Sanılır ki; çok para, sürekli yükselen bir kariyer, bahçeli bir ev, spor bir araba olunca daha mutlu olunur. Evet, kimi zaman bunlara sahip oluyoruz ama ruhumuz yanımızda olmadan. Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve 'niye' ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabıdır aslında.
Sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim! Sanmak içinde umutlar, düşler ve heyecanlar vaat eden çok boyutlu bir kavramken, olmak gerçeğin sert, kalın, köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca.. Ne mutludur o, oluşlarının içine sanışlarını da katmayı başaran insanlara... ' Kumral Ada Mavi Tuna & Buket Uzuner '
Sanılıyor ki, geriliğin nedeni İslam kültürüdür.Doğu kültürüdür. Eğer öyle olsaydı,geri kalmışlık sadece Müslüman ülkeler için söz konusu olurdu.O zaman Latin Amerika,Afrika ve Asya’nın bir çok ülkesinin geri kamlılığını anlamak zorlaşırdı! ...
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen -sanki ateşten bir tebessüm- zehir zemberek aşkımız..
sanmak......, geçmişin içinde körce, geleceğe karanlık bakmak.. sanmak......., acıları yok sayarak. taş atana ekmek atmak. sanmak........, avuntuyu geçer akçe yapıp ömür sayfasından bir bir koparılmak. sanmak......., hayaller denizinde susuz sönmüş volkanda kor ateş gibi yanmak. Sanmak........., çıkmaz sokakta kör ebe oyunuyla şeytan ininde sevgiyi aramak sanmak.... kanmak......... ... Gülden Işık
Her gördüğümüz sakallıyı dedemiz sanamayacağımız gibi, her duyduğumuz konuşmayıda Türkçe sanmayalım.İşte size bir örnek. Aşağıdaki cümleleri okumayı deneyelim ve görelim ;)
- I run each teen me? - A wet each team. - I run each make is tea your sun each. - Catch bar duck each teen? - On bar duck each team. - Why high one why!
Televizyondaki spikerlerin de bizi gördüğünü sanırdım, bunu anlamak ve açıklığa kavuşturmak için birgün koltuğun arkasına saklandım, planım spikeri punduna getirip beni aradığını ve kafasını oynattığını yakalamaktı ama nereye saklanırsam saklanayım, ne kadar gizlice kafamı dışarı çıkartıp televizyona bakarsam bakayım spiker hep beni görüyor, gözümün içine bakıyordu. Sonra babama sordum, öğrendim.
ahaha bide şunu sanıyodum;
İn cin top oynuyo dediklerinde de, incin adında (ayşe fatma gibi) bi kızın top oynadığını sanırdım. bi türlü anlayamazdım. eee top oynuyo da nooluyo ben de oynuyorum derdim kendi kendime.
Bir keresinde, 3-4 yaşlarındayken, mutfağa girmiştim ve ömrümde ilk defa kadayıfla karşılaşmıştım: annem kadayıf yapmıştı ve ben de kadayıfı babam zannettim çünkü babam kıllı bir insandı ve annemin babamı öldürdüğünü sonrada yemek yaptığını düşünmüştüm, babamın piştikten sonra kıllarının o hale geldiğini zannedip babam eve gelene kadar mutfakta oturup ağlamıştım, annemin çok kızdığını hatırlıyorum.
Otobüslerdeki 'tehlike anında kolu el ele çeviriniz' (ki bööle bile yazmıyo) yazısını her gördüğümde otobüsteki herkesin elele tutuşup, ve birinin lider olup kolu onun çevirmesi gerektiğini sanırdım.
Sandı ki gökyüzünde hep güneş olacak ve papatyalar sadece onun için açacak...""" yok öyle bir dünya.""
Yağmuru izlerken sessizce sadece toprak ıslanıyor sanmıştım.. Yüreğimdeki yangının gözyaşımla sulandığını çok sonra anladım.
Alevlerin yanan kömürden çıktığını sanıyordu..
Oysa yanan bizdik..
Sanılır ki; çok para, sürekli yükselen bir kariyer, bahçeli bir ev, spor bir araba olunca daha mutlu olunur. Evet, kimi zaman bunlara sahip oluyoruz ama ruhumuz yanımızda olmadan. Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve 'niye' ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabıdır aslında.
Kül kadar etkisi olmayan insanların, kendilerini ateş sanması ne garip...
Sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim! Sanmak içinde umutlar, düşler ve heyecanlar vaat eden çok boyutlu bir kavramken, olmak gerçeğin sert, kalın, köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca.. Ne mutludur o, oluşlarının içine sanışlarını da katmayı başaran insanlara...
' Kumral Ada Mavi Tuna & Buket Uzuner '
Sanılıyor ki, geriliğin nedeni İslam kültürüdür.Doğu kültürüdür. Eğer öyle olsaydı,geri kalmışlık sadece Müslüman ülkeler için söz konusu olurdu.O zaman Latin Amerika,Afrika ve Asya’nın bir çok ülkesinin geri kamlılığını anlamak zorlaşırdı! ...
F.Başkaya(Paradigmanın iflası S160)
oba diye engin mi sandın
ayağında potini var zengin mi sandın
her olur olmazı canım dengin mi sandın
sanma, aldanma, etme eyleme! ! !
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız..
A.İlhan
sanmak......,
geçmişin içinde körce,
geleceğe karanlık bakmak..
sanmak.......,
acıları yok sayarak.
taş atana ekmek atmak.
sanmak........,
avuntuyu geçer akçe yapıp
ömür sayfasından bir bir koparılmak.
sanmak.......,
hayaller denizinde susuz
sönmüş volkanda kor ateş gibi yanmak.
Sanmak.........,
çıkmaz sokakta kör ebe oyunuyla
şeytan ininde sevgiyi aramak
sanmak....
kanmak.........
...
Gülden Işık
Her gördüğümüz sakallıyı dedemiz sanamayacağımız gibi, her duyduğumuz konuşmayıda Türkçe sanmayalım.İşte size bir örnek. Aşağıdaki cümleleri okumayı deneyelim ve görelim ;)
- I run each teen me?
- A wet each team.
- I run each make is tea your sun each.
- Catch bar duck each teen?
- On bar duck each team.
- Why high one why!
bir kedi sürtündü.simidim olsa tamam.sırf sevgiden miydi, sanmam.işte halim buydu.sanamamak.ben sanmak istiyorum artık.sanmak.sanabilmek.benim kedim sanmaz,ben sanarım ancak.onun için ceblerimde ellerim var.
aldanmak..
eskilerin tabiri ile ' sana pantolonun altından öyle gelmiştir'... ;)
bknz...Hülya Koçyiğit entrysi......- ;)) .Pp
her Atatürk rozeti takanları Atatürkçü ve laik, her sakallı ve çarşaflıyı da şeriatçı, tarikatçi, irticacı sanmak ahmakların işidir...
Televizyondaki spikerlerin de bizi gördüğünü sanırdım, bunu anlamak ve açıklığa kavuşturmak için birgün koltuğun arkasına saklandım, planım spikeri punduna getirip beni aradığını ve kafasını oynattığını yakalamaktı ama nereye saklanırsam saklanayım, ne kadar gizlice kafamı dışarı çıkartıp televizyona bakarsam bakayım spiker hep beni görüyor, gözümün içine bakıyordu. Sonra babama sordum, öğrendim.
ahaha bide şunu sanıyodum;
İn cin top oynuyo dediklerinde de, incin adında (ayşe fatma gibi) bi kızın top oynadığını sanırdım. bi türlü anlayamazdım. eee top oynuyo da nooluyo ben de oynuyorum derdim kendi kendime.
Bir keresinde, 3-4 yaşlarındayken, mutfağa girmiştim ve ömrümde ilk defa kadayıfla karşılaşmıştım: annem kadayıf yapmıştı ve ben de kadayıfı babam zannettim çünkü babam kıllı bir insandı ve annemin babamı öldürdüğünü sonrada yemek yaptığını düşünmüştüm, babamın piştikten sonra kıllarının o hale geldiğini zannedip babam eve gelene kadar mutfakta oturup ağlamıştım, annemin çok kızdığını hatırlıyorum.
Otobüslerdeki 'tehlike anında kolu el ele çeviriniz' (ki bööle bile yazmıyo) yazısını her gördüğümde otobüsteki herkesin elele tutuşup, ve birinin lider olup kolu onun çevirmesi gerektiğini sanırdım.
gassarayın ayağındaki melun top, yüce Karakartal kalesine yaklaşınca bir takım malatya sarışınları sıçrayıp sevinç çığlıkları atarlar...
kudus-breh...karı kısmıyla maç izlenmez:-/
bts- :))
nicki, rahmetli ve pek sevilen bir sanatçının albümünün adı olan bir üyenin yolladığı mesajı açıp okumak ve sonunda 'ama ama:((' demek...
bknz. her sakallıyı dedesi sanmak
kaç kere yanıldığını bile bile sanmaya görmediğini görmeye devam etmek...
paranoya başlangıcı