Uzak nedir? Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir? Başım açık, saçlarımı ikiye ortadan ayırdım kimin ülkesinden geçsem şakaklarımda dövmeler beni ele verecek cesur ve onurlu diyecekler halbuki suskun ve kederliyim korsanlardan kaptığım gürlek nara işime yaramıyor rençberlerin o rahat ve oturmuş lehçesinden tiksinirim boynumda bana yargı yükleyenlerin utançlarından yapılma mücevherler sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta askerken kantinden satın aldığım cep aynası bazı geceler çıkarken uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta gibi lükslerim de burda kalacak siparişi yargıcılar tarafından verilmiş bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım burada bitti artık işim, ocağım yok uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Sen benim hicbir seyimsin Yazdiklarimdan cok daha az Hic kimse misin bilmem ki nesin Luzumundan fazla beyaz Sen benim hicbir seyimsin Varligin yoklugun anlasilmaz
Galiba eski liman uzerindesin Nasil karanligima bir yildiz olmak Dudaklarinla cama cizdigin En fazla sonbahar otellerinde Universiteli bir kiz uykusu bulmak Yalnizligi olduresiye cirkin Sabaha karsi olduresiye korkak Kulagi cabucak telefon zillerinde
Sen benim hicbir seyimsin Hicbir sevismek yasamisligim Henuz bos bir roman sahifesinde Hic kimse misin bilmem ki nesin Ne cok cigliklarin silemedigi Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hicbir seyimsin Yabanci bir sarki gibi yarim Yagmurlu bir agac gibi islak Hic kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasinda cagirdigim Cocukluk sesinle aglayarak
Serin karanlığıma bir çingene düşerdi gökyüzüne birikirdi hazineleri kışın dağların dağlarda birikirdi gölgeleri ürkütülmüş gölgeler kapımda çoğaldıkça yüreğime o tedirgin çocuklarda düşerdi kar yürürdü gözlerime tüyden ayaklarıyla
kar yürürdü çünkü kar o temiz eldiveni gökyüzünün tüfengimin ıssızlığını büyütürdü bir dönülmez kaçışa uzanırdı çocuklar ve o üzünç bitkisi çocuklarda ölürdü
artık üşümek çince bir çiçektir oralarda yolcuların taşıyamadığı bir çiçektir çünkü kardan yorulunca biz sıcak sulara inip sepet öreriz ve 'gecenin uzun ağzı sulardı saksıları' ve hala ay dağınık saçlara benzer oralarda serçelerin ayaklarına bağladığı karanlık kimseyi çağıramaz kendi adıyla.
Uçsuz bucaksız gözyaşları. Dünyanın tımarlanmış ruhlara teslim edildiği günlere ait. Uçsuz bucaksız gözyaşları. Bir nehrin bir yüzyıla benzediği zamanlardan. Yaşadıklarının hepsi göçmen kuşlara bütün sevdiklerini çocukların hepsine paylaştıran bir dostumun gözlerini karartacak kadar uçsuz bucaksız gözyaşları
Serin karanlığıma bir çingene düşerdi
gökyüzüne birikirdi hazineleri kışın
dağların dağlarda birikirdi gölgeleri
ürkütülmüş gölgeler kapımda çoğaldıkça
yüreğime o tedirgin çocuklarda düşerdi
kar yürürdü gözlerime tüyden ayaklarıyla
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Sen Benim Hicbir Seyimsin
Sen benim hicbir seyimsin
Yazdiklarimdan cok daha az
Hic kimse misin bilmem ki nesin
Luzumundan fazla beyaz
Sen benim hicbir seyimsin
Varligin yoklugun anlasilmaz
Galiba eski liman uzerindesin
Nasil karanligima bir yildiz olmak
Dudaklarinla cama cizdigin
En fazla sonbahar otellerinde
Universiteli bir kiz uykusu bulmak
Yalnizligi olduresiye cirkin
Sabaha karsi olduresiye korkak
Kulagi cabucak telefon zillerinde
Sen benim hicbir seyimsin
Hicbir sevismek yasamisligim
Henuz bos bir roman sahifesinde
Hic kimse misin bilmem ki nesin
Ne cok cigliklarin silemedigi
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hicbir seyimsin
Yabanci bir sarki gibi yarim
Yagmurlu bir agac gibi islak
Hic kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasinda cagirdigim
Cocukluk sesinle aglayarak
Sen benim hicbir seyimsin
Hayalperest..
Serin karanlığıma bir çingene düşerdi
gökyüzüne birikirdi hazineleri kışın
dağların dağlarda birikirdi gölgeleri
ürkütülmüş gölgeler kapımda çoğaldıkça
yüreğime o tedirgin çocuklarda düşerdi
kar yürürdü gözlerime tüyden ayaklarıyla
kar yürürdü çünkü kar
o temiz eldiveni gökyüzünün
tüfengimin ıssızlığını büyütürdü
bir dönülmez kaçışa uzanırdı çocuklar
ve o üzünç bitkisi çocuklarda ölürdü
artık üşümek çince bir çiçektir oralarda
yolcuların taşıyamadığı bir çiçektir
çünkü kardan yorulunca biz sıcak sulara
inip sepet öreriz ve 'gecenin
uzun ağzı sulardı saksıları'
ve hala ay dağınık saçlara benzer oralarda
serçelerin ayaklarına bağladığı karanlık
kimseyi çağıramaz kendi adıyla.
Uçsuz bucaksız gözyaşları.
Dünyanın tımarlanmış ruhlara teslim edildiği günlere ait.
Uçsuz bucaksız gözyaşları.
Bir nehrin bir yüzyıla benzediği zamanlardan.
Yaşadıklarının hepsi göçmen kuşlara
bütün sevdiklerini
çocukların hepsine paylaştıran bir dostumun
gözlerini karartacak kadar
uçsuz bucaksız gözyaşları