. ... . çok geçmedi ki, küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına ve kustular içime sessizliklerini,
sonra, çöktü üstüme bir rehavet musallatı, kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı, ve alfabeden bir harf koştu imdadıma, piyanonun onuncu tuşu misal…;
sevdim işte…, sevdim bile bile bu teatral sonu, kadife bordo perdeler açılır ve kapanır; yara gibi…,
sonra, hep aynı köpüren şelalenin sesi, sürekli o termal nehir yakıcılığı ve, kalbimin aşka köleliğine işaret keder küpesi parıldar,
söylesene kalemim; sahibine ulaşır mı sesim…, beni daha ne kadar, ne kadar daha üzebilir, içimde köpüren çağlayan ah, durmaksızın ağlayan..., . ... .
.
...
.
çok geçmedi ki,
küstü bütün kuşlar kendi cıvıltılarına
ve kustular içime sessizliklerini,
sonra,
çöktü üstüme bir rehavet musallatı,
kendi lisanım türkçeye sarıldım sımsıkı,
ve alfabeden bir harf koştu imdadıma,
piyanonun onuncu tuşu misal…;
sevdim işte…,
sevdim bile bile bu teatral sonu,
kadife bordo perdeler açılır ve kapanır;
yara gibi…,
sonra,
hep aynı köpüren şelalenin sesi,
sürekli o termal nehir yakıcılığı ve,
kalbimin aşka köleliğine işaret
keder küpesi parıldar,
söylesene kalemim;
sahibine ulaşır mı sesim…,
beni daha ne kadar,
ne kadar daha üzebilir,
içimde köpüren çağlayan ah,
durmaksızın ağlayan...,
.
...
.
Âteş gibi bir nehir akıyordu
Rûhumla o rûhun arasından
Bahsetti, derinden ona hâlim
Aşkın bu unulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan,
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi...