otistik insanlar çok zeki olup we zeka gelisimlerini çok küçük yaslarda tamamlarlar.ve çok zeki olmalarindan sebep d1sardan bilgi almak istemez ve kendi zekalar1yla yetinirler oyüzdende bazen dis dünya ile iliskilerini keserler.
Otizmi bir “gelişim bozukluğu” olarak ele aldığımızda hangi süreçlerin etkili olduğunu görmeye çalışalım:
Hemen söylemek gerekiyor ki, “gelişim bozukluğu” terimi, (DSM IV, ICD 10) süreci belirli bir kategoriye oturtarak tanımlamaya dayanmaktadır. Psikiyatride ve genel tıpta alışkanlık, çoğunlukta görülen gelişim süreç ve/ya dizgelerini “sağlıklı”, bunun dışında kalanları “bozuk” olarak tanımlama yönündedir.
Bu alışkanlık hem kültürü hem de kültürün gelişim ve kişilik üzerindeki etkisini yok varsaymaktadır. Bugün “ruh hastalığının” birey hastalığından çok bir toplum hastalığı olduğu görüşü giderek önem kazanmaktadır. Bir kültürde “normal” sayılan bir kişi ve davranış, başka bir kültürde “akıl hastası” olarak nitelendirilebilmektedir. Bazı kültürlerde “akıl hastası” ve toplum arasındaki ilişkiler çok katı ve sert olabildiği gibi, bazılarında bu ilişkiler çok normaldir. Bu durumda “ruh hastalığı” gerçek anlamda bir hastalık olmayıp, belli kültürlerde belli normlarla değerlendirilen itibari bir düşünce ve davranış tipi olmaktadır.
Otistik çocuklar okulunda rehber öğretmen olarak çalışan birinden yaşanmış olay;
okulda rehber öğretmen olarak çalışan bir öğretmen Musa..
Okulun öğrencilerinden bir otistik çocuğun ailesi, bir gün Musa öğretmene dert yanıyor;
Çocukları normalde çok su içmesine karşın; 3 aydır ağzına bir damla su koymuyormuş.
´´Hocam, bize bişey söylemiyor... Bir de siz sorun..´´ diyorlar. Musa çocukla konuşuyor..
Anlaşılıyor ki; bir gün öğretmen sınıfta:´´ Atatürk ölmedi, yüreğimizde yaşıyor.´´ demiş...
ve küçük çocuk da, Atatürk boğulmasın diye, su içmeyi bırakmış...
Sırf bu yüzden tam 3 ay boyunca su içmemiş..
Ne yapsalar, çocuğu ikna edememişler.
Musa, çocuğu yanına çekip, demiş ki;
´´Biliyor musun, Atatürk çok iyi bir yüzücüdür..´´
Bundan sonra, küçük çocuk su içmeye başlamış.. söyleyecek tek kelime bulamadım..
-alıntı-
ayküsü normal insan ayküsünden daha yüksek olan fakat sosyal yaşamda ve insan ilişkilerinde zayıf olan
otistik insanlar çok zeki olup we zeka gelisimlerini çok küçük yaslarda tamamlarlar.ve çok zeki olmalarindan sebep d1sardan bilgi almak istemez ve kendi zekalar1yla yetinirler oyüzdende bazen dis dünya ile iliskilerini keserler.
Otizmi bir “gelişim bozukluğu” olarak ele aldığımızda hangi süreçlerin etkili olduğunu görmeye çalışalım:
Hemen söylemek gerekiyor ki, “gelişim bozukluğu” terimi, (DSM IV, ICD 10) süreci belirli bir kategoriye oturtarak tanımlamaya dayanmaktadır. Psikiyatride ve genel tıpta alışkanlık, çoğunlukta görülen gelişim süreç ve/ya dizgelerini “sağlıklı”, bunun dışında kalanları “bozuk” olarak tanımlama yönündedir.
Bu alışkanlık hem kültürü hem de kültürün gelişim ve kişilik üzerindeki etkisini yok varsaymaktadır. Bugün “ruh hastalığının” birey hastalığından çok bir toplum hastalığı olduğu görüşü giderek önem kazanmaktadır. Bir kültürde “normal” sayılan bir kişi ve davranış, başka bir kültürde “akıl hastası” olarak nitelendirilebilmektedir. Bazı kültürlerde “akıl hastası” ve toplum arasındaki ilişkiler çok katı ve sert olabildiği gibi, bazılarında bu ilişkiler çok normaldir. Bu durumda “ruh hastalığı” gerçek anlamda bir hastalık olmayıp, belli kültürlerde belli normlarla değerlendirilen itibari bir düşünce ve davranış tipi olmaktadır.
Rose Red Konaginin cogu oyuncularinin yapmak zorunda kaldiklari rol.