bakıpta görmemektir, yada ondan(sadık olunandan) başkasını görmemek. bazen dinleyipte duymamaktır yada ondan başkasını duymamak. bazen de dokunupta hissetmemektir yada ondan başkasını issetmemek........
Sadakat; Aşk da, iş de, kendine saygıda sebattır. Sadakati olmayan her eylemin sonu berbattır. Sadakat; her mevsim yüreklerde çiçek gibi açmaktır. İnsanın kurtuluşu ise, sadakatsiz her şeyden köşe bucak kaçmaktır. Zekeriyya BİCAN
Geçmişten gözleri buğulatan bir içli histir sadakat. Geçmişin derin hulyalarında yolculuğa çıkmış, günümüz dünyasına pek uğramaz, meyletmez bir haldedir Sadakat. Sadakatin yolundan yürümek zor ve çetindir. Kaldı ki bahçesinde bir gül bile koklamaya cesaret edemez çoğu kimse. Yorucudur, sabır ve metanet ister. Kolaya sığınanların, kaçkınların yiyeceği nane değildir sadakat. Kaypakların, ürkeklerin taşıyacağı mangal gibi bir yürek değildir sadakat. Hece hece ezberlemektir, kadirşinaslığı ve yüklenmekdir sırtına onca ağırlığı. Sadakat: Mis kokan çıplak bir bebeğin anne kucağında bulduğu huzurlu bir uyku gibidir. Sadakat: Yorgun bir serçenin kanatlarını azgın rüzgara bırakması gibidir. Sadakat: Şeytanın verdiği vereceği vesveseye kapılmadan, iftira kapılarını kapatıp, sabır şerbetinden içmek gibidir. Sadakat: Zulmün boyunlara taktığı zincire direnmek, gerekirse katlanmak ve ölümüne dişlerini sıkmak gibidir. Sadakat: Yutulması zor, acı bir lokum gibidir. Sadakat: Bin emek, gözyaşı ve içten hislerle beslediğimiz ümitler gibidir. O gerçek kapıyı çalıp açamasak da. Dünya bir handır, insanlar yolcu. Ölenin ardından ah çekeriz, hangisi sonuncu? Sonu olmayan seferlerin, nihai son durağıdır sadakat. Nedense insanlar bir tek ölüme sadakat besler. Solgun bir dudak ile kara toprağı öpmek için. Ey insanlık söyle, sadakat senin nerende? Bilirim ki ölüme çare yok, kaçamadığın ölümün eşiğinde. Nankörsün. Bir o kadar kör. Sende saklı bir altın idi sadakat. Gün geçti nafile şimdi solgun bir ölüsün. Uğramazdın insanı şerefli kılan faziletlerin kapısına. Katlanmazdın sabir denen ruhunun arzuladığı şefkat kapısına. Sadakat'den uzak ihanetlerin kapısında büyüdün. Zaman oldu ellerin ile, dillerin ile ve zaman geldi gözlerin ile ihbar ettin sevginin bütün masum yanlarını. Ey nankör! bir o kadar kör. Görmedinmi? seni sen yapan bir erdemdi sadakat. Her uğradığın ihanetlerin girdaplarına saldın sadakatı. Alçaksın, kaçaksın, kaypaksın. Ve nihayetinde işte bir ömür peşine düştüğün nefs'in oyuncağısın. Hadi cağır vesveselerini, cağır günahlarınla imar ettiğin yumak yumak ihanetlerini. Şeytanın türküsünü çalanda söyleyende sendin. Doğruya yalanı katan, masumları çileden çıkaran, şeytan kapısında oynaşan, yallananda sen idin. Hiç mi SADAKAT besleyeceğin kimsen olmadı? Bilirim zordur birinin birisine sadakat beslemesi. Değişen çağların değisen insanlığıdır sadakatsizlik. Zorda olsa bu erdemi unutmayan nice sine'lerinde bu hasreti yaşatan Anadolu insanı var. Türk'e has değerli bir karakter yapısıdır SADAKAT. İhanet kapıları açık oldukça sadakat bahçeleri daima yeşerecektir. Bir kötünün yanında bir iyi muhakkak var olacaktır. Hani meşhur bir hikaye vardır sadakati ve ona beslenen ihaneti anlatan. İhanetin adı göçmen bir kuşa verilir. Sadakatin adı ise bir serçeye. İki dost bütün bahar ve yaz boyunca uçarlar, küçük bir koyun semalarında. Küçük sinekleri, kurtçukları yerler. Arsız yağmurların şaha kaldırdığı derelerden içerler. Çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezerler. İki dost söz vermiş birbirine. AYRILMAYACAĞIZ! Öyle ya mevsim değişiyor. Kış gelmiş. Almış bir telaş göçmen kuşunu. Serçe ise her zaman verdiği söze sadık. Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için. Yaşamaksa önemli imiş göçmen kuşu için. Geçen baharın tatlı bir eğlencesi hatırına gel demiş göçmen kuşu serceye yeni baharlara uçalım. Serçe çaresiz burda bekleyelim demiş yeni bir baharı. Ama kış acımasızdır demiş göçmen kuşu ' aç kalırız, uşuruz, ölürüz burda ' Serce hayır demiş gözüyaşlı, ' korunuruz direniriz birlikte bütün zorluğa.' Göçmen kuşu inanmamış zayıf ve zarif dostuna. İsrar etmiş 'gidelim' Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse onca yaşadığı yere, kalmakda aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye. Ve seçerek sevgiyi karar vermiş. Uçacakmış göçmen dostuyla yeni baharlara. Göçmen ile Serçe cıkmışlar yola. Fakat serçe zayıfmış, kanatları narin. Izdırap iliklerinde gezinmeye başlamış serçenin. Kanatları uzun uçuşlar için değil. Dayanamayacak hale gelmiş bu yola. Göçmen kanatları sanki çelikten ve güçlü. Nice baharlara yelken açmada usta bir uçucu. Acımasız yaklaşan bir fırtına kanatlarını dövüyormuş inceden kuşların. Göçmen önde serçe arkada. Yorgunlukdan serçe iyice yavaşlamış. Göçmene 'duralım' demiş artık. 'Biraz dinlenelim' İtiraz etmiş göçmen. Demiş 'daha aşılacak okyanuslar var. Ölürüz'
Eyvah!
Çok fırtınalar görmüş serçe. 'Kurtuluruz' desede nafile. İhanet almış başını en önde gidiyor. Sadakat narin yapısıyla onun peşinde. Serçe sevgisine uymuş, son bir gayretle salmış zarif kanadını fırtınalara. Gökyüzünden daha büyük gelmiş okyanus serçeye. Yorgun bir sesle son kez seslenmiş göçmen dostuna. 'Yoruldum uçamıyorum' Göçmen serçeye şöyle bir bakmış 'dostum bağışla beni, ben yaşamak istiyorum, ve devam ediyorum. Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT. Yeni bir baharın koynunda koca bir İHANET.'
Madem bu kadar önemli hepimiz birer köpek besleyelim.Neden? Neden? Neden? SADAKAT Kavramı duygusal(cinsel) paylaşımın dışında bir şey çağrıştırmıyor? Oğulun-Anaya, Kardeşin-Kardeşe, Neferin-Davaya, Kulun-Tanrıya, Arkadaşın-Arkadaşa, olanından bahsedebileceğimiz bir örnekleme yada tanımlama yapamıyoruz.(Hadım edilmişiz vesselam ama salgılarımızı almayı unutmuşlar.)
İlk bakışta, hele bir de erkekseniz, zor görünen, ama düşündükçe, hiç de öyle olmayan, aksine karşı durmanın salakça olduğu bir olgu bence sadakat. Çok ulvi oldu..
yürekten olmalı
Dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına dönmek,biricik sevgiliden daha değerlisinin,daha özelinin olmadığını anlamak.
Küçük Menekşe'ye yürekten bağlılığın ispatlanması ;) *
sivas kangalı
fazlasını gösteriyorum..bi gün kafama dank der heralde...ruhsal gereksinimlerin fazlası kişiyi arsızlaştırır.......aldığı kadar :)
k i ş i l i k....
Sonsuza kadar
bakıpta görmemektir, yada ondan(sadık olunandan) başkasını görmemek.
bazen dinleyipte duymamaktır yada ondan başkasını duymamak.
bazen de dokunupta hissetmemektir yada ondan başkasını issetmemek........
Sadakat; Aşk da, iş de, kendine saygıda sebattır. Sadakati olmayan her eylemin sonu berbattır. Sadakat; her mevsim yüreklerde çiçek gibi açmaktır. İnsanın kurtuluşu ise, sadakatsiz her şeyden köşe bucak kaçmaktır. Zekeriyya BİCAN
Geçmişten gözleri buğulatan bir içli histir sadakat.
Geçmişin derin hulyalarında yolculuğa çıkmış, günümüz dünyasına pek uğramaz, meyletmez bir haldedir Sadakat.
Sadakatin yolundan yürümek zor ve çetindir.
Kaldı ki bahçesinde bir gül bile koklamaya cesaret edemez çoğu kimse.
Yorucudur, sabır ve metanet ister.
Kolaya sığınanların, kaçkınların yiyeceği nane değildir sadakat.
Kaypakların, ürkeklerin taşıyacağı mangal gibi bir yürek değildir sadakat.
Hece hece ezberlemektir, kadirşinaslığı ve yüklenmekdir sırtına onca ağırlığı.
Sadakat: Mis kokan çıplak bir bebeğin anne kucağında bulduğu huzurlu bir uyku gibidir.
Sadakat: Yorgun bir serçenin kanatlarını azgın rüzgara bırakması gibidir.
Sadakat: Şeytanın verdiği vereceği vesveseye kapılmadan,
iftira kapılarını kapatıp, sabır şerbetinden içmek gibidir.
Sadakat: Zulmün boyunlara taktığı zincire direnmek, gerekirse katlanmak ve ölümüne dişlerini sıkmak gibidir.
Sadakat: Yutulması zor, acı bir lokum gibidir.
Sadakat: Bin emek, gözyaşı ve içten hislerle beslediğimiz ümitler gibidir.
O gerçek kapıyı çalıp açamasak da.
Dünya bir handır, insanlar yolcu.
Ölenin ardından ah çekeriz, hangisi sonuncu?
Sonu olmayan seferlerin, nihai son durağıdır sadakat.
Nedense insanlar bir tek ölüme sadakat besler.
Solgun bir dudak ile kara toprağı öpmek için.
Ey insanlık söyle, sadakat senin nerende?
Bilirim ki ölüme çare yok, kaçamadığın ölümün eşiğinde.
Nankörsün. Bir o kadar kör.
Sende saklı bir altın idi sadakat.
Gün geçti nafile şimdi solgun bir ölüsün.
Uğramazdın insanı şerefli kılan faziletlerin kapısına.
Katlanmazdın sabir denen ruhunun arzuladığı şefkat kapısına.
Sadakat'den uzak ihanetlerin kapısında büyüdün.
Zaman oldu ellerin ile, dillerin ile ve zaman geldi gözlerin ile ihbar ettin sevginin bütün masum yanlarını.
Ey nankör! bir o kadar kör. Görmedinmi? seni sen yapan bir erdemdi sadakat.
Her uğradığın ihanetlerin girdaplarına saldın sadakatı.
Alçaksın, kaçaksın, kaypaksın.
Ve nihayetinde işte bir ömür peşine düştüğün nefs'in oyuncağısın.
Hadi cağır vesveselerini, cağır günahlarınla imar ettiğin yumak yumak ihanetlerini. Şeytanın türküsünü çalanda söyleyende sendin.
Doğruya yalanı katan, masumları çileden çıkaran, şeytan kapısında oynaşan, yallananda sen idin. Hiç mi SADAKAT besleyeceğin kimsen olmadı?
Bilirim zordur birinin birisine sadakat beslemesi.
Değişen çağların değisen insanlığıdır sadakatsizlik.
Zorda olsa bu erdemi unutmayan nice sine'lerinde bu hasreti yaşatan Anadolu insanı var.
Türk'e has değerli bir karakter yapısıdır SADAKAT.
İhanet kapıları açık oldukça sadakat bahçeleri daima yeşerecektir.
Bir kötünün yanında bir iyi muhakkak var olacaktır.
Hani meşhur bir hikaye vardır sadakati ve ona beslenen ihaneti anlatan. İhanetin adı göçmen bir kuşa verilir.
Sadakatin adı ise bir serçeye.
İki dost bütün bahar ve yaz boyunca uçarlar, küçük bir koyun semalarında.
Küçük sinekleri, kurtçukları yerler.
Arsız yağmurların şaha kaldırdığı derelerden içerler.
Çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezerler. İki dost söz vermiş birbirine. AYRILMAYACAĞIZ!
Öyle ya mevsim değişiyor. Kış gelmiş.
Almış bir telaş göçmen kuşunu. Serçe ise her zaman verdiği söze sadık.
Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için.
Yaşamaksa önemli imiş göçmen kuşu için. Geçen baharın tatlı bir eğlencesi hatırına gel demiş göçmen kuşu serceye yeni baharlara uçalım.
Serçe çaresiz burda bekleyelim demiş yeni bir baharı.
Ama kış acımasızdır demiş göçmen kuşu ' aç kalırız, uşuruz, ölürüz burda ' Serce hayır demiş gözüyaşlı, ' korunuruz direniriz birlikte bütün zorluğa.'
Göçmen kuşu inanmamış zayıf ve zarif dostuna. İsrar etmiş 'gidelim' Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse onca yaşadığı yere, kalmakda aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye. Ve seçerek sevgiyi karar vermiş. Uçacakmış göçmen dostuyla yeni baharlara.
Göçmen ile Serçe cıkmışlar yola.
Fakat serçe zayıfmış, kanatları narin. Izdırap iliklerinde gezinmeye başlamış serçenin. Kanatları uzun uçuşlar için değil.
Dayanamayacak hale gelmiş bu yola.
Göçmen kanatları sanki çelikten ve güçlü.
Nice baharlara yelken açmada usta bir uçucu. Acımasız yaklaşan bir fırtına kanatlarını dövüyormuş inceden kuşların.
Göçmen önde serçe arkada.
Yorgunlukdan serçe iyice yavaşlamış. Göçmene 'duralım' demiş artık. 'Biraz dinlenelim' İtiraz etmiş göçmen. Demiş 'daha aşılacak okyanuslar var. Ölürüz'
Eyvah!
Çok fırtınalar görmüş serçe. 'Kurtuluruz' desede nafile. İhanet almış başını en önde gidiyor. Sadakat narin yapısıyla onun peşinde.
Serçe sevgisine uymuş, son bir gayretle salmış zarif kanadını fırtınalara. Gökyüzünden daha büyük gelmiş okyanus serçeye. Yorgun bir sesle son kez seslenmiş göçmen dostuna.
'Yoruldum uçamıyorum' Göçmen serçeye şöyle bir bakmış 'dostum bağışla beni, ben yaşamak istiyorum, ve devam ediyorum.
Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT.
Yeni bir baharın koynunda koca bir İHANET.'
ne anlama geldiğini bilmeyen çooOook....
sadakatsiz sevda olmaz be güzelim
müftelası olmuşuz biz bu düzenin....
ben inanmıyorum sadakate...varmı ki?
bağımlılık,gerçek sevgi,dürüstlük,doğruluk....
ARtık herkes kaçar olmuş bu duygudan çok az insan kaldı çoooookkkk azzzzzz! ! ! ! ! ! 1
Bad_time_store ye katılıyorum.
insanlığa fransız kalmış abazalarla egosunu tatmin eden dişilerin anlamadığı erdem duygusu...
sadakat bir mühür ise bas onu bagrina, baski yanip kavrula...
sevdanın sadakası sadakattır.
Irma Kurtz'un 'Bunalımlar' adlı kitabini cagristirdi.. sadakatin imkansiz bir hayal olup olmadigini soruyordu..
Erkek ya da kadınla alakası olmayan bir kavram.Sadece insanla alakalı.
sadakat tek kelimeyle adam olmak...(dar çerçevede bakanlar için belirteyim adam olmak erkek olmak anlamına gelmiyor...)
Madem bu kadar önemli hepimiz birer köpek besleyelim.Neden? Neden? Neden? SADAKAT Kavramı duygusal(cinsel) paylaşımın dışında bir şey çağrıştırmıyor? Oğulun-Anaya, Kardeşin-Kardeşe, Neferin-Davaya, Kulun-Tanrıya, Arkadaşın-Arkadaşa, olanından bahsedebileceğimiz bir örnekleme yada tanımlama yapamıyoruz.(Hadım edilmişiz vesselam ama salgılarımızı almayı unutmuşlar.)
erkeklere oldukca uzak, kadina daha yakin bir terim...
ihanetsiz haşayabilmeyi çağrıştıyor.
sadakat kendini onda unutmaktır hatırlamamak üzere.aldatmanın hayalini bile kurmamaktır.bütün yalnızlıga ragmen.
İlk bakışta, hele bir de erkekseniz, zor görünen, ama düşündükçe, hiç de öyle olmayan, aksine karşı durmanın salakça olduğu bir olgu bence sadakat. Çok ulvi oldu..
zamanımızda zoru başarmaktır..çünki her anlamda ve alanda sadık olmak zordur..