Kültür Sanat Edebiyat Şiir

recep yazıcıoğlu sizce ne demek, recep yazıcıoğlu size neyi çağrıştırıyor?

recep yazıcıoğlu terimi Hayati Yaşamaz tarafından tarihinde eklendi

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Ölüp gidenlerin ardından konuşulanlara bakın.
    Halkın büyük bölümü kim için ne diyor.

    Onun için adam gibi yaşamak gerek.
    Recep Yazıcıoğlul, Adnna Kahveci gibi insanlar kolay yetişmiyorlar bu ülkede, ama kolay harcanıyorlar.

  • Nusret Orhan
    Nusret Orhan

    Recep Yazıcıoğlu,
    Erzincan valiliği de yaptı, başarılıydı, çalışkandı, dürüsttü, proje adamıydı.
    Ama doğruları konuştuğu için birileri merkeze çekti, susturdu,
    sonrada cinayet gibi bir kaza sonucunda öldürüldü.
    Bu memlekete böyle insanlar bir kaç numara fazla geliyor.
    Allah rahmet etsin.

  • Limonî Erz
    Limonî Erz

    Denizli'de çok güzel bir parkın adı. gerçekten adam Denizli için çok emek harcadığı belli.

  • Fatih Sultan Mehmet
    Fatih Sultan Mehmet

    çok baba adamdı.Allah mekanını cennet eylesin............

  • Selamettin Keleş
    Selamettin Keleş

    Recep Yazıcıoğlu, halkın, kalplerin valisi. Denizli'ye yeni bir vali atanmış dediler bir gün. Çok sert bir valiymiş, dediler. Oturuyordum bir arkadaşın dükkanında. Konuşuyorlardı. İçkili mekanlara uyarı göndermiş hemen. İki tek'ten fazla içilmeyecek. Dediler, adı Recep miymiş, neymiş. Adını duyunca içimde bir şeyler yer değiştirdi hemen. Onca yıldır komşumuzdun, tanışmak nasip olmamıştı. Göreyim, tanışayım istedim yeni Denizli valimizle. Perşembe günü geldiğimde, şubat ayının bir perşembesi, hava soğuktu, yağmur kokusu vardı havada, kapının üzerinde ' çalmadan giriniz ' yazıyordu. Çalmadan girmiştim yanına, kapıyı. İlk kez böyle karşılaştık. Bir isteğim olduğumu düşünmüştün önce. Elbette, başka neden ziyaret edilir ki bir vali mantık gereğince. İstenmeli bir şeyler elbette. Yalnızca tanışmak, ellerini öpmek için geldim Sayın Valim. Bugün bile heyecan dolu yüreğim. Ellerine sarıldığımda, yanaklarımı öpmüştün. Böyle sıcaklığı, hemde ilk kez gördüğün birine, komşunda olsa, herkes gösteremez bir anda. Söz vermiştin Sayın Valim o gün. Söke'ye geldiğinde benimle görüşmek için söz vermiştin. Geldiğinde evine, ben seni ziyaret edecektim yine. İsyan edemiyor ki insan kadere. Neredeyse edeceğim. Toprağın bol olsun, rahmetini esirgemesin Allah senden. Sen Recep Yazıcıoğlu, Sen Türkiyenin valisi...

  • Huseyın Bulbul
    Huseyın Bulbul

    o buyuk ınsan benım dunyamda ataturkten onra gelen en buyuk ınsanlardan bırısıdır tokatlı bırısı olarak onu cok sevmısıtırım halende kalbımızde yasatırız o buyuk ınsanı hıc kımse unutamaz allah mekanını cennet eylesın ruhunu sad etsın allah herkezı onun gıbı bır ınsan olmayı nasıp etsın bu sıteyede teşekkur ederım ayın recep amca senı unutmayacagız sen bızım gonlumuzun valısı amcesı oldun herseyımız oldun tokatlı olarak sana cok mınnettarız

  • Cünet Arkın
    Cünet Arkın

    adam gibi adam, dürst insan, örnek devlet adamı.
    ruhu şad olsun

  • Nazmi Yurtsever
    Nazmi Yurtsever

    1960'lardan sonra politikada,demokrasi yönetiminde oluşan köhnelikler,kokuşmuşlukları silmek için ugrasan,bugune kadar bu ulkede yalakalık yapan valilerin politikacıların tam tersine bir tutum sergileyerek hukumeti gozu kara bi şekilde eleştiren ve turkiyenin ondan sonra bi daha aynı ozelliklere sahip goremeyecegi vali ve GERÇEK İNSAN!

  • King Predator
    King Predator

    büyük insan. yüksek zekası ve ahlakıyla vatan sevgisiyle zamanında birilerini korkutan kişi.

  • Nuray Gunay
    Nuray Gunay

    inandığı gibi yaşayan,korkusuz...onun gibi insanlara ne çok ihtiyacımız var,nur içinde yat...şimdi aklıma geldi,istanbul valisine recep yazıcıoğlunu hatırlatsak utançtan kızarır mı,yok yok kızarmaz :)

  • Ali Coşkuner
    Ali Coşkuner

    Halkin arasina karisip, rusvet yiyeni, isini savsaklayani cezalandiran, hakkinda turlu turlu olay anlatilan vali.ornegin,

    vali bey bir gun normal hasta gibi hastaneye gider, doktor bunun yuzune bile bakmaz, sikayetini sormaz, birkac ilac yazip gecistirir, ertesi gun ise gorevden alinmistir.

    vali bey bir gun motosikletiyle kirmizi isikta gecer, tarfik polisi bunu durdurup ceza yazmak ister, o da rusvet teklif edince polis hemen kabul eder, ertesi gun polis gorevden alinmistir.

    vali bey bi gun sonra ziyaret edecegi hastaneye bi gun onceden gelir, o sırada duvarlari boyamakla gorevliye noluyo arkadas diye sorar, hizmetli de nolcak, ibnenin biri gelcekmis, ondan boyuyoz der, sonra ne oldugu bilinmiyor.

  • Hasan Tahsin Topatan
    Hasan Tahsin Topatan

    Recep Yazıcıoğlu
    Bence Her devlet adamının örnek alması gereken ve bana Mustafa Kemal Atatürk; u hatırlatan bir insan

  • Arzu Gör
    Arzu Gör

    dürüstlük, halkçılık,doğruluk, idealizm... kahramanımdı o benim... olmak istediğim gibi biriydi... yeri ASLA doldurulamayacak belki de en büyük kayıp... Nur içinde yat...

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    seni cok seviyorum seni ve yaptıklarını babam hep anlatırdı biz doğuluyuz sizseniz karedenizlisiniz ama babam sizi anlatırken gözleri parıl parıl içi ise coşkulu biz değilde sanki genç olan babam 50 yaşında o sizi anlatırken onunla gurur duyuyorum evletlarınız kimbilir sizle nasıl gurur duyuyordur(öldüğünüzü kabullenmiyoruz) tşk antoloji

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    MERHUM VALİ RECEP YAZICIOĞLU VE “KÖPRÜ” DİZİSİ

    M.NİHAT MALKOÇ

    Yıllardan beri hep söyleriz: Türkiye’de un var, şeker var, yağ var; fakat helva yapacak maharetli eller yoktur. Bu belki öznel bir yargıdır, ama yaşanan hakikatler bunun nesnel yanlarının da görmezlikten gelinmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.

    Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz dünya devletlerinin iştahını kabartıyor. Büyük bir hazinenin üzerinde yaşıyoruz, lakin nedense ‘Derya içredir deryayı bilmezler’ berceste mısraının tecellisini hayatımızın her yanında ve anında görüyoruz. Bizi bu halden kurtaracak, bize geçmişin ihtişamını yaşatacak, maddi ve manevi değerlerimizi hayatımızın mühim bir parçası haline getirecek yüce şahsiyetlere bugün dünden daha çok ihtiyacımız vardır.

    Ülkemizde zaman zaman sıra dışı insanlar ortaya çıkıp güzel şeyler yapıyor. Fakat bu insanlar değişik merciler tarafından bir şekilde susturuluyor. Buna en güzel örnekler yakın zamanda aramızdan ayrılan Turgut Özal, Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu’dur. Zamanlarını aşan ve bütün engellemelere rağmen çok büyük işler yapan bu üç kişinin de ölümü şaibelidir. Bu üç kişiden Turgut Özal aniden rahatsızlanarak vefat etmiş, Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu şüpheli trafik kazalarına kurban gitmiştir. Turgut Özal’ın zehirlendiğine dair bilgi ve belgeler değişik kurum ve kişiler tarafından dile getirilmiştir. Özellikle eşi Semra Özal bunu defalarca vurgulamıştır.

    Trabzon’un yetiştirmiş olduğu iki büyük bürokrat olan Maliye eski bakanı Adnan Kahveci ve Denizli eski Valisi Recep Yazıcıoğlu izahı mümkün olmayan şekillerde kaza geçirerek hayatlarını, genç denilebilecek yaşlarda kaybetmişlerdir. Bunlar kamuoyuna sıradan kazalar olarak duyurulmuş, fakat zihinlerdeki şüphe ve tereddütler silinememiştir.

    Türkiye’nin süper valisi olarak nitelendirilen Recep Yazıcıoğlu Trabzon’un Köprübaşı ilçesinde dünyaya gelmiş kıymetli bir şahsiyetti. 1968 yılında, Aydın Maiyet Memuru olarak göreve başlayan Yazıcıoğlu, 1971-1984 yılları arasında sırasıyla Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca, Akçakoca ilçelerinde kaymakamlık görevinde bulunmuştu. 1984 yılında Tokat Valiliği’ne atanan Recep Yazıcıoğlu daha sonra, 14 Ağustos 1989’da Aydın Valisi olarak göreve başlamıştı. 19 Ağustos 1991 tarihinde Erzincan Valiliği’ne atanmış, bu görevinden sonra, 26 Eylül 1999’da da zamanın Başbakanı Süleyman Demirel tarafından Merkez Valiliği’ne düşürülmüştü. Bu şekilde bir anlamda cezalandırılarak geri hizmete alınmıştı. Peki, suçu neydi? Sadece zamanı aşan düşünceleri ve demeçleri…

    O sıra dışı bir valiydi. Evli, üç çocuk ve bir torun sahibi olan Recep Yazıcıoğlu, zaman zaman yaptığı sistem eleştirileriyle ve aykırı görüşleriyle dikkat çekti. Son olarak Denizli Valiliği görevinde bulunan Yazıcıoğlu, 2 Eylül 2003’te Eskişehir-Ankara Yolu üzerindeki Temelli Belediyesi yakınlarında şüpheli bir trafik kazası geçirdi. Ankara İbni Sina Hastanesi’ne yatırılan Yazıcıoğlu, kazadan iki gün sonra bitkisel hayata girdi. 8 Eylül 2003’te Ankara İbni Sina Hastanesi’nde vefat etti. Cenazesi bir gün sonra, Söke ilçesinde defnedildi. O yaşarken de, öldükten sonra da çok konuşuldu, tartışıldı.

    13 yıllık kaymakamlığında kimsenin tanımadığı Recep Yazıcıoğlu, Tokat’ta rakıya yasak koydurunca Türkiye gündemine oturuverdi. Onun akıl dolu uygulamalarını art niyetli kişiler saptırarak aleyhine delil olarak kullanmaya çalıştı. Onu hiç kimse hak bildiği yoldan döndüremedi. Karadeniz inadı ve kararlılığı genlerine sinmişti. O, bürokrasi hazretlerine meydan savaşı açtı. Resmi dairelerde resmiyeti rafa kaldırdı, onun yerine samimiyeti yerleştirdi. Kapısını halka ardına kadar açtı. Her gittiği yerde halkın içine yarıştı. Zaman zaman tebdil-i kıyafetle denetimler yaptı. Sporu bizzat yaparak halka sevdirdi. Değişik çevreler onun uygulamalarını çok tartıştı. Hak veren de, yeren de oldu.

    Son zamanlarda özel televizyon kanallarından birinde merhum vali Recep Yazıcıoğlu’nun hayatını ve icraatlarını anlatan ‘Köprü’ isimli bir dizi yayınlanıyor. Dizi Ayşe Kulin’in aynı adlı romanından film haline getirilmiş. ‘Köprü’ romanın kurgusu idealist bir valinin merkeziyetçi bürokratik yapının doğal sonucu olarak soğuttuğu, birbirinden uzaklaştırdığı, hatta kimi zaman kopardığı devlet-halk ilişkisindeki kısır döngüyü kırma çabası üzerine şekillendirilmiştir. Roman gerçekçi bir bakış açısıyla kaleme alınmıştır.

    ‘Köprü’ romanında anlatılan konu Erzincan’da bürokratik engellerle yapılamayan bir köprünün acıklı başlayan, mutlu sonla neticelenen hikâyesidir. Erzincan’ın Kemaliye İlçesine bağlı Başpınar Köyü’nde bir köprü bulunmaması sebebiyle insanların hayatlarında çektikleri sıkıntılar anlatılıyor bu eserde. Uzun yıllar boyunca yapılamayan bir köprünün Vali Yazıcıoğlu’nun seferberliğiyle inşa edilmesi dile getiriliyor.

    Yazar Ayşe Kulin’in aynı isimli romanından Ahmet Yurdakul’un senaryolaştırdığı, yönetmenliğini Sadullah Şentürk’ün yaptığı Köprü’nün başrollerinde Erdal Beşikçioğlu, Ayşegül Ünsal, Selim Bayraktar, Ali Hakan Beşen, Haldun Boysan, Yurdaer Okur ve Melis Birkan oynuyor. Dizi Eskişehir’de çekiliyor. Bence Erzincan’ı ve oranın efsaneleşmiş bir valisini anlatan dizinin Erzincan’da çekilmesi daha gerçekçi ve uygun olurdu. Diziyi hangi akılla burada çektiklerini anlayamıyorum. Bunun dışında diziyi başarılı buluyorum. Zira diziden alacağımız pek çok ders vardır. Bu dizi merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’na gösterilen vefanın güzel bir örneğidir. Demek ki vefa can çekişse de henüz ölmemiş… Ben söz konusu romanı okudum, diziyi de takip ediyorum. Herkese, özellikle Trabzonlulara bu diziyi izlemelerini, Ayşe Kulin’in ‘Köprü’ adlı romanını okumalarını tavsiye ediyorum.

  • Gülçin Yalçın
    Gülçin Yalçın

    tokat, erzincan, denizli'de devlete kitap yazdıracak işler yaptıktan sonra sayın (!) süleyman demirel tarafından kızağa çekilen, çalışma ve millet aşkına sahip çok kıymetli insan, merhum...ölümü pekçokları gibi akılda soru işaretleri bırakmıştır. malumunuz ülkemizde trafik terörden farksız çalışmaktadır, üst kapatmada da en güvenilir yöntemdir. ayşe kuline ve kitabı dizi haline getirenlere de teşekkür etmek borçtur.

  • Ferdi Şavk
    Ferdi Şavk

    ona ithafen kopru diye bir dizi başlatıyorlar...onu anlatacakmış....

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Erzincanda beraber çalışma şansımız olmuştu...
    Böylesi değerleri her zaman çabuk yitiriyoruz...
    Eminim gittiğin yerde de yapacak bir şeyler bulursun...
    Allah rahmet eylesin...

  • Eyüp Sultan Şişman
    Eyüp Sultan Şişman

    Türkiye'nin çok zor yetiştirdiği ama çok kolay kaybettiği nadir ve güzel evlatlarından biri. Allah rahmet eylesin.

  • Duney Neuh
    Duney Neuh

    çalışkan,sporcu,halkını seven, insanlar üzerinden rant sağlamayan,türkiyeye gelmiş ve gelecek en önemli kişilikti...onunla ilgili hatırladığım ve benim hoşuma giden şey şuydu...bir gün bir kanalda izlediğim röportajı ve valinin masasının üzerindekilerdi...benim kadar kameramanında ilgisinii çekmiş olacakki masanın üstündeki bir şeyi uzun süre çekti...çektiği şey ne onun isminin kazılı olduğu altın sarısı bir isimlikti nede deriden yapılmış ajandaydı...bunların hiç biri yoktu masasında..çektiği şey kesilmiş bir petşişeyi kalemlik olarak kullanmasıydı...mütevazılık, kalıpların ve komplekslerinin arasına sıkışmamak bu olsa gerek... mekanı cennet olsun inşallah...

  • Huriye Özbey Atlamaz
    Huriye Özbey Atlamaz

    Adamım...
    Orda da boş durmazsın sen...

  • Bedrettin Naim Arslan
    Bedrettin Naim Arslan

    Türk,ye Sevdalısı idi. Devlet onu sevmedi.

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    inançlı ama, yobaz olmayan, saygılı, yerel yönetimlerde çok başarılı olmuş, kendini çok iyi yetiştirmiş, değerli bir insandı....

  • Aslı Güneri
    Aslı Güneri

    Mekanın Cennet olsun.

  • Alper Bay
    Alper Bay

    Çok Muhterem Büyüğümüz,Örnek İnsan,Örnek devlet adamı
    Rahmetli Recep YAZICIOĞLU,

    Cenâb-ı Hak(.C.C.) halka yaptığın güzel hizmetler,güzel muameleler karşısında,elbette vaadinde duracak,sizi inşallah o sonsuz rahmetiyle karşılayacak.
    Resûlullah (S.A.V) Ağuşunu açmış Sizi bekliyor olacak.
    Çünkü Kâinatın,ezelin,ebedin,cümle canlı ve cansız varlığın yegâne sahibi olan ALLAH(C.C.)
    Halktan ve haktan yana olanların,iyilik ve güzellik peşinde olanların,dünya misafirliğini böylece hazırlanarak geçirenlerin,niyetleri hayır olduğu için akıbetlerinin de hayır olacağını, onları sonsuza dek cennetinde ağırlayacağını,bil cümle sevdiği,insan ve mahlukat ile hasretle kavuşacağını,Resûlullah’a ve O’nun sevdiklerine komşu olacağını bizzat kendi kelâmından“yazılı” olarak insanlığın son ilâhi rehberi, Kur’an da vaad ediyor. Hem Resûlullah (A.S.V) buyurmuyorlar mı “şüphesiz dünya haytı bir uyku hali gibidir,ancak öldüğünüzde uyanacaksınız”diye..Evet Sen uyandın..darısı bizlere..
    Senin çok sevdiğini bildiğimiz Şairler SultanıNecip Fazıl,hani diyor ya;
    Dün,bugün,yarın,siz.biz
    Bu yayın içindeyiz,
    Onu yüzyıl sayın siz
    Ömür oniki saat..
    Tüm sevenler kendi oniki saati dolduğunda,uyanacak,seçtiği yola göre sevenleriyle kavuşacak..
    Sen hepimiz şahidiz ki işte bu doğru yol üzerinde yürüdün,yürümedin adeta koştun..
    Var ise hakkımız helal olsun,kıyam vakti sende bizlere hakkını helal et..
    Bizler seninle aynı yoldayız,senin gibi yürümeye çalışıyoruz,koşanlarımızda var
    Rab’bimiz layık görürse başka koşanlarımızda çıkacak..Bizler Aziz Vatanımızı
    “SİL BAŞTAN”
    İnşallah yenileyeceğiz,habis marazları,adaletsizlikleri,bertaraf edecek,güzelliklerin yoluna raylar döşeyeceğiz ki cümlesiyle bir an önce Aziz Vatana gelsin diye..
    Bizler bunları yaparken elbette mevcut marazlar,sistemleri bozulmasın diye direnecek,halkına,memuruna,çalışanına,Senin tespitlerinle “ceberrüt” nazarla bakacaklar.Başarılara imza atılmasına değil,mesai defterindeki imzalara bakacaklar.Yine Senin o güzel tasvirlerinle “baba devletliğinden” vazgeçmeyip “yetişkin çocuğun” dan,yani halkından,memurundan her şey için izin istettiren,icât çıkarma diyen, babası amiri, ilâhı bürokrat,kitabı mevzuat olan,şefkatsiz,hüsnü-niyetsiz,bilgisiz,adaletsiz hasılı,ceberrüt ümmi bir baba edasıyla var olan bu vucûdiyet bir zaman daha önümüze çıkmaya devam edecek.
    Ve bu adeta“babaların yönetimi”olan sistem..” aklın yolunun tek oluşunu inkar ederek,
    halkına dayattığı,adeta bir istibdat yolunda akla hatta hükümete rağmen halkı gütmeye biraz daha direnecek..”Hedeflerini vazgeçilmez merhumların” çizdiği,
    övgüsü “babanın iltifatı ve ihsanatı,neması”olan,sövgüsü ise “iç düşmanlar”paranoyası ile yine evlatları,kendi öz halkı olan, tamamen beşeri olan bu sistem,nice aydınlık insanlar gibi bizleri söndürmeye çalışacak..Lâkin asla vazgeçmeyeceğiz yıllar yılı içinin boşalmasına göz yumulan manevi ve milli büyük değerleri,Büyük mürşitlerle berabere siz ve sizin gibi mürşid,bilge ve cesur tabiatlı insanların sayesinde yolunda, menbâın dan tekrar dolduracağız. Moral değerleri sıfıra indirilmiş Azizi Milletimizi,bu marazlı sistemden,üstelik”özü” kendi sözde babamızca bile değil başka babalarca ”babamıza”dayatılmış..Anamız “Anadolu’muz” üzerinde kirli emelleri gizleyen,Milleti derin tarih köklerinden koparmaya çalışan,
    böylesi“bir sistem”le senin de değerli fikirlerinin ışığında mücadele edeceğiz.
    Sadece bu sistemle değil bu“sağlıksız sistemin,sağlıklı çalışması” için çalışan onun sadık,en iyimser ifade ile gafil,bürokratları, müfettişleri ile de.. mücadele edeceğiz..
    Tıpkı Cumhuriyetimizin kurucusu Aziz Atatürk’ün,o eşsiz hitabesinde vecz ettiği gibi,”memleketin bütün tersanelerine girilmiş,bütün orduları dağıtılmış olabilir..hatta memleketi yönetenler..gaflet ve dalalet içinde olabilir..” dediği,düstur üzere çalışmaya devam edeceğiz.
    Sen erken ayrıldın diye maalesef kimileri seviniyor,ardından timsah gözyaşları dökenler,belki ta’ziye döktürenler olacak..olsun..”güzellik bulaşıcıdır”belki onlara da samimiyet bulaşır.
    Memlekete yaklaşan adaletin ışığı,kalkınmanın sesleri,bereketlenecek tarımın
    ihtişamı,güzelleşen kentler-köyler,kısalan ve hızlanan büyük ulaşım ağı..şefkati ve adaleti gibi basireti ve teknolojisi ile dostlara ümit,zalimlere ise kabus olacak bir ilim ve irfan ordusunun yaklaşan sesleri hırsızları,hortumcuları,şakileri korkuturken,belki o bazı gafiller utanır ve yüzlerini ışığa dönerler.
    İşte bu derin ve samimi hislerle seni uğurluyoruz.
    Bizler seninle gittiğin yerde de, tüm sevdiklerimizle birlikte,Orada da birlikte olabilme arzusunda olan sevenleriniz,
    Ama bu erken vedâ bizi çok şaşırttı,çok üzdü,tabi ki en çok muhterem aileni ve dostlarını daha çok üzdü.. Ama bütünüyle Türk halkını,ve en önemlisi Türk halkının “sistemi değiştirsin”diye görevlendirdiği, ve her gün daha da artan bir teveccüh ile yoğun bir şekilde çalışan,sabık dönemde,kendisine verilen üç buçuk yıllık “merkeze hapis cezasından” kurtaran, umulan yer olmasa dahi halkına kavuşturan iktidarın TBMM Başkanı,
    Başbakanı,Başbakan Yardımcıları,hasılı tüm seçilmişleri de çok üzüldü..onlarında yoğun öz eleştiriler içinde olduğunu biliyoruz ve sebebi olduğun böylesine, devlet –millet bütünlüğünden,yakınlığından da o kadar ümitleniyoruz bilemezsin...
    Geçmişte ümidimizi bozan tek hadise Senin gibi insanların hak ettikleri asıl yerde bulunmamalarıydı..niçin.nasıl..hala anlayamadık,Denizli’nin kederli halkı belki sitem edecekler bize ama..biz inanıyoruz ki
    “İstanbul nasıl olursa Türkiye öyle olur,Türkiye nasıl olursa,afâkı öyle olur”
    herhalde çok pişmandırlar,zaten mahcubiyetleri de yüzlerine aksetmişti..İnanıyoruz ki mühim insanları iyi araştırırlar,mühim kararlardan bir daha”vazgeçmez,ertelemez ve üşenmezler”
    Evet..Allah yolunun asırlarca boyu müdafisi olan Aziz Milletimizin,susmuş,
    ”Derin devletli derin sükutlu” Milletimizin billûr hezeyanı,isyanlı sükûtu olan..

    ..Çok Sevgili,Çok Muhterem Vâlisi
    Recep YAZICIOĞLU

    Şüheda kanları ile yoğrulmuş Cennet Vatanın,”İstanbul kadar güzel evladı”
    Diyoruz ki..doyamadık,doyamadık sana,unutamayacağız seni,

    UNUTMAK MI?
    “Unutmayacak,
    Müminler sana duâyı
    Unutmayacak,
    O mütebessim,o cesur simâyı
    Unutmayın,
    Sakın şühedaya bizden selamı
    Kavuşmak o en son bahara
    Zaten olur mu hiç sevenlerin vedası”
    Ve unutmayın
    Her eylül ve her yağmur üstümüze yağmayı
    Her açan güneşte,şühedalarla, bize bakmayı
    Ve Her dolunayla “bürokkurtları” korkutmayı

    10 Eylül 2003
    (Tıpkı Çe-Ko gibi Seninle istişare edilerek kurulan)
    Aydınlık Fikirler Araştırma Kurumu
    AFAK
    adına
    A.BAY

  • Onur Kahvecioğlu
    Onur Kahvecioğlu

    Recep YAZICIOĞLU denince ilk aklıma yerel kalkınma geliyor.Demokrasinin ülkemizde uygulanmayan anlamı geliyor aklıma.Çaresizlikten bir kurtarıcı beklemek yerine her bireyin kendi çapında kurtarıcı olması geliyor akla.Keşke aramızda olsaydı...Daha bizimle paylaşacağı çok şeyin var olduğuna inanıyorum.Onunla birşeylerin değişeceğine yürekten inanıyordum.Adnan KAHVECİ gibi senide çok özlüyorum YAZIOĞLU RUMUZ:ASON

  • Melih Sönmez
    Melih Sönmez

    valla sağolsun bizim tokat'ı elinden geldiğince adam eden adam. Bi kere de tatlısını yemek nasip olmuştu sağolsun cömert adamdı :)

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Delikanli adamdi vesselam... Allah Rahmet Eylesin.

  • Yusuf Ortasu
    Yusuf Ortasu

    memleketimin valisi idi allah rahmet eylesin tam bir türkiye sevdalısıydı mekenı cennet olsun....

  • Var Mısın?
    Var Mısın?

    2 Haziran 1948'de Trabzon'un Sürmene ilçesinde doğan Recep Yazıcıoğlu, yüksek öğrenimini Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. 1975 yılında askerliğini Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda asteğmen olarak yaptıktan sonra, 1968 yılında, Aydın Maiyet Memuru olarak göreve başladı. 1971 - 1984 yılları arasında sırasıyla Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca, Akçakoca kaymakamlıkları görevinde bulundu. 1971 - 1984 yılları arasında, sırasıyla Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca, Akçakoca ilçelerinde kaymakamlık görevinde bulundu.


    1984 yılında Tokat Valiliği'ne atandı. Daha sonra, 14 Ağustos 1989'da Aydın Valisi olarak göreve başladı. 19 Ağustos 1991 tarihinde Erzincan Valiliği'ne atandı ve bu görevinden sonra, 26 Eylül 1999'da da Merkez Valiliği'ne getirildi. Evli, üç çocuk ve bir torun sahibi olan Recep Yazıcıoğlu, zaman zaman yaptığı sistem eleştirileriyle ve aykırı görüşleriyle dikkat çekti. Son olarak Denizli Valiliği görevinde bulunan Yazıcıoğlu, 2 Eylül 2003'de Eskişehir-Ankara Yolu üzerindeki Temelli Belediyesi yakınlarında trafik kazası geçirdi. Ankara İbn Sina Hastanesi'ne yatırılan Yazıcıoğlu, kazadan iki gün sonra bitkisel hayata girdi.

    Türk halkının yakından tanıdığı ve çok sevdiği Vali Recep Yazıcıoğlu, 8 Eylül 2003'de Ankara İbn Sina hastanesi'nde vefat etti. Cenazesi bir gün sonra, Söke ilçesinde defnedildi.





    ----------


    Vali Yazicioglunu bir de yardımcısı anlatıyor, bakalım o nasıl tanıyor merhum Vali'yi...

    Onu ilk kaymakamlık kursunda bize ders vermeye geldiğinde gördüm. O güne kadar hep toplum kalkınması çerçevesindeki inanılmaz icraatlarını, Tokat efsanesini, traktörle veya motosikletle tebdili kıyafet yaptığı habersiz denetimlerini, baston yutmuş gibi kasılmaktan bir taraflarına felç inecek bürokrat tavırlarını, bürokrasiyi ve halkı da sigaya çeken, toplumumuza başaramama fırsatını bile tanımayan merkeziyetçi yönetim yapısına karşı alternatif çözümleri de ortaya koyan eleştirilerini birlikte çalıştığı meslektaşlarımızdan, basından vs.. duymuştum. Aklıma takıldığı için sordum: ‘Siz valilerin seçimle gelmesini savunuyorsunuz.


    Seçimle gelen başarısız yöneticilerin yanında tayinle gelen sizin gibi başarılı yöneticiler de var. Bir de üniter yapı meselesi... Bu niye önemli? ’ Bilmeden damardan girmişim. Üç saatin nasıl geçtiğini anlayamadık. Ders bittiğinde hepimiz karşımızda örnek alınmaya değer, heyecanı, iddiaları olan muhteşem biriyle karşılaştığımızı anladık. Her meslek grubunda olduğu gibi mülki idarede onun gibi olmaya heveslendiğimiz bir örnek insandı artık. Bu örneğin tekrarlanmaması gayretlerine de şahit olduğunu söylerdi. Değil mi baltanın sapı bizdendi. 1984 yılından beri Türkiye’de kaymakamların örnek aldığı, yanında çalışan hiçbir meslektaşımızın hakkında olumsuz tek laf edemeyeceği bir insandı.

    1993 yılında Erzincan Vali Yardımcılığı’na tayin edildiğimde Mümtaz Soysal’ın ‘zıpkın’ diye tarif ettiği birisinin yanına gitmekten dolayı epey heyecanlı ve memnundum. Merkeziyetçi yönetim yapısının Özal’ın bütün gayretlerine rağmen cari olduğu, güçlü yerel yönetim yapısının üniter devlet yapısına sanki ters addedildiği ülkemizde taşrada olmasına rağmen ülke gündemine yaptıkları ve söyledikleri ile girmeyi başarmış, bundan daha önemlisi hiçbir zaman ülke gündeminden çıkmamış birisi ile çalışmak her meslektaşıma nasip olacak bir mazhariyet değildi.


    Altı yıl Erzincan’daki görev yaptığım vakitler, şimdi hayatımda hatırlamaktan bile zevk aldığım en müstesna yıllardı. Çalışana her türlü yetkiyi, imkanı vermeye programlanmış, Erzincan’da çalıştığı dokuz yıl boyunca her türlü güzel işe bir yerinden mutlaka katılmış, hiçbir şey yapamazsa gidip ‘aferin, arkanızdayım, her türlü yardıma hazırım’ sözünü söylemiş birisi olduğunu yakından gördüm. Bu sebeple ve sahip olduğu müthiş bir empati yeteneği, içinde fazilet duygusuna yer vermek kaydıyla başkalarının meşru menfaatlerine karşı duyduğu saygı sebebi ile herkesin sevgisi yanında minnettarlığını kazandı.

    Herkesi kucaklardı...

    Ancak Recep Yazıcıoğlu’nun hayattayken de gördüğü müthiş ilgi ve sevgi için bunların yanında sahip olduğu başka meziyetlerinin de olması gerekirdi. Bu ülke insanının birbirleri ile kavga edenleri, marjinal olarak nitelenen unsurları da dahil olmak üzere toplumun bütün kesimleri tarafından benimsenmesi, sevilmesinin esas nedeni neydi? Yanında çalışmış olmak hasebi ile şahsıma sorulan en önemli sorulardan birisi de ‘yahu bu vali solcu mu sağcı mı? ’ oldu. Üstelik bu soruyu soranların başka yerlerde akademik lafazanlıklarla sol ve sağın bittiğini söyledikleri halde bu soruyu sormaları söz konusuydu. Recep Bey’in bu kategorilere konulamayacak kadar geniş vizyonu olduğunu, belli kalıplara sığmasının mümkün olmadığını söylediğimde de kimseyi inandıramadığımı hep müşahede ettim. Geçen günlerde İşçi Partililerle ülkücülerin ortak miting düzenlemesi yukarıdaki ifadeleri belki bir ölçüde anlaşılır kılmıştır.

    Recep Yazıcıoğlu kadar bu toplumu kucaklayabilen, toplumun bütün kesimlerinin kendisini ifade edebileceği birisi bugün artık Türkiye’de maalesef yok gibidir ya da varsa biraz daha öne çıkmalıdır. Türkiye maalesef örnek alınmaya değecek önemli ve değerli sembol isimleri bol olan bir ülke değildir. Solda, sağda, ileride geride vs.. hangimizin arkasından gidebileceği kıvamda bir insan kalmıştır ki... Politikaya girseydi bu kucaklayıcılığını muhafaza edemezdi diye düşünülebilecek bir ön yargıya verilecek cevabı test etmek mümkün olamadan kendisini kaybettik. Ancak politikada taraf olan Turgut Özal’ın cenazesine katılan milyonlar bu tür iddiaların her zaman geçerli olamadığının ispatıdır.


    Girdiği hiçbir yerde ikinci adam olamayacak kadar kapasiteli, moda tabirlerin ifadesiyle vizyonu geniş, doyumlarını sağlamış ve komplekslerinden arınmış birisi olarak Recep Yazıcıoğlu idarecilik hayatında sağladığı başarı grafiğini politikada da mutlaka yakalardı diye düşünüyorum. Çünkü siyasi iktidarların neden iki senede tıkandığının nedenlerini çok iyi yakalayabilmiş birisi olarak sistematik düzenlemelere gitmeden nokta bazlı proje ve icraatların devamını getirmenin çok zor olduğunu devamlı ifade edegelmiştir. Yanlışların bir kısmını düzeltmenin aslında yanlışta bile bir dengenin sağlanması sebebi ile yanlışlığın dengelerinin bozulmasına ve boyutunun büyümesine yol açtığına, bu nedenle sil baştan yapmadan başarılı sonuç alınamayacağına inanan nadir insanlardandır.


    Belli makamlara gelen bürokrat ve siyasetçilerin adeta 100, 150 yıl orada kalacağını zannederek icraat yapmaya çalıştıklarını, yetkilerini merkezileştirmeye, taşrayı güçlendirmenin önüne set çektiklerini, konumlarını kaybedenlerin de yapma fırsatını sanki hiç bulamamış gibi sızlandıklarını, bunun ise trajikomik olduğunu ondan işittim.

    Recep Bey bürokrasinin eline geçirdiği hiçbir ipin ucunu bırakmadığını, daima kağıt üzerinde düzenli ama fiiliyatta iflas etmiş bir Türkiye’den yana tavır koyduğunu, karar aldığını, ıslahının ise gayri kabil olduğunu bu ülkede en iyi anlayan kişilerden biriydi. Her şeyi çözebilecek bir süpermen olarak görülmesinin altında yatan esas sebep de budur. Adına açılan ziyaretçi defterine bir vatandaşımızın yazdığı şu ifade ilginçtir: ‘Sırat köprüsünün başında durup, ‘hadi uşaklar böyle gelin’ diyerek bizi karşıya geçireceksin’. Öbür dünyada da kendisinden kurtarıcılık beklenen bir devlet adamı herhalde başka yoktur. Sürekli söylediği; ‘kurtarıcı yoktur, halkın kendisi önce kendini kurtarmayı, kurtarıcılardan medet ummamayı öğrenmelidir’ sözüne rağmen bu toprakların gerçeği bu olup bu gerçeğin hükmünü gelecekte de icra edeceği açıktır.


    Bir recep ayında hayattan kopan Recep Yazıcıoğlu açısından el hak bu vatandaşın temennisinin de gerçekleşeceğine benim itikadım vardır. Onun gerçekten iyi bir idareci olmak yanında muhteşem ölçülerde iyi bir insan olduğunun dünyada ve ukbadaki şahitlerinden birisi de benim.

    Bürokrasiye savaş açmıştı...

    Usulsüzlük ile yolsuzluğun devamlı karıştırıldığı Türkiye’de yolsuzluğu yok, usulsüzlüğü çok bir bürokrat olarak Molla Kasımları hiç eksik olmamıştır. Değil devlette özel sektörde bile usule uymak suretiyle icraat yapmak zordur; çünkü bürokratik yapılanma ve zihniyet köprü değil maalesef duvar fonksiyonuna sahiptir. Bu ülkede toplumla bürokratik yapı arasında adeta ilan edilmemiş gizli bir savaş vardır ve savaş kuralları hükmünü icra etmektedir. Yatırımcı bir işadamını dinlerseniz çok rahat ikna olmanız mümkündür.

    Burada usule hiç uymamak gerekir şeklindeki değerlendirmelerin yanlış olduğu ise her türlü izahtan varestedir. Kuralsızlık zaten hiçbir toplumun katlanabileceği bir olgu değildir. Ancak kuralların uygulanamamasının gerisinde yatan gerçeklerden birisi de budur.

    ‘Siz isterseniz yaparsınız’ tarzındaki halk değerlendirmesinin gerçekçiliği vardır. Biz devletlular istersek yapabiliriz. Neyi istedik de yapamadık ki... Ben Recep Bey’de bunun sayısız örneklerine şahit birisi olarak halkın bu anlayışının yersiz olmadığını ifade etmekle yetiniyorum.

    Recep Yazıcıoğlu gibi insanları büyük yapan en önemli hususlardan birisi yaptıkları işlerden daha çok başlattıkları süreçler, açtıkları yollardır. Her zaman yapılacak sonsuz sayıda iş vardır ve bunları yaparak ihtiyaç ve beklentileri karşılamak imkansızdır. Ancak açılan yollar ve başlatılan süreçler sonsuz sayıdaki işlerin vs.. yapılmasına uygun ortamı hazırlar. Esas olan da budur. Devletin müthiş harcamalara rağmen hizmetlerinde yetersiz ve kalitesiz olması işleri vs.. yaparak bitirmeye çalışmak istemesindendir. Yetişmenin mümkün olamadığı, yönetilemez büyüklükleri yönetmek iddiasında olmak başarısızlığı peşinen kabul etmek demektir. Aynı ödenekler, aynı mevzuatla Recep Bey’in farklılığını ortaya koymasının sırrı da budur.


    Kendisine ulaşılamayacak ölçüde liderlik özelliklerine sahip olmasının bu sırrı maalesef yeterince anlaşılamamış, dolayısı ile bu kadar yıllık idarecilik hayatında onu aşacak kapasitede insanlar yeterince ortaya çıkamamıştır. Bunun bir ufuk, vizyon meselesi olduğu açıktır. Bu olgunun bir diğer örneği de rahmetli Turgut Özal’dır.


    Seni ameliyat masasında sargılar içerisinde yatarken gördüm. Tıbben öldüğünü söyledikleri, makineye bağlı yaşadığın anda bile görünüşün gerçekten heybetli ve muhteşemdin. Özal’ın ölümünde duyduğum acı ve hüznün daha yoğununu bize yaşattın. Sen bu düzeni bozuk, insanların haysiyeti ve şerefinin hiçe sayıldığı, demokratlığın özünün yakalanamadığı, adam yerine konulmaya, başarıya, saygıya aç bu toplumdan, kötülüğün kol gezdiği diyarlardan bizi yalnız başımıza bırakıp, umutlarımızı, gelecek hayallerimizi de beraberinde götürüyorsun. Dik durdun, dik gidiyorsun. Allah makamını cennet eylesin. Güle güle büyük insan, güle güle...


    Denizli Vali Yardımcısı Yazıcıoğlu’nun yakın mesai arkadaşı Orhan Oztur