Yangın var, bağrım yanık, herkes şaka sanıyor, Yanıyor avuçlarım bir kor gibi yanıyor. Ya... Rabbim neydi bu hal, başa gelenler neydi? Ya ben cehennemdeyim, ya Cehennem bendeydi, Denizlere atılsam deniz kurtarmaz beni, Ufuklara uzansam ufuk da sarmaz beni.
bakıyorumda nedir bölümüne: armağan çağlayan için sayfalarca yazı yazılmış.. birde osman yüksel serdengeçti için yazılanlara bakarmısınız... bu millete yaranmak için soytarı olamak gerekiyormuş..
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ - Osman Yüksel Serdengeçti 3 Mayıs 1944 olaylarında adından söz ettiren gazeteci yazar Serdengeçti Akseki'de 1917 yılında doğmuştur. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir. İlkokulu Akseki'de ortaokulu yatılı öğrenci olarak Antalya'da okudu. Ankara'da Atatürk Lisesini bitirdikten sonra girdiği Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde 2. Sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944'de meydana gelen olaylara karıştığı için öğrenimini yanda bırakmak zorunda kaldı. Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş'le birlikte bir süre tutuklu kaldı. Tekrar öğrenimine devam etmek istediyse de kabul edilmedi. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücele hitaben 'Yüksek makamın alçak vekiline' sözleriyle başlayan bir dilekçe yazdı. Dilekçeyi verme cesaretini kimse bulamadı, Osman Yüksel yeniden hapishaneye gönderildi. Hapisten çıkınca unvanını aldığı ünlü Serdengeçti Dergisini çıkarmaya başladı. Birçok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazılan nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı ve sık sık tutuklanıp serbest bırakıldı. 'Allah, Vatan, Millet yolunda' cümlesiyle başladığı yazılarında sık kullandığı 'Açın kapılan Osman geliyor' sözü tutuklanmalara hazır olduğunun bir kanıtıydı. Serdengeçti dergisi sık kapanması ve çıkan yazılarından dolayı çok sayıda mahkumiyet karan çıkması nedeniyle 33 sayı çıkabilmiştir. (1947 -Şubat 1962) Tek parti yönetiminin İslamiyet ve Müslümanlar üzerindeki ağır baskılarını protesto eden aydınların önde gelenleri arasındadır. 1952 yılında Bağrıyanık adlı mizah gazetesi çıkardı. Başlığı altoda 'Hak yolunda bağrıyanık yolcular' sözü yer alan bu yayınında da inancının mücadelesini zengin esprilerle dolu yergileriyle sürdürdü. Bir ara politikaya atıldı, Adalet Partisinden Antalya Milletvekili seçilerek, parlamentoda görev yaptı (1965-1969) , partisinin politikası ve parti ileri gidenlerine yönelttiği eleştiriler yüzünden Adalet Partisinden ihraç edildi. Sonraki yıllarda mücadelesine yine yayınladığı yazı ve kitaplarla devam etti. Son olarak Yeni İstanbul Gazetesinde 'Selam' başlığı altında günlük fıkralar yazdı.
FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ
Türk milliyetçilerine fikirleri, mücadelesi ve şahsiyetiyle bayrak olmuş, öncülerdendir. Ömrünü, Türk-İslam ülküsüne hizmetle geçiren inandığı dava ve ülküsü uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan büyük bir dava adamı, mümtaz bir insandır. Tek parti döneminin Müslümanlar üzerinde uygulamış olduğu her türlü baskı ve zulümlere karşı Atsız, Necip Fazıl gibi dönemin önde gelen şahsiyetleriyle zulme karış direnen yılmaz bir kavga adamıydı. Resmi ideolojinin devlet terörü noktasına varan baskıca uygulamalarına karşı, Müslümanların sesi ve sözcüsü olmuştur.
ESERLERİ
Mabetsiz Şehir, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Bu Millet Neden Ağlar, Gülünç Hakikatler, Ayasofya Davası, Türklüğün Perişan Hali, Mevlana ve Mehmet Akif, Kara Kitap, Radyo Konuşmaları, Müslüman Çocuğun şiir kitabı, eserlerinden bazılarıdır.
Devletin tepelerindeki birilerinin dinine, manevî değerlerine sataştığını görür görmez, ertesi günü zindana tıkılacağını bile bile, o kişiye karşı isyanını dile getirmekten veya öfkesini yazıya dökmekten hiç çekinmezdi. Müslüman halka zulmeder bir tavır sergilediğinde İsmet İnönü’den tutun, bütün devlet ricaline, yüksek kademedeki bütün zevata varıncaya kadar sansürsüz saldırırdı. Dininden, yaşayışından ve namusundan asla taviz vermeyen bayraklaşmış insanlar vardır. İşte onlardan biri de Serdengeçti. Milletimizin hiçbir zaman unutamayacağı yakın dönemin en kahraman şahsiyetlerinden biridir Serdengeçti. Ömrünün en verimli yıllarını diktacı anlayış yüzünden hapishanelerde geçirdi. Yakın tarihimizin en gözüpek, en lâfını esirgemez, özü sözü bir, gerçekten civanmert bir mücadele adamı idi. Milletine insanca yaşama hakkı tanımayanlara, bu halkı dinsizleştirmeye yeltenenlere, Müslümanları sürü yerine koyup insanlarımızı diktatör kafasıyla idare etmeye kalkışanlara kat’iyyen taviz vermedi. Allah’a, Peygamber’e ve mukaddeslerimize saldırmaya cür’et edenlere karşı kalemini bir kılıç gibi kullandı. Nâmertlere her zaman hadlerini bildirdi. Ailesinden kendisine miras kalan muazzam servetini ve gençliğinden itibaren de bütün hayatını dini ve milleti uğruna feda etti. Hapishaneler onu asla korkutamadı, işkenceler kendisini asla yıldıramadı. Gerçekleri pervasızca haykırdı. Bu milleti ağlatmak, mâbetsiz bırakmak, bir nesli mahvetmek isteyenlere karşı sarsılmaz bir kale gibi durdu. Son nefesine kadar Hakk’ı ve halkını arslanlar gibi kükreyerek savundu. Osman Yüksel Serdengeçti, bu mazlum ve mağdur milletin susmayan, susturulamayan vicdanı idi. O vicdanı, bu topraklarda yaşayan her şuurlu ferdin mutlaka yakînen tanıması ve bilmesi gerekiyor...
Ankara'nın 'step' şehrinin Denizciler Caddesi'nde, hem idarehane, hem yatakhane, bir tarafında rastgele yığın yığın kitap ve dergi, bir köşesinde yorgun-argın yatak ve yorgan, yerde yağları donmuş bir yemek tabağı ve giydikten sonra atılmış yün çoraplar, çarpuk-çurpuk ayak parmaklarını konuşturan bir çift eski potin, garip ve hazîn bir mekân zarfı içindeki, kirpi saçlı ve katran kuyusu gözlü adam... Gayet içli, tabak gıcırdasa zıplayacak kadar zaif sinirli, hudutsuz evhamlı, metafizik düşüncelere karşı 'yangın var' diye bağırasıya beyni sancılı, ama kafiye hatırı için hakikatlara kıyasıya insiyaklara tâbi, espiri düşkünü ve kelime oyunu tirayakisi, eski Türkçü ve yeni İslamcı, herşeyin üstünde de mayası tertemiz, ruhu ipince, 'Serdengeçti' iddialı, dağınıklık ve perişanlıktan geçemez bir tip...
Onun islami camiaya yakinliigi madur sever olmasindandir.. Islami camiayi magdur durumda gördügünden, cibilliyet haline gelmis isyan duygularidan dolayi, Islami olanin magduriyetine isyan etmek yapisina uydugundan islami duyarlilikli yazar olmustur.. Refleks müslümani olunca da, ibadet noktasinin biraz eksik olduugu söylenir..
Hapishanede iken, tüm islami hir gürden hüküm giymislerin arasinda tek namaz aliskanligi olmayandir.. Ikne etmek icin ugrasirlar, zar zor abdest aldirirlar, ve asagiya inmeye zahmet etme abi derler, ranzanin üstünde kilalim senin icin bu günkü namazi derler... Komsu ranzalardan biriine gecerler Birisi imam olur, Osman Yüksel de cemaat.. Namaz bitttikten sonra, Osman Yükselin hali degismeye baslar.. Bu namaz ne tatli seymis kardesler, ne manrevi tatlar varmis bunda, bunda sonra her gün kilalim demeye baslar, ve namazdaki havadan bahs ederler göz yaslarina bogulur... Herkes hayrettedir, isin sebebini merak ederler..
En sonunda birisinin namaz kildiklari ranzanin alkt katina bakmak aklina gelir.. Alt katta iki kader mahkumu kafa kafaya vermisler, esrar tüttürmektedirler.. e tabii dumani da üst katin manevi havasini teskil eder...
Osman Yüksel AP den milletvekili olur.Ama politikayı hiç beceremezdi. Birgün Meclisin kapısına geldiğinde görevli O'nu çamaşırcı sanıp geri çevirir.Ne dediyse görevliyi ikna edemez.Yapılan yanlışlık anlaşılınca görevli korkar.Osman Yüksel görevliye ' üzülme be kardeşim belki de çamaşırcı bizden daha helal kazanıyordur' der. Kendisini ' ben yalınayak kravatsız çileli insanların vekiliyim' diye tanımlar,zaman zaman kravatını beline bağlardı.
1917 antalya doğumlu 1983te hakkın rahmetine kavuştu.bir deli bir garip adam.milli şefe karşı tek başına yıllarca direndi.defalarca hapse girdi,oralarda gördüğü işkenceden ömrünün sonlarına doğru parkinson hastalığına yakalandı.milli bilinci unutturulmaya çalışılan bir milletin uyanması için serdengeçti dergisini çıkardı.bu dergi o kadar önemlidir ki kaybolan bir nesli uyandırmayı başarabilmiştir.ilk hapis cezasını 1943 te türkçülük olaylarından almıştır.siyasete atılması 1960 lara dayanır.demirel ricasıyla ap den milletvekili olur ancak buradada istediğini bulamamıştır.daha sonraları alparslan türkeşin ckmp si-1969 da mhp adını almıştır-adına kıvrak zekasını kullanarak demirel ve yanındaki kodamanları eleştiren radyo konuşmaları yaptı.sonrada siyasetten elini eteğini çekerek doğduğu yerlere geri dönmüştür.türk edebiyatı vakfının hazırladığı beş seri halinde basılan kitaplarının herkes tarafından okunmasında büyük fayda vardır.bunlar:bir nesli nasıl mahvettiler,bu millet neden ağlar,gülünç hakikatler,mabetsiz şehir,akdeniz hilalindir. Allah ondan razı olsun...
bizden...
ah şu bizmkiler..
Yangın Var
Sevgili Kardeşim Rafet Baştav'a
Yangın var, bağrım yanık, herkes şaka sanıyor,
Yanıyor avuçlarım bir kor gibi yanıyor.
Ya... Rabbim neydi bu hal, başa gelenler neydi?
Ya ben cehennemdeyim, ya Cehennem bendeydi,
Denizlere atılsam deniz kurtarmaz beni,
Ufuklara uzansam ufuk da sarmaz beni.
Hapishane Türküsü
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
İçtiğimiz gözyaşı, ekmeğimiz gam
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Her yeri kaplamış bir kara duman
Geçmiyor, geçmiyor şu kahpe zaman
Bir af çıkmazsa da halimiz yaman
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Feryadıma ses vermez, duvarlar dilsiz
Geçiyor baharlar çemensiz, gülsüz
Kötürüm gibiyim ayaksız, elsiz
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Hep de bize imiş feleğin cevri
Döndü gayrı dünya, değişti seyri
Bu devir alçaklar, korkaklar devri
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Herkesin derdi de başından aşkın
Her kimi gördümse serseri, şaşkın
Yemeksiz, gömleksiz, perişan, düşkün
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Bozulmuş düzeni, çalmıyor sazım
Geçmiyor, geçmiyor kimseye nazım
Ben bir Köroğlu'yum, nerde Ayvaz'ım
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Çıkar avluda volta vururum
Bu sefil hayatı böyle sürürüm
İflah etmez, ben bu yerde çürürüm
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Düşmüşüm yatağa hastayım, hasta
Gözlerim kapıda, kulağım seste
Yastayım kardaşlar yastayım yasta
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Geceler iner de, doğar yıldızlar
Köyümü andıkça yüreğim sızlar
Aklıma geliyor gelinler, kızlar
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Akşam olur, kapılar kitlenir
Kimi kumar oynar, kimi bitlenir
Buraya düşen her derde katlanır
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Kimi esrar çeker, düşer dalgaya
Kimi bıçak çeker, girer kavgaya
...............................
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
rasih yılmazın serdengeçtiyi anlattığı toros yüzlü adam herkese tavsiyemdir,başlangıç için iyi bir kitap.
bakıyorumda nedir bölümüne:
armağan çağlayan için sayfalarca yazı yazılmış..
birde osman yüksel serdengeçti için yazılanlara bakarmısınız...
bu millete yaranmak için soytarı olamak gerekiyormuş..
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ - Osman Yüksel Serdengeçti 3 Mayıs 1944 olaylarında adından söz ettiren gazeteci yazar Serdengeçti Akseki'de 1917 yılında doğmuştur. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir. İlkokulu Akseki'de ortaokulu yatılı öğrenci olarak Antalya'da okudu. Ankara'da Atatürk Lisesini bitirdikten sonra girdiği Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde 2. Sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944'de meydana gelen olaylara karıştığı için öğrenimini yanda bırakmak zorunda kaldı. Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş'le birlikte bir süre tutuklu kaldı. Tekrar öğrenimine devam etmek istediyse de kabul edilmedi. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücele hitaben 'Yüksek makamın alçak vekiline' sözleriyle başlayan bir dilekçe yazdı. Dilekçeyi verme cesaretini kimse bulamadı, Osman Yüksel yeniden hapishaneye gönderildi. Hapisten çıkınca unvanını aldığı ünlü Serdengeçti Dergisini çıkarmaya başladı. Birçok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazılan nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı ve sık sık tutuklanıp serbest bırakıldı. 'Allah, Vatan, Millet yolunda' cümlesiyle başladığı yazılarında sık kullandığı 'Açın kapılan Osman geliyor' sözü tutuklanmalara hazır olduğunun bir kanıtıydı. Serdengeçti dergisi sık kapanması ve çıkan yazılarından dolayı çok sayıda mahkumiyet karan çıkması nedeniyle 33 sayı çıkabilmiştir. (1947 -Şubat 1962) Tek parti yönetiminin İslamiyet ve Müslümanlar üzerindeki ağır baskılarını protesto eden aydınların önde gelenleri arasındadır. 1952 yılında Bağrıyanık adlı mizah gazetesi çıkardı. Başlığı altoda 'Hak yolunda bağrıyanık yolcular' sözü yer alan bu yayınında da inancının mücadelesini zengin esprilerle dolu yergileriyle sürdürdü. Bir ara politikaya atıldı, Adalet Partisinden Antalya Milletvekili seçilerek, parlamentoda görev yaptı (1965-1969) , partisinin politikası ve parti ileri gidenlerine yönelttiği eleştiriler yüzünden Adalet Partisinden ihraç edildi. Sonraki yıllarda mücadelesine yine yayınladığı yazı ve kitaplarla devam etti. Son olarak Yeni İstanbul Gazetesinde 'Selam' başlığı altında günlük fıkralar yazdı.
FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ
Türk milliyetçilerine fikirleri, mücadelesi ve şahsiyetiyle bayrak olmuş, öncülerdendir. Ömrünü, Türk-İslam ülküsüne hizmetle geçiren inandığı dava ve ülküsü uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan büyük bir dava adamı, mümtaz bir insandır. Tek parti döneminin Müslümanlar üzerinde uygulamış olduğu her türlü baskı ve zulümlere karşı Atsız, Necip Fazıl gibi dönemin önde gelen şahsiyetleriyle zulme karış direnen yılmaz bir kavga adamıydı. Resmi ideolojinin devlet terörü noktasına varan baskıca uygulamalarına karşı, Müslümanların sesi ve sözcüsü olmuştur.
ESERLERİ
Mabetsiz Şehir, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Bu Millet Neden Ağlar, Gülünç Hakikatler, Ayasofya Davası, Türklüğün Perişan Hali, Mevlana ve Mehmet Akif, Kara Kitap, Radyo Konuşmaları, Müslüman Çocuğun şiir kitabı, eserlerinden bazılarıdır.
İmparatorluğa Mersiye
Bin yıl oldu toprağına basalı
Hayli oldu kılıçları asalı,
Bülbüllerin onun için tasalı,
Sazlar kırık,ayar tutmaz telleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Yol görünür,hakan emir verirdi,
Dalga dalga ordularım yürürdü,
Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,
Dolu dizgin aştık nice belleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Yıldız doğar,talihimiz belirir,
Sabah olur,ulufeler verilir,
Bir seferde dört krallık serilir,
Al al ettik,kara kara tülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Ferman çıkar,dal kılıçlar takınır,
Meydanlarda Rabbe dua okunur,
Gölgemizden bütün cihan sakınır,
Andırırdık coşkun akan selleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Kosovalar,Plevneler bizsizdir,
Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,
Boynu bükük minareler öksüzdür,
Açmaz olmuş Kızanlığın gülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Hali görür,geleceği sezerdik,
Bir zamanlar ta Vistül’de gezerdik.
Haritayı biz kendimiz çizerdik,
Fetheyledik deryaları,çölleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Rodopların ak başları yaslıdır,
Serdengeçti gönül,artık usludur,
Rüzgarları bile matem seslidir,
Zafer,zafer der,eserdi yelleri,
Biz neyledik o koskoca elleri? ..
Osman Yüksel Serdengeçti
Mangal Yürekli Bir Yiğit
Devletin tepelerindeki birilerinin dinine, manevî değerlerine sataştığını görür görmez, ertesi günü zindana tıkılacağını bile bile, o kişiye karşı isyanını dile getirmekten veya öfkesini yazıya dökmekten hiç çekinmezdi. Müslüman halka zulmeder bir tavır sergilediğinde İsmet İnönü’den tutun, bütün devlet ricaline, yüksek kademedeki bütün zevata varıncaya kadar sansürsüz saldırırdı.
Dininden, yaşayışından ve namusundan asla taviz vermeyen bayraklaşmış insanlar vardır. İşte onlardan biri de Serdengeçti. Milletimizin hiçbir zaman unutamayacağı yakın dönemin en kahraman şahsiyetlerinden biridir Serdengeçti.
Ömrünün en verimli yıllarını diktacı anlayış yüzünden hapishanelerde geçirdi.
Yakın tarihimizin en gözüpek, en lâfını esirgemez, özü sözü bir, gerçekten civanmert bir mücadele adamı idi.
Milletine insanca yaşama hakkı tanımayanlara, bu halkı dinsizleştirmeye yeltenenlere, Müslümanları sürü yerine koyup insanlarımızı diktatör kafasıyla idare etmeye kalkışanlara kat’iyyen taviz vermedi. Allah’a, Peygamber’e ve mukaddeslerimize saldırmaya cür’et edenlere karşı kalemini bir kılıç gibi kullandı. Nâmertlere her zaman hadlerini bildirdi.
Ailesinden kendisine miras kalan muazzam servetini ve gençliğinden itibaren de bütün hayatını dini ve milleti uğruna feda etti.
Hapishaneler onu asla korkutamadı, işkenceler kendisini asla yıldıramadı.
Gerçekleri pervasızca haykırdı. Bu milleti ağlatmak, mâbetsiz bırakmak, bir nesli mahvetmek isteyenlere karşı sarsılmaz bir kale gibi durdu.
Son nefesine kadar Hakk’ı ve halkını arslanlar gibi kükreyerek savundu.
Osman Yüksel Serdengeçti, bu mazlum ve mağdur milletin susmayan, susturulamayan vicdanı idi. O vicdanı, bu topraklarda yaşayan her şuurlu ferdin mutlaka yakînen tanıması ve bilmesi gerekiyor...
1917 -AKSEKi - 10 KASIM iSTANBUL
ASIL ADI OSMAN ZEKi YUKSEL
ARALARINDA A.HAMDi AKSEKi ESKi MUFTULERDEN
HACI SALiH EFENDiNiNDE BULUNDUGU ALiMLER YETiSTiRMiS
BiR AiLEYE MENSUBDUR.
'ALLAHIN RAHMETI UZERiNE OLSUN'
Hapishane Türküsü
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
İçtiğimiz gözyaşı, ekmeğimiz gam
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Her yeri kaplamış bir kara duman
Geçmiyor, geçmiyor şu kahpe zaman
Bir af çıkmazsa da halimiz yaman
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Feryadıma ses vermez, duvarlar dilsiz
Geçiyor baharlar çemensiz, gülsüz
Kötürüm gibiyim ayaksız, elsiz
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Hep de bize imiş feleğin cevri
Döndü gayrı dünya, değişti seyri
Bu devir alçaklar, korkaklar devri
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Herkesin derdi de başından aşkın
Her kimi gördümse serseri, şaşkın
Yemeksiz, gömleksiz, perişan, düşkün
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Bozulmuş düzeni, çalmıyor sazım
Geçmiyor, geçmiyor kimseye nazım
Ben bir Köroğlu'yum, nerde Ayvaz'ım
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Çıkar avluda volta vururum
Bu sefil hayatı böyle sürürüm
İflah etmez, ben bu yerde çürürüm
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Düşmüşüm yatağa hastayım, hasta
Gözlerim kapıda, kulağım seste
Yastayım kardaşlar yastayım yasta
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Geceler iner de, doğar yıldızlar
Köyümü andıkça yüreğim sızlar
Aklıma geliyor gelinler, kızlar
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Akşam olur, kapılar kitlenir
Kimi kumar oynar, kimi bitlenir
Buraya düşen her derde katlanır
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
Kimi esrar çeker, düşer dalgaya
Kimi bıçak çeker, girer kavgaya
...............................
Yıkılası hapishane damları anam
Yandım Allah yandım, daha mı yanam
BU KERVAN BÖYLE GİTMEZ!
İster beni hoş görün, ister vurun öldürün,
İster bir cani gibi zindanda süründürün,
Yeter artık illallah! Şu yangını söndürün,
Amerikan dolan bu yangına kâr etmez.
Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez!
'l love you America' yazılı durur duvarda,
Donanmalar taşıdı yığın yığın hovarda,
Kızlarımız dansetti, salep içtiler barda,
Kimse görmez bunları, haya etmez, ar etmez.
Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez
Bankalar mâbed oldu, daktilo sesi dua,
Adet oldu hırsızlık, dalkavukluk ve riya,
Yapmayanlar düz yolda kalıverirler yaya,
Vallahi bilmem amma bu millet iflah etmez,
Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! ..
Her yerde yükselirken âvaze-i sefalet.
Yurdu cennet gösterir radyo denen kör alet,
İlâhi bu ne halet, Ya Rab bu ne dalâlet?
Zorbalık, cebr-ü şiddet kimseye gık dedirtmez
Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! ,
Haykırırım hakkı her sözüm ağır olsa da,
Şaklasa kamçı, sırtım onmaz yağır olsa da,
Duyulmaz mı bu feryat insan sağır olsa da,
Bu derde çâre lâzım, nutuklarla iş bitmez,
Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! .
Serdendeçtiden Serdengeçtilere...
Turan ellerinden haber gelmiyor
Yarabbi derdimi kimse bilmiyor
Dört asırdır Türkün yüzü gülmüyor
Akşam olur sabar olur ağlarım
Nerde benim Ural-Altay dağlarım.
Osman Yüksel SERDENGEÇTİ
'Şu abdest olmasa, anlımı secdeden kaldırmayacağım ' diyen zat. Kalmadı öyleleri artık...
Ve Osman Yüksel
Ankara'nın 'step' şehrinin Denizciler Caddesi'nde, hem idarehane, hem yatakhane, bir tarafında rastgele yığın yığın kitap ve dergi, bir köşesinde yorgun-argın yatak ve yorgan, yerde yağları donmuş bir yemek tabağı ve giydikten sonra atılmış yün çoraplar, çarpuk-çurpuk ayak parmaklarını konuşturan bir çift eski potin, garip ve hazîn bir mekân zarfı içindeki, kirpi saçlı ve katran kuyusu gözlü adam... Gayet içli, tabak gıcırdasa zıplayacak kadar zaif sinirli, hudutsuz evhamlı, metafizik düşüncelere karşı 'yangın var' diye bağırasıya beyni sancılı, ama kafiye hatırı için hakikatlara kıyasıya insiyaklara tâbi, espiri düşkünü ve kelime oyunu tirayakisi, eski Türkçü ve yeni İslamcı, herşeyin üstünde de mayası tertemiz, ruhu ipince, 'Serdengeçti' iddialı, dağınıklık ve perişanlıktan geçemez bir tip...
(Necip Fazıl, Babı Âli)
Onun islami camiaya yakinliigi madur sever olmasindandir.. Islami camiayi magdur durumda gördügünden, cibilliyet haline gelmis isyan duygularidan dolayi, Islami olanin magduriyetine isyan etmek yapisina uydugundan islami duyarlilikli yazar olmustur.. Refleks müslümani olunca da, ibadet noktasinin biraz eksik olduugu söylenir..
Hapishanede iken, tüm islami hir gürden hüküm giymislerin arasinda tek namaz aliskanligi olmayandir.. Ikne etmek icin ugrasirlar, zar zor abdest aldirirlar, ve asagiya inmeye zahmet etme abi derler, ranzanin üstünde kilalim senin icin bu günkü namazi derler...
Komsu ranzalardan biriine gecerler
Birisi imam olur, Osman Yüksel de cemaat..
Namaz bitttikten sonra, Osman Yükselin hali degismeye baslar.. Bu namaz ne tatli seymis kardesler, ne manrevi tatlar varmis bunda, bunda sonra her gün kilalim demeye baslar, ve namazdaki havadan bahs ederler göz yaslarina bogulur...
Herkes hayrettedir, isin sebebini merak ederler..
En sonunda birisinin namaz kildiklari ranzanin alkt katina bakmak aklina gelir..
Alt katta iki kader mahkumu kafa kafaya vermisler, esrar tüttürmektedirler..
e tabii dumani da üst katin manevi havasini teskil eder...
Necip Fazil'in vefatindan sonra bu dünyada onsuz yasamak istememis olmali ki,
5 ay sonra o da ayrillir...
hemserim, ama o aksekili
Osman Yüksel AP den milletvekili olur.Ama politikayı hiç beceremezdi. Birgün Meclisin kapısına geldiğinde görevli O'nu çamaşırcı sanıp geri çevirir.Ne dediyse görevliyi ikna edemez.Yapılan yanlışlık anlaşılınca görevli korkar.Osman Yüksel görevliye ' üzülme be kardeşim belki de çamaşırcı bizden daha helal kazanıyordur' der. Kendisini ' ben yalınayak kravatsız çileli insanların vekiliyim' diye tanımlar,zaman zaman kravatını beline bağlardı.
Toros yüzlü adam........ Yeni neslin ihtiyacı olan büyükler
Çekilin yoldan geliyor,geliyor Osman...
...DUA LiSTEMDEKi iSiMLERDEN
YiGiDiN HASI DELiSi
1917 antalya doğumlu 1983te hakkın rahmetine kavuştu.bir deli bir garip adam.milli şefe karşı tek başına yıllarca direndi.defalarca hapse girdi,oralarda gördüğü işkenceden ömrünün sonlarına doğru parkinson hastalığına yakalandı.milli bilinci unutturulmaya çalışılan bir milletin uyanması için serdengeçti dergisini çıkardı.bu dergi o kadar önemlidir ki kaybolan bir nesli uyandırmayı başarabilmiştir.ilk hapis cezasını 1943 te türkçülük olaylarından almıştır.siyasete atılması 1960 lara dayanır.demirel ricasıyla ap den milletvekili olur ancak buradada istediğini bulamamıştır.daha sonraları alparslan türkeşin ckmp si-1969 da mhp adını almıştır-adına kıvrak zekasını kullanarak demirel ve yanındaki kodamanları eleştiren radyo konuşmaları yaptı.sonrada siyasetten elini eteğini çekerek doğduğu yerlere geri dönmüştür.türk edebiyatı vakfının hazırladığı beş seri halinde basılan kitaplarının herkes tarafından okunmasında büyük fayda vardır.bunlar:bir nesli nasıl mahvettiler,bu millet neden ağlar,gülünç hakikatler,mabetsiz şehir,akdeniz hilalindir.
Allah ondan razı olsun...