1944’te Ankara’da doğan Ömer Kavur, Paris’te sosyoloji, gazetecilik ve sinema dalında yükseköğrenim gördü. Fransa’da bulunduğu yıllarda Bryan Forbes ve Alain Robbe-Grillet ile çalıştı, bir çok TV müzikalinde yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. Sinema öğrenimini görürken bir yandan da Yüksek Gazetecilik Okulu ile Sosyal Bilimler Okulu'nu bitirdi. Kısa bir süre Sorbonne'da Sinema Tarihi Bölümü'nde Master yaptı ancak yarım bırakarak yurda döndü.
Türkiye’ye döndüğünde önce belgesel ve tanıtım filmleri çeken Ömer Kavur, ilk uzun metrajlı filmi olan 'Yatık Emine' ile güçlü bir çıkış yaptı. Kuşkusuz bu güçlü çıkışın ardında, uzun yılların emeği ile edinilmiş sinema bilgisinin ve aydın kişiliğinin büyük payı vardı. Senaryosunu Onat Kutlar ile birlikte yazdığı 'Yusuf ile Kenan', yönetmenin toplumsal gerçekçilikten taviz vermeden kişisel sinema dilini nasıl oluşturulup, kullanılabileceğinin yetkin bir örneğini oldu.
1980’den sonra kendi filmlerinin yapımcılığını da üstlenen Ömer Kavur, Türk Sinemasında eksikliği hep hissedilen ve 'kişisel sinema' olarak tanımlanabilecek sinemaya ağırlık verdi. Kendine özgü bir üslupla, tikelden yola çıkarak geneli anlatmaya, evrensel olana ulaşmaya çabaladı. İnsan ve insana ait evrensel değerlerin arayışı olarak da adlandırılabilecek bu zorlu çabası, Kavur’un pek çok filmine 'yolculuk' teması olarak yansıdı. Kimi zaman bir iç yolculuk, kimi zaman binlerce kilometrelik gerçek yolculukların öyküsünde aradığı şey hep insan oldu; daha güzel bir dünyanın, o dünyaya daha çok yaraşacak insanı... Yolculuk ile simgelenen bu arayışta, aşkı, tutkusu, yabancılaşması, yalanı, doğrusu, ölüm korkusu, yaşama sevinci, şiddeti, yalnızlığı, iletişimsizliği ve kendisini çevreleyen toplumsal koşullar ile insanı bir bütün olarak yakalamaya çalıştı. Ömer Kavur’un her filmini biçim ve içerik olarak ayrı bir deneme, ayrı bir araştırmaya dönüştüren, dolayısıyla kullandığı sinema dilinin olanaklarını geliştirip zenginleştiren de bu arayıştı...
Yatık Emine’den Yusuf ve Kenan’a, Kırık Bir Aşk Hikayesi’nden Göl’e, Amansız Yol’dan Anayurt Oteli’ne, Gizli Yüz’den Akrebin Yolculuğu’na, Melekler Evi’ne kadar pek çok başarılı filme imza atan Ömer Kavur, yurt içinde aldığı çok sayıda ödülün yanısıra, yurt dışında aldığı ödüllerle de Türk Sinemasını başarıyla temsil etti ve dünyaya tanıttı.
Bütün filmlerini severim. Akrebin Yolculuğu çok iyidir. Gece Yolculuğu, tamamen onu anlatır. Mükemmel yönetmen, sempatik insan.
sanırım artık aramızda yok,elveda anayurt oteli..
1944’te Ankara’da doğan Ömer Kavur, Paris’te sosyoloji, gazetecilik ve sinema dalında yükseköğrenim gördü. Fransa’da bulunduğu yıllarda Bryan Forbes ve Alain Robbe-Grillet ile çalıştı, bir çok TV müzikalinde yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. Sinema öğrenimini görürken bir yandan da Yüksek Gazetecilik Okulu ile Sosyal Bilimler Okulu'nu bitirdi. Kısa bir süre Sorbonne'da Sinema Tarihi Bölümü'nde Master yaptı ancak yarım bırakarak yurda döndü.
Türkiye’ye döndüğünde önce belgesel ve tanıtım filmleri çeken Ömer Kavur, ilk uzun metrajlı filmi olan 'Yatık Emine' ile güçlü bir çıkış yaptı. Kuşkusuz bu güçlü çıkışın ardında, uzun yılların emeği ile edinilmiş sinema bilgisinin ve aydın kişiliğinin büyük payı vardı. Senaryosunu Onat Kutlar ile birlikte yazdığı 'Yusuf ile Kenan', yönetmenin toplumsal gerçekçilikten taviz vermeden kişisel sinema dilini nasıl oluşturulup, kullanılabileceğinin yetkin bir örneğini oldu.
1980’den sonra kendi filmlerinin yapımcılığını da üstlenen Ömer Kavur, Türk Sinemasında eksikliği hep hissedilen ve 'kişisel sinema' olarak tanımlanabilecek sinemaya ağırlık verdi. Kendine özgü bir üslupla, tikelden yola çıkarak geneli anlatmaya, evrensel olana ulaşmaya çabaladı. İnsan ve insana ait evrensel değerlerin arayışı olarak da adlandırılabilecek bu zorlu çabası, Kavur’un pek çok filmine 'yolculuk' teması olarak yansıdı. Kimi zaman bir iç yolculuk, kimi zaman binlerce kilometrelik gerçek yolculukların öyküsünde aradığı şey hep insan oldu; daha güzel bir dünyanın, o dünyaya daha çok yaraşacak insanı... Yolculuk ile simgelenen bu arayışta, aşkı, tutkusu, yabancılaşması, yalanı, doğrusu, ölüm korkusu, yaşama sevinci, şiddeti, yalnızlığı, iletişimsizliği ve kendisini çevreleyen toplumsal koşullar ile insanı bir bütün olarak yakalamaya çalıştı. Ömer Kavur’un her filmini biçim ve içerik olarak ayrı bir deneme, ayrı bir araştırmaya dönüştüren, dolayısıyla kullandığı sinema dilinin olanaklarını geliştirip zenginleştiren de bu arayıştı...
Yatık Emine’den Yusuf ve Kenan’a, Kırık Bir Aşk Hikayesi’nden Göl’e, Amansız Yol’dan Anayurt Oteli’ne, Gizli Yüz’den Akrebin Yolculuğu’na, Melekler Evi’ne kadar pek çok başarılı filme imza atan Ömer Kavur, yurt içinde aldığı çok sayıda ödülün yanısıra, yurt dışında aldığı ödüllerle de Türk Sinemasını başarıyla temsil etti ve dünyaya tanıttı.