Kültür Sanat Edebiyat Şiir

RİZE ARDEŞEN IŞIKLI KÖYÜ sizce ne demek, RİZE ARDEŞEN IŞIKLI KÖYÜ size neyi çağrıştırıyor?

RİZE ARDEŞEN IŞIKLI KÖYÜ terimi tarafından tarihinde eklendi

  • BATUMOĞLU
    BATUMOĞLU

    Canım köyüm Işıklı ... Çok güzel tanımlamışsınız ..????

  • İrday Ahmet Çırakoğlu
    İrday Ahmet Çırakoğlu

    IŞIKLI KÖYÜ (ĞERE)

    Işıklı Köyü, Rize – Hopa karayolunun 54. kilometresinde yer alır. Denizden takriben 20 – 40 metre yükseklikte kurulmuştur. İlçeye 5, ile 51 kilometre uzaktadır. Hane sayısı 750 olan köyde 7 mahalle bulunmaktadır. 1997 sayımında 1177, 2000 sayımında ise 2157 nüfusa sahip olduğu saptanmıştır.
    Işıklı’nın eski adı olan Ğere, Lazca’da çarşı, şehir, merkez anlamlarına gelmekteydi. Işıklı, devletin eski tapu kayıtlarında ve diğer resmi yazışmalarında Ğare veya Gare olarak geçmekte; halk ağzında ise Ğere veya Ğera olarak kullanılmaktaydı. Lazca köy isimlerinin değiştirilmesine ilişkin kanun sonucunda Ğere de Işıklı ismini aldı. Sahil şeridi boyunca uzanan Işıklı Köyü, köklü sosyal ve kültürel geçmişinin bugüne kazanımları sayesinde ülkemizin modern köylerinin başında gelir.
    Tarih
    Köyün tarihini 600 yıl kadar öncesine götürebiliriz. Şu anda bağlı olduğu ilçe olan Ardeşen’den önce kurulan Işıklı Köyü, tarihi camiî, derebeylik konağı ve rüşdiye binası gibi tarihi yapılarla bunu kanıtlamaktadır. Bunun yanında 1940 – 1950’li yıllarda Işıklı’da gümrük muhafaza memurluğu, iki taş ekmek fırını, iki erkek terzihane, üç berber dükkânı, altı kahvehane, beş bakkaliye, altı manifatura dükkânı, mısır, un, şeker gibi temel gıda malzemeleri satan üç mağaza, bir bahçeli butik otel, bir marangoz atölyesi, meydanında muhtarlık ve halkevi binası bulunmaktaydı.
    Işıklı’nın ilk yerlileri; Hacışahinler, Keleşoğulları, Gülhasanlar, -bugün Ergün soyadıyla bilinen- A3xoci sülalesi, Efendioğulları, Berberoğulları (Hemşin – Subaşı -Xaçapit Köyü’nden inmişler ve Işıklı’ya yerleşenler Gültekin soyadını almışlardır) ’dır. Bunların haricindeki sülaleler sonradan Işıklı’ya yerleşmişlerdir.
    İlk dönemlerde, tüm Karadeniz kıyı kesiminde olduğu gibi Işıklı sahilinde de sıtma hastalığı sebebiyle yerel halk daha çok iç kesimlerde yaşamaktaydı. Yaylalarda kendilerine özgü bir yaşam sürdüren Lazların sahile inmeye cesaretleri yoktu. Işıklı'yı neredeyse tamamen Lazların oluşturması hasebiyle Osmanlı Devleti, önemli politikalarından biri olan iskân politikasını bu bölge için de uygulama gereği duymuştur.
    Politika gereği Işıklı sahiline muhtemelen Yavuz Sultan Selim döneminde, bir Türk boyunun(olasıdır ki bu Türk boyu Çepnilerdir) parçası olan Hacışahinler sülalesi yerleştirilmiştir. Hacışahinler bu yerleşimden sonra, kendilerine verilen geniş topraklar ve üst düzey ayrıcalıklar sayesinde kısa sürede zenginleşerek tüm Işıklı sahiline egemen olmuşlardır. Sahilde büyük bir konak inşaâ ederek derebeyliklerini kurdular. Tabiî ki Osmanlı devlet yapısı içerisinde derebeylik sisteminden bahsetmek olanaksızdır. Fakat; Lazların çoğunlukta olduğu bu bölgede, Türk orijinli olan Hacışahinlerin nüfuzunu arttırarak Lazları Türk devlet sistemine entegre etmek için böyle bir özerkliğe sınırlı imtiyaz göstererek hoşgörülü yaklaşmıştır.
    Türk derebeylerine Türkleştirme amaçlı hoşgörü gösterilmesinin yanında, itibarlı Laz derebeylerinin de geçmişte Osmanlı Devleti'nde varolduğunu ve devletin bunlara belli bir süre hoşgörüyle yaklaştığını görmekteyiz. Osmanlı Devleti bölgenin fethinden sonra Lazlar'ın sisteme uyum sürecini yumuşak tutmuş ve bu şekildeki oluşumlara belli zamana kadar ılımlı bakmıştır. Bu konuda, Lazlar hakkında önemli bilimsel araştırmalar yapan Hann’ın sözleri konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamızda bize yardımcı olacaktır:
    “Lazlar’ın yaşadığı bölge XX. yüzyıldan önce hiçbir zaman büyük bir imparatorlukla bütünleşmedi, ama tampon bölge işleviyle onlarla gevşek bir yapıda müttefik kaldı.”
    Bu sözler de gösteriyor ki Bizans İmparatorluğu gibi Osmanlı İmparatorluğu da Lazlar’a, dolayısıyla bu bölgeye karşı daha serbest bir tutum izledi. İmparatorluğun bu tutumu da yerel derebeylerin güçlenmesini kaçınılmaz hale getirdi. Bakınız Hann bu konuda şunları söyler:
    “XIX. yüzyıl başları, merkezî Osmanlı hükümetine karşı kendini başarıyla kabul ettiren yerel derebeylerin güçlenmesine tanık oldu.”
    Zaten bölgedeki yerel Laz derebeylerinin de devlete karşı asice bir davranışı olmamıştır. Işıklı’nın en eski yerlilerinden olan bu bey de muhtemelen diğer Laz beyleriyle benzer özellikleri taşımaktadır.
    Yöre halkı bügün, Konak Deresi'ne ismini veren ve derenin hemen batısında bulunan kale biçimindeki harabeden derebeylik şatosu olarak bahseder. İşte bu harabe yaklaşık 500 yıl önce Hacışahinlerin Işıklı'ya hükmettiği derebeylik merkeziydi. Bugün yöre halkı Hacışahinlerden ‘geçmişte zengin toprak sahipleri ve itibarlı derebeyleriydi’ şeklinde bahseder. Işıklı sahil kesimine hâkim olan ve halkı haraca bağlayarak sömüren Hacışahinler, doğal sebeplerle yapılan mecburî göçenlerin dışında, geriye kalan birçok kişinin baskılar sonucu iç kesimlere göç etmesine sebep olmuştur. Uzun zaman devam eden bu derebeylik, Osmanlı merkezî yönetiminin baskılarını arttırması ve bunun üzerine bir de tüm Karadeniz sahilini olduğu gibi Işıklı sahilini de etkileyen sıtma salgının eklenmesi sonucu dağılmıştır. Sahil kesiminde yaşayan halk iç kısımlara, yaylalara göç etmek ve burada yaşamlarını devam ettirmek zorunda kalmıştır. Hacışahinler ise gene Karadeniz'in çeşitli yerlerinde hüküm sürmüşlerdir.
    Hacışahinler’in saltanatından sonra sahil kesimindeki arazilerin büyük bir kısmına Gülhasanlar sahip oldu. Derebeylik sisteminin son bulduğu bölge demografik bakımdan nispeten daha hızlı bir gelişme gösterdi. Geçmişte de önemli bir bölge olan Işıklı aynı şekilde bu özelliğini devam ettirdi. Bölge Laz olmayan unsurları da kabul etti. Fakat bu unsurlar kısa zamanda Laz kültürüyle bütünleşerek Lazlaştı. Bölge bugün, Laz kültürünün en yoğun yaşandığı yerlerin başında gelir.
    Kültür
    Bölgenin merkezi bir özellik taşıması, burada kurulan Pazar Yerinin önemini büyük oranda arttırdı. Bugün son bulma noktasına gelen Işıklı’nın meşhur Cuma Pazarı, Trabzon’dan Hopa’ya kadar birçok kişi tarafından ziyaret edilirdi. Yöre halkının anlatımına göre; Cuma günlerine Işıklı merkezine Trabzon’dan bile Pazar kurmaya gelirler, gün aydınlanmadan yer kaparlarmış. Kalabalık sebebiyle yürümekte bile zorlanan halk oluşan bu kalabalığı ‘Cuma günleri Işıklı’da iğne atsan yere düşmezdi’ şeklinde tanımlar.
    Bu veriler ticaretin yanında kültürel alışverişin de yaşandığını ve sosyal, dışa açık bir yapının varolduğunu kanıtlar. Işıklı’nın, sahilde kurulmuş olması da bu bakımdan bölge için büyük avantajdır.
    Pazar Yerinin yanı sıra, halk mübarek Cuma günleri civar köylerden, tarihi özelliği bilinen ve manevi olarak apayrı bir değeri olan Işıklı Camiîne (bkz. Işıklı Merkez Camiî) gelir ve Cuma namazını burada kılardı. Cuma günleri Işıklı’nın böylesine kalabalık olmasının temelinde bu iki unsur yatmaktadır.
    Karadeniz Sahil Yolu Projesi sonucunda yıkılan Işıklı İlköğretim Okulu’nun batısında yer alan ve en son atölye olarak hizmet veren tarihi bir bina da, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında rüşdiye (ortaokul) olarak kullanılan binadır. Yıkılan bu bina iki katlı olup alt katı köy ambarı, üst katı ise rüşdiye binası olarak kullanıldı. Bu rüşdiyede son olarak benim dedem (Ahmet Çırakoğlu) ve onun akranları okudular. Yapının üst katı 1945’ten sonra yıkıldı. Rüşdiyeye çevre köylerden birçok kişi gelirdi. Bu da Işıklı’nın eğitim ve kültür yününden merkezî bir özellik taşıdığını kanıtlar niteliktedir.
    Işıklı Merkez Camiî’nin hemen karşısında bulunan ve görenleri cezbeden heybetiyle mekânına gelenleri adeta selâmlayan, geçmişi yüzyılı aşkın tarihi ıhlamur ağacı ile camiî arasından uzanan eski anayol ise mezarlıkların üstünden geçmiş, hatta yol yapım çalışmalarında insan kemikleriyle karşılaşılmış, fakat yol her şeye rağmen tamamlanmıştı. Yöre halkı her yıl yaşanan kazaların sebebini bu olaya bağlamaktaydı. Bu açıdan baktığımızda Sahil Yolu Projesinin Işıklı’ya kazanımlarından en önemlisi yeni anayolun her yıl yaşanan bu kazalara bir son verecek işlevde tasarlanmasıydı.
    Eğitim
    Işıklı ilçe düzeyinde ilk rüşdiye açılan yerdir. Bu rüşdiyeyi bugün Işıklı 60. yıl İlköğretim Okulu seyretmektedir. Bu köklü eğitim kurumu sebebiyle halkın eğitim düzeyi ve kültürel gelişimi oldukça yüksektir. Köyde lise mezunu olmayan genç hemen hiç yoktur. Bölge ilköğretim okulundan mezun olanların yaklaşık %60’ı üniversite eğitimlerini tamamlamış veya da devam ettirmektedirler. Bu istatistik köy düzeyinde baktığımızda ulaşılması güç bir rakamdır.
    Işıklı 60. Yıl İlköğretim Bölge Okulu:
    Okul Cumhuriyetin kuruluşunun 60. yılına denk geldiği için bu ismi almıştır. 1983 yılında hizmete açılan bu eğitin kurumu, çevre köylerden taşımalı sistemle öğrenci alan merkezi bir okul olması bakımından da önemli bir konuma sahiptir. Eğitim kalitesi, başarıları ve sosyal faaliyetleri göz önüne alındığında, bir köy okulu olmasına rağmen çevre okullarla rekabet edebilecek, hatta birçok alanda onlardan üst düzeyde faaliyet gösterebilecek seviyededir.
    Karadeniz Sahil Yolu Projesi kapsamında yıkılan okul artık eski Akfa arazisinde inşaâ edilen yeni binasında eğitim – öğretim faaliyetine devam etmektedir.
    Denizcilik Meslek Lisesi:
    Işıklı Köyü'nün merkezi bir özellik taşıması ve denizle iç içe olması sebebiyle MEB burada bir denizcilik okulu açılmasını uygun görmüştür. Denizcilik Meslek Lisesi 2008-2009 eğitim-öğretim yılında hizmete açılmıştır. METEM bünyesinde hizmet verecek olan okul, muhtarlık tarafından yeni inşaâ edilen binanın Denizcilik Meslek Lisesi'ne tahsisiyle eğitimine başlamıştır. Okul bir süreliğine bu binada hizmet verecek, asıl bina ise Konak Deresi'nin batısındaki arazide inşaâ edilecektir. İlk aşamada makine zabitliği ve gemi yönetimi dallarında hizmet verecek olan okulun, yeni binaya taşınmasıyla beraber diğer dallarda da bölüm açması planlanıyor.
    Ekonomi
    Köyün ekonomisi tarım ve balıkçılığa, kısmen de hayvancılığa dayanır. Hemen herkes belli büyüklükte çay bahçesine sahiptir. Bunun yanında son yıllarda kivi üretiminde gözle görülür bir artı yaşanmaktadır. Kivi üretimi çaya alternatif olması açısından çok önemlidir. Yok denecek kadar az da olsa direkt olarak çay bahçelerinden geçimini sağlayanların yanında çay, çoğu kişinin yan geliridir. Halkın temel gelirinin yanında böyle bir yan gelire sahip olması refah yönünden iyi bir düzeyde olmasında ana etkendir.
    Köyde, Işıklı Merkez Limanı ve Taşbaşı Limanı olmak üzere iki de liman bulunmaktadır. Merkez limanda irili ufaklı yaklaşık 35, Taşbaşı Limanındaysa 15 tekne bulunmaktadır. Balıkçılık, özellikle kış aylarında sezonunun açılmasıyla beraber yöre halkı tarafından yoğun olarak yapılan bir faaliyettir. Asıl mesleklerinin haricinde yaz mevsiminde çayla meşgul olan halk, kış geldiğinde balıkçılığa yönelir.
    Köyün en önemli sanayi kuruluşu, 1980 öncesinde inşaâ edilen ve depo olarak kullanılan, 1990’larda ise faal duruma geçirilerek işletmeye açılan Işıklı Çay Fabrikası’dır. Halkın önemli bir kısmı bu fabrikada istihdam edilmiştir.
    Coğrafya ve Yaşam
    Bölge, doğa ve iklim şartları olarak Doğu Karadeniz coğrafyasının tipik özelliklerine sahiptir. Mikroklimanın sunduğu ayrıcalıklardan payını en iyi şekilde almıştır. Karadeniz’in nadide sahillerinden biri olan Işıklı sahili de tüm sahil şeridiyle beraber aynı kadere razı olmak zorunda kalmış, Sahil Yolu Projesi sonucunda denizin iç kesimlerine kadar kayalarla doldurulmak suretiyle sahil yok edilmiştir. Bunun yanında eski anayolun alt kısmında kalan tüm yapılar, özelliklerine bakılmaksızın yıkılmıştır. Sağlık ocağı eski anayolun biraz daha alt kısmına yeniden inşaâ edilirken, ilköğretim okulu eski Akfa arazisine taşınmıştır. Bu yıkım sonucunda sahil kısmında sadece yıkılan okulun bitişiğinde bulunan ve konferans salonu olarak kullanılan bina ayakta kalabilmiştir. Karadeniz Sahil Yolu Projesinin Işıklı’ya nadir kazanımlarından biri de, Taşbaşı’nda bulunan eski limanın yerine iki tane daha büyük ve modern limanlar inşaâ edilmesi olmuştur.Anayolun üst kısmında kalan, 1968’lerde köy muhtarı Ethem Yakıcı’nın İller Bankası’na müraccatı sonucunda inşaâ edilen blok dükkanların da yıkılarak yeni bir bina inşaâsı planlanmaktadır.
    Köy halkının en önemli ilgi alanı atmacacılıktır. Lazlar’ın tutkusu ve özgürlüklerinin simgesi olan atmaca Işıklılıların adeta sevgilisidir. Yaz aylarının sonu ve sonbahar başlangıcında bu ata sporunu yaşatanlar ‘tenta’lara çıkarlar ve boş vakitlerini buralarda değerlendirirler. Yüksek sırtların hemen hepsinde bir tentaya rastlamak mümkündür. Işıklı’da atmacacılık derneklerine üye olanlar yok denecek kadar azdır. Fakat derneklerden bağımsız olarak yapılan bu spor, tamamen doğal dengenin korunması ve atmaca ve diğer yaban hayvanlarının neslini sağlıklı bir şekilde devam ettirme üzerine kurulmuştur. Tutulan atmacaların çok büyük bir kısmı tekrar doğaya bırakılır veya belli bir süre saklandıktan sonra kış gelmeden salınarak göçe devam etmesi sağlanır. Kafes atmacacılığının ise özellikle son yıllarda nispeten azaldığı görülür. Eski ihtiyaç olmadığından atmaca tutanların veya saklayanların az bir kısmı eğlence ve spor amaçlı bıldırcın avı yapar. Tüm bunlarda amaç atmaca sevgisidir...
    Afyon Tepe (Baba) :
    Işıklı’nın güneydoğusunda bulunan ve tüm köyü seyredebildiğimiz ender noktalardan biri olan Afyon Tepe bakanları cezbeden heybetli bir görünüme sahiptir. Dağın bu ismi alması ilginç bir rivayete dayandırılmaktadır:
    Bu yörede yaşayan bir genç, güzel bir kıza âşık olmuş, fakat çok sevmesine rağmen kızı kendisine vermemişler. Bu âşık da kimsesiz bu tepeye gelip küçük bir kulübe yaparak yaşamını devam ettirmeye başlamıştır. Aşkının acısını bir nebze de olsa dindireceğini düşünerek de afyon yetiştirerek içmeye başlar. İnsanlardan ırak, sakin bir ortamda kimsesiz olarak yaşayan bu âşık babası gibi gördüğü bu dağda yaşadığı ve tek tesellisi afyonu da burada yetiştirdiği için bu dağa ‘Afyon Baba’ ismini vermiştir. İşte bu dağ günümüze Afyon Baba veya Afyon Tepe olarak söylenegelmiştir.
    sağlık ve spor
    Işıklı Sağlık Ocağı:
    Kuruluşu 1970 yıllarına rastlar. Sağlık ocağıyla birlikte 3 batısında, 3 kuzeyinde olmak üzere 6 blok lojman inşaâ edilmiştir. Fakat sahil Yolu Projesi sebebiyle 2007’de bu yapılar yıkılmıştır. Yeni sağlık ocağı 10 metre kıyı kısmına yeniden yapılırken, eskisine ek olarak mevcut bulunan kamu lojmanlarının yenisi inşaâ edilmemiştir.
    Işıklı Spor kulübü:
    Eski ilköğretim okuluyla, rüşdiye arasında kalan ve diğer yapılar gibi proje sonucu yıkılan binanın üst katı yıllarca spor kulübü olarak Işıklı’ya hizmet vermiş, fakat 1995 yıllarında mali kaynak sıkıntısı ve dış göçler sonucunda yaşanan eleman sıkıntısı sebebiyle kulüp faaliyetlerine son vermek zorunda kalmıştır.

    “Ahmet ÇIRAKOĞLU - 10 Aralık 2007”


    IŞIKLI MERKEZ CAMİÎ (ĞERE OXVAME)
    Işıklı Köyü’nün en eski ikinci camiîdir. Bundan önceki ilk camiî ise gene aynı yerindeydi, fakat ahşap olan bu yapı çeşitli olaylar neticesinde zamana yenik düştü ve yıkıldı. Işıklı’nın gerek mimari özellikleri, gerekse geçmişi bakımından var olan en önemli tarihi yapısı olma özelliğini taşıyan camiî yapımı 1887 yılında tamamlanmıştır. Camiî kalın taş duvarlı, 10.60x12.25 metre ölçüsünde dikdörtgen plandadır. Arka kısmında büyük bir mezarlığı ve sağ tarafında sonradan eklenen bir de şadırvanı bulunmaktadır. Sol tarafına ek olarak yapılan minaresi genel mimariyle örtüşmeyen basit bir yapıdır. Camiî ahşap ve betonarme kısımlardan oluşmaktadır. Mimari özellikleri, yapılışındaki büyük ustalığı gözler önüne sermektedir.
    Işıklı Camiînin müsebbinin Seydioğulları olduğu bilinmektedir. Fikir ve proje olarak ilk girişimi bu aile yapmıştır. Ekonomik desteği veren ise Ekşioğulları olmuştur. Ekşioğulları'nın camiî yapımıyla böylesine yakından ilgilenmesi, Işıklı'yla o günlerde de önemli yakınlıklarının olduğunu göstermektedir. Kısacası; ahşap olarak işaâ edilen ilk camiînin yıklışından sonra, Seydioğullarının telkini ve Ekşioğullarının mali desteğiyle bugünkü camiî inşaâ edilmiştir.
    Kim tarafından yapıldığı isim olarak bilinmemesine rağmen, ustanın Türk olduğu söylenmektedir. bu usta hakkında bilinen rivayetlerden biri ise şöyledir: Usta camiî duvarlarının inşaâsını tamamladıktan sonra, çatıyı örtmeden köy halkından habersiz Işıklı'dan ayrılır. 6 ay sonra dönüşünde halk ona kızgınlığını dile getirir ve habersiz ayrılmasının nedenini sorar. usta da, 'duvarın inşaâdan sonra sağlamlığı için belli bir süre kalıp oturması gerekiyordu. Siz ise inşaatın bir an önce bitirilerek ibadete başlamasını isteyecektiniz. Eğer ben burada kalsaydım siz beni çatıyı öretmem için zorlayacaktınız, oysa ben bu şekilde çatıyı örtemezdim, bu yüzden de ayrılmak zorunda kaldım.' şeklinde cevap vermiştir ve geri kalan çatı kısmını da tamamlayarak camiî ibadete hazır hale getirilmiştir. Halk camiî duvarının toplarla bile yıkılamamsını bu rivayete bağlamaktadır.
    Yapılış sürecine ait en bilindik rivayet şöledir: Camiînin malzeme olarak büyük kaya taşlarından yapılması planlanmış olmasının yanında, inşaatın yaklaşık 30-40 metre aşağı kısmında bulunan denizden bu kayaları taşımak o günün şartlarında neredeyse imkânsızdı. Yapılış aşamasında en büyük sorunu teşkil eden bu konunun bir yandan muhakemesi yürütülüyor, diğer yandan da Allah’tan yardım dileniyor, dualar ediliyordu. Tam bu esnada bir gece patlak veren kuvvetli fırtına ve akabinde oluşan yüksek dalgalar camiî inşaatının önüne yeterli miktarda kayanın yığılmasını sağlamış ve bu kayalar sayesinde camiî inşaatı kolaylıkla sağlanmıştır.
    Camiînin arka tarafında bulunan ve Işıklı tarihinin tüm gizlerini içinde barındıran mezarlık kısmının şu ankinden daha büyük olduğu söylenmektedir. Mezarlık kısmı eski anayola kadar uzanmaktaydı ve yol yapım çalışmalarında bu eski mezarlara ait kemiklere rastlanmış, buna karşın yol çalışmalarına devam edilmiş, kemikler yüzeye saçılmış ve bu mezarlar tamamen yok edilmiştir. Anayolun eski bir mezarlığın üstünde geçmesine karşı çıkılması ise sonuç vermemiş ve yol yapım çalışmaları tamamlanmıştır. İşte bu anayol üzerinde her yıl kesinlikle kazalar yaşanır ve ölümler olurdu. Yöre halkı da bunu mezarlara karşı yapılan saygısızlığın bir sonucu olarak nitelendirmekteydi. Neticede bu anayolun Işıklı'ya yarar sağladını pek söyleyemeyiz. Karadeniz Sahil Yolu Projesi'ni destekleyenlerin de en büyük gerekçesi her yıl yaşanan bu kazaların ve ölümlerin yapılan yeni anayolla bir son bulacağı düşüncesiydi.
    Camiînin tanıtılabilmesi için dış kısmından başlayarak incelemek yerinde olacaktır.
    Dış görünüm: Camiî, yapı olarak kare biçimindeyken eklenen kısmıyla birlikte bugün dikdörtgen bir görünüm kazanmıştır. Dış görünüm olarak rivayet edilen şekle de uygunluk gösterir bir tarzda 1–1,5 metre genişliğinde kaya bloklarından oluşmaktadır.
    Çatı kısmı: Çatı kısmı ise geleneksel Laz mimarisinden taviz vermeyen bir yapıya sahiptir.
    Ön kısım: Camiînin yaklaşık 3 metre genişliğinde olan ön kısmı sonradan eklenmiştir. Ön yüzünde bulunan giriş kapısını araladığımızda sağ tarafımızda sohbet odası ve sol tarafımızda ayak kaplık kısmı bulunur. Orijinal giriş kapısı ise bundan sonraki kısımdır. Asıl giriş kapısı açık, halıyla örtülmüş bir şekildeyken, yenilemeden sonra normal ahşap kapı şeklini almıştır. Bu kapıdan içeri girildiğinde hemen sol tarafta balkon kısmına çıkan merdivenler görülür.
    Minber: Orjinalinde 2-3 metre sol tarafta yer alan minber, bugün tamamen sağa kaydırılmıştır. Minber, yerel ahşap oymacılığın muhteşem örneklerinden biridir.
    Mihrap: Mihrap, orjinali değiştirilmemiş, granit taş oymacılığının güzel örneklerindendir. Barok tarzı üslüp göze çarpan bir içeriktir. Silmelerle çevrili mihrap üzerine bazı ayetler nakşedilmiştir. Camiî içerisindeki yenileme çalışmalarında diğer yazılar tekrar elden geçirilmesine rağmen mihrap kısmının üstünde bulunan Allah yazısı değiştirilmemiştir. Onun da hemen üstünde yer alan küçük yuvarlak delik ve diğer kısımlarda bulunan eşit çaptaki delikler o günün teknolojisiyle camiînin akustiğini sağlamak, sesin yankı yapmasını önlemek amacıyla düşünülmüş bir ayrıntıdır.
    Pencereler: Pencerelerin dış kısmı küçük, fakat iç kısma doğru genişleme gösterir niteliktedir. Aşağıya doğru eğik yapılmış bu pencereler standart boydaki pencerelerin yaydığı ışığı rahatlıkla yaymaktadır.
    Kürsü: Kürsü ise önceden beton bir yapıdan oluşmaktayken yenileme işleminden sonra camiînin genel mimarisine uygun ahşap bir yapıyla değiştirilmiştir.
    Sütunlar: Yaklaşık 0,5 metre çapında, yuvarlak, içi beton, dışı ahşapla kaplanmış olan sütunlar kubbenin ve ikinci cemaat yerinin ağırlığını taşımaktadır.
    Kubbe: Camiînin estetik açıdan en can alıcı kısmı ise kubbesidir. Kubbe kısmı takdire şayan bir mimari ustalık göstermektedir. Kubbe içerisinde bitkisel motifli kalem işleri görülmektedir. Kubbenin orta kısmında, avizenin çıkış bölümünde bulunan büyük yıldız ve çevresindeki küçük yıldız motifleri Göktürkler tarafından da kullanılan yıldızla benzerlik göstermektedir.
    Işıklı Merkez Camiî yapılışından bu yana çeşitli zorunluluklarla yenileme işlemlerine tabiî tutulmuş, fakat bu işlemler orijinal yapıya zarar vermeden özenle gerçekleştirmiştir. Tamamen Işıklı cemaatinin yardımlarıyla 2005 yılında tamamlanan son yenileme çalışmalarıyla camiî hoş bir görünüm kazanmıştır. Özellikle Osmanlı-Rus Harbi sırasında, eski giriş kapısının hemen üstündeki çatı kısmı ve balkon (ikinci cemaat, bayan cemaat) kısmını ayakta tutan sol sütun büyük zarar görmüştür. Çatı tamiratı belli bir süre sonra yapılmasına rağmen, sütunun tamiratı bu son yenileme işlemleri sonucunda yapılmıştır.
    Işıklı Merkez Camiî, tarihi olması ve kutsal olduğu söylencelerinin günümüze kadar gelmesi hasebiyle köy dışından birçok ziyaretçi çekmektedir. Özellikle mübarek Cuma günleri, Cuma namazı vesilesiyle çevre köylerden namaz kılacak olan erkeklerin birçoğu ve ilçelerden gelen vatandaşlar da bu camiîde toplanır. Cuma günlerinin böylesine kalabalık olması, Cuma pazarının kurulmasındaki en büyük etkendir. Kadınlarsa bedensel veya zihinsel özürlü olan veya da çeşitli fobileri olan ve hekimlerce tedavi edilemeyen çocuklarını okutmak için bu camiîye götürürler.

    Ahmet ÇIRAKOĞLU 27 Ekim 2007