taksim VI şadırvana terk edildin sen, her hak yerine halka aşık gibi…,
ve aşk seni ayaklar altında ezdiler, üstüne kilit vurulmuş kederli bir kapı, mührünü öptü gözlerinden…; yüreğimin çatısı aktı rutubete,
kırmızı kadife perde, kapat pencereni rüzgara..., aşk, sana demediklerini bırakmadılar, ah,
ey aşk; varsın desinler, sunarım kızıl ve kenarda kalmış güllerimi ben, tenha yüreğine…, bir küfür gibi doldu içime kavuşup/ayrılmamız hekimim,
keramet eblehlerine postnişin atarım ikimizi de, ki içimde uğuldayan ötenazi, ne olur sus sus, ah;
yeryüzüne indi aşk, bozulmasın bu akid…, ki şimdi aşk sen; piç misin…, yetimhane avlusuna, iri taneli yağmurlar yağıyor… mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk, yastığından boncuklar topluyor,
ki devlet malı yetim malı hükmündeyken kadim hukukta, sen hekimim; irtifa kaybı mı yaşadık sanıyorsun, bu türbülansın içinde…, gelip geçici bir boşlukta bulanıklık hepsi, hepsi bu,
... .. .
ah paytak penguenim; bir igloda bekliyorum seni..., aklıma daha dahiyane bir fikir gelemediği için, üzgünüm, sevgili… istedim ki uzak olsun herkesten ve puslu, bizim gibi kurt huylu, ve yalnızca bize ait…,
ah aydınlıkta da karanlıkta da hayata dair birçok sır, lapa lapa yağıyorken üzerimize; kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve saplanır mı dersin düşüp, böyle bir pazar gününde, alçakların, namertlerin, kahpelerin tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın, uzamış derviş beyazı sakallarının kaplamasını yeryüzünü…, ki esasen bunun izdüşümüdür nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek, belki dedim; belki, ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde beyazın ardına paytak paytak yürüyen penguenim, üşüyen kalbine sular serperek gel artık, kopuyor bir parçası buz dağının bak yine, ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler, zaman allak bullak, dönüyor başı; başı başı, ve sarhoş tik taklar, tik/tak/tak/tik/tik tak; beceremiyor bir türlü yürümeyi düz bir çizgide,
elimden tut paytağım; işte şimdi kandırdık yuvarlak topu, minicik bir elma şekeri ile, çift kutuplu bir gecede ve buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık, matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi, ha evet haklısın; bırak artık o oblomovun miskinliğini anlatan romanı da okumayı…, tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma, fay hatları an gelir bir gün, kutuplardan da geçer, ah; ..... ... .
ki devlet malı yetim malı hükmündeyken kadim hukukta, sen hekimim; irtifa kaybı mı yaşadık sanıyorsun, bu türbülansın içinde…, gelip geçici bir boşlukta bulanıklık hepsi, hepsi bu,
gergin alabildiğine kanatlarımız baksana ve nasılda süzülüyoruz asuman katlarında ayrılığın, dualarımızdalar önden gidenler ya hû nasılsa, yankı vermeseler de…, ki yâr postaları açılıp da cevapsız kalmış, bunun önemi yok ki, sükûtlarda ve bulutlarda; aşk…,
şu sahtekâr ve sefil dünyada, ne gönlümde gam ne de gözümde nem var, değil mi ki iç sesleri duyan bir yâr var, mavi bilyedeki tüm paralel ve meridyenlerin huzuru kesişiyor içimde, okyanuslar ve kıtalar aşıyorum, göz açıp kapayıncaya dek, fora yelkenlerim, kâşif; aşk…,
geçen kimi bir çift gün olur ki, kimse bilmez kaç seneye tekâ/bül eder derkene, heceyi –bul olacakken –bül yapmak, katil bir devriğin dil cinayetinin neticesidir, ve habil kardeşi değil maktulüdür kâbilin, ki celladına aşıklar okur yazar olabilseydi hakikatte, içinde tekâ/bul geçen cümleleri, komik bulur muydu hiç,
ve şimdi bu sorunun cevabını ise muhtemelen ikimizde biliyoruz aziz dostum, bir ömre, bir nesle bedel olur bazen; aşk…,
demiyorum ki bu aşkın vicdan muhasebesinin, hesap hareketlerini analiz etmek, harcınız değildir sizin, aşkın mevzuatını fasıl fasıl sizden biriktirdim, biraz şımartılmıştım yalnızca tarafınızdan hocam, o kadar, ve biliniz ki kabahatim, başımı taştan taşa vurdukça, kalp ağrımı ne yapsam ne yapsam, dindirememek oldu, muallim; aşk…,
böyle demli bir halin geçtiğini yeryüzünden, bilmeye hakları var mı acaba gelecek nesillerin bilmiyorum, bencillik mi acaba insanlarla paylaşmamak, bu senkronize dizeleri…, mahrem bırakılıp, mezara bir adım kala mı, gün yüzüne çıkmalılar, ya da; iki nüsha çoğaltılsalar ne olur mu, iki arada bir derede; aşk…,
serilip güne bırakılmış meyvelerin, kurumakta olan son dokularının şırası kadar mayhoş ve ballı bir yürekle yazılan bu mahrem dizeler, simmsiy/ah sayfalarda ve erguvan bir iklimin, harfleriyle okunacak ölüm günü; aşk…,
ölü serinliğinde geçerken zaman ve vakit dolsun için soluklanırken, ki beklenirken örtüsü gecenin, boşalmış bir kamu binasındaki, mesaisi bitememiş bir bürokratın, içinde bulunduğu sessizlik, teselli edilebilir mi ki, milletten ve memleketten bîhaber; aşk…,
ah paytak penguenim; bir igloda bekliyorum seni..., aklıma daha dahiyane bir fikir gelemediği için, üzgünüm, sevgili… istedim ki uzak olsun herkesten ve puslu, bizim gibi kurt huylu, ve yalnızca bize ait…,
ah aydınlıkta da karanlıkta da hayata dair birçok sır, lapa lapa yağıyorken üzerimize; kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve saplanır mı dersin düşüp, böyle bir pazar gününde, alçakların, namertlerin, kahpelerin tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın, uzamış derviş beyazı sakallarının kaplamasını yeryüzünü…, ki esasen bunun izdüşümüdür nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek, belki dedim; belki, ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde beyazın ardına paytak paytak yürüyen penguenim, üşüyen kalbine sular serperek gel artık, kopuyor bir parçası buz dağının bak yine, ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
evren manikleşiyor, hızla dönüyor; hızla hızla hızla hızla..., hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler, zaman allak bullak, dönüyor başı; başı başı, ve sarhoş tik taklar, tik/tak/tak/tik/tik tak; beceremiyor bir türlü yürümeyi düz bir çizgide,
elimden tut paytağım; işte şimdi kandırdık yuvarlak topu, minicik bir elma şekeri ile, çift kutuplu bir gecede ve buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık, matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi, ha evet haklısın; bırak artık o oblomovun miskinliğini anlatan romanı da okumayı…, tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma, fay hatları an gelir bir gün, kutuplardan da geçer, ah;
ki devlet malı yetim malı hükmündeyken kadim hukukta, sen hekimim; irtifa kaybı mı yaşadık sanıyorsun, bu türbülansın içinde…, gelip geçici bir boşlukta bulanıklık hepsi, hepsi bu,
gergin alabildiğine kanatlarımız baksana ve nasılda süzülüyoruz asuman katlarında ayrılığın, dualarımızdalar önden gidenler ya hû nasılsa, yankı vermeseler de…, ki yâr postaları açılıp da cevapsız kalmış, bunun önemi yok ki, sükûtlarda ve bulutlarda; aşk…,
şu sahtekâr ve sefil dünyada, ne gönlümde gam ne de gözümde nem var, değil mi ki iç sesleri duyan bir yâr var, mavi bilyedeki tüm paralel ve meridyenlerin huzuru kesişiyor içimde, okyanuslar ve kıtalar aşıyorum, göz açıp kapayıncaya dek, fora yelkenlerim, kâşif; aşk…,
geçen kimi bir çift gün olur ki, kimse bilmez kaç seneye tekâ/bül eder derkene, heceyi –bul olacakken –bül yapmak, katil bir devriğin dil cinayetinin neticesidir, ve habil kardeşi değil maktulüdür kâbilin, ki celladına aşıklar okur yazar olabilseydi hakikatte, içinde tekâ/bul geçen cümleleri, komik bulur muydu hiç,
ve şimdi bu sorunun cevabını ise muhtemelen ikimizde biliyoruz aziz dostum, bir ömre, bir nesle bedel olur bazen; aşk…,
demiyorum ki bu aşkın vicdan muhasebesinin, hesap hareketlerini analiz etmek, harcınız değildir sizin, aşkın mevzuatını fasıl fasıl sizden biriktirdim, biraz şımartılmıştım yalnızca tarafınızdan hocam, o kadar, ve biliniz ki kabahatim, başımı taştan taşa vurdukça, kalp ağrımı ne yapsam ne yapsam, dindirememek oldu, muallim; aşk…,
böyle demli bir halin geçtiğini yeryüzünden, bilmeye hakları var mı acaba gelecek nesillerin bilmiyorum, bencillik mi acaba insanlarla paylaşmamak, bu senkronize dizeleri…, mahrem bırakılıp, mezara bir adım kala mı, gün yüzüne çıkmalılar, ya da; iki nüsha çoğaltılsalar ne olur mu, iki arada bir derede; aşk…,
serilip güne bırakılmış meyvelerin, kurumakta olan son dokularının şırası kadar mayhoş ve ballı bir yürekle yazılan bu mahrem dizeler, simmsiy/ah sayfalarda ve erguvan bir iklimin, harfleriyle okunacak ölüm günü; aşk…,
ölü serinliğinde geçerken zaman ve vakit dolsun için soluklanırken, ki beklenirken örtüsü gecenin, boşalmış bir kamu binasındaki, mesaisi bitememiş bir bürokratın, içinde bulunduğu sessizlik, teselli edilebilir mi ki, milletten ve memleketten bîhaber; aşk…,
ah paytak penguenim; bir igloda bekliyorum seni..., aklıma daha dahiyane bir fikir gelemediği için, üzgünüm, sevgili… istedim ki uzak olsun herkesten ve puslu, bizim gibi kurt huylu, ve yalnızca bize ait…,
ah aydınlıkta da karanlıkta da hayata dair birçok sır, lapa lapa yağıyorken üzerimize; kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve saplanır mı dersin düşüp, böyle bir pazar gününde, alçakların, namertlerin, kahpelerin tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın, uzamış derviş beyazı sakallarının kaplamasını yeryüzünü…, ki esasen bunun izdüşümüdür nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek, belki dedim; belki, ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde beyazın ardına paytak paytak yürüyen penguenim, üşüyen kalbine sular serperek gel artık, kopuyor bir parçası buz dağının bak yine, ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
evren manikleşiyor, hızla dönüyor; hızla hızla hızla hızla..., hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler, zaman allak bullak, dönüyor başı; başı başı, ve sarhoş tik taklar, tik/tak/tak/tik/tik tak; beceremiyor bir türlü yürümeyi düz bir çizgide,
elimden tut paytağım; işte şimdi kandırdık yuvarlak topu, minicik bir elma şekeri ile, çift kutuplu bir gecede ve buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık, matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi, ha evet haklısın; bırak artık o oblomovun miskinliğini anlatan romanı da okumayı…, tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma, fay hatları an gelir bir gün, kutuplardan da geçer, ah;
. ... ..... uzun senelerin umuduyla vadeye bağlanmış ve bozulma sebebi ölüm dahi olmayan bir vaadle, sabâ makamında bir sabaha daha çıktık, çok şükür, ah;
bir uçuk turunç güle benzer o yüzün, yakışır mı o gece gözlere hiç hüzün, eğme öyle başını yetimce ve küskün, bir nilüfer gibi açsın durgunluğuma gülüşün, ki sen bildiğim tek elbistan türküsüsün…,
kalbe doğan ve yok saydığımız, yakındaki hasretliğin malumuyla, içimize akan göz yaşlarıyla geçiyorken zahiri zorlayan günlerimiz, ve göz pınarlarımızdan sızan kor olmuş tek tük nemlere rağmen, içimizde taşıdığımız bu gönül ferahlığı, vuslatmış meğer yarınlardan önce yarına;
çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların dört işlemini yapmayı deniyorken, ikaz lambaları yanıyor her adım başı ve oyuncakları hayatlarımızın, alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı, ah; ..... ... .
taksim istanbulun kalbi taksim in kalbi ise beyoğlu istiklal caddesidir. BEYOGLU, BeyOğlu, PERA Aykut ilteR 04’:18” SOZ: AYKUT iLTER & OZCAN KIZIL MüZiK: AYKUT iLTER Beyoglu Belediyesi ve ilyas Ertemur a tesekkurler SÜPRiZ DOLU HER SOKAGINDA KALABALIGINDA TEK KALDIGIM…BUYUK PERA KiMi GOZLERDE ESKi… KiMiNDE RUYA BiR GECELiK AVUNTULAR…SOKAGINDA
BiR ELiMDEN HUZNUN… BiR ELiMDEN ASKIN TUTTU YETMiS iKi MiLLETiN YASADIGI GUZEL BEYOGLU..
RUHUMU TESLiM EDiP YENiLENDiGiM… SEN GiBi MEKÂN… KIRILAN KALBiME HAYATSIN BEYOGLU GERiSi YALAN…
ZORUNA MI GiTTi YAR SENiN ZORUNA MI? KAYBETTiN SiMDi BENi ANLADIN HATANI YAN DERDiNE SEN YAN VUR KADEHE ASKINI BEYOGLU SARAR YARALARI GERi DONDUN BEYOGLU SARAR YARALARI ASKA DAiR ARANJÖR : DOĞU KILIÇ BUZiKi-UD : ALi YILMAZ SON DURUM ALi ELEKTRO GiTAR : MURAT TANBAY BAS GiTAR : HAKAN YELBiS GERi VOKALLER : TüRKAY NiSANCI KLASiK GiTAR : UGUR VAROL PERKiSYON : YASAR AKPENCE http://www.AykutilteR.COM/ RESMI, WEB SAYFASI http://www.AykutilteR.NET/
Brir taraftan 1977' nin kanlı 1 mayıs olaylarını çağrıştırır, Diğer taraftan Avrupa kupalarında her tur sonrası Galatasaray'ın zaferlerini kutlamak için toplanma mekanımızı çağrıştırıyor. Eskiden Avrupa maçları liğ usulü yapılmadığından her tur atlayışımızda çokul çocuk cümbürcemaat soluğu TAKSİM'de alırdık.
şişli meydanında üç kız biri çiğdem biri nergis vuruldular güpegündüz sorarlar bir gün sorarlar
sabahın bir sahibi var sorarlar bir gün sorarlar biter bu dertler acılar sararlar bir gün sararlar
bin dokuz yüz yetmiş yedi unutulmaz yılın adı bir mayıs bayramı idi sorarlar bir gün sorarlar
beş yüz bin emekçi vardı taksim meydanına girdi öyle bir istanbul gördük sorarlar bir gün sorarlar
al gözlerim seyir eyle birin bırak birin söyle bu yeryüzü ilk kez böyle bir istanbul görüyordu kucaklayıp sarıyordu.
yanları'na kalır sanmasınlar bu yaptıkları haksızlık ve zulm sanmasınlar sol bitti halkımız korktu meydanlardan çekilde bir gün değil o günlerki yakındır yok etmeye çalıştığınız yarındır ve inanınıki bir gün bu yaptıklarınız! 'SAP DÖNER KESER DÖNER BİR GÜN GELİR HESAP DÖNER' meselesi olmuştur hiç ve hiç korkmayın yarınlar halkımıza ve yurdumuza daha yakındır 1 MAYIS marşında dendiği gibi günlerin bu gün getirdiği baskı zulüm ve kandır bu kan ve baskı dinecek (faşizim DÖKTÜĞÜ KANDA BOĞULACAKTIR) neyse unutmasınlar (RUHİ SUYUN) haykırdığı gibi SABAHIN BİR SAHİBİ VAR...! ! ! ! ! ! !
Haklar ve Özgürlükler Cephesi 11 Nisan günü Taksim Tramvay Durağı'nda bir basın açıklaması yaparak 1 Mayıs'ta Taksim'de olacağını duyurdu.
Saat 13.00'de başlayan açıklamada '1977 1 Mayıs Katliamının Hesabını Sormak İçin Taksim'de Olacağız' pankartı açılırken 'Taksim 1 Mayıs Alanıdır Yasaklanamaz' dövizleri taşındı. Eylemde sık sık 'Yaşasın 1 Mayıs, Taksim 1 Mayıs Alanıdır, Bu Alan 1 Mayıs Alanıdır' sloganları atıldı. İstanbul HÖC Temsilciliği adına basın açıklaması yapan Ersin Koca 'Ekonomik ve siyasal isteklerimizi, sorunlarımızı, ekmek, adalet ve özgürlük talebimizi dile getirmek için; tüm halkımızı, işçileri, köylüleri, memurları, öğrencileri, aydınları, esnafları, gecekonduluları, tüm ezilen ve sömürülenleri, 1 Mayıs alanına davet ediyoruz. Tüm ilerici, demokrat, devrimci, vatansever sendikalarımızı, odalarımızı, derneklerimizi, tüm halk örgütlülüklerini 1 Mayıs Alanı'na dvet ediyoruz. Bu yıl bütün Türkiye olarak tek alanda; 1 Mayıs alanında olacağız. Tüm emekçileri bir kez daha Taksim 1 Mayıs Alanına davet ediyoruz' dedi. Açıklamanın ardından 40 HÖC üyesi Galatasaray Lisesi'ne kadar bildiri dağıtarak tüm insanları 1 Mayıs alanına davet ederek eylemlerine son verdiler.
Devrimci 1 Mayıs İçin İleri!
Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu, birleşik, kitlesel ve devrimci 1 Mayıs için alanlarda olmaya çağrı yaptı. Yüksel Caddesi'nde 10 Nisan Salı günü saat 12.30'da toplanan platform üyeleri '1 Mayıs Kızıldır Kızıl Kalacak, Yaşasın1 Mayıs Biji Yek Gulan, Yaşasın Hakların Kardeşliği' sloganlarını attılar. 77 Taksim katliamının 30. yılı olması nedeniyle katliamın hesabının sorulması amacıyla herkesi 1 Mayıs alanlarında olmaya çağırdı.
1 Mayıs'ta Taksim'e
1 Mayıs'ı Taksim'de kutlayacaklarını açıklamak için Ankara'da birçok Demokratik Kitle Örgütü, Siyasi Parti ve Sendikalar bir araya gelerek bir basın toplantısı düzenlediler.
11 Nisan Çarşamba günü saat 11.00'da Nazım Kültür Evi'nde biraraya gelen DİSK, Barış Derneği, Türkiye 78'liler çalışma Grubu, TKP, HÖC, Halkevleri, Kaldıraç, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Öğrenci Kolektifleri, HKP, Anadolu Araştırma Derneği, İşçi Gazetesi, Yurtsever Cephe'nin temsilcileri 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını basına duyurdular. Kurumlar adına konuşan DİSK/Genel-iş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Seren '1 Mayıs'a doğru yol aldık' diyerek sözlerine başladı.
Seren 1 Mayıs 1977'den 1 Mayıs 2007'ye, aradan geçen 30 yılda verilmeyen hesapların olduğunu belirterek, bu hesapları sormak için Taksim'deyiz olduklarını bildirdi. 2007 1 Mayıs'ı için yoğun bir sansür uygulandığını belirten Seren 1977 1 Mayıs'ın da bu kadar teknolojinin gelişmemesine rağmen 1 Milyon insan'ın Taksim Meydanı'na çıktığını, yine yüz binlerin oraya çıkacağını söyledi.
1 Mayıs'ın birlik, mücadele ve barış günü olarak alanlara taşıyacaklarını belirten Seren, 'sıkıntılar çok nettir' diyerek, sıkıntıların bu ülkeyi yönetenlerde olduğunu söyledi.
'Emek Platformu İle Yer Almak İsterdik'
'1 Mayıs'ta Emek Platformu ile Taksim'de olmayı isterdik' diyen Seren, işçi sınıfının sermayeyle işbirliği içinde olan kurumlar olmadan Taksim'e çıkacaklarını söyledi.
2007 1 Mayıs'ın da ikili görevle çıktıklarını söyleyen Seren, '1 Mayıs emeğin bayramı olarak yasalaşmalı, resmi tatil ilan edilmelidir. 1977 1 Mayıs katliamının sorumluları açığa çıkarılarak hesap sorulması için meclis araştırma komisyonu kurulmalıdır' dedi. Katillerin ortaya çıkarılarak, 77 1 Mayıs şehitlerinin hesabının sorulması için Taksim'de olacaklarını belirterek 'Yaşasın İşçi Sınıfının, Emekçilerin ve Ezilenlerin Birliği' dedi.
Basın emekçilerinden birinin Taksim'de olacaksınız ama aynı zaman da buradada kutlayacak mısınız? Sorusuna yanıt olarak yalnızca İstanbul Taksim'de kutlayacaklarını belirterek 1 Mayıs'a katılmanın önemini anlaşılması gerektiğini ifade etti.
KESK'in neden burada olmadığını soran bir başka basın emekçisinin sorusuna ise, bunun KESK'in kendi sorunu olduğunu, geçen yıl Emek Platformu'nun İstanbul Taksim diyerek masadan ayrıldığını belirtti. Ankara'da yapılacak etkinliklere de başladıklarını bildirerek, 28 Nisan da henüz belirlenmeyen bir yerde, şölen düzenleyeceklerini Taksim'e gitmenin coşkusunu yaşayacaklarını ve buradan da topluca gideceklerini ifade ettiler.
'Taksim Bizim Yasal Meşru Hakkımızdır'
İstanbul'da izin alma sorununun yaşandığını bununla ilgili valiliğin bir açıklama yayınladığını bildiren bir basın mensubunun sorusu üzerine Seren, 'Biz Taksim'e gireceğiz. Taksim ne kuşatılmış bir yerdir, ne de kuşatılacak bir yerdir. Her maç sonrası açılıyor, kutlamalar yapılıyor. 2911'e muhalefette etmiyoruz. Bu bizim yasal meşru hakkımızdır' dedi.
Haklar ve Özgürlükler Cephesi tarafından 1 Mayıs ile ilgili yapılan açıklama şöyle;
'1 Mayıs'ta Türkiye'nin dört bir yanından İstanbul'a, Taksim Meydanı'na 1 Mayıs emekçilerin, yoksulların, devrimci-demokratların, öğrencilerin, aydınların, emekten yana olanların her yıl umutla beklediği kavga günüdür. Emekçilerin bayramı olarak kabul edilse de, bugün artık yitirilen emekçilerin anma gününe dönüşmüş durumdadır. Bu nedenle emekçiler bir bayram bir kutlamadan çok yitirilen emekçilerini anma gününe dönüştürdü 1 Mayısı… Ülkemizde de 1977 yılından bu yana anma yanı daha ağır basmaya başladı. 500 bin emekçi 77 1 Mayısında meydanları doldurmuştu. Buna tahammül edemeyen iktidar provokasyon yaratıp saldırmış ve 35 emekçi katledilmişti Taksim meydanında. Bu saldırıdan sonra yeni uygulamalar bir birini takip etmeye başladı. Yasaklar konuldu emekçilerin önüne. 1 Mayıs alanı olan Taksim emekçilere yasaklandı ve 79'dan bu yana emekçiler kendilerine ait olan bir alanda 1 Mayıs'ı kutlayamaz oldular. Yasaklanan yere kanları dökülmüştü emekçilerin, panzerlerle ezilmişti bedenleri, sokaklar sahipsiz ayakkabılarla, çantalarla, şapkalarla dolmuştu… Kan dolmuştu sokak aralarına ve kurşun yağmıştı üstlerine… Kan dökülen bir toprak parçası bin kat daha değerli olur. Bunun içim Taksim Meydanı artık bir meydan olmaktan çıktı emekçiler nezdinde. Mücadele alanı, kavganın, emeğin, alın terinin adı oldu. Taksim meydanı emeğin ve emekçinin harmanlandığı yer oldu artık. Taksim meydanı 1 Mayıs alanıdır. Ogün onun ismi konuldu. Ogün 35 insanın canıyla o isim oraya yazıldı. Taksim meydanı '77'den bu yana 1 Mayıs alanı olarak kabul edildi, kimse bunun aksini iddia edemez ve herhangi bir engel de koyamaz. 500 bin kişinin yürüdüğü bir yere, alana kimsenin yasak koyma yetkisi yoktur, koymamalı. Bedelini ödeyenlere bırakmalıdır. Taksim meydanı popçulara, 'şampiyonluk' kutlamalarına, gözdağı için gövde gösterisi yapanlara açık, ama asıl sahiplerine kapalı olamaz, asıl sahiplerine yasaklanamaz.
1 Mayıs alanının üzerindeki yasak derhal kaldırılmalıdır! Bu yasağın son bulması için 1 Mayıs'ta Taksim de olalım. 35 emekçinin yanında, şehit düştükleri yerde, onların yanı başında olalım.
Katliamın sorumluları yargılanmalıdır! 1 Mayıs 1977 katliamının 30. yıl dönümü. 30 yıl önce 35 emekçi katledildi ve bugün bu konuda hiçbir sonuç yok. Katiler ellerini kollarını sallayarak çekip gittiler. Katliam hakkında o kadar çok bilgi açığa çıkmasına rağmen hiçbir şey yapılmadı. Hiçbir soruşturma yürütülmedi. Katiller 30 yıldır ne yargılandılar ne de cezalandırıldılar.
Katliamın sorumlularının cezalandırılması için 1 Mayıs'ta alanlarda olmalıyız. 30 yıldır yerini bulamayan adaletin yerini bulması için 1 Mayıs'ta Taksim'de olmalıyız. Katliamı unutmadığımızı, katillerin yakasını bırakmadığımızı göstermek için 1 Mayıs alanında olmalıyız. Tüm emekçiler olarak '77 1 Mayıs'ında Taksim'e yürüyen 500 binlerin kavgasını, umutlarını, mirasını omuzladığımızı ve sürdürdüğümüzü göstermek için 1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı'nda olalım. O alanda şehit verdiğimiz emekçilerin hesabını sormak için gücümüzü birleştirelim. 2007 1 Mayıs'ı sadece İstanbul sokaklarından, gecekondularından, atölyelerinden ve caddelerinden yürümeyeceğiz; BÜTÜN TÜRKİYE GENELİNDE YÜRÜYECEGİZ TAKSİM 1 MAYIS ALANINA. 2007 1 Mayıs'ı ülkemiz genelinde tek bir alanda olmak ve tek 1 Mayıs olması için bütün güçlerimizi birleştirmeliyiz İstanbul'da… BU GÜNDEN İTİBAREN BÜTÜN TÜRKİYE'Yİ İSTANBUL 1 MAYIS ALANINA YÜRÜMEYE VE 500 BİN EMEKÇİNİN MİRASINI SAHİPLENMEYE ÇAĞIRIYORUZ… Ekonomik ve siyasal isteklerimizi, sorunlarımızı, ekmek, adalet ve özgürlük talebimizi dile getirmek için; tüm haklarımızı, işçileri, köylüleri, memurları, öğrencileri, aydınları, esnafları, gecekonduluları, tüm ezilen ve sömürülenleri, 1 Mayıs Alanı'na davet ediyoruz. Tüm ilerici, demokrat, devrimci, vatansever sendikalarımızı, odalarımızı, derneklerimizi, tüm halk örgütlülüklerini 1 Mayıs Alanı'na davet ediyoruz.
Bu yıl BÜTÜN TÜRKİYE OLARAK TEK ALANDA; İSTANBUL 1 MAYIS ALANINDA OLACAĞIZ. TÜM EMEKÇİLERİ BİR KEZ DAHA TAKSİM 1 MAYIS ALANINA DAVET EDİYORUZ.'
Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun yaptığı açıklamada şöyle denildi;
'1 Mayıs ezenle ezilenin temel ve güncel sorunlar üzerinden karşı karşıya geldiği o günkü durumlarına ve güçlerine göre birbirlerini sınadıkları, bir anlamda hesaplaştıkları bir mücadele günüdür. İşçi sınıfı ve emekçiler 1 Mayıslara en yakıcı sorunları ve gündemleri ile hazırlanır bu talepler etrafında alanlara çıkarlar.
1 Mayıs'ın ortaya çıktığı tarihe dönüp baktığımızda, bundan tam 171 yıl önce, işçi sınıfının en temel talepleri ile harekete geçtiğini görürüz. 'Hepimiz birimiz için! ' sloganı ile başlayan bu mücadele, işgününün 8 saate indirilmesi talebi ile devam eder. 1886'da bu taleple yüz binlerce işçi greve çıkar. Polis provokasyonu sonucu işçiler katledilir. 3–4 Mayıs'ta da gösteriler ve çatışmalar devam eder. Bu eylemlere önderlik eden 4 işçi önderi göstermelik bir yargılama sonucu Kasım 1887'de idam edilir. Sınıfın kendi talepleri uğruna verdiği dişe diş mücadele ve bu uğurda ölümsüzleşenler adına 1 Mayıs, dönemin işçi örgütleri tarafından işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü ilan edilir. Ve o günden bu güne 1 Mayıslar işçi sınıfı ve emekçi kitleler tarafından bir mücadele günü olarak örgütlenir.
Bu çerçevede 2007 1 Mayıs'ı yaklaşmaktadır. Emperyalist işgalin ve saldırganlığın arttığı, milyonlarca işçi ve emekçiye kölelik ve sefalet koşullarının dayatıldığı, ırkçı, şovenist histeri dalgasının tırmandırıldığı, tüm bunlara devletin baskı, yasak ve terörünün eşlik ettiği bir dönemde 1 Mayıs'ı karşılıyoruz. Böylesi bir dönemde bu saldırılara karşı tarihsel ve güncel anlamına uygun birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs'ın örgütlenmesi hayati önem taşımaktadır.
Emperyalist savaşa ve saldırganlığa karşı halkların devrimci birliği için 1 Mayıs'a! ABD emperyalizmi, kanlı ve kirli çıkarları için dünya halklarına kan kusturmaya devam ediyor. Filistin halkının on yıllardır karşı karşıya kaldığı saldırıların yanı sıra, Irak halkı dört yıldır işgale karşı direniyor. Halkların birbirine kırdırılması, direnişlerinin en vahşi yöntemlerle boğulmak istenmesi, tüm bunlar dünya halklarının gözleri önünde yaşanıyor. ABD emperyalizmi, bu kez de gözünü özellikle İran'a dikerek, tüm Ortadoğu halklarını tehdit etmeye devam ediyor. Emperyalist saldırganlığın önüne geçebilmek, ABD emperyalizminin Ortadoğu'ya yönelik kanlı ve kirli planlarını bozabilmek, direnen Ortadoğu halkları ile dayanışmayı yükseltmekten, halkların devrimci temelde birliğini yaratabilmekten geçiyor. İşçi sınıfının uluslararası dayanışma gününde enternasyonal dayanışmayı yükseltmek, emperyalizme ve onların yerli işbirlikçilerine gereken yanıtı verebilmek için 1 Mayıs alanlarında yer almalıyız.
Devlet terörüne, şovenizme ve milliyetçiliğe karşı 1 Mayıs'a! Egemenler on yıllardır bu topraklarda yaşayan halkları yok saymış, her türlü baskı ve terörü uygulayarak sindirmeye ve yok etmeye çalışmıştır. Kürt halkı on yıllardır devletin inkâr ve imha saldırısı ile yüz yüze yaşıyor. Varlığı inkâr ediliyor, demokratik hak ve özgürlükleri çiğneniyor, dili ve kültürü hiçe sayılıyor. Onyıllardır Ermenilere yönelik uygulanan sindirme ve tümden yok etme politikası Hrant Dink'in katledilmesiyle yeni bir boyut kazanmış bulunuyor. Halkları birbirine düşman etmek için en kirli yol ve yöntemlere başvuruluyor, tırmandırılan şoven-gerici kampanyalardan medet umuluyor. Şovenizmin panzehiri halkların birleşik devrimci mücadelesidir. Ve şimdi 1 Mayıs'ta, hepimizin Kürt olduğunu, hepimizin Ermeni olduğunu, halklarımızın ve tüm dünya halklarının kardeş olduğunu haykırmanın zamanıdır.
Açlığa, yoksulluğa ve sosyal yıkım saldırılarına karşı 1 Mayıs'a! Bu gün, sömürü düzeni emekçilere Kölelik yasalarıyla, sosyal kazanımlara dönük saldırılarla, düşük ücret politikalarıyla tam bir yıkım dayatmaktadır. Açlık, yoksulluk ve sefalet koşulları gün be gün derinleşmekte, emekçilerin yaşamları her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Bu gün işçi ve emekçiler gündelik talepleriyle, bu taleplerinin yanı sıra temel taleplerini yükselterek 1 Mayıs'ta egemenlerin karşısına birleşik ve kitlesel bir şekilde çıkabilmeli, bu taleplerin kazanılması doğrultusundaki kararlılık 1 Mayıs alanına da taşınabilmelidir. 1 Mayıs'ın devrimci çağrısı bunu gerektirmektedir.
Emekçilere kapatılmış alanlar açılmalı Taksim yasağı kaldırılmalıdır! Bilindiği gibi 2007 1 Mayıs'ı sınıf mücadelesi tarihimizin önemli bir günü olan 1 Mayıs '77 katliamının 30. yılına denk gelmektedir. 37 insanımızın katledildiği ve o günden bugüne devletin katliam geleneğinin bir simgesi haline gelen '77 Taksim 1 Mayıs katliamının yıldönümü önümüzdeki 1 Mayıs'a tarihsel bir anlam yüklemektedir. Bu çerçevede 'Taksim yasağının kaldırılması ve 30 yıl önce yaşanan katliamın hesabının sorulması' talebi ile işçi ve emekçi kitleler 1 Mayıs alanlarında olmalıdır.
Bizler 2007 1 Mayıs'ının emperyalist saldırganlığa, sosyal yıkım saldırılarına, neo-liberal politikalara, Kürt ulusuna yönelik imha ve inkâr uygulamalarına, ırkçılığa ve şovenizme, devlet terörüne yanıt olacak bir tarzda tarihsel ve güncel anlamına uygun olarak birleşik, kitlesel ve devrimci bir zeminde kutlamayı hedeflemekteyiz.'
Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu İçinde yer alan kurumlar şöyle; 'Alınteri, BDSP, DHP, HÖC, Kaldıraç, Partizan.
1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı, 41 kişinin hayatını kaybettiği yaklaşık 130 kişinin yaralandığı gün, tarihe Kanlı 1 Mayıs adıyla geçmiştir.
1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul`a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK`in organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanı`nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde İntercontinental Oteli`nin de üst katlarından ateş açıldı.
İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu`na itmeye başladı.Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil,kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu`ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti.
28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. 470 kişi göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenememiş, olay halen aydınlatılamamıştır. Sular idaresinin çatısından ve otel odalarından ateş açanlar bulunamamıştır.
yok be abi bu akşam çıkmayalım..taam ya çıkmayalım..uff saat 10 oldu yaa cıvıl cıvıldır şimdi..yok beaa otur işte maça bakarız..ya olm ben çıkıom..ii len ben de geliom..ooo siz çıkıosanız ben de çıkıom...
diyologlarının binlerce defa yaşanmasına sebep..o büyülü mekan.. :) bilmeyen kötüler..tinercisi de renktir..izbe barları da.. :)
bir enstrüman ile doğaçlama icra edilen sözsüz saz eseridir. Bir makama giriş için yapılabileceği gibi, birkaç makam arasında geçki yapılarak da icra edilebilir. İcracının tekniği ve bilgisi, taksimi zenginleştirerek estrümanın karakteristiklerini ortaya koyar hatta sınırlarını zorlar.
>>>
taksim VI
şadırvana terk edildin sen,
her hak yerine halka aşık gibi…,
ve aşk
seni ayaklar altında ezdiler,
üstüne kilit vurulmuş kederli bir kapı,
mührünü öptü gözlerinden…;
yüreğimin çatısı aktı
rutubete,
kırmızı kadife perde,
kapat pencereni rüzgara...,
aşk, sana demediklerini bırakmadılar,
ah,
ey aşk;
varsın desinler,
sunarım kızıl ve kenarda kalmış güllerimi ben,
tenha yüreğine…,
bir küfür gibi doldu içime
kavuşup/ayrılmamız hekimim,
keramet eblehlerine postnişin atarım ikimizi de,
ki içimde uğuldayan ötenazi,
ne olur sus sus,
ah;
yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
.
...
.....
babasız büyümek, babasız ölmeye benzemez…,
ki devlet malı yetim malı hükmündeyken
kadim hukukta,
sen hekimim;
irtifa kaybı mı yaşadık sanıyorsun,
bu türbülansın içinde…,
gelip geçici bir boşlukta bulanıklık hepsi,
hepsi bu,
...
..
.
ah paytak penguenim;
bir igloda bekliyorum seni...,
aklıma daha dahiyane bir fikir
gelemediği için,
üzgünüm, sevgili…
istedim ki uzak olsun herkesten
ve puslu,
bizim gibi kurt huylu,
ve yalnızca bize ait…,
ah aydınlıkta da karanlıkta da
hayata dair birçok sır,
lapa lapa yağıyorken üzerimize;
kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve
saplanır mı dersin düşüp,
böyle bir pazar gününde,
alçakların, namertlerin, kahpelerin
tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın,
uzamış derviş beyazı sakallarının
kaplamasını yeryüzünü…,
ki esasen bunun izdüşümüdür
nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek,
belki dedim; belki,
ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde beyazın ardına
paytak paytak yürüyen penguenim,
üşüyen kalbine sular serperek gel artık,
kopuyor bir parçası buz dağının bak yine,
ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler,
zaman allak bullak,
dönüyor başı; başı başı,
ve sarhoş tik taklar,
tik/tak/tak/tik/tik tak;
beceremiyor bir türlü yürümeyi
düz bir çizgide,
elimden tut paytağım;
işte şimdi kandırdık yuvarlak topu,
minicik bir elma şekeri ile,
çift kutuplu bir gecede ve
buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık,
matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi,
ha evet haklısın; bırak artık o
oblomovun miskinliğini anlatan
romanı da okumayı…,
tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma,
fay hatları an gelir bir gün,
kutuplardan da geçer,
ah;
.....
...
.
XXXV
babasız büyümek, babasız ölmeye benzemez…,
ki devlet malı yetim malı hükmündeyken
kadim hukukta,
sen hekimim;
irtifa kaybı mı yaşadık sanıyorsun,
bu türbülansın içinde…,
gelip geçici bir boşlukta bulanıklık hepsi,
hepsi bu,
gergin alabildiğine kanatlarımız baksana
ve nasılda süzülüyoruz asuman katlarında ayrılığın,
dualarımızdalar önden gidenler ya hû nasılsa,
yankı vermeseler de…,
ki yâr postaları açılıp da cevapsız kalmış,
bunun önemi yok ki,
sükûtlarda ve bulutlarda; aşk…,
şu sahtekâr ve sefil dünyada,
ne gönlümde gam ne de gözümde nem var,
değil mi ki iç sesleri duyan bir yâr var,
mavi bilyedeki tüm paralel ve meridyenlerin
huzuru kesişiyor içimde,
okyanuslar ve kıtalar aşıyorum,
göz açıp kapayıncaya dek,
fora yelkenlerim, kâşif; aşk…,
geçen kimi bir çift gün olur ki,
kimse bilmez kaç seneye tekâ/bül eder derkene,
heceyi –bul olacakken –bül yapmak,
katil bir devriğin dil cinayetinin neticesidir,
ve habil kardeşi değil maktulüdür kâbilin,
ki celladına aşıklar okur yazar olabilseydi hakikatte,
içinde tekâ/bul geçen cümleleri,
komik bulur muydu hiç,
ve şimdi bu sorunun cevabını ise
muhtemelen ikimizde biliyoruz aziz dostum,
bir ömre,
bir nesle bedel olur bazen; aşk…,
demiyorum ki bu aşkın vicdan muhasebesinin,
hesap hareketlerini analiz etmek,
harcınız değildir sizin,
aşkın mevzuatını fasıl fasıl sizden biriktirdim,
biraz şımartılmıştım yalnızca tarafınızdan hocam,
o kadar,
ve biliniz ki kabahatim,
başımı taştan taşa vurdukça,
kalp ağrımı ne yapsam ne yapsam,
dindirememek oldu,
muallim; aşk…,
böyle demli bir halin geçtiğini yeryüzünden,
bilmeye hakları var mı acaba gelecek nesillerin bilmiyorum,
bencillik mi acaba insanlarla paylaşmamak,
bu senkronize dizeleri…,
mahrem bırakılıp, mezara bir adım kala mı,
gün yüzüne çıkmalılar, ya da;
iki nüsha çoğaltılsalar ne olur mu,
iki arada bir derede; aşk…,
serilip güne bırakılmış meyvelerin,
kurumakta olan son dokularının
şırası kadar mayhoş ve ballı bir
yürekle yazılan bu mahrem dizeler,
simmsiy/ah sayfalarda ve erguvan bir iklimin, harfleriyle okunacak ölüm günü; aşk…,
ölü serinliğinde geçerken zaman
ve vakit dolsun için soluklanırken,
ki beklenirken örtüsü gecenin,
boşalmış bir kamu binasındaki,
mesaisi bitememiş bir bürokratın,
içinde bulunduğu sessizlik,
teselli edilebilir mi ki,
milletten ve memleketten bîhaber; aşk…,
ah paytak penguenim;
bir igloda bekliyorum seni...,
aklıma daha dahiyane bir fikir
gelemediği için,
üzgünüm, sevgili…
istedim ki uzak olsun herkesten
ve puslu,
bizim gibi kurt huylu,
ve yalnızca bize ait…,
ah aydınlıkta da karanlıkta da
hayata dair birçok sır,
lapa lapa yağıyorken üzerimize;
kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve
saplanır mı dersin düşüp,
böyle bir pazar gününde,
alçakların, namertlerin, kahpelerin
tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın,
uzamış derviş beyazı sakallarının
kaplamasını yeryüzünü…,
ki esasen bunun izdüşümüdür
nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek,
belki dedim; belki,
ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde beyazın ardına
paytak paytak yürüyen penguenim,
üşüyen kalbine sular serperek gel artık,
kopuyor bir parçası buz dağının bak yine,
ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
evren manikleşiyor,
hızla dönüyor; hızla hızla hızla hızla...,
hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler,
zaman allak bullak,
dönüyor başı; başı başı,
ve sarhoş tik taklar,
tik/tak/tak/tik/tik tak;
beceremiyor bir türlü yürümeyi
düz bir çizgide,
elimden tut paytağım;
işte şimdi kandırdık yuvarlak topu,
minicik bir elma şekeri ile,
çift kutuplu bir gecede ve
buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık,
matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi,
ha evet haklısın; bırak artık o
oblomovun miskinliğini anlatan
romanı da okumayı…,
tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma,
fay hatları an gelir bir gün,
kutuplardan da geçer,
ah;
XXXV
babasız büyümek, babasız ölmeye benzemez…,
ki devlet malı yetim malı hükmündeyken
kadim hukukta,
sen hekimim;
irtifa kaybı mı yaşadık sanıyorsun,
bu türbülansın içinde…,
gelip geçici bir boşlukta bulanıklık hepsi,
hepsi bu,
gergin alabildiğine kanatlarımız baksana
ve nasılda süzülüyoruz asuman katlarında ayrılığın,
dualarımızdalar önden gidenler ya hû nasılsa,
yankı vermeseler de…,
ki yâr postaları açılıp da cevapsız kalmış,
bunun önemi yok ki,
sükûtlarda ve bulutlarda; aşk…,
şu sahtekâr ve sefil dünyada,
ne gönlümde gam ne de gözümde nem var,
değil mi ki iç sesleri duyan bir yâr var,
mavi bilyedeki tüm paralel ve meridyenlerin
huzuru kesişiyor içimde,
okyanuslar ve kıtalar aşıyorum,
göz açıp kapayıncaya dek,
fora yelkenlerim, kâşif; aşk…,
geçen kimi bir çift gün olur ki,
kimse bilmez kaç seneye tekâ/bül eder derkene,
heceyi –bul olacakken –bül yapmak,
katil bir devriğin dil cinayetinin neticesidir,
ve habil kardeşi değil maktulüdür kâbilin,
ki celladına aşıklar okur yazar olabilseydi hakikatte,
içinde tekâ/bul geçen cümleleri,
komik bulur muydu hiç,
ve şimdi bu sorunun cevabını ise
muhtemelen ikimizde biliyoruz aziz dostum,
bir ömre,
bir nesle bedel olur bazen; aşk…,
demiyorum ki bu aşkın vicdan muhasebesinin,
hesap hareketlerini analiz etmek,
harcınız değildir sizin,
aşkın mevzuatını fasıl fasıl sizden biriktirdim,
biraz şımartılmıştım yalnızca tarafınızdan hocam,
o kadar,
ve biliniz ki kabahatim,
başımı taştan taşa vurdukça,
kalp ağrımı ne yapsam ne yapsam,
dindirememek oldu,
muallim; aşk…,
böyle demli bir halin geçtiğini yeryüzünden,
bilmeye hakları var mı acaba gelecek nesillerin bilmiyorum,
bencillik mi acaba insanlarla paylaşmamak,
bu senkronize dizeleri…,
mahrem bırakılıp, mezara bir adım kala mı,
gün yüzüne çıkmalılar, ya da;
iki nüsha çoğaltılsalar ne olur mu,
iki arada bir derede; aşk…,
serilip güne bırakılmış meyvelerin,
kurumakta olan son dokularının
şırası kadar mayhoş ve ballı bir
yürekle yazılan bu mahrem dizeler,
simmsiy/ah sayfalarda ve erguvan bir iklimin, harfleriyle okunacak ölüm günü; aşk…,
ölü serinliğinde geçerken zaman
ve vakit dolsun için soluklanırken,
ki beklenirken örtüsü gecenin,
boşalmış bir kamu binasındaki,
mesaisi bitememiş bir bürokratın,
içinde bulunduğu sessizlik,
teselli edilebilir mi ki,
milletten ve memleketten bîhaber; aşk…,
ah paytak penguenim;
bir igloda bekliyorum seni...,
aklıma daha dahiyane bir fikir
gelemediği için,
üzgünüm, sevgili…
istedim ki uzak olsun herkesten
ve puslu,
bizim gibi kurt huylu,
ve yalnızca bize ait…,
ah aydınlıkta da karanlıkta da
hayata dair birçok sır,
lapa lapa yağıyorken üzerimize;
kirpiklerimin buz saçakları çözülüyor ve
saplanır mı dersin düşüp,
böyle bir pazar gününde,
alçakların, namertlerin, kahpelerin
tam alnının çatına,
nasıl sevdiğimi bilirsin dünyanın,
uzamış derviş beyazı sakallarının
kaplamasını yeryüzünü…,
ki esasen bunun izdüşümüdür
nur yüzlü gök…,
bunca zaman sonra yüzleşmek,
belki dedim; belki,
ama hep nafile kancıklarla...,
saklanırız bizde beyazın ardına
paytak paytak yürüyen penguenim,
üşüyen kalbine sular serperek gel artık,
kopuyor bir parçası buz dağının bak yine,
ve büyüyor ibne dünyanın deliği...,
evren manikleşiyor,
hızla dönüyor; hızla hızla hızla hızla...,
hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor mevsimler,
zaman allak bullak,
dönüyor başı; başı başı,
ve sarhoş tik taklar,
tik/tak/tak/tik/tik tak;
beceremiyor bir türlü yürümeyi
düz bir çizgide,
elimden tut paytağım;
işte şimdi kandırdık yuvarlak topu,
minicik bir elma şekeri ile,
çift kutuplu bir gecede ve
buz gibi bir igloda,
eksi seksensekiz derecede yanarken insanlık,
matematiksel bir kavuşma olsun bizimkisi,
ha evet haklısın; bırak artık o
oblomovun miskinliğini anlatan
romanı da okumayı…,
tam seksensekizinci sayfada,
ve unutma,
fay hatları an gelir bir gün,
kutuplardan da geçer,
ah;
.
...
.....
uzun senelerin umuduyla vadeye bağlanmış
ve bozulma sebebi ölüm dahi olmayan bir vaadle,
sabâ makamında bir sabaha daha çıktık,
çok şükür,
ah;
bir uçuk turunç güle benzer o yüzün,
yakışır mı o gece gözlere hiç hüzün,
eğme öyle başını yetimce ve küskün,
bir nilüfer gibi açsın durgunluğuma gülüşün,
ki sen bildiğim tek elbistan türküsüsün…,
kalbe doğan ve yok saydığımız,
yakındaki hasretliğin malumuyla,
içimize akan göz yaşlarıyla geçiyorken
zahiri zorlayan günlerimiz,
ve göz pınarlarımızdan sızan
kor olmuş tek tük nemlere rağmen,
içimizde taşıdığımız bu gönül ferahlığı,
vuslatmış meğer yarınlardan önce yarına;
çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen
açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların
dört işlemini yapmayı deniyorken,
ikaz lambaları yanıyor her adım başı
ve oyuncakları hayatlarımızın,
alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı,
ah;
.....
...
.
İstanbul'da Taksim (/)
İzmir'de Tire (-)
İzmir'de Nokta (.) (Hatay'da bir Durak ismi)
başka noktalama işareti ismi taşıyan yer var mı acaba?
taksim istanbulun kalbi taksim in kalbi ise beyoğlu istiklal caddesidir.
BEYOGLU, BeyOğlu, PERA Aykut ilteR 04’:18”
SOZ: AYKUT iLTER & OZCAN KIZIL
MüZiK: AYKUT iLTER
Beyoglu Belediyesi ve ilyas Ertemur a tesekkurler
SÜPRiZ DOLU HER SOKAGINDA
KALABALIGINDA TEK KALDIGIM…BUYUK PERA
KiMi GOZLERDE ESKi… KiMiNDE RUYA
BiR GECELiK AVUNTULAR…SOKAGINDA
BiR ELiMDEN HUZNUN…
BiR ELiMDEN ASKIN TUTTU
YETMiS iKi MiLLETiN YASADIGI GUZEL BEYOGLU..
RUHUMU TESLiM EDiP YENiLENDiGiM…
SEN GiBi MEKÂN…
KIRILAN KALBiME HAYATSIN BEYOGLU
GERiSi YALAN…
ZORUNA MI GiTTi YAR SENiN ZORUNA MI?
KAYBETTiN SiMDi BENi ANLADIN HATANI
YAN DERDiNE SEN YAN VUR KADEHE ASKINI
BEYOGLU SARAR YARALARI GERi DONDUN
BEYOGLU SARAR YARALARI
ASKA DAiR
ARANJÖR : DOĞU KILIÇ
BUZiKi-UD : ALi YILMAZ SON DURUM ALi
ELEKTRO GiTAR : MURAT TANBAY
BAS GiTAR : HAKAN YELBiS
GERi VOKALLER : TüRKAY NiSANCI
KLASiK GiTAR : UGUR VAROL
PERKiSYON : YASAR AKPENCE
http://www.AykutilteR.COM/ RESMI, WEB SAYFASI http://www.AykutilteR.NET/
Eskiden,İstanbul'un içme suyunun dağıtım merkezi
Brir taraftan 1977' nin kanlı 1 mayıs olaylarını çağrıştırır,
Diğer taraftan Avrupa kupalarında her tur sonrası Galatasaray'ın zaferlerini kutlamak için toplanma mekanımızı çağrıştırıyor.
Eskiden Avrupa maçları liğ usulü yapılmadığından her tur atlayışımızda çokul çocuk cümbürcemaat soluğu TAKSİM'de alırdık.
meydanında her daim polis bulunan İstanbul'un göbeği.
SABAHIN BİR SAHİBİ VAR...
şişli meydanında üç kız
biri çiğdem biri nergis
vuruldular güpegündüz
sorarlar bir gün sorarlar
sabahın bir sahibi var
sorarlar bir gün sorarlar
biter bu dertler acılar
sararlar bir gün sararlar
bin dokuz yüz yetmiş yedi
unutulmaz yılın adı
bir mayıs bayramı idi
sorarlar bir gün sorarlar
beş yüz bin emekçi vardı
taksim meydanına girdi
öyle bir istanbul gördük
sorarlar bir gün sorarlar
al gözlerim seyir eyle
birin bırak birin söyle
bu yeryüzü ilk kez böyle
bir istanbul görüyordu
kucaklayıp sarıyordu.
yanları'na kalır sanmasınlar bu yaptıkları haksızlık ve zulm sanmasınlar sol bitti halkımız korktu meydanlardan çekilde bir gün değil o günlerki yakındır yok etmeye çalıştığınız yarındır ve inanınıki bir gün bu yaptıklarınız! 'SAP DÖNER KESER DÖNER BİR GÜN GELİR HESAP DÖNER' meselesi olmuştur hiç ve hiç korkmayın yarınlar halkımıza ve yurdumuza daha yakındır 1 MAYIS marşında dendiği gibi günlerin bu gün getirdiği baskı zulüm ve kandır bu kan ve baskı dinecek (faşizim DÖKTÜĞÜ KANDA BOĞULACAKTIR) neyse unutmasınlar (RUHİ SUYUN) haykırdığı gibi SABAHIN BİR SAHİBİ VAR...! ! ! ! ! ! !
[email protected]
1 Mayıs'ta Taksim'de Olacağız
Haklar ve Özgürlükler Cephesi 11 Nisan günü Taksim Tramvay Durağı'nda bir basın
açıklaması yaparak 1 Mayıs'ta Taksim'de olacağını duyurdu.
Saat 13.00'de başlayan açıklamada '1977 1 Mayıs Katliamının Hesabını Sormak İçin
Taksim'de Olacağız' pankartı açılırken 'Taksim 1 Mayıs Alanıdır Yasaklanamaz' dövizleri taşındı.
Eylemde sık sık 'Yaşasın 1 Mayıs, Taksim 1 Mayıs Alanıdır, Bu Alan 1 Mayıs Alanıdır' sloganları atıldı.
İstanbul HÖC Temsilciliği adına basın açıklaması yapan Ersin Koca 'Ekonomik ve
siyasal isteklerimizi, sorunlarımızı, ekmek, adalet ve özgürlük talebimizi dile getirmek için; tüm halkımızı, işçileri, köylüleri, memurları, öğrencileri, aydınları, esnafları, gecekonduluları, tüm ezilen ve sömürülenleri, 1 Mayıs alanına davet ediyoruz. Tüm ilerici, demokrat, devrimci, vatansever sendikalarımızı, odalarımızı, derneklerimizi, tüm halk örgütlülüklerini 1 Mayıs Alanı'na dvet ediyoruz. Bu yıl bütün Türkiye olarak tek alanda; 1 Mayıs alanında olacağız. Tüm emekçileri bir kez daha Taksim 1 Mayıs Alanına davet ediyoruz' dedi.
Açıklamanın ardından 40 HÖC üyesi Galatasaray Lisesi'ne kadar bildiri dağıtarak tüm insanları 1 Mayıs alanına davet ederek eylemlerine son verdiler.
Devrimci 1 Mayıs İçin İleri!
Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu, birleşik, kitlesel ve devrimci 1 Mayıs için alanlarda olmaya çağrı yaptı.
Yüksel Caddesi'nde 10 Nisan Salı günü saat 12.30'da toplanan platform üyeleri '1 Mayıs Kızıldır Kızıl Kalacak, Yaşasın1 Mayıs Biji Yek Gulan, Yaşasın Hakların Kardeşliği' sloganlarını attılar.
77 Taksim katliamının 30. yılı olması nedeniyle katliamın hesabının sorulması amacıyla herkesi 1 Mayıs alanlarında olmaya çağırdı.
1 Mayıs'ta Taksim'e
1 Mayıs'ı Taksim'de kutlayacaklarını açıklamak için Ankara'da birçok Demokratik Kitle Örgütü, Siyasi Parti ve Sendikalar bir araya gelerek bir basın toplantısı düzenlediler.
11 Nisan Çarşamba günü saat 11.00'da Nazım Kültür Evi'nde biraraya gelen DİSK, Barış Derneği, Türkiye 78'liler çalışma Grubu, TKP, HÖC, Halkevleri, Kaldıraç, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Öğrenci Kolektifleri, HKP, Anadolu Araştırma Derneği, İşçi Gazetesi, Yurtsever Cephe'nin temsilcileri 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını basına duyurdular. Kurumlar adına konuşan DİSK/Genel-iş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Seren '1 Mayıs'a doğru yol aldık' diyerek sözlerine başladı.
Seren 1 Mayıs 1977'den 1 Mayıs 2007'ye, aradan geçen 30 yılda verilmeyen hesapların olduğunu belirterek, bu hesapları sormak için Taksim'deyiz olduklarını bildirdi. 2007 1 Mayıs'ı için yoğun bir sansür uygulandığını belirten Seren 1977 1 Mayıs'ın da bu kadar teknolojinin gelişmemesine rağmen 1 Milyon insan'ın Taksim Meydanı'na çıktığını, yine yüz binlerin oraya çıkacağını söyledi.
1 Mayıs'ın birlik, mücadele ve barış günü olarak alanlara taşıyacaklarını belirten Seren, 'sıkıntılar çok nettir' diyerek, sıkıntıların bu ülkeyi yönetenlerde olduğunu söyledi.
'Emek Platformu İle Yer Almak İsterdik'
'1 Mayıs'ta Emek Platformu ile Taksim'de olmayı isterdik' diyen Seren, işçi sınıfının sermayeyle işbirliği içinde olan kurumlar olmadan Taksim'e çıkacaklarını söyledi.
2007 1 Mayıs'ın da ikili görevle çıktıklarını söyleyen Seren, '1 Mayıs emeğin bayramı olarak yasalaşmalı, resmi tatil ilan edilmelidir. 1977 1 Mayıs katliamının sorumluları açığa çıkarılarak hesap sorulması için meclis araştırma komisyonu kurulmalıdır' dedi. Katillerin ortaya çıkarılarak, 77 1 Mayıs şehitlerinin hesabının sorulması için Taksim'de olacaklarını belirterek 'Yaşasın İşçi Sınıfının, Emekçilerin ve Ezilenlerin Birliği' dedi.
Basın emekçilerinden birinin Taksim'de olacaksınız ama aynı zaman da buradada kutlayacak mısınız? Sorusuna yanıt olarak yalnızca İstanbul Taksim'de kutlayacaklarını belirterek 1 Mayıs'a katılmanın önemini anlaşılması gerektiğini ifade etti.
KESK'in neden burada olmadığını soran bir başka basın emekçisinin sorusuna ise, bunun KESK'in kendi sorunu olduğunu, geçen yıl Emek Platformu'nun İstanbul Taksim diyerek masadan ayrıldığını belirtti. Ankara'da yapılacak etkinliklere de başladıklarını bildirerek, 28 Nisan da henüz belirlenmeyen bir yerde, şölen düzenleyeceklerini Taksim'e gitmenin coşkusunu yaşayacaklarını ve buradan da topluca gideceklerini ifade ettiler.
'Taksim Bizim Yasal Meşru Hakkımızdır'
İstanbul'da izin alma sorununun yaşandığını bununla ilgili valiliğin bir açıklama yayınladığını bildiren bir basın mensubunun sorusu üzerine Seren, 'Biz Taksim'e gireceğiz. Taksim ne kuşatılmış bir yerdir, ne de kuşatılacak bir yerdir. Her maç sonrası açılıyor, kutlamalar yapılıyor. 2911'e muhalefette etmiyoruz. Bu bizim yasal meşru hakkımızdır' dedi.
Haklar ve Özgürlükler Cephesi tarafından 1 Mayıs ile ilgili yapılan açıklama şöyle;
'1 Mayıs'ta Türkiye'nin dört bir yanından İstanbul'a, Taksim Meydanı'na
1 Mayıs emekçilerin, yoksulların, devrimci-demokratların, öğrencilerin, aydınların, emekten yana olanların her yıl umutla beklediği kavga günüdür. Emekçilerin bayramı olarak kabul edilse de, bugün artık yitirilen emekçilerin anma gününe dönüşmüş durumdadır. Bu nedenle emekçiler bir bayram bir kutlamadan çok yitirilen emekçilerini anma gününe dönüştürdü 1 Mayısı…
Ülkemizde de 1977 yılından bu yana anma yanı daha ağır basmaya başladı. 500 bin emekçi 77 1 Mayısında meydanları doldurmuştu. Buna tahammül edemeyen iktidar provokasyon yaratıp saldırmış ve 35 emekçi katledilmişti Taksim meydanında. Bu saldırıdan sonra yeni uygulamalar bir birini takip etmeye başladı. Yasaklar konuldu emekçilerin önüne. 1 Mayıs alanı olan Taksim emekçilere yasaklandı ve 79'dan bu yana emekçiler kendilerine ait olan bir alanda 1 Mayıs'ı kutlayamaz oldular.
Yasaklanan yere kanları dökülmüştü emekçilerin, panzerlerle ezilmişti bedenleri, sokaklar sahipsiz ayakkabılarla, çantalarla, şapkalarla dolmuştu… Kan dolmuştu sokak aralarına ve kurşun yağmıştı üstlerine…
Kan dökülen bir toprak parçası bin kat daha değerli olur. Bunun içim Taksim Meydanı artık bir meydan olmaktan çıktı emekçiler nezdinde. Mücadele alanı, kavganın, emeğin, alın terinin adı oldu. Taksim meydanı emeğin ve emekçinin harmanlandığı yer oldu artık.
Taksim meydanı 1 Mayıs alanıdır. Ogün onun ismi konuldu. Ogün 35 insanın canıyla o isim oraya yazıldı. Taksim meydanı '77'den bu yana 1 Mayıs alanı olarak kabul edildi, kimse bunun aksini iddia edemez ve herhangi bir engel de koyamaz. 500 bin kişinin yürüdüğü bir yere, alana kimsenin yasak koyma yetkisi yoktur, koymamalı.
Bedelini ödeyenlere bırakmalıdır.
Taksim meydanı popçulara, 'şampiyonluk' kutlamalarına, gözdağı için gövde gösterisi yapanlara açık, ama asıl sahiplerine kapalı olamaz, asıl sahiplerine yasaklanamaz.
1 Mayıs alanının üzerindeki yasak derhal kaldırılmalıdır!
Bu yasağın son bulması için 1 Mayıs'ta Taksim de olalım. 35 emekçinin yanında,
şehit düştükleri yerde, onların yanı başında olalım.
Katliamın sorumluları yargılanmalıdır!
1 Mayıs 1977 katliamının 30. yıl dönümü. 30 yıl önce 35 emekçi katledildi ve bugün bu konuda hiçbir sonuç yok. Katiler ellerini kollarını sallayarak çekip gittiler. Katliam hakkında o kadar çok bilgi açığa çıkmasına rağmen hiçbir şey yapılmadı. Hiçbir soruşturma yürütülmedi. Katiller 30 yıldır ne yargılandılar ne de cezalandırıldılar.
Katliamın sorumlularının cezalandırılması için 1 Mayıs'ta alanlarda olmalıyız. 30 yıldır yerini bulamayan adaletin yerini bulması için 1 Mayıs'ta Taksim'de olmalıyız.
Katliamı unutmadığımızı, katillerin yakasını bırakmadığımızı göstermek için 1 Mayıs alanında olmalıyız.
Tüm emekçiler olarak '77 1 Mayıs'ında Taksim'e yürüyen 500 binlerin kavgasını,
umutlarını, mirasını omuzladığımızı ve sürdürdüğümüzü göstermek için 1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı'nda olalım. O alanda şehit verdiğimiz emekçilerin hesabını sormak için gücümüzü birleştirelim.
2007 1 Mayıs'ı sadece İstanbul sokaklarından, gecekondularından, atölyelerinden ve caddelerinden yürümeyeceğiz; BÜTÜN TÜRKİYE GENELİNDE YÜRÜYECEGİZ TAKSİM 1 MAYIS ALANINA. 2007 1 Mayıs'ı ülkemiz genelinde tek bir alanda olmak ve tek 1 Mayıs olması için bütün güçlerimizi birleştirmeliyiz İstanbul'da…
BU GÜNDEN İTİBAREN BÜTÜN TÜRKİYE'Yİ İSTANBUL 1 MAYIS ALANINA YÜRÜMEYE VE 500 BİN EMEKÇİNİN MİRASINI SAHİPLENMEYE ÇAĞIRIYORUZ…
Ekonomik ve siyasal isteklerimizi, sorunlarımızı, ekmek, adalet ve özgürlük
talebimizi dile getirmek için; tüm haklarımızı, işçileri, köylüleri, memurları, öğrencileri, aydınları, esnafları, gecekonduluları, tüm ezilen ve sömürülenleri, 1 Mayıs Alanı'na davet ediyoruz. Tüm ilerici, demokrat, devrimci, vatansever sendikalarımızı, odalarımızı, derneklerimizi, tüm halk örgütlülüklerini 1 Mayıs Alanı'na davet ediyoruz.
Bu yıl BÜTÜN TÜRKİYE OLARAK TEK ALANDA; İSTANBUL 1 MAYIS ALANINDA OLACAĞIZ. TÜM EMEKÇİLERİ BİR KEZ DAHA TAKSİM 1 MAYIS ALANINA DAVET EDİYORUZ.'
Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun yaptığı açıklamada şöyle denildi;
'1 Mayıs ezenle ezilenin temel ve güncel sorunlar üzerinden karşı karşıya geldiği o günkü durumlarına ve güçlerine göre birbirlerini sınadıkları, bir anlamda hesaplaştıkları bir mücadele günüdür. İşçi sınıfı ve emekçiler 1 Mayıslara en yakıcı sorunları ve gündemleri ile hazırlanır bu talepler etrafında alanlara çıkarlar.
1 Mayıs'ın ortaya çıktığı tarihe dönüp baktığımızda, bundan tam 171 yıl önce, işçi sınıfının en temel talepleri ile harekete geçtiğini görürüz. 'Hepimiz birimiz için! ' sloganı ile başlayan bu mücadele, işgününün 8 saate indirilmesi talebi ile devam eder. 1886'da bu taleple yüz binlerce işçi greve çıkar. Polis provokasyonu sonucu işçiler katledilir. 3–4 Mayıs'ta da gösteriler ve çatışmalar devam eder. Bu eylemlere önderlik eden 4 işçi önderi göstermelik bir yargılama sonucu Kasım 1887'de idam edilir. Sınıfın kendi talepleri uğruna verdiği dişe diş mücadele ve bu uğurda ölümsüzleşenler adına 1 Mayıs, dönemin işçi örgütleri tarafından işçi sınıfının
uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü ilan edilir. Ve o günden bu güne 1 Mayıslar işçi sınıfı ve emekçi kitleler tarafından bir mücadele günü olarak örgütlenir.
Bu çerçevede 2007 1 Mayıs'ı yaklaşmaktadır. Emperyalist işgalin ve saldırganlığın arttığı, milyonlarca işçi ve emekçiye kölelik ve sefalet koşullarının dayatıldığı, ırkçı, şovenist histeri dalgasının tırmandırıldığı, tüm bunlara devletin baskı, yasak ve terörünün eşlik ettiği bir dönemde 1 Mayıs'ı karşılıyoruz. Böylesi bir dönemde bu saldırılara karşı tarihsel ve güncel anlamına uygun birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs'ın örgütlenmesi hayati önem taşımaktadır.
Emperyalist savaşa ve saldırganlığa karşı halkların devrimci birliği için 1 Mayıs'a!
ABD emperyalizmi, kanlı ve kirli çıkarları için dünya halklarına kan kusturmaya devam ediyor. Filistin halkının on yıllardır karşı karşıya kaldığı saldırıların yanı sıra, Irak halkı dört yıldır işgale karşı direniyor. Halkların birbirine kırdırılması, direnişlerinin en vahşi yöntemlerle boğulmak istenmesi, tüm bunlar dünya halklarının gözleri önünde yaşanıyor. ABD emperyalizmi, bu kez de gözünü özellikle İran'a dikerek, tüm Ortadoğu halklarını tehdit etmeye devam ediyor. Emperyalist saldırganlığın önüne geçebilmek, ABD emperyalizminin Ortadoğu'ya yönelik kanlı ve kirli planlarını bozabilmek, direnen Ortadoğu halkları ile dayanışmayı yükseltmekten, halkların devrimci temelde birliğini yaratabilmekten geçiyor. İşçi sınıfının uluslararası dayanışma gününde enternasyonal dayanışmayı yükseltmek, emperyalizme ve onların yerli işbirlikçilerine gereken yanıtı verebilmek için 1 Mayıs alanlarında yer almalıyız.
Devlet terörüne, şovenizme ve milliyetçiliğe karşı 1 Mayıs'a!
Egemenler on yıllardır bu topraklarda yaşayan halkları yok saymış, her türlü baskı ve terörü uygulayarak sindirmeye ve yok etmeye çalışmıştır. Kürt halkı on yıllardır devletin inkâr ve imha saldırısı ile yüz yüze yaşıyor. Varlığı inkâr ediliyor, demokratik hak ve özgürlükleri çiğneniyor, dili ve kültürü hiçe sayılıyor. Onyıllardır Ermenilere yönelik uygulanan sindirme ve tümden yok etme politikası Hrant Dink'in katledilmesiyle yeni bir boyut kazanmış bulunuyor. Halkları birbirine düşman etmek için en kirli yol ve yöntemlere başvuruluyor, tırmandırılan şoven-gerici
kampanyalardan medet umuluyor. Şovenizmin panzehiri halkların birleşik devrimci mücadelesidir. Ve şimdi 1 Mayıs'ta, hepimizin Kürt olduğunu, hepimizin Ermeni olduğunu, halklarımızın ve tüm dünya halklarının kardeş olduğunu haykırmanın zamanıdır.
Açlığa, yoksulluğa ve sosyal yıkım saldırılarına karşı 1 Mayıs'a!
Bu gün, sömürü düzeni emekçilere Kölelik yasalarıyla, sosyal kazanımlara dönük saldırılarla, düşük ücret politikalarıyla tam bir yıkım dayatmaktadır. Açlık, yoksulluk ve sefalet koşulları gün be gün derinleşmekte, emekçilerin yaşamları her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Bu gün işçi ve emekçiler gündelik talepleriyle, bu taleplerinin yanı sıra temel taleplerini yükselterek 1 Mayıs'ta egemenlerin karşısına birleşik ve kitlesel bir şekilde çıkabilmeli, bu taleplerin kazanılması doğrultusundaki kararlılık 1 Mayıs alanına da taşınabilmelidir. 1 Mayıs'ın devrimci çağrısı bunu gerektirmektedir.
Emekçilere kapatılmış alanlar açılmalı Taksim yasağı kaldırılmalıdır!
Bilindiği gibi 2007 1 Mayıs'ı sınıf mücadelesi tarihimizin önemli bir günü olan 1 Mayıs '77 katliamının 30. yılına denk gelmektedir. 37 insanımızın katledildiği ve o günden bugüne devletin katliam geleneğinin bir simgesi haline gelen '77 Taksim 1 Mayıs katliamının yıldönümü önümüzdeki 1 Mayıs'a tarihsel bir anlam yüklemektedir. Bu çerçevede 'Taksim yasağının kaldırılması ve 30 yıl önce yaşanan katliamın hesabının sorulması' talebi ile işçi ve emekçi kitleler 1 Mayıs alanlarında olmalıdır.
Bizler 2007 1 Mayıs'ının emperyalist saldırganlığa, sosyal yıkım saldırılarına, neo-liberal politikalara, Kürt ulusuna yönelik imha ve inkâr uygulamalarına, ırkçılığa ve şovenizme, devlet terörüne yanıt olacak bir tarzda tarihsel ve güncel anlamına uygun olarak birleşik, kitlesel ve devrimci bir zeminde kutlamayı hedeflemekteyiz.'
Ankara Devrimci 1 Mayıs Platformu İçinde yer alan kurumlar şöyle; 'Alınteri, BDSP, DHP, HÖC, Kaldıraç, Partizan.
1 MAYISA ÇAĞRI
TAKSİM KATLİAMI
1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı, 41 kişinin hayatını kaybettiği yaklaşık 130 kişinin yaralandığı gün, tarihe Kanlı 1 Mayıs adıyla geçmiştir.
1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul`a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK`in organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanı`nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde İntercontinental Oteli`nin de üst katlarından ateş açıldı.
İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu`na itmeye başladı.Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil,kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu`ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti.
28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. 470 kişi göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenememiş, olay halen aydınlatılamamıştır. Sular idaresinin çatısından ve otel odalarından ateş açanlar bulunamamıştır.
PATİ[email protected]
kardeş bir gün yolunuz düserse anlarsınız? ? ?
Kendisi gibi davranmayanların kendilerini gösterdikleri yer.
yok be abi bu akşam çıkmayalım..taam ya çıkmayalım..uff saat 10 oldu yaa cıvıl cıvıldır şimdi..yok beaa otur işte maça bakarız..ya olm ben çıkıom..ii len ben de geliom..ooo siz çıkıosanız ben de çıkıom...
diyologlarının binlerce defa yaşanmasına sebep..o büyülü mekan.. :) bilmeyen kötüler..tinercisi de renktir..izbe barları da.. :)
bu taksim yüzünden sabahın 5,5 da kalkıyorum acayip uyuzum bu ilçeye acayip hasta ediyor beni
ya gidersek oooo...
gideriz...
gideceğiz..
:)
ahhh...
umarım gideriz...
:(
galiba istanbulun en az merak ettiğim yeri..
bir enstrüman ile doğaçlama icra edilen sözsüz saz eseridir. Bir makama giriş için yapılabileceği gibi, birkaç makam arasında geçki yapılarak da icra edilebilir. İcracının tekniği ve bilgisi, taksimi zenginleştirerek estrümanın karakteristiklerini ortaya koyar hatta sınırlarını zorlar.
işim düşmese hiç uğramam...
tinerci yuvası...