Sonunda nasıl ki birileri çenemizi bağlayacak, çenemizi biz kendi elimizle bağlayıp, kulağımızın ve gözümüzün sözlerini akıl ve gönül pınarlarında durulamadan dilimizden dışarı kaydırmayalım. Her bir sözcük bilincin lanet kapanı veya bilgelik anıtı olabilir. Hangisi olduğunu bilemediğimiz yerde susmak da bilgelik erdemindendir. Sözcükler göreceli kavram yaparlar; onları öz gerçekliğin değişmezi sanarak okuyan kimse bilincini aldatır. Kader ve günah gibi, şeytan ve melek gibi; güzellik ve çirkinlik; iyi ve kötü; ben ve sen; dünya ve ahret; insan ve hayvan; aşk ve tanrı; para ve başarı; sağlık ve zenginlik; ahlâk ve iyilik; atom ve evren; vatan ve toprak; bayram ve kurban gibi… Herkesin önüne bilincini kıstıran birkaç tuzak sözcük çıkabilir. Bir sözcük gerçeğin herhangi bir hâlini bile tam göstermekten acizdir. Özgür benlik, sözcüklerin anlık kullanım kavramları tuzağına düşmeden düşünebilen bir bilincin kanatlarıyla ancak yükselebilir. Kendini keşfetmeye çıkan birisi her şeyden önce, bilincindeki her sözcüğün ifade ettiği kavramın mutlak gerçeklik algısı olduğu yanılgısından sıyrılmalıdır.
Bağlı olduğumuz toplumsal varlık eğitim aracıyla sözcüklerin somut ve soyut kavramlarını bize kendi varoluş emellerine uygun biçimde öğretir. Ancak hiçbir sözcük sadece söylendiği andaki manadan ibaret değildir. Ben ağızdan çıkan her sözcüğün tüm zamanların bilge ruhundan bir zerre insanlık bilinci içerdiğine inanırım. Bunun öncelikli açımı da kendimi insan olarak hatırlatan söz dizini olmalıdır. “İnsan olduğunuzu hatırlayın, geriye kalan her şeyi unutsanız da olur" Albert Einstein
Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben; onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren, başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman.
Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete, bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette, gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir.
Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar. İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle.
Sonunda nasıl ki birileri çenemizi bağlayacak, çenemizi biz kendi elimizle bağlayıp, kulağımızın ve gözümüzün sözlerini akıl ve gönül pınarlarında durulamadan dilimizden dışarı kaydırmayalım. Her bir sözcük bilincin lanet kapanı veya bilgelik anıtı olabilir. Hangisi olduğunu bilemediğimiz yerde susmak da bilgelik erdemindendir. Sözcükler göreceli kavram yaparlar; onları öz gerçekliğin değişmezi sanarak okuyan kimse bilincini aldatır. Kader ve günah gibi, şeytan ve melek gibi; güzellik ve çirkinlik; iyi ve kötü; ben ve sen; dünya ve ahret; insan ve hayvan; aşk ve tanrı; para ve başarı; sağlık ve zenginlik; ahlâk ve iyilik; atom ve evren; vatan ve toprak; bayram ve kurban gibi… Herkesin önüne bilincini kıstıran birkaç tuzak sözcük çıkabilir. Bir sözcük gerçeğin herhangi bir hâlini bile tam göstermekten acizdir. Özgür benlik, sözcüklerin anlık kullanım kavramları tuzağına düşmeden düşünebilen bir bilincin kanatlarıyla ancak yükselebilir. Kendini keşfetmeye çıkan birisi her şeyden önce, bilincindeki her sözcüğün ifade ettiği kavramın mutlak gerçeklik algısı olduğu yanılgısından sıyrılmalıdır.
Bağlı olduğumuz toplumsal varlık eğitim aracıyla sözcüklerin somut ve soyut kavramlarını bize kendi varoluş emellerine uygun biçimde öğretir. Ancak hiçbir sözcük sadece söylendiği andaki manadan ibaret değildir. Ben ağızdan çıkan her sözcüğün tüm zamanların bilge ruhundan bir zerre insanlık bilinci içerdiğine inanırım. Bunun öncelikli açımı da kendimi insan olarak hatırlatan söz dizini olmalıdır. “İnsan olduğunuzu hatırlayın, geriye kalan her şeyi unutsanız da olur" Albert Einstein
Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman.
Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete,
bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette,
gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir
öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir.
Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr
bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar.
İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle.
Vladimir MAYAKOVSKI
Harfler zincirinden oluşan, gizemli seslerle gelişen, benliğe yerleşen 'Sihir Bulutu'...
ZuZu
cümle ailesi ferdlerinden her biri ;)
Kelime.