Kültür Sanat Edebiyat Şiir

proleterya sizce ne demek, proleterya size neyi çağrıştırıyor?

proleterya terimi Taskın Uygun tarafından tarihinde eklendi

  • Selahattin Aykurt
    Selahattin Aykurt

    AVUSTURYA İŞÇİ MARŞI

    Hayat denilen kavgaya girdik
    Çelik adımlarla yürüyoruz
    Biz bu karanlık yolun sonunda
    Doğacak güneşi görüyoruz

    Dağları aşıyor, bak yakınlaşıyor
    Kızıl yıldız zafer kuşu
    Bu bir rüya değil,
    Bu bir hülya değil, yıldızıdır kurtuluşun

    Kara deryalarda bir fenersin,
    Senin ışığında yürüyoruz.
    Biz bu karanlık yolun sonunda
    Doğacak güneşi görüyoruz.
    Fabrikalarda biz,
    Tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan
    Din farkı bilmeyiz,
    Dil farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan

    Anamız amele sınıfıdır,
    Yurdumuz bütün cihandır bizim
    Hazırlandık son kanlı kavgaya
    Başta bayrağımız Leninizm

    Bayrağını yükselt,
    Daha daha yükselt, yükselt bayrağı yukarı
    Bu güne vuralım, yarını kuralım,
    Kaldıralım sınıfları.
    Fabrikalarda biz,
    Tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan
    Din farkı bilmeyiz,
    Dil farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan




    İ

    Ş

    Ç

    İ


    Y A Ş A M A K İ Ç İ N E K M E K R U H M U Z İ Ç İ N G Ü L İ S T İ Y O R U Z..................! ! !


    S

    I

    N

    I

    F

    I

  • Selahattin Aykurt
    Selahattin Aykurt

    Proletaryanın Stratejisi ve Taktiğinin Temel

    İlkeleri ve Marx ve Engels'ten Örnekler

    Marx daha 1844/45'te eski materyalizmin esas eksikliklerinden

    birini, yani eski materyalizmin, devrimci pratik faaliyetin şartlarını kavramayı ve önemini değerlendirmeyi beceremediğini tespit ettikten sonra bütün hayatı boyunca, teorik çalışmaların yanı sıra proletaryanın sınıf mücadelesinin taktik meselelerine de büyük bir özenle eğilmiştir. Marx'ın bütün eserleri, özellikle 1913'te dört cilt halinde yayınlanan Engels'le mektuplaşmaları bu konuda muazzam bir malzeme sunmaktadır. Bu malzeme henüz tamamen toplanmış, sınıflandırılmış, incelenmiş ve çözümlenmiş olmaktan uzaktır. Bu yüzden burada biz, çok genel ve kısa açıklamalarla yetinmek zorundayız. Bu arada Marx'ın, materyalizmi, meselenin bu yanı olmadığı sürece haklı olarak yarım, tek yanlı ve yarı ölü olarak nitelendirdiğini özellikle belirtmek isteriz. Marx, proletaryanın taktiğinin esas görevini, metaryalist-diyalektik dünya görüşünün bütün temelleri ile kesin bir uyum içinde belirledi.

    Ancak mevcut toplumun istisnasız tüm sınıflarının karşılıklı ilişkiler bütününün nesnel bir şekilde incelenmesi ve dolayısıyla bu toplumun nesnel gelişme derecesinin ve öteki toplumlarla karşılıklı ilişkilerinin incelenmesi, ilerleyen sınıfın doğru taktiğinin temelini oluşturabilir. Burada bütün sınıflar ve bütün ülkeler durağan değil, dinamik yönleriyle ele alınır, yani hareketsiz halde değil, hareket içinde (bu hareketin yasaları, her sınıfın varlığının ekonomik şartlarında doğar) . Hareket ise sadece geçmiş açısından değil, aynı zamanda gelecek açısından da dikkate alınır; yalnızca yavaş değişmeleri gören 'evrimcilerin' yüzeysel anlayışına göre değil, diyalektik bir şekilde incelenir.

    Marx, Engels'e şöyle yazıyordu: 'Buna benzer büyük gelişmelerde yirmi yıl, bir gün bile etmez, oysa bunun ardından öyle günler gelebilir ki, bunlar yirmi yıla bedeldir…' Proletaryanın taktiği, her an, her gelişme aşamasında insanlık tarihinin bu nesnel olarak kaçınılmaz diyalektiğini göz önüne almalıdır; bir yandan siyasi durgunluk çağlarından ya da kaplumbağa adımlarıyla ilerleyen sözümona 'barışçı' gelişmeden, ilerleyen sınıfın bilincini, gücünü ve mücadele azmini geliştirmek için yararlanmalı, diğer yandan bütün bu yararlanma çalışmalarını sözkonusu sınıfın hareketinin 'nihai hedefine' yönelterek onları, 'yirmi yıla bedel olan' büyük günlerin büyük görevlerini pratikte çözmeye hazırlamalıdır. Bu noktada Marx'ın iki sözü özellikle önemlidir: birincisi Felsefenin Sefaleti'nde belirttiği ekonomik mücadele ve proletaryanın ekonomik örgütleri üzerine, ikincisi ise Komünist Manifesto'da be lirttiği proletaryanın siyasi görevleri üzerinedir. Birincisinde şöyle diyor: 'Büyük sanayi tek bir yerde bir yığın birbirini tanımayan insanı bir araya toplar. Rekabet onları çıkarlarına göre böler. Ama ücretlerini koruma kaygısı, patronlara karşı bu ortak çıkarları onları aynı direnme düşüncesinde birleştirir: Koalisyon. …Başlangıçta tek tek kurulan koalisyonlar, gruplar meydana getirirler ve her zaman bütünleşmiş sermaye karşısında birliğin korunması işçiler için ücretlerini elde etme gayretinden daha önemli bir hale gelir… Bu mücadelede —gerçek bir iç savaş— gelecek bir çarpışmanın bütün unsurları birleşir ve gelişir. Bu noktaya bir kez ulaşıldı mı, bu sefer birlik siyasi bir nitelik kazanır.' İşte ekonomik mücadelenin ve sendikal hareketin birkaç on yıllık, yani proletaryanın güçlerini 'gelecek çarpışmaya' hazırlama uzun döneminin programı ve taktiği. Buna Marx ve Engels'in belirttiği sayısız noktayı da eklemek gerekir. Marx ve Engels İngiliz işçi hareketi örneğinde endüstriyel 'refahın' nasıl 'proletaryayı satın almak' …, onu mücadeleden alıkoymak çabalarına yol açtığını, esasen bu 'refahın' işçileri nasıl 'yozlaştırdığını' …; İngiliz proletaryasının nasıl 'burjuvalaştığını, öyle ki bütün uluslar içinde en burjuva olan bu ulusun (İngiltere) , işi burjuvazinin yanı sıra bir burjuva aristokrasisine ve bir burjuva proletaryaya sahip olmaya kadar vardırmak istediğini' …; proletaryanın 'devrimci enerjisinin' nasıl 'uçup gittiğini' …; 'İngiliz işçilerinin gözle görülür burjuva hastalığından kendilerini kurtarana kadar' nasıl az çok uzun bir dönem beklemek gerektiğini…; İngiliz işçi hareketinin nasıl 'eski Çartistlerin coşkusundan' yoksun olduğunu; İngiliz işçi önderlerinin nasıl 'radikal burjuvazi ile işçiler' arasında bir çeşit ara unsur haline geldiğini…; 'İngiliz işçisinin' İngiltere'nin tekelci konumu yüzünden ve bu tekelci konum altedilmediği sürece nasıl 'daha ileri gitmek istemediğini' göstermişlerdir. İşçi hareketinin genel gidişi (ve sonucu) ile bağıntı içinde ekonomik mücadele taktiği burada hayret verecek şekilde kapsamlı, çok yönlü, diyalektik, gerçek devrimci bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.

    Komünist Manifesto siyasi mücadele taktiği olarak Marksizmin şu ilkesini koyuyor: 'Onlar (komünistler) işçi sınıfının en yakın amaçları ve çıkarlarına erişmek için mücadele ediyorlar, ama onlar aynı zamanda şimdiki hareket içinde hareketin geleceğini temsil ediyorlar'. Marx bu görüşe uygun olarak 1848 yılında Polonya'da 'Tarım Devrimi' partisini, yani '1846 Krakov Ayaklanması'nı başlatan partiyi' destekledi. Marx 1848 ve 1849'da Almanya'da aşırı devrimci demokrasiyi destekledi ve o zamanlar taktik üzerine söylediklerinden hiç bir zaman dönmedi. O, Alman burjuvazisini, 'başından itibaren halka ihanet etme' (ancak köylülükle bir ittifak burjuvaziye, hedeflerini tam olarak gerçekleştirme imkanını yaratabilirdi) 've eski toplumun soylu temsilcileriyle uzlaşma eğiliminde olan' bir unsur olarak ele aldı. İşte Marx'ın, burjuva-demokratik devrim çağında Alman burjuvazisinin sınıf durumu hakkındaki toparlayıcı tahlili budur. Bu tahlil, toplumu hareket halinde, —hem de sadece hareketin geriye dönük yanıyla da değil—… ele alan materyalizmin çok güzel bir örneğidir: 'Kendine inançsız, halka inaçsız, üsttekilere diş gıcırdatan, alttakiler önünde tir tir titreyen… dünyayı saran kasırgadan ürkmüş… hiçbir yönde enerjisi kalmamış, her yönü taklide kalkan… inisiyatifsiz — kendini, sağlam ve dinç bir halkın ilk gençlik hareketlerini bizzat kendi içi geçmiş çıkarları adına yönetmeye mahkûm gören bunak ihtiyar.' Aşağı yukarı yirmi yıl sonra Marx, Engels'e yazdığı bir mektupta … 1848 Devriminin başarısızlığına sebep olarak, burjuvazinin, 'özgürlük uğrunda savaşmayı göze almaktansa kölelik içinde barışı tercih etmesi' ni göstermiştir. Marx, 1848/49 Devrimi çağı sona erdiği zaman her türlü devrimcilik oyunlarına karşı çıktı (Schapper-Willich ve onlarla mücadele) ve âdeta 'barışçı' bir şekilde yeni devrimleri hazırlayan yeni çağda çalışmayı öğrenmeyi talep etti. Marx'ın hangi düşünceyle bu çalışmanın uygulanmasını talep ettiği, Almanya'nın 1856'da, yani en koyu gericilik dönemindeki durumunu değerlendirişinden anlaşılabilir: 'Almanya'da her şey, proleter devrimini, köylü savaşının bir çeşit ikinci baskısıyla destekleme imkanına bağlı olacaktır.' … Marx, Almanya'da demokratik (burjuva) devrim tamamlanmadığı sürece sosyalist proletaryanın taktiğinde bütün dikkatini köylülüğün demokratik enerjisinin geliştirilmesine yöneltmiştir. Marx'a göre Lasalle'in tavrı 'nesnel olarak bütün işçi hareketinin Prusyalılara gammazlanması' idi…, diğer şeylerin yanında o tam da 'junkerlere ve Prusya milliyetçiliğine destek sağladığı' için. Engels 1865'te, plânlanan ortak bir basın bildirisiyle ilgili olarak Marx'la yazışmalarında şöyle diyordu: 'Esas olarak bir tarım ülkesi olan bir ülkede sanayi proletaryası adına sadece burjuvaziye hücum etmek, öte taraftan tarım proletaryasının büyük feodal aristokrasi tarafından ataerkil bir şekilde 'sopayla' sömürülmesine tek kelimeyle değinmemek büyük bir alçaklıktır.' 1864-1870 döneminde, Almanya'da burjuva-demokratik devrimin tamamlandığı dönem, Prusya ve Avusturya'da sömürücü sınıfların bu devrimi yukarıdan tamamlama yöntemleri yüzünden birbiriyle mücadele ettiği dönem sona erdiği zaman Marx sadece Bismarck'la flört eden Laselle'i mahkûm etmekle kalmadı; aynı zamanda da 'Avusturyacılık'a (Austrophili) kapılan ve partikülarizmi savunan Liebnecht'i de doğru yola çağırdı; Marx, Bismarck'a olduğu kadar 'Avusturyacılar'a karşı da aynı acımasızlıkla mücadele veren devrimci bir taktik talep ediyordu; öyle bir taktik ki, 'galiplere', Prusyalı junkerlere adım uydurmayan, aksine derhal ona karşı mücadeleyi yeniden ele alacak bir taktik, hem de Prusyalıların askeri zaferlerinin meydana getirdiği temel üstünde … Enternasyonal'in 9 Eylül 1870 tarihli ünlü bildirisinde Marx, Fransız proletaryasını zamansız bir ayaklanmaya karşı uyarıyordu; ama buna rağmen ayaklanma patlak verince (1871) , bu sefer Marx büyük bir coşkuyla kitlelerin 'gökleri fetheden' devrimci inisiyatiflerini selamladı (Marx'ın Kugelmann'a Mektubu) . Marx'ın diyalektik materyalizm görüşü açısından bu veya buna benzer birçok durumda devrimci eylemin yenilgiye uğraması, proletaryanın mücadelesinin genel gidişatı ve sonucu açısından, işgal edilmiş mevzileri terk etmekten, mücadele etmeden teslim olmaktan ehvenişerdi. Böyle bir teslimiyet proletaryanın moralini bozar, onun mücadele yeteneğini yok ederdi. Siyasi durgunluk ve burjuva lagelitesinin hüküm sürdüğü dönemlerde legal mücadele araçlarından yararlanmayı mükemmel bir şekilde değerlendiren Marx, 1877/78 yıllarında Sosyalistler Yasası'nın çıkarılmasından sonra Most gibi birinin 'devrimci lafazanlığını' şiddetle mahkûm etti. Ama o zamanlar Sıkıyönetim Yasası'na bir cevap olarak illegal mücadeleye geçmede yeterince sağlamlık, kararlılık, devrimci tavır ve hazırlık göstermeyen resmi Sosyal-Demokrat Parti'ye geçici olarak egemen olan oportünizmi de en az onun kadar, hatta ondan da fazla yerdi. (Lenin, 'Karl Marx', Tüm Eserler, cilt XVIII, s. 40-45)

    YOL İŞÇİ SINIFI'NIN YOLUDUR


    WWW.KİBRİSTASOSYALİSTGERCEK.NET

    1

    M

    A

    Y

    I

    S

    A


    T A K S İ M ' E

    Ç

    A

    Ğ

    R

    I

  • Murat Yıldız
    Murat Yıldız

    kendini kandırma sanatının terimlerinden biri

  • Emel Yılmaz
    Emel Yılmaz

    anamız amele sınıfıdır yurdumuz bütün cihandır bizim...

  • Hatice Topal
    Hatice Topal

    rusyadaki dikdatörlerin genel adı

  • Gökhan Yavuz
    Gökhan Yavuz

    işçi sınıfı..proletarya dıktatorlugu bu sınıfın yonetıme gecmesi..ve artık sınıf die bı kavramın olmayışı

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    Türkçesi fukara. kelimede ruh kalmadı bea:P

  • F
    F

    Kökeni 'proletaria' olan ve okunuşu dolayısıyla Türkçede proleterya da denen kelime..

  • Mehmet Emre Babayiğit
    Mehmet Emre Babayiğit

    Proletarya, toplumun, geçim araçlarını herhangi bir sermayeden elde edilen kârdan değil, tamamıyla ve yalnızca kendi emeğinin satışından sağlayan; sevinci ve üzüntüsü, yaşaması ve ölmesi, tüm varlığı emek talebine, dolayısıyla işlerin iyi gittiği dönemler ile kötü gittiği dönemlerin birbirlerinin yerini almasına, sınırsız rekabetten doğan dalgalanmalara dayanan sınıfıdır. Proletarya, yani proleterler sınıfı, tek sözcükle, 19. yüzyılın çalışan sınıfıdır.

    Ayrıntılar için F. Engels'in Komünizm Nedir'ine bakızınz

  • Didem Işıklar
    Didem Işıklar

    ne demek oldugunu öğrenmek istiyorum

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Eski Roma'daki alt sınıfa verilen isimden gelir. Marx'ın çok defa İşçi Sınıfı yerine kullandığı kavram. Proletarya ya da proleterya diktatörlüğü olarak çoğu yerde geçer...