dudaklarım çatlamış...kaşınan sakallarımı elimin tersiyle kaşıyordum ancak...bir elimin parmaklarında hiç bırakmadığım külü düştü düşecek sigaram,diğerinde hiç bırakmayacağım bi şişe şarabım...ayık bakamazken aya her geceki gibi, sallanarak yürüyordum beyoğlunun arka sokaklarından...peltek konuşmamda kimsenin anlamadığı bir şeyler mırıldanıyordum daha sonra benimde hatırlamadığım... bir serseri değilimdim, en azından kabullenmiyordum belki, ama o sıfatı bile alamamıştım üzerime...ne olduğum belirsiz,ne olacağım, ne dediğim nereye gittiğim,nerede uyanacağım,uyanınca ne yapacağım belirsiz bu sorulara yanıt bile aramaya tenezzül etmeden yürüyordum öylece şuan hatırlamadığım bi yere...çalacak bi kapım bile yoktu belki,çalınacak bi kapımda,serseri bile olamadım sokaklarda..taki son şişe şarabımda bitene kadar... şimdi; bir serseri hala olamadım... ama bir dilenciydim artık bu hayatta... yanlızca bir dilenciydim artık...
farsça serser -Belli bir işi ve yeri olmayan başıboş (kimse) , kabadayı, hayta, holigan: 'Hayran Baba'yı bir serseri ile birlikte temizlemişlerdi.'- F. R. Atay.
Tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan (kimse) .
mecaz Belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atılmamış olan, rastlantıyla gelen: 'Köpüklü denizin üstünde serseri martılar uçuşuyor, yanımızdan yelkenli bir mavna geçiyordu.'- Ö. Seyfettin.
Biz ne kadar sosyetenin cilalı kaldırımlarında dans etmesini bilmesekte, her kahvede masamız, her karakolda ismimiz ve her güzelde mutlaka resmimiz vardır...
Bizler Serseriyiz... Gece gündüz içeriz. Tek suçumuz... Sevilmeden severiz. İşte! ! Biz bu yüzden serseriyiz. Serseri ağlamaz demeyin sosyete güzelleri. Serseri ağlarsa! ! Kimse susturamaz. Anladın mı güzelim! ! Kimse SERSERİ OLAMAZ...
dudaklarım çatlamış...kaşınan sakallarımı elimin tersiyle kaşıyordum ancak...bir elimin parmaklarında hiç bırakmadığım külü düştü düşecek sigaram,diğerinde hiç bırakmayacağım bi şişe şarabım...ayık bakamazken aya her geceki gibi, sallanarak yürüyordum beyoğlunun arka sokaklarından...peltek konuşmamda kimsenin anlamadığı bir şeyler mırıldanıyordum daha sonra benimde hatırlamadığım...
bir serseri değilimdim, en azından kabullenmiyordum belki, ama o sıfatı bile alamamıştım üzerime...ne olduğum belirsiz,ne olacağım, ne dediğim nereye gittiğim,nerede uyanacağım,uyanınca ne yapacağım belirsiz bu sorulara yanıt bile aramaya tenezzül etmeden yürüyordum öylece şuan hatırlamadığım bi yere...çalacak bi kapım bile yoktu belki,çalınacak bi kapımda,serseri bile olamadım sokaklarda..taki son şişe şarabımda bitene kadar...
şimdi; bir serseri hala olamadım... ama bir dilenciydim artık bu hayatta...
yanlızca bir dilenciydim artık...
farsça serser
-Belli bir işi ve yeri olmayan başıboş (kimse) , kabadayı, hayta, holigan:
'Hayran Baba'yı bir serseri ile birlikte temizlemişlerdi.'- F. R. Atay.
Tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan (kimse) .
mecaz Belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atılmamış olan, rastlantıyla gelen:
'Köpüklü denizin üstünde serseri martılar uçuşuyor, yanımızdan yelkenli bir mavna geçiyordu.'- Ö. Seyfettin.
Biz ne kadar sosyetenin cilalı kaldırımlarında dans etmesini bilmesekte, her kahvede masamız, her karakolda ismimiz ve her güzelde mutlaka resmimiz vardır...
Bizler Serseriyiz...
Gece gündüz içeriz.
Tek suçumuz...
Sevilmeden severiz.
İşte! !
Biz bu yüzden serseriyiz.
Serseri ağlamaz demeyin sosyete güzelleri.
Serseri ağlarsa! !
Kimse susturamaz.
Anladın mı güzelim! !
Kimse SERSERİ OLAMAZ...
hayatın anlamını bulup yıtıren...............