. ... . bağrı dağlanmış al kırmızı gül; içine kapanık bütün yapraklarıyla ve mürefte rüzgârlarından mahrum, nefessiz ve bir kenarda sessizce, uçurum gözlerinden bakar kan çanağı mühür nazarlarla zeytin çağlasına, kanatları hüzün taşıyan, yazgısına deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar mülke dökülen göz yaşlarıyla,
köpüklerin ufaladığı her gün, biraz daha, biraz daha, biraz daha hayat kumbarasına yılları atar, sen ve ben darda kalmış iki fukara yoksulsak yoksuluz, ama unutma; her uçurum bir ovaya sevdalıdır, . ... .
.
...
.
bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
içine kapanık bütün yapraklarıyla
ve mürefte rüzgârlarından mahrum,
nefessiz ve bir kenarda sessizce,
uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
mülke dökülen göz yaşlarıyla,
köpüklerin ufaladığı her gün,
biraz daha, biraz daha, biraz daha
hayat kumbarasına yılları atar,
sen ve ben darda kalmış
iki fukara yoksulsak yoksuluz,
ama unutma;
her uçurum bir ovaya sevdalıdır,
.
...
.