bırakmaz yakamı hiç bir aşk,sonunda ne oldu bize bak ayrılmak için çok erken yarım kalacak sevdalar
ayrılmak için çok erken can dayanır mı buna derken başımı koyduğum kucak nerde salıp kurtul beni derde
bedenden koptum bi pare elinde taş olacak bak yanındayken ben biçare yaşanmaz olmuş sevdalar
saatler durmuş gözümde zaman yara çok derinde ellerim buz gibi oldu bak ateş teninde nafile
Hasretlik çeklimiyor bu soğuk gecelerde Sensiz hiç yaşamadım ki bu kahbe boş şehirde Ah bir bilsen sevdiğimm bu sana son mektubum İster at ister oku BEN YİNE SANA MECBURUM (hacettepeliler)
biliyorumm uzun geldiği için okumicaksınız ama lütfen okuyun emin olun pişman olmicaksınızz ben ilk grdğmde uzun glmşti ama okudğm için pişman diilim
Bu sana icimden canimdan kanimdan kalbinden koparak yazilacak son mektup.. Her satiri sen kokucak senin guzel gozlerine bakarak yazacagim bu son mektubumu... Sana daha once defalarca mektuplar siirler yazdim.. Her satirinda sana olan sevdami anlattim... Her satirinda seni hep seni yazdim.. Bazan bir cicek oldun anlattigim bazan bir kus kanadinda umutlar, Goz yasioldun bazan... ama hep benimle benim satirlarimda oldun.. Nedenmi son? ? Aslinda bu mektup belki sana son..bana baslangic... Acilarin kucagina atacagim kendimi.. Izdirabin dost edinecegim kendime.. Goz yasini kardes... Tek seninyerine hic bir sey koymayacagim.. Tek senin yerin bos kalacak.. Ben bende oldugum surece.. Elinin tuttugum o ilk ani dusunuyorum suan.. Yuzum guluyor ama gozlerim doldu neden.. Hani seni gordugum o ilk an varya...sana senin kollarina benden once kalbim ucmustu...Ne kadar sakin gorunuyordum oysa... Sen sevinc ve heyecandan titriordun.. o an anlamistim SEN BENIMDIN... VE.. BEN SENIN... Nerelere suruklemisti hayat bizi..Neler asmis nelere gogus germistik ve o an senle el ele goz gozeydik... Tanrim dusunuyorumda simdi INANAMIORUM.. Ya sonrasindan gelen mutlu saatler senli benli... Dokunuslar bakislar ve sicacik tenin.. DUDAKLARIMDA HALA TADIN... offf Gozlerimdeki bu yaslarda neyinnesi... O mutlu anlari dakikalari bolemi anacaktim... Her baslangicin bi bitimi vardirya bitanem... Sayili gunlerimizde biti vermisti degilmi...Ayriligin esigindeydik artik.. Kavusmanin sarhosluguna alisamadan ayriligin acisi cokmustu yureklerimize..
Simdi beni ugurladigin o otobusun yanindayim... Senin gozlerindeki o yalvaris simdi benim gozlerimde... Hala o son sarilisimizdaki kokunu duyuyorum su an..tum gercekligiyle.. Kollarini bedenimde hissediorum.. Melegim diyisin kulaklarimda.. Sanki bir sevda masaliydi ayrilikla son bulan... O sarilisin sanki bir daha kavusamayacagin sevgiliyeydi.. O zaman sen gorme diye aglamamistim.. Simdi gozlerim hem o gun hemde bu gun icin inat icin sevda icin haksizliklar icin isyan edercesine agliyor... Sana butun bunlari nedenmi anlatirorum.. Umitsizlige kapildim.. Sevdamdan zorla koparildim..Sucluyum..Suclaniorum.. Her gun bi defa daha oluyorum... Dusunuyorumda nerede hata yaptim..Ne yaptim YARADANA..Tum bu acilari hak edecek ne? ? Koparilmis bir gul gibiyim simdi... SOLMAYA OLMEYE MAHKUM.... ve... Ardindan gelen izdirap dolu aci dolu dakikalar saatler.. Gunler ve aylar sensiz bensiz.. Yalanla dolanla bitmis bitirilmis binlerce kutulara sir gibi kitlenmis kitlendikden sonra anahtari pas tutmaya yuz tutmus sevdalar yurekler.. Hadi bi tanem son kez saril bana... Kokunu son kez duyayim seni hissedeyim..Son kez bedenimde.. Seni ellerimle bir baska kucaklara sevdalara nasil gonderecegim.. Kirilasica ellerim... Parcalansin yuregim... sSninle dolu dopdolu anlar donsun zaman gecmesin.... Saatler bu pazar gunu dursun zaman akmasin... Cicekler solsun.. Gunes dogmasin.. Sabah olmasin....LANETLER OLSUN KADERIME.. Madem yuce tanrim senin sevdani koydu gonlume.. Seninle doldum tastim.. Alsin canimi artik bu gunu yasatmasin... Bu sana son mektubum sevdigim... Seni beni guzeli kotuyu aciyi ve izdirabi bagrinda tasiyan sana son.. Bana baslangic.. Bu sana son yemin sevdigim...Kalbim attigi surece.. Gozlerim senden baskasini gormesin...Ellerim ellerine hasret bedenim bedenine susamis.. KALBIM BU SON SEVDAYLA SON BULSUN... SENDEN BASKASINI SEVMEK HARAM OLSUN... Ve bi tanem... senden uc sey hep benimle kalsin... Sevdaminizin nisanesi Yuzugun anilarim.. ve ve Yuregimi kasip kavuran Sevdan... Bu sana son mektubum bi tanem... Dikkat et kendine.. Sakin hasta olma kiyamam.. SIKI giy usutme... Yemegine dikkat et... Saclarini uzun seviorum hep ole kalsin.. ve Hepgul bi tanem...Sana gulmek yakisior... Guclu ol.. ve Unutma... seni daima seven, arzulayan, bekleyen,seninle uyuyup senine kalkan her aninda seninle yasayan bi can var....Meleğin var UZAKLARDA
SON MEKTUP senden kalan son hatıraları yakacaktım karar vermistim seni hayatımdan söküp atacaktım işte o an elime mektubun geçti kurumamıştı hala ıslaktı göz yaşlarının damlalarıyla yazdığın son mektubundu bu buselerinle süslediğin elvada şarkıları çalıyordu tükenmiş bedenimin kulaklarında hala yıkılmıştım artık bir daha doğrulmamasına.. hani yeminlerin vardı yazmıştın duvar taşlarına hani sen bensiz bir an bile yaşayamazdın.. şimdi hiç bakmıyormusun duvar taşlarına hiçmi yüreğin sızlamıyor hiçmi bir şey hatırlatmıyor bu taşlar sana VAZGEÇMİŞTİM; gidip hepsini teker teker kazıyacaktım ismini bir daha hiç ama hiç anmayacaktım kızıpta okumadığım son mektubunu okuyuncaya kadar seni olene kadar kalbimde saklayacagım elvada canım ELVEDA....
Her şey mektupların kesilmesiyle başlamıştı. Haramiler posta katarlarının önünü kesmişti. Mektupların hayat pınarımızdı bizim. Gelir diye, umut ve merakla geceleri gündüze ekliyorduk. Ve bir gün geldi mektubun sabah rüzgârıyla… Sevinç gözyaşlarıyla ıslanmıştı zarfın her yanı. Demek açılmıştı posta katarlarının yolu. Zarfı açtığımda “Vatan sağ olsun” yazısı ilişti gözüme. Devamını okumak gerekmiyordu zaten. Mektup elimden düşmüştü yere. Annem meraklı gözlerle beni süzüyordu. Belli ki kötü bir şeylerin habercisiydi bu şaşkın bakışlar… Ölüm haberin gelmişti baba. Gözyaşları sağnak sağnak boşalıyordu göz pınarlarından. Annem yorgan döşek, günlerce kalkmadı ayağa… Kandil dağlarından esen acı poyraz, bahçemizin en nadide gülünü kırmıştı orta yerinden boylu boyunca… Bahçenin bir köşesinde boynunu bükmüştü gonca güller… Kırağı yemişlerdi beklenmedik bir zamanda. Dallarımız budanmıştı hoyrat ellerce. Yüreğimize kor ateşler düşmüştü. Fakat sen ölmemiştin baba. Çünkü şehitler ölmez. “Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.” diyor Hazreti Allah. Bununla teselli oluyoruz ancak… Sen ölümün içinde buldun ebedî hayatı. Ölüm ölümsüzlüğün kapısını açtı sana. Yürek dağlarımın eriyen karı, bahar kokulu bahçemin solan çiçeği, evimizin yıkılan direği, canım, biricik babacığım; Sen bizi bırakıp gittiğinden beri hep bir yanımız eksik kaldı. Hain kurşunlara hedef olduğun o talihsiz zaman dilimi sanki dondurdu hayatımızı. Fakat biz yarınları değil dünü yaşıyoruz seninle. Yarınlarımız yetim, onun için mazide kalmayı, o şefkat iklimine sığınmayı yeğliyorum. Sen varsın dünümde. Bugünler ve yarınlar babasızlığın ağır yükünü ve mahzunluğunu sırtıma yüklemiş. Taşıyamıyorum kurşundan ağır bu yükü baba. Biz dünü yaşıyoruz baba, yani senin hatıranı… Onun için soframızda hep bir tabak ve bir kaşık artıyor o günden beri. Boş kalan tabakta senin ruhun ve kısacık hayata sığdırdığın hatıraların gizli. O tabak hep boş kalacak. Bunu düşündükçe içim acıyor; gözlerim sulanıyor. Bedenen olmasa da ruhen aramızdasın. Tabağımız ve kaşığımız boş kalsa da hatıralarının sıcaklığı ısıtacak içimiz. Bununla avunacağız bu fani dünyada. Biliyor musun baba? Asker potinlerin hâlâ kapımızda duruyor. Yıllardan beri hiç giyilmeseler de sımsıcak içleri. Haftada bir boyayıp cilalıyorum asker potinlerini. Misafirliğe gelenler yetim bir yuvanın kapısına dayandıklarını bilmesinler. Bize yukardan bakıp acımasınlar. Her evin olduğu gibi bizim evin de bir babası olduğunu sansınlar. Kahverengi pantolunun cebindeki köstekli cep saatin hâlâ çalışıyor. Geceleri yanıma alıyorum onu. Çıkan tik tak sesleri nabzının attığını hissettiriyor bana. Babam ölmedi diyorum. Uzun bir gurbet yolculuğuna çıktı, dönüşü olmayan yola revan oldu. Biz de bir gün bu yoldan sana geleceğiz baba… Sana kavuşma heyecanıyla zamanın bir çırpıda gelip geçmesini istiyorum. Sensiz dünyanın ne tadı, ne tuzu var. Annem elbiselerini de kaldırmadı gardıroptan… Güveler vurmasın diye her yıl naftalin döküyoruz üzerlerine. Şimdilik içlerini dolduramasam da belli ki gelecekte bana miras kalacaklar. Miras dedim de aklıma geldi. Sen bana maddî bir miras bırakamadın ama iyi bir nam bıraktın ardında. Kirlenmemiş bir hayat sundun çocuklarına. Her Cuma gecesi yasinler gönderiyorum mübarek ruhuna. Biliyorum ki orada rahatsın. Peygamberimizin “livaül hamd” sancağı altında gölgeleniyorsun. Kardeşim Dilara’yı hiç merak etme. O benim şefkat kanatlarımın altında çocukluğunun pembe rüyalarını görüyor. Senin boşluğunu dolduramasam da yeri gelince bir abi, yeri gelince bir baba oluyorum ona. Daha doğrusunu söylemek gerekirse garibanı Allah koruyor baba. Onun için gözün arkada kalmasın, rahat uyu toprağında… Sen vatan yoluna baş koydun baba. Canın karşılığında cennetin tapusunu verdiler sana. Fakat ben teselli bulamadım dünyada. Bunu da çocukluğuma say baba. Aradan yıllar geçmesine rağmen seni bir türlü unutamıyorum. Hayalin gözbebeklerime takılıp kalıyor. Herkes babasıyla el ele gezerken bakamıyorum onlara baba. İçime bir garip hüzün çöküyor o anda. Kanım donuyor gün ortasında. Oysa ne güzel hayallerimiz vardı yarınlara dair… Biz geleceğin planını kurarken melekler gülüyordu kenarda. Olmadı, olmadı habersiz gidişin baba. Yoluna güller koyduğum mübarek insan… Sen de Hamzalar’ın, Ömerler’in, Aliler’in yoluna baş koydun. Mübarek şehadet şerbetini yudum yudum içtin baba… Avutmuyor isyankâr yüreğimi yarına dair düşler… Sensiz bir dünyanın kendi buz tutmuş karanlık düştür zaten. Türküler ağıt gibi geliyor bana. İkindi yağmurlarıyla ıslatıyorum kavrulan bedenimi. Yine de içim yanıyor, bağrım kanıyor baba… Fazla söze ne hacet… Son sözü sen söyledin baba… Bir yetimin kanayan ruhundan yansıyan sözlerle örülü, titreyen ellerle yazılan bu pulsuz mektubu kabul et baba…Sözlerimi şair Mithat Cemal Kuntay’ın şu anlamlı dizeleriyle tamamlamak istiyorum: “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Cennette yetim oğluna da bir gölgelik ayır baba. Seni dünya gözüyle görmek mümkün olmasa da bari Cuma ve kandil gecelerinde rüyalarıma gir baba. Belki böylelikle her dem çoğalan hasretimiz diner sabaha. Rahmet sana, minnet sana, gülşende gonca gül baba! ...
yazdığın son mektup şuan elimde okuyup aglıyorum her kelimede demekki yalanmış aşkın sevginde mutlu ol diyorsun sensiz olurmu teselli artık neyi değiştirirki elinle kabrimi kazdın demekki ben zaten düntaya gün görmedimki son darbeyi vurdun bu son mektupla ayrılsakta mutluluk dilerim sana katlanmak zorundayım gözyaslarıma yazdığın haberin her satırına ecelimi yazsanda bu son mektupta her güzel şeyin önünde eğildiği tüm güzel duyguların mahkum olduğu muhteşem kadın zerrin özer..........
'... ey yar, bu mektubu aldığın demde kara topraklara verdim kendimi... herşey bana engel oldu alemde, bir çoşkun nehirdim, yıktım bendimi.
eger bu mektubu alan kisi de yazan gibi sevmisse o mektup asla atilmaz, hatta cuzdanda saklanir. ama okumaya da gucu yetmez. ole durur eskir bu mektup.
'casta, ni cette bouche-ci, laiffe-moi puiser tous tes baumes, piana,sucres, sales,poivres, et laiffe-moi boire, poivres, sales, sucres, tes sucres baumes'
aşk! nedir dediklerinde hep bana saçma bişeymiş gibi gelirdi! hiç aşık olmamıştım.aslında olduğumu zannediyordum.anlattıkları 'AŞK'ı dinleyince bana abartıyorlarmış gibi gelirdi.meğer yanılıyormuşum.meğer ben daha önce hiç aşık olmamışım ve anlattıkları da masal falan değilmiş, hepsi gerçekmiş. gecenin bi yarısı herkes yatağındayken karanlıkla boğuşmak yalan değilmiş.boş bir sayfayı tek bir isimle doldurmak ve dakikalarce bu kağıda bakıp heyecanlanmak yalan değiliş! yalan değilmiş; koskoca dünyayı,bütün hayatı ve muhtaç olduğun herşeyi bir tek kişinin tek bir bakışına feda emeye hazır olmak...YALAN DEĞİLMİŞ... hayatımı değiştirdin.ben günlerce hayalinle ölürken sen gerçek AŞKI aradığını söylüyorsun...senin aradığın aşk nasıl bir aşk ki bana ütopik gelen bunca garip şeyi yaptırabiliyor.bilmiyorum! bilemiyorum! hayatı,seni ve bunca şeyi idrak edemiyorumbu benim ilk mektubum ve sanırım sonuncusu da bu olacak...sonuncusu diyorum çünkü başka birinin bana senin yaptırdıklarını yaptırabileceğini sanmıyorum.yelda nasıl anlatayım bilmiyorum; duygularımı... her gece yeminler etmek günün her vaktinde extra bir hüzünle dolaşmak ya bilmiyorum yelda... BU AŞK DEĞİL DE NEDİR? önümde yürüyen bir kızı sana hiç bir benzerliği olmadığı halde sen sanabilmek nedir bilemiyorum yelda! seninle konuşurken sanki deprem oluyormuşcasına vücudumun titrediğini, Nemrut'un İbrahim Peygamber için hazırlattığı ateşe düşercesine gözlerine bakıp kavrulmak nedir bilemiyorum yelda? ! karanlıkta oturup hiç bir sebep yokken hıçkıra hıçkıra ağlamayı istemek aşk değil de nedir? dayanamıyorum yelda, yapamıyorum, yaşayamıyorum sensiz.seni seviyorum cümlesi eksik kalıyor artık BEN SANA MUHTACIM YELDA...Ben Sana Mecburum Bilemezsin... ismin çok hoş anlamını merak ettim geçenlerde araştırdım.ve çok anlamlı buldum:'yılın en uzun gecesi' BANA HAYATIMIN EN UZUN GECELERİNİ YAŞATTIN YELDA... sen geceleri tatlı tatlı uyurken ben odamın boşluğunda ılık gözyaşlarımla dua ederdim.o tatlı rüyalarından birinde figüran olabilmek için. kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim... sensizlik! sonu gelmeyen ızdırapların takma adı... kaçılamayacak kadar yakın tutulamayacak kadar uzaksın bana... beni,saçmalıklarımı,geceyle yalnızlığım kucakladı.karanlık odamın çıldırtan sessizliğinde bir dua misali adını fısıldadım hep.sana seslendim.sessizliğin kulak patlatan çığlıklarını bir tek isminin yankısı bozuyordu.ama anladım ki beni hiç duymadın.senin kapıların bana kapalı.hıçkırıklarım sana hiç ulaşmadı.fısıltılarım seni hiç okşamadı.dualarım hiç kabul olmadı.ne beni rüyanda gördün ne de beni sevebildin! ! ! sana sitem edemem sana kırılamam.artık birşey için dua ediyorum ve bu duamın kabul olmasını çok istiyorum.anladım ki sevmek kavuşmak yada kavuşmayı dilemek değil sevdiğinin bensiz bile olacaksa mutluluğunu istemekmiş.onun için dualarımda sadece MUTLULUĞUNU İSTİYORUM.NERDE OLURSAN, KİMİNLE OLURSAN OL AMA MUTLU OL... ruhun şen olsun üzerinde balmumu olmayan fircadarbesi...
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgar aklımı alırdı sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu ağlardım
Olmasa mektubun, yazdiklarin olmasa Kim inanir senle ayrildigimiza Herseyi unutarak yasanir sanma Neydi bir arada tutan sey ikimizi Birlestiren neydi ellerimizi Birak bana anlatma imkansiz sevgimizi Sevmek birçok seyi göze almaktir Olmasa mektubun, yazdiklarin olmasa Kim inanir senle ayrildigimiza Baksana geçmise ne çok aniyla yüklü Nerde o taverna nerde sinema Harcanmis zamanlar yeniden yasanmaz ki Geç kaldiktan sonra arama bosa
aldım yanıma yazdığım tüm mektupları... hepsi benim ve adressizlerdi zaten... ç/almayın....
' Mahrem muâşaka,
Aşkın dudaklarında kalan güllerin teri.' Yahya Kemal
..
SON MEKTUP
bırakmaz yakamı hiç bir aşk,sonunda ne oldu bize bak
ayrılmak için çok erken yarım kalacak sevdalar
ayrılmak için çok erken can dayanır mı buna derken
başımı koyduğum kucak nerde salıp kurtul beni derde
bedenden koptum bi pare elinde taş olacak bak
yanındayken ben biçare yaşanmaz olmuş sevdalar
saatler durmuş gözümde zaman yara çok derinde
ellerim buz gibi oldu bak ateş teninde nafile
Hasretlik çeklimiyor bu soğuk gecelerde
Sensiz hiç yaşamadım ki bu kahbe boş şehirde
Ah bir bilsen sevdiğimm bu sana son mektubum
İster at ister oku BEN YİNE SANA MECBURUM (hacettepeliler)
biliyorumm uzun geldiği için okumicaksınız ama lütfen okuyun emin olun pişman olmicaksınızz ben ilk grdğmde uzun glmşti ama okudğm için pişman diilim
Bu sana icimden canimdan kanimdan kalbinden koparak yazilacak son mektup..
Her satiri sen kokucak senin guzel gozlerine bakarak yazacagim
bu son mektubumu...
Sana daha once defalarca mektuplar siirler yazdim..
Her satirinda sana olan sevdami anlattim...
Her satirinda seni hep seni yazdim..
Bazan bir cicek oldun anlattigim bazan bir kus kanadinda umutlar,
Goz yasioldun bazan... ama hep benimle benim satirlarimda oldun..
Nedenmi son? ?
Aslinda bu mektup belki sana son..bana baslangic...
Acilarin kucagina atacagim kendimi..
Izdirabin dost edinecegim kendime.. Goz yasini kardes...
Tek seninyerine hic bir sey koymayacagim.. Tek senin yerin bos kalacak..
Ben bende oldugum surece..
Elinin tuttugum o ilk ani dusunuyorum suan..
Yuzum guluyor ama gozlerim doldu neden..
Hani seni gordugum o ilk an varya...sana senin kollarina benden once
kalbim ucmustu...Ne kadar sakin gorunuyordum oysa...
Sen sevinc ve heyecandan titriordun..
o an anlamistim SEN BENIMDIN...
VE..
BEN SENIN...
Nerelere suruklemisti hayat bizi..Neler asmis nelere gogus germistik ve
o an senle el ele goz gozeydik...
Tanrim dusunuyorumda simdi INANAMIORUM..
Ya sonrasindan gelen mutlu saatler senli benli...
Dokunuslar bakislar ve sicacik tenin..
DUDAKLARIMDA HALA TADIN...
offf
Gozlerimdeki bu yaslarda neyinnesi...
O mutlu anlari dakikalari bolemi anacaktim...
Her baslangicin bi bitimi vardirya bitanem...
Sayili gunlerimizde biti vermisti degilmi...Ayriligin esigindeydik artik..
Kavusmanin sarhosluguna alisamadan ayriligin acisi cokmustu yureklerimize..
Simdi beni ugurladigin o otobusun yanindayim...
Senin gozlerindeki o yalvaris simdi benim gozlerimde...
Hala o son sarilisimizdaki kokunu duyuyorum su an..tum gercekligiyle..
Kollarini bedenimde hissediorum..
Melegim diyisin kulaklarimda..
Sanki bir sevda masaliydi ayrilikla son bulan...
O sarilisin sanki bir daha kavusamayacagin sevgiliyeydi..
O zaman sen gorme diye aglamamistim..
Simdi gozlerim hem o gun hemde bu gun icin inat icin sevda icin haksizliklar icin
isyan edercesine agliyor...
Sana butun bunlari nedenmi anlatirorum..
Umitsizlige kapildim..
Sevdamdan zorla koparildim..Sucluyum..Suclaniorum..
Her gun bi defa daha oluyorum...
Dusunuyorumda nerede hata yaptim..Ne yaptim YARADANA..Tum bu acilari hak edecek ne? ?
Koparilmis bir gul gibiyim simdi...
SOLMAYA OLMEYE MAHKUM....
ve...
Ardindan gelen izdirap dolu aci dolu dakikalar saatler..
Gunler ve aylar sensiz bensiz..
Yalanla dolanla bitmis bitirilmis binlerce kutulara sir gibi kitlenmis
kitlendikden sonra anahtari pas tutmaya yuz tutmus sevdalar yurekler..
Hadi bi tanem son kez saril bana...
Kokunu son kez duyayim seni hissedeyim..Son kez bedenimde..
Seni ellerimle bir baska kucaklara sevdalara nasil gonderecegim..
Kirilasica ellerim... Parcalansin yuregim... sSninle dolu dopdolu anlar donsun
zaman gecmesin....
Saatler bu pazar gunu dursun zaman akmasin... Cicekler solsun.. Gunes
dogmasin.. Sabah olmasin....LANETLER OLSUN KADERIME..
Madem yuce tanrim senin sevdani koydu gonlume.. Seninle doldum tastim..
Alsin canimi artik bu gunu yasatmasin...
Bu sana son mektubum sevdigim...
Seni beni guzeli kotuyu aciyi ve izdirabi bagrinda tasiyan sana son..
Bana baslangic..
Bu sana son yemin sevdigim...Kalbim attigi surece.. Gozlerim senden
baskasini gormesin...Ellerim ellerine hasret bedenim bedenine susamis..
KALBIM BU SON SEVDAYLA SON BULSUN...
SENDEN BASKASINI SEVMEK HARAM OLSUN...
Ve bi tanem...
senden uc sey hep benimle kalsin...
Sevdaminizin nisanesi Yuzugun
anilarim..
ve
ve Yuregimi kasip kavuran Sevdan...
Bu sana son mektubum bi tanem...
Dikkat et kendine.. Sakin hasta olma kiyamam..
SIKI giy usutme...
Yemegine dikkat et...
Saclarini uzun seviorum hep ole kalsin..
ve
Hepgul bi tanem...Sana gulmek yakisior...
Guclu ol..
ve
Unutma...
seni daima seven, arzulayan, bekleyen,seninle uyuyup senine kalkan
her aninda seninle yasayan bi can var....Meleğin var
UZAKLARDA
SON MEKTUP
senden kalan son hatıraları yakacaktım
karar vermistim seni hayatımdan söküp atacaktım
işte o an elime mektubun geçti
kurumamıştı hala ıslaktı
göz yaşlarının damlalarıyla yazdığın son mektubundu bu
buselerinle süslediğin elvada şarkıları çalıyordu
tükenmiş bedenimin kulaklarında hala
yıkılmıştım artık bir daha doğrulmamasına..
hani yeminlerin vardı yazmıştın duvar taşlarına
hani sen bensiz bir an bile yaşayamazdın..
şimdi hiç bakmıyormusun duvar taşlarına
hiçmi yüreğin sızlamıyor
hiçmi bir şey hatırlatmıyor bu taşlar sana
VAZGEÇMİŞTİM;
gidip hepsini teker teker kazıyacaktım
ismini bir daha hiç ama hiç anmayacaktım
kızıpta okumadığım son mektubunu okuyuncaya kadar
seni olene kadar kalbimde saklayacagım
elvada canım ELVEDA....
DÜNYADAN CENNETTEKİ ŞEHİDE MEKTUP
M.NİHAT MALKOÇ
(Bir Şehit Evlâdının Dudaklarından Dökülenler…)
Her şey mektupların kesilmesiyle başlamıştı. Haramiler posta katarlarının önünü kesmişti. Mektupların hayat pınarımızdı bizim. Gelir diye, umut ve merakla geceleri gündüze ekliyorduk. Ve bir gün geldi mektubun sabah rüzgârıyla… Sevinç gözyaşlarıyla ıslanmıştı zarfın her yanı. Demek açılmıştı posta katarlarının yolu. Zarfı açtığımda “Vatan sağ olsun” yazısı ilişti gözüme. Devamını okumak gerekmiyordu zaten. Mektup elimden düşmüştü yere. Annem meraklı gözlerle beni süzüyordu. Belli ki kötü bir şeylerin habercisiydi bu şaşkın bakışlar… Ölüm haberin gelmişti baba. Gözyaşları sağnak sağnak boşalıyordu göz pınarlarından. Annem yorgan döşek, günlerce kalkmadı ayağa…
Kandil dağlarından esen acı poyraz, bahçemizin en nadide gülünü kırmıştı orta yerinden boylu boyunca… Bahçenin bir köşesinde boynunu bükmüştü gonca güller… Kırağı yemişlerdi beklenmedik bir zamanda. Dallarımız budanmıştı hoyrat ellerce. Yüreğimize kor ateşler düşmüştü. Fakat sen ölmemiştin baba. Çünkü şehitler ölmez. “Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.” diyor Hazreti Allah. Bununla teselli oluyoruz ancak… Sen ölümün içinde buldun ebedî hayatı. Ölüm ölümsüzlüğün kapısını açtı sana.
Yürek dağlarımın eriyen karı, bahar kokulu bahçemin solan çiçeği, evimizin yıkılan direği, canım, biricik babacığım;
Sen bizi bırakıp gittiğinden beri hep bir yanımız eksik kaldı. Hain kurşunlara hedef olduğun o talihsiz zaman dilimi sanki dondurdu hayatımızı. Fakat biz yarınları değil dünü yaşıyoruz seninle. Yarınlarımız yetim, onun için mazide kalmayı, o şefkat iklimine sığınmayı yeğliyorum. Sen varsın dünümde. Bugünler ve yarınlar babasızlığın ağır yükünü ve mahzunluğunu sırtıma yüklemiş. Taşıyamıyorum kurşundan ağır bu yükü baba.
Biz dünü yaşıyoruz baba, yani senin hatıranı… Onun için soframızda hep bir tabak ve bir kaşık artıyor o günden beri. Boş kalan tabakta senin ruhun ve kısacık hayata sığdırdığın hatıraların gizli. O tabak hep boş kalacak. Bunu düşündükçe içim acıyor; gözlerim sulanıyor. Bedenen olmasa da ruhen aramızdasın. Tabağımız ve kaşığımız boş kalsa da hatıralarının sıcaklığı ısıtacak içimiz. Bununla avunacağız bu fani dünyada.
Biliyor musun baba? Asker potinlerin hâlâ kapımızda duruyor. Yıllardan beri hiç giyilmeseler de sımsıcak içleri. Haftada bir boyayıp cilalıyorum asker potinlerini. Misafirliğe gelenler yetim bir yuvanın kapısına dayandıklarını bilmesinler. Bize yukardan bakıp acımasınlar. Her evin olduğu gibi bizim evin de bir babası olduğunu sansınlar.
Kahverengi pantolunun cebindeki köstekli cep saatin hâlâ çalışıyor. Geceleri yanıma alıyorum onu. Çıkan tik tak sesleri nabzının attığını hissettiriyor bana. Babam ölmedi diyorum. Uzun bir gurbet yolculuğuna çıktı, dönüşü olmayan yola revan oldu. Biz de bir gün bu yoldan sana geleceğiz baba… Sana kavuşma heyecanıyla zamanın bir çırpıda gelip geçmesini istiyorum. Sensiz dünyanın ne tadı, ne tuzu var.
Annem elbiselerini de kaldırmadı gardıroptan… Güveler vurmasın diye her yıl naftalin döküyoruz üzerlerine. Şimdilik içlerini dolduramasam da belli ki gelecekte bana miras kalacaklar. Miras dedim de aklıma geldi. Sen bana maddî bir miras bırakamadın ama iyi bir nam bıraktın ardında. Kirlenmemiş bir hayat sundun çocuklarına. Her Cuma gecesi yasinler gönderiyorum mübarek ruhuna. Biliyorum ki orada rahatsın. Peygamberimizin “livaül hamd” sancağı altında gölgeleniyorsun.
Kardeşim Dilara’yı hiç merak etme. O benim şefkat kanatlarımın altında çocukluğunun pembe rüyalarını görüyor. Senin boşluğunu dolduramasam da yeri gelince bir abi, yeri gelince bir baba oluyorum ona. Daha doğrusunu söylemek gerekirse garibanı Allah koruyor baba. Onun için gözün arkada kalmasın, rahat uyu toprağında…
Sen vatan yoluna baş koydun baba. Canın karşılığında cennetin tapusunu verdiler sana. Fakat ben teselli bulamadım dünyada. Bunu da çocukluğuma say baba. Aradan yıllar geçmesine rağmen seni bir türlü unutamıyorum. Hayalin gözbebeklerime takılıp kalıyor. Herkes babasıyla el ele gezerken bakamıyorum onlara baba. İçime bir garip hüzün çöküyor o anda. Kanım donuyor gün ortasında.
Oysa ne güzel hayallerimiz vardı yarınlara dair… Biz geleceğin planını kurarken melekler gülüyordu kenarda. Olmadı, olmadı habersiz gidişin baba. Yoluna güller koyduğum mübarek insan… Sen de Hamzalar’ın, Ömerler’in, Aliler’in yoluna baş koydun. Mübarek şehadet şerbetini yudum yudum içtin baba…
Avutmuyor isyankâr yüreğimi yarına dair düşler… Sensiz bir dünyanın kendi buz tutmuş karanlık düştür zaten. Türküler ağıt gibi geliyor bana. İkindi yağmurlarıyla ıslatıyorum kavrulan bedenimi. Yine de içim yanıyor, bağrım kanıyor baba…
Fazla söze ne hacet… Son sözü sen söyledin baba… Bir yetimin kanayan ruhundan yansıyan sözlerle örülü, titreyen ellerle yazılan bu pulsuz mektubu kabul et baba…Sözlerimi şair Mithat Cemal Kuntay’ın şu anlamlı dizeleriyle tamamlamak istiyorum:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Cennette yetim oğluna da bir gölgelik ayır baba. Seni dünya gözüyle görmek mümkün olmasa da bari Cuma ve kandil gecelerinde rüyalarıma gir baba. Belki böylelikle her dem çoğalan hasretimiz diner sabaha. Rahmet sana, minnet sana, gülşende gonca gül baba! ...
yazdığın son mektup şuan elimde
okuyup aglıyorum her kelimede
demekki yalanmış aşkın sevginde
mutlu ol diyorsun sensiz olurmu
teselli artık neyi değiştirirki elinle kabrimi kazdın demekki
ben zaten düntaya gün görmedimki
son darbeyi vurdun bu son mektupla
ayrılsakta mutluluk dilerim sana
katlanmak zorundayım gözyaslarıma
yazdığın haberin her satırına ecelimi yazsanda bu son mektupta
her güzel şeyin önünde eğildiği tüm güzel duyguların mahkum olduğu muhteşem kadın zerrin özer..........
sebepler önemlidir diyorum..
'...
ey yar, bu mektubu aldığın demde
kara topraklara verdim kendimi...
herşey bana engel oldu alemde,
bir çoşkun nehirdim, yıktım bendimi.
eger bu mektubu alan kisi de yazan gibi sevmisse o mektup asla atilmaz, hatta cuzdanda saklanir. ama okumaya da gucu yetmez. ole durur eskir bu mektup.
Yıldırım GÜRSES elbette!
son ilk baş farketmez ama acaip yazarım..
'casta, ni cette bouche-ci,
laiffe-moi puiser tous tes baumes,
piana,sucres, sales,poivres,
et laiffe-moi boire, poivres,
sales, sucres, tes sucres baumes'
aşk! nedir dediklerinde hep bana saçma bişeymiş gibi gelirdi! hiç aşık olmamıştım.aslında olduğumu zannediyordum.anlattıkları 'AŞK'ı dinleyince bana abartıyorlarmış gibi gelirdi.meğer yanılıyormuşum.meğer ben daha önce hiç aşık olmamışım ve anlattıkları da masal falan değilmiş, hepsi gerçekmiş.
gecenin bi yarısı herkes yatağındayken karanlıkla boğuşmak yalan değilmiş.boş bir sayfayı tek bir isimle doldurmak ve dakikalarce bu kağıda bakıp heyecanlanmak yalan değiliş! yalan değilmiş; koskoca dünyayı,bütün hayatı ve muhtaç olduğun herşeyi bir tek kişinin tek bir bakışına feda emeye hazır olmak...YALAN DEĞİLMİŞ...
hayatımı değiştirdin.ben günlerce hayalinle ölürken sen gerçek AŞKI aradığını söylüyorsun...senin aradığın aşk nasıl bir aşk ki bana ütopik gelen bunca garip şeyi yaptırabiliyor.bilmiyorum! bilemiyorum! hayatı,seni ve bunca şeyi idrak edemiyorumbu benim ilk mektubum ve sanırım sonuncusu da bu olacak...sonuncusu diyorum çünkü başka birinin bana senin yaptırdıklarını yaptırabileceğini sanmıyorum.yelda nasıl anlatayım bilmiyorum; duygularımı...
her gece yeminler etmek günün her vaktinde extra bir hüzünle dolaşmak ya bilmiyorum yelda...
BU AŞK DEĞİL DE NEDİR?
önümde yürüyen bir kızı sana hiç bir benzerliği olmadığı halde sen sanabilmek nedir bilemiyorum yelda!
seninle konuşurken sanki deprem oluyormuşcasına vücudumun titrediğini, Nemrut'un İbrahim Peygamber için hazırlattığı ateşe düşercesine gözlerine bakıp kavrulmak nedir bilemiyorum yelda? !
karanlıkta oturup hiç bir sebep yokken hıçkıra hıçkıra ağlamayı istemek aşk değil de nedir?
dayanamıyorum yelda, yapamıyorum, yaşayamıyorum sensiz.seni seviyorum cümlesi eksik kalıyor artık BEN SANA MUHTACIM YELDA...Ben Sana Mecburum Bilemezsin...
ismin çok hoş anlamını merak ettim geçenlerde araştırdım.ve çok anlamlı buldum:'yılın en uzun gecesi'
BANA HAYATIMIN EN UZUN GECELERİNİ YAŞATTIN YELDA...
sen geceleri tatlı tatlı uyurken ben odamın boşluğunda ılık gözyaşlarımla dua ederdim.o tatlı rüyalarından birinde figüran olabilmek için.
kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim...
sensizlik! sonu gelmeyen ızdırapların takma adı...
kaçılamayacak kadar yakın tutulamayacak kadar uzaksın bana...
beni,saçmalıklarımı,geceyle yalnızlığım kucakladı.karanlık odamın çıldırtan sessizliğinde bir dua misali adını fısıldadım hep.sana seslendim.sessizliğin kulak patlatan çığlıklarını bir tek isminin yankısı bozuyordu.ama anladım ki beni hiç duymadın.senin kapıların bana kapalı.hıçkırıklarım sana hiç ulaşmadı.fısıltılarım seni hiç okşamadı.dualarım hiç kabul olmadı.ne beni rüyanda gördün ne de beni sevebildin! ! ! sana sitem edemem sana kırılamam.artık birşey için dua ediyorum ve bu duamın kabul olmasını çok istiyorum.anladım ki sevmek kavuşmak yada kavuşmayı dilemek değil sevdiğinin bensiz bile olacaksa mutluluğunu istemekmiş.onun için dualarımda sadece MUTLULUĞUNU İSTİYORUM.NERDE OLURSAN, KİMİNLE OLURSAN OL AMA MUTLU OL...
ruhun şen olsun
üzerinde balmumu olmayan fircadarbesi...
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım
ayrılsakta mutluluk dilerim sana,
katlanmak zorundayım göz yaşlarına,
yazdığın haberin her satırına,
ecelimi yazsanda bu son mektupta.
Nihayet...
Olmasa mektubun, yazdiklarin olmasa
Kim inanir senle ayrildigimiza
Herseyi unutarak yasanir sanma
Neydi bir arada tutan sey ikimizi
Birlestiren neydi ellerimizi
Birak bana anlatma imkansiz sevgimizi
Sevmek birçok seyi göze almaktir
Olmasa mektubun, yazdiklarin olmasa
Kim inanir senle ayrildigimiza
Baksana geçmise ne çok aniyla yüklü
Nerde o taverna nerde sinema
Harcanmis zamanlar yeniden yasanmaz ki
Geç kaldiktan sonra arama bosa