Son yıllarda çok acı veren, Türklerin binlerce yıldır kutladığı bayram, 12 hayvanlı Türk Takviminde yılın başlangıcı...
Kırgız Türkleri'nde Nevruz gününün, Mart ayında olduğu ve yeni yılın ilk günü anlamına geldiği ifade edilir. Bu günde 'Nouruz Köcö ' denilen özel bir yemek yaparlar. 'Köcö', darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir.
Kazak Türkleri de Kırgız Türkleri'nin yaptığı aşı pişirirler. Ayrıca Nevruz törenlerinde mevlit okuturlar. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır.
Özbekistan'ın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek 'aş' adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir.
Tacikistan'da Nevruz Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen 'Ş' harfi ile başlayan 7 yiyecekten süt; temizliği, tatlı; yaşama sevincini, şeker; serinlik ve dinlenmeyi, mum; ateşe tapınmayı, tarak; kadının güzelliğini temsil eder. İslâmeyetten sonra İslâmî geleneklere göre 'Ş' ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır.
Afganistan'da Nevruz, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır.
Türkmenistan'da Nevruz bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır.
Türk Dünyası Nevruz'u yıllardan beri, renkli elbiseleri, coşkulu kutlamaları ve ümit bağladıkları dilekleriyle karşılıyorlar.
Azerbaycan'da her yıl Mart'ın 21-23'ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. 'Gapı Pusma', 'Suya Yüzük Atma', 'Su Başı', 'Baca Baca' adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Semeni göğertilir. Yani tohum çimlendirilir.
Nevruz; Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultanı Navrız, Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır.
Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir: Gökböri Oyunu. Türkistan'da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna 'gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar' gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır.
Oyunların bir kısmı ise seyirliktir. Bunları halk tiyatrosu veya Orta oyunu şeklinde değerlendirebiliriz: Koskosa oyunu; deve oyunu; ekende yoh, biçende yoh, yeyende ortag gardaş oyunu; kış bovay; yolbars; argımak.
Nevruz bayramında mahalli eğlencelere de yer verilir. Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar. Bunlardan bazıları:Halay oyunu, Yaşıl yarpag, Gızılgül, Hahışta, Benövşe, Bahtıyar ve atışmalardır.
Anadolu sahasında da oynanan bu oyunların yanısıra 21 Mart'ta büyük bir coşkuyla kutlamalar yapılmaktadır. Geçmişte o güne has olarak macunlar, şerbetler, hediyeler hazırlanarak devlet erkanı büyükten küçüğe, bunları birbirlerine takdim ederlerdi. Bu adetler günümüzde Mesir Macunu Şenlikleri adı altında hâlâ devam etmektedir. Anadolu'da Yörük Bayramı günümüzde de kutlanarak bu adeti yaşatmaktadırlar.
Anadolu'da 'Sultanı Nevruz', 'Nevruz Sultan', 'Mart Dokuzu' ve 'Mart Bozumu' gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.
Milletlerin sosyal dokusunu meydana getiren temel unsurlardan birisi de ‘‘Kültür’dür.’’Maddi ve manevi değerler arasında bayramların özel bir yeri vardır.nevruz da köklü bir tarihin ürünüdür. Türk milleti, İslam öncesi töre’yi, İslam da belirlemiş ve İslamın hoş görmediği gelenekleri fark etmiştir.yeni ve medeni bir kültür oluşturmuştur.bu kültürün hamuru Türklük, mayası da İslam olmuştur. Nevruz işte böyle sürecin ürünüdür.dünyanın hemen hemen her yerinde şayet türk yaşıyorsa kutlanır. Doğu Türkistan’da,İran’da,Yakutistan’da,Türk cumhuriyetlerinde 22 özerk Türk cumhuriyetinde ve Türkiyemizde…Türk cumhuriyetlerinde nevruz bayramı nedeniyle resmi tatil yapılır. Nevruz,Türkün esarete düştüğü yıllarda özgürlüğe ve aydınlığa çıktığı ‘’Ergenekon Destanının ‘’adıdır.Yeniden doğuşun,Çin zulmünün son buluşudur.demir dövmek bundan,eğlenmek,yumurta tokuşturmak bundan…yoksa sinsi grupların,dar bölge kültürünün ürünümü zannettiniz? Saka Türklerinden,Selçuklu Türklerinden ve Osmanlı Türklerinden beri vardı ve varolacaktır. Bu bayram yaz,zayıf ve dar bölge kültürü olsaydı böylesi büyük bir coğrafyayı kaplar mıydı? gelişmiş bir medeniyeti etkileyebilir miydi? ağalık gibi dar bir bölgeye sıkışır kalırdı. Türkiyemiz,Mustafa kemaller önderliğinde asil milletimiz sayesinde şeref dolu maziden şan dolu geleceğe emin adımlarla yürüyor. Nevruz,tomruklanan ağaca,arzulanan sabaha ve özür yarınlara merhaba demektir. Güçsüz beyinler,zayıf gözler gerçeği kolaylıkla göremezler.Türk genci yani sizler! Ak sütün içindeki aklılığı sezebilecek kadar keskin bir göze sahip olmalısınız.çünkü milli benliği bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.Türk tarihinden utanan insanlar,ya tarihini bilmiyor ya da gerçekleri göremiyordur. Nevruz(ergenekon) bayramınızı kutluyor,hepimiz için hayır ve güzellikler getirmesini diliyorum. Sözlerime ‘’Nevruz’’ konulu bir şiirimle son veriyorum. ‘’Ben Atatürk’ün nesliyim. Dedem Oğuz Kağan Adım Türk Şükürler olsun ki bu vatan benim Bu bayrak benim Şanlı bir tarihin neferiyim Atam,’’çalış’’dedi çalıştım Güven dedi güvendim Övün dedi övündüm Ergenekonla yeniden doğdum Nevruzlarla neşelendim Bir gün Çinlinin kanlı kılıcı parlamıştı üstümde Esir düştüm Dedem Bilge Kağan,ninem Ay Hanım Ve binlerce alp… Karar verdik dağı delmeye, Çinlinin katil kılıcını sinesine vermeye Bir bahar sabahı ötükende şenlik vardı. İşte bu bahar o bahardı.’’
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı 'ana' olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde 'baharın gelişi' elbette önemli bir yere sahip olacaktı.
Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı 'ana' olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde 'baharın gelişi' elbette önemli bir yere sahip olacaktı. Çünkü insan vücudu, baharda uyarıldığı kadar kışta uyarılmaz. İç karartıcı, yeknesak günlerin ardından doğan hareketli, pırıl pırıl güneşli, kuş ve hayvan sesleriyle kurulmuş ilâhî orkestranın musikisi insan hayatını canlandırır. Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan bahara geçişi ne de güzel tasvir eder: 'Bir yanda her tarafı kaplayan soluk, mat ve daha çok beyazın hakim olduğu renkler, diğer yanda yeşilin değişik tonları arasında baş veren bin bir renk cümbüşü... Birisi hareketsiz, şekilsiz; diğeri kıpır kıpır, şekil şekil, çiçek çiçek... Kış, sağır ve dilsiz; ilkyaz duygulu, coşkulu, kulaklara fısıldadığı nağmelerle cazibeli... Birinde tabiat hayat dolu, diğerinde donmuş, yeniden doğmak üzere uyuşmuş kalmış...
Genellikle Nevruz, yani Farsça 'Yeni Gün' adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir. Mesela, Hıristiyan âleminin dinî muhteva ile şekillendirerek ve Noel Baba sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve ümitleri taşıdığı 'Noel Bayramı' bunun farklı bir örneğini teşkil eder. Bu kutlamalarda yine bahara duyulan özlem 'çam ağacı' motifi etrafında şekillendiriliyor. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden bu kutlamalara baktığımızda Türk' ün kutladığı 'bahar bayramı'nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor. Burada dikkati çeken husus 'baharın başladığı zaman'dır. Türk, bu takvim değişikliğini 'toprağın uyandığı gün' ile özdeşleştirmiştir. Kışın ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı niteliğinde olan Nevruz'un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için kültürümüzün yıpranmış, tozlu ve pek okunmayan eski sayfalarına bir göz atmamız gerekiyor. Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade ediyorlar:
'... Yüce Göktanrı'nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen (Türk'ün Atası) yaradıldın! '
Bu sözler Türk'ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiattan doğduğundan bahsetmiştik. İşte millî bir bayram olan Nevruz da Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk toplulukları arasında kamların dua ettikleri asırlar öncesinden günümüze kadar farklı farklı şekillerde, ama aynı ruhla hâlâ kutlanmakta. Bu bayram İslâmiyet'i kabul etmiş olan ilk Müslüman konargöçer Türk topluluklarında; sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerden biri olarak devam edegelmiştir. Böylece bu ananeler günümüz Türk dünyasına ortak kültür mirası olarak intikal etmişlerdir. Gelenekler, tarihini kesinlikle tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmadan atadan oğula kalmıştır. Gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren en önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir gelenektir.
Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir muhtevaya ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.
Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Bîrûnî'ye, Nizâmü'ı Mülk'ün Siyasetname’sinden Melikşah'ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir. Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hataî) , Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev'î Efendi, Nef'î, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa'nın; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu'nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini 'Nevruziye' veya 'Bahariye' denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz.
Ayrıca Nevruz'un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdulmü'mîn Urmevî (1224–1294) tarafından kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır.
Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı olmayan, İslâmiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı 'Milli Bayram' olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.
Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak 'ortak kültür ocağı'nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya’nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın. www.chelebi.mekani.com
türk düşmanları herşey gibi bunuda kullanıyor.adam nevruz kutlamalarında bayrak yakmaya kalkıyo bu nasıl bi saygısızlıktır üstelik ekmeğini yediği ülkeye saygısızlık yapıyo bunun da ne olduğunu yazsam mesajı silerler. bayrağı yakmaya çalışan da inşallah bigün öyle yanar
Nevruz bazı densizlerin sağa sola amaçsızca saldırıp Türk bayrağını yakmaya kadar varan kuduzluk haline dönüştürülmüştür...Unutulmamalıdır ki Nevruz bayramı bundan 6.000 yıl önce de Ortaasya ve Önasyada kutlanıyordu...Acaba bu bayramı sırf kendilerine mal edenler 6000 yıl önce neredelerdi hiç biliyorlar mı? (bakınız: türk, ordu, bayram, amaç, türk bayrağı) Bu
Bugün benim için insanlar baharı karşılamak için bile bir araya gelince nasılda ideolojilere alet olabiliyor ve ne kadar çok işsiz insan varmış dedirten bir gün oldu..
Eskiden herkes kendi başına küçük gruplar halinde kendince kutlardı..
Ateş yakılıp üzerinden atlanan, taşlarla yerlere olması beklenen dilekler çizilen, ağaçlara çaput bağlanan Hıdırellezi de içinde barındıran Türklerin bahar bayramı...
İranlılarda, Alevilerde başka geleneklerde başka bir zamanda başka şekillerde de olabilir.
Türklerdeki yukarda yazdığım gibidir. Fakat aslı şöyledir deyip bu geleneği yoketmek isteyenler boldur.
Son yıllarda çok acı veren, Türklerin binlerce yıldır kutladığı bayram, 12 hayvanlı Türk Takviminde yılın başlangıcı...
Kırgız Türkleri'nde Nevruz gününün, Mart ayında olduğu ve yeni yılın ilk günü anlamına geldiği ifade edilir. Bu günde 'Nouruz Köcö ' denilen özel bir yemek yaparlar. 'Köcö', darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir.
Kazak Türkleri de Kırgız Türkleri'nin yaptığı aşı pişirirler. Ayrıca Nevruz törenlerinde mevlit okuturlar. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır.
Özbekistan'ın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek 'aş' adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir.
Tacikistan'da Nevruz Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen 'Ş' harfi ile başlayan 7 yiyecekten süt; temizliği, tatlı; yaşama sevincini, şeker; serinlik ve dinlenmeyi, mum; ateşe tapınmayı, tarak; kadının güzelliğini temsil eder. İslâmeyetten sonra İslâmî geleneklere göre 'Ş' ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır.
Afganistan'da Nevruz, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır.
Türkmenistan'da Nevruz bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır.
Türk Dünyası Nevruz'u yıllardan beri, renkli elbiseleri, coşkulu kutlamaları ve ümit bağladıkları dilekleriyle karşılıyorlar.
Azerbaycan'da her yıl Mart'ın 21-23'ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. 'Gapı Pusma', 'Suya Yüzük Atma', 'Su Başı', 'Baca Baca' adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Semeni göğertilir. Yani tohum çimlendirilir.
Nevruz; Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultanı Navrız, Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır.
Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir: Gökböri Oyunu. Türkistan'da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna 'gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar' gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır.
Oyunların bir kısmı ise seyirliktir. Bunları halk tiyatrosu veya Orta oyunu şeklinde değerlendirebiliriz: Koskosa oyunu; deve oyunu; ekende yoh, biçende yoh, yeyende ortag gardaş oyunu; kış bovay; yolbars; argımak.
Nevruz bayramında mahalli eğlencelere de yer verilir. Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar. Bunlardan bazıları:Halay oyunu, Yaşıl yarpag, Gızılgül, Hahışta, Benövşe, Bahtıyar ve atışmalardır.
Anadolu sahasında da oynanan bu oyunların yanısıra 21 Mart'ta büyük bir coşkuyla kutlamalar yapılmaktadır. Geçmişte o güne has olarak macunlar, şerbetler, hediyeler hazırlanarak devlet erkanı büyükten küçüğe, bunları birbirlerine takdim ederlerdi. Bu adetler günümüzde Mesir Macunu Şenlikleri adı altında hâlâ devam etmektedir. Anadolu'da Yörük Bayramı günümüzde de kutlanarak bu adeti yaşatmaktadırlar.
Anadolu'da 'Sultanı Nevruz', 'Nevruz Sultan', 'Mart Dokuzu' ve 'Mart Bozumu' gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.
NEVRUZ
Milletlerin sosyal dokusunu meydana getiren temel unsurlardan birisi de ‘‘Kültür’dür.’’Maddi ve manevi değerler arasında bayramların özel bir yeri vardır.nevruz da köklü bir tarihin ürünüdür.
Türk milleti, İslam öncesi töre’yi, İslam da belirlemiş ve İslamın hoş görmediği gelenekleri fark etmiştir.yeni ve medeni bir kültür oluşturmuştur.bu kültürün hamuru Türklük, mayası da İslam olmuştur.
Nevruz işte böyle sürecin ürünüdür.dünyanın hemen hemen her yerinde şayet türk yaşıyorsa kutlanır.
Doğu Türkistan’da,İran’da,Yakutistan’da,Türk cumhuriyetlerinde 22 özerk Türk cumhuriyetinde ve Türkiyemizde…Türk cumhuriyetlerinde nevruz bayramı nedeniyle resmi tatil yapılır.
Nevruz,Türkün esarete düştüğü yıllarda özgürlüğe ve aydınlığa çıktığı ‘’Ergenekon Destanının ‘’adıdır.Yeniden doğuşun,Çin zulmünün son buluşudur.demir dövmek bundan,eğlenmek,yumurta tokuşturmak bundan…yoksa sinsi grupların,dar bölge kültürünün ürünümü zannettiniz?
Saka Türklerinden,Selçuklu Türklerinden ve Osmanlı Türklerinden beri vardı ve varolacaktır.
Bu bayram yaz,zayıf ve dar bölge kültürü olsaydı böylesi büyük bir coğrafyayı kaplar mıydı? gelişmiş bir medeniyeti etkileyebilir miydi? ağalık gibi dar bir bölgeye sıkışır kalırdı.
Türkiyemiz,Mustafa kemaller önderliğinde asil milletimiz sayesinde şeref dolu maziden şan dolu geleceğe emin adımlarla yürüyor.
Nevruz,tomruklanan ağaca,arzulanan sabaha ve özür yarınlara merhaba demektir.
Güçsüz beyinler,zayıf gözler gerçeği kolaylıkla göremezler.Türk genci yani sizler! Ak sütün içindeki aklılığı sezebilecek kadar keskin bir göze sahip olmalısınız.çünkü milli benliği bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.Türk tarihinden utanan insanlar,ya tarihini bilmiyor ya da gerçekleri göremiyordur.
Nevruz(ergenekon) bayramınızı kutluyor,hepimiz için hayır ve güzellikler getirmesini diliyorum.
Sözlerime ‘’Nevruz’’ konulu bir şiirimle son veriyorum.
‘’Ben Atatürk’ün nesliyim.
Dedem Oğuz Kağan
Adım Türk
Şükürler olsun ki bu vatan benim
Bu bayrak benim
Şanlı bir tarihin neferiyim
Atam,’’çalış’’dedi çalıştım
Güven dedi güvendim
Övün dedi övündüm
Ergenekonla yeniden doğdum
Nevruzlarla neşelendim
Bir gün Çinlinin kanlı kılıcı parlamıştı üstümde
Esir düştüm
Dedem Bilge Kağan,ninem Ay Hanım
Ve binlerce alp…
Karar verdik dağı delmeye, Çinlinin katil kılıcını sinesine vermeye
Bir bahar sabahı ötükende şenlik vardı.
İşte bu bahar o bahardı.’’
AVRASYA’NIN ORTAK BAYRAMI NEVRUZ
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı 'ana' olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde 'baharın gelişi' elbette önemli bir yere sahip olacaktı.
Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı 'ana' olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde 'baharın gelişi' elbette önemli bir yere sahip olacaktı. Çünkü insan vücudu, baharda uyarıldığı kadar kışta uyarılmaz. İç karartıcı, yeknesak günlerin ardından doğan hareketli, pırıl pırıl güneşli, kuş ve hayvan sesleriyle kurulmuş ilâhî orkestranın musikisi insan hayatını canlandırır. Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan bahara geçişi ne de güzel tasvir eder: 'Bir yanda her tarafı kaplayan soluk, mat ve daha çok beyazın hakim olduğu renkler, diğer yanda yeşilin değişik tonları arasında baş veren bin bir renk cümbüşü... Birisi hareketsiz, şekilsiz; diğeri kıpır kıpır, şekil şekil, çiçek çiçek... Kış, sağır ve dilsiz; ilkyaz duygulu, coşkulu, kulaklara fısıldadığı nağmelerle cazibeli... Birinde tabiat hayat dolu, diğerinde donmuş, yeniden doğmak üzere uyuşmuş kalmış...
Genellikle Nevruz, yani Farsça 'Yeni Gün' adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir. Mesela, Hıristiyan âleminin dinî muhteva ile şekillendirerek ve Noel Baba sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve ümitleri taşıdığı 'Noel Bayramı' bunun farklı bir örneğini teşkil eder. Bu kutlamalarda yine bahara duyulan özlem 'çam ağacı' motifi etrafında şekillendiriliyor. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden bu kutlamalara baktığımızda Türk' ün kutladığı 'bahar bayramı'nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor. Burada dikkati çeken husus 'baharın başladığı zaman'dır. Türk, bu takvim değişikliğini 'toprağın uyandığı gün' ile özdeşleştirmiştir. Kışın ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı niteliğinde olan Nevruz'un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için kültürümüzün yıpranmış, tozlu ve pek okunmayan eski sayfalarına bir göz atmamız gerekiyor. Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade ediyorlar:
'... Yüce Göktanrı'nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen (Türk'ün Atası) yaradıldın! '
Bu sözler Türk'ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiattan doğduğundan bahsetmiştik. İşte millî bir bayram olan Nevruz da Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk toplulukları arasında kamların dua ettikleri asırlar öncesinden günümüze kadar farklı farklı şekillerde, ama aynı ruhla hâlâ kutlanmakta. Bu bayram İslâmiyet'i kabul etmiş olan ilk Müslüman konargöçer Türk topluluklarında; sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerden biri olarak devam edegelmiştir. Böylece bu ananeler günümüz Türk dünyasına ortak kültür mirası olarak intikal etmişlerdir. Gelenekler, tarihini kesinlikle tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmadan atadan oğula kalmıştır. Gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren en önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir gelenektir.
Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir muhtevaya ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.
Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Bîrûnî'ye, Nizâmü'ı Mülk'ün Siyasetname’sinden Melikşah'ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir. Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hataî) , Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev'î Efendi, Nef'î, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa'nın; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu'nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini 'Nevruziye' veya 'Bahariye' denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz.
Ayrıca Nevruz'un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdulmü'mîn Urmevî (1224–1294) tarafından kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır.
Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı olmayan, İslâmiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı 'Milli Bayram' olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.
Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak 'ortak kültür ocağı'nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya’nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.
www.chelebi.mekani.com
türk düşmanları herşey gibi bunuda kullanıyor.adam nevruz kutlamalarında bayrak yakmaya kalkıyo bu nasıl bi saygısızlıktır üstelik ekmeğini yediği ülkeye saygısızlık yapıyo bunun da ne olduğunu yazsam mesajı silerler.
bayrağı yakmaya çalışan da inşallah bigün öyle yanar
ateşe yaklaşmayın :)
Newroz diyorlar, Farsçaymış, ateş benim zaten, severim :)
Orta Asya Türklerinin bahar bayramıydı çoooooooooook önceleri ama şimdi Türk Bayrağının yakılmaya çalışıldığı terör provokasyonu oldu............
Nevruz bazı densizlerin sağa sola amaçsızca saldırıp Türk bayrağını yakmaya kadar varan kuduzluk haline dönüştürülmüştür...Unutulmamalıdır ki Nevruz bayramı bundan 6.000 yıl önce de Ortaasya ve Önasyada kutlanıyordu...Acaba bu bayramı sırf kendilerine mal edenler 6000 yıl önce neredelerdi hiç biliyorlar mı?
(bakınız: türk, ordu, bayram, amaç, türk bayrağı)
Bu
Bahar Bayramı herkese kutlu olsun.
Bugün benim için insanlar baharı karşılamak için bile bir araya gelince nasılda ideolojilere alet olabiliyor ve ne kadar çok işsiz insan varmış dedirten bir gün oldu..
Eskiden herkes kendi başına küçük gruplar halinde kendince kutlardı..
RESMİ OLMAYAN BAYRAM.
Ateş yakılıp üzerinden atlanan, taşlarla yerlere olması beklenen dilekler çizilen, ağaçlara çaput bağlanan Hıdırellezi de içinde barındıran Türklerin bahar bayramı...
İranlılarda, Alevilerde başka geleneklerde başka bir zamanda başka şekillerde de olabilir.
Türklerdeki yukarda yazdığım gibidir. Fakat aslı şöyledir deyip bu geleneği yoketmek isteyenler boldur.
türklerin bahar bayramı, bide 12 hayvanlı türk takviminde yılbaşı...