üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen etkisini uzun yıllar üzerimde gösteren bir kitap. ihsan oktay anar'ın diğer kitaplarına da bakmama sebep olmuştur. puslu kıtalar atlası da çok iyi
Son yıllarda izlediğim ve bende çok derin acılar bırakan süper bir dizi. Beni derinden üzen cezaevi müdürünün çocukları dövdüğü sahnelerin videolarının yıllar sonra o zamanın çocukları, şimdi büyümüş gençlerin gözyaşlarıyla izlemesiydi. O sahnede hüngür hüngür ağladım. Ben bir anneyim ve tüm çopcukları kendi çocuğum gibi görürüm. İçim acıdı, çok üzüldüm. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler
murat yıldırım,sarp akkaya nın omuzladığı bir dizifilm,müziği çok etkileyici
Yollar nereye götürecek seni. Bu yara bitirecek seni. Hangi aşk dindirebilir ki öfkeni. Sevmek eskisindende zor. Yalnızlık ateşden kor. Zaman geçsede yine sönmüyor.
Gör, gör hayat ölüm kadar ağır. Kulaklar birbirinden sağır. Vicdanlar kör, kör.
Gör, gör hayat ölüm kadar ağır. Kulaklar birbirinden sağır. Vicdanlar kör, kör. Herkes birgün yalnız kalır...
Gece çöküp gün kararınca. Her yanını nefret sarınca. Kader seni çağırınca, hadi git.
Sokaklar üstüne varınca. Masum sesler bağırınca. Kader seni çağırınca, hadi gitsen de zor,gitmesen de.....
“İki temel kişilik türü tanımladım. İlkine “Ölü Deniz” diyorum. … Ölü Deniz bulunduğu yerde sabittir. Dışarıdan su alır ama hiçbir yere vermez. Bu kişilik türü, günlük yaşamı sırasında çeşitli duygu ve deneyim ve düşünceleri toplar. Bu kişilerin, topladıkları bilgileri biriktirip sakladıkları büyük bir depoları vardır ve kendilerini konuşmak zorunda hissetmezler. Böyle birine “Bir sorun mu var? Neden bu akşam çok sessizsin? ” diye sorarsanız, muhtemelen şöyle cevap verir: “Sorun yok. Neden bir sorun olduğunu düşünüyorsun ki? ” Açıkçası, bu cevaplarında dürüsttürler. Sonuçta konuşmamak onu rahatsız etmez. Tek bir kelime bile etmeden, ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar arabayla gidebilir ve kendini çok mutlu hissedebilir…”
suskun olma halinin insana neler kazandırdıgını bilseydi ademoglu bu kadar konusur da kendini çekinmeden afişe eder miydi diye düşünmüşümdür cogu zaman. gercek olanın içinde, içindeyken gerçegin bu kadar konusmaya gerek kalır mıydı.. belki de evet. çünkü dünyaki en zor hallerden biridir suskun olmak***
kitabın içinde kaybolup çıkmak istemiyor insan, bitmesin diye direniyorum, daha ne kadar sürer bilmiyorum. bu kadar özlemişken uslubunu yeni bir kitap hediye gibi geldi. yüce gönlüne, sihirli kalemine, varlıgına saglık ihsan efendi...
üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen etkisini uzun yıllar üzerimde gösteren bir kitap. ihsan oktay anar'ın diğer kitaplarına da bakmama sebep olmuştur. puslu kıtalar atlası da çok iyi
Son yıllarda izlediğim ve bende çok derin acılar bırakan süper bir dizi. Beni derinden üzen cezaevi müdürünün çocukları dövdüğü sahnelerin videolarının yıllar sonra o zamanın çocukları, şimdi büyümüş gençlerin gözyaşlarıyla izlemesiydi. O sahnede hüngür hüngür ağladım. Ben bir anneyim ve tüm çopcukları kendi çocuğum gibi görürüm. İçim acıdı, çok üzüldüm.
Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler
murat yıldırım,sarp akkaya nın omuzladığı bir dizifilm,müziği çok etkileyici
Yollar nereye götürecek seni.
Bu yara bitirecek seni.
Hangi aşk dindirebilir ki öfkeni.
Sevmek eskisindende zor.
Yalnızlık ateşden kor.
Zaman geçsede yine sönmüyor.
Gör, gör hayat ölüm kadar ağır.
Kulaklar birbirinden sağır.
Vicdanlar kör, kör.
Gör, gör hayat ölüm kadar ağır.
Kulaklar birbirinden sağır.
Vicdanlar kör, kör.
Herkes birgün yalnız kalır...
Gece çöküp gün kararınca.
Her yanını nefret sarınca.
Kader seni çağırınca, hadi git.
Sokaklar üstüne varınca.
Masum sesler bağırınca.
Kader seni çağırınca, hadi gitsen de zor,gitmesen de.....
Gary Chapman diyor ki;
“İki temel kişilik türü tanımladım.
İlkine “Ölü Deniz” diyorum.
… Ölü Deniz bulunduğu yerde sabittir. Dışarıdan su alır ama hiçbir yere vermez. Bu kişilik türü, günlük yaşamı sırasında çeşitli duygu ve deneyim ve düşünceleri toplar.
Bu kişilerin, topladıkları bilgileri biriktirip sakladıkları büyük bir depoları vardır ve kendilerini konuşmak zorunda hissetmezler.
Böyle birine “Bir sorun mu var? Neden bu akşam çok sessizsin? ” diye sorarsanız,
muhtemelen şöyle cevap verir: “Sorun yok. Neden bir sorun olduğunu düşünüyorsun ki? ”
Açıkçası, bu cevaplarında dürüsttürler. Sonuçta konuşmamak onu rahatsız etmez. Tek bir kelime bile etmeden, ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar arabayla gidebilir ve
kendini çok mutlu hissedebilir…”
öyle işte..
suskun olma halinin insana neler kazandırdıgını bilseydi ademoglu bu kadar konusur da kendini çekinmeden afişe eder miydi diye düşünmüşümdür cogu zaman. gercek olanın içinde, içindeyken gerçegin bu kadar konusmaya gerek kalır mıydı.. belki de evet. çünkü dünyaki en zor hallerden biridir suskun olmak***
kitabın içinde kaybolup çıkmak istemiyor insan, bitmesin diye direniyorum, daha ne kadar sürer bilmiyorum. bu kadar özlemişken uslubunu yeni bir kitap hediye gibi geldi. yüce gönlüne, sihirli kalemine, varlıgına saglık ihsan efendi...
İhsan Oktay Anar'ın kendi meçhulüne yol alan insanları konu ettiği felsefik roman...