Ernst Haeckel; “ İnsanların günümüzde yok olmuş primatlar zincirinden türediği düşüncesi artık çıplak bir varsayım olmaktan çıkmış, Tarihi bir gerçek olmuştur” demişti. Bu sözleri bilimsel düşüncenin bir görüngüsü olarak ele aldığımızda doğruluğunu kabul edebiliriz. Ancak Haeckel’in daha sonra neler yaptığını izlemeden bu düşüncenin ardına takılırsak, bizi büyük yanılgılar bekleyecektir kuşkusuz.. Daha sonra Haeckel; “Halkların tarihi biyolojik, daha doğrusu fiziksel ve kimyasal bir prosestir” (süreçtir anlamında) diyerek bilimden koptu... Çünkü fiziksel ve kimyasal süreçlerin yasaları, toplumsal yasaları vermez..Toplumsal yasalar; fiziksel ve kimyasal süreçlerden farklı olarak ve aynı zamanda bu süreçleri içererek, emek üretim süreçlerinden doğarlar. Günümüz biliminin kanıtladığı üzere, doğanın insansız gelişti bir dönem vardır. Bu dönem; inorganik dönem ve organik dönem olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir.. Toplumun, doğa üzerinde insanla birlikte başlayan kendi diyalektik yasaları vardır..İnorganik, organik ve toplumsal yasalar elbette birbirleriyle etkileşim halindedirler ama birbirlerinin yerini alamazlar.. Haeckel, Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’ adlı eserinde kullandığı karşılaştırmalı inceleme yöntemini, Yine Darwin’e ait olan ‘İnsanın Türeyişi’ adlı esere uygulayarak, Sosyal Darwinizm’in yolunu açmış oldu..Açmış bulunduğu bu yol, sonradan insanlığa çok zararlar verecek neden sonuç zincirleri yarattı.... Haeckel’in, Darwin’in genel olarak biyoloji için öngördüğü yöntemi, insan ve topluma uygulamaya çalışması, farklı yasalarla çalışan biyoloji ve toplumu, aynı yöntemle incelemesi, aradaki nicel ve nitel farklılıkları göz ardı etmesi. O günün güçlü devleti olan İngiliz emperyalizmine, evrim teorisinden yararlanıp, sömürüye bir temel bulma arayışına yardımcı olmuş ve bir dünya görüşüne! dönüştürülmüştü.. Darwinizmin çarpıtılarak Sosyal Darwinizm’e dönüştürülmesi, egemenlere büyük bir güç sağlamıştı.. Bilimsel felsefenin kurucuları ve savunucuları, organik doğa yasalarını bulan ve açıklayan Darwin’i ve Evrim Teorisini her zaman önemsemiş ve savunmuşlardır. Fakat sorunun emekçi halklar bakımından çok tehlikeli bir hal alması karşısında, Sosyal Darvinizm’in bir felsefi görüş olarak eleştirilip çürütülmesi hakkında da tereddüt göstermemişlerdir..
Engels konuyla ilgili olarak Lavrov’a şöyle diyordu “ Darwin’ci varolma savaşımı kuramının Sosyal Darwinizm’e dönüştürülmüş biçimiyle tümü, Hobbes’un, her insanın, her insana karşı savaşması kuramıyla, Malthus’çu nüfus kuramının toplumdan hayvansı doğaya geçirilmesinden ibarettir”..
Süreç günümüzde aynen devam etmektedir. Bulunduğu konumu haklı gösterecek bir felsefi kuram bulma olanağından tarihsel nedenlerle yoksun bulunan Kapitalist-Emperyalist sistem, Darwin’in evrim teorisine dört elle sarılmış, onun bilimsel içeriğini boşaltarak Malthus ve Spencer’in tüm bilimdışı anlayışlarıyla birleştirip, sömürüsüne hiç değilse biyolojik bir temel oluşturabilmek için sosyal Darwinizm’i yaratmıştır... Bunun ardından gelen Biyolojizm ise, yoksul halklara kan kusturmuştur..
Görüldüğü gibi Haeckel bilimden yola çıktığı halde ne kadar önemli zararlar veriyor insana ve insanlığa..İnsanlığı bu gibi zırvalıklardan korumak, kollamak ve bilimin yolundan ayrılmadan bilimi ve bilimsel düşünceyi geliştirmek aydın olduğunu düşünen her insanın insanlık görevidir..
Canlılar âleminde insanın maymun-benzeri yaratıklardan evrimleştiği şeklindeki evrimci görüş, iddiasına, büyük ölçüde maymunla insan arasındaki bazı anatomik ve fizyolojik benzerlikleri dayanak yapar. Bu benzerliklerin bir evrim münasebeti ortaya koyduğu konusunda ikna olmuş gözüken bazı paleoantropologlar, bazı fosil maymunların 'insan-benzeri', dolayısıyla insanın atası olduğunu, benzer şekilde, maymunlarla insanlar arasındaki boşluğu doldurma çabasıyla, bazı insan fosillerinin de 'maymun-benzeri', en azından 'modern' insanın atası olduğunu iddia ederler.
İnsan fosilleri bugüne kadar nâdiren bulunmuştur. Bu, kısmen insanın yaşadığı ortamın ona mahsus olmasıyla, kısmen de fosilleşme için çok hususî şartların, meselâ, ölen insanın, kemikleri çürümeden, sertleşen tortullar içine âniden gömülmesinin gerekmesiyle açıklanabilir.
Evrimci Stephen Jay Gould, Darvin'in Türlerin Menşei kitabının 1859'daki ilk neşrini takiben, kölelik, sömürgecilik, ırk farklılıkları, sınıf yapıları gibi konulara bilim kalkanı altında haklılık kazandırma çabalarının ön plana geçtiğini söylüyor (Gould,1981) . Bizzat Darvin, evrimci fikirlerinin ahlâkî ve sosyal konulara uygulanmasını tasvip eder gözüküyor. H. Thiel'e yazdığı 1896 tarihli bir mektupta Darvin şunları yazıyor: 'Türlerin değişimi konusunda başvurduğum görüşlere benzer düşünceleri ahlâkî ve toplumsal meselelere uyguladığınızı görmek ne kadar ilgimi çekti, bir bilseniz! Görüşlerimin bu kadar farklı ve önemli konulara böylesine geniş ölçüde teşmil edilebileceği daha önce asla aklıma gelmezdi.' (Darvin,1896) .
Sosyal düşüncelerini 'bilim' üzerinden haklı gösterme çabasında olanların sıkça atıf yaptığı Darvinizm, 'en uygun olanın hayatta kalması' kavramını öne çıkarır. Bu, Darvinci dogmanın insan toplumlarına ve davranışlarına uygulanması anlamındaki Sosyal Darvinizm olarak bilinir.
Darvinci evrim spekülasyonunun en sinsi taraflarından birisi, insan ile hayvan arasındaki temel farklılıkları silme çabası içerisinde olmasıdır. Bu durum, insan ile maymun arasında bir mukayeseye davetiye çıkarmakla kalmamış, insanlar arasında da 'bilimsel' etiketli 'en yüksek' ve 'en düşük' tâbirleriyle tarif edilen ayırımları gündeme getirmiştir. Siyahlar ve Kızılderililer, beyazlardan 'daha düşük' olarak ayrılan ilk gruplar arasındadır. The Mismeasure of Man kitabında Gould, bazı antropologların beyaz ırkın 'üstünlüğü'nü ispatlamak için verilerini tahrif ettiklerini belirtir. Meselâ, beyin hacminin zekâ ile ilgili olduğunu varsayan (aslında ilgili değil) birçok antropolog beyazların kafatası hacmini kasıtlı olarak abartmış, buna karşılık Siyahların ve kızılderililerin kafataslarını gerçek boyutlarının altında göstermiştir. Böylece Sosyal Darvinizm, ırkçılığı 'bilim' yaftasıyla haklı göstermeye hizmet etmiştir (Menton,1997) .
Darvin ise, teorisinin bu şekilde kullanılmasına göz yummakla kalmamış, bizzat yazılarında ırkçı düşünceler ima etmiştir. İnsanın Türemesi adlı kitabının altıncı bölümünde Darvin, Goriller ve Siyahlar gibi 'ara formlar'ın ortadan kalkmasıyla, insanlarla alt sınıf maymunlar arasındaki boşluğun artacağını ileri sürmüştür: 'Bu kırılma giderek genişleyecek, ve uygarlaşmış Beyazlar ile Babunlar gibi alt sınıf maymunlar arasında cereyan edecektir.' (Darvin,1871) .
Yüksek (!) insan formlarının evrimini kabul ettirme çabasındaki Darvin'in kuzeni Francis Galton ise Öjenik Hareketin temellerini atmıştır. Öjenizm insan türü içinde seçici üretim yoluyla güçlü fertler inşa etmeyi hedefleyen bir anlayıştır. Galton, evliliği ve ailenin büyüklüğünü ebeveynin genetik niteliğine göre düzenlemeyi savunmuştur. Kontrollü üretimin, çiftlik hayvanlarında olduğu gibi, insanlara uygulanması durumunda mükemmel bir insan tipinin gelişebileceği tezini esas alan bu 'ana ırk' kavramı, yahudileri ve çingeneleri ortadan kaldırıp, 'saf Âri ırkı' oluşturma çabaları şeklinde Hitler tarafından Almanya'da tatbik edilmiştir. Dolayısıyla, Darvinizmin öncesi ve sonrasıyla sosyal etkileşim aktörü olduğu görülmektedir.
Sosyal Darvinizmi ilk defa Alman siyaset ve bilim adamları yirminci yüzyılın başında, Almanya'nın artan saldırgan militarizmini haklı çıkarmak için kullandılar. Alman ordusundan Friederich von Bernhardi, Almanya ve Önümüzdeki Savaş adlı kitabında evrim terimlerini kullanarak savaşın faziletlerinden bahsetti. Bernhardi, savaşın, Darvinci anlamda en uygun ferdin hayatta kalması gibi, biyolojik bir gereklilik olduğunu ileri sürdü. Ona göre, bitki ve hayvan âlemleri üzerinde yapılacak bir inceleme, savaşın evrensel bir tabiat kanunu olduğunu göstermeye yeterdi. Bernhardi'nin 1911'de yayınlanan kitabı, Almanya'nın resmî görüşü hâline geldi ve üç yıl sonra, Almanya Birinci Dünya Savaşı'na girdi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında da, Sosyal Darvinizm Almanya'yı Faşizm şeklinde tesiri altına aldı. Hitler'in Faşizmi evrim teorisine dayandırdığı, gerek konuşmalarından gerekse Kavgam adlı kitabından anlaşılmaktadır. Faşizmi İtalya'ya getiren Benito Mussolini de Darvinizmden önemli ölçüde etkilenmişti. Şiddet uygulamanın yararlı bir sosyal dönüşüm için esas olduğunu düşünüyordu. Konuşmalarında Darvin'in sloganlarına yerveriyor, tabiattaki evrim süreciyle çeliştiğini düşündüğü barış çabalarını gülünç buluyordu.
Sosyal Darvinizm, Marksizm ve Komünizm üzerinde güçlü bir tesirde bulunmasaydı, toplumlar üzerinde bu kadar yıkıcı sonuçlar doğurmazdı. Engels ve Marks, Darvin'in Türlerin Menşei kitabını büyük bir coşkuyla karşılamışlardı. Marks Aralık 1860'da Engels'e yazdığı mektupta, 'Bu kitap bizim görüşlerimizin tabiat tarihindeki karşılığıdır' diyordu. Ocak 1861'deki mektubunda ise şunları yazıyordu: 'Darvin'in kitabı çok önemli, ve bana tarihteki mücadelenin anlaşılması açısından bir temel sağlıyor...Teleolojinin tabiat bilimlerindeki rasyonel anlamı da ilk defa açık şekilde izah ediliyor.' (Zirkle,1959) .
Marks şu üç noktada Darvinizme çok şey borçludur: 1) Âlem'in menşeine dair ateistik izah; 2) Varolmak için mücadeleyi esas alma; ve 3) İnsanların tedricî gelişimi (marksizm insanın refahının sınıf mücadeleleri ve devrim sürecinde kaçınılmaz ve tedricî şekilde geldiği üzerinde ısrar eder.) Aslında Marks Darvin'e öyle medyundur ki, Das Capital'i ona ithaf etmek istemiştir, fakat Darvin bunu reddetmiştir (Menton,1997) .
Marksizm ve Darvinizm arasındaki yakınlık 1970'lerin başında ortaya atılan 'sıçramalı evrim' teorisiyle bir kere daha görülmüştür. (Tabiatta gözlenmesi mümkün olmayan ve bir spekülasyon olarak kalan bu görüşe göre, evrim, değişimin olmadığı uzun periyodları kesen âni sıçramalarla olmuştur.) Teoriyi ortaya atan Stephen Jay Gould ve Niles Eldredge şunları ileri sürmüştür: 'Sıçramalı evrim, insan toplumlarına uygun düşen devrimci teoride olduğu gibi açık şekilde kesiklidir. Sıçramalı türleşme teorisinin birçok Rus paleontologu tarafından destek bulmasında şaşılacak bir yan yoktur. Aynı şekilde, bu bizim şahsî tercihlerimize de ters düşmemektedir; bizlerden biri (S.J. Gould) Marksizmi babasının dizleri dibinde harfi harfine öğrenmiştir.' (Niles & Gould,1977) .
Jeremy Rifkin de, evrim teorisinin sosyal önyargılar içerdiğini, tarım ekonomisinden kapitalist Endüstri Çağı'na geçişin gerçekleştiği bir dönemde yaşayan Darvin'in kendi devrinin bir mahsulû olduğunu, Victorya Devri'ne rengini veren kanaat ve düşünceleri yansıttığını belirtir. Bunlar: sürekli gelişme, rekabet, güçlü ve uyumlu olanın ayakta kalmasıdır. Otto Rank, evrim teorisinin, tabiat aynasına bakan ve burada kendi tavırlarının yansımasını gören zenginleşme yolundaki İngiliz toplumunun anlayışını temsil ettiğini söyler. Connecticut Üniversitesi'nden John Greene, 'Her bilim adamı gibi Darvin'in de tabiata, insana ve topluma kendi kültüründen kaynaklanan fikirler eşliğinde yaklaştığı şüphe götürmez bir gerçektir' der. (Rifkin,1984) .
Netice itibariyle, dünden bugüne evrim lehinde ortaya konan düşünceler göstermektedir ki, Darvinizm daha başlangıçta, canlılar âlemine, delillerini tabiatta bulan bir izah getirme teşebbüsü olmaktan ziyade, belli bir tarihî dönemdeki büyük toplumsal değişikliklerin tesiriyle getirilen bir yorum hüviyeti taşımıştır. Fakat zaman içinde bu noktada kalmamış, bir yandan ulûhiyyetin inkârında pozitivizm ve marksizme tabiat perdesi üzerinde payanda olmuş, diğer yandan da ırkçı mülâhazalara bilimsel kılıf görevi görmüştür. Dolayısıyla meselenin, sözkonusu yanları ihmâl edilmeden ele alınması, geniş kitlelerde görülen kafa karışıklığının giderilmesi açısından hayatî önem arzetmektedir.
Kaynaklar - Darvin, F., (1896) - The Life and Letters of Charles Darvin. Francis Darvin editor, D. Appleton and Co., p.294. - Darvin, C., (1871) - The Descent of Man. p.201. - Gould, S.J., (1981) - The Mismeasure of Man. W.W. Norton and Company, New York, p.72. - Menton, D.N., (1997) - The Religion of Nature: Social Darvinism. Missouri Association for Creation, Inc. - Niles, E. & Gould, S.J., (1977) - -Paleobiology, Spring, Vol 3, p.145-146. - Rifkin, J., (1984) - Algeny: A New Word, A New World. Penguin (Türkçe Terc.:Ali Köse, Darvinin Çöküşü. Ufuk Kitapları, İstanbul) . - Zirkle, C., (1959) - Evolution, Marxian Biology, and the Social Scene. Univers.ty of Pennsylvania Press, p.86.
Ernst Haeckel; “ İnsanların günümüzde yok olmuş primatlar zincirinden türediği düşüncesi artık çıplak bir varsayım olmaktan çıkmış, Tarihi bir gerçek olmuştur” demişti.
Bu sözleri bilimsel düşüncenin bir görüngüsü olarak ele aldığımızda doğruluğunu kabul edebiliriz. Ancak Haeckel’in daha sonra neler yaptığını izlemeden bu düşüncenin ardına takılırsak, bizi büyük yanılgılar bekleyecektir kuşkusuz..
Daha sonra Haeckel; “Halkların tarihi biyolojik, daha doğrusu fiziksel ve kimyasal bir prosestir” (süreçtir anlamında) diyerek bilimden koptu...
Çünkü fiziksel ve kimyasal süreçlerin yasaları, toplumsal yasaları vermez..Toplumsal yasalar; fiziksel ve kimyasal süreçlerden farklı olarak ve aynı zamanda bu süreçleri içererek, emek üretim süreçlerinden doğarlar. Günümüz biliminin kanıtladığı üzere, doğanın insansız gelişti bir dönem vardır. Bu dönem; inorganik dönem ve organik dönem olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir..
Toplumun, doğa üzerinde insanla birlikte başlayan kendi diyalektik yasaları vardır..İnorganik, organik ve toplumsal yasalar elbette birbirleriyle etkileşim halindedirler ama birbirlerinin yerini alamazlar..
Haeckel, Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’ adlı eserinde kullandığı karşılaştırmalı inceleme yöntemini, Yine Darwin’e ait olan ‘İnsanın Türeyişi’ adlı esere uygulayarak, Sosyal Darwinizm’in yolunu açmış oldu..Açmış bulunduğu bu yol, sonradan insanlığa çok zararlar verecek neden sonuç zincirleri yarattı....
Haeckel’in, Darwin’in genel olarak biyoloji için öngördüğü yöntemi, insan ve topluma uygulamaya çalışması, farklı yasalarla çalışan biyoloji ve toplumu, aynı yöntemle incelemesi, aradaki nicel ve nitel farklılıkları göz ardı etmesi. O günün güçlü devleti olan İngiliz emperyalizmine, evrim teorisinden yararlanıp, sömürüye bir temel bulma arayışına yardımcı olmuş ve bir dünya görüşüne! dönüştürülmüştü..
Darwinizmin çarpıtılarak Sosyal Darwinizm’e dönüştürülmesi, egemenlere büyük bir güç sağlamıştı..
Bilimsel felsefenin kurucuları ve savunucuları, organik doğa yasalarını bulan ve açıklayan Darwin’i ve Evrim Teorisini her zaman önemsemiş ve savunmuşlardır. Fakat sorunun emekçi halklar bakımından çok tehlikeli bir hal alması karşısında, Sosyal Darvinizm’in bir felsefi görüş olarak eleştirilip çürütülmesi hakkında da tereddüt göstermemişlerdir..
Engels konuyla ilgili olarak Lavrov’a şöyle diyordu “ Darwin’ci varolma savaşımı kuramının Sosyal Darwinizm’e dönüştürülmüş biçimiyle tümü, Hobbes’un, her insanın, her insana karşı savaşması kuramıyla, Malthus’çu nüfus kuramının toplumdan hayvansı doğaya geçirilmesinden ibarettir”..
Süreç günümüzde aynen devam etmektedir. Bulunduğu konumu haklı gösterecek bir felsefi kuram bulma olanağından tarihsel nedenlerle yoksun bulunan Kapitalist-Emperyalist sistem, Darwin’in evrim teorisine dört elle sarılmış, onun bilimsel içeriğini boşaltarak Malthus ve Spencer’in tüm bilimdışı anlayışlarıyla birleştirip, sömürüsüne hiç değilse biyolojik bir temel oluşturabilmek için sosyal Darwinizm’i yaratmıştır...
Bunun ardından gelen Biyolojizm ise, yoksul halklara kan kusturmuştur..
Görüldüğü gibi Haeckel bilimden yola çıktığı halde ne kadar önemli zararlar veriyor insana ve insanlığa..İnsanlığı bu gibi zırvalıklardan korumak, kollamak ve bilimin yolundan ayrılmadan bilimi ve bilimsel düşünceyi geliştirmek aydın olduğunu düşünen her insanın insanlık görevidir..
darvinizm: baştan aşağı safsata...
=faşizm
Sosyal maymunlar
Bir Evrim İdeolojisi: SOSYAL DARVİNİZM
Dr. Ömer Said GÖNÜLLÜ /Eylul Sizinti 2003
Canlılar âleminde insanın maymun-benzeri yaratıklardan evrimleştiği şeklindeki evrimci görüş, iddiasına, büyük ölçüde maymunla insan arasındaki bazı anatomik ve fizyolojik benzerlikleri dayanak yapar. Bu benzerliklerin bir evrim münasebeti ortaya koyduğu konusunda ikna olmuş gözüken bazı paleoantropologlar, bazı fosil maymunların 'insan-benzeri', dolayısıyla insanın atası olduğunu, benzer şekilde, maymunlarla insanlar arasındaki boşluğu doldurma çabasıyla, bazı insan fosillerinin de 'maymun-benzeri', en azından 'modern' insanın atası olduğunu iddia ederler.
İnsan fosilleri bugüne kadar nâdiren bulunmuştur. Bu, kısmen insanın yaşadığı ortamın ona mahsus olmasıyla, kısmen de fosilleşme için çok hususî şartların, meselâ, ölen insanın, kemikleri çürümeden, sertleşen tortullar içine âniden gömülmesinin gerekmesiyle açıklanabilir.
Evrimci Stephen Jay Gould, Darvin'in Türlerin Menşei kitabının 1859'daki ilk neşrini takiben, kölelik, sömürgecilik, ırk farklılıkları, sınıf yapıları gibi konulara bilim kalkanı altında haklılık kazandırma çabalarının ön plana geçtiğini söylüyor (Gould,1981) . Bizzat Darvin, evrimci fikirlerinin ahlâkî ve sosyal konulara uygulanmasını tasvip eder gözüküyor. H. Thiel'e yazdığı 1896 tarihli bir mektupta Darvin şunları yazıyor: 'Türlerin değişimi konusunda başvurduğum görüşlere benzer düşünceleri ahlâkî ve toplumsal meselelere uyguladığınızı görmek ne kadar ilgimi çekti, bir bilseniz! Görüşlerimin bu kadar farklı ve önemli konulara böylesine geniş ölçüde teşmil edilebileceği daha önce asla aklıma gelmezdi.' (Darvin,1896) .
Sosyal düşüncelerini 'bilim' üzerinden haklı gösterme çabasında olanların sıkça atıf yaptığı Darvinizm, 'en uygun olanın hayatta kalması' kavramını öne çıkarır. Bu, Darvinci dogmanın insan toplumlarına ve davranışlarına uygulanması anlamındaki Sosyal Darvinizm olarak bilinir.
Darvinci evrim spekülasyonunun en sinsi taraflarından birisi, insan ile hayvan arasındaki temel farklılıkları silme çabası içerisinde olmasıdır. Bu durum, insan ile maymun arasında bir mukayeseye davetiye çıkarmakla kalmamış, insanlar arasında da 'bilimsel' etiketli 'en yüksek' ve 'en düşük' tâbirleriyle tarif edilen ayırımları gündeme getirmiştir. Siyahlar ve Kızılderililer, beyazlardan 'daha düşük' olarak ayrılan ilk gruplar arasındadır. The Mismeasure of Man kitabında Gould, bazı antropologların beyaz ırkın 'üstünlüğü'nü ispatlamak için verilerini tahrif ettiklerini belirtir. Meselâ, beyin hacminin zekâ ile ilgili olduğunu varsayan (aslında ilgili değil) birçok antropolog beyazların kafatası hacmini kasıtlı olarak abartmış, buna karşılık Siyahların ve kızılderililerin kafataslarını gerçek boyutlarının altında göstermiştir. Böylece Sosyal Darvinizm, ırkçılığı 'bilim' yaftasıyla haklı göstermeye hizmet etmiştir (Menton,1997) .
Darvin ise, teorisinin bu şekilde kullanılmasına göz yummakla kalmamış, bizzat yazılarında ırkçı düşünceler ima etmiştir. İnsanın Türemesi adlı kitabının altıncı bölümünde Darvin, Goriller ve Siyahlar gibi 'ara formlar'ın ortadan kalkmasıyla, insanlarla alt sınıf maymunlar arasındaki boşluğun artacağını ileri sürmüştür: 'Bu kırılma giderek genişleyecek, ve uygarlaşmış Beyazlar ile Babunlar gibi alt sınıf maymunlar arasında cereyan edecektir.' (Darvin,1871) .
Yüksek (!) insan formlarının evrimini kabul ettirme çabasındaki Darvin'in kuzeni Francis Galton ise Öjenik Hareketin temellerini atmıştır. Öjenizm insan türü içinde seçici üretim yoluyla güçlü fertler inşa etmeyi hedefleyen bir anlayıştır. Galton, evliliği ve ailenin büyüklüğünü ebeveynin genetik niteliğine göre düzenlemeyi savunmuştur. Kontrollü üretimin, çiftlik hayvanlarında olduğu gibi, insanlara uygulanması durumunda mükemmel bir insan tipinin gelişebileceği tezini esas alan bu 'ana ırk' kavramı, yahudileri ve çingeneleri ortadan kaldırıp, 'saf Âri ırkı' oluşturma çabaları şeklinde Hitler tarafından Almanya'da tatbik edilmiştir. Dolayısıyla, Darvinizmin öncesi ve sonrasıyla sosyal etkileşim aktörü olduğu görülmektedir.
Sosyal Darvinizmi ilk defa Alman siyaset ve bilim adamları yirminci yüzyılın başında, Almanya'nın artan saldırgan militarizmini haklı çıkarmak için kullandılar. Alman ordusundan Friederich von Bernhardi, Almanya ve Önümüzdeki Savaş adlı kitabında evrim terimlerini kullanarak savaşın faziletlerinden bahsetti. Bernhardi, savaşın, Darvinci anlamda en uygun ferdin hayatta kalması gibi, biyolojik bir gereklilik olduğunu ileri sürdü. Ona göre, bitki ve hayvan âlemleri üzerinde yapılacak bir inceleme, savaşın evrensel bir tabiat kanunu olduğunu göstermeye yeterdi. Bernhardi'nin 1911'de yayınlanan kitabı, Almanya'nın resmî görüşü hâline geldi ve üç yıl sonra, Almanya Birinci Dünya Savaşı'na girdi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında da, Sosyal Darvinizm Almanya'yı Faşizm şeklinde tesiri altına aldı. Hitler'in Faşizmi evrim teorisine dayandırdığı, gerek konuşmalarından gerekse Kavgam adlı kitabından anlaşılmaktadır. Faşizmi İtalya'ya getiren Benito Mussolini de Darvinizmden önemli ölçüde etkilenmişti. Şiddet uygulamanın yararlı bir sosyal dönüşüm için esas olduğunu düşünüyordu. Konuşmalarında Darvin'in sloganlarına yerveriyor, tabiattaki evrim süreciyle çeliştiğini düşündüğü barış çabalarını gülünç buluyordu.
Sosyal Darvinizm, Marksizm ve Komünizm üzerinde güçlü bir tesirde bulunmasaydı, toplumlar üzerinde bu kadar yıkıcı sonuçlar doğurmazdı. Engels ve Marks, Darvin'in Türlerin Menşei kitabını büyük bir coşkuyla karşılamışlardı. Marks Aralık 1860'da Engels'e yazdığı mektupta, 'Bu kitap bizim görüşlerimizin tabiat tarihindeki karşılığıdır' diyordu. Ocak 1861'deki mektubunda ise şunları yazıyordu: 'Darvin'in kitabı çok önemli, ve bana tarihteki mücadelenin anlaşılması açısından bir temel sağlıyor...Teleolojinin tabiat bilimlerindeki rasyonel anlamı da ilk defa açık şekilde izah ediliyor.' (Zirkle,1959) .
Marks şu üç noktada Darvinizme çok şey borçludur: 1) Âlem'in menşeine dair ateistik izah; 2) Varolmak için mücadeleyi esas alma; ve 3) İnsanların tedricî gelişimi (marksizm insanın refahının sınıf mücadeleleri ve devrim sürecinde kaçınılmaz ve tedricî şekilde geldiği üzerinde ısrar eder.) Aslında Marks Darvin'e öyle medyundur ki, Das Capital'i ona ithaf etmek istemiştir, fakat Darvin bunu reddetmiştir (Menton,1997) .
Marksizm ve Darvinizm arasındaki yakınlık 1970'lerin başında ortaya atılan 'sıçramalı evrim' teorisiyle bir kere daha görülmüştür. (Tabiatta gözlenmesi mümkün olmayan ve bir spekülasyon olarak kalan bu görüşe göre, evrim, değişimin olmadığı uzun periyodları kesen âni sıçramalarla olmuştur.) Teoriyi ortaya atan Stephen Jay Gould ve Niles Eldredge şunları ileri sürmüştür: 'Sıçramalı evrim, insan toplumlarına uygun düşen devrimci teoride olduğu gibi açık şekilde kesiklidir. Sıçramalı türleşme teorisinin birçok Rus paleontologu tarafından destek bulmasında şaşılacak bir yan yoktur. Aynı şekilde, bu bizim şahsî tercihlerimize de ters düşmemektedir; bizlerden biri (S.J. Gould) Marksizmi babasının dizleri dibinde harfi harfine öğrenmiştir.' (Niles & Gould,1977) .
Jeremy Rifkin de, evrim teorisinin sosyal önyargılar içerdiğini, tarım ekonomisinden kapitalist Endüstri Çağı'na geçişin gerçekleştiği bir dönemde yaşayan Darvin'in kendi devrinin bir mahsulû olduğunu, Victorya Devri'ne rengini veren kanaat ve düşünceleri yansıttığını belirtir. Bunlar: sürekli gelişme, rekabet, güçlü ve uyumlu olanın ayakta kalmasıdır. Otto Rank, evrim teorisinin, tabiat aynasına bakan ve burada kendi tavırlarının yansımasını gören zenginleşme yolundaki İngiliz toplumunun anlayışını temsil ettiğini söyler. Connecticut Üniversitesi'nden John Greene, 'Her bilim adamı gibi Darvin'in de tabiata, insana ve topluma kendi kültüründen kaynaklanan fikirler eşliğinde yaklaştığı şüphe götürmez bir gerçektir' der. (Rifkin,1984) .
Netice itibariyle, dünden bugüne evrim lehinde ortaya konan düşünceler göstermektedir ki, Darvinizm daha başlangıçta, canlılar âlemine, delillerini tabiatta bulan bir izah getirme teşebbüsü olmaktan ziyade, belli bir tarihî dönemdeki büyük toplumsal değişikliklerin tesiriyle getirilen bir yorum hüviyeti taşımıştır. Fakat zaman içinde bu noktada kalmamış, bir yandan ulûhiyyetin inkârında pozitivizm ve marksizme tabiat perdesi üzerinde payanda olmuş, diğer yandan da ırkçı mülâhazalara bilimsel kılıf görevi görmüştür. Dolayısıyla meselenin, sözkonusu yanları ihmâl edilmeden ele alınması, geniş kitlelerde görülen kafa karışıklığının giderilmesi açısından hayatî önem arzetmektedir.
Kaynaklar
- Darvin, F., (1896) - The Life and Letters of Charles Darvin. Francis Darvin editor, D. Appleton and Co., p.294.
- Darvin, C., (1871) - The Descent of Man. p.201.
- Gould, S.J., (1981) - The Mismeasure of Man. W.W. Norton and Company, New York, p.72.
- Menton, D.N., (1997) - The Religion of Nature: Social Darvinism. Missouri Association for Creation, Inc.
- Niles, E. & Gould, S.J., (1977) - -Paleobiology, Spring, Vol 3, p.145-146.
- Rifkin, J., (1984) - Algeny: A New Word, A New World. Penguin (Türkçe Terc.:Ali Köse, Darvinin Çöküşü. Ufuk Kitapları, İstanbul) .
- Zirkle, C., (1959) - Evolution, Marxian Biology, and the Social Scene. Univers.ty of Pennsylvania Press, p.86.