dikkat ettimde en cok sevgilisi olmayanlar kosturuyo ortalikta..karsi cinsin,yani sevgili adayinin o gun sevgilisi olabilecegi ihtimalini yuksek tutan bazi sevgilisizler,heralde her adayin metobolik degisiminin bu gun icerisinde gerceklesebilecegini dusunuyor..sevgililer rahatta sevgilisizlere pek bi yazik.ben olsam ozellikle sevgililer gununde hurmetlerini sunan bi insani,bir dahaki sevgililer gununde bunu yapmayacaginin garantisini alarak bir sene ertelerdim.
yılın en dandik ve anlamsız günü eğer sevgini kanıtlamak için para ile hediye alıyosan tirilyonlar harcıyorsan senden ayrılmasından korkuyorsundur. eee zaten hediyen pahalı değil diye senden ayrılıyorsa zaten sevmiyor demektir! ! !
III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi? Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir. Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz. Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun! mu ¿
Sevgililer günü cirosu açıklandı. Sevgililerimize onları ne kadar sevdiğimizi söyleyebilmek için tam ^^501,8 milyon YTL^^ para harcamışız.
Bu para ile neler neler yapılabilirdi. Ülkemde asgari ücretle çalışan 1.245.068 ailenin bir aylık geliri miktarındaki bu parayla, kaç insanın derdine derman olabileceğimizi hiç düşünmüş müydünüz?
gidip hava durumuna bakmaktansa aptal muhayyilemi gece vakti karanfil sokakta kömür dumanı ve kedi ayaklarıyla lekelenmiş gri güzel kar olasılığıyla tatmin edebilirim.. burda ki şu aptal kış yağmurundan çok daha iç açıcıdır bu.. ve sevgililer çınarlar altında ... bu mevsim Ankarayı seviyorum mesela.. çünkü soğuk ve lanet olası bürokrasi piçi modern bir şehirdir.. elimde değil köylü yanım saygı duyuyor .. bak işte boş bulundum.. unuttum seni.. saint valantine.. güzel bir tonlaması var adının oysa.. modern bir tonlaması var.. bir sürü heceleyebiliriz seni.. alan vatan at en elit tan tin lav ana ma vala vb ne? lavanta mı bu mudur yani bu gün için en münasip çiçek.. azizim valentine senin aklını...
Bir gün yaşandı ve bitti. Kimisi sevgilisinin yanağına kondurduğu buse ile kimisi tek taş pırlantalarla, kimisi araba veya ev alarak sevgilisine sevgisini gösterdi. Kimisi de alınan tek taşın karatını az bulup, hediyesini almadı geri çevirdi.
Tüm bu hediyelere ilaveten saçlar başlar özenle yaptırıldı, en pahalı, en şık giysiler ve pabuçlar alındı. Koskocaman buketler hazırlatıldı, orkidelerin arasına, bilezikler, tek taşlar yerleştirildi ve sevgiliye gönderildi.Akşam da yemeye, içmeye, eğlenmeye gidildi. Tabi arkasından 5 yıldızlı otellerin kral dairelerinde sevgiliyle birlikte masaldan da öte bir gece geçirildi.
Böylece, bak sevgilim ben seni ne kadar seviyorum sorusunun cevabı verildi.
Sevgilisi olanlar mutluydu, sevgilisi olmayanlar tühh be keşke benim de bir sevgilim olsaydı dedi yüzünü buruşturdu.
Herkes sevgilisinin yanında mesut ve bahtiyarken, hiç kimsenin aklına dünyanın bir yerlerinde açlıktan, ilaçsızlıktan ölen insanlar gelmedi.
Evet herkes sevgilisini yine parası kadar sevdi.
Tüketim çılgınlığı günümüz kutlu olsun, ama biz burada cömertçe para harcarken dünyanın başka yerinde insanlar açlıktan öldüler.
Sevgililer gününün cirosu bir açıklansa da, bu paralarla kaç insanı yaşatabilirdik bir öğrensek.
Bir de İNSANLIK GÜNÜ ilan eden olsa da insanları yaşatmak adına paralarımızı harcayabilsek.
Yaşamımız boyunca böyle dikenler mutlaka hepimizin yüreğine batmıştır. Önceleri çok acıtmış, hatta kanatmış, gözyaşlarımıza karışmıştır. Zaman her şeyin ilacı olur derler ya... Evet çok doğru, zamanla kanayan yaralar artık kanamaz olur ama acılar bitmez, sadece ince bir sızıya dönüşür… Hani bazı yağmurlu havalarda kırılan bir kolunuz veya bacağınız nasıl sızlarsa, kırılan kalpler de işte bazı zamanlarda öyle sızlar… Öyle zamanlarda ne kadar Gülü sevdiğimiz için dikenine de katlanırız desekte bir ahhhhhhh çekmeden de duramayız ve hiç bir zaman Gülü sevmekten vazgeçmeyiz… Hayatınızda her zaman gülünüzün olması ama yüreğinize batmaması, yüreğinizde yediveren güller gibi daima açması, dikeninin ise sadece elinize batması dileğiyle...
şöyle tüketim kültürlü, kapitalizmli bir girizgahla valentine giydirecem ama kendim bile yemeyeceğim!
tamam, kırmızı kalpli yastık almasak ta titreşimsiz, kuru zeminde bir sevgiliyi buselemek fena mı olur du bugün. ama yok sen otur, mal mal etrafı keserek, tırışkadan tespitlerde bulun, hiçbir zaman gelmeyecek ruh ikizini bekle ühüüüü allah belamı versin.
3- Tabi en başta yeralması lazım ama üçüncü sıraya getirdik ' Yılbaşı '...
ve daha nice alıntılar..
Sonunda geriye hangi günleri ve kutlamaları kaldı bu batının, Şükran günü ile Cadılar bayramı zannedersem..
Sözlerinde davranışlarında ve hayat tarzında kültürünü unuturak kişilik bunalımına giren bu insanlar, zamanla bulunduğu toplumdan ayrı görmeye çalışır kendisini, ve acınacak neticeler ile yavaş yavaş değerlerinden taviz vermeye başlar...
En iyisimi konunun derinliklerine fazla girmeyelim...Herkesin senede bir gün kutladıkları ' sevgililer günü ' kutlu olsun..
ağzı bir karış açık ayran budalası gib,BATILILARDAN ALDIĞIMIZ BİR GÜN DAHA...onlar niye bize ait hiç bir günü kutlamıyorlar sorun kendinize,sömürge ülkelerin çocukları olduk...
çok şanslı olmalıyım; son beş sevgililer gününde de yalnız değildim,tanrı'nın sevgili kuluyum herhalde :) sevgilin olunca çok şahane geçiyor, ama yoksa gerçekten felaket olabiliyor.. neyse ben ayırt etmeksizin herkesinkini kutlarım! .
Aziz Valentine'ın öyküsü III. Yüzyıl'dan gelir. O dönemde Roma tahtında İmparator II. Claudius vardı, 'Zalim' adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu.
EVLİLİĞİ YASAKLADI
Öylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı.Gençler şaşkındı, kimse sevdiği ile beraber olamıyor, Roma kenti sayısı gittikçe artan ve uzak ülkelerde ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınlar ve kızlarla dolmuştu. Kısacası aşk yasaklanmıştı. Bu sıralarda İmparator tüm Romalılar'ın 12 tanrıya tapmalarını aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlar'la ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını emretti. Bu emre uymayanların arasında Aziz olarak kabul edilen filozof Valentinus'da vardı, gezerek dinsel vaazlar veriyor ve İmparator'un hatalı olduğunu anlatıyordu. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı. Valentinus'un hapiste olduğu günlerde yaşananlar efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.
GÜZEL JULİA VALENTİNUS'A GİDER
Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kızkardeşi Julia'nın gözleri doğuştan görmemektedir, gardiyan Valentinus'un anlattığı İsa ilgili öykülerin arasında körlerin gözlerinin açıldığını öğrenince, kardeşini gizlice Valentinus'un yanına getirir. Julia çok güzel ve zeki bir kızdır. Günlerce beraber olurlar, Valentinus ona Roma tarihini, doğanın yapısını, aritmetiği ve Tanrı'ya yönelmeyi öğretir. Julia, dünyayı Valentinus'un anlattıklarıyla görür, onun bilgeliği ile aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur. Bir gün sorar; 'Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı? ' Aziz gülümser; 'Evet, herbirini.' Julia; 'Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyormusun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum.', Valentinus; 'Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım.' Julia, yere diz çöker ve; 'Böylesine inanmak istiyorum, yardım et.' Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia haykırır; 'Valentinus, görüyorum, görüyorum.'
14 ŞUBAT'TA ÖLDÜRÜLÜR
Valentinus duaya devam etmesini söyler.Ertesi gün Valentinus'un ölüm emri gelir, Aziz Julia'ya son bir not yazar, Tanrı'ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını 'Senin Valentine'ından' diye imzalar. Mektup, ertesi gün Julia'ya ulaşır, o günün tarihi 14 Şubat 270'dir. Valentinus, sonradan Papa I. Julius tarafından 'Porta Valentini' adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Şimdi orada yani Roma'da Praxedes Kilisesi vardır.) Julia, mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.
GENÇLERİN İLK CİNSEL DENEYİMİ
İşin aslına bakılırsa, 15 Şubat tarihi Roma tanrıçalarından Februata Juno adına yapılan kutsama töreninin günüdür; birbirleriyle ilk kez cinsel ilişkiye girecek gençlerin adlarının yazıldığı parşömenler, o gün tanrıçaya sunulurdu. Papalık daha sonra yasaklanan bu geleneğin yerine, azizlerin adlarının yazılı olduğu listeleri sergilemeye başladı. Biz yine Roma'ya dönelim. 15 Şubat'ta kutlanan gençlerin aşk festivalinin özgün adı Lupercalia'dır, geleneksel olarak hediyeler verilirdi. Kuşların çiftleşme döneminin başlangıcı kabul edilen Şubat ayı döneminde, gençler de onları örnek alarak eşleşirlerdi. Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra, Pagan inançları yasaklandı veya yerlerine Hıristiyan versiyonlar getirilmeye başlandı. Aziz Valentine Hıristiyanlığın simgesi olan sevgi ve evlilik kuramı ile kişiselleştirildi, onun Lupercalia Festivali'nin arifesinde öldürülmüş olması iyi bir raslantıydı, böylece Roma'nın bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla, Hıristiyanlığın evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu. Amaca ulaşılmıştı. Günümüzdeki yorumuyla 'St Valentine' yani Sevgililer Günü, Roma'daki gibi sevenlerin birbirlerine sevgilerini Valentinus'un son mesajında olduğu gibi küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde kutlanmaktadır.
Işte ben bu gün öldüm, sen öldün ben bittim bende, işte ben bu gün sen gittin ya diri diri gömüldüm
İllaki kara toprak değildi beni saran, Senden kopmamdı, Seni yitirmemdi ve bir daha o güzel gözlerine bakamamaktı...
Nasıl ayırdılar bizi, nasıl kıydılar mühür gözlüm ikimize.. Sen varkende içerdim sen yoksun yine içiyorum, seni içiyorum kadehlerde, kaderimi ve ömrümü içiyorum aslında ben..
Bana layik görmemişlerdi seni, içerdim ben..... ama...ama...sen kadınım olacaktın Değil içkiden geçmek kendimden vazgeçerdim senin için....
Ayyaş diyorlar...serseri diyorlardı bana...... ne komik...gülüyorum biliyormusun Çünkü artık BEY diye hitap ediyorlar. ‘kimi istersen onu alalım’ diyorlar.... Ben seni istiyordum Göz nurum, Sadece ve bir tek seni, Anlatamadım...Inandıramadım, Inanmadılar diri diri öldüğüme, Inanamadılar aşkıma.
Ömrümü harcadım mühür gözlüm ömrümü harcadım ben.. O gün bugündür traş olmuyorum, yastayım ben.. Sanmaki yaşıyorum..
Nalet olsun kazandığım paraya biriktirmiyorum.. Seni benden ayıran bu paraya ben dokunmuyorum... Şimdi daha çok içiyorum, Şimdi boğuluyorum şarap şişelerinde ve bulabildiğim her içkide, Ne içtiğim ne farkederki....zehir içsem yeri.. Sadece hatırlamamak Unutmak hatta uyanmamak için içiyorum ama... Nafile, hala nefes alıyorum
1984 – 15 Mart işte ben o gün öldüm....dahası yok......sonrası yok...beteri yok halimin, bir can borcum var diyemiyorum....bu can sende tükendi ruhumu teslim etmeyi bekiyorum 23 yıldır....diri diri ölmüş bir canı dolaştırıyorum....
Turgay Üçdağ'ın Aşkı - Günümüzde yaşandığını gördüğüm gerçek olan tek aşk, abim...elleri öpülesi bir insansın, yüreğindeki sevgi gözlermi yaşartacak kadar yüce..Allah yolunu açık etsin abicim.
kampanyalardan yararlanmayı unutma.gez, dolaş, unut..ben de öyle yapıyorum çün ki..
tinerciler tarafından boya takımı kırılan ayakkabı boyacısı çocuğu unuttm mesela.hem ne fark eder 8-9 yaşında olması, bu yaştan öğrensin hayatı.onun ürkek bakışlarını, teslimiyetini unuttm.beni şaşırtan olgunluğunu, güzel diksiyonunu bile tam hatırlamıyrm.
unuttum savaşları, kural buydu zaten; maddi gücü olan üstündür her zaman.hem savaşa maruz kalan devletler de sömürgeci olsalardı, kuralına göre oynasalrdı.
hem ben de batılıyım zaten, batıCIyım..moda olanı alıp giyer, sadece tüketirim..ben tüketiciyim.moda olandan yanayım her zaman.ucuz zevklerim vardır.harcamayı ve harcaNmayı severim(!)
14 şubat sevgililer günüymüş, herkes kutluyrmuş ben niye kutlamayayım.
hadi kutla bakalım.bugünü değersizliklerinle, basitliğinle süsle.senin için hiçbir anlamı olmayan günü yine aynı bilinçsizlikle kutla.ama aynaya bakmayı da unutma..
Sevgiliyle mutlu geçen, her gün sevgililer günüdür. Bunun yılda bir günle sınırlandırılması ya da yılda bir gün anılması bile sevgiye ve sevgiliye yapılabilecek en büyük haksızlık.
Geçmiş yıllarda kutlanan bir “sevgililer günü” sonrasında,arkadaşlarımdan birine sordum – karına sevgililer gününde ne aldın? diye … güldü ve yanıtladı –o benim karım, sevgilim değil ki …neden bir şey alayım… o zaman dan beri düşünürüm. Kimdir sevgili? Hitaplarımızın, yada kendimize ait hissettiğimiz (ım,im) aşağı yukarı her şeyin başına oturturuz hep bu sözcüğü, sevgili anneciğim, sevgili arkadaşım, sevgili vatandaşım, sevgili karım, sevgili oğlum, sevgili öğretmenim.v.s, v.s. uzar gider O zaman bu günün özelliği nedir. Kim için kutlanır…. Bir bileniniz varsa lütfen söylesin, Ona sahipsem vakit geçirmeden çarşıya çıkıp ALIŞ VERİŞ yapayım, yok eğer ondan bende yoksa şimdiden ağıt yakayım….
Nefes, hayatta kalmamız için nasıl gerekliyse, sevgi de saadetimiz için öyle gereklidir. Vücudumuzun gıdası besinlerse ruhumuzun ve kalbimizin gıdası da aşk ve sevgidir. Çölleri vahaya, uçurumları düzlüğe çeviren aşk, umudunu kaybeden, geleceğinden beklentisi kalmayan insanlara yaşama sevinci kazandırır. Bedeni diri tutar sevgi iksiri…
Sevgiye geniş açıdan bakmak lazım. Sevgi manevi hazların, yeri kolay kolay doldurulamayanıdır. Fakat her nedense bizde sevgi ve aşk deyince ekseriyetle karşı cinslerin birbirine duyduğu cinsellik merkezli sevda duyguları anlaşılır. Hatta bazıları bir elde birkaç karpuz tutanlar gibi aşklarını yedeklerle takviye ederler. Birini kaybedince yedekteki sahneye çıkar. Buna da hiç sıkılmadan ‘aşk’ derler. Sonra da her türlü haltı yerler.
Sevgiye sınır çizmek müşküldür. Onu bir şekilde sınırlamak kalbe ambargo koymaktan farksızdır. Sevgi bir ummandır. Yürek kaşığınız ne kadar büyükse o kadar nasiplenirsiniz. Bizce gerçek sevgi karşılıksız olandır. Fakat günümüzde karşılıksız sevgiler yok denecek kadar azdır. Çıkar ilişkileri sevdalara da bulaşmıştır. Günümüzde arı duru aşklar bulunmaz Hint kumaşı kadar kıymetlidir. Aşkları da en can alıcı yerinden vurdu kapitalizmin gözü para hırsı bürümüş uşakları… Sevgiyi ve aşkı ayağa düşürenler onun yerde sürünmesinden ve incinmesinden rahatsız olmayanlardır. Çünkü onlar için mühim olan kazançtır. Her sevdanın maddi bir bedeli vardır onların gözünde.
Aşk mana denizine dalmaktır. Yüce dinimiz İslamiyet aşkın mahremiyetine önem vermiştir. Bunun yanında manevi kavramlar da aşka dâhildir. Bu bağlamda Yunus Emre ve Mevlana gibi erenler aşkın sembolleşmiş kahramanlarıdır. Onlar Allah ve Peygamber aşkını manevi dünyalarında büyütmüş yüce şahsiyetlerdir. Onlarınki de aşktır ama gönlü şımartmayan, aksine yüreği sığaya çeken aşklardır.
Aşk insanı olgunlaştırır derler. Fakat bu aşk bildiğimiz insani aşkla sınırlı değildir. Allah, peygamber ve bunun gibi manevi değerlere duyulan aşkları da aşkın muhtevasına katmak lazımdır. Hatta bunlar beşeri aşkın bir adım önünde durmaya layıktır. İşte bu anlamda Divan şiirinin büyük şairi Fuzuli, aşktan neşet eden derdin çaresini şu beytinde reddediyor:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabîb Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır”
Bu beyit üzerinde uzun uzun düşünmek gerekir. Zira düşündükçe apayrı bir anlam derinliği yakalayacağınızdan şüphem yoktur. Beyti günümüz Türkçesine çevirirsek şunları söyleyebiliriz: “Ey tabip! Aşk derdiyle başım hoş benim; yaramdan el çek sen. Bana derman hazırlama ki senin merhemlerin benim ölümüm sayılır.”
Demek oluyor ki aşksızlık felsefi manada hayata indirilen bir darbedir. Kişi sevdikçe yaşar. Lakin bu sevgi iki insanın aşkıyla sınırlı olmamalıdır. Sevgiler durulaştıkça ve çıkarlardan arındıkça anlam kazanırlar. Maneviyatsız bir aşk; kördür, sağırdır, ruhsuzdur.
Aşk acılardan da lezzet alınabileceğini öğreten bir mana yoğunlaşmasıdır. Aşıkın tabibi maşuktur. Vuslata giden yolda çekilen çileler acı ve keder verse de insanları olgunlaştıran ve derinleştiren vesilelerdir. Bunlar kulun dirençli olmasını sağlar.
Büyük mutasavvıf Mevlâna der ki, “Aşk geldi. Damarımda, derimde kan kesildi; beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu. Bedenimin bütün cüzlerini sevgili kapladı. Benden kalan yalnız bir ad, ondan ötesi hep o…” Mevlana’nın bahsettiği bu aşk, şehvete batmış beşeri aşk değil muhakkak… Allah’la ve onun yarattıklarıyla güzelleşen ve ulvileşen manevi sevdadır. Aşkın sınırlarını imanla ve irfanla çizenlerin vuslatı hayırlı olur şüphesiz…
Nerde o eski aşklar? Leylalar, Mecnunlar, Keremler, Aslılar, Yusuflar, Züleyhalar, Ferhatlar, Şirinler nerde? ... Aşkın mahremiyetini darağacına kaldıranlar tüketim toplumu olmanın getirdiği samimiyetsizlikleri ne zaman itiraf edecekler? Bu ikiyüzlülük hastalığını tedavi edecek yine aşktır. Zira aşkın yarası ancak aşkla iyileştirilebilir.
Günümüzün kapitalist zihniyeti sevdalar üzerinden bile çıkar sağlamanın ve aşkları sıcak paraya çevirmenin peşindedir. 14 Şubat Sevgililer Günü bunun somutlaşmış şeklinden başka bir şey değildir. Şubat ayının başından beri mağaza vitrinlerinde sözüm ona dillere pelesenk edilen Sevgililer Günü bahane edilerek reklâm yapılıyor. Televizyonlar ve gazeteler sürekli bu konuyu işliyor. İnternet üzerinden alışveriş yapma amacıyla kurulan yüzlerce site sevgililer günü üzerinden getirim sağlamanın peşine düşmüş…
Hemen her şeyin sahte ve yalan olduğu günümüzde o eski içtenlikleri nasıl geri getireceğiz? Günübirlik ilişkileri ‘aşk’ diye nitelendirenler ve aşkla cinselliği aynı kefeye koyanlar çamur içinde yüzdüklerinin farkına varabilecekler mi acaba? Ne zaman aşkı kumar olarak görmekten ve aşk üzerine kumar oynamaktan vazgeçeceğiz? Olmayan aşkların günü kutlu(!) olsun. Bu arada aşk ve sevda üzerinden köşeyi dönenlerin cebe indirdikleri bereketli olsun. Kim bilir onlar gelecek sene de aşkı paraya çevirmenin planlarını şimdiden yapmaya başlamışlardır. Zira kapitalistlerin aşk anlayışı daha çok kazanmaktan ibarettir.
eskişehirin ışıklı caddelerinde rahaatça yürümek..
İnsanlar böyle günlere neden ihtiyaç duyarlar biliyor musunuz; Diger günler önemli ve özel hissettirilmedigi için...
Ee nolmuş? Bugün.
dikkat ettimde en cok sevgilisi olmayanlar kosturuyo ortalikta..karsi cinsin,yani sevgili adayinin o gun sevgilisi olabilecegi ihtimalini yuksek tutan bazi sevgilisizler,heralde her adayin metobolik degisiminin bu gun icerisinde gerceklesebilecegini dusunuyor..sevgililer rahatta sevgilisizlere pek bi yazik.ben olsam ozellikle sevgililer gununde hurmetlerini sunan bi insani,bir dahaki sevgililer gununde bunu yapmayacaginin garantisini alarak bir sene ertelerdim.
'son 57 gün...buldum buldum,bulamadım insanlarla ilişkimi kesicem'
deyip duruyodum sevgilin var mı diyenlere...
Yalnız geçirildiğinde çok kötü olan bir gün...
yılın en dandik ve anlamsız günü eğer sevgini kanıtlamak için para ile hediye alıyosan tirilyonlar harcıyorsan senden ayrılmasından korkuyorsundur. eee zaten hediyen pahalı değil diye senden ayrılıyorsa zaten sevmiyor demektir! ! !
III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
mu ¿
Sevgililer günü cirosu açıklandı. Sevgililerimize onları ne kadar sevdiğimizi söyleyebilmek için tam ^^501,8 milyon YTL^^ para harcamışız.
Bu para ile neler neler yapılabilirdi. Ülkemde asgari ücretle çalışan 1.245.068 ailenin bir aylık geliri miktarındaki bu parayla, kaç insanın derdine derman olabileceğimizi hiç düşünmüş müydünüz?
gidip hava durumuna bakmaktansa aptal muhayyilemi gece vakti karanfil sokakta
kömür dumanı ve kedi ayaklarıyla lekelenmiş gri güzel kar olasılığıyla tatmin edebilirim..
burda ki şu aptal kış yağmurundan çok daha iç açıcıdır bu..
ve sevgililer çınarlar altında ... bu mevsim Ankarayı seviyorum mesela..
çünkü soğuk ve lanet olası bürokrasi piçi modern bir şehirdir..
elimde değil köylü yanım saygı duyuyor .. bak işte boş bulundum.. unuttum seni.. saint valantine..
güzel bir tonlaması var adının oysa.. modern bir tonlaması var.. bir sürü heceleyebiliriz seni..
alan vatan at en elit tan tin lav ana ma vala vb
ne?
lavanta mı
bu mudur yani bu gün için en münasip çiçek.. azizim valentine senin aklını...
Sevgilim, beni kaç ytl'lik seviyorsun.......? ?
Bir gün yaşandı ve bitti. Kimisi sevgilisinin yanağına kondurduğu buse ile kimisi tek taş pırlantalarla, kimisi araba veya ev alarak sevgilisine sevgisini gösterdi.
Kimisi de alınan tek taşın karatını az bulup, hediyesini almadı geri çevirdi.
Tüm bu hediyelere ilaveten saçlar başlar özenle yaptırıldı, en pahalı, en şık giysiler ve pabuçlar alındı. Koskocaman buketler hazırlatıldı, orkidelerin arasına, bilezikler, tek taşlar yerleştirildi ve sevgiliye gönderildi.Akşam da yemeye, içmeye, eğlenmeye gidildi. Tabi arkasından 5 yıldızlı otellerin kral dairelerinde sevgiliyle birlikte masaldan da öte bir gece geçirildi.
Böylece, bak sevgilim ben seni ne kadar seviyorum sorusunun cevabı verildi.
Sevgilisi olanlar mutluydu, sevgilisi olmayanlar tühh be keşke benim de bir sevgilim olsaydı dedi yüzünü buruşturdu.
Herkes sevgilisinin yanında mesut ve bahtiyarken, hiç kimsenin aklına dünyanın bir yerlerinde açlıktan, ilaçsızlıktan ölen insanlar gelmedi.
Evet herkes sevgilisini yine parası kadar sevdi.
Tüketim çılgınlığı günümüz kutlu olsun, ama biz burada cömertçe para harcarken dünyanın başka yerinde insanlar açlıktan öldüler.
Sevgililer gününün cirosu bir açıklansa da, bu paralarla kaç insanı yaşatabilirdik bir öğrensek.
Bir de İNSANLIK GÜNÜ ilan eden olsa da insanları yaşatmak adına paralarımızı harcayabilsek.
katoliklere ait bir gün olduğu için ortodoksların bile kutlamadığı buna rağmen bir çoğumuzun nedense bir bayram gibi değerlendirdiği saçma bir gün...
Yaşamımız boyunca böyle dikenler mutlaka hepimizin yüreğine batmıştır. Önceleri çok acıtmış, hatta kanatmış, gözyaşlarımıza karışmıştır. Zaman her şeyin ilacı olur derler ya... Evet çok doğru, zamanla kanayan yaralar artık kanamaz olur ama acılar bitmez, sadece ince bir sızıya dönüşür… Hani bazı yağmurlu havalarda kırılan bir kolunuz veya bacağınız nasıl sızlarsa, kırılan kalpler de işte bazı zamanlarda öyle sızlar… Öyle zamanlarda ne kadar Gülü sevdiğimiz için dikenine de katlanırız desekte bir ahhhhhhh çekmeden de duramayız ve hiç bir zaman Gülü sevmekten vazgeçmeyiz… Hayatınızda her zaman gülünüzün olması ama yüreğinize batmaması, yüreğinizde yediveren güller gibi daima açması, dikeninin ise sadece elinize batması dileğiyle...
Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
Sunay Akın sevgiliye söylenebilecek en güzel sözleri söylemiş zaten.
bütün sapların kız arayışına çıktığı gün
şimdiye kadar olumlu bir şey yok şimdi den sonrası.............kısmet.....
sevgililer günü diye birsey olamaz çünkü hergünün sevgiyle geçmesi gerekli
şöyle tüketim kültürlü, kapitalizmli bir girizgahla valentine giydirecem ama kendim bile yemeyeceğim!
tamam, kırmızı kalpli yastık almasak ta titreşimsiz, kuru zeminde bir sevgiliyi buselemek fena mı olur du bugün. ama yok sen otur, mal mal etrafı keserek, tırışkadan tespitlerde bulun, hiçbir zaman gelmeyecek ruh ikizini bekle ühüüüü allah belamı versin.
1- Anneler günü..
2- Sevgililer günü
3- Tabi en başta yeralması lazım ama üçüncü sıraya getirdik ' Yılbaşı '...
ve daha nice alıntılar..
Sonunda geriye hangi günleri ve kutlamaları kaldı bu batının, Şükran günü ile Cadılar bayramı zannedersem..
Sözlerinde davranışlarında ve hayat tarzında kültürünü unuturak kişilik bunalımına giren bu insanlar, zamanla bulunduğu toplumdan ayrı görmeye çalışır kendisini, ve acınacak neticeler ile yavaş yavaş değerlerinden taviz vermeye başlar...
En iyisimi konunun derinliklerine fazla girmeyelim...Herkesin senede bir gün kutladıkları ' sevgililer günü ' kutlu olsun..
ağzı bir karış açık ayran budalası gib,BATILILARDAN ALDIĞIMIZ BİR GÜN DAHA...onlar niye bize ait hiç bir günü kutlamıyorlar sorun kendinize,sömürge ülkelerin çocukları olduk...
çok şanslı olmalıyım; son beş sevgililer gününde de yalnız değildim,tanrı'nın sevgili kuluyum herhalde :) sevgilin olunca çok şahane geçiyor, ama yoksa gerçekten felaket olabiliyor..
neyse ben ayırt etmeksizin herkesinkini kutlarım! .
14 ŞUBAT HİKAYESİ
Aziz Valentine'ın öyküsü III. Yüzyıl'dan gelir. O dönemde Roma tahtında İmparator II. Claudius vardı, 'Zalim' adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu.
EVLİLİĞİ YASAKLADI
Öylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı.Gençler şaşkındı, kimse sevdiği ile beraber olamıyor, Roma kenti sayısı gittikçe artan ve uzak ülkelerde ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınlar ve kızlarla dolmuştu. Kısacası aşk yasaklanmıştı. Bu sıralarda İmparator tüm Romalılar'ın 12 tanrıya tapmalarını aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlar'la ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını emretti.
Bu emre uymayanların arasında Aziz olarak kabul edilen filozof Valentinus'da vardı, gezerek dinsel vaazlar veriyor ve İmparator'un hatalı olduğunu anlatıyordu. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı. Valentinus'un hapiste olduğu günlerde yaşananlar efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.
GÜZEL JULİA VALENTİNUS'A GİDER
Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kızkardeşi Julia'nın gözleri doğuştan görmemektedir, gardiyan Valentinus'un anlattığı İsa ilgili öykülerin arasında körlerin gözlerinin açıldığını öğrenince, kardeşini gizlice Valentinus'un yanına getirir.
Julia çok güzel ve zeki bir kızdır. Günlerce beraber olurlar, Valentinus ona Roma tarihini, doğanın yapısını, aritmetiği ve Tanrı'ya yönelmeyi öğretir. Julia, dünyayı Valentinus'un anlattıklarıyla görür, onun bilgeliği ile aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur. Bir gün sorar;
'Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı? ' Aziz gülümser;
'Evet, herbirini.' Julia;
'Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyormusun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum.', Valentinus;
'Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım.' Julia, yere diz çöker ve;
'Böylesine inanmak istiyorum, yardım et.' Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia haykırır;
'Valentinus, görüyorum, görüyorum.'
14 ŞUBAT'TA ÖLDÜRÜLÜR
Valentinus duaya devam etmesini söyler.Ertesi gün Valentinus'un ölüm emri gelir, Aziz Julia'ya son bir not yazar, Tanrı'ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını 'Senin Valentine'ından' diye imzalar. Mektup, ertesi gün Julia'ya ulaşır, o günün tarihi 14 Şubat 270'dir. Valentinus, sonradan Papa I. Julius tarafından 'Porta Valentini' adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Şimdi orada yani Roma'da Praxedes Kilisesi vardır.) Julia, mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.
GENÇLERİN İLK CİNSEL DENEYİMİ
İşin aslına bakılırsa, 15 Şubat tarihi Roma tanrıçalarından Februata Juno adına yapılan kutsama töreninin günüdür; birbirleriyle ilk kez cinsel ilişkiye girecek gençlerin adlarının yazıldığı parşömenler, o gün tanrıçaya sunulurdu. Papalık daha sonra yasaklanan bu geleneğin yerine, azizlerin adlarının yazılı olduğu listeleri sergilemeye başladı.
Biz yine Roma'ya dönelim. 15 Şubat'ta kutlanan gençlerin aşk festivalinin özgün adı Lupercalia'dır, geleneksel olarak hediyeler verilirdi.
Kuşların çiftleşme döneminin başlangıcı kabul edilen Şubat ayı döneminde, gençler de onları örnek alarak eşleşirlerdi.
Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra, Pagan inançları yasaklandı veya yerlerine Hıristiyan versiyonlar getirilmeye başlandı.
Aziz Valentine Hıristiyanlığın simgesi olan sevgi ve evlilik kuramı ile kişiselleştirildi, onun Lupercalia Festivali'nin arifesinde öldürülmüş olması iyi bir raslantıydı, böylece Roma'nın bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla, Hıristiyanlığın evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu. Amaca ulaşılmıştı.
Günümüzdeki yorumuyla 'St Valentine' yani Sevgililer Günü, Roma'daki gibi sevenlerin birbirlerine sevgilerini Valentinus'un son mesajında olduğu gibi küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde kutlanmaktadır.
_YORUMSUZ_
Sevgililer günü için gerçek bir Aşk Hikayesi -
Ölüm yılı - 1984 15 Mart
Işte ben bu gün öldüm,
sen öldün ben bittim bende,
işte ben bu gün sen gittin ya
diri diri gömüldüm
İllaki kara toprak değildi beni saran,
Senden kopmamdı,
Seni yitirmemdi
ve bir daha o güzel gözlerine bakamamaktı...
Nasıl ayırdılar bizi, nasıl kıydılar mühür gözlüm ikimize..
Sen varkende içerdim sen yoksun yine içiyorum,
seni içiyorum kadehlerde,
kaderimi ve ömrümü içiyorum aslında ben..
Bana layik görmemişlerdi seni, içerdim ben..... ama...ama...sen kadınım olacaktın
Değil içkiden geçmek kendimden vazgeçerdim senin için....
Ayyaş diyorlar...serseri diyorlardı bana...... ne komik...gülüyorum biliyormusun
Çünkü artık BEY diye hitap ediyorlar. ‘kimi istersen onu alalım’ diyorlar....
Ben seni istiyordum
Göz nurum,
Sadece ve bir tek seni,
Anlatamadım...Inandıramadım,
Inanmadılar diri diri öldüğüme,
Inanamadılar aşkıma.
Ömrümü harcadım mühür gözlüm ömrümü harcadım ben.. O gün bugündür traş olmuyorum, yastayım ben.. Sanmaki yaşıyorum..
Nalet olsun kazandığım paraya biriktirmiyorum..
Seni benden ayıran bu paraya ben dokunmuyorum...
Şimdi daha çok içiyorum,
Şimdi boğuluyorum şarap şişelerinde ve bulabildiğim her içkide,
Ne içtiğim ne farkederki....zehir içsem yeri..
Sadece hatırlamamak
Unutmak hatta uyanmamak için içiyorum ama...
Nafile, hala nefes alıyorum
1984 – 15 Mart işte ben o gün öldüm....dahası yok......sonrası yok...beteri yok halimin, bir can borcum var diyemiyorum....bu can sende tükendi ruhumu teslim etmeyi bekiyorum 23 yıldır....diri diri ölmüş bir canı dolaştırıyorum....
Turgay Üçdağ'ın Aşkı - Günümüzde yaşandığını gördüğüm gerçek olan tek aşk, abim...elleri öpülesi bir insansın, yüreğindeki sevgi gözlermi yaşartacak kadar yüce..Allah yolunu açık etsin abicim.
saçmalıktan ibaret olan bir gün
bir ton masraf
yalandan telaş
yalandan üzüntü
yalandan kibirlilik
yalandan yalandan :)
kampanyalardan yararlanmayı unutma.gez, dolaş, unut..ben de öyle yapıyorum çün ki..
tinerciler tarafından boya takımı kırılan ayakkabı boyacısı çocuğu unuttm mesela.hem ne fark eder 8-9 yaşında olması, bu yaştan öğrensin hayatı.onun ürkek bakışlarını, teslimiyetini unuttm.beni şaşırtan olgunluğunu, güzel diksiyonunu bile tam hatırlamıyrm.
unuttum savaşları, kural buydu zaten; maddi gücü olan üstündür her zaman.hem savaşa maruz kalan devletler de sömürgeci olsalardı, kuralına göre oynasalrdı.
hem ben de batılıyım zaten, batıCIyım..moda olanı alıp giyer, sadece tüketirim..ben tüketiciyim.moda olandan yanayım her zaman.ucuz zevklerim vardır.harcamayı ve harcaNmayı severim(!)
14 şubat sevgililer günüymüş, herkes kutluyrmuş ben niye kutlamayayım.
hadi kutla bakalım.bugünü değersizliklerinle, basitliğinle süsle.senin için hiçbir anlamı olmayan günü yine aynı bilinçsizlikle kutla.ama aynaya bakmayı da unutma..
Sevgiliyle mutlu geçen, her gün sevgililer günüdür.
Bunun yılda bir günle sınırlandırılması ya da yılda bir gün anılması bile sevgiye ve sevgiliye yapılabilecek en büyük haksızlık.
Sevgilisi olanın kutlayacağı güzel bir gün...Kırmızı bir gül ve içten söylenen bir sevgi sözü...Tüm değerli hediyelere değer bence...
Geçmiş yıllarda kutlanan bir “sevgililer günü” sonrasında,arkadaşlarımdan birine sordum
– karına sevgililer gününde ne aldın? diye …
güldü ve yanıtladı
–o benim karım, sevgilim değil ki …neden bir şey alayım…
o zaman dan beri düşünürüm. Kimdir sevgili?
Hitaplarımızın, yada kendimize ait hissettiğimiz (ım,im) aşağı yukarı her şeyin başına oturturuz hep bu sözcüğü, sevgili anneciğim, sevgili arkadaşım, sevgili vatandaşım, sevgili karım, sevgili oğlum, sevgili öğretmenim.v.s, v.s. uzar gider
O zaman bu günün özelliği nedir.
Kim için kutlanır….
Bir bileniniz varsa lütfen söylesin,
Ona sahipsem vakit geçirmeden çarşıya çıkıp ALIŞ VERİŞ yapayım, yok eğer ondan bende yoksa şimdiden ağıt yakayım….
SEVGİ ÜZERİNE MASUM DÜŞÜNCELER
M.NİHAT MALKOÇ
Nefes, hayatta kalmamız için nasıl gerekliyse, sevgi de saadetimiz için öyle gereklidir. Vücudumuzun gıdası besinlerse ruhumuzun ve kalbimizin gıdası da aşk ve sevgidir. Çölleri vahaya, uçurumları düzlüğe çeviren aşk, umudunu kaybeden, geleceğinden beklentisi kalmayan insanlara yaşama sevinci kazandırır. Bedeni diri tutar sevgi iksiri…
Sevgiye geniş açıdan bakmak lazım. Sevgi manevi hazların, yeri kolay kolay doldurulamayanıdır. Fakat her nedense bizde sevgi ve aşk deyince ekseriyetle karşı cinslerin birbirine duyduğu cinsellik merkezli sevda duyguları anlaşılır. Hatta bazıları bir elde birkaç karpuz tutanlar gibi aşklarını yedeklerle takviye ederler. Birini kaybedince yedekteki sahneye çıkar. Buna da hiç sıkılmadan ‘aşk’ derler. Sonra da her türlü haltı yerler.
Sevgiye sınır çizmek müşküldür. Onu bir şekilde sınırlamak kalbe ambargo koymaktan farksızdır. Sevgi bir ummandır. Yürek kaşığınız ne kadar büyükse o kadar nasiplenirsiniz. Bizce gerçek sevgi karşılıksız olandır. Fakat günümüzde karşılıksız sevgiler yok denecek kadar azdır. Çıkar ilişkileri sevdalara da bulaşmıştır. Günümüzde arı duru aşklar bulunmaz Hint kumaşı kadar kıymetlidir. Aşkları da en can alıcı yerinden vurdu kapitalizmin gözü para hırsı bürümüş uşakları… Sevgiyi ve aşkı ayağa düşürenler onun yerde sürünmesinden ve incinmesinden rahatsız olmayanlardır. Çünkü onlar için mühim olan kazançtır. Her sevdanın maddi bir bedeli vardır onların gözünde.
Aşk mana denizine dalmaktır. Yüce dinimiz İslamiyet aşkın mahremiyetine önem vermiştir. Bunun yanında manevi kavramlar da aşka dâhildir. Bu bağlamda Yunus Emre ve Mevlana gibi erenler aşkın sembolleşmiş kahramanlarıdır. Onlar Allah ve Peygamber aşkını manevi dünyalarında büyütmüş yüce şahsiyetlerdir. Onlarınki de aşktır ama gönlü şımartmayan, aksine yüreği sığaya çeken aşklardır.
Aşk insanı olgunlaştırır derler. Fakat bu aşk bildiğimiz insani aşkla sınırlı değildir. Allah, peygamber ve bunun gibi manevi değerlere duyulan aşkları da aşkın muhtevasına katmak lazımdır. Hatta bunlar beşeri aşkın bir adım önünde durmaya layıktır. İşte bu anlamda Divan şiirinin büyük şairi Fuzuli, aşktan neşet eden derdin çaresini şu beytinde reddediyor:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabîb
Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır”
Bu beyit üzerinde uzun uzun düşünmek gerekir. Zira düşündükçe apayrı bir anlam derinliği yakalayacağınızdan şüphem yoktur. Beyti günümüz Türkçesine çevirirsek şunları söyleyebiliriz: “Ey tabip! Aşk derdiyle başım hoş benim; yaramdan el çek sen. Bana derman hazırlama ki senin merhemlerin benim ölümüm sayılır.”
Demek oluyor ki aşksızlık felsefi manada hayata indirilen bir darbedir. Kişi sevdikçe yaşar. Lakin bu sevgi iki insanın aşkıyla sınırlı olmamalıdır. Sevgiler durulaştıkça ve çıkarlardan arındıkça anlam kazanırlar. Maneviyatsız bir aşk; kördür, sağırdır, ruhsuzdur.
Aşk acılardan da lezzet alınabileceğini öğreten bir mana yoğunlaşmasıdır. Aşıkın tabibi maşuktur. Vuslata giden yolda çekilen çileler acı ve keder verse de insanları olgunlaştıran ve derinleştiren vesilelerdir. Bunlar kulun dirençli olmasını sağlar.
Büyük mutasavvıf Mevlâna der ki, “Aşk geldi. Damarımda, derimde kan kesildi; beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu. Bedenimin bütün cüzlerini sevgili kapladı. Benden kalan yalnız bir ad, ondan ötesi hep o…” Mevlana’nın bahsettiği bu aşk, şehvete batmış beşeri aşk değil muhakkak… Allah’la ve onun yarattıklarıyla güzelleşen ve ulvileşen manevi sevdadır. Aşkın sınırlarını imanla ve irfanla çizenlerin vuslatı hayırlı olur şüphesiz…
Nerde o eski aşklar? Leylalar, Mecnunlar, Keremler, Aslılar, Yusuflar, Züleyhalar, Ferhatlar, Şirinler nerde? ... Aşkın mahremiyetini darağacına kaldıranlar tüketim toplumu olmanın getirdiği samimiyetsizlikleri ne zaman itiraf edecekler? Bu ikiyüzlülük hastalığını tedavi edecek yine aşktır. Zira aşkın yarası ancak aşkla iyileştirilebilir.
Günümüzün kapitalist zihniyeti sevdalar üzerinden bile çıkar sağlamanın ve aşkları sıcak paraya çevirmenin peşindedir. 14 Şubat Sevgililer Günü bunun somutlaşmış şeklinden başka bir şey değildir. Şubat ayının başından beri mağaza vitrinlerinde sözüm ona dillere pelesenk edilen Sevgililer Günü bahane edilerek reklâm yapılıyor. Televizyonlar ve gazeteler sürekli bu konuyu işliyor. İnternet üzerinden alışveriş yapma amacıyla kurulan yüzlerce site sevgililer günü üzerinden getirim sağlamanın peşine düşmüş…
Hemen her şeyin sahte ve yalan olduğu günümüzde o eski içtenlikleri nasıl geri getireceğiz? Günübirlik ilişkileri ‘aşk’ diye nitelendirenler ve aşkla cinselliği aynı kefeye koyanlar çamur içinde yüzdüklerinin farkına varabilecekler mi acaba? Ne zaman aşkı kumar olarak görmekten ve aşk üzerine kumar oynamaktan vazgeçeceğiz? Olmayan aşkların günü kutlu(!) olsun. Bu arada aşk ve sevda üzerinden köşeyi dönenlerin cebe indirdikleri bereketli olsun. Kim bilir onlar gelecek sene de aşkı paraya çevirmenin planlarını şimdiden yapmaya başlamışlardır. Zira kapitalistlerin aşk anlayışı daha çok kazanmaktan ibarettir.
Kırmızı rengin hakimiyet sürdüğü gün...)