Nefes alıp vermek . Beden eğitimi dersinde çoğu zaman nasıl nefes alıp , nasıl verilir öğretilirdi . İyi bir şekilde nefes alıp ,nefes vermek ,sadece beden sağlığımız için değil ,ruh sağlığımız için de gerekli olduğunu yıllar sonra anlamak nasip oldu. Durmak , sadece nefes alıp vermek . Tarif edilemeyecek kadar değerli .
Söze nasıl nereden başlamalı bilemedim. Yazdım ,sildim . Bu akşam üstü öğrendiğim bir haberin etkisi aldı götürdü beni derinlere. 2007 yılında bir konuyu araştırırken rastladım antolojiye. Derken bıraktığım şiir yazmaya ,yeniden başladım. Kayıt altında tutulan, karalama yaptığım bir yer oldu benim için. 2007 den bu zamana kadar tanıdığım ,değer verdiğim hocam ,abim ,amcam dediğim kişinin vefat ettiğini öğrendim. Kitabının çıktığının ertesi gün vefat etmiş . Ağrıma dokundu günlük. Ailesinin helallik istemesi çok daha ağrıma dokundu günlük. Sonra bana karşı duruşlar aklıma geldi . Bulaşmalar ,sözler ,tavırlar. Bana karşı bu denli düşman olmaları için ne yaptım dedim. Bilemedim ...
“Geçmişe bakarken her şeye rağmen, içimde derin bir hüzün duymaktayım. Değişen dünya ile beraber kaybolan yıllarda yalnız gençliğimiz değil, sevdiğimiz hemen her şey yok olup gitti. Bu dünya bizim dünyamız bile değil artık.” der Kerime NADİR kendi günlüğünde...
Bütün dünyaya küsesim var. Hiç konuşmamak ,hiç yazmamak ve hiç düşünmemek. Öylece alıp başını gitmek. Öyle bavula ,eşyalara da gerek yok hani . Zaten küsesim varken dünyaya . Neyleyim ona ait olanı. Belki de yorulan ruhtur. Küsesi de gelen. Sıkılan,bocalıyan ,insanların sahteliklerine tahammül edemeyen. Misafirhanesinde ,misafirliğinin sonunu geldiğini hisseden misafirin ruhuna bürünmüştür belki de. Ey Ruhum! Çocukluktan çıkıp ,büyüdün sanırım.
Ne demiş bazı filozoflar ,dünyaya atılmışız öylesine. Saçma görmüşler atılmayı da. Bir eylem,atılmak. Hadi eyleme sorular soralım. Öyle bilindik sorular olsun. Ey atılmak eylemi ! Kim? Niçin? Neden? Kimi? Niçin? Ne zamana kadar? Ne zaman? Nerede? Niye? Sorulara cevap veremeyen bir eylem, eylem değildir. Öyleyse dünya yok,dünyaya atılmış bir insan yok. Saçmalık mış ya . Öylesine atılmış birşey olabiliyorsa, bir hayali ihracattan bahsetmek mümkün müdür? Hayır o bile olamaz. Hayali ihracat derken, o hayalini kuran birinin olduğunu, niçin kurduğunu , belli bir süre dahilinde kurabildiğini dahi bilmek mümkün. Bu bile saçmalık olamıyor kendi, gökyüzü,yeryüzü ve bunların arasındakiler birer saçmalıktan ibaret olması ve öylesine atılmış olmaları mümkün müdür? Üstelik kim? Sorusunu cevapsız bırakması. Atılmış ,sonra varlıkla tanışmış. Varım, benim ,ben.. .. öylesine atılmış biri düşünebiliyor ve var olduğunu diyor. Bu varlık sürecinde ,diğer varlıklarla kaynaşıyor. Gel gelelim diğer varlıkların ölümleri, yok olmaları, gözükmemektedir.. kendinin de birgün bu varlık suretinden sıyrılacak olması , atan ne ise,kim ise o varlık üstünde varlığın bilinmesi gerektiğinin şuuruna varması gerekmez mi? Asıl var olanın. Bir hiç, oldu ki atıldı evrene, o hiç nasıl var olabildi? Hadi kendi kendine var olduysa , niçin bunu muhafaza etmesini bilemedi? Oysa o hiçi var eden ve sonra onu öldürüp yok eden.. Sadece bir yokluk için niye var etsin ki var eden? Ölmek, eylemine soralım. Bu bildik soruları. Ey ölmek eylemi? Kim? Niçin? Neden?niye? Çıkan sonuç yine aynı var olan. Başlangıca doğru sadece bir adım.
Aşk şiiri olamayacak kadar
Kavgalarla doluydun.
Sonra kalemi aldılar senden
Kağidi koynuna yâr ettiler.
Bilemediler
___
çünkü solcular ganimet peşinde değildirler, dolaysıyla da paylaşırken hiç birbirlerine düşmezler......
üzülüp sinir olacağına geçiver bu yanı serap güzeli, hadi uzat elini halay çekelim, bizim ezgilerimiz türkülerimiz daha güzelli;)
Siyasi körlük ... Ne de çok şey anlatır .
Nefes alıp vermek . Beden eğitimi dersinde çoğu zaman nasıl nefes alıp , nasıl verilir öğretilirdi . İyi bir şekilde nefes alıp ,nefes vermek ,sadece beden sağlığımız için değil ,ruh sağlığımız için de gerekli olduğunu yıllar sonra anlamak nasip oldu.
Durmak , sadece nefes alıp vermek . Tarif edilemeyecek kadar değerli .
Söze nasıl nereden başlamalı bilemedim. Yazdım ,sildim . Bu akşam üstü öğrendiğim bir haberin etkisi aldı götürdü beni derinlere. 2007 yılında bir konuyu araştırırken rastladım antolojiye. Derken bıraktığım şiir yazmaya ,yeniden başladım. Kayıt altında tutulan, karalama yaptığım bir yer oldu benim için. 2007 den bu zamana kadar tanıdığım ,değer verdiğim hocam ,abim ,amcam dediğim kişinin vefat ettiğini öğrendim. Kitabının çıktığının ertesi gün vefat etmiş . Ağrıma dokundu günlük. Ailesinin helallik istemesi çok daha ağrıma dokundu günlük.
Sonra bana karşı duruşlar aklıma geldi . Bulaşmalar ,sözler ,tavırlar. Bana karşı bu denli düşman olmaları için ne yaptım dedim.
Bilemedim ...
Bayramınız kutlu olsun.
Ben hayattaki sihirli kelimenin ne olduğunu biliyorum."İstemek" ne zaman ki bu olur ölü mevsimler de yeşermeye durur Şulecik:)
Insan bazen yüreğinin sesini özlüyor.Onunla başbaşa kalmak acı da olsa dinginlik veriyor canım
Tut ki, dünya yuvarlanana durmuş arkandan başın çevirir de bakar mısın?_
/
Oysa ne hayaller büyüttük, kefenden kundağımızda.
Insan kartezyen perspektifle baklayı öğrenemiyor ki bir türlü.Gören göz degil zihindir akıldır.
Sevgiler Şulecim
Karanlıkta kaybolacak bir gülümsemenin
hesabını tutmayalım. Hepimize yetecek kadar
keder var. gülümseyelim sadece....
şule sende artık şair olmalısın.
Kederlerle içli dışlı yaşamamış olanlar, en küçük hadisede büyük sarsıntı duyarlar.
Oysa ki her acı, bir sonraki için insanı dayanıklı kılar.
“Geçmişe bakarken her şeye rağmen, içimde derin bir hüzün duymaktayım. Değişen dünya ile beraber kaybolan yıllarda yalnız gençliğimiz değil, sevdiğimiz hemen her şey yok olup gitti. Bu dünya bizim dünyamız bile değil artık.” der Kerime NADİR kendi günlüğünde...
Bütün dünyaya küsesim var. Hiç konuşmamak ,hiç yazmamak ve hiç düşünmemek. Öylece alıp başını gitmek. Öyle bavula ,eşyalara da gerek yok hani . Zaten küsesim varken dünyaya . Neyleyim ona ait olanı.
Belki de yorulan ruhtur. Küsesi de gelen. Sıkılan,bocalıyan ,insanların sahteliklerine tahammül edemeyen. Misafirhanesinde ,misafirliğinin sonunu geldiğini hisseden misafirin ruhuna bürünmüştür belki de.
Ey Ruhum! Çocukluktan çıkıp ,büyüdün sanırım.
İlgisizlikten, günlük aylığa dönmüş. :)
Ne demiş bazı filozoflar ,dünyaya atılmışız öylesine. Saçma görmüşler atılmayı da.
Bir eylem,atılmak. Hadi eyleme sorular soralım. Öyle bilindik sorular olsun.
Ey atılmak eylemi ! Kim? Niçin? Neden? Kimi? Niçin? Ne zamana kadar? Ne zaman? Nerede? Niye?
Sorulara cevap veremeyen bir eylem, eylem değildir. Öyleyse dünya yok,dünyaya atılmış bir insan yok. Saçmalık mış ya . Öylesine atılmış birşey olabiliyorsa, bir hayali ihracattan bahsetmek mümkün müdür?
Hayır o bile olamaz. Hayali ihracat derken, o hayalini kuran birinin olduğunu, niçin kurduğunu , belli bir süre dahilinde kurabildiğini dahi bilmek mümkün. Bu bile saçmalık olamıyor kendi, gökyüzü,yeryüzü ve bunların arasındakiler birer saçmalıktan ibaret olması ve öylesine atılmış olmaları mümkün müdür?
Üstelik kim? Sorusunu cevapsız bırakması.
Atılmış ,sonra varlıkla tanışmış. Varım, benim ,ben.. .. öylesine atılmış biri düşünebiliyor ve var olduğunu diyor. Bu varlık sürecinde ,diğer varlıklarla kaynaşıyor. Gel gelelim diğer varlıkların ölümleri, yok olmaları, gözükmemektedir.. kendinin de birgün bu varlık suretinden sıyrılacak olması , atan ne ise,kim ise o varlık üstünde varlığın bilinmesi gerektiğinin şuuruna varması gerekmez mi?
Asıl var olanın. Bir hiç, oldu ki atıldı evrene, o hiç nasıl var olabildi? Hadi kendi kendine var olduysa , niçin bunu muhafaza etmesini bilemedi?
Oysa o hiçi var eden ve sonra onu öldürüp yok eden..
Sadece bir yokluk için niye var etsin ki var eden?
Ölmek, eylemine soralım. Bu bildik soruları.
Ey ölmek eylemi? Kim? Niçin? Neden?niye?
Çıkan sonuç yine aynı var olan. Başlangıca doğru sadece bir adım.