Oldum olası hiç sevmedim noktalama işaretini. Şu tek başına yalnız birtane olanı. Okulda bile unuturdum hep yazmayı öğretmen notumu kırpardı. Bir noktanın değerinden çok daha fazlasını.. Önemliymiş; bitişi gösterirmiş. Hiç sevemedim bitişleri, sonları, ayrılıkları, susuşları.. Zaten nasıl sevilir ki..? Ancak sevilmeyen birşeyde sevilir. Oda sevimsiz birşeye bağlı olarak sürünür. Çizgi filmin sonundaki kükreyen arslanı bile sevmedim, başındakini çok sevdim ama. Fark var.. ikisinin arasında büyük bir fark var :)
Derin bir rahatsızlık hissiydi benimkisi.. Korkuya yakın. Yüzleşmekten uzak. İnsan belirli bir sebep olmadan birşeyden niye korkar ki? Ve neden hep en çok korktuklarımız başımıza gelir. Taa ezelden ruhlar aleminden kalmıştır belkide içimizde. Belkide yaşayabilceğimize inanıp, çok düşündüğümüz için yaşarız. 'Beni nasıl bilirseniz size öyle davranırım' sırrındandır.. .. Belkide kim bilir.
O korku manasına kavuştuğu gün yerini bulur işte ardına o hak edilmiş kocaman bir nokta. Ve muhakkak kavuşur korku noktasına. İnsan bile insana kavuşmaz, ama onlar muhakkak kavuşur.
Keşke hiç kavuşmasaydı.. Belli belirsiz önü açık kalsaydı da dersin. Çok kaldın uzağımda.. Buyur başıma tac ol.. da.. Ne kutsal bir taçtir o.
Ben hala sevemedim noktaları.. Hepsini gökyüzüne fırlatıp yıldızları çoğaltmak geliyor hep içimden. Suskunluk en çok onlara yakışıyor çünkü. (Niye mi kullanıyorum? Çünkü önemliler, çünkü yıldızların çoğalması lazım:D)
Çünkü bir nokta başa tac olur Bir diyeri ise ayrı düşürür.. Ve en yakın olabileceği yer gökyüzünüz olur
Çünkü çizgi filmin -baş- ında ki arslan çok sevimli; sonundaki hiç..
Oldum olası hiç sevmedim noktalama işaretini. Şu tek başına yalnız birtane olanı. Okulda bile unuturdum hep yazmayı öğretmen notumu kırpardı. Bir noktanın değerinden çok daha fazlasını.. Önemliymiş; bitişi gösterirmiş. Hiç sevemedim bitişleri, sonları, ayrılıkları, susuşları.. Zaten nasıl sevilir ki..? Ancak sevilmeyen birşeyde sevilir. Oda sevimsiz birşeye bağlı olarak sürünür. Çizgi filmin sonundaki kükreyen arslanı bile sevmedim, başındakini çok sevdim ama. Fark var.. ikisinin arasında büyük bir fark var :)
Derin bir rahatsızlık hissiydi benimkisi.. Korkuya yakın. Yüzleşmekten uzak. İnsan belirli bir sebep olmadan birşeyden niye korkar ki? Ve neden hep en çok korktuklarımız başımıza gelir. Taa ezelden ruhlar aleminden kalmıştır belkide içimizde. Belkide yaşayabilceğimize inanıp, çok düşündüğümüz için yaşarız. 'Beni nasıl bilirseniz size öyle davranırım' sırrındandır.. .. Belkide kim bilir.
O korku manasına kavuştuğu gün yerini bulur işte ardına o hak edilmiş kocaman bir nokta. Ve muhakkak kavuşur korku noktasına. İnsan bile insana kavuşmaz, ama onlar muhakkak kavuşur.
Keşke hiç kavuşmasaydı.. Belli belirsiz önü açık kalsaydı da dersin. Çok kaldın uzağımda.. Buyur başıma tac ol.. da..
Ne kutsal bir taçtir o.
Ben hala sevemedim noktaları.. Hepsini gökyüzüne fırlatıp yıldızları çoğaltmak geliyor hep içimden. Suskunluk en çok onlara yakışıyor çünkü.
(Niye mi kullanıyorum? Çünkü önemliler, çünkü yıldızların çoğalması lazım:D)
Çünkü bir nokta başa tac olur
Bir diyeri ise ayrı düşürür..
Ve en yakın olabileceği yer gökyüzünüz olur
Çünkü çizgi filmin -baş- ında ki arslan çok sevimli; sonundaki hiç..
Tüm virgüllere selam olsun..
virgül her daim noktaya yakın hisseder kendini...
uçurumlara rağmen açan bir çiçek gibi..
konumuna göre değişir