Bütün meyvelerin içi, kabuğundan tatlıdır.. İnsan da böyledir.. Suretine takılıp kalmaktan ziyade, içindeki derin manaya / gönül zenginliğine bakılmalıdır.. Zira O’nun en çok yansıması siretindedir.. Velek ki kalp gözü mühürlü olmasın
dervişin biri siret ve suret bilgisini geliştirmek için yollara düşmüş suriye den çıkıp bütün arabistanı dolaşmış siret konusun da bilgi sahibi olan alim kişilerin sohpetlerine katılmış dergahlarına misafir olmuş ve dört beş yıl sonra siret konusunda aldığı bilgilerin yeterli olduğuna kanaat getirmiş memleketinin yolunu tutmuş ve dönüş yolunda bi akşam üzeri bi köyden geçerken evin birinin kapısını çalmış ev sahibine uzak diyarlardan geliyorum eşeğim aç ve yorgun ve bende aç ve yorgunum bizi misafir edermisin demiş ev sahibide tabi amca buyur demiş dervişi içeri almış önüne sofra kurmuş eşeğini dama bağlamış önüne yem koymuş yatma vaktide dervişe yatacak yer göstermiş sabah olduğunda yine devişin önüne kahvaltı koymuş eşeğine yem vermiş su vermiş derviş kahvaltıdan sonra dama gitmiş eşeğini çözmüş eyvallah deyip yola cıkacaken allah allah buzamana kadar siret ilmi konusunda öğrendiğim bilgilere göre bu adam mavi gözlü çıkık alınlı ve daha birkaç özelliğe göre bu adam iyi birisi olmamalı cimri paragöz içten pazarlıklı biri olmalı diye düşünüyormuş ve ama bu adam iyi biri bunca zamanı ve emeği boşu boşunamı harcadık diye düşünürken evin sahibi hey amaca hemen nereye gidiyorsun daha ücretini ödemedin demiş derviş saf saf bakarken ev sahibi devam etmiş söze akşam geldin yorgun argın eşeğini dama bağladım önüne yem koydum su verdim sana sofra kurdum temiz yatak verdim sabahleyin yine önüne sofra kurdum eşeğini yine besle dim şu kadar para vericeksin dediğinde derviş gülümseyerek ev sahibin istediği parayı verirken ev sahibi daha senin için harcadığım onca zamanın parasınıda istemiyorum diye söylenmiş.derviş eşeğine binmiş şükürki bunca zaman boşuna dolaşmamışız diye söylenmiş kendi kendine. soğun havaya havanında suya nüfüz edip suyu sıvı halinden taş gibi sert buz haline getirmesi gibi siret te surete nüfüz ederek surete şekil verir.
Bütün meyvelerin içi, kabuğundan tatlıdır..
İnsan da böyledir..
Suretine takılıp kalmaktan ziyade, içindeki derin manaya / gönül zenginliğine bakılmalıdır..
Zira O’nun en çok yansıması siretindedir..
Velek ki kalp gözü mühürlü olmasın
kütle suret se nikola teslanın bahsettiği eter de maddenin kütlenin siret i olmalı .
dervişin biri siret ve suret bilgisini geliştirmek için yollara düşmüş suriye den çıkıp bütün arabistanı dolaşmış siret konusun da bilgi sahibi olan alim kişilerin sohpetlerine katılmış dergahlarına misafir olmuş ve dört beş yıl sonra siret konusunda aldığı bilgilerin yeterli olduğuna kanaat getirmiş memleketinin yolunu tutmuş ve dönüş yolunda bi akşam üzeri bi köyden geçerken evin birinin kapısını çalmış ev sahibine uzak diyarlardan geliyorum eşeğim aç ve yorgun ve bende aç ve yorgunum bizi misafir edermisin demiş ev sahibide tabi amca buyur demiş dervişi içeri almış önüne sofra kurmuş eşeğini dama bağlamış önüne yem koymuş yatma vaktide dervişe yatacak yer göstermiş sabah olduğunda yine devişin önüne kahvaltı koymuş eşeğine yem vermiş su vermiş derviş kahvaltıdan sonra dama gitmiş eşeğini çözmüş eyvallah deyip yola cıkacaken allah allah buzamana kadar siret ilmi konusunda öğrendiğim bilgilere göre bu adam mavi gözlü çıkık alınlı ve daha birkaç özelliğe göre bu adam iyi birisi olmamalı cimri paragöz içten pazarlıklı biri olmalı diye düşünüyormuş ve ama bu adam iyi biri bunca zamanı ve emeği boşu boşunamı harcadık diye düşünürken evin sahibi hey amaca hemen nereye gidiyorsun daha ücretini ödemedin demiş derviş saf saf bakarken ev sahibi devam etmiş söze akşam geldin yorgun argın eşeğini dama bağladım önüne yem koydum su verdim sana sofra kurdum temiz yatak verdim sabahleyin yine önüne sofra kurdum eşeğini yine besle dim şu kadar para vericeksin dediğinde derviş gülümseyerek ev sahibin istediği parayı verirken ev sahibi daha senin için harcadığım onca zamanın parasınıda istemiyorum diye söylenmiş.derviş eşeğine binmiş şükürki bunca zaman boşuna dolaşmamışız diye söylenmiş kendi kendine. soğun havaya havanında suya nüfüz edip suyu sıvı halinden taş gibi sert buz haline getirmesi gibi siret te surete nüfüz ederek surete şekil verir.
Gönülden gönüle konuşmak, bakışmak, anlaşmak...
sûret olmayan..
gözün görmeyip gönlün gördüğü, kişinin iç profili..