bknz. 'Burnun ucundan kafanın arkasına kadar olan bölüm 155 mm, bir kulaktan öteki kulağa (kafanın üstünden) 182 mm geliyorsa, siz gerçek bir arı ırk ve saf Türksünüz..'
Yanına gelen gençlerin kafataslarını elindeki cetvelle ölçüp, sen türksün sen değilsin diye sınıflandırdığını biliyor muydunuz?
gerçek adı hüseyin nihal atsız dır. 1944 Türkçülük olaylarında bizzat yer alarak bugün Türkiye de milliyetçiliğin var olmasında en büyük katkısı olanlardandır
nihal atsızdan nefret etmek için çok sebebinizin olmasına gerek yoktur..kendii çocuğuna yazmış olduğu mektubu okumanız yeterli....zaten bir çok türkte sevmez bu adamı.benim takıldığım göktanrının varlığına inanıp, Allah'a (c.c) ,tanrı diyenleri türk saymayan, herkese küfretmekten başka birşey bilmeyen, hala şamanizmin aptal saçması zırvalıklarıyla uğraşan insanlara ne demeliki. nihal atsızın internet sitesine girin ve görün.adamlar oturdukları yerden kımız içerek türkiyeyi kurtarıyorlar. milleti kışkırtmaya çalışmayında hepsinden iyisi o. ben ne kürtüm ne türküm ama bunun gibi adamların hayranı olan gök tanrının çocuklarından çok daha kolluyorum bu ülkeyi...
Nihal atsızın görüşlerine katılırsınız katılmazsınız o önemli değil.mühim olan onu iyi tanıyabilmenizdir.nihal atsız söyledikleriyle yaptıkları aynı olan gerçekten idealist karekterli bir insandı.vatanını milletinini seven tam bir türktü.Gerçek kimliğini gizleyip saman altıdan su yürütenlerden değil gerçekten onurlu neyse o olan bir insandı.anlayacağınız gerçekten türkü seven bir insandı.gök tanrının rahmeti üstadın üstüne olsun...
Ben aşağıdaki yazarken abartmışım ya, sanırım sinirlilik anındaydı. Efenim beddua meddua benim işim değil. Geberip gitmiş. Allah baba ne uygun görürse. Kendileri bilir. Bana ne yaaa alla alla! Kendi kendime manyamaya başladım.
Hüseyin Nihal Atsız birçok çevrede yanlış anlaşıldığı gibi, malesef birtakım Türkçüler de Atsız' ı yanlış değerlendiriyorlar. Öncelikle Türkçülüğün fikir babası Nihal Atsız değildir. Günümüzde Türkçülüğün temel kaynağı kabul edilen 'Türkçülüğün Esasları' gibi çok mühim bir eseri 1923 yılında yazan Ziya Gökalp, 'Türkçülüğün ilk babaları Ahmet Vefik Paşa ve Süleyman Paşa'dır' demektedir. (Türkçülüğün Esasları/Toker Yayınları-istanbul 2005, say:14) . Bu teşhis her bakımdan doğrudur. Zaten daha Atsız doğmadan Türkçülükle ilgilenen ve bu akımı yaymaya çalışan onlarca insan vardır. Daha sonra Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi şahsiyetler bu akımın üzerine gitmiş ve gelişmesini sağlamıştır. Hüseyin Nihal Atsız ise Türkçülüğe çok farklı bir boyut kattı. Kendisinden önceki eserlerin tamamında İslamiyet de vurgulanırken. O her ırkın tek bir tanrı tarafından yaratılamayacağını, böylece İslamiyet'in yalnızca Araplara, Museviliğin İsrailoğulları'na özgü olduğu gibi Türk'ün gerçek yaratıcısının Gök Tengri (Göktanrı) olduğunu savunmuştur. Böylece Türkçülük farklı bir boyut kazandı. Fakat bu düşüncesi çok geniş bir çevrede yayılmadı. Nitekim Türkçülük bugün bile Nihal Atsız' ın benimsediği şekilde değil, Türk-İslam sentezi biçiminde yer bulmuş ve öyle süregelmiştir. Zaten bence de olması gereken budur.
Nihal Atsız aynı zamanda hiç kuşku yok ki Türk Tarihi'nin en önemli roman yazarlarından biri ve belki de en iyi yazarıdır. Özellikle 'Ruh Adam' romanı kanımca dünyada şuana kadar yazılmış en mükemmel romandır. Böylesine bir kitap malesef Atsız'a atılan çeşitli suçlamaların gölgesi altında kalmış, gerekli değeri görememiştir.
Unutulmaması gereken bir diğer özelliği de tarihimizin en iyi şairlerinden olmasıdır.
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
BÜYÜK Atsız, Kuran'da da emredildiği gibi, dosdoğru bir adamdı. Ömrünün hiçbir devresinde eğri büğrü olmadı. İki yüzlü yaşamadı. Neye inandıysa onu söyledi. Bu bakımdan, başına gelmedik kalmadı. Belâ yağmurundan kurtulamadı. Zulüm, âdeta gölgesi gibiydi. İstanbul'da Askeri Tıbbiye'nin 3. sınıfında okurken, Bağdat'lı bir teğmenin, Türkle'e hakaret ettiğine şahit oldu. O küstah adama selâm vermek içinden gelmedi. Teğmen'in şikâyeti üzerine Askeri Tıbbiye'den kovuldu. (1925) Ona askerliğini er olarak yaptırdılar. İstanbul Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi'nden mezun olunca Prof. Fuat Köprülü tarafından, aynı fakülteye asistan alındı. (1930) Aksiliğe bakın, Birinci Tarih Kurultayı'nda, ilmi olmayan bir teze itirazda bulunduğu için, Maarif Vekili Dr. Reşit Galib, onu üniversitedeki kürsüsünden alarak Malatya ortaokulunun Türkçe öğretmenliğine sürdü. İnanmayacaksınız ama gerçek... 1923-1950 yılları arasında, devrin iktidar partisi, CHP'ye muhalif olmayı vatana ihanet şeklinde anlıyordu. Devletin, herhangi biri yanlış görüşüne bin belge ortaya koyarak itiraz etmek, en affedilmez suçlar arasındaydı. Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanarak liselerde okutulan o meşhur dört ciltlik tarih kitaplarındaki yanlışları, Orhun dergisinde yazınca derhal bakanlık emrine alındı ve Orhun kapatıldı. (1983) Bir süre işsiz kaldı. Sonra özel bir lisede Türkçe öğretmenliği yapmasına göz yumdular. (1939-1944)
CHP çılgına döndü
BÜYÜK Atsız, dağları bile yerinden hoplatacak nispetteki büyük suçunu, 1944 yılında işledi. Hem geçmişte kapatılan Türkçü dergi Orkun'u çıkarmaya başladı; hem de bu dergide zamanın Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na iki açık mektup yayımladı. O mektuplarında, devletin önemli mevkilerine sızan komünistlerden bahsetti. Bunlar arasında, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel'in koruyup kolladığı Sabahattin Ali'den, CHP milletvekili seçilen Leninist Ahmet Cevat Emre'ye kadar meşhur Marksistler vardı. CHP iktidarı, böyle bir muhalif karşısında çılgına döndü; Büyük Atsız'ı ve yakın arkadaşlarını en ahmak gerekçelerle İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'ne sevketti. Ben o 1944 yılında görülen mel'un ve malum Irkçılık- Turancılık Davası'nın dosyasını, büyük bir dikkatle okumak fırsatını buldum. O dava, bizim tarihimizin Genç Osman vak'ası gibi, Yassıada Mahkemeleri gibi en utanç yüklü rezaletlerimizden biridir. Askeri Savcı Kazım Alöç'ün iddianamesine göre, Nihal Atsız vatan hainidir. Dünyaca meşhur tarih profesörümüz Zeki Velidi Togan vatan hainidir. Alparslan Türkeş, Orhan Şaik Gökyay, Necdet Sançar, Reha Oğuz Türkkan, Hikmet Tanyu, Zeki Sofuoğlu, Sait Bilgiç, Hüseyin Namık Orkun, Dr. Fethi Tevetoğlu, Dr. Hasan Ferit Cansever vatan hainidir! Niçin diye sormayınız. Çünkü bunlar 1944 yılının genç Türkçüleridir. CHP'ye muhalifilerdir. Üstelik zaman zaman iktidara kafa tutan Nihal Atsız'ın görüştüğü ve konuştuğu, hatta mektuplaştığı kimselerdir. O zaman: 'Atın bu adamları tabutluklara, başlarının üzerinde 1.500 mumluk lambalar yakarak, döverek, söverek, aç susuz bırakarak hakaretlerde bulunun' denildi.
Hapis cezası yağdı
BÜYÜK Atsız'ın 9 Nisan 1945 tarihinde, tutuklu bulunduğu Tophane Askeri Cezaevi'nden mahkeme başkanlığına gönderdiği bir dilekçe var. Diyor ki: - Askeri Cezaevine gelinceye kadar, Emniyet Müdürlüğü'nde geçen yedibuçuk aylık müddet içinde, toprağın beş metre altında, duvarlarından lağım suları sızan rutubetten kibrit bile yanmayan güneşsiz, havasız, dar, pis, gayriinsani hücrelerde yaşayarak sıhhatimi kaybettim. Bu hal, ne adaletle, ne vatandaşlıkla, ne de insanlıkla bağdaşır. Şerefli bir Türk olmam dolayısiyle, bana güvenilerek tahliyeme karar verilmesini dilerim! Peki yüksek mahkeme, Büyük Atsız'ın tahliyesine karar verdi mi? Verir mi hiç? Eline geçen bir büyük vatan hainini (!) bırakır mı hiç. Duruşmalar sonunda Prof. Zeki Velidi Togan 10 yıl ağır hapse mahkum edildi. Nihal Atsız 6.5 yıl, Necdet Sançar 1 yıl 2 ay, üsteğmen Alparslan Türkeş 9 ay 10 gün hüküm giydiler. Gerçi, daha sonra yine askeri temyiz mahkemesi, bütün sanıkları beraatle tahliye etti amma neden sonra! Büyük Atsız'ın büyük çilesi bitmedi. Aziz devletimiz, öyle bir değeri, Süleymaniye Kütüphanesi'ne memur olarak tâyin etti. Büyük Atsız, 1967 yılında, içteki ve dıştaki bazı kişi ve kuruluşların Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerinde büyük oyunlar oynadıklarını, Türkiye'nin iç ayaklanmalara gebe olduğunu ÖTÜKEN dergisinde yazdığı için, Mustafa Kayabek ile birlikte 15 aya mahkum oldu ve hapsedildi. Yaşasaydı, daha ne zulümler görecekti.'
Anlatması çok uzun, çok zor. Zaten bildiklerimiz sadece onun yazdıkları ve onun adına yazılanlar değilmi? Bunların bile yetmediği göz önüne alınırsa sadece onunla yaşayıp aynı zorlukları paylaşmak kalıyor geriye. Bunada imkan olmadığından yorumdan çok onu okumanızı ve demek istediklerini anlamızı tavsiye ediyorum. T.T.K.
Güzel yazıları ve şiirleri var.Ama maalesef Türk kimliğini ulusun kanında araması çok aşırılık..Bizim aşırı solcuların kendi fikirlerini eleştirenleri ^^satılmış,emperyal yalakalar ^^gibi yaftalar yapıştırdıkları gibi Sn.Atsızın müridleri de çok aşırı tahammülsüzlerdir...Bu insanları eleştirerin Türk olmadığını ilan ediverirler...Bu aşırılıklar değil midir zaten Türkiyeyi gruplaşmalara iten..Zamanında Sn.Erbakan da kendine oy vermeyenlerin dininden şüphe duyulması gerektiğini belirtmişti.... Bence ne olursan ol,Türkiye sevdalısı,bu memlekete faydası olan insan ol.....Vatanına tek bir iyiliği olmayan Müslüman Türk olacacığına,gayri Müslim,gayri Türk ol ama insanlığa faydan olsun.... Ben Türk ve Müslümanım,yüce önder M.Kemal Atatük ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Misak ı Millisi içinde aynı bayrak altında yaşamak isteyen herkes Türktür...Insanların genetiğine bakma çağı ve ırkçılık çoktan gerilerde kalmıştır....
'milliyetçi', 'Türkçü' anlamına gelir.Ancak burada sorun Türkçü, milliyetçi derken, Türklüğün diğer tüm milliyetlerden üstün olduğunu savunmak mıdır, yoksa sadece 'vatanını, kültürünü sevmek, haksızlıklar karşısında korumak' mıdır? Yani 'Türklüğü SAVUNMAKmıdır, SALDIRTMAKmıdır? Çünkü eğer insan kendi milliyetinin diğerlerinden üstün olduğu görüşüne sahip olursa, bu saldırgan bir tavra doğru yönelebilir.Ve işte bu IRKÇILIKTIR. Nihal ATSIZ ın görüşleri 'ırkçılığa' kaymaktadır.
Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız Ukbâda belki olsa gerek itibârımız. Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet, Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız. Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin; Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız. Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için; Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız. Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız. Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün, Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız. Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları, Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.
bknz.
'Burnun ucundan kafanın arkasına kadar olan bölüm 155 mm,
bir kulaktan öteki kulağa (kafanın üstünden) 182 mm geliyorsa, siz gerçek bir arı ırk ve saf Türksünüz..'
Yanına gelen gençlerin kafataslarını elindeki cetvelle ölçüp, sen türksün sen değilsin diye sınıflandırdığını biliyor muydunuz?
(ölçesim geldi kafatasımı)
yaptığı aletle kendi kafatası ölçülünce kendisininde Türk olmadığı anlaşılan (kendi yaprğı alete göre) ve tezleriyle yaran şahsiyet..
gerçek adı hüseyin nihal atsız dır. 1944 Türkçülük olaylarında bizzat yer alarak bugün Türkiye de milliyetçiliğin var olmasında en büyük katkısı olanlardandır
Türkcülügün yigit rehberi.Büyük insan, büyük Türkcü.Gösterdigin hedefler dogrultusunda yürümek icin and ictik.
bir atı bile olmayan nihali çağrıştırdı.
Türkçü.
Çerkezlerin kendisini sevip sevmemesini pek takmayacak nitelikte bir şair,düşünce adamı,edebiyatçı.
nihal atsızdan nefret etmek için çok sebebinizin olmasına gerek yoktur..kendii çocuğuna yazmış olduğu mektubu okumanız yeterli....zaten bir çok türkte sevmez bu adamı.benim takıldığım göktanrının varlığına inanıp, Allah'a (c.c) ,tanrı diyenleri türk saymayan, herkese küfretmekten başka birşey bilmeyen, hala şamanizmin aptal saçması zırvalıklarıyla uğraşan insanlara ne demeliki. nihal atsızın internet sitesine girin ve görün.adamlar oturdukları yerden kımız içerek türkiyeyi kurtarıyorlar. milleti kışkırtmaya çalışmayında hepsinden iyisi o. ben ne kürtüm ne türküm ama bunun gibi adamların hayranı olan gök tanrının çocuklarından çok daha kolluyorum bu ülkeyi...
Yüce Türk,büyük insan,büyük önder.
kafası karısmıs zavallılnın biri...
Büyük düşünür,başbuğ,
eseksiz daha uygun bence...
atinimi almislar bu arkadasin,tabii ata bi kötülük yapmaya kalktiyse neme lazim,fasisttir ne yapsa yeridir..puhahahahahaaa..
YAR BANA YAR, FAŞİST DEDİN TÜRK'E,
EKMEĞİNİ YEDİN TOPRAĞINI KOKLADIN YAR,
YAR SENİ ALMAZ YAR KOR ATEŞ SENİ ALMAZ YAR,
SENİ SEN YAPAN DAMARINDAKİ KANINA HAİNLİK YAR,
DUYGUYA, GELECEĞE SAYGI, VASİYET OĞULA YAR,
SEN OĞUL DEĞİL,DELİKANLISIN YAR,
AN Kİ ANILASIN.
TÜRK'ÜN İLK YÜCELTİCİSİ,TANRI TÜRK'Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN.
yasasaydın atını çeker alırdım altından,işe yaramaz......
Nihal atsızın görüşlerine katılırsınız katılmazsınız o önemli değil.mühim olan onu iyi tanıyabilmenizdir.nihal atsız söyledikleriyle yaptıkları aynı olan gerçekten idealist karekterli bir insandı.vatanını milletinini seven tam bir türktü.Gerçek kimliğini gizleyip saman altıdan su yürütenlerden değil gerçekten onurlu neyse o olan bir insandı.anlayacağınız gerçekten türkü seven bir insandı.gök tanrının rahmeti üstadın üstüne olsun...
türk faşizminin ipsiz sapsız fikir babasıdır kendisi
Ben aşağıdaki yazarken abartmışım ya, sanırım sinirlilik anındaydı.
Efenim beddua meddua benim işim değil.
Geberip gitmiş.
Allah baba ne uygun görürse.
Kendileri bilir.
Bana ne yaaa alla alla! Kendi kendime manyamaya başladım.
Hüseyin Nihal Atsız birçok çevrede yanlış anlaşıldığı gibi, malesef birtakım Türkçüler de Atsız' ı yanlış değerlendiriyorlar.
Öncelikle Türkçülüğün fikir babası Nihal Atsız değildir. Günümüzde Türkçülüğün temel kaynağı kabul edilen 'Türkçülüğün Esasları' gibi çok mühim bir eseri 1923 yılında yazan Ziya Gökalp, 'Türkçülüğün ilk babaları Ahmet Vefik Paşa ve Süleyman Paşa'dır' demektedir. (Türkçülüğün Esasları/Toker Yayınları-istanbul 2005, say:14) . Bu teşhis her bakımdan doğrudur. Zaten daha Atsız doğmadan Türkçülükle ilgilenen ve bu akımı yaymaya çalışan onlarca insan vardır. Daha sonra Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi şahsiyetler bu akımın üzerine gitmiş ve gelişmesini sağlamıştır.
Hüseyin Nihal Atsız ise Türkçülüğe çok farklı bir boyut kattı. Kendisinden önceki eserlerin tamamında İslamiyet de vurgulanırken. O her ırkın tek bir tanrı tarafından yaratılamayacağını, böylece İslamiyet'in yalnızca Araplara, Museviliğin İsrailoğulları'na özgü olduğu gibi Türk'ün gerçek yaratıcısının Gök Tengri (Göktanrı) olduğunu savunmuştur. Böylece Türkçülük farklı bir boyut kazandı. Fakat bu düşüncesi çok geniş bir çevrede yayılmadı. Nitekim Türkçülük bugün bile Nihal Atsız' ın benimsediği şekilde değil, Türk-İslam sentezi biçiminde yer bulmuş ve öyle süregelmiştir. Zaten bence de olması gereken budur.
Nihal Atsız aynı zamanda hiç kuşku yok ki Türk Tarihi'nin en önemli roman yazarlarından biri ve belki de en iyi yazarıdır. Özellikle 'Ruh Adam' romanı kanımca dünyada şuana kadar yazılmış en mükemmel romandır. Böylesine bir kitap malesef Atsız'a atılan çeşitli suçlamaların gölgesi altında kalmış, gerekli değeri görememiştir.
Unutulmaması gereken bir diğer özelliği de tarihimizin en iyi şairlerinden olmasıdır.
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
atı olmayan nihal
Size, Yavuz Bulent Bakiler'in Tercuman Gazetesindeki Atsiz hakkindaki yazisini aynen aktariyorum.
'Büyük Atsız'a büyük zulüm
01.02.2005
YAVUZ BÜLENT BAKİLER
----------
BÜYÜK Atsız, Kuran'da da emredildiği gibi, dosdoğru bir adamdı. Ömrünün hiçbir devresinde eğri büğrü olmadı. İki yüzlü yaşamadı. Neye inandıysa onu söyledi. Bu bakımdan, başına gelmedik kalmadı. Belâ yağmurundan kurtulamadı. Zulüm, âdeta gölgesi gibiydi.
İstanbul'da Askeri Tıbbiye'nin 3. sınıfında okurken, Bağdat'lı bir teğmenin, Türkle'e hakaret ettiğine şahit oldu. O küstah adama selâm vermek içinden gelmedi. Teğmen'in şikâyeti üzerine Askeri Tıbbiye'den kovuldu. (1925) Ona askerliğini er olarak yaptırdılar.
İstanbul Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi'nden mezun olunca Prof. Fuat Köprülü tarafından, aynı fakülteye asistan alındı. (1930) Aksiliğe bakın, Birinci Tarih Kurultayı'nda, ilmi olmayan bir teze itirazda bulunduğu için, Maarif Vekili Dr. Reşit Galib, onu üniversitedeki kürsüsünden alarak Malatya ortaokulunun Türkçe öğretmenliğine sürdü.
İnanmayacaksınız ama gerçek... 1923-1950 yılları arasında, devrin iktidar partisi, CHP'ye muhalif olmayı vatana ihanet şeklinde anlıyordu. Devletin, herhangi biri yanlış görüşüne bin belge ortaya koyarak itiraz etmek, en affedilmez suçlar arasındaydı. Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanarak liselerde okutulan o meşhur dört ciltlik tarih kitaplarındaki yanlışları, Orhun dergisinde yazınca derhal bakanlık emrine alındı ve Orhun kapatıldı. (1983) Bir süre işsiz kaldı. Sonra özel bir lisede Türkçe öğretmenliği yapmasına göz yumdular. (1939-1944)
CHP çılgına döndü
BÜYÜK Atsız, dağları bile yerinden hoplatacak nispetteki büyük suçunu, 1944 yılında işledi. Hem geçmişte kapatılan Türkçü dergi Orkun'u çıkarmaya başladı; hem de bu dergide zamanın Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na iki açık mektup yayımladı. O mektuplarında, devletin önemli mevkilerine sızan komünistlerden bahsetti. Bunlar arasında, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel'in koruyup kolladığı Sabahattin Ali'den, CHP milletvekili seçilen Leninist Ahmet Cevat Emre'ye kadar meşhur Marksistler vardı. CHP iktidarı, böyle bir muhalif karşısında çılgına döndü; Büyük Atsız'ı ve yakın arkadaşlarını en ahmak gerekçelerle İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'ne sevketti.
Ben o 1944 yılında görülen mel'un ve malum Irkçılık- Turancılık Davası'nın dosyasını, büyük bir dikkatle okumak fırsatını buldum. O dava, bizim tarihimizin Genç Osman vak'ası gibi, Yassıada Mahkemeleri gibi en utanç yüklü rezaletlerimizden biridir. Askeri Savcı Kazım Alöç'ün iddianamesine göre, Nihal Atsız vatan hainidir. Dünyaca meşhur tarih profesörümüz Zeki Velidi Togan vatan hainidir. Alparslan Türkeş, Orhan Şaik Gökyay, Necdet Sançar, Reha Oğuz Türkkan, Hikmet Tanyu, Zeki Sofuoğlu, Sait Bilgiç, Hüseyin Namık Orkun, Dr. Fethi Tevetoğlu, Dr. Hasan Ferit Cansever vatan hainidir! Niçin diye sormayınız. Çünkü bunlar 1944 yılının genç Türkçüleridir. CHP'ye muhalifilerdir. Üstelik zaman zaman iktidara kafa tutan Nihal Atsız'ın görüştüğü ve konuştuğu, hatta mektuplaştığı kimselerdir. O zaman: 'Atın bu adamları tabutluklara, başlarının üzerinde 1.500 mumluk lambalar yakarak, döverek, söverek, aç susuz bırakarak hakaretlerde bulunun' denildi.
Hapis cezası yağdı
BÜYÜK Atsız'ın 9 Nisan 1945 tarihinde, tutuklu bulunduğu Tophane Askeri Cezaevi'nden mahkeme başkanlığına gönderdiği bir dilekçe var. Diyor ki:
- Askeri Cezaevine gelinceye kadar, Emniyet Müdürlüğü'nde geçen yedibuçuk aylık müddet içinde, toprağın beş metre altında, duvarlarından lağım suları sızan rutubetten kibrit bile yanmayan güneşsiz, havasız, dar, pis, gayriinsani hücrelerde yaşayarak sıhhatimi kaybettim. Bu hal, ne adaletle, ne vatandaşlıkla, ne de insanlıkla bağdaşır. Şerefli bir Türk olmam dolayısiyle, bana güvenilerek tahliyeme karar verilmesini dilerim!
Peki yüksek mahkeme, Büyük Atsız'ın tahliyesine karar verdi mi?
Verir mi hiç?
Eline geçen bir büyük vatan hainini (!) bırakır mı hiç. Duruşmalar sonunda Prof. Zeki Velidi Togan 10 yıl ağır hapse mahkum edildi. Nihal Atsız 6.5 yıl, Necdet Sançar 1 yıl 2 ay, üsteğmen Alparslan Türkeş 9 ay 10 gün hüküm giydiler. Gerçi, daha sonra yine askeri temyiz mahkemesi, bütün sanıkları beraatle tahliye etti amma neden sonra!
Büyük Atsız'ın büyük çilesi bitmedi. Aziz devletimiz, öyle bir değeri, Süleymaniye Kütüphanesi'ne memur olarak tâyin etti. Büyük Atsız, 1967 yılında, içteki ve dıştaki bazı kişi ve kuruluşların Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerinde büyük oyunlar oynadıklarını, Türkiye'nin iç ayaklanmalara gebe olduğunu ÖTÜKEN dergisinde yazdığı için, Mustafa Kayabek ile birlikte 15 aya mahkum oldu ve hapsedildi.
Yaşasaydı, daha ne zulümler görecekti.'
Anlatması çok uzun, çok zor. Zaten bildiklerimiz sadece onun yazdıkları ve onun adına yazılanlar değilmi? Bunların bile yetmediği göz önüne alınırsa sadece onunla yaşayıp aynı zorlukları paylaşmak kalıyor geriye. Bunada imkan olmadığından yorumdan çok onu okumanızı ve demek istediklerini anlamızı tavsiye ediyorum.
T.T.K.
Güzel yazıları ve şiirleri var.Ama maalesef Türk kimliğini ulusun kanında araması çok aşırılık..Bizim aşırı solcuların kendi fikirlerini eleştirenleri ^^satılmış,emperyal yalakalar ^^gibi yaftalar yapıştırdıkları gibi Sn.Atsızın müridleri de çok aşırı tahammülsüzlerdir...Bu insanları eleştirerin Türk olmadığını ilan ediverirler...Bu aşırılıklar değil midir zaten Türkiyeyi gruplaşmalara iten..Zamanında Sn.Erbakan da kendine oy vermeyenlerin dininden şüphe duyulması gerektiğini belirtmişti....
Bence ne olursan ol,Türkiye sevdalısı,bu memlekete faydası olan insan ol.....Vatanına tek bir iyiliği olmayan Müslüman Türk olacacığına,gayri Müslim,gayri Türk ol ama insanlığa faydan olsun....
Ben Türk ve Müslümanım,yüce önder M.Kemal Atatük ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Misak ı Millisi içinde aynı bayrak altında yaşamak isteyen herkes Türktür...Insanların genetiğine bakma çağı ve ırkçılık çoktan gerilerde kalmıştır....
faşizmin temel taşlarından biri... kahrolsun faşizmin...
Sermayenin yeminli kapıkullarından ırkçı faşist bir psikopat!
TÜRKÇÜLÜK BAYRAGI
Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır;
Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.
Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar;
Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar.
Nerden geliyor? Tanrıkut`un ordularından!
Lakin bize bir beyt okuyor kutlu yarından:
Darbeyle gönüllerde yatan ülkü silinmez!
Atsız yere düşmekle bu bayrak yere inmez! ...
Hüseyin Nihal Atsız
'milliyetçi', 'Türkçü' anlamına gelir.Ancak burada sorun Türkçü, milliyetçi derken, Türklüğün diğer tüm milliyetlerden üstün olduğunu savunmak mıdır, yoksa sadece 'vatanını, kültürünü sevmek, haksızlıklar karşısında korumak' mıdır? Yani 'Türklüğü SAVUNMAKmıdır, SALDIRTMAKmıdır? Çünkü eğer insan kendi milliyetinin diğerlerinden üstün olduğu görüşüne sahip olursa, bu saldırgan bir tavra doğru yönelebilir.Ve işte bu IRKÇILIKTIR.
Nihal ATSIZ ın görüşleri 'ırkçılığa' kaymaktadır.
KADER
Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız
Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.
Ağyâr gül kopardı dikenden demet demet,
Hâr oldu bağrımızda çiçek yüzlü yârımız.
Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
Toprakta gizli kaldı bizim âh ü zârımız.
Baş eğmedik edâniye ikbâl ü câh için;
Mâziye, ırka, sancağadır iftihârımız.
Şâd olmamak olur mu, Kızıl Elma semtine
Bir gün dönerse râyet-i âli-tebârımız.
Hiçbir emel gönülde karâr etmiyor bugün,
Ermektedir, şitâya hazin sonbahârımız.
Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
Varsın cihanda olmayagörsün mezârımız.
(1952)
Hüseyin Nihal Atsız
işte Atsız budur...
türkçü grubu açılmıştır atsız ın yolunda giden her kez
i bekleriz