Filistin halkının ikinci gerçek lideri.. Birincisi Şeyh İzzettin Kassam dır...intifadayı o başlatıı Ahmed Yasin devam ettirdi.. Yaser Arafat Filistin davasını sattı ve Filistin i özerkliğe razı etti ve eceliyle öldü..Ahmed Yasin ise tam bağımsızlıktan başka hiçbir teklifi kabul etmedi ve İsrail devletini asla muhatap almadı...Binler Şeyh Ahmed Yasin için sokaklara döküldü ve İsrail bombalarıyla şehit edildi... Acaba arap aleminde kadınmı bittide Yaser Arafat Fransız bir kadınla evlendi...
İsrail’in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin’i 22 Mart’ta, Abdülaziz Rantisi’yi 16 Nisan’da öldürmesi hiç şüphesiz sadece Filistinliler’e göz dağı değil, ABD’nin İsrail ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu projesine karşı çıkabilecek güçlere de bir mesaj niteliği taşıyor.
Ey Kutsal Direnişin Manevi Lideri Şeyh Ahmed Yasin! Bu ne büyük bir 'veda'dır şimdi! ..Bu ne büyük bir sızıdır şimdi ardından bize kalan... Ölümün en onurlu resmine büründüğü o kutsal ama işgal ve zulüm altındaki vatanında, evlatlarını şimdi yetim bıraktın... Bugün, dünyayı dize getiren ABD ve tayfası İsrail-İngiltere bile, bir avuç kahraman ve soylu evlatlarının kutsal direnişini altedemedikten sonra ŞEHADETİN ONLARI SEVİNDİREBİLİR Mİ HİÇ? İmanla arşa uzanan evlatlarının o onurlu kavgasına bir son verebilir mi? Ey Şeyh Ahmet Yasin! Sen yanlız Filistin'in değil, tüm inananların kavgasını verdin orada, o işgal altındaki kutsal vatanımızda.Orada şehadete yürüyen tüm evlatlarının onuru bizim onurumuzdur. Parçalanan tüm vücutlar bizim vücudumuzdur. Akan tüm kanlar bizim kanımızdır. Evlatlarına şimdi de dua et oradan ey Ahmet Yasin! Dua et ki ümitsizliğe düşmesinler.Senin o mübarek duaların, o görüntündeki soylu 'duruş', yetecek olsa da onlara bu kavgada, sen yine de dua et. Babasını yitirmiş evlatların, intikamını elbet alacaktır. Senin üzerine atılan bombalar altından, senin onurlandırdığın bu kutsal direniş daha da güçlü çıkacaktır, buna imanımız tamdır... EY AHMET YASİN! Yüzümüze utanç ve pişmanlık kazınan o kutsal toprakların elbet bir sahibi vardır. Biz koruyamasak da Allah o toprakları elbet koruyacaktır. İki elin yakamızda olmasın Ahirette ey Ahmet Yasin! Müslümanlar olarak onurlu ve kutsal direnişinin yanında yer alamadık. Çok sattık, çok satıldık.Seni çok yalnız bıraktık orada, bir avuç direnişçi evladınla... Bizi bağışla Şeyh Ahmet Yasin. Dualarımız ve kalemimiz dışında bir şey gelmiyor elimizden. Esaretimizin ve köleliğimizin başladığı kutsal toprakların ey kahraman lideri! İnancım tamdır ki, Allah senden razıdır. Senden biz de razıyız.Sana ve haklı kavgana sırtını dönen, ABD'nin kuklası tüm ARAP LİDERLER-DEVLETLER kına yaksınlar şimdi kıçlarına. Senin şehadetin tüm satılık arapların saltanatını sallayacaktır bilesin. ŞEHADETİN İSRAİL'İ DE, SATILMIŞ ARAPLARI DA,DUYARSIZ MÜSLÜMANLARI DA BOĞACAKTIR EY AHMET YASİN... ... ŞEHADETİN ONURLUDUR ŞEHADETİNDEN HAK RAZI OLSUN...
Filistin Hamas Örgütü'nün Manevi Lideri Şeyh Ahmed Yasin ile...
'“İsrail’le Savaş Olsun Diye Savaşmıyoruz..”'
Filistin’de işgalci İsrail’e karşı en etkin direnişi gösteren örgütlerden biri olan Hamas’ın mânevi lideri Şeyh Ahmed Yasin geçen ay bir dizi görüşmelerde bulunmak üzere Ortadoğu ülkelerini ziyaret etti. Tahran’da bulunduğu sırada el-Alem dergisinin sorularını cevaplayan Hamas’ın mânevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, İsrail, Batı ülkeleri ve Filistin sorununa çözüm getirmeyi hedefleyen barış görüşmeleri hususunda oldukça çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bu mülâkatın geniş bir özetini veriyoruz. İlginizi çekeceği ümidiyle...
- ABD ve Batılı ülkelerin öncülüğünde yürütülen görüşmelerin Filistin sorununa bir çözüm getirebileceğine inanıyor musunuz?
Ahmed Yasin: Bu, Filistin sorununa çözüm getirmeyi hedeflediği ileri sürülen görüşmelerin ilki değil. Bundan önce de defalarca yapılan ve hepsi de başarısızlıkla sonuçlanan görüşmeler zincirinin bir diğer halkası. Ben bu görüşmelerden de bir sonuç çıkmayacağı kanaatindeyim. Çünkü ABD temiz bir barışı arzulamıyor, sürekli İsrail’in lehine çalışıyor. Görüşmelere ev sahipliği yapan İngiltere ise Filistin halkının bugün içinde bulunduğu sıkıntının bir numaralı müsebbibidir. Onlar yerleştirmişlerdi İsrail’i topraklarımıza. İsrail’i kuranlardan ve onu her ortamda koruyanlardan neler bekleyebiliriz ki? Ben onlardan hiçbir şey beklemiyorum.
- Şayet İsrail işgal altındaki Batı Şeria’nın %13’ünden çekilmeyi kabul eder ve görüşmeler sonunda başarıya ulaşılıp olumlu bir netice elde edilirse Hamas’ın tutumu ne olacak?
Yasin: Efendim hangi başarıdan bahsediyorsunuz? Evet ben de başarıya ulaşılmasını istiyorum. Ama nedir bu başarı? Topraklarımız İsrail’in işgali altında. Filistin halkı hâlâ bir şehirden diğerine gitmek için İsrail’den izin almak zorunda. Filistinli Mısır’a, Ürdün’e gitmek için İsrail’den izin olmak zorunda. Hatta balık avlamak için bile İsrail’den izin almak zorunda. Neresi başarıdır bunun? Her gün evlerimiz yıkılıyor. Her gün çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız acımasızca öldürülüyor. Nasıl başarı ve ilerleme bu? İsrail’in işgal edilmiş toprakların %5’inden, %10’nundan veya %15’inden çekilmesi başarı olarak mı nitelendiriliyor? Tüm Filistin İsrail’in eline geçmiştir. Batı Şeria’nın %60’ında kalmaya niyetliler, Kudüs’ün ilelebet başkentleri olacağını açıktan açığa ilan ediyorlar. Başarı mıdır bu? Bize ne kalıyor? Barış görüşmeleri diye nitelendirdikleri şey Filistin halkını tahkir etmekten hatta İslâm âlemi ve tüm dünya ile dalga geçmekten başka bir şey değildir. Ortada olan barış değil, teslim olmaktır...
- Efendim bildiğiniz gibi Yaser Arafat İsrail’in işgal altındaki topraklardan %13 oranında çekilmesine razı oldu. Oysa, Oslo görüşmelerinde İsrail %40 oranında çekilmeyi kabul etmişti. Siz bu tavrı, özerk yönetimin Netanyahu’yu katı tutumundan döndürebilmek için uyguladığı maksatlı bir yumuşama olarak mı, yoksa Filistin lideri Arafat’ın, ılımlı lider imajını teyit etmek için uyguladığı kendine has politikası olarak mı görüyorsunuz? Malumunuz batı dünyası Yaser Arafat’ı mutedil liderler sınıfına sizleri de aşırı radikaller sınıfına sokmaktalar.
Yasin: Önce şunu sormak gerek. İsrail şimdiye kadar Birleşmiş Milletler’in hangi kararını uygulamıştır? Dünya devletleriyle imzaladığı hangi anlaşmaya tam sâdık kalmıştır? Havaalanı, liman sözü vermişlerdi yerine getirdiler mi? Batı Şeria’nın %40’ından çekileceklerdi, çekildiler mi? Binlerce Filistinli esiri serbest bırakacaklardı, bıraktılar mı? Filistin yönetiminin lideri Yaser Arafat İsrail karşısında tüm gücünü kaybetmiştir. İsrail’den istediğini kopartabilmek için elinde hiçbir silâhı kalmamıştır. Bütün kartları kaybetmiştir. Şayet İsrail’in %10 oranında çekileceği söylenirse ne yapabilir? Kabul etmekten başka seçeneği yoktur. Arafat her şeye razı oluyor. Şayet Arafat %13’lük çekilmeyi kabul etse yarın İsrail “Hayır %7 oranında çekileceğiz” diye diretecektir. Ona da razı olsa bu sefer “%5 oranında çekileceğiz” diyeceklerdir. İsrail’in Arap dünyasına karşı sürekli uygulayageldiği tavrıdır bu. Bu yüzden bizim Yaser Arafat’a ve özerk yönetime tavsiyemiz bir an önce hesaplarını yeniden gözden geçirmeleri ve tavizler silsilesine derhal son vermeleridir. Çünkü İsrail’in yerleşim birimleriyle kuşatılmış bir yerde, Kudüs’süz, göçmenlerimizin ve yurt dışında bulunan Filistinliler vatanlarına dönmeden ve tam bir hürriyet ortamı kurulmadan devletimizi kurmamız mümkün değildir. İsrail, topraklarımız üzerine dilediği gibi vatandaşları için yerleşim yerleri yapıyor, şehirlerimizi, köylerimizi dilediği gibi parselliyor. Düşünebiliyor musunuz ayaklarımızın altındaki su bizim değil. O bile Yahudilere ait. Onların kullanımında. Kuyu açmak veya o sudan kullanma hakkına sahip değiliz. Radikallik mevzuuna gelince. Daha önce de söylediğimi yine tekrar etmek istiyorum. Şayet, işgal gücüne karşı direnmek radikallik oluyorsa, tüm dünya şahit olsun ki en radikal kişi benim. Ülkesi, kendi mülkü ve hakkını almak için mücadele eden radikal oluyorsa en radikal kişiyim. Şayet Kudüs’ü isteyen radikal oluyorsa ben en radikal kişiyim. Benim bütün söyleyeceğim bu, hiçbir şeyden korkumuz yok. Radikal, başkalarının topraklarını gasp edendir. Radikal, kadın, çocuk, yaşlı demeden insanları öldürenlerdir, onları evlerinden yurtlarından sürgüne yollayanlardır. 4 milyon Filistinli vatanlarının dışında, 3.5 milyonu da işgal altında yaşıyor. İşte radikallik budur...
-Bazı batılı medya organlarında çıkan haberlere göre ABD yönetimi ile bir diyalog kurma çalışması içersinde bulunuyormuşunuz. Nedir efendim bu haberin doğruluk derecesi?
Yasin: Efendim, bizler Filistin sorununu ve işgalci İsrail’in zulmü altında inleyen mazlum halkımızın mağduriyetini anlatabilmek için tüm dünya ülkelerine elimizi uzatıyoruz. Bizler terörist değiliz, herkes ile görüşmeye açığız. Herkes bilsin ki bizler sırf savaşmak için savaşmıyoruz. Bizler Yahudilerle onlar Yahudi diye savaşmıyoruz. Biz onlarla topraklarımızı gasp ettikleri ve halkımızı vatanından sürdüğü için savaşıyoruz. Bizler hakkımızdan ve topraklarımızın en ufak zerresinden dahi taviz vermeden dâvâmızı anlatmak için İsrail hariç her devlet ve her çevreyle diyalog kurmaya varız.
- Son olarak sizce ABD’nin İsrail’i bu denli kollamasının sebebi ne olabilir?
Yasin Öncelikle şunu bilmek gerek. Bugün Amerika İsrail’in siyasetine hizmet eden bir konuma gelmiştir. Belki niçin diye sorulabilir? Ben de bugün Amerika yönetimini elinde bulunduran kişilere bir bakalım derim. Başkan Yardımcısı Al Gore Yahudi. ABD Savunma Bakanı Kohen Yahudi. ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albirght Yahudi. ABD’nin Ortadoğu sorumlusu Dennis Ross Yahudi. ABD Kongresi’nin büyük bir bölümü Yahudilerden müteşekkil. O halde ne bekleyebiliriz bu Yahudilerden? ABD siyaseti şu anda İsrail’e mahkûm durumdadır. Yahudiler ABD’yi İsrail’e boyun eğmek zorunda bırakıyorlar.
Safer ay’ının ilk vaktiyle birlikte yetişiyor füzeler... Sabah namazının, dünyanın yüzündeki tülleri, şefkatle kaldırmasını istemeyen birileri... Kötülük için, her zaman acele etmiş birileri... Nefret ve kinlerinden dolayı, insan olmaya dair, bütün yüzlerini kaybetmiş birileri... Yüzsüzler... Lekeler... Sabah namazından yeni çıkmış bir ihtiyarın bağrına, tam üç füze saplıyorlar... Bugün 1425 Safer’inin birinci günü, ilk dakikanın, ilk şehidi, ilk incisi, yüzündeki abdest suları henüz kurumamış... Altmış sekiz yaşında, kötürüm, boynundan gayrısı tutmayan, bir öğretmen, bir dede, bir bilgin şehid ediliyor... Birinci dakika birinci şehid... Onu, efsaneleştiren, hayatı boyunca bütün imtihanları haysiyetle karşılamış olması. Üç yaşında yetim kalmış. On yaşındayken ülkesinin işgalini görmüş. Köyleri, Yahudi çetelerince basılmış, insanların kesildiği, doğrandığı evlerin yakılıp yıkıldığı Filistin’de büyümüş bir çocuk... Derken feci bir kaza ve hayatı on altısından itibaren, elsiz ayaksız yaşamak zorunda kalmış Ahmet Yasin... Bu da yetmezmiş gibi sürekli mahkeme, gözaltı, hapishane, tevkif ve işkenceyle geçen bir ömür... Ben onun yüzünü, her şeye rağmen, mahcup bir gülümsemeyle hatırlıyorum. Onun yüzünde teslim olmuş bir mü’min siması vardı. O bir öğretmendi. Ve ölürken dahi öğretti: “Hepimiz Allah içiniz ve O’na dönücülerden...” Çocuklarımla onun hakkında konuşurduk, daha ufakken bana şöyle sorduklarını hatırlıyorum: “Anne, bu dede gerçek mi? ” Şeyh Ahmet Yasin gerçekten var mıydı? Gerçekten bizimle aynı zamanda mı yaşamıştı? Aynı dünyanın insanları mıydık? Onunla aynı camiden çıktıktan sonra, ondan geriye kalmış paramparça bir örtü parçasına şaşkınlıkla sarılıp ağlayan Filistinli de aynı soruyu soruyor sanırım: Ahmet Yasin nerede? Öğretmenimiz nerede? Bizim ülkemizde de pek çok hoca, şeyh, alim, vs. var... Ama hiçbirinin de ölümü böyle değil. Olamaz da... Zira, hayatlarımız, Şeyh Yasin’in hayatı gibi değil... Düşünsenize ülkemizin mücahidliği ve hocalığı kimseye verdirmeyen büyüklerimizin bir vefat ettiğini mesela... Geride neleri bırakacaklarını... Oysa Şeyh Yasin’in terekesinde, bir sabah namazında parçalanmış örtüsünden ve potininden gayrı bir şeyi yok... Onun her sabah “inşallah bugün şehid olurum” diye dua ettiği Rabbinden başka hiçbir şeyi yok... Sanırım onu bizden ayrı kılan da bu; bizimse her şeyimiz var, duamız, ümidimiz hariç. Şeyh Yasin, gerçek bir öğretmendi. Yüreğinde Allah korkusu dışında bir şey olmayandan herkes korkuyordu işte. İsterse tekerlekli sandalyeye mahkûm olsun... Yüreğinde Allah korkusu yerine servet ve makam kaybetme korkusu olanlardan da kimse ne korkuyor ne çekiniyordu... Bizim hocalarımız konuştukça, insanlar gülüyorlar ve ciddiye bile almıyorlar. Oysa, Yasin hoca o kötürüm haliyle konuştuğunda, dünya dinliyordu. Bu fark’tır... Bu hakikattir... Bu ibrettir... Şaron gibi azılı ve psikopat bir katilin yapabileceği en büyük şey, Yasin’leri tek tek bulup yok etmeye çalışmak olacaktır. Fakat Yasin’lerin sayısı ve varlığı hiç tükenmez bir hazineden desteklenmektedir. O hazine; Rabbimizin İla’yı Kelimetullah hazinesidir. Bu savaş; aydınlıkla karanlığın, meleklerle şeytanların, masumlarla kindarların, gariplerle zalimlerin, hak ile batılın savaşıdır... Filistin’de Müslümanların zeytin ağaçlarını bile ateşe veren bir kör gözlü bir Yahudi nefreti var... Küçük çocuklar, nineler, tekerlekli sandalyedeki bir yaşlı öğretmen, bardaklara konulmuş berrak sular, pencerelerden sarkan hanımeliler, çocuk uçurtmaları, kına geceleri... Hepsi bombalanıyor... Gözlerimiz önünde... Bugün öğretmenimi kaybettim: Şeyh Ahmet Yasin şehid edildi. Öğretmenimin dersi devam ediyor: İNTİFADA... İNTİFADA!
Yiğitliğin bilekte olmayıp yürekte olduğunu gösteren adam. Not: Bu arada intihar komandolarına sivil hedeflere saldırmalarını emretmişse, kesinlikle onu onaylamıyorum, Allah affetsin diyorum.
“Allah’ım! Ümmetin Suskunluğunu Sana Şikayet Ediyorum! ”
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim! Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken! Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı! ? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! ” diye çağıramaz mı! ? Buna da mı gücünüz yetmiyor! ?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: “Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık! ”
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
“Allah’ım! Sana şikayette bulunuyorum… Sana şikayette bulunuyorum… Sana şikayette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum… Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? … Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı… Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyoruz…”
Abdülaziz Er-Rantisi: 'Şeyh Yasin bir ulusun içinde adam, adamın içinde bir ulustu. Bu ulusun intikamı bu adamın boyutlarında olacaktır. Laf değil,icraat göreceksiniz'
Hamas'ın ruhani lideri, Filistin direnişinin sembolü, İsrail zindanlarında yıllarını geçirmiş iki israil ajanının serbest bırakılması ile serbest kalmıştır.... İlah zalimlerin eli ile yanına aldı Şeyh Ahmed Yasin'i Kanı İsrail için korku, Filistin için bir müjdedir.....
Filistin halkının ikinci gerçek lideri..
Birincisi Şeyh İzzettin Kassam dır...intifadayı o başlatıı Ahmed Yasin devam ettirdi..
Yaser Arafat Filistin davasını sattı ve Filistin i özerkliğe razı etti ve eceliyle öldü..Ahmed Yasin ise tam bağımsızlıktan başka hiçbir teklifi kabul etmedi ve İsrail devletini asla muhatap almadı...Binler Şeyh Ahmed Yasin için sokaklara döküldü ve İsrail bombalarıyla şehit edildi...
Acaba arap aleminde kadınmı bittide Yaser Arafat Fransız bir kadınla evlendi...
şehid.........
tekerlekli sandalyedeydi......
girmesin korkakların gözüne uyku!
İsrail’in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin’i 22 Mart’ta, Abdülaziz Rantisi’yi 16 Nisan’da öldürmesi hiç şüphesiz sadece Filistinliler’e göz dağı değil, ABD’nin İsrail ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu projesine karşı çıkabilecek güçlere de bir mesaj niteliği taşıyor.
AHMET YASİN'İ UĞURLARKEN...
Ey Kutsal Direnişin Manevi Lideri Şeyh Ahmed Yasin!
Bu ne büyük bir 'veda'dır şimdi! ..Bu ne büyük bir sızıdır şimdi ardından bize kalan...
Ölümün en onurlu resmine büründüğü o kutsal ama işgal ve zulüm altındaki vatanında, evlatlarını şimdi yetim bıraktın...
Bugün, dünyayı dize getiren ABD ve tayfası İsrail-İngiltere bile, bir avuç kahraman ve soylu evlatlarının kutsal direnişini altedemedikten sonra ŞEHADETİN ONLARI SEVİNDİREBİLİR Mİ HİÇ? İmanla arşa uzanan evlatlarının o onurlu kavgasına bir son verebilir mi?
Ey Şeyh Ahmet Yasin!
Sen yanlız Filistin'in değil, tüm inananların kavgasını verdin orada, o işgal altındaki kutsal vatanımızda.Orada şehadete yürüyen tüm evlatlarının onuru bizim onurumuzdur. Parçalanan tüm vücutlar bizim vücudumuzdur. Akan tüm kanlar bizim kanımızdır.
Evlatlarına şimdi de dua et oradan ey Ahmet Yasin! Dua et ki ümitsizliğe düşmesinler.Senin o mübarek duaların, o görüntündeki soylu 'duruş', yetecek olsa da onlara bu kavgada, sen yine de dua et.
Babasını yitirmiş evlatların, intikamını elbet alacaktır. Senin üzerine atılan bombalar altından, senin onurlandırdığın bu kutsal direniş daha da güçlü çıkacaktır, buna imanımız tamdır...
EY AHMET YASİN!
Yüzümüze utanç ve pişmanlık kazınan o kutsal toprakların elbet bir sahibi vardır. Biz koruyamasak da Allah o toprakları elbet koruyacaktır.
İki elin yakamızda olmasın Ahirette ey Ahmet Yasin! Müslümanlar olarak onurlu ve kutsal direnişinin yanında yer alamadık. Çok sattık, çok satıldık.Seni çok yalnız bıraktık orada, bir avuç direnişçi evladınla...
Bizi bağışla Şeyh Ahmet Yasin. Dualarımız ve kalemimiz dışında bir şey gelmiyor elimizden.
Esaretimizin ve köleliğimizin başladığı kutsal toprakların ey kahraman lideri!
İnancım tamdır ki, Allah senden razıdır. Senden biz de razıyız.Sana ve haklı kavgana sırtını dönen, ABD'nin kuklası tüm ARAP LİDERLER-DEVLETLER kına yaksınlar şimdi kıçlarına. Senin şehadetin tüm satılık arapların saltanatını sallayacaktır bilesin.
ŞEHADETİN İSRAİL'İ DE, SATILMIŞ ARAPLARI DA,DUYARSIZ MÜSLÜMANLARI DA BOĞACAKTIR EY AHMET YASİN...
...
ŞEHADETİN ONURLUDUR
ŞEHADETİNDEN HAK RAZI OLSUN...
Filistin Hamas Örgütü'nün Manevi Lideri Şeyh Ahmed Yasin ile...
'“İsrail’le Savaş Olsun Diye Savaşmıyoruz..”'
Filistin’de işgalci İsrail’e karşı en etkin direnişi gösteren örgütlerden biri olan Hamas’ın mânevi lideri Şeyh Ahmed Yasin geçen ay bir dizi görüşmelerde bulunmak üzere Ortadoğu ülkelerini ziyaret etti. Tahran’da bulunduğu sırada el-Alem dergisinin sorularını cevaplayan Hamas’ın mânevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, İsrail, Batı ülkeleri ve Filistin sorununa çözüm getirmeyi hedefleyen barış görüşmeleri hususunda oldukça çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bu mülâkatın geniş bir özetini veriyoruz. İlginizi çekeceği ümidiyle...
- ABD ve Batılı ülkelerin öncülüğünde yürütülen görüşmelerin Filistin sorununa bir çözüm getirebileceğine inanıyor musunuz?
Ahmed Yasin: Bu, Filistin sorununa çözüm getirmeyi hedeflediği ileri sürülen görüşmelerin ilki değil. Bundan önce de defalarca yapılan ve hepsi de başarısızlıkla sonuçlanan görüşmeler zincirinin bir diğer halkası. Ben bu görüşmelerden de bir sonuç çıkmayacağı kanaatindeyim. Çünkü ABD temiz bir barışı arzulamıyor, sürekli İsrail’in lehine çalışıyor. Görüşmelere ev sahipliği yapan İngiltere ise Filistin halkının bugün içinde bulunduğu sıkıntının bir numaralı müsebbibidir. Onlar yerleştirmişlerdi İsrail’i topraklarımıza. İsrail’i kuranlardan ve onu her ortamda koruyanlardan neler bekleyebiliriz ki? Ben onlardan hiçbir şey beklemiyorum.
- Şayet İsrail işgal altındaki Batı Şeria’nın %13’ünden çekilmeyi kabul eder ve görüşmeler sonunda başarıya ulaşılıp olumlu bir netice elde edilirse Hamas’ın tutumu ne olacak?
Yasin: Efendim hangi başarıdan bahsediyorsunuz? Evet ben de başarıya ulaşılmasını istiyorum. Ama nedir bu başarı? Topraklarımız İsrail’in işgali altında. Filistin halkı hâlâ bir şehirden diğerine gitmek için İsrail’den izin almak zorunda. Filistinli Mısır’a, Ürdün’e gitmek için İsrail’den izin olmak zorunda. Hatta balık avlamak için bile İsrail’den izin almak zorunda. Neresi başarıdır bunun? Her gün evlerimiz yıkılıyor. Her gün çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız acımasızca öldürülüyor. Nasıl başarı ve ilerleme bu? İsrail’in işgal edilmiş toprakların %5’inden, %10’nundan veya %15’inden çekilmesi başarı olarak mı nitelendiriliyor? Tüm Filistin İsrail’in eline geçmiştir. Batı Şeria’nın %60’ında kalmaya niyetliler, Kudüs’ün ilelebet başkentleri olacağını açıktan açığa ilan ediyorlar. Başarı mıdır bu? Bize ne kalıyor? Barış görüşmeleri diye nitelendirdikleri şey Filistin halkını tahkir etmekten hatta İslâm âlemi ve tüm dünya ile dalga geçmekten başka bir şey değildir. Ortada olan barış değil, teslim olmaktır...
- Efendim bildiğiniz gibi Yaser Arafat İsrail’in işgal altındaki topraklardan %13 oranında çekilmesine razı oldu. Oysa, Oslo görüşmelerinde İsrail %40 oranında çekilmeyi kabul etmişti. Siz bu tavrı, özerk yönetimin Netanyahu’yu katı tutumundan döndürebilmek için uyguladığı maksatlı bir yumuşama olarak mı, yoksa Filistin lideri Arafat’ın, ılımlı lider imajını teyit etmek için uyguladığı kendine has politikası olarak mı görüyorsunuz? Malumunuz batı dünyası Yaser Arafat’ı mutedil liderler sınıfına sizleri de aşırı radikaller sınıfına sokmaktalar.
Yasin: Önce şunu sormak gerek. İsrail şimdiye kadar Birleşmiş Milletler’in hangi kararını uygulamıştır? Dünya devletleriyle imzaladığı hangi anlaşmaya tam sâdık kalmıştır? Havaalanı, liman sözü vermişlerdi yerine getirdiler mi? Batı Şeria’nın %40’ından çekileceklerdi, çekildiler mi? Binlerce Filistinli esiri serbest bırakacaklardı, bıraktılar mı? Filistin yönetiminin lideri Yaser Arafat İsrail karşısında tüm gücünü kaybetmiştir. İsrail’den istediğini kopartabilmek için elinde hiçbir silâhı kalmamıştır. Bütün kartları kaybetmiştir. Şayet İsrail’in %10 oranında çekileceği söylenirse ne yapabilir? Kabul etmekten başka seçeneği yoktur. Arafat her şeye razı oluyor. Şayet Arafat %13’lük çekilmeyi kabul etse yarın İsrail “Hayır %7 oranında çekileceğiz” diye diretecektir. Ona da razı olsa bu sefer “%5 oranında çekileceğiz” diyeceklerdir. İsrail’in Arap dünyasına karşı sürekli uygulayageldiği tavrıdır bu. Bu yüzden bizim Yaser Arafat’a ve özerk yönetime tavsiyemiz bir an önce hesaplarını yeniden gözden geçirmeleri ve tavizler silsilesine derhal son vermeleridir. Çünkü İsrail’in yerleşim birimleriyle kuşatılmış bir yerde, Kudüs’süz, göçmenlerimizin ve yurt dışında bulunan Filistinliler vatanlarına dönmeden ve tam bir hürriyet ortamı kurulmadan devletimizi kurmamız mümkün değildir.
İsrail, topraklarımız üzerine dilediği gibi vatandaşları için yerleşim yerleri yapıyor, şehirlerimizi, köylerimizi dilediği gibi parselliyor. Düşünebiliyor musunuz ayaklarımızın altındaki su bizim değil. O bile Yahudilere ait. Onların kullanımında. Kuyu açmak veya o sudan kullanma hakkına sahip değiliz.
Radikallik mevzuuna gelince. Daha önce de söylediğimi yine tekrar etmek istiyorum. Şayet, işgal gücüne karşı direnmek radikallik oluyorsa, tüm dünya şahit olsun ki en radikal kişi benim. Ülkesi, kendi mülkü ve hakkını almak için mücadele eden radikal oluyorsa en radikal kişiyim. Şayet Kudüs’ü isteyen radikal oluyorsa ben en radikal kişiyim. Benim bütün söyleyeceğim bu, hiçbir şeyden korkumuz yok. Radikal, başkalarının topraklarını gasp edendir. Radikal, kadın, çocuk, yaşlı demeden insanları öldürenlerdir, onları evlerinden yurtlarından sürgüne yollayanlardır. 4 milyon Filistinli vatanlarının dışında, 3.5 milyonu da işgal altında yaşıyor. İşte radikallik budur...
-Bazı batılı medya organlarında çıkan haberlere göre ABD yönetimi ile bir diyalog kurma çalışması içersinde bulunuyormuşunuz. Nedir efendim bu haberin doğruluk derecesi?
Yasin: Efendim, bizler Filistin sorununu ve işgalci İsrail’in zulmü altında inleyen mazlum halkımızın mağduriyetini anlatabilmek için tüm dünya ülkelerine elimizi uzatıyoruz. Bizler terörist değiliz, herkes ile görüşmeye açığız. Herkes bilsin ki bizler sırf savaşmak için savaşmıyoruz. Bizler Yahudilerle onlar Yahudi diye savaşmıyoruz. Biz onlarla topraklarımızı gasp ettikleri ve halkımızı vatanından sürdüğü için savaşıyoruz. Bizler hakkımızdan ve topraklarımızın en ufak zerresinden dahi taviz vermeden dâvâmızı anlatmak için İsrail hariç her devlet ve her çevreyle diyalog kurmaya varız.
- Son olarak sizce ABD’nin İsrail’i bu denli kollamasının sebebi ne olabilir?
Yasin Öncelikle şunu bilmek gerek. Bugün Amerika İsrail’in siyasetine hizmet eden bir konuma gelmiştir. Belki niçin diye sorulabilir? Ben de bugün Amerika yönetimini elinde bulunduran kişilere bir bakalım derim. Başkan Yardımcısı Al Gore Yahudi. ABD Savunma Bakanı Kohen Yahudi. ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albirght Yahudi. ABD’nin Ortadoğu sorumlusu Dennis Ross Yahudi. ABD Kongresi’nin büyük bir bölümü Yahudilerden müteşekkil. O halde ne bekleyebiliriz bu Yahudilerden? ABD siyaseti şu anda İsrail’e mahkûm durumdadır. Yahudiler ABD’yi İsrail’e boyun eğmek zorunda bırakıyorlar.
Öğretmenimiz Şehid Ahmet Yasin...
Safer ay’ının ilk vaktiyle birlikte yetişiyor füzeler...
Sabah namazının, dünyanın yüzündeki tülleri, şefkatle kaldırmasını istemeyen birileri... Kötülük için, her zaman acele etmiş birileri... Nefret ve kinlerinden dolayı, insan olmaya dair, bütün yüzlerini kaybetmiş birileri... Yüzsüzler... Lekeler... Sabah namazından yeni çıkmış bir ihtiyarın bağrına, tam üç füze saplıyorlar...
Bugün 1425 Safer’inin birinci günü, ilk dakikanın, ilk şehidi, ilk incisi, yüzündeki abdest suları henüz kurumamış... Altmış sekiz yaşında, kötürüm, boynundan gayrısı tutmayan, bir öğretmen, bir dede, bir bilgin şehid ediliyor... Birinci dakika birinci şehid...
Onu, efsaneleştiren, hayatı boyunca bütün imtihanları haysiyetle karşılamış olması. Üç yaşında yetim kalmış. On yaşındayken ülkesinin işgalini görmüş. Köyleri, Yahudi çetelerince basılmış, insanların kesildiği, doğrandığı evlerin yakılıp yıkıldığı Filistin’de büyümüş bir çocuk... Derken feci bir kaza ve hayatı on altısından itibaren, elsiz ayaksız yaşamak zorunda kalmış Ahmet Yasin... Bu da yetmezmiş gibi sürekli mahkeme, gözaltı, hapishane, tevkif ve işkenceyle geçen bir ömür...
Ben onun yüzünü, her şeye rağmen, mahcup bir gülümsemeyle hatırlıyorum. Onun yüzünde teslim olmuş bir mü’min siması vardı.
O bir öğretmendi.
Ve ölürken dahi öğretti: “Hepimiz Allah içiniz ve O’na dönücülerden...”
Çocuklarımla onun hakkında konuşurduk, daha ufakken bana şöyle sorduklarını hatırlıyorum: “Anne, bu dede gerçek mi? ”
Şeyh Ahmet Yasin gerçekten var mıydı? Gerçekten bizimle aynı zamanda mı yaşamıştı? Aynı dünyanın insanları mıydık? Onunla aynı camiden çıktıktan sonra, ondan geriye kalmış paramparça bir örtü parçasına şaşkınlıkla sarılıp ağlayan Filistinli de aynı soruyu soruyor sanırım: Ahmet Yasin nerede? Öğretmenimiz nerede?
Bizim ülkemizde de pek çok hoca, şeyh, alim, vs. var... Ama hiçbirinin de ölümü böyle değil. Olamaz da... Zira, hayatlarımız, Şeyh Yasin’in hayatı gibi değil... Düşünsenize ülkemizin mücahidliği ve hocalığı kimseye verdirmeyen büyüklerimizin bir vefat ettiğini mesela... Geride neleri bırakacaklarını...
Oysa Şeyh Yasin’in terekesinde, bir sabah namazında parçalanmış örtüsünden ve potininden gayrı bir şeyi yok... Onun her sabah “inşallah bugün şehid olurum” diye dua ettiği Rabbinden başka hiçbir şeyi yok...
Sanırım onu bizden ayrı kılan da bu; bizimse her şeyimiz var, duamız, ümidimiz hariç.
Şeyh Yasin, gerçek bir öğretmendi. Yüreğinde Allah korkusu dışında bir şey olmayandan herkes korkuyordu işte. İsterse tekerlekli sandalyeye mahkûm olsun...
Yüreğinde Allah korkusu yerine servet ve makam kaybetme korkusu olanlardan da kimse ne korkuyor ne çekiniyordu... Bizim hocalarımız konuştukça, insanlar gülüyorlar ve ciddiye bile almıyorlar. Oysa, Yasin hoca o kötürüm haliyle konuştuğunda, dünya dinliyordu.
Bu fark’tır... Bu hakikattir... Bu ibrettir...
Şaron gibi azılı ve psikopat bir katilin yapabileceği en büyük şey, Yasin’leri tek tek bulup yok etmeye çalışmak olacaktır. Fakat Yasin’lerin sayısı ve varlığı hiç tükenmez bir hazineden desteklenmektedir. O hazine; Rabbimizin İla’yı Kelimetullah hazinesidir.
Bu savaş; aydınlıkla karanlığın, meleklerle şeytanların, masumlarla kindarların, gariplerle zalimlerin, hak ile batılın savaşıdır...
Filistin’de Müslümanların zeytin ağaçlarını bile ateşe veren bir kör gözlü bir Yahudi nefreti var... Küçük çocuklar, nineler, tekerlekli sandalyedeki bir yaşlı öğretmen, bardaklara konulmuş berrak sular, pencerelerden sarkan hanımeliler, çocuk uçurtmaları, kına geceleri... Hepsi bombalanıyor... Gözlerimiz önünde...
Bugün öğretmenimi kaybettim: Şeyh Ahmet Yasin şehid edildi.
Öğretmenimin dersi devam ediyor: İNTİFADA... İNTİFADA!
Yiğitliğin bilekte olmayıp yürekte olduğunu gösteren adam. Not: Bu arada intihar komandolarına sivil hedeflere saldırmalarını emretmişse, kesinlikle onu onaylamıyorum, Allah affetsin diyorum.
“Allah’ım! Ümmetin Suskunluğunu Sana Şikayet Ediyorum! ”
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim! Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken! Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı! ? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! ” diye çağıramaz mı! ? Buna da mı gücünüz yetmiyor! ?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: “Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık! ”
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
“Allah’ım! Sana şikayette bulunuyorum… Sana şikayette bulunuyorum… Sana şikayette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum… Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? … Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı… Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyoruz…”
ŞEYH AHMED YASİN
(Haksöz Dergisi, sayı: 150-151)
Abdülaziz Er-Rantisi:
'Şeyh Yasin bir ulusun içinde adam, adamın içinde bir ulustu. Bu ulusun intikamı bu adamın boyutlarında olacaktır. Laf değil,icraat göreceksiniz'
Hamas'ın ruhani lideri, Filistin direnişinin sembolü, İsrail zindanlarında yıllarını geçirmiş iki israil ajanının serbest bırakılması ile serbest kalmıştır....
İlah zalimlerin eli ile yanına aldı Şeyh Ahmed Yasin'i
Kanı İsrail için korku, Filistin için bir müjdedir.....