Yuzuk'un İsildura ettigi gibi Feanora İhanet eden içinde ak agaclarin işigini tasiyan Mucevherler.. 3 adettir... Melkor/Morgoth onlari calip. kendine bi tac yaptirmiştir...
Silmarillion benim Tolkien'in okuduğum ilk kitabı O zaman sadece arkasındaki kısa tyanıtım yazısına bakarak almışyım ve Kapaktaki Ulmo ilusturasyonundaN(tabi o zaman onun Ulmo olduğunu bilmiyodum)
benim için oldukça zor bir deneyim olmuştu Bir kere Tolkien okumaya yani başlayanlar için çok ağır ve kasvetli bir kitap ama sonra konunun beni çektiğini hissettim o zamanlar vizyona giren lotrdan daha fazla etkilendiğimi hissetim yalnız en çok Nienor'u sevmiştim kitapta o kadar masum ve saftı ki sonra hafızası silindi falan filan intihar ettiğinde 2 gün kitabı okuyamadım(Tolkien' kızmıştım) çocukluk işte sonra dayanamadım ve devam ettim okumaya...
bence Tolkien yeni bir mitoloji yaratmış bence bu kitabı İskandinav mitolojisine eklemeliyiz Tolkien'in de dediği dibi burada bir 'İkincil Dünya' söz konusu ve ben bu 'İkincil Dünya'ya hayranım
Son olarak da şunu söylemek istiyorum ki bir Tolkien hayranı olmak için Silmarillion'u okumak gerekir okumayanlar kendilerini çok eksik hissetmeli bence Ayrıca da silmarillion'un Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi'ne kıyasla öksüz çocuk gibi kalmasına içim hiç elvermiyor
Silmarillion’da Christopher Tolkien 'in belirttiği gibi “İkinci bir Yüzüklerin Efendisi isteyenlerin yaşadığı bir düş kırıklığı” söz konusudur. Gerçekten de Silmarillion hiçbir zaman Y.E. kadar sevilmemiştir. Çünkü Y.E. ile edebi açıdan hiç alakası yoktur. Y.E. bir romandır, bir macera, tarihin içinden bir öykü, uyumadan önce dinleyebileceğimiz bir masal, hayal gücünün doruk noktası...
Fakat Silmarillion bir Mitolojidir. Bir Yaratılış Destanı, bir tarih kitabı..! Ve Y.E.’nin hitap ettiği okur sayısının çok az bir bölümüne hitap edebilir. Çünkü mitoloji herkesin harcı değildir. Çoğu okur tanrılarla haşır neşir olmak istemez. Onlar arka planda kalması gereken ve gerektiği zaman manevi güç veren sabit varlıklardır.
Bunun yanında bir yaratılış mitolojisi başlangıçtan başlamaya mahkumdur. Zaman dilimi bellidir. Öncesi yoktur, sonrası vardır. Bir dünyanın yaratılma işlemi birçok insan için uzun ve sıkıcıdır.
Y.E. de bunun gibi sorunlar yoktur. Y.E. koskoca Orta Dünya tarihinin içinde 20 yıla yayılan bir öyküdür. Onun arka planı hem coğrafya hem de tarih açısından zengindir. Roman boyunca imalar dışında hiçbir tanrının ismi bile geçmez. Y.E.’nin sevilmesindeki en büyük etken: Hobbitlerdir. Minik, sevimli, neşeli ve komik, yerden bitme canlılar. Y.E.’nin kasvetli havasına ilaç gibi gelirler. Bir bakıma bizim duygularımıza ve ‘kadim’ ile ‘yeni’ nin arasındaki bağlantıya aracı olurlar.
Yani Silmarillion’da Hobbitlerin eksikliği kitabın daha az sevilmesinde büyük rol oynar. Fakat üstat zaten bunun farkındaydı. Christopher Tolkien’e yazdığı bir mektupta Silmarillion hakkında şöyle diyordu:
“Onun Y.E. kadar sevileceğini sanmıyorum – hobbitler yok! Tamamen mitolojiyle ve elflerle dolu, bütün bu ‘yüce biçem’ birçok okurun zevkine pek uygun değildir.” “/ The Letters of J.R.R. Tolkien, s. 238
Yine de Tolkien Simarillion’un yayımlanması gerektiğini biliyordu. Çünkü Hobbit ve Y.E.’nin dayandığı bir ‘eser’ olmalıydı. Silmarillion olmadan bu iki eser de boşlukta asılı kalırdı. Yine bir mektubunda üstat: “ Bir öykü anlatılmak zorundadır yoksa ortada öykü olmaz, ama yine de asıl kışkırtıcı olanlar anlatılmayan öykülerdir...” (Letters, s. 110) diyerek Silmarillion ’un yayımlanması gerektiğini ima yoluyla belirtmiştir.
Gelelim benim asıl bahsetmek istediğim konuya... “Derinlik”... Önce Tolkien 'in sözlerine kulak verelim:
“ Silmarillion’u yazma işine koyulma konusunda kuşkularım var. Sanırım Y.E.’nin çekiciliğinin bir bölümü, arka planda yer alan geniş bir tarihe azar azar değinmesinden kaynaklanıyor: ziyaret edilmemiş bir adayı çok uzaktan görmek ya da güneşin aydınlattığı bir sisin içinde parıldayan uzaktaki bir şehrin kulelerini seyretmeye benzeyen bir çekiciliktir bu. Elde edilemez yeni manzaralar bir kez daha ortaya çıkarılmadığı sürece, oraya gitmek büyüyü yok etmektir.’’ The Letters of J.R.R. Tolkien, s. 333
Evet,Y.E.de insanları etkileyen maddelerin en başında bu geçmişe dayalı ‘anlatılmamış öyküler hiss’ uyandırması gelir kuşkusuz. Bu işte Tolkien’in bahsettiği ‘ulaşılmaz’ın büyüsüdür.Bu ağacın en tepesindeki meyveye duyulan arzudur. Veya hayalinizdeki kıza bir gün rastlama umudu…
Ben kendi adıma Y.E.’de en çok geçmişe dair irfan öykülerinin ve şiirlerinin söylendiği bölümleri sevmiştim. Özellikle Elrond’un Divanı’nı birçok kere(en azından 20) okuduğumu çok iyi hatırlıyorum. Benim gibi sayısız okurun olduğunu da çok iyi biliyorum. Peki bunun yanında Silmarillion’da Tolkien’in öngördüğü gibi büyü yok olmuş mudur? Sanmıyorum…
Narn i Hîn Húrin’i okuyan biri Turambar Túrin’e dair daha çok şey bilmek istemez mi? Çocukluk günlerini, en sevdiği dostu Cúthalion Beleg’le aralarında geçen konuşmaları, Nargothrond Kralı’nın huzurunda söylediklerini, Ejder Glaurung’u öldürürken ki ruh halini, intihar ederken aklından geçenleri…
Aynı şekilde Beren ve Lúthien’in öyküsünü okuduğumuzda Beren’in Doriath’a ulaşana kadar başından geçen maceraları, Ered Gorgoroth’tan nasıl kurtulduğunu, Luthien’le aralarındaki dialogları, Felagund Finrod’un ölümünden sonra yaktığı ağıtı, Mandos’un Salonları’nda Lúthien’i bekleyerek geçirdiği günleri…vs öğrenmek istemez miyiz?
Bu örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir, ve daha tanrılardan, Fëanor’dan, Noldor ayaklanmasından bahsetmedim bile!
Bunlar ‘derinlik’ değil de nedir? Silmarillion yayımlanmış haliyle sayısız ‘anlatılmamış öykü’ barındırıyor ve tüm bu saydıklarım teker teker ayrı ciltlere konu olabilirdi. Şöyle ki her biri 400-500 sayfadan oluşan Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin öyküsü bile Güç Yüzüklerine Dair’ de sadece iki paragraf yer tutuyor. Oysa eski günlerin en uzun destanı kabul edilen Turin’in hikayesi özet halinde 36 sayfa sürüyor. Düşünün artık gerisini...
Gönül istiyor ki üstat uzun yaşasaymış, yarım bıraktığı tüm yazmalarını tamamlasaymış...
Fakat varisi Christopher Tolkien’in babasının bitiremediği tüm yazmalara el atarak, bize eksiksiz bir Orta dünya sunma çabası büyük saygıyı hak ediyor (yukarıda saydığım maddelerin bir kısmı ‘Unfinished Tales’de cevap buluyor!) Eee ne de olsa babasının oğlu. Konuyu tekrar toparlamak gerekirse, Silmarillion’da Y.E.’ninkinden farklı bir ‘derinlik ’ var. Farklı bir büyü söz konusu, sadece üslup ve biçimden kaynaklanan bir fark.
Christopher Tolkien der ki: “Silmarillion’da, olağandışı becerilerin tuhaf etkilerine ya da büyüleyiciliğine başvurulmaksızın, doğrudan doğruya yüreği ve hayal gücünü harekete geçirmeye niyetlenilmiştir...”
Doğru söze ne denir! Bunun içindir ki binlerce insan zamanlarını hayal güçlerinin sınırlarını zorlayarak Orta Dünya’ da geçiriyor. Bu büyülü dünyanın tüm tarihi ve mekanlarıyla bir yerlerde var olmasını diliyor. ‘Sislerin arasından görünen kulelerin’ büyüsünün en iyi açıklaması bu olsa gerek!
Heyy işte o benim kitabım... Bu kitapta dünyanın yaratılışından tutun elflerin sürgününe kadar herşey var... Süper bir kitap...Aragorn' un atalarıda var...İsedur gibi....Gandalf sonra saruman... Birde sauronun yetiştiricisi melkor....kötülüklerin babası... Saklın kaçırmayın bu kitabı..
Yuzuk'un İsildura ettigi gibi Feanora İhanet eden içinde ak agaclarin işigini tasiyan Mucevherler.. 3 adettir... Melkor/Morgoth onlari calip. kendine bi tac yaptirmiştir...
Silmarillion benim Tolkien'in okuduğum ilk kitabı O zaman sadece arkasındaki kısa tyanıtım yazısına bakarak almışyım ve Kapaktaki Ulmo ilusturasyonundaN(tabi o zaman onun Ulmo olduğunu bilmiyodum)
benim için oldukça zor bir deneyim olmuştu Bir kere Tolkien okumaya yani başlayanlar için çok ağır ve kasvetli bir kitap ama sonra konunun beni çektiğini hissettim o zamanlar vizyona giren lotrdan daha fazla etkilendiğimi hissetim yalnız en çok Nienor'u sevmiştim kitapta o kadar masum ve saftı ki sonra hafızası silindi falan filan intihar ettiğinde 2 gün kitabı okuyamadım(Tolkien' kızmıştım) çocukluk işte sonra dayanamadım ve devam ettim okumaya...
bence Tolkien yeni bir mitoloji yaratmış bence bu kitabı İskandinav mitolojisine eklemeliyiz Tolkien'in de dediği dibi burada bir 'İkincil Dünya' söz konusu ve ben bu 'İkincil Dünya'ya hayranım
Son olarak da şunu söylemek istiyorum ki bir Tolkien hayranı olmak için Silmarillion'u okumak gerekir okumayanlar kendilerini çok eksik hissetmeli bence Ayrıca da silmarillion'un Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi'ne kıyasla öksüz çocuk gibi kalmasına içim hiç elvermiyor
Kısacası Silmarillion okunası bir kitap!
Silmarillion’da Derinlik
Silmarillion’da Christopher Tolkien 'in belirttiği gibi “İkinci bir Yüzüklerin Efendisi isteyenlerin yaşadığı bir düş kırıklığı” söz konusudur. Gerçekten de Silmarillion hiçbir zaman Y.E. kadar sevilmemiştir. Çünkü Y.E. ile edebi açıdan hiç alakası yoktur. Y.E. bir romandır, bir macera, tarihin içinden bir öykü, uyumadan önce dinleyebileceğimiz bir masal, hayal gücünün doruk noktası...
Fakat Silmarillion bir Mitolojidir. Bir Yaratılış Destanı, bir tarih kitabı..! Ve Y.E.’nin hitap ettiği okur sayısının çok az bir bölümüne hitap edebilir. Çünkü mitoloji herkesin harcı değildir. Çoğu okur tanrılarla haşır neşir olmak istemez. Onlar arka planda kalması gereken ve gerektiği zaman manevi güç veren sabit varlıklardır.
Bunun yanında bir yaratılış mitolojisi başlangıçtan başlamaya mahkumdur. Zaman dilimi bellidir. Öncesi yoktur, sonrası vardır. Bir dünyanın yaratılma işlemi birçok insan için uzun ve sıkıcıdır.
Y.E. de bunun gibi sorunlar yoktur. Y.E. koskoca Orta Dünya tarihinin içinde 20 yıla yayılan bir öyküdür. Onun arka planı hem coğrafya hem de tarih açısından zengindir. Roman boyunca imalar dışında hiçbir tanrının ismi bile geçmez. Y.E.’nin sevilmesindeki en büyük etken: Hobbitlerdir. Minik, sevimli, neşeli ve komik, yerden bitme canlılar. Y.E.’nin kasvetli havasına ilaç gibi gelirler. Bir bakıma bizim duygularımıza ve ‘kadim’ ile ‘yeni’ nin arasındaki bağlantıya aracı olurlar.
Yani Silmarillion’da Hobbitlerin eksikliği kitabın daha az sevilmesinde büyük rol oynar. Fakat üstat zaten bunun farkındaydı. Christopher Tolkien’e yazdığı bir mektupta Silmarillion hakkında şöyle diyordu:
“Onun Y.E. kadar sevileceğini sanmıyorum – hobbitler yok! Tamamen mitolojiyle ve elflerle dolu, bütün bu ‘yüce biçem’ birçok okurun zevkine pek uygun değildir.” “/
The Letters of J.R.R. Tolkien, s. 238
Yine de Tolkien Simarillion’un yayımlanması gerektiğini biliyordu. Çünkü Hobbit ve Y.E.’nin dayandığı bir ‘eser’ olmalıydı. Silmarillion olmadan bu iki eser de boşlukta asılı kalırdı. Yine bir mektubunda üstat: “ Bir öykü anlatılmak zorundadır yoksa ortada öykü olmaz, ama yine de asıl kışkırtıcı olanlar anlatılmayan öykülerdir...” (Letters, s. 110) diyerek Silmarillion ’un yayımlanması gerektiğini ima yoluyla belirtmiştir.
Gelelim benim asıl bahsetmek istediğim konuya... “Derinlik”... Önce Tolkien 'in sözlerine kulak verelim:
“ Silmarillion’u yazma işine koyulma konusunda kuşkularım var. Sanırım Y.E.’nin çekiciliğinin bir bölümü, arka planda yer alan geniş bir tarihe azar azar değinmesinden kaynaklanıyor: ziyaret edilmemiş bir adayı çok uzaktan görmek ya da güneşin aydınlattığı bir sisin içinde parıldayan uzaktaki bir şehrin kulelerini seyretmeye benzeyen bir çekiciliktir bu. Elde edilemez yeni manzaralar bir kez daha ortaya çıkarılmadığı sürece, oraya gitmek büyüyü yok etmektir.’’
The Letters of J.R.R. Tolkien, s. 333
Evet,Y.E.de insanları etkileyen maddelerin en başında bu geçmişe dayalı ‘anlatılmamış öyküler hiss’ uyandırması gelir kuşkusuz. Bu işte Tolkien’in bahsettiği ‘ulaşılmaz’ın büyüsüdür.Bu ağacın en tepesindeki meyveye duyulan arzudur. Veya hayalinizdeki kıza bir gün rastlama umudu…
Ben kendi adıma Y.E.’de en çok geçmişe dair irfan öykülerinin ve şiirlerinin söylendiği bölümleri sevmiştim. Özellikle Elrond’un Divanı’nı birçok kere(en azından 20) okuduğumu çok iyi hatırlıyorum. Benim gibi sayısız okurun olduğunu da çok iyi biliyorum.
Peki bunun yanında Silmarillion’da Tolkien’in öngördüğü gibi büyü yok olmuş mudur? Sanmıyorum…
Narn i Hîn Húrin’i okuyan biri Turambar Túrin’e dair daha çok şey bilmek istemez mi? Çocukluk günlerini, en sevdiği dostu Cúthalion Beleg’le aralarında geçen konuşmaları, Nargothrond Kralı’nın huzurunda söylediklerini, Ejder Glaurung’u öldürürken ki ruh halini, intihar ederken aklından geçenleri…
Aynı şekilde Beren ve Lúthien’in öyküsünü okuduğumuzda Beren’in Doriath’a ulaşana kadar başından geçen maceraları, Ered Gorgoroth’tan nasıl kurtulduğunu, Luthien’le aralarındaki dialogları, Felagund Finrod’un ölümünden sonra yaktığı ağıtı, Mandos’un Salonları’nda Lúthien’i bekleyerek geçirdiği günleri…vs öğrenmek istemez miyiz?
Bu örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir, ve daha tanrılardan, Fëanor’dan, Noldor ayaklanmasından bahsetmedim bile!
Bunlar ‘derinlik’ değil de nedir? Silmarillion yayımlanmış haliyle sayısız ‘anlatılmamış öykü’ barındırıyor ve tüm bu saydıklarım teker teker ayrı ciltlere konu olabilirdi. Şöyle ki her biri 400-500 sayfadan oluşan Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin öyküsü bile Güç Yüzüklerine Dair’ de sadece iki paragraf yer tutuyor. Oysa eski günlerin en uzun destanı kabul edilen Turin’in hikayesi özet halinde 36 sayfa sürüyor. Düşünün artık gerisini...
Gönül istiyor ki üstat uzun yaşasaymış, yarım bıraktığı tüm yazmalarını tamamlasaymış...
Fakat varisi Christopher Tolkien’in babasının bitiremediği tüm yazmalara el atarak, bize eksiksiz bir Orta dünya sunma çabası büyük saygıyı hak ediyor (yukarıda saydığım maddelerin bir kısmı ‘Unfinished Tales’de cevap buluyor!) Eee ne de olsa babasının oğlu.
Konuyu tekrar toparlamak gerekirse, Silmarillion’da Y.E.’ninkinden farklı bir ‘derinlik ’ var. Farklı bir büyü söz konusu, sadece üslup ve biçimden kaynaklanan bir fark.
Christopher Tolkien der ki: “Silmarillion’da, olağandışı becerilerin tuhaf etkilerine ya da büyüleyiciliğine başvurulmaksızın, doğrudan doğruya yüreği ve hayal gücünü harekete geçirmeye niyetlenilmiştir...”
Doğru söze ne denir! Bunun içindir ki binlerce insan zamanlarını hayal güçlerinin sınırlarını zorlayarak Orta Dünya’ da geçiriyor. Bu büyülü dünyanın tüm tarihi ve mekanlarıyla bir yerlerde var olmasını diliyor. ‘Sislerin arasından görünen kulelerin’ büyüsünün en iyi açıklaması bu olsa gerek!
Heyy işte o benim kitabım...
Bu kitapta dünyanın yaratılışından tutun elflerin sürgününe kadar herşey var...
Süper bir kitap...Aragorn' un atalarıda var...İsedur gibi....Gandalf sonra saruman...
Birde sauronun yetiştiricisi melkor....kötülüklerin babası...
Saklın kaçırmayın bu kitabı..