Çocukluğumda,her Yılbaşı geldiğinde Noel Baba'yı beklerdim. Çoktandır anladım ki,bunca babanın cirit attığı bu ülkeye Noel Baba'nın uğramayacağını.Demokratik olmayan bir ülkede,telli Baba ya da inci Baba yaşayabilir.Noel baba'lara yer yok.
efendim bi kucak sakalıylan bi çuval oyuncaklan 8adet(!) miş geyiğin çektiği faytonumsu araba ilen uçan ve de tahmininiz üzre üfürükten tayyarelere uçarken tesadüf eden halk kahramanıdır.fekat hangi halktandır hangi halka hizmet eder bilinmemekle beraber amerikadan israile patroit taşıdığı yönünde spekülasyonlar vardır. izniniz ilen...
Hıristiyanların Sankt Nikolaus diye tanıdığı Noel Baba, yüzyıllar önce Türkiye’de Antalya şehrine yakın Patara köyünde yaşamış bir papazdır. Ailesi çok zenginmiş. Kendisi küçükken ailesi ölmüş. Amcasının yanında yaşamını sürdürmüş. Daha sonra bugünkü Demre ilçesine papaz olmuş. Çocukları çok severmiş. Çok iyi kalpli ve yardımsever bir insanmış. Özellikle çocukların ve denizcilerin koruyucusu olarak bilinir. Her yıl 24 aralık gecesi, karanlık olunca sokağa çıkıp, ev ev dolaşırmış. Çocuklara sürpriz hediyeler verir ve onları sevindirirmiş. Noel gecesi gizlice gelir, kapının önünde duran çizmelerin içine hediye bırakırmış. Sabah çocuklar kalkınca, çizmelerin içindeki hediyeleri gördüklerinde çok sevinirlermiş. Nikolaus’un bu davranışı, çocuklar arasında bir bayram gibi kutlanırmış. Çocuklar sevindikçe, Noel Baba da keyiflenir ve yorgunluğunu unuturmuş. Noel Baba, herkese eşit davranırmış. Dil, din ve ırk farkı gözetmeksizin herkese yardım edermiş. En önemlisi bu iyiliklerini gizlice yaparmış. Sankt Nikolaus 343 yılında öldü. Bundan dolayı her yıl dünyanın birçok ülkesinde bu gün Noel Günü olarak kutlanır. Çocuklar da o gün hediye beklerler. Türkiye’de Noel Baba’nın mezarının başında ve çalıştığı kilise çeşitli eğlenceler yapılır. İsveç’te birçok okula Noel Baba gelir. Öğrencilere çikolata ve şeker dağıtır. Tabii ki bu gerçek Noel Baba değildir. Gerçek Noel Baba unutulmasın diye böyle bir yola başvurmuşlar
Hatırladım valla hatırladım. Bizde İsveç'in karlı dağlarında ren geyiklerinin çektiği kızağı ile bilirdik Noel Baba'yı. Sonra Özal hükümeti ile Antalya'da yaşamış Aziz Noel diye biri lanse edildi. Sonra hep öyle bildik...
Ta ki dün gece bir ingiliz gelip bildiğim (tüm dünya ile aynı olan) Noel Baba'yı bana hatırlatıncaya kadar.. Utandım hafifçe..
Noel Baba Bir Anadolu Ereni Harun Odabaşı/Aksiyon/Sayı: 473
“Bugünün bir Müslümanı Aziz Nikola döneminde yaşamış olsa idi; —bir taraftan Zeus kültü var, Zerdüş inanç sistemleri var ve tek tanrılı inanç sistemleri açısından bunların hepsi sapkınlık. O zamanda bende tek tanrı bilinci gelişti ise gidebileceğim insan Aziz Nikola’dan başka kim olabilir? Alternatifi var mı? ” “Sevgi yönünden yakın olanlar da “Biz Nasraniyiz” diyenlerdir. Onların mü’minlere sevgileri, onlarda büyüklenip ululuk taslamayan keşiş ve rahiplerin olmasındandır.” (Mâide. 5/82)
Dinler arası diyalog sürecinin Türkiye’deki önemli savunucularından Prof. Dr. Niyazi Öktem’in ilginç bir projesi var. Yılbaşına sayılı günlerin kaldığı şu günlerde Noel Baba unvanı ile kapitalizmin tüketime sunduğu önemli bir ismi, Aziz Nikolas’ı Müslümanların evliya veya Anadolu Ereni olarak kabul etmesini teklif ediyor. 1995 yılında Ortodoks kilisesinde Aziz Nikola için Mevlid okutan Öktem, Hz. Muhammed’den (S.A.V.) önce gelen ve o dönemin en geçerli dini sayılması gereken Hıristiyanlığı, dolayısı ile tek tanrılı dini anlatarak pagan inanç sistemleri ile mücadele eden bir insanın hele ahlaki özellikleri bilindiğinde çok rahatlıkla Müslüman sayılabileceğini söylüyor. Böyle bir empatinin dinler arası barış sürecine olumlu katkılar sağlayacağına da inanıyor. İslamiyetin tarihe bakış açısından ilham aldığını ileri süren Öktem’in perspektifi bakalım sizi ikna edebilecek mi?
—Siz Aziz Nikola’yı niçin ehl—i necat arasında, hatta evliyalar mertebesinde görüyorsunuz?
Sadece Aziz Nikola değil, Hz. Muhammed’e (s.a.v) tebliğ edilen ilk Kur’an ayetine kadar tek Tanrılı dine hizmet etmiş insanlar benim nezdimde Allah yolunda olan, İslam açısından da saygı ile bakılması gereken insanlardır. Bir tarafta pagan inanç sistemleri var; öteki tarafta tahrif edilmiş ya da kısmen tahrif edilmiş hanif dediğimiz tek tanrılı bir din var. İnancını gündeme getiren ve pagan insanlara bunları yaymaya çalışan kişiyi, İslam açısından aziz demesek de bir ‘eren’ olarak kabul etmek gerekir. Aziz Nikola da benim açımdan bir ‘Anadolu ereni’dir.
—Bu bulgularınızı güçlendiren unsurlar neler?
Benim yaptığım tamamı ile bir tarih analizi. Metodum şu: Geçmişte yaşanan olaylara bugünün koşulları ile değil de o günün koşulları ile bakmayı tarihçiliğin temeli görüyorum. Olayları olduğu zamana göre değerlendirmek lazım. Zaten bir süreçtir bu. Hz. İbrahim inanç sistemi içinde Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık var. Tabii Hz. Adem, Hz. Nuh ve diğer peygamberler var ama Hz. İbrahim ile birlikte başlayan ortak bir inanç sistemi mevcut. Belki de Allahü Teala’nın başlatmak istediği bir süreç bu.
—Böyle bir tarih okuması yaparken ilhamınızı nereden alıyorsunuz?
Hiç kuşku yok ki İslam kaynaklarından ilham alarak düşüncelerimi ortaya koyuyorum. Ben ya da bugünün bir Müslümanı, Aziz Nikola döneminde yaşamış olsa idi; —bir taraftan Zeus kültü var, Zerdüş inanç sistemleri var ve tek tanrılı inanç sistemleri açısından bunların hepsi sapkınlık— o zamanda bende tek tanrı bilinci gelişti ise gidebileceğim insan Aziz Nikola’dan başka kim olabilir? Alternatifi var mı?
— ‘Hıristiyanlık tahrif edilmişti’ karşı çıkışına ne cevap verirsiniz?
Olabilir derim. Bugünkü inanç sistemleri içerisinde insanlarımızda İslama ters düşen eğilimler yok mu? Fallar, büyüler, şunlar bunlar... Ama bu insanları ‘Sen Müslüman değilsin’ diye kimse suçlamıyor. Aynı şekilde Aziz Nikola’nın İznik Konsiline katıldığı rivayetleri vardır. İznik konsili, Hıristiyan amentüsünün şekillendiği en önemli toplantı. Orada teslis ve Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olması gündeme geldi. Fakat muhalifler de vardı. Bu muhaliflerin içinde sadece Hz. İsa’nın değil tüm insanların Allah’ın çocukları olduğuna dönük görüşler vardı. Teslisin bugünkü ya da İznik Konsilindeki gibi algılanmaması yönünde görüşler vardır. O karşı çıkan insanlar Müslümandı bence. Hıristiyanlığın en yumuşak karnı teslis. Teslis ve Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu meselesi bugün kendini Müslüman kabul edip de, yatırlardan medet umanlarınki gibi bir anlamda şirktir.
—Bu biraz radikal bir fikir olduğu için tartışmaya yol açacak gibi. Karşı çıkanlar olacaktır.
Ben karşı çıkanlara şunu söylüyorum: Allah indinde tek bir din vardır: İslam. Hz. Muhammed’e (s.a.v) gelen süreç içinde değişik peygamberler gelmiş gitmişler ve insanlar ona bağlanmış, Müslüman değil mi bunlar. Her zaman olduğu gibi dinin uygulanış biçiminde tırnak içinde birtakım sapmalar olagelmiş. Biz 610 tarihine kadar olan bu süreçte bu insanları ne yapacağız? Madem Allah teslim olmamız gereken İslam diye bir dini bize vermiş, Peygamber geldikten sonra herkes sapıtmış mı, tahrifata mı girişmiş? Tevrat’ta, Zebur’da olsun İslam ile çelişmeyen noktalarda tahrifattan söz edebilir miyiz? 10 Emir geçerli değil mi? Hanif din Hz. Adem’den itibaren geliyor. Bu geliş içinde farklı görünümlere bürünebilir. Sadece Aziz Nikola değil başka isim vereyim: Aziz Augustinus. M.S. 4. yüzyılda Kartaca’da yaşamış, Aziz sıfatı verilmiş ve Hıristiyan teolojisinin önemli adamlarından biri. Yaradılışla ilgili o kadar ilginç görüşleri vardır ki. Yaradılış, Hz. Adem, Cennet’ten kovulma ve ilk günah ile ilgili ilginç görüşleri İslam açısından bir yere kadar ters görülmez. Mantıki bir benzer yaklaşımı Mutezile ve hatta Cebriye içerisinde görebiliriz.
—Ahlaki açıdan nasıl biri Aziz Nikolas?
Aziz Nikolas’a baktığımızda tam bir Müslüman. Fakirlere, zayıflara ve gemicilere yardım ediyor. Boşuna Noel Baba imajı yaratılmış değil. Yani İslamın emri olan dürüstlük, kul hakkı yememe, zayıfın yanında olma erdemi onda var. Teslim olma babında Müslüman bir kişi idi diyorum. 1995 yılı 6—7 Aralık Aziz Nikola kutlamalarında ben Yasin—i Şerif okuttum. Benim gözümde kendi açımdan Hz. Muhammed’e (s.a.v) gelen ilk vahye kadar tek tanrılı dine mensup insanlar İslama hizmet etmişlerdir veya İslama geliş sürecinin aşamalarıdır. Olaya bakış tarzım bu.
—Bu bir Niyazi Öktem bakışı tabii. Peki siz bunu bir proje olarak mı düşünüyorsunuz?
Öyle düşünüyorum. Dinler arası diyalog süreci ile uğraştığımız için hem Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bünyesinde hem de genelde barış sürecine katkı sağlamak için insanların diğer dinlere de empati içersinde bakması lazım. Diğerinin dini, başkasının dini ve daha ötesinde düşmanımın dini haline dönüştürmekten ancak böyle çıkartabiliriz bu işi. Bu açıdan baktığımızda peygamberler için kolay. Yahudi peygamberler deriz ama bizim de kabul ettiğimiz peygamberlerdi onlar. Bu bakış açısı benim için barış sürecine katkı projesidir. Başka şeyleri de gündeme getiriyorum ve tabu gibi görünen konuları tartışmayı teklif ediyorum. Mesela Kutsal Ruh: Kur’an—ı Kerim’de de var. Hz. İsa’nın konumu. Tamam Allah’ın oğlu değil. Ama Hz. İsa’ya Kur’an—ı Kerim’de Kelamullah deniyor ve işte logos. Biz O’na ruhumuzdan üfledik deniyor.
—Günümüzde tüketim toplumuna hitap eden filmlerde gördüğümüz Noel Baba ile gerçek Noel Baba arasında bir fark var mı?
Birbirleri ile hiç alâkası yok. Coca Cola’nın ticarileştirdiği ABD’de ortaya çıkmış bir şey. Bir başka Nicola var; Kayserili. Fakir çocuklara bacadan kapıdan hediye atan kişi o. Muhtemelen Kayseri’den Amerika’ya göç eden Ermenilerin aktardığı bir şey bu Noel Baba. ABD’de 1890’larda iki Nikola karıştırılarak ortaya böyle bir imaj çıkarıldı. Hıristiyanlar bu duruma çok içerliyor. Örneğin Fener Patriği Bartholomeos Aziz Nikola’nın ticarileştirilmesine çok kızıyor. Noel Baba lafını da hiç sevmiyor. Doğrusu kapitalizm bu figürü çok iyi kullanmış.
—Böyle bir projeyi hayata geçirmeniz için önce hüsnükabul görmesi gerekiyor?
Çok zor tabii. Zaman zaman kendim açımdan dinler arası diyalog çalışmalarını şizofrenik bir çalışma olarak görüyorum. Olmayacak bir duaya amin diyorsun gibi geliyor bazen. Ama güzel bir düşüncenin peşinden gidilmesi gerektiğine de inanıyorum.
—Mesafe alınmıyor mu?
Mesafe alınıyor ama barış sürecine ne derece katkı getirir onu kestiremiyorum. Bir yandan Üsame bin Ladin gibi adamlar, diğer tarafta Müslümanlığı haşa Deccal’ın dini olarak görenler varken çok zor bu tabii. Benim arzum o empatik bakışa ulaşmak. Vatikan Türkiye Temsilcisi Marovitch gibi Hz. Muhammed’e (s.a.v) bir bakış getirdiklerinde gerçek mesafe o zaman alınır. Hz. Muhammed’de (s.a.v) göksel ilhamın olduğunu söylüyor. Ve Maroviç bu cümleyi kullanıyor.
—Göksel ilham dediğimiz şey neye tekabul edebilir?
Hz. Muhammed’i (s.a.v) , aziz olarak kabul edemezler. Azizlerin mucize göstermesi lazım ve bu Hıristiyanlara özgü bir unvan. Biraz muğlak olsa da göksel ilham tabirini kullanıyorlar. Ama bir yandan düşünün Kilise yüzyıllar boyunca Hz. Muhammed’i (s.a.v) Deccal olarak görmüş. Dolayısı ile şimdiki Kilise ileri gelenlerinin ‘Hz. Muhammed’de göksel ilham var’ demeleri çok büyük bir mesafe. Oryantalistlerin önemli bir bölümü buna karşı. Özellikle onlar Mekke ayetlerini öne çıkararak İslamiyetin Hıristiyanlığı yerleştirmek için geldiğini iddia ediyorlardı.
Doğumu M.S 260 ya da 270. Akdeniz’de önemli bir liman kenti olan Patara’da bir tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi. Babası ölünce kendisine kalan mirası yoksul insanlara yardım etmek için kullandı, yaptığı iyilikler dilden dile dolaşmaya başlayınca diğer bölgelerde de tanınmaya başladı. Gerçekleştirdiği seyahatlerde vaazları ile çok tanrılı ve mitolojik unsurlardan oluşan inanç sistemlerine karşı insanları tek tanrıya inanmaya davet etti. Bu seyahatler ününü daha da pekiştirdi.
Fırtınada zor durumda kalan bir gemiyi batmaktan kurtarınca din adamı olmamasına karşın Denizcilerin Koruyucu Azizi “ Saint Nicholas” olarak anılmaya başlanır. Derken bir gün Myra’ya yerleşme kararı alır, burada piskoposluk görevine getirilir ki Hıristiyan âleminde önem kazanması bu döneme rastlar. Hıristiyan akaidinin şekillendiği 325 İznik Konsiline katıldığı zannediliyor. Yaşamı boyunca hep zor durumdakilerin yardımına koşan Saint Nicholas, bir kabule göre 340’lı yıllarda, 6 Aralık’ta yaşama gözlerini yumdu. Ölse de ünü ve gücü yayılmaya devam etti...
Yine rivayete göre 11. yüzyılda İtalyan askerleri, Saint Nicholas’tan kalan kalıntıları Türkiye’den İtalya’ya götürürler ve Bari’de yaptırılan bir kiliseye yerleştirirler. Dünyanın her köşesinden kiliseye gelen ziyaretçiler efsaneleri kendi ülkelerine taşımaya başlar. Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde 6 Aralık, Saint Nicholas hayırseverlik ve armağan verme günü olarak kutlanmaya başlanır. Saint Nicholas’ın efsaneleri ve ismi tüm bu zaman içinde ülkelere göre yeniden uyarlanır, kimi yerde hediyelerin çoraplara, kimi yerde çocukların tahta ayakkabılarına bırakıldığına inanılır. Derken 17. yy’da Hollandalılarda Sinterklaus’a dönüşen Saint Nicholas efsaneleri, göçmenlerle Amerika’ya kadar uzanır, zamanla Santa Claus olarak anılmaya başlar.
Noel Baba bugünkü sevimli imajını Amerika’da kazandı. 1860’lı yıllarda karikatürist yazar Thomas Nast tarafından kırmızı yanaklı ve göbekli olarak kaleme alınan Santa Claus, uzun süre Harper Weekly dergisinin sevimli ve yardım sever kahramanı oldu. Elflerin atölyelerinin bulunduğu Kuzey Kutbundaki Noel Babanın Kahkaha Vadisi ile iyi ve kötü çocukların listelenme hadisesi de Nast tarafından efsaneye eklendi. 1900’lü yılların ortasına doğru Coca Cola firmasının reklamlarında başrol hakkı kazanan Santa Claus, bu firma için çalışan İsveçli bir ressam tarafından bugünkü sevimli ihtiyar Noel Baba’ya dönüştürüldü. Yüzyıllar boyu 8 geyiği ile dolaştığı varsayılan Noel Baba’ya kırmızı burunlu 9. geyiği Rudolf’u ise 1939’da Montgomary Ward firmasının reklam yazarı kazandırdı. Bu bilinen ilaveler her şeye rağmen tüm dünya tarafından benimsendi ve bugün hemen hemen herkes Noel şarkıları söyleyip, farklı isimlerle ve yeni imajıyla da olsa Aziz Nikolas’ı anıyor.
Çocukluğumda,her Yılbaşı geldiğinde Noel Baba'yı beklerdim. Çoktandır anladım ki,bunca babanın cirit attığı bu ülkeye Noel Baba'nın uğramayacağını.Demokratik olmayan bir ülkede,telli Baba ya da inci Baba yaşayabilir.Noel baba'lara yer yok.
Noel, Hz. İsa (a.s.) 'ın havarilerinden olup iyi ve yardımsever bir kişidir. Ölümünden sonra zaman içinde efsaneleşmiştir.
Selam olsun iyilere......
efendim bi kucak sakalıylan bi çuval oyuncaklan 8adet(!) miş geyiğin çektiği faytonumsu araba ilen uçan ve de tahmininiz üzre üfürükten tayyarelere uçarken tesadüf eden halk kahramanıdır.fekat hangi halktandır hangi halka hizmet eder bilinmemekle beraber amerikadan israile patroit taşıdığı yönünde spekülasyonlar vardır.
izniniz ilen...
kutsal ssyılan herşey gibi
kofti ama
biraz da olsa eğlenceli
diğerlerine nazaran bu!
ya uyduruk şeyleri bide antolojiye ekliyolar.ne kdr saçmalık bişi.
doğumgübü pastanızı elleriyle hazırlayıp üzerine sizi eğlendirmek için herşeyi yapıyorsa yılbaşı hiç bitmesin istiyorsunuz...
Hıristiyanların Sankt Nikolaus diye tanıdığı Noel Baba, yüzyıllar önce Türkiye’de Antalya şehrine yakın Patara köyünde yaşamış bir papazdır.
Ailesi çok zenginmiş. Kendisi küçükken ailesi ölmüş. Amcasının yanında yaşamını sürdürmüş. Daha sonra bugünkü Demre ilçesine papaz olmuş.
Çocukları çok severmiş. Çok iyi kalpli ve yardımsever bir insanmış. Özellikle çocukların ve denizcilerin koruyucusu olarak bilinir. Her yıl 24 aralık gecesi, karanlık olunca sokağa çıkıp, ev ev dolaşırmış. Çocuklara sürpriz hediyeler verir ve onları sevindirirmiş.
Noel gecesi gizlice gelir, kapının önünde duran çizmelerin içine hediye bırakırmış. Sabah çocuklar kalkınca, çizmelerin içindeki hediyeleri gördüklerinde çok sevinirlermiş. Nikolaus’un bu davranışı, çocuklar arasında bir bayram gibi kutlanırmış. Çocuklar sevindikçe, Noel Baba da keyiflenir ve yorgunluğunu unuturmuş.
Noel Baba, herkese eşit davranırmış. Dil, din ve ırk farkı gözetmeksizin herkese yardım edermiş. En önemlisi bu iyiliklerini gizlice yaparmış.
Sankt Nikolaus 343 yılında öldü. Bundan dolayı her yıl dünyanın birçok ülkesinde bu gün Noel Günü olarak kutlanır. Çocuklar da o gün hediye beklerler. Türkiye’de Noel Baba’nın mezarının başında ve çalıştığı kilise çeşitli eğlenceler yapılır.
İsveç’te birçok okula Noel Baba gelir. Öğrencilere çikolata ve şeker dağıtır. Tabii ki bu gerçek Noel Baba değildir. Gerçek Noel Baba unutulmasın diye böyle bir yola başvurmuşlar
Hatırladım valla hatırladım. Bizde İsveç'in karlı dağlarında ren geyiklerinin çektiği kızağı ile bilirdik Noel Baba'yı. Sonra Özal hükümeti ile Antalya'da yaşamış Aziz Noel diye biri lanse edildi. Sonra hep öyle bildik...
Ta ki dün gece bir ingiliz gelip bildiğim (tüm dünya ile aynı olan) Noel Baba'yı bana hatırlatıncaya kadar.. Utandım hafifçe..
Noel dayinin babasi
Noel Baba Bir Anadolu Ereni
Harun Odabaşı/Aksiyon/Sayı: 473
“Bugünün bir Müslümanı Aziz Nikola döneminde yaşamış olsa idi; —bir taraftan Zeus kültü var, Zerdüş inanç sistemleri var ve tek tanrılı inanç sistemleri açısından bunların hepsi sapkınlık. O zamanda bende tek tanrı bilinci gelişti ise gidebileceğim insan Aziz Nikola’dan başka kim olabilir? Alternatifi var mı? ” “Sevgi yönünden yakın olanlar da “Biz Nasraniyiz” diyenlerdir. Onların mü’minlere sevgileri, onlarda büyüklenip ululuk taslamayan keşiş ve rahiplerin olmasındandır.” (Mâide. 5/82)
Dinler arası diyalog sürecinin Türkiye’deki önemli savunucularından Prof. Dr. Niyazi Öktem’in ilginç bir projesi var. Yılbaşına sayılı günlerin kaldığı şu günlerde Noel Baba unvanı ile kapitalizmin tüketime sunduğu önemli bir ismi, Aziz Nikolas’ı Müslümanların evliya veya Anadolu Ereni olarak kabul etmesini teklif ediyor. 1995 yılında Ortodoks kilisesinde Aziz Nikola için Mevlid okutan Öktem, Hz. Muhammed’den (S.A.V.) önce gelen ve o dönemin en geçerli dini sayılması gereken Hıristiyanlığı, dolayısı ile tek tanrılı dini anlatarak pagan inanç sistemleri ile mücadele eden bir insanın hele ahlaki özellikleri bilindiğinde çok rahatlıkla Müslüman sayılabileceğini söylüyor. Böyle bir empatinin dinler arası barış sürecine olumlu katkılar sağlayacağına da inanıyor. İslamiyetin tarihe bakış açısından ilham aldığını ileri süren Öktem’in perspektifi bakalım sizi ikna edebilecek mi?
—Siz Aziz Nikola’yı niçin ehl—i necat arasında, hatta evliyalar mertebesinde görüyorsunuz?
Sadece Aziz Nikola değil, Hz. Muhammed’e (s.a.v) tebliğ edilen ilk Kur’an ayetine kadar tek Tanrılı dine hizmet etmiş insanlar benim nezdimde Allah yolunda olan, İslam açısından da saygı ile bakılması gereken insanlardır. Bir tarafta pagan inanç sistemleri var; öteki tarafta tahrif edilmiş ya da kısmen tahrif edilmiş hanif dediğimiz tek tanrılı bir din var. İnancını gündeme getiren ve pagan insanlara bunları yaymaya çalışan kişiyi, İslam açısından aziz demesek de bir ‘eren’ olarak kabul etmek gerekir. Aziz Nikola da benim açımdan bir ‘Anadolu ereni’dir.
—Bu bulgularınızı güçlendiren unsurlar neler?
Benim yaptığım tamamı ile bir tarih analizi. Metodum şu: Geçmişte yaşanan olaylara bugünün koşulları ile değil de o günün koşulları ile bakmayı tarihçiliğin temeli görüyorum. Olayları olduğu zamana göre değerlendirmek lazım. Zaten bir süreçtir bu. Hz. İbrahim inanç sistemi içinde Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık var. Tabii Hz. Adem, Hz. Nuh ve diğer peygamberler var ama Hz. İbrahim ile birlikte başlayan ortak bir inanç sistemi mevcut. Belki de Allahü Teala’nın başlatmak istediği bir süreç bu.
—Böyle bir tarih okuması yaparken ilhamınızı nereden alıyorsunuz?
Hiç kuşku yok ki İslam kaynaklarından ilham alarak düşüncelerimi ortaya koyuyorum. Ben ya da bugünün bir Müslümanı, Aziz Nikola döneminde yaşamış olsa idi; —bir taraftan Zeus kültü var, Zerdüş inanç sistemleri var ve tek tanrılı inanç sistemleri açısından bunların hepsi sapkınlık— o zamanda bende tek tanrı bilinci gelişti ise gidebileceğim insan Aziz Nikola’dan başka kim olabilir? Alternatifi var mı?
— ‘Hıristiyanlık tahrif edilmişti’ karşı çıkışına ne cevap verirsiniz?
Olabilir derim. Bugünkü inanç sistemleri içerisinde insanlarımızda İslama ters düşen eğilimler yok mu? Fallar, büyüler, şunlar bunlar... Ama bu insanları ‘Sen Müslüman değilsin’ diye kimse suçlamıyor. Aynı şekilde Aziz Nikola’nın İznik Konsiline katıldığı rivayetleri vardır. İznik konsili, Hıristiyan amentüsünün şekillendiği en önemli toplantı. Orada teslis ve Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olması gündeme geldi. Fakat muhalifler de vardı. Bu muhaliflerin içinde sadece Hz. İsa’nın değil tüm insanların Allah’ın çocukları olduğuna dönük görüşler vardı. Teslisin bugünkü ya da İznik Konsilindeki gibi algılanmaması yönünde görüşler vardır. O karşı çıkan insanlar Müslümandı bence. Hıristiyanlığın en yumuşak karnı teslis. Teslis ve Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu meselesi bugün kendini Müslüman kabul edip de, yatırlardan medet umanlarınki gibi bir anlamda şirktir.
—Bu biraz radikal bir fikir olduğu için tartışmaya yol açacak gibi. Karşı çıkanlar olacaktır.
Ben karşı çıkanlara şunu söylüyorum: Allah indinde tek bir din vardır: İslam. Hz. Muhammed’e (s.a.v) gelen süreç içinde değişik peygamberler gelmiş gitmişler ve insanlar ona bağlanmış, Müslüman değil mi bunlar. Her zaman olduğu gibi dinin uygulanış biçiminde tırnak içinde birtakım sapmalar olagelmiş. Biz 610 tarihine kadar olan bu süreçte bu insanları ne yapacağız? Madem Allah teslim olmamız gereken İslam diye bir dini bize vermiş, Peygamber geldikten sonra herkes sapıtmış mı, tahrifata mı girişmiş? Tevrat’ta, Zebur’da olsun İslam ile çelişmeyen noktalarda tahrifattan söz edebilir miyiz? 10 Emir geçerli değil mi? Hanif din Hz. Adem’den itibaren geliyor. Bu geliş içinde farklı görünümlere bürünebilir. Sadece Aziz Nikola değil başka isim vereyim: Aziz Augustinus. M.S. 4. yüzyılda Kartaca’da yaşamış, Aziz sıfatı verilmiş ve Hıristiyan teolojisinin önemli adamlarından biri. Yaradılışla ilgili o kadar ilginç görüşleri vardır ki. Yaradılış, Hz. Adem, Cennet’ten kovulma ve ilk günah ile ilgili ilginç görüşleri İslam açısından bir yere kadar ters görülmez. Mantıki bir benzer yaklaşımı Mutezile ve hatta Cebriye içerisinde görebiliriz.
—Ahlaki açıdan nasıl biri Aziz Nikolas?
Aziz Nikolas’a baktığımızda tam bir Müslüman. Fakirlere, zayıflara ve gemicilere yardım ediyor. Boşuna Noel Baba imajı yaratılmış değil. Yani İslamın emri olan dürüstlük, kul hakkı yememe, zayıfın yanında olma erdemi onda var. Teslim olma babında Müslüman bir kişi idi diyorum. 1995 yılı 6—7 Aralık Aziz Nikola kutlamalarında ben Yasin—i Şerif okuttum. Benim gözümde kendi açımdan Hz. Muhammed’e (s.a.v) gelen ilk vahye kadar tek tanrılı dine mensup insanlar İslama hizmet etmişlerdir veya İslama geliş sürecinin aşamalarıdır. Olaya bakış tarzım bu.
—Bu bir Niyazi Öktem bakışı tabii. Peki siz bunu bir proje olarak mı düşünüyorsunuz?
Öyle düşünüyorum. Dinler arası diyalog süreci ile uğraştığımız için hem Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bünyesinde hem de genelde barış sürecine katkı sağlamak için insanların diğer dinlere de empati içersinde bakması lazım. Diğerinin dini, başkasının dini ve daha ötesinde düşmanımın dini haline dönüştürmekten ancak böyle çıkartabiliriz bu işi. Bu açıdan baktığımızda peygamberler için kolay. Yahudi peygamberler deriz ama bizim de kabul ettiğimiz peygamberlerdi onlar. Bu bakış açısı benim için barış sürecine katkı projesidir. Başka şeyleri de gündeme getiriyorum ve tabu gibi görünen konuları tartışmayı teklif ediyorum. Mesela Kutsal Ruh: Kur’an—ı Kerim’de de var. Hz. İsa’nın konumu. Tamam Allah’ın oğlu değil. Ama Hz. İsa’ya Kur’an—ı Kerim’de Kelamullah deniyor ve işte logos. Biz O’na ruhumuzdan üfledik deniyor.
—Günümüzde tüketim toplumuna hitap eden filmlerde gördüğümüz Noel Baba ile gerçek Noel Baba arasında bir fark var mı?
Birbirleri ile hiç alâkası yok. Coca Cola’nın ticarileştirdiği ABD’de ortaya çıkmış bir şey. Bir başka Nicola var; Kayserili. Fakir çocuklara bacadan kapıdan hediye atan kişi o. Muhtemelen Kayseri’den Amerika’ya göç eden Ermenilerin aktardığı bir şey bu Noel Baba. ABD’de 1890’larda iki Nikola karıştırılarak ortaya böyle bir imaj çıkarıldı. Hıristiyanlar bu duruma çok içerliyor. Örneğin Fener Patriği Bartholomeos Aziz Nikola’nın ticarileştirilmesine çok kızıyor. Noel Baba lafını da hiç sevmiyor. Doğrusu kapitalizm bu figürü çok iyi kullanmış.
—Böyle bir projeyi hayata geçirmeniz için önce hüsnükabul görmesi gerekiyor?
Çok zor tabii. Zaman zaman kendim açımdan dinler arası diyalog çalışmalarını şizofrenik bir çalışma olarak görüyorum. Olmayacak bir duaya amin diyorsun gibi geliyor bazen. Ama güzel bir düşüncenin peşinden gidilmesi gerektiğine de inanıyorum.
—Mesafe alınmıyor mu?
Mesafe alınıyor ama barış sürecine ne derece katkı getirir onu kestiremiyorum. Bir yandan Üsame bin Ladin gibi adamlar, diğer tarafta Müslümanlığı haşa Deccal’ın dini olarak görenler varken çok zor bu tabii. Benim arzum o empatik bakışa ulaşmak. Vatikan Türkiye Temsilcisi Marovitch gibi Hz. Muhammed’e (s.a.v) bir bakış getirdiklerinde gerçek mesafe o zaman alınır. Hz. Muhammed’de (s.a.v) göksel ilhamın olduğunu söylüyor. Ve Maroviç bu cümleyi kullanıyor.
—Göksel ilham dediğimiz şey neye tekabul edebilir?
Hz. Muhammed’i (s.a.v) , aziz olarak kabul edemezler. Azizlerin mucize göstermesi lazım ve bu Hıristiyanlara özgü bir unvan. Biraz muğlak olsa da göksel ilham tabirini kullanıyorlar. Ama bir yandan düşünün Kilise yüzyıllar boyunca Hz. Muhammed’i (s.a.v) Deccal olarak görmüş. Dolayısı ile şimdiki Kilise ileri gelenlerinin ‘Hz. Muhammed’de göksel ilham var’ demeleri çok büyük bir mesafe. Oryantalistlerin önemli bir bölümü buna karşı. Özellikle onlar Mekke ayetlerini öne çıkararak İslamiyetin Hıristiyanlığı yerleştirmek için geldiğini iddia ediyorlardı.
kutu
SAINT NICOLAS (AZİZ NİKOLAS)
Doğumu M.S 260 ya da 270. Akdeniz’de önemli bir liman kenti olan Patara’da bir tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi. Babası ölünce kendisine kalan mirası yoksul insanlara yardım etmek için kullandı, yaptığı iyilikler dilden dile dolaşmaya başlayınca diğer bölgelerde de tanınmaya başladı. Gerçekleştirdiği seyahatlerde vaazları ile çok tanrılı ve mitolojik unsurlardan oluşan inanç sistemlerine karşı insanları tek tanrıya inanmaya davet etti. Bu seyahatler ününü daha da pekiştirdi.
Fırtınada zor durumda kalan bir gemiyi batmaktan kurtarınca din adamı olmamasına karşın Denizcilerin Koruyucu Azizi “ Saint Nicholas” olarak anılmaya başlanır. Derken bir gün Myra’ya yerleşme kararı alır, burada piskoposluk görevine getirilir ki Hıristiyan âleminde önem kazanması bu döneme rastlar. Hıristiyan akaidinin şekillendiği 325 İznik Konsiline katıldığı zannediliyor. Yaşamı boyunca hep zor durumdakilerin yardımına koşan Saint Nicholas, bir kabule göre 340’lı yıllarda, 6 Aralık’ta yaşama gözlerini yumdu. Ölse de ünü ve gücü yayılmaya devam etti...
Yine rivayete göre 11. yüzyılda İtalyan askerleri, Saint Nicholas’tan kalan kalıntıları Türkiye’den İtalya’ya götürürler ve Bari’de yaptırılan bir kiliseye yerleştirirler. Dünyanın her köşesinden kiliseye gelen ziyaretçiler efsaneleri kendi ülkelerine taşımaya başlar. Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde 6 Aralık, Saint Nicholas hayırseverlik ve armağan verme günü olarak kutlanmaya başlanır. Saint Nicholas’ın efsaneleri ve ismi tüm bu zaman içinde ülkelere göre yeniden uyarlanır, kimi yerde hediyelerin çoraplara, kimi yerde çocukların tahta ayakkabılarına bırakıldığına inanılır. Derken 17. yy’da Hollandalılarda Sinterklaus’a dönüşen Saint Nicholas efsaneleri, göçmenlerle Amerika’ya kadar uzanır, zamanla Santa Claus olarak anılmaya başlar.
Noel Baba bugünkü sevimli imajını Amerika’da kazandı. 1860’lı yıllarda karikatürist yazar Thomas Nast tarafından kırmızı yanaklı ve göbekli olarak kaleme alınan Santa Claus, uzun süre Harper Weekly dergisinin sevimli ve yardım sever kahramanı oldu. Elflerin atölyelerinin bulunduğu Kuzey Kutbundaki Noel Babanın Kahkaha Vadisi ile iyi ve kötü çocukların listelenme hadisesi de Nast tarafından efsaneye eklendi. 1900’lü yılların ortasına doğru Coca Cola firmasının reklamlarında başrol hakkı kazanan Santa Claus, bu firma için çalışan İsveçli bir ressam tarafından bugünkü sevimli ihtiyar Noel Baba’ya dönüştürüldü. Yüzyıllar boyu 8 geyiği ile dolaştığı varsayılan Noel Baba’ya kırmızı burunlu 9. geyiği Rudolf’u ise 1939’da Montgomary Ward firmasının reklam yazarı kazandırdı. Bu bilinen ilaveler her şeye rağmen tüm dünya tarafından benimsendi ve bugün hemen hemen herkes Noel şarkıları söyleyip, farklı isimlerle ve yeni imajıyla da olsa Aziz Nikolas’ı anıyor.