden, fransız krallığı'nın mali işleri ise yine bu örgütün paris'teki merkezinden yönetiliyordu. söz konusu durum, onlara krallar ve alınan kararlar üzerinde söz sahibi olma, hatta istedikleri gibi kralları yönlendirme imkanı verdi.
    bu durum papalığı kızdırmakta gecikmedi. bunun üzerine tasfiyeye girişildi ve bunun için yüzyıllar sürecek söylencelere yol açacak bir söylentiye başvuruldu. buna göre tapınakçılar kudüs'te bulundukları dönemde bir değişim yaşamışlardı.
    photius zamanından beri roma'nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir piskoposluk olan constantinople patriğinin 'nin önünde ant içen tampliyelerin ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen hıristiyanları korumaktı.

    ancak bunun ardında gizli amaçlar edindiklerine ilişkin söylentiler hristiyan dünyasına yayılır oldu. söylentilere göre tapınakçılar hıristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdi.
    bunun temelinde ise, kudüs'teki süleyman tapınağı'nda 'keşfettikleri bir giz' yatıyordu. zaten tapınakçılar'ın kudüs'teki asıl hedefleri, süleyman tapınağı'nın harabelerini araştırmaktı.
    tapınakçılar'ın 'filistin'e giden hıristiyan hacıları korumak' şeklindeki görüntüyü sadece bir kılıf olarak kullanmaktaydılar. gizli amaçları ezekiel'in haber verdiği modele uygun olarak süleyman mabedi'ni yeniden inşa etmekti. en baştan beri roma'nın (papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydılar ve amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak kabalistik dogmayı yerleştirmekti. (bkz: ezekiel/9)
    dolayısı ile tarikatı kuran dokuz şövalyenin gerçek amacı, yahudiliğin ve eski mısır'ın gizli geleneklerinin özünü içeren kalıntılar ve yazıları bulabilmek için bölgede araştırma yapmaktı ve amaca ulaşmışlar ve hıristiyan bir dünyada doğmalarına, hıristiyan kökenden gelmelerine rağmen, hıristiyanlıktan tamamen farklı bir inanca ve felsefeye bağlanmalarına neden olan, onları sapkın ayinlere, kara büyü ritüellerine yönelten bir 'kaynağa ulaşmışlardı: kabala!

    kabala, kelime anlamıyla 'sözlü gelenek' demektir. ve sözlüklerde, yahudi dininin mistik, ezoterik (batıni) bir kolu olarak tarif edilir. bu tanıma göre, kabala, tevrat'ın ve diğer yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir.
    ancak birçok hristiyan ve müslümanın günümüzde de sürdürmekte oldukları ve o dönem hristiyan aleminde kök salmış bir düşünüşe göre kabalanın gizeminin ardında daha farklı gerçekler vardır. bu görüştekilerin vardıkları sonuç ise, kabala'nın, yahudiliğin temeli olan tevrat'tan da önce var olan, tevrat'ın vahyedilmesinden sonra yahudiliğin içinde yayılan, 'pagan' yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur.
    kaynak:tapınak şovalyeleri (dost yayınevi / yazarı piers paul read)

  • F
    F

    dost yayınevi tarafından basılan kitap

  • F
    F

    umberto eco'nun 'foucault sarkacı' kitabında detaylı bir şekilde anlatılan ve günümüz batılı mason örgütlerinin temellerini atan oluşum

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    bkz. Baphomet

    Knights Templar (Tapınak Şovalyeleri) ile ıilgili daha çok bilgi için:
    http: //www.templarhistory.com

  • Ebubekir Korucu
    Ebubekir Korucu

    tapınak şövalyeleri hakkında atilla akar'ın derin dünya devleti adlı kitabından bilgi edinebilirsiniz...

  • Ayda Pehlivan
    Ayda Pehlivan

    orijinal adı Templar Knights. Haçlı seferlerinde adları sıkça geçer. Acımasızlıklarıyla ünlüdürler. Pek çok kral onları yoketmek için teşebbüste bulunmuştur.

  • Devils_dance
    Devils_dance

    kitabı aradım fakat bi türlü bulamadım...
    çok merak etiğim bir konu..

  • Tarhan Tekelioglu
    Tarhan Tekelioglu

    Kutsal Kan Kutsal Kase diye, BBC tarafindan belgesel olarak yayinlanmis ve sonra da basilmis ve türkceye bu isimle tercüme edilmis bir kitabda oldukca sansasyonel sekilde anlatiliyorlar...