soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... ben seninle bir gün veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim. ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman özlemeye başladım herkesi... ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra.. bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı... bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık.. ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla... kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve türk dil kurumu'na inat bir türkçeyle... ağbilerimizden öğrendik, s harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi.. ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu. ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri. oysa ankara'da hiç sevişmedim ben. disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim.. sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak.. ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri. oysa hiç kurşun yaram olmadı benim ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu ben, senin benimle tunalı hilmi caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum muş ovasının yalancı maviliğini otobüs oluyordum bir süre yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde otobüs oluyordum bir ülkeden bir iç ülkeye çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum. zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin korkuyordum sonra iniyordum otobüsten çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum. çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda.. soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam ben seninle bir gün van'daki bir kahvaltı salonunda ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği bir yol üstü lokantasında ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
bir akşam gözünde aşk tüterse geçmiş günler aklından geçerse Kalbin bomboş ümitler biterse sen üzülme ben varım neler geçti kimbilir başından sevgi umdun hep başkalarından ağlama gidenlerin ardından o giderse ben varım zaman durdu sanki beklerken seni ben bir tek sevgiye bağladım kalbimi ayrılmamam istersen hiç yanından çağrsan gelirim çok uzaklarsdan eskiden korkardım yanlızlıktan korkmam artık sen vars
Geçmiyor günlerim beni terk ettiğin günden beri.Karanlıklar üstüme üstüme geliyor geceleri.Tek arkadaşım ay ışığı ve yıldızlar,onlarda bazen var bazen yok.yoruldum artık düşlerimde seni aramaktan,geceleri seni sayıklayıp,ağlayarak uyanmaktan.yastığım göz yaşlarımla ıslanmış,gözlerim ağlamaktan kızarmış.ve uykusuz bir güne daha merhaba diyengün ışıkları ile kuş sesleri,sensizlikten habersiz! ..Hem biliyor musun? artık uyumuyorum da,görmediğim için seni rüyamda. Durmam artık buralarda,nereye baksam hep seni soruyor gözlerim.Her ayak seslerinde,her telefon çaldığında senin varlığını arıyor benliğim.Bende ben değilim zaten,aynalar göstermiyor artık beni bana.Karanlık ve sonu gelmez bir tünelde kendimi arıyorum.Sen gittiğinden beri... Umutsuzlar kervanında benimde bir devem var artık,umuda yaptığım yolculukta yanımda götürdüğüm iki şey; dudağımdaki dudak izin ve yazdığın son mektup.yazından belli ellerin titremiş yazarken ve üzerinde bir damla göz yaşın.neden be gülüm değer miydi bunca acıya? neydi seni buna mecbur kılan? söyle hadi... Duramam demiştim ya buralarda,işte gidiyorum.Hatıraları gömüp mazime sensizliğe gidiyorum.Bak gene doldu gözlerim,sensizliğe giden gemide hayaline el sallarken.Sensizde mutluluğu bulabileceğimi sanıyordum,engin denizlerde yunusların dalışlarını izlerken güverteden.Birden sensizliğin hapsinden kurtulup o yunuslar kadar hür ve dertsiz olmanın ve en az onlar kadar mutlu olmanın benimde hakkım olabileceğini düşündüm, taaki iskeleye yanaşan geminin düdük sesine kadar. Umut dolu bakışlarla süzüyorum insanları iskeleye inerken.Belki de bende bıraktığın boşluğu doldurmak istercesine bir arayış benimkisi.Derken tanıdık bir koku.Küçük bir balıkçı teknesinde kızartılan balık kokusu bu.Alıp yiyorum balık ekmek,senle geçen günlerime nispet yaparcasına.Oysa ne çok severdin galata da balık ekmek yemeyi. Ellerim cebimde yürüyorum sahilde.Martılarla dalgaların sesleri ve vapur düdükleri,birde senin sesin çınlıyor kulaklarımda.Bana söylediğin,aşk ve sevgi dolu sözler; birde ettiğin yemin kulağımda.İçim ürperiyor o güne lanet edercesine.Ayağıma takılan konserve kutusunun sesiyle irkiliyorum birden,yolunda sonuna gelmişim zaten.Yeni bir kasaba yeni yeni insanlar.İşte beni bekleyen yeni bir hayat ve ne olursa olsun sensizde yaşayabileceğim koskoca bir ömür.Benim için çok zor olsa da,içim kan ağlasa da ben bunu başaracağım.Şimdi dudağımdaki tek yemin sözleri “BİR DAHA ASLA SEVMEYECEĞİM
aynı zamanda güzel bir yılmaz erdoğan şiiri;
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle bir gün veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı...
bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
türk dil kurumu'na inat bir türkçeyle...
ağbilerimizden öğrendik, s harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
oysa ankara'da hiç sevişmedim ben.
disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
ben, senin benimle tunalı hilmi caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
muş ovasının yalancı maviliğini
otobüs oluyordum bir süre
yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
otobüs oluyordum
bir ülkeden bir iç ülkeye
çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
korkuyordum
sonra iniyordum otobüsten
çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
ben seninle bir gün van'daki bir kahvaltı salonunda
ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim...
ihtimalleri sever olduk
son nefesime kadar bekleme sebebim olur........................
...bu ihtimalin var olmasını istemek...
' Her şey silindi gönlümden ve artık yalnız sen varsın '... Bu cümleyi duymayı beklemek demek...
At martini bre debreli hasan dağlar inlesin..!
:)
öyle bir ihtimal varsa.........
beklerim ömrümün son dakikasına kadar.......
o ufacık ihtimal bile yetiyor bazen...
karanlık bir bar taburesiydi en son hatırladığım ihtimal, sonrası hep eğlence hep karanlık...
o bile insanı yaşama bağlıyor...öyle bir ihtimalin olmadığını öğrenmek ise tarifsiz bir yıkım.....
bir akşam gözünde aşk tüterse
geçmiş günler aklından geçerse
Kalbin bomboş ümitler biterse
sen üzülme ben varım
neler geçti kimbilir başından
sevgi umdun hep başkalarından
ağlama gidenlerin ardından
o giderse ben varım
zaman durdu sanki
beklerken seni ben bir tek sevgiye bağladım kalbimi
ayrılmamam istersen hiç yanından
çağrsan gelirim çok uzaklarsdan
eskiden korkardım yanlızlıktan
korkmam artık sen vars
sevilebilme ihtimalini de sevmek..farklı insan yılmaz erdoğan bunu da öğrettin bize saoğalasan..
%0
ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim........
Geçmiyor günlerim beni terk ettiğin günden beri.Karanlıklar üstüme üstüme geliyor geceleri.Tek arkadaşım ay ışığı ve yıldızlar,onlarda bazen var bazen yok.yoruldum artık düşlerimde seni aramaktan,geceleri seni sayıklayıp,ağlayarak uyanmaktan.yastığım göz yaşlarımla ıslanmış,gözlerim ağlamaktan kızarmış.ve uykusuz bir güne daha merhaba diyengün ışıkları ile kuş sesleri,sensizlikten habersiz! ..Hem biliyor musun? artık uyumuyorum da,görmediğim için seni rüyamda.
Durmam artık buralarda,nereye baksam hep seni soruyor gözlerim.Her ayak seslerinde,her telefon çaldığında senin varlığını arıyor benliğim.Bende ben değilim zaten,aynalar göstermiyor artık beni bana.Karanlık ve sonu gelmez bir tünelde kendimi arıyorum.Sen gittiğinden beri...
Umutsuzlar kervanında benimde bir devem var artık,umuda yaptığım yolculukta yanımda götürdüğüm iki şey; dudağımdaki dudak izin ve yazdığın son mektup.yazından belli ellerin titremiş yazarken ve üzerinde bir damla göz yaşın.neden be gülüm değer miydi bunca acıya? neydi seni buna mecbur kılan? söyle hadi...
Duramam demiştim ya buralarda,işte gidiyorum.Hatıraları gömüp mazime sensizliğe gidiyorum.Bak gene doldu gözlerim,sensizliğe giden gemide hayaline el sallarken.Sensizde mutluluğu bulabileceğimi sanıyordum,engin denizlerde yunusların dalışlarını izlerken güverteden.Birden sensizliğin hapsinden kurtulup o yunuslar kadar hür ve dertsiz olmanın ve en az onlar kadar mutlu olmanın benimde hakkım olabileceğini düşündüm, taaki iskeleye yanaşan geminin düdük sesine kadar.
Umut dolu bakışlarla süzüyorum insanları iskeleye inerken.Belki de bende bıraktığın boşluğu doldurmak istercesine bir arayış benimkisi.Derken tanıdık bir koku.Küçük bir balıkçı teknesinde kızartılan balık kokusu bu.Alıp yiyorum balık ekmek,senle geçen günlerime nispet yaparcasına.Oysa ne çok severdin galata da balık ekmek yemeyi.
Ellerim cebimde yürüyorum sahilde.Martılarla dalgaların sesleri ve vapur düdükleri,birde senin sesin çınlıyor kulaklarımda.Bana söylediğin,aşk ve sevgi dolu sözler; birde ettiğin yemin kulağımda.İçim ürperiyor o güne lanet edercesine.Ayağıma takılan konserve kutusunun sesiyle irkiliyorum birden,yolunda sonuna gelmişim zaten.Yeni bir kasaba yeni yeni insanlar.İşte beni bekleyen yeni bir hayat ve ne olursa olsun sensizde yaşayabileceğim koskoca bir ömür.Benim için çok zor olsa da,içim kan ağlasa da ben bunu başaracağım.Şimdi dudağımdaki tek yemin sözleri “BİR DAHA ASLA SEVMEYECEĞİM
Böyle bir ihtimali kowalamayın...Birşey warsa wardır.hele de bu konuda ki ihtimal adamı boğar,yaşatmaz....
muhteşem bir bekleme türü
yada ensevdiğim bekleme türü,
beklemenin hertürlüsünden nefret ederim
bu hariç
onun için 'Belki bir gün' lafını hiç unutmam
''Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim...''
Yılmaz Erdoğan ın en sevdiğim şiirini çağrıştırıyor...