+bu şiir o gün sahnede okunacakmış..neden ezberlemiyorsun? -çok uzuun..:( +ama bak herkes seni izlemeye gelecek, sonra şiiri okuyamazsan sen utanmaz mısın onca insan karşısında? -yoooo..gurup halinde okunacak bu şiir..dudaklarımı hareket ettirirsem kimse anlamaz ezberlemediğimi.. +! ! ? :)))
bence,şiir ortaya çıkarmak öyle büyük bir yetenek ister ve öyle özel bir durumdur ki,dünya üzerinde,şair diye anılanların sayısının 100'e bile ulaşamaması gerekirdi.ama herkes şair.ya ben şiiri gözümde fazla büyütüyorum,ya sıfatı 'şair' olanların pek çoğu sadece 'şair geçiniyor'..içinde kıpırdanmalar hissedip,kağıtlara birşeyler karalayıp,acizane paylaşanlar bu sözümün dışında elbette.
aslında açık ifadelerle derinliği yakalamaktır şiir sanatı..ancak şimdilerde üç beş soyut kelime yanyana getirilince zannediliyor ki derin şiir yazıldı..Oysa; kelimeler soyut yazılanlar sığ! ..galiba bizler modernist toplumların gölgelerinde birşeyler ararken derinliklerimizi de mi kaybettik nedir?
Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor Ya da erteletiyorum biletimi son anda
Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
MASA DA MASAYMIŞ HA! Adam yaşama sevici içinde Masaya anahtarlarnı koydu Bakır kaseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayartta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uyanıklığını koydu Tokluğunu açlığını koydu
Mas da masymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu...
Siir: Insan hayatinda yasamin verdigi hazdan dolayi,insanlarin hisettiklerini,direkt veya dolayli benzetmeler ile misra denilen satirlara karalanan duygulardir....
Buraya şiir diye yüklenen kimi karalamalar beni rahatsız etti. Şiir edebiyatın dalıdır. Edeb; edep dir, ölçüdür, ölçülülükdür. Asgari hece ölçüsü olmalı, yatay ölçü. Azamisi aruz, hem yatay hem de dikey ölçü. Yani ritim. Yazıdan önce söz vardı. Sözün en güzelini NAZM ile söylediler. Buna ŞİİR dediler. Söylenecek çook şeyi bir ölçü içinde ahenklice söyledi, söz sultanları. ŞİMDİ: Kim oluyor da bu insanlar düzyazıyı hatta nesir bile olamayacak karalamaları şiir diye buraya eklerler. 'Ben yaptım oldu' derlerse; adını başka şey koysunlar ve başka yere eklesinler. Ayrıca güzide eserlere de sindirmesinler, hafifliklerini. 'Değmesin mabedimin ğöğsüne namahrem eli' mi- sali kıskanıyorum, o güzellikleri-hafifliklerden. Kısaca bu güzelim amacınız, gayretiniz ve Türk Kültürüne tarihi hizmetiniz, sevdalı gönlümce TAKDİREŞAYAN dır kuşkusuz. Ama biraz daha dikkat lutfen.
... ilk boğazlı kazaklar ilk aşklar yağmurların ölülere ölülerin yangınlara benzediği bir mevsim geldiğinde unutula yazdı şimdi bir şiirde dile gelme tutkusundan başka hiçbir şey kımıldatamaz onları lav altında söndükleri yerden kimi zaman işte böyle bir şiirin içinden geçerler kimi zaman başkalarının gözlerinden
Kağıt bir gemidir devrim bütün gemiler hurdaya çıksa da sonunda taşıdığı özgürlük şiiriyle batmadan yüzer nicedir dünya sularında Kim bilir kaç yunus görmüş kaç deniz gezmiş...
yanızdım ben hep kendi gezegenimde,yıldızların aldatıcı parlaklığını izlerdim saatlerce,hepsi birbirinr benzerdi her gece hepsi birbirine benzerdi. ben hep uzaklara bakardım bir kuyruklu Yıldız bekledim hep o okadar hızlı geçerdi ki O dokunamazdım bile.. sonra yoruldum beklemekten kuyruklu yıldızı,yıldızlerı seyretmektende sonra bir fısıltı duydum dedilerki kuyruklu yıldız o yıldızların arasında gidip bulmalıyım onu dedim,bende bir yıldız oldum sıradan bi yıldız aralarına karışıverdim. bütün yıldızlara tek tek onu sordum her yıldız farklı bi şeyler anlattı bana ve her yıldız çok farklıydı birbirinden yakınlaştıkça oysaki uzaktan hepside aynı gözüküyordu. tek tek dolaşmaya başlaadım yıldızları kimi hikayelerle anlattı onu bana kimi şiirlerlerle tarif etti kimi kendi kuyruklu yıdızından bahsetti bulamıyordum bir türlü,bazen bir yıldız ona benzer gibi oluyrdu ama diyer geceye kadar kayıp gidiveriyordu bir gece başka bir yıldız gördüm kuyruklu yıldıza dokunduğunu ama onu elinden kaçırdığını anlatıyordu
meraklanmıştım anlatsaana dedim nasıldı rengi kokusu tadı nereye gitti o başka bir yıldıza gitti dedi o artık başka bir yıldızın hayır dedim yalan söylüyorsun o başka bir yıldızın olamz onu ben bulmalıyım onlar birbirlerinin değil zaten dedi sadece birlikteler o aslında benim yıldızım.. güldüm seninolsa senin yanında olurdu hani nerde ddim tüm ışıklarını kıstı ters ters baktı bana uzaklaştım. aramaya devam ettim ama bulamadım.. öfkeli yıldızla karşılaştım tekrar..aceba haaksızlıkmı etmiştim ona özür diledim..ve bana onu anlatmasını istedim önce kızdı sonra anlatmaya başladı anlattı anlattı anlattı o anlattıkça ben öğrendim,o anlattıkça ben daha çok sevdim sordum sordum sordum daha fazlasını istedm dahadaa faazlasını
o ssusmuştu bu kadar dedi baaşka anlatılacak bişey yok ben artık onun gezegeninde değilim onun yansıması burda benimle hani nerde dedim..? bırak gitsin dedim bıraak gitsin ne işi var burdaa sonra kendi me güldüm o olmaz dedi zamanı geldiğinde ben bırakacam onu
kıskanıyormuydum yoksa ama neden o kuyruklu yıldız değldiki o her gece bana kendi yıldızını anlatıyordu sonra bana neden bu kadar yakınsın dedim bana ona benziyorsun bana onu hatırlatıyorsun dedi kızmıştım üzülmüştüm ben o değildim olamazdım da sonra onu kıskandığımı farkettim, söylemek istedim söyleyemedim her defasında birazdaha yaklaşıyordum ona
o kızardıkça acısından ben çekiyordum sancısını
kızdıkça ssusuyordum,sustukça kızıyor o birazdahaa yaklaaşıyordu bana sanki dokunsa kuyruklu yıldız olacaktık birlikte evet anlamıştım kuyruklu yıldızlar nadirdi kimse onları uzun süre göremezdi çünkü kuyruklu yıldızı oluşturan kuyruk ve yıldızdı
biz pek çok gece birlikteydik nekadar çok yaklaşırsak o kadar çok parlıyorduk sanki sonra bir gece hızla çarptık birbirimize okadar uzağa savruldukki bulamadık birbirimizi bir süre
ben onu ararken etrafımaa kuyruklu yıldızlar dolmuştu hepsi en parlak en güzel olduklarını söyüyorlardı her yaklaştığımdan uzaklaşıyordum hepsi sahte yıldızlardı,oluşturamıyordk kuyruklu yıldızı dokunmak istemiyordum hiçbirine sadece yaklaşıyordum sadece hatırlamak istiyordum,öfkeli yıldızı umudumu kesmiştim artık onu bazen görüyordum ama bana o kadar uzaktıki yaklaşamıyordum
sonra bir gece bulutların çoştuğu yağmurların yğdğı bir gece puslanan gözlerimle ona benzeyen bir yıldız gördüm o olsaydı dokunamıyacaktım,o değil dedim kendime nasıl olsa o değil yanına gittim ılık serin bir ruzgar esti sanki gölgesi düştü üzerime şüphenin soramadım beni unutmuştu besbelli,ona benziyordu onca zanmanın hasreti süzzülüveriyordu sanki yanaklarımdan sonra birden sen kimsin dedi bana ben bi kuyruklu yıldız aryorum dedim benim bildiğim bir tane vardı dedi hiç sevmezdim..! ! omusun dedi oyum dedim.sesim titreyerek
neden geldin dedi bilmiyordum dedim sen olduğunu hem merak ediyorum neden kaşların çatık bana anlatmadı hiçbişey,kaybol dedi sadece kaybol ve sonra tekrar sonra bir daha.... ben yanılmıştım kuyruklu yıldız yoktu inanmıyordum artık kuyruklu yıldızların varlığına ben asla bir kuyruklu yıldız olamıyacaktımn... geri döndüm gezegenime
şimdi bütün yıldızlar birbirine benzemiyor artık bütün yıldızlar sadece ona benzziyor........
Uçup gitme gönül penceremden Uçup gitme dalımdan böyle ansızın Aşkla yanıp yanıp gözlerimi kapatmadan, Gitme gözlerimin önünden. Bakışlarında dinlenip uyumadan Çevirme gözlerini benden… Uçup gitme penceremden.
Ger kanatlarını yüreğime, Öksüzlüğümü üşümüşlüğümü unuttur bana. Uyutmadan susmasın ninnilerin… Uyursam öp gözlerimden… Uçup gitme penceremden.
Düşlerim bile sensiz olmasın, Rüyalarımda olsun sevdiğini söyle Dua et, tek bir an yaşamayayım seni sevmeden… Uçup gitme penceremden.
Kışları pek sevmezsin bilirim, Buralarda soğuk geçer kışlar… Bir bahaneyle sıcak mevsimlere gidersen, Bak yüreğimi sana açıyorum, Orda aşkı bulacaksın, o zaman üşümezsin inan. Kışta baharı yaşatmaya gücü yeten, Seni gönlümde üşütmez, Yeter ki inan şüphe etmeden… Uçup gitme gönül penceremden. İsmail Acarkan
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.. Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.. Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.. Hiç bir biçim kalmamiş dünyada denenmedik... Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde.... Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor... Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim... Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde.....
Kıyamı tamam biz zuhurunu bekleriz Hakkın huzuruna tez onla varırız Yüzümüz ak gönlümüz pak özümüzü biliriz Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
On dört asır oldu biz yolunu gözleriz Nesimi pir sultan serimizi veririz ikrarlıyız imanlıyız can gözlü erleriz Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
Cümlesi gelmez diyor sırrı alametiyiz Üçlerin beşlerin yedilerin müjdecisiyiz Arşı tavaf eden kırkların duacısıyız Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
Hakkın hikmetine hiç olurmu sualimiz İsa tasdikledi musayı müjdeledi ahmedimiz Hak muhammed alide sırdır mehdimiz Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
Mekkede medinede nazil oldu dinimiz Bedirde uhudda hayberde haydarımız Kerbelada serezde banazda şühedamız Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
NEFİSİ:ahir zaman böylece tez doldu Hak ile batıl hep zahiren zuhur oldu Cümlemizin müntezarı el mehdi oldu Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
+bu şiir o gün sahnede okunacakmış..neden ezberlemiyorsun?
-çok uzuun..:(
+ama bak herkes seni izlemeye gelecek, sonra şiiri okuyamazsan sen utanmaz mısın onca insan karşısında?
-yoooo..gurup halinde okunacak bu şiir..dudaklarımı hareket ettirirsem kimse anlamaz ezberlemediğimi..
+! ! ? :)))
bence,şiir ortaya çıkarmak öyle büyük bir yetenek ister ve öyle özel bir durumdur ki,dünya üzerinde,şair diye anılanların sayısının 100'e bile ulaşamaması gerekirdi.ama herkes şair.ya ben şiiri gözümde fazla büyütüyorum,ya sıfatı 'şair' olanların pek çoğu sadece 'şair geçiniyor'..içinde kıpırdanmalar hissedip,kağıtlara birşeyler karalayıp,acizane paylaşanlar bu sözümün dışında elbette.
aslında açık ifadelerle derinliği yakalamaktır şiir sanatı..ancak şimdilerde üç beş soyut kelime yanyana getirilince zannediliyor ki derin şiir yazıldı..Oysa; kelimeler soyut yazılanlar sığ! ..galiba bizler modernist toplumların gölgelerinde birşeyler ararken derinliklerimizi de mi kaybettik nedir?
türkiyede şiirden anlaşılan:aşk terk etmek edilmek
dünyada şiir:toplumsal ve insanca yaşanan herşeyin dizelere yansıması
adı altında
vs vs
ler
karanlıklarda
çok az kalmışsa zaman
aşk için konuşmaya
kaybolup gitmişse canan
ve vakit yoksa ağlamaya
onun aranan bakışlarından
şiirlere can damarıma kan
gibi bir alev dolanmıyorsa
ben bu karanlıklarda
susmaya dayanamam
ırmak olmuş bakışlar akıyor akıyor
böyle duramam
aşk yarılmak üzere bir gökyüzüdür şimdi
ki varolmak adına
kanıyor kanıyor
artık susamam
şairini bilmiyorum
kafiye beni çoktan terketti,serbest dizeler
Uzun Samsun paketi -saglıga zararlı- (tercihen) :) , tren istasyonu, kalem, kagıt ve ilham yaratacak sevgili al sana şiir :)
Saygımla...
Duyguların dışa vurumu.
bir dilim ekmek,bir yudum su,biraz şiir olmazsa olmazlarım :))
erken gelmek
Ayrılık Ayracı
Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteletiyorum biletimi son anda
Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
ahmet telli
Kelimelerin dans ettiği ortam...
duygu oluğu....
MASA DA MASAYMIŞ HA!
Adam yaşama sevici içinde
Masaya anahtarlarnı koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayartta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu
Mas da masymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu...
Siir:
Insan hayatinda yasamin verdigi hazdan dolayi,insanlarin hisettiklerini,direkt veya dolayli benzetmeler ile misra denilen satirlara karalanan duygulardir....
ŞİİR
Ruhun derinliklerinden fışkıran duyguların, ahenkli, ritimli ve gizemli kelimelerle
ustaca paketlenmiş, heyecan uyandıran, hikmetli dokunaklı söz dizisine denir.
Dil yüreğin taşkınını söyler, doruklarından kopan çığ olur.
ÇİNGENE BALADI
Çingeneye gittim geçen gün
Yalnız yaşayan çingeneye
Söyle bakalım çingene, dedim
Ne zaman geri dönecek sevdiğim
Gümüş,dedi çingene
Bir gümüş sıkıştır elime
Gelecek zamanlara uzanıp
Falını söyleyeyim senin
Bir gümüş fırlattım avucuna
Yalanlarına başladı çingene
Şimdi dinle beni dedi
Yakında dönecek sevgilin
Amma da yalan ha...
O günden beri bekliyorum
Hala dönmedi sevdiğim
Muhakkak bid şey olmalı
Beni unutması için
Nefret ediyorum yalancı çingeneden
Para almasını bilir sadece
Ve güzel yalanlar uydurur
Parayı sızdırabilmek için
Ama ben de çingene olsam
aynı şeyi yapardım
Langston Hughes
'şiir 'Anayasaya aykırı'dır,doğanın ahlakı kovduğu yerdedir,yasadışıdır.'
Cemal SÜREYA
Buraya şiir diye yüklenen kimi karalamalar beni rahatsız etti.
Şiir edebiyatın dalıdır. Edeb; edep dir, ölçüdür,
ölçülülükdür. Asgari hece ölçüsü olmalı, yatay ölçü. Azamisi aruz, hem yatay hem de dikey ölçü. Yani ritim.
Yazıdan önce söz vardı. Sözün en güzelini NAZM ile söylediler. Buna ŞİİR dediler. Söylenecek çook şeyi bir ölçü içinde ahenklice söyledi, söz sultanları.
ŞİMDİ: Kim oluyor da bu insanlar düzyazıyı hatta nesir bile olamayacak karalamaları şiir diye buraya eklerler.
'Ben yaptım oldu' derlerse; adını başka şey koysunlar ve başka yere eklesinler. Ayrıca güzide eserlere de sindirmesinler, hafifliklerini.
'Değmesin mabedimin ğöğsüne namahrem eli' mi-
sali kıskanıyorum, o güzellikleri-hafifliklerden.
Kısaca bu güzelim amacınız, gayretiniz ve Türk Kültürüne tarihi hizmetiniz, sevdalı gönlümce TAKDİREŞAYAN dır kuşkusuz. Ama biraz daha dikkat lutfen.
...
ilk boğazlı kazaklar
ilk aşklar
yağmurların ölülere
ölülerin yangınlara
benzediği
bir mevsim
geldiğinde
unutula yazdı
şimdi bir şiirde dile gelme tutkusundan
başka hiçbir şey
kımıldatamaz onları
lav altında söndükleri yerden
kimi zaman işte böyle bir şiirin içinden geçerler
kimi zaman başkalarının gözlerinden
Murathan MUNGAN
Bir yaşam biçimi bir duygu akışı ve bu 've'ler çoğalır...
BEKLENEN
Ne hasta beklerdi sabahı,
Ve ne genç ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı.
Seni beklediğim kadar...!
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık neye yarar...!
Necip Fazıl
Cümlesi hor görmüş hakir eylemiş bizi neyleyim ?
Evvelin Evveli sevmiş kul eylemiş bizi kime ne diyeyim ?
Derdim sorma be üstadım,derdimden nicedir dermanım
Halım sorma be üstadım,halımdan nicedir ahvalim.
Yolum sorma be üstadım,yolumdan nicedir imanım
Pirim sorma be üstadım,pirimden nicedir Rahmanım.
Dinim sorma be üstadım,dinimden nicedir ikrarım
Faruk el Furkan'ım be üstadım,Faruk'dan nicedir Furkan'ım
Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
Kim bilir kaç yunus görmüş
kaç deniz gezmiş...
(sunay akın)
Sadece bu şiiri......................
KUyruklu yıLDIZ
yanızdım ben hep kendi gezegenimde,yıldızların aldatıcı parlaklığını
izlerdim saatlerce,hepsi birbirinr benzerdi
her gece hepsi birbirine benzerdi.
ben hep uzaklara bakardım bir kuyruklu Yıldız bekledim hep
o okadar hızlı geçerdi ki O dokunamazdım bile..
sonra yoruldum beklemekten kuyruklu yıldızı,yıldızlerı seyretmektende sonra bir fısıltı duydum
dedilerki kuyruklu yıldız o yıldızların arasında
gidip bulmalıyım onu dedim,bende bir yıldız oldum
sıradan bi yıldız aralarına karışıverdim.
bütün yıldızlara tek tek onu sordum
her yıldız farklı bi şeyler anlattı bana
ve her yıldız çok farklıydı birbirinden yakınlaştıkça
oysaki uzaktan hepside aynı gözüküyordu.
tek tek dolaşmaya başlaadım yıldızları
kimi hikayelerle anlattı onu bana
kimi şiirlerlerle tarif etti
kimi kendi kuyruklu yıdızından bahsetti
bulamıyordum bir türlü,bazen bir yıldız ona benzer gibi oluyrdu
ama diyer geceye kadar kayıp gidiveriyordu
bir gece başka bir yıldız gördüm
kuyruklu yıldıza dokunduğunu ama onu elinden kaçırdığını anlatıyordu
meraklanmıştım anlatsaana dedim nasıldı rengi kokusu tadı
nereye gitti
o başka bir yıldıza gitti dedi o artık başka bir yıldızın
hayır dedim yalan söylüyorsun o başka bir yıldızın olamz
onu ben bulmalıyım
onlar birbirlerinin değil zaten dedi sadece birlikteler
o aslında benim yıldızım..
güldüm seninolsa senin yanında olurdu hani nerde ddim
tüm ışıklarını kıstı ters ters baktı bana uzaklaştım.
aramaya devam ettim ama bulamadım..
öfkeli yıldızla karşılaştım tekrar..aceba haaksızlıkmı etmiştim ona
özür diledim..ve bana onu anlatmasını istedim
önce kızdı sonra anlatmaya başladı
anlattı anlattı anlattı
o anlattıkça ben öğrendim,o anlattıkça ben daha çok sevdim
sordum sordum sordum
daha fazlasını istedm dahadaa faazlasını
o ssusmuştu bu kadar dedi baaşka anlatılacak bişey yok
ben artık onun gezegeninde değilim
onun yansıması burda benimle
hani nerde dedim..?
bırak gitsin dedim bıraak gitsin ne işi var burdaa
sonra kendi me güldüm
o olmaz dedi zamanı geldiğinde ben bırakacam onu
kıskanıyormuydum yoksa ama neden o kuyruklu yıldız değldiki
o her gece bana kendi yıldızını anlatıyordu
sonra bana neden bu kadar yakınsın dedim
bana ona benziyorsun bana onu hatırlatıyorsun dedi
kızmıştım üzülmüştüm ben o değildim olamazdım da
sonra onu kıskandığımı farkettim,
söylemek istedim söyleyemedim
her defasında birazdaha yaklaşıyordum ona
o kızardıkça acısından ben çekiyordum sancısını
kızdıkça ssusuyordum,sustukça kızıyor
o birazdahaa yaklaaşıyordu bana
sanki dokunsa kuyruklu yıldız olacaktık birlikte
evet anlamıştım kuyruklu yıldızlar nadirdi
kimse onları uzun süre göremezdi
çünkü kuyruklu yıldızı oluşturan kuyruk ve yıldızdı
biz pek çok gece birlikteydik nekadar çok yaklaşırsak
o kadar çok parlıyorduk sanki
sonra bir gece hızla çarptık birbirimize
okadar uzağa savruldukki bulamadık birbirimizi bir süre
ben onu ararken etrafımaa kuyruklu yıldızlar dolmuştu
hepsi en parlak en güzel olduklarını söyüyorlardı
her yaklaştığımdan uzaklaşıyordum
hepsi sahte yıldızlardı,oluşturamıyordk kuyruklu yıldızı
dokunmak istemiyordum hiçbirine sadece yaklaşıyordum
sadece hatırlamak istiyordum,öfkeli yıldızı
umudumu kesmiştim artık onu bazen görüyordum
ama bana o kadar uzaktıki yaklaşamıyordum
sonra bir gece bulutların çoştuğu yağmurların yğdğı bir gece
puslanan gözlerimle ona benzeyen bir yıldız gördüm
o olsaydı dokunamıyacaktım,o değil dedim kendime nasıl olsa o değil
yanına gittim ılık serin bir ruzgar esti
sanki gölgesi düştü üzerime şüphenin soramadım
beni unutmuştu besbelli,ona benziyordu
onca zanmanın hasreti süzzülüveriyordu sanki yanaklarımdan
sonra birden sen kimsin dedi bana
ben bi kuyruklu yıldız aryorum dedim
benim bildiğim bir tane vardı dedi hiç sevmezdim..! !
omusun dedi
oyum dedim.sesim titreyerek
neden geldin dedi bilmiyordum dedim sen olduğunu
hem merak ediyorum neden kaşların çatık bana
anlatmadı hiçbişey,kaybol dedi sadece kaybol
ve sonra tekrar sonra bir daha....
ben yanılmıştım kuyruklu yıldız yoktu
inanmıyordum artık kuyruklu yıldızların varlığına
ben asla bir kuyruklu yıldız olamıyacaktımn...
geri döndüm gezegenime
şimdi bütün yıldızlar birbirine benzemiyor artık
bütün yıldızlar sadece ona benzziyor........
Uçup Gitme Penceremden
Uçup gitme gönül penceremden
Uçup gitme dalımdan böyle ansızın
Aşkla yanıp yanıp gözlerimi kapatmadan,
Gitme gözlerimin önünden.
Bakışlarında dinlenip uyumadan
Çevirme gözlerini benden…
Uçup gitme penceremden.
Ger kanatlarını yüreğime,
Öksüzlüğümü üşümüşlüğümü unuttur bana.
Uyutmadan susmasın ninnilerin…
Uyursam öp gözlerimden…
Uçup gitme penceremden.
Düşlerim bile sensiz olmasın,
Rüyalarımda olsun sevdiğini söyle
Dua et, tek bir an yaşamayayım seni sevmeden…
Uçup gitme penceremden.
Kışları pek sevmezsin bilirim,
Buralarda soğuk geçer kışlar…
Bir bahaneyle sıcak mevsimlere gidersen,
Bak yüreğimi sana açıyorum,
Orda aşkı bulacaksın, o zaman üşümezsin inan.
Kışta baharı yaşatmaya gücü yeten,
Seni gönlümde üşütmez,
Yeter ki inan şüphe etmeden…
Uçup gitme gönül penceremden.
İsmail Acarkan
Susarak
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamiş dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde.....
Aziz Nesin
KİMBİLİR KAÇ KİŞİ SENİ SEVDİi
Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi*
William Butler Yeats
Kıyamı tamam biz zuhurunu bekleriz
Hakkın huzuruna tez onla varırız
Yüzümüz ak gönlümüz pak özümüzü biliriz
Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
On dört asır oldu biz yolunu gözleriz
Nesimi pir sultan serimizi veririz
ikrarlıyız imanlıyız can gözlü erleriz
Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
Cümlesi gelmez diyor sırrı alametiyiz
Üçlerin beşlerin yedilerin müjdecisiyiz
Arşı tavaf eden kırkların duacısıyız
Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
Hakkın hikmetine hiç olurmu sualimiz
İsa tasdikledi musayı müjdeledi ahmedimiz
Hak muhammed alide sırdır mehdimiz
Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
Mekkede medinede nazil oldu dinimiz
Bedirde uhudda hayberde haydarımız
Kerbelada serezde banazda şühedamız
Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.
NEFİSİ:ahir zaman böylece tez doldu
Hak ile batıl hep zahiren zuhur oldu
Cümlemizin müntezarı el mehdi oldu
Yetiş sahib-zaman carımıza tez yetiş.