“Bir gariplik var üzerimde bugün, Güneşle sarhoş olmuş başımdan neler akıyor gönlüme? Susmasın konuşanlar diye, nedir bu çabam? Nereden geldim, ne için geldim? Neye geldim, ne ile geldim, ne buldum? Rahatsız olmamama rahatsız dahi olamamam! Ahh! Bu ben miyim? Ne idim ki zaten, ne buldum? Etrafımı saran duvarlarda bir hareketlilik var gibi Genişliyor sandım Sanmalarım ve yıkılmalarım Yeniden kalkmayı istemelerim, yeniden yıkılmak için Yıkıntılardan sonraki kalkmalara bağımlıyım. Yolun sonunda ne var görür gibiyim, serap mı yoksa? Ben yürümeye sevdalıyım. Ve aydınlığına olan inancımla bu benim karanlığım!”
ve kubbemizin altında bir tual...(peltik idir 's'harfi tıslayarak 't'çıkar)
ey sevgilim.bilmiyorum ki; sen 'leb'deyince leblebiden anlayanları seçer ve leblebiyle beraber onları da severek yersin.ya,boğazına kaçacak olan leblebi tozunu üfleyerek yemeye ne dersin? onları iki buçuk saniyelik zaman bile tanımadan yutar mideye indiriverir misin? ki\Minle mahmûz katırlar...
' Ey Sevgili/m.Biliyorum ki; Sen Lâ deyinceye kadar kendinden geçenleri sever ve tercih edersin...Ya, İllâ diyecek kadar geçecek olan iki saniyelik zamana bile acıyanlara da Zatınla tecelli etmez misin..? ' Mimle mahfûz satırlar..
Bunun adını zor sual koydu.Ve sordu. -Ucuz mu pahalı mı..hangisi...?
Ve anlattı hikâyesini...
.
'Benim hikâyem, bakkalın hikâyesine benziyor.' Biz sufiler, hepimiz birbirimizin yakınlarıyız ve aynı mektebin öğrencileriyiz'. Moğollar saldırıp, insanları öldürüp, her tarafı yakıp yağmaladıklarında, bu bakkalı da esir almışlardı.
Moğolun biri, bakkalın boynuna bir ip geçirip köle edinmişti onu.
Bir gün, kölesini pazara götürüp satmak istedi.Bir alıcı gelip:
-Bu köleyi kaça satıyorsun? diye sordu.Moğol: -Sen kaça alırsın dedi. -Bin dinar veririm. dedi alıcı. Bakkal-köle:Satma ben daha fazlasına değerim dedi.
Moğol da satmadı.
Biraz sonra başka birisi gelip,köleye bir dinar değer biçti. Bakkal:Sat! bundan daha az ederim dedi.
Moğol kızdı ve köle bakkalın boynunu uçurdu.
Bakkal kesik başını yerden alıp koşmaya başladı.Şevkten mest olmuş bir halde bağırıyordu.Mezarlığa kadar koştu, oraya varınca başını yere koydu.
gözler, o gözler dildar nerde gözler mi olmuş envara perde fecr-i ümidi sanki sipihrde hurşid gezerdi güya yerde valih nigahı şöyle süzer de derman olurdu bin türlü derde bilmem ne oldu. bilmem ki ahval.
.............
Güzel bir kafe keşfettiğinde, güzel bir film seyrettiğinde, güzel bir şarki dinlediğinde eksik kaldıklarını hissettin mi paylaşamadiğin için onunla.
“Bir gariplik var üzerimde bugün,
Güneşle sarhoş olmuş başımdan neler akıyor gönlüme?
Susmasın konuşanlar diye, nedir bu çabam?
Nereden geldim, ne için geldim?
Neye geldim, ne ile geldim, ne buldum?
Rahatsız olmamama rahatsız dahi olamamam!
Ahh! Bu ben miyim?
Ne idim ki zaten, ne buldum?
Etrafımı saran duvarlarda bir hareketlilik var gibi
Genişliyor sandım
Sanmalarım ve yıkılmalarım
Yeniden kalkmayı istemelerim, yeniden yıkılmak için
Yıkıntılardan sonraki kalkmalara bağımlıyım.
Yolun sonunda ne var görür gibiyim, serap mı yoksa?
Ben yürümeye sevdalıyım.
Ve aydınlığına olan inancımla
bu benim karanlığım!”
..
' Ey kâ/sesinde gül taşıyan
Ben değil /miy/im suyundaki su...' Siyâh şiirler...Çerağ
..
..
sual..
Cevabını muhatablıktan düşürdüğünüz suallar de var /mı/ dır..?
Kıy/a/metin bittiği sualler..
Cevabı ehemmiyet arz etmeyen, bahasını sırtında taşıyan sualler?
Kendine gebe bir kadın, kendini doğurdu/ğun/da..?
biz mi?
biz mi?
Bir sualin dizinin dibinde büyüdük..
Bir cevabın sualini keşfettiğimizde öldük..
Cuma rüzgârı ile Efendim..
Gamdan âzâd/e olasınız..
..
ölüden sual olunmaz..
ve kubbemizin altında bir tual...(peltik idir 's'harfi tıslayarak 't'çıkar)
ey sevgilim.bilmiyorum ki; sen 'leb'deyince leblebiden anlayanları seçer ve leblebiyle beraber onları da severek yersin.ya,boğazına kaçacak olan leblebi tozunu üfleyerek yemeye ne dersin? onları iki buçuk saniyelik zaman bile tanımadan yutar mideye indiriverir misin? ki\Minle mahmûz katırlar...
ilham ilen...
Ve cübbemizin altından bir suâl..
' Ey Sevgili/m.Biliyorum ki; Sen Lâ deyinceye kadar kendinden geçenleri sever ve tercih edersin...Ya, İllâ diyecek kadar geçecek olan iki saniyelik zamana bile acıyanlara da Zatınla tecelli etmez misin..? ' Mimle mahfûz satırlar..
..
.
'Hem ne sır için dönerler,bunca devrân eyleyen?
Bâde birdir, sâkî bir, meclisdeki yârân da bir..
Bâdenin keyfiyyetini kimdir elvân eyleyen?
Kiminin mescidde boyunun eğdirip, âbid eden,
Kimini meyhânede, serhoş u sekrân eyleyen?
Zâhid'in benzin sarartıp, ağlatan kim, hem nedir....? ' Şahım.
.
.
Gül müdür, bülbül müdür şol zâr-u efgân eyleyen
Ten midir,yâ dil midir, hem arşı seyrân eyleyen...Şahım
.
Bunun adını zor sual koydu.Ve sordu.
-Ucuz mu pahalı mı..hangisi...?
Ve anlattı hikâyesini...
.
'Benim hikâyem, bakkalın hikâyesine benziyor.' Biz sufiler, hepimiz birbirimizin yakınlarıyız ve aynı mektebin öğrencileriyiz'. Moğollar saldırıp, insanları öldürüp, her tarafı yakıp yağmaladıklarında, bu bakkalı da esir almışlardı.
Moğolun biri, bakkalın boynuna bir ip geçirip köle edinmişti onu.
Bir gün, kölesini pazara götürüp satmak istedi.Bir alıcı gelip:
-Bu köleyi kaça satıyorsun? diye sordu.Moğol:
-Sen kaça alırsın dedi.
-Bin dinar veririm. dedi alıcı.
Bakkal-köle:Satma ben daha fazlasına değerim dedi.
Moğol da satmadı.
Biraz sonra başka birisi gelip,köleye bir dinar değer biçti.
Bakkal:Sat! bundan daha az ederim dedi.
Moğol kızdı ve köle bakkalın boynunu uçurdu.
Bakkal kesik başını yerden alıp koşmaya başladı.Şevkten mest olmuş bir halde bağırıyordu.Mezarlığa kadar koştu, oraya varınca başını yere koydu.
Ve sükûna erdi....' Y.S'den
.
.
' Harflerin gurbetten dönmesi mümkün mü...? ' N.K 'den
.
.
' Kolay mı sanıyorsun
Bir kadının göğsüne yaslanmak...? N.K'den
.
.
' Nedir bu titreyiş, bu ihtizaz, bu çırpınış? Şevk olası mı aşk olası mı? Bilmiyorum nedir bu? Yüze çıkası değil...
Veled-i kalb diyorlar; esah mı acep? rast mı, doğru mu?
Aşksa da, şevkse de, veled-i kalbse de, taşsın gönlümden, dolsun dünyâya.
Bu arzû, bu ezgi, bu hicrân, ihtizaz, sûret bağlasın, şekle bürünsün, göç etsin benden, aksın cihâna.
Bilmiyorum nedir, nedir bu ihtizaz? Şevk olası mı, aşk olası mı? Veled-i kalb diyorlar, desinler elhak.Günlerden bir gün de, taşıp doğası mı?
Doğup da söz olası, saz olası mı....? ' H'dan
.
Sualde bilgiden doğar, cevapta.
(Galiba Mevlana Hz.nin bir lafıydı.)
Sor ki cevap gelsin....
.
' -Yoksa benden artık bende mevcut olmayan bir şeyi mi istiyorsun...? C'den
.
gözler, o gözler dildar nerde
gözler mi olmuş envara perde
fecr-i ümidi sanki sipihrde
hurşid gezerdi güya yerde
valih nigahı şöyle süzer de
derman olurdu bin türlü derde
bilmem ne oldu. bilmem ki ahval.
din kültrü ve ahlak bilgisi sınawlarında şebeklik olsun dıye soru yerıne kullanırdık....
(allahın izniyle dıye baslardı cumleler de =))
sual ya soru nedir
sual ya soru mefhumu ne demektir
bu divan olmazsa ulu divanda
dost bnm sualim verir mi yar yar
Soru.