Kültür Sanat Edebiyat Şiir

şer üçgeni sizce ne demek, şer üçgeni size neyi çağrıştırıyor?

şer üçgeni terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    anne-karı-bacı

  • Murat Topçu
    Murat Topçu

    sanırım 57. hükümet için gazetelerden birinde böyle bir terim okumuştum

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    'Şer üçgeni', Filistin, Lübnan ve Ortadoğu'da savaş hazırlığı

    11 Eylül saldırılarından hemen sonra dünyayı, 'ya bizdensiniz ya da teröristlerin safında' şeklinde bir dayatmayla karşı karşıya bırakan, Latin Amerika'dan Güneydoğu Asya'ya, Orta Afrika'dan Orta Asya'ya kadar bütün ülkeleri yeni küresel savaşını onaylamaya zorlayan ve onlara 'mükellefiyetler' yükleyen, 'bağlılıklarını' göstermeyen veya sessiz kalanları 'terörist' ilan eden ve onlara 'haddini bildireceklerini' söyleyen ABD Başkanı George Bush, son 'ulusal birlik' konuşmasında bu tavrını daha da sertleştirdi. Irak, İran ve Kuzey Kore'yi 'şer üçgeni' olarak tanımlayan, bu ülkelere karşı 'savaş ilan eden' Bush, Filistin'den Lübnan'a, Mindanao'dan Malezya ve Endonezya'ya kadar Müslüman grupları da içine alan geniş bir 'müdahale alanı' tanımlaması yaptı.

    Yoğun tepki alan konuşma, dünyanın ne kadar tehlikeli bir süreç içinde bulunduğunu gözler önüne serdi. Devletler ve örgütler düzeyinde iki ayrı koldan yürütülen kuşatma harekatı ve Bush'un son konuşması, dünyaya, savaşın hiç de El Kaide veya Usame Bin Ladin savaşı olmadığını, bunun bir antiterör savaşı da olmadığını tekrar gösterdi.

    Bush'un konuşmasına İran'ın tepkisi çok sert oldu. Batı'nın sempati ile baktığı Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi bile, konuşmayı, 'müdahaleci, savaş kışkırtıcısı, hakaret edici, hegemonyacı ve küstah' olarak niteledi.11 Eylül'den sonra ABD-İran ilişkilerindeki yumuşama süreci ve İran'daki liberalleşme hareketi de büyük yara aldı. Aslında Pakistan ve İran'ın nükleer gücü başından beri bu savaşın hedefleri arasındaydı. Kuzey Kore ise, Bush'un sözlerini savaş ilanı olarak algıladı ve karşılığında ağır ithamlarda bulunarak,11 Eylül saldırılarının arkasında Bush yönetimi olduğunu iddia etti. K. Kore, Bush yönetimi için 'cüzzamlı yönetim' ifadesini kullandı.



    Mindanao, Açe, Borneo, Lübnan ve Filistin: Küresel savaşın yeni adresleri

    Bush'un konuşmasından hemen sonra ABD askerleri Filipinler'in güneyideki Müslüman Mindanao'da özgürlükleri için onbinlerce şehid veren Moro Müslümanları'na karşı savaş başlattı. Amerikan basını her gün yeni bir bölge veya ülkeyi hedef gösteren yayınlarını daha da artırdı. Yahudi lobisinin önde gelen yayın organı The New York Times'ın yazarı ve yine Yahudi lobisinin sembol isimlerinden William Safire, Başbakan Bülent Ecevit'in Washington ziyareti sırasında ABD ile Türkiye arasında Irak'a müdahale konusunda anlaşma yapıldığını, Türk tanklarının ABD özel birlikleriyle Bağdat'a gireceğini, Kuzey Irak'ta 70 bin Kürt'ün silahlandırılacağını belirterek, harekatın kısa süre içinde başlayacağını iddia etti. Safire, İran'a yönelik baskıların artırılacağını ve bu ülkede rejime karşı halkın ayaklandırılacağını yazdı.

    İngiliz The Times ve Alman Die Welt gazeteleri, El Kaide'nin, bütün faaliyetlerini Afganistan'dan Lübnan'a kaydırmak için Hizbullah'la görüşmeler yaptığını yazdı. CIA'ya dayandırılan iddialarda, Suudi milyonerlerin finansal desteğiyle binlerce Arap savaşçının Lübnan ve Filistin'e geçtiği açıklandı. Doğu Akdeniz'de korkunç bir askeri yığınak yapan, Arap Yarımadası'nı 140 savaş gemisi ile kuşatan, Afrika Boynuzu, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'nda olağanüstü hal ilan eden ABD, İngiltere ve İsrail'in, Filistin ve Lübnan'a yönelik askeri operasyonlara başlayacağı öne sürülüyor. İsrail nükleer denizaltıları Doğu Akdaniz'de denetimi ele almış durumda. USA Today ise,11 Eylül saldırılarının Malezya'da planlandığını iddia etti. Yine New York Times, Endonezya'daki İslami cemaatlerin El Kaide ile bağlantılı olduğunu öne süren yayınlar yapıyor.

    Mindanao'dan sonra Malezya ve Endonezya'nın Borneo adasına, Endonezya'nın Açe bölgesine yönelik ABD müdahalesi bekleniyor. Zira bu bölgeler hem enerji zengini, hem Pasifik'le Hint Okyanusu arasındaki deniz ticaretini kontrol ediyor. Dünya enerji kaynakları ve bu kaynakları pazara ulaştıracak koridorlara göre petrol şirketlerinin çizdiği 'yeni dünya haritası'na göre gün geçtikçe daha da belirginleşen küresel savaş, Orta Afrika, Ortadoğu, Orta Asya ve Güneydoğu Asya şeklinde dört ana merkez etrafında şekilleniyor. Bu merkez bölgelerde önümüzdeki dönemde çok ciddi harita değişiklikleri, siyasal karmaşa, etnik çatışma alanları oluşacak.

    Afganistan'da petrol şirketlerinin eski danışmanlarını ve CIA'ya çalışanları iktidara getirerek bu ülkede yeni bir yönetici elit oluşturan ABD, aynı modeli enerji kaynaklarını barındıran, bu kaynakları dünya pazarlarına ulaştıracak koridorları kontrol eden diğer bölgelere de uygulamayı planlıyor. Bir çok ülke ve bölge için CIA ve petrol şirketlerinin eğitiminden geçirilmiş kadrolar hazır bekletiliyor. Bush'un konuşması sırasında Afganistan'ın CIA ajanı olan başbakanı Hamid Karzai'nin Bush'un eşi ile yanyana durması ve ABD'nin 'Afganistan zaferi'nin göstergesi olarak pazarlanması bir çok ülke ve bölge için ciddi mesajlar içeriyordu. Körfez Savaşı ve sonrası CIA adına çalışan ancak daha sonra Guam'daki askeri üsse götürülen Kuzey Iraklı peşmergelerin çoktan ABD'ye götürüldüğü, bu kişilerin Kürt yahudiler olduğu ve şimdi ABD kurumlarında eğitim aldıkları belirtiliyor. İşte bunlar yarın bölgeye yönetici olarak gelecek. Tıpkı Karzai ve diğerleri gibi...


    Amerika-İngiltere-İsrail 'üçgeni' ve Türkiye-İsrail-Hindistan ekseni

    Kimse 'terörizme karşı savaş nutukları'na aldanmasın. Bu bir ekonomik savaş. Zaten,11 Eylül saldırısı da ekonomik savaşın ilanıydı.11 Eylül saldırıları, ABD'nin 'ekonomi mabedi'ni ve ekonomik hegemonyasını korumakla yükümlü askeri gücünü vurdu. Şimdi karşı saldırı yapılıyor. Karşı saldırı da, doğal olarak, ekonomik bir savaş. İlan edilen bütün kriz bölgeleri ya zengin kaynaklara sahip, ya bu kaynakları pazarlara ulaştırma konumunda stratejik koridorları barındırıyor; ya büyük bir pazar ya küresel ekonomik düzenin ayakta tutulması için çalışan ABD askeri gücü için son derece stratejik önem taşıyor; ya da yeni küresel savaşa karşı muhalif söylem ve eylemlerin gelişebileceği sosyal ve siyasal kesimleri barındırıyor.

    ABD, İngiltere, İsrail'in oluşturduğu 'Şer üçgeni' Orta Afrika'dan Doğu Asya'ya kadar enerji merkezlerini barındıran geniş bir coğrafyada görülmemiş bir 'temizlik harekatı' yürütüyor. İsrail-Türkiye-Hindistan ekseni bu 'üçgen' için çalışıyor. Küresel sermayenin çıkarları için süren bu savaşın önündeki en büyük hedef, sömürge karşıtı söyleme sahip İslamcı ve milliyetçi gruplar.

    Muhalefet yok edilecek, özgürlük arayışları rafa kaldırılacak, otoriter yönetimler güçlendirilecek, yerel zenginlik küresel sermayeye teslim edilecek. Artık kimse Filistin halkının gasbedilen haklarını, sokaklarda kurşuna dizilen çocukları, işgal edilen Müslüman bölgelerini sorgulayamayacak. İsrail'in 'insanlık suçu'ndan ve katliam işlemekten yargılanan başbakanı Ariel Şaron'un cinayetleri kınanamayacak.

    Miloseviç'i yargılayan irade şimdi savaş suçluları ile ortaklık kuruyor, onları güçlendiriyor. ABD, Küba'ya götürdüğü esirlere yönelik uygulamasıyla insanlığın ortak değerlerini yerle bir ediyor, uluslararası sözleşmeleri işlevsiz hale getiriyor, adalet ve hukuk kavramlarına ağır darbeler indiriyor. Yeni savaşın nasıl bir dünya öngürdüğü bir kaç ay içinde belli olmadı mı sizce de...?

    İBRAHİM KARAGÜL
    Yenisafak
    2 Şubat 2002