Ne kadar övülmeniz sizce uygundur a - Valla, ne versen gider, gayya kuyusu mübarek b - Geçen öve öve bitiremediler, utandım, c - Bence bir konuyu ihmal ettiler.
Benim kimi översem öveyim veya yeriyim, bir ayrıcalık getirmez, sizi bağlayan kendi yaptıklarınız, benim ya da hiçkimsenin hiçbir yetkisi yok, sizi ayrıcalıklı yapacak olan yaptığınız iyi davranışlar, tutumlar, içinizden dışınızdan haberdarım diyor kendi ağzından, kötüsü de ipinizi çeker, bilseniz iyi olur, benim etkin ancak gidince, bir yetki hakkı yani şefaat olabilir, bunu ben dahil bilen yok, sadece ayet - benden izin almışlar dışında - der, bir kayıt yok geçmişte, gelecekte, o da gelecek daha. Benim övgülerim sevdiklerime ama, bu benim fikrim, ben o değilim, haşa, kişisel kanaatim.
övmekte, elestirmekte insanlara davranislari hakkinda bir fikir verir.samimi olduktan sonra ovmek cok yapicidir, övülmekse motivasyonu arttirir.bunun gicik bir sey oldugunu soyleyenler ise kiskandiklari icin boyle seyler yaziyorlar.lutfen kompleks yapiniz yazilara yansitmayin.bol övgü alacaginiz bir mizaca kavusmaniz dilegiyle.
O kadar haddini bilmez haldeyiz ki, dünya üzerindeki herşeyin tarafımızdan bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz... İşte böyle bir benlik davası yüzünden, etrafımızdaki yarım düzine insanın hakkımızda olumlu bir kanaat taşıyor olması bize zevk ve tatmin veriyor...
...
Bizim gibi aciz olan, o yüzden bize medet etmeleri mümkün olmayan dostlarımızın refakatine dayanıp güvenmek tam bir saçmalıktır... Dostlarımızın bize bir yardımı olmayacak; yalnız başına öleceğiiz...
O halde sanki yalnızmışız gibi davranmalıyız... Gerçekten böyle davranacak olsaydık, ihtişamlı evler, vesaireler yapar mıydık? Hakikatı tereddütsüz biçimde aramamız gerekiyor... Bu arayışı reddetmemiz ise, şunu gösterir: İnsanların bize itibar göstermesine, hakikatın izini sürmekten daha fazla değer veriyoruz...
...
Genellikle, kendimizin bulmuş olduğu sebepler, bizi başkalarının karşısına çıkmış olan sebeplerden daha kolay bir biçimde ikna ederler...
Benlik davası insanın kalbine öylesine sıkı bir biçimde demir atmıştır ki, bir asker, bir kabadayı, bir aşçı veya bir hamal böbürlenir ve insanların kendine hayranlık duyması beklentisi içinde olur... Filozoflar bile böyle şeyler arzular... Onlar aleyhine yazanlar, onlar aleyhine en iyi yazıyı kendilerinin yazmış olmasının prestijiyle zevklenmek isterler... Onları okuyanlar, onları okumuş olmanın prestijini isterler... Kimbilir, tüm bunları yazan ben de aynı şeyi istiyorum belki... Belki benim okuyucularım da aynı şeyi istiyor...
...
Gurur, içine düştüğümüz bütün sefil hallerin, bütün kusurlarımızın, vesairenin ortasında bizi alabildiğine fıtri bir biçimde kuşatır ve kendine ram eder... Ölürken bile, ölümümüz hakkında konuşacak insanlar bulmuş olmaktan hoşnut bir şekilde ölürüz...
Kumar, avcılık, eş-dost ziyaretleri, tiyatroya gitme... Tüm bunlar bir insanın ismini yaşatma arzusunu yanlış ve batıl bir surette karşıladığı fiillerdir...
Ne kadar övülmeniz sizce uygundur a - Valla, ne versen gider, gayya kuyusu mübarek b - Geçen öve öve bitiremediler, utandım, c - Bence bir konuyu ihmal ettiler.
Benim kimi översem öveyim veya yeriyim, bir ayrıcalık getirmez, sizi bağlayan kendi yaptıklarınız, benim ya da hiçkimsenin hiçbir yetkisi yok, sizi ayrıcalıklı yapacak olan yaptığınız iyi davranışlar, tutumlar, içinizden dışınızdan haberdarım diyor kendi ağzından, kötüsü de ipinizi çeker, bilseniz iyi olur, benim etkin ancak gidince, bir yetki hakkı yani şefaat olabilir, bunu ben dahil bilen yok, sadece ayet - benden izin almışlar dışında - der, bir kayıt yok geçmişte, gelecekte, o da gelecek daha. Benim övgülerim sevdiklerime ama, bu benim fikrim, ben o değilim, haşa, kişisel kanaatim.
egonun okşanması ve insanoğlu için en gereksiz tatmin..
Övmek ve Övülmek Allah'a mahsustur...
Fatiha Süresinin mealine bakınız...
Kimse seni övmezse sen kendini öv!
Grek atasözü
Yalaka ve dalgavuk tesellisi....
başkası övsün seni kendini övme
övmekte, elestirmekte insanlara davranislari hakkinda bir fikir verir.samimi olduktan sonra ovmek cok yapicidir, övülmekse motivasyonu arttirir.bunun gicik bir sey oldugunu soyleyenler ise kiskandiklari icin boyle seyler yaziyorlar.lutfen kompleks yapiniz yazilara yansitmayin.bol övgü alacaginiz bir mizaca kavusmaniz dilegiyle.
...
O kadar haddini bilmez haldeyiz ki, dünya üzerindeki herşeyin tarafımızdan bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz... İşte böyle bir benlik davası yüzünden, etrafımızdaki yarım düzine insanın hakkımızda olumlu bir kanaat taşıyor olması bize zevk ve tatmin veriyor...
...
Bizim gibi aciz olan, o yüzden bize medet etmeleri mümkün olmayan dostlarımızın refakatine dayanıp güvenmek tam bir saçmalıktır... Dostlarımızın bize bir yardımı olmayacak; yalnız başına öleceğiiz...
O halde sanki yalnızmışız gibi davranmalıyız... Gerçekten böyle davranacak olsaydık, ihtişamlı evler, vesaireler yapar mıydık? Hakikatı tereddütsüz biçimde aramamız gerekiyor... Bu arayışı reddetmemiz ise, şunu gösterir: İnsanların bize itibar göstermesine, hakikatın izini sürmekten daha fazla değer veriyoruz...
...
Genellikle, kendimizin bulmuş olduğu sebepler, bizi başkalarının karşısına çıkmış olan sebeplerden daha kolay bir biçimde ikna ederler...
...
...
Benlik davası insanın kalbine öylesine sıkı bir biçimde demir atmıştır ki, bir asker, bir kabadayı, bir aşçı veya bir hamal böbürlenir ve insanların kendine hayranlık duyması beklentisi içinde olur... Filozoflar bile böyle şeyler arzular... Onlar aleyhine yazanlar, onlar aleyhine en iyi yazıyı kendilerinin yazmış olmasının prestijiyle zevklenmek isterler... Onları okuyanlar, onları okumuş olmanın prestijini isterler... Kimbilir, tüm bunları yazan ben de aynı şeyi istiyorum belki... Belki benim okuyucularım da aynı şeyi istiyor...
...
Gurur, içine düştüğümüz bütün sefil hallerin, bütün kusurlarımızın, vesairenin ortasında bizi alabildiğine fıtri bir biçimde kuşatır ve kendine ram eder... Ölürken bile, ölümümüz hakkında konuşacak insanlar bulmuş olmaktan hoşnut bir şekilde ölürüz...
Kumar, avcılık, eş-dost ziyaretleri, tiyatroya gitme... Tüm bunlar bir insanın ismini yaşatma arzusunu yanlış ve batıl bir surette karşıladığı fiillerdir...
...
körler sağırlar birbirini ağırlar.. :)
Türk; övün.çalış,güven..
ikisi de utanç vericidir.
(evet, bunu ben söylüyorum, yanılmıyorsunuz/ yanılmıyorum :)