Ruh Kirliliği Kibrin, yalanın, yolsuzluğun meziyet olduğu, alın terinin hor görüldüğü, haksızlığın zalimane dürtülerle adil sayıldığı ve bütün bu yapılanlarınsa tabulaştırılarak, medeni saadetmiş gibi takdim edildiği kirlenmedir ruh kirlenmesi. Dua ve edebin kaldırılarak, ahlaksızlığın ve ruhsuzluğun limanına sığınan vicdanların yönünü kaybettiği, vicdani muhasebenin ve iyinin devreden çıktığı, kötünün hâkimiyetinin meşrulaştığı, doğrunun değil ama yanlışın kolaylıkla mahkemeyi kendi lehine çevirdiği kirlenmenin adıdır ruh kirlenmesi. İradenin, fikirlerin, anlayışların, kelimelerin, sözün, özün tanımların kirletilmesidir. Gelin görün ki bu ruh olgunluğu, bu ihtişam, inkişaf zamanla dalkavukluğun sınır tanımaz metaforu karşısında sinikleşerek karşıyı sürekli yücelterek kendisini ise aşağılayan bu insan varlığıyla gaflete sürüklenmiştir. Ruhsal terk, karanlık masallarla kendine her yerde yaygın bir alan buluyor. Günümüzün hastalıklı “gerçeği, yanlışı gör ama eleştirme” anlayışına mahkûm olduğundan, kişilikler hür vicdanın ve aklın yörüngesinden çıkmış oluyor. Bu şekilde baskı altına alınmış kişiliklerin, ruh kirlilikleri ise bireyin kendi içindeki iyi “benlik” hesaplaşmasıyla da örtülmüş oluyor. Bu hal kişiye hoş ve güzel gelebilir ama hiçbir zaman onun kabul edilmesi, yer tutması anlamına gelmez. Siz eğer ilim adamlarınızın, filozoflarınızın aydınlattıkları, yol gösterdikleri hedeflerden uzak yerlerde yaşarsanız, hurafeleri ve yobazlığı kendinize ilke edinirsiniz. Sonrasında masallarla uyur, planlarınızı masallarla gerçekleştirirseniz, ruhunuzun o kadar da uzun ömürlü olmayacağı ve sizi aşama aşama hakikatlerden uzaklaştırarak, karanlığın ve kirliliğin içine çekeceğini de az çok kestirmiş olursunuz. Sürekli iki kutup arasında kalan ruh, iyinin de terazisi, kötünün de terazisi olarak denge görevi görmektedir. Yani ağırlık hangi yöne ağır basarsa, ruh otoritesini o tarafa yoğunlaştırır. Bugünkü kirlenmenin münafıkçası ve en aşağılık olanı ise işi görülmediği için eleştirdiği, nerde olursa olsun sürekli kötülediği ve hakarette bulunduğu insana işi görüldükten sonra yalakalıkta ve övgüde maksimum düzeyde gayret göstermesidir. Ruhsal kirlenmenin tek kuralı vardır o da mantıklı kötülükler. Mantıklı kötülük bir süre sonra öyle bir güç haline gelir ki, nerde bulunursa bulunsun o ortamda mevcut olan ne varsa önce iş göremez hale gelir. Sonra kendine de, kendine karşıt olan her şeye özellikle de iyiye ve doğruya düşman kesilir. Ruh kirliliğinin en önemli dayanağı menfaate dayalı iletişim kanalıdır. En küçük faydayı bile lehine değerlendirmek için felaket tellallığına başvurur. İnsanı kalbiyle değil elleri ve gözleriyle hüküm vermeğe yönlendirir. Ötekini küçümseme ve yok sayma eğilimindedir. Sözde birlikten ve beraberlikten söz eder ama bir olmamak için bir araya gelmemeye de gayret eder. Din der, iman der ama davranışlarında dünya der, ben der. Bireyi ümitten ziyade ümitsizliğe yönlendirir. Saf insanlara ise bunu fırsatmış gibi sunarak iyilik yollarını meçhul ve labirent yollara çevirirler. Kurtuluş reçetesini kendi özellerine alırlar dilediklerini cennete, dilediklerini de cehenneme gönderirler. Anlamaktan, anlaşılmaktan, istemekten, vermekten vazgeçirir. Hep otoritenin ya da güçlünün yanında yer almaya götürür. Bireyi de toplulukları da sürekli çıkar hükümranlığı yönünde teşvik ettirir. Sizin sağlam değerli, erdemli, bildiğiniz insanlar, bir bakmışsınız hayâsız, kendini bilmez, ihtiraslarının kurbanı olmuşlar. Büyüklenen, cesaretini zorbalığından alan figürlere dönüşürler. Alaca karanlığa alışmış gözleri kaypak ve karanlık mefhumların esiri olurlar. Ruhsal kirlenme yaşayan insanlar için her insan bir başkasının düşmanı ve rakibidir. Her insan varlığını bir diğerini yok etmenin üzerine koyar. İnsanın mahrem düşüncelerini her zaman kurcalar ve açığa çıkarmaya çabalar. Ruh kirlenmesi ruh zenginliğinin kucağında uçsuz bucaksız sefalet yaşayan, bocalayan yönünü kaybetmiş bir haldir. Önemli olan ruh değil ruha işleyen ruh kirlenmesidir. İnsanı tanrılar arasında seçim yapma savaşına sürükleyen, şansa yer veren ve bu dünyada oradan oraya sürüklenip duran, kaderiyle çatışıp yeise düşüren bir kirlenmedir. Ruh kirlenmesinde, irade yitirilince hep ummaktan yana yönelir insan. Böylelikle de umduğuyla değil de bulduğuyla karşılaşan insan ruhsal trajedi yaşar. Bu da insandaki ruh halini sürekli amaca ulaşmak için değil de aracın kutsallaştırılmasına yöneltir. Ruhumuzu kirliliklerden kurtarmak dileğiyle… 26.02.2019 (Abdurrahman Örnek)
SEN CAĞIR..YÜREKTEN 'GEL' DE SANA BİR DEFA SÖZ...BE GELİRİM.. ╭ ♥ ÖMRÜNÜ..ÖMRÜME KOY.....! ! ! ╭ ♥ ╯ BU..ÖMRÜM SENİNDİR... Ben ilk seni sevdim Ve biliyorum ki hep de seni seveceğim Senini yüreğini,sözlerini ve gözlernini Ömrüm boyunca yanımda götüreceğim Bir kalbim var senin için İçinde hep sen varsın Yaşamadığım bugüne kadar olan tek aşkımsın Tutsak mıyım yoksa deli mi? Veya da gözlerinin esiri mi? Fırtınalar var şimdi bu bedende Yüreğim çoktan kıyıya vurdu hasretine nöbette Seni bekliyorum şimdi bu sahilde Bu ıssız şehirde hayalinle Gelmesende farketmez cantanem KALBİM ZATEN HEP SENİNİLE.....
Ömür'de önemli olan ne kadar yaşadığın değil, yaşadığın sürede neler yaptığındır. Kimi Doksan yıllık ömrünün sonunda birşeyler bırakamazken, kimi 17-18 yıllık ömrünün sonunda geride yıllarca konuşulacak eserler bırakır.
Her canlının, yani sadece insan değil evrende ruhu olan herşeyin bir ömrü vardır, hatta cansız zannettiğimiz eşya de4diğimiz nesnelerin bile, hatta sonsuz dediğimiz evrenin bile bir ömrü var, zamanı geldiğinde bitecek bir ömür. Tıpkı, şu önümüzde duran bilgisayarın ve tuşlarına bastığımız bu klavyenin bir gün çürüp gidecek olması gibi.
Her gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye Anılarından kale yapıp sığınsa bile Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye
Gülümseyerek başla sabaha Mutlu geçsin günün. Bir gününü nasıl geçirirsen İşte o senin bir ömrün Aslında bir ömür bir gün Haydi gülümse güne Bak geçiyor ömrün.
ömür ALLAH 'ın bize bahşettigi en güsel şeydir.bende bu isimi taşıyor olmakla kendimi çok şanslı bi kız olarak buluyorum. ömür dedigin kılcan ince bir süreçtir önemli olan ömrü boşa geçirmemektir.torbayı dolu götürebilmektir
Her doğuma geçmiş dendi.
Her ölüme gelecek dendi.
İkisinin arasındakinede bir ömür dendi.
benimkisi böyle geçti ya sizinkisi?
Ruh Kirliliği
Kibrin, yalanın, yolsuzluğun meziyet olduğu, alın terinin hor görüldüğü, haksızlığın zalimane dürtülerle adil sayıldığı ve bütün bu yapılanlarınsa tabulaştırılarak, medeni saadetmiş gibi takdim edildiği kirlenmedir ruh kirlenmesi. Dua ve edebin kaldırılarak, ahlaksızlığın ve ruhsuzluğun limanına sığınan vicdanların yönünü kaybettiği, vicdani muhasebenin ve iyinin devreden çıktığı, kötünün hâkimiyetinin meşrulaştığı, doğrunun değil ama yanlışın kolaylıkla mahkemeyi kendi lehine çevirdiği kirlenmenin adıdır ruh kirlenmesi. İradenin, fikirlerin, anlayışların, kelimelerin, sözün, özün tanımların kirletilmesidir. Gelin görün ki bu ruh olgunluğu, bu ihtişam, inkişaf zamanla dalkavukluğun sınır tanımaz metaforu karşısında sinikleşerek karşıyı sürekli yücelterek kendisini ise aşağılayan bu insan varlığıyla gaflete sürüklenmiştir. Ruhsal terk, karanlık masallarla kendine her yerde yaygın bir alan buluyor. Günümüzün hastalıklı “gerçeği, yanlışı gör ama eleştirme” anlayışına mahkûm olduğundan, kişilikler hür vicdanın ve aklın yörüngesinden çıkmış oluyor. Bu şekilde baskı altına alınmış kişiliklerin, ruh kirlilikleri ise bireyin kendi içindeki iyi “benlik” hesaplaşmasıyla da örtülmüş oluyor. Bu hal kişiye hoş ve güzel gelebilir ama hiçbir zaman onun kabul edilmesi, yer tutması anlamına gelmez. Siz eğer ilim adamlarınızın, filozoflarınızın aydınlattıkları, yol gösterdikleri hedeflerden uzak yerlerde yaşarsanız, hurafeleri ve yobazlığı kendinize ilke edinirsiniz. Sonrasında masallarla uyur, planlarınızı masallarla gerçekleştirirseniz, ruhunuzun o kadar da uzun ömürlü olmayacağı ve sizi aşama aşama hakikatlerden uzaklaştırarak, karanlığın ve kirliliğin içine çekeceğini de az çok kestirmiş olursunuz. Sürekli iki kutup arasında kalan ruh, iyinin de terazisi, kötünün de terazisi olarak denge görevi görmektedir. Yani ağırlık hangi yöne ağır basarsa, ruh otoritesini o tarafa yoğunlaştırır. Bugünkü kirlenmenin münafıkçası ve en aşağılık olanı ise işi görülmediği için eleştirdiği, nerde olursa olsun sürekli kötülediği ve hakarette bulunduğu insana işi görüldükten sonra yalakalıkta ve övgüde maksimum düzeyde gayret göstermesidir.
Ruhsal kirlenmenin tek kuralı vardır o da mantıklı kötülükler. Mantıklı kötülük bir süre sonra öyle bir güç haline gelir ki, nerde bulunursa bulunsun o ortamda mevcut olan ne varsa önce iş göremez hale gelir. Sonra kendine de, kendine karşıt olan her şeye özellikle de iyiye ve doğruya düşman kesilir. Ruh kirliliğinin en önemli dayanağı menfaate dayalı iletişim kanalıdır. En küçük faydayı bile lehine değerlendirmek için felaket tellallığına başvurur. İnsanı kalbiyle değil elleri ve gözleriyle hüküm vermeğe yönlendirir. Ötekini küçümseme ve yok sayma eğilimindedir. Sözde birlikten ve beraberlikten söz eder ama bir olmamak için bir araya gelmemeye de gayret eder. Din der, iman der ama davranışlarında dünya der, ben der. Bireyi ümitten ziyade ümitsizliğe yönlendirir. Saf insanlara ise bunu fırsatmış gibi sunarak iyilik yollarını meçhul ve labirent yollara çevirirler. Kurtuluş reçetesini kendi özellerine alırlar dilediklerini cennete, dilediklerini de cehenneme gönderirler. Anlamaktan, anlaşılmaktan, istemekten, vermekten vazgeçirir. Hep otoritenin ya da güçlünün yanında yer almaya götürür. Bireyi de toplulukları da sürekli çıkar hükümranlığı yönünde teşvik ettirir. Sizin sağlam değerli, erdemli, bildiğiniz insanlar, bir bakmışsınız hayâsız, kendini bilmez, ihtiraslarının kurbanı olmuşlar. Büyüklenen, cesaretini zorbalığından alan figürlere dönüşürler. Alaca karanlığa alışmış gözleri kaypak ve karanlık mefhumların esiri olurlar. Ruhsal kirlenme yaşayan insanlar için her insan bir başkasının düşmanı ve rakibidir. Her insan varlığını bir diğerini yok etmenin üzerine koyar. İnsanın mahrem düşüncelerini her zaman kurcalar ve açığa çıkarmaya çabalar. Ruh kirlenmesi ruh zenginliğinin kucağında uçsuz bucaksız sefalet yaşayan, bocalayan yönünü kaybetmiş bir haldir. Önemli olan ruh değil ruha işleyen ruh kirlenmesidir. İnsanı tanrılar arasında seçim yapma savaşına sürükleyen, şansa yer veren ve bu dünyada oradan oraya sürüklenip duran, kaderiyle çatışıp yeise düşüren bir kirlenmedir. Ruh kirlenmesinde, irade yitirilince hep ummaktan yana yönelir insan. Böylelikle de umduğuyla değil de bulduğuyla karşılaşan insan ruhsal trajedi yaşar. Bu da insandaki ruh halini sürekli amaca ulaşmak için değil de aracın kutsallaştırılmasına yöneltir. Ruhumuzu kirliliklerden kurtarmak dileğiyle…
26.02.2019 (Abdurrahman Örnek)
Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor..
Ömür dediğin, nefes aldığımız an'ların toplamıdır. :)
Asude bir bahardır ömür, gün gelir gazel olur.
Aldanma dünyanın gamına neş'esine, bir gün gelir yalan olur...
ömür gedik diye bir sinemacı bayan vardı dimi.. ferhat göçer ile ilişkisi olmuştu sanırım.. yengem olsun güzel hatun..
SEN CAĞIR..YÜREKTEN 'GEL' DE SANA BİR DEFA SÖZ...BE GELİRİM.. ╭ ♥ ÖMRÜNÜ..ÖMRÜME KOY.....! ! ! ╭ ♥ ╯ BU..ÖMRÜM SENİNDİR...
Ben ilk seni sevdim Ve biliyorum ki hep de seni seveceğim Senini yüreğini,sözlerini ve gözlernini Ömrüm boyunca yanımda götüreceğim Bir kalbim var senin için İçinde hep sen varsın Yaşamadığım bugüne kadar olan tek aşkımsın Tutsak mıyım yoksa deli mi? Veya da gözlerinin esiri mi? Fırtınalar var şimdi bu bedende Yüreğim çoktan kıyıya vurdu hasretine nöbette Seni bekliyorum şimdi bu sahilde Bu ıssız şehirde hayalinle Gelmesende farketmez cantanem KALBİM ZATEN HEP SENİNİLE.....
Ömür bir ağaç gibidir, belki bir anda kurumaz ama her gün bir yaprağı dökülür...
Ezanla namaz arasında akan zamanmış ömür dediğin...
Çıkarıp seni içimden atmak kolaymı sandın
Öyle sevdim ömürlük yandım...
baharı yaz uğruna tüketiyoruz..aşkı naz uğruna... ve papatyaları seviyor - sevmiyor uğruna.... ömür ise tükeniyor bir hiç uğruna....!
ömür dediğimiz nedir ki.....! ! ! ! bir ezan bir sela arasındaki yaşam...
Ömür dediğin tükenişini çaresizlikle izlediğin bir akarsudur,
mühim olan o suyu kirletmemek...
st. silvestr
Farketmeli.Ömür dediğin üçgündür; dün geldi geçti,yarın meçhuldür.O halde ömür dediğin bir gündür: o da bugündür.[C.YÜCEL]
dediğin,beşik ve tabut arası gıcırtılı hayat yolu,
türlü imtihanlarla dolu,kazanabilene ne mutlu..
Bir insan ömrünü neye vermeli?
Tükenip gidiyor ömür dediğin.
Yolda kalan da bir, yürüyen de bir,
Harcanıp gidiyor ömür dediğin...
Emel Taşçıoğlu' ndan dinlenilmeye değer...
tamamlanıyor bir turu daha,
sayısı sır ber devr-i daimin.
bir tesbih dizisinin son tanesinde
göç yolunun ilk konağındayım
ah bilseler;
kuş tüyü olup dağları sırtlanırken
örümcek ağına tutunmuş bir cihanım
bi bilseler,
bilseler de bitti! .. deseler.
(yıllarıma yıl ekledim,yeni yılıma ithafen)
ne ömrünü Yûsuf uğruna adayacak Zûleyha var…
ne de uğruna ömür adanacak bir Yûsuf…
Ömür'de önemli olan ne kadar yaşadığın değil,
yaşadığın sürede neler yaptığındır.
Kimi Doksan yıllık ömrünün sonunda birşeyler bırakamazken,
kimi 17-18 yıllık ömrünün sonunda geride yıllarca konuşulacak eserler bırakır.
Her canlının, yani sadece insan değil evrende ruhu olan herşeyin bir ömrü vardır, hatta cansız zannettiğimiz eşya de4diğimiz nesnelerin bile, hatta sonsuz dediğimiz evrenin bile bir ömrü var, zamanı geldiğinde bitecek bir ömür.
Tıpkı, şu önümüzde duran bilgisayarın ve tuşlarına bastığımız bu klavyenin bir gün çürüp gidecek olması gibi.
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür,
O da yaşadığımız bugündür.
Hiçbir değeri yok...
Bizim ömrümüz bir bozuk para kadar kıymetsizdir...
...
Her gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye
Anılarından kale yapıp sığınsa bile
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye
Ö.Asaf
Gülümse Güne
Gülümseyerek başla sabaha
Mutlu geçsin günün.
Bir gününü nasıl geçirirsen
İşte o senin bir ömrün
Aslında bir ömür bir gün
Haydi gülümse güne
Bak geçiyor ömrün.
Ayfer Coşkun
özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz;
vakit gelip sandıktan çıkardığınızda;
bir de bakıyorsunuz ki;
tedavülden kalkmış...
ORHAN VELİ
hep hızına yetişemediğim..
ömür ALLAH 'ın bize bahşettigi en güsel şeydir.bende bu isimi taşıyor olmakla kendimi çok şanslı bi kız olarak buluyorum. ömür dedigin kılcan ince bir süreçtir önemli olan ömrü boşa geçirmemektir.torbayı dolu götürebilmektir