Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarinizin ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, sose boylarinda gebermekse açliktan, vatan, sogukta it gibi titremek ve sitmadan kivranmaksa yazin, fabrikalarinizda al kanimizi içmekse vatan, vatan tirnaklariysa agalarinizin, vatan, mizrakli ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaslarinizsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombasi, Amerikan donanmasi topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmus karanligimizdan, ben vatan hainiyim. Yazin üç sütun üstüne kapkara haykiran puntolarla: Nâzim Hikmet vatan hainligine devam ediyor hâlâ.
urfalıyar adlı üyenin yazsını okudum da yaz se ya terket diyor kısaca..bu ülkeyi sevmen için illa benim gibi düşünmen gerekiyor diyor,farklılıklara tahammülü yok.
nazım hikmet bugün türk dilinin dünyada en çok tanınan şairidir en öncelikle.şiirleri onlarca dile çevrilmiştir ve hala dünyanın pek çok yerinde merakla okunmakta,takip edilmektedir.nazım hiç bir zaman bu memleketin bölünmesinden taraf olmadı.onu türk dilinin en büyük şairi yapan edirnede bağbozumunu bekleyen çerkez ismailin umudu,diyarbakırda tarlasından istediği mahsülü alamayan kürt ahmetin tasasıydı zaten.nazım son nefesine kadar anti emperyalistti.kuvayı milliye hareketinin ortaya çıktığı dönemlerde arkadaşlarıyla ankaraya gitmiş ve tüm halkı kuvayı milliye için savaşmaya çağıran şiirler yazmıştı.düşünceleri hiç bir zaman vatanı bölmek parçalamak değildi nazımın fakat komünist olmak suçtu.hakkında tutuklama kararları ardı ardına çıkınca mecburen kaçmak zorunda kaldı rusyaya batum üzerinden.onlarca siyasi af çıkmasına rağmen alınmadı topraklarına nazım.kaçak olarak yakalanınca da sürgün ve hapis yılları başladı bu canı pahasına sevdiği vatan topraklarında.o insanın insana kulluk yapmadığı,herkesin eşit ve hür olduğu(sadece yasalar önünde değil,sosyal hayatta da) bir dünyayı savundu hep.tüm suçlarının kökünde de bu yatmıyor muydu zaten.oysaki onu vatan haini ilan edenler vatanı çoktan satmıştı.şöyle demiş nazım varnada istanbul a giden vapuru görünce:
Bir vapur geçer Varna önünden, uy Karadeniz'in gümüş telleri, bir vapur geçer Bogaz'a doğru. Nazım usulcacik okşar vapuru, yanar elleri...
artık bu topraklara dönmesine izin verilmeyeceğini anladığında
Memleketim, memleketim, memleketim, ne kasketim kaldı senin ora işi ne yollarını taşımış ayakkabım, son mintanın da sırtımda paralandı çoktan, Şile bezindendi. Sen şimdi yalnız saçımın akında, enfarktında yüreğimin, alnımın çizgilerindesin memleketim, memleketim, memleketim...
vatanı satanlara bölenlere hitaben yazdığı şu şiiri okuyun ve karar verin nazım vatan şairi mi vatan haini mi:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.” Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. “Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Günlerden 3 Haziran, televizyonda haber seyrediyorum. Ekranda Başbakan'ın 'zeka timsali' damadının kanalı, haber 'Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümü'...
Ekranın sağ üst köşesinde 'Vatan Şairi' etiketi.
Hayat hikayesini yazacak değilim, o kadar gözümüzün içine soktular ki hepsini biliyoruz. Nerede doğduğunu, nasıl 'vatanı için' komünist olduğunu, Rusya'ya 'biat' ettiğini, arkasında bıraktığı çocuklarını, aldattığı gözü yaşlı kadınlarını; her nedense hayattayken ait hissetmediği benliğinin öldükten sonra bu ülkeyi nasıl arzuladığını...
Nazım'ın hikayesi Türk Edebiyat tarihinin en önemli kurmacası. Vatan şairliği de bu kurmacanın zirve noktası. Nazımın 'hikayesini' bildiğim için sordum, tanımlamaya şaşırdığım için, hangi vatanın şairi diye.
Bizi böyle düşünmeye sevkeden şey, geçtiğimiz yıllarda kaldırılan, kuru bir Bakanlar Kurulu kararı mı?
Nazım'ın 'ihaneti' Bakanlar Kurulu kararıyla değil, hayatıyla tescil edilmişti. İşte bu yüzden hangi vatana ait olduğu da Bakanlar Kurulu Kararı ile değil, vatanına ettiği hizmet ve ömrü boyunca takip ettiği çizgi ile tespit edilmesi gerekirdi.
İşte o çizgiyi gözler önüne seren birkaç ayrıntı...
30 Haziran 1951, Cumhuriyet gazetesi 1. Sayfa. Haber: Şakşakçı Kızıl Şair hava alanında 'beni yaratan Stalin'dir' diye bağırdı ve vatanının Rusya olduğunu söyledi. Moskova radyosu dün akşamki yayınlarında Kızıl Şair Nazım Hikmet'in Moskova'ya vardığını ve havaalanında beyanatta bulunurken 'beni yaratan Stalindir' diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre, Kızıl Şair Stalin'i göklere çıkaran şu sözleri de sarf etmiştir: '- Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor.'
Nazım'ı yaratan Stalin'i biliyoruz; ömrü Orta Asya Türklüğünü katletmekle geçmiş, hızını alamayıp Kars'ı Ardahan'ı istemek 'küstahlığı'nda bulunmuş, en az Hitler kadar kanlı bir tiran...
Devam edelim Cumhuriyet haberlerine. 1 Temmuz 1951: 'Moskova 'ebedi' gazetesi Hikmet'e, hatta Pravdadan bile fazla yer ayırmış ve komünist şairin 'Türkiye'de Amerikanlar' başlıklı bir makelesini yayınlamıştır. Nazım Hikmet bu yazısında 'Türk burjuva sınıfının her türlü hicab hissini kaybettğini ve burjuvaların Türkiye'yi Birleşik Amerika'ya sattıklarını' ileri sürmüş ve Türkiye'de Sovyetler Birliği'ne karşı harb için hummalı hazırlıklar yapıldığını iddia etmiştir.'
Kurtuluş savaşı destanı ile 'coştuğumuz', ilk gençlik yıllarında yazdığı bir kaç şiirine dayanılarak'Vatan şairi' diye yutturulmaya çalışılan Nazım'ın 'olgunluk dönemi' şiirlerine de bir göz atalım...
'Köyde bebeler ağlıyor/Uyku uyutmuyor açlık Yaramı sarıver bacım, jandarmalarla çarpıştık Görüp durur yolumu/Emzikli bir kadıncağız/ Biz on kere onbin memet/On kere on bin kaçağız. (Asker Kaçakları) **** 'Kışlamız gömülünce karanlığa/İneceğim sokağa pencereden Bir saat içinde varırım dağa/Gel dağa çıkalım İzmirli teğmen Kuvayı Milliye kanı damarda/Asker ocağının şanı damarda Bekler bizi yüzbin yiğit dağlarda/Gel dağa çıkalım İzmirli teğmen.' (İzmirli Teğmen)
Nazım'ın Atatürk'ü çok sevdiğini iddia edenler de var tabii. Onun İstiklal Harbi'ne katkısından bahsedenler nerede, nasıl olduğunu bir türlü anlatamadıkları hizmetlerini anlata anlata bitiremiyorlar. Bakalım 'vatan şairi'nin Mustafa Kemal sevgisi nasıl bir şeymiş?
'Trabzon'da bir motor açılıyor/Sa-hil-de-ka-la-ba-lık Motoru taşlıyorlar/Son perdeye başlıyorlar! Burjuva, Kemal'in omzuna binmiş Kemal kumandanın kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş Kahya adamların donuna/Uluyorlar/Hav..Hav..Hak..Tü Yoldaş unutma bunu/Burjuvazi ne zaman aldatsa bizi Böyle haykırır/Hav..Hav...Hak..Tü..' (28 Kanuni Sani)
Kendini 'yaratan', gözlerinin ışığı Stalin'in ölümü üzerine yazdığı 5 Mart 1953 şiirinde ise Stalin Yoldaş'ın arkasından döktüğü gözyaşlarını 'muhteşem' dizeleriyle şöyle ifade ediyor:
'İlk önce kim kime/Metin ol kardeşim diyecek İlk önce kim kime/Baş sağlığı dileyecek? Hepinizindi o/Hepimizindir yoldaşlarım Acınızı duyuyorum/Sizin duyduğunuz gibi. ......
Nazım yolunu seçmişti, kendi gönlü ile; bilerek ve isteyerek. O 'gönül' ile Rusya'ya sığındı. İlk gençlik yıllarında yaptığı gibi. Bu bir mecburiyet değildi; ancak alışkanlık olarak nitelendirilebilir.
Sağlığında 'vatan'ı ancak 'kaçmak' için hatırlayan Nazım'ın 'beni Anadolu'da bir köye gömün' sözünün ne derece gerçek, ne derece 'samimi' olduğu kendi satırları gözler önüne seriyor. Aşağıdaki mektup Nazım tarafından kendini 'yaratan' Stalin'den sonra işbaşına gelen Kruşçev'e yazılmış. 'Vatan şairi'nin SSCB vatandaşlığına geçmek için 'ricasını' birlikte okuyalım:
'Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç,
19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım. Bolşevik Partisi'ne ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardında, 1924 yılında yine Moskova'da 1925 yılı başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ni bitirdim, parti işleri için Türkiye'ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara'da yeraltı çalışması gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. Sonra yine Moskova'ya döndüm. 1928 yılında Türkiye'de parti işleri ile uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben sayılı komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devrimi'nin beşinci yıldönümünü Moskova'da kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. SBKP'nin 22nci kongresini kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. Artık 10 yıldır Moskova'da yaşıyorum, ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi, buradaki yaşama alıştım. Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.'
Ne diyelim. Medya kalantorlarının 'vatan şairi' ancak böyle bir şey olurdu zaten...
evet ıyı bı yazar şair olabılır..tum dunya halklarının ezılen ınsanlarının arkasında olmus bu cok guzel ancak burnunn dıbındekı ezılen yok edılmeye calışan bı mılletı gorememıs ne yazıkkı..yazdıgı onlarca kıtap arasında sadece bir defa 'kürt' kelımesını kullanmıs o da kürt hasan efendı gıbı sıradan bı tanıtma cumlesı olmuş..yıne de okunmaya deger yeteneklı bırı ısımdır...
Bugün sürekli uğradığım artık ahbap olduğum kitapçıma yine uğradım.Kendisi taşınacağı yeni yer için şimdiki yerinde kafi derecede kitap bulunmadığından yeni sipariş listeleri yapıyordu.Tabi bahsettiğim kitapçı muhafazakar bir kimliğe sahip dolayısıyla raflarda bulunan ve bulunmasını istediği kitaplarda kendi düşüncesi parallelindedir.Benden ve yanımda bulunan kuzenimden de önerilerimizi istedi sıraladığımız bir kaç kişiden biri de Nazım Hikmet'ti çünkü her ne kadar farklı fikir dünyasına sahipsek de Nazım'ın da mutlaka okulunması gerektiğine inanıyorum.Aziz kardeşim bu fikrimize olumlu baktı teşekkürler
önce vatandan uzaklaştırıp sonra onu yapan onlar değilmiş gibi feryad-ü figanlarla kendini parçalayan solcularımızın tutarsızlığını bir kez daha anlamamıza vesile olan ünlü şairimiz.şiirleri gerçekten çok güzel.
nazım hikmet'in sınır dışı edilip ülkesine bidaha dönemediğini bilmeyen yok sanıyordum ama yanılmışım... ve ayrıca nazım hikmet ülkesine dönmeyi ve ülkesinde ölmeyi çok istedi hiç olmazsa mezarının ülkesinde olmasını istediği bilinen bişey ama mezardaki insanın birileri için zarar olabileceği için çok sevdiği ülkesine bitürlü dönemedi maalesef...
degeri bilinememis dunyanin en iyi sairlerinden biridir ve maalesef son nefesini vatan hasretiyle vermşsitir... sevdigin muddetce ve sevebildigin kadar,sevdigine herseyini verebildigin muddetce ve verebildigin kadar gencsin....nazim hikmet
Bu günkü (08.07.2008) internet haberden bir haber; Adana İnönü parkında gerçekleştirilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamasına katılan işçi Mehmet Pekinoğlu (24) , kutlamalar sırasında Nâzım Hikmet'e ait 'Akın var güneşe akın / güneşi zapt edeceğiz / güneşin zaptı yakın' dizelerini okudu. Sabah'tan Güngör Karakuş'un haberine göre görüntüleri çeken polis, 30 Nisan 2008'de DHKP-C propagandası yaptığı gerekçesiyle Pekinoğlu'nun evine baskın düzenledi. O sırada işyerinde olan Pehlivanoğlu, korkunca bir akrabasının evinde saklandı. Bir hafta sonra yakalanıp gözaltına alınan genç, tutuklanarak Adana Kürkçüler Cezaevi'ne gönderildi.
Şimdi bu habere göre Nazım Hikmet te suçlumudur acaba?
Hasretini, yokluğunu, sensizliği bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde, gitgide çoğalarak gitgide derinden işleyerek öyle dayanılmaz oldu ki bu seni boğabilirdim senden kurtulmak için çünkü seni o kadar seviyorum.
nâzim
romantik komünistin memleket hasreti devam ediyo..
nazım sevda nazım barış nazım....
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...
kadin ve ickiden baska birsey bilmeyen bir ayyas
NAZIM HİKMET MEMLEKET MEMLEKET NAZIM HİKMET.
Hem siyasi, hem aşk, hem kadın var şiirlerinde...
Sevdiğim şairlerden.....
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarinizin ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, sose boylarinda gebermekse açliktan,
vatan, sogukta it gibi titremek ve sitmadan kivranmaksa yazin,
fabrikalarinizda al kanimizi içmekse vatan,
vatan tirnaklariysa agalarinizin,
vatan, mizrakli ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaslarinizsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombasi, Amerikan donanmasi topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmus karanligimizdan,
ben vatan hainiyim.
Yazin üç sütun üstüne kapkara haykiran puntolarla:
Nâzim Hikmet vatan hainligine devam ediyor hâlâ.
N.H.Ran....
urfalıyar adlı üyenin yazsını okudum da yaz se ya terket diyor kısaca..bu ülkeyi sevmen için illa benim gibi düşünmen gerekiyor diyor,farklılıklara tahammülü yok.
nazım hikmet bugün türk dilinin dünyada en çok tanınan şairidir en öncelikle.şiirleri onlarca dile çevrilmiştir ve hala dünyanın pek çok yerinde merakla okunmakta,takip edilmektedir.nazım hiç bir zaman bu memleketin bölünmesinden taraf olmadı.onu türk dilinin en büyük şairi yapan edirnede bağbozumunu bekleyen çerkez ismailin umudu,diyarbakırda tarlasından istediği mahsülü alamayan kürt ahmetin tasasıydı zaten.nazım son nefesine kadar anti emperyalistti.kuvayı milliye hareketinin ortaya çıktığı dönemlerde arkadaşlarıyla ankaraya gitmiş ve tüm halkı kuvayı milliye için savaşmaya çağıran şiirler yazmıştı.düşünceleri hiç bir zaman vatanı bölmek parçalamak değildi nazımın fakat komünist olmak suçtu.hakkında tutuklama kararları ardı ardına çıkınca mecburen kaçmak zorunda kaldı rusyaya batum üzerinden.onlarca siyasi af çıkmasına rağmen alınmadı topraklarına nazım.kaçak olarak yakalanınca da sürgün ve hapis yılları başladı bu canı pahasına sevdiği vatan topraklarında.o insanın insana kulluk yapmadığı,herkesin eşit ve hür olduğu(sadece yasalar önünde değil,sosyal hayatta da) bir dünyayı savundu hep.tüm suçlarının kökünde de bu yatmıyor muydu zaten.oysaki onu vatan haini ilan edenler vatanı çoktan satmıştı.şöyle demiş nazım varnada istanbul a giden vapuru görünce:
Bir vapur geçer Varna önünden,
uy Karadeniz'in gümüş telleri,
bir vapur geçer Bogaz'a doğru.
Nazım usulcacik okşar vapuru,
yanar elleri...
artık bu topraklara dönmesine izin verilmeyeceğini anladığında
Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...
vatanı satanlara bölenlere hitaben yazdığı şu şiiri okuyun ve karar verin nazım vatan şairi mi vatan haini mi:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Madem ki bu kere maglubuz
Netsek neylesek zaid
Gayri uzatmam sözü
Madem ki fetva bize ait
Verin ki basak bagrina mührümüzü
............
Yağmur çiseliyor, yağmur çiseliyor
Serezin esnaf çarşında
Yağmur çiseliyor.
Yağmur çiseliyor
Korkarak yavaş sesle
Bir ihanet konuşması gibi
Yağmur çiseliyor.
Beyaz ve çıplak
Mürtet ayaklarının
Islak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor.
Serezin esnaf çarsında
Bir bakırcı dükkanın karşında
Bedrettin’ in bir ağaca asılı
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir
Ve yağmurdan ıslanan
Yapraksız bir dalda sallanan
Şeyhimin çırılçıplak etidir
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz
Serez çarşısı kör
Havada konuşmamanın görmemenin
Kahrolası hüznü,
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü
Yağmur çiseliyor...
Nazım Hikmet Ran..
Günlerden 3 Haziran, televizyonda haber seyrediyorum. Ekranda Başbakan'ın 'zeka timsali' damadının kanalı, haber 'Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümü'...
Ekranın sağ üst köşesinde 'Vatan Şairi' etiketi.
Hayat hikayesini yazacak değilim, o kadar gözümüzün içine soktular ki hepsini biliyoruz. Nerede doğduğunu, nasıl 'vatanı için' komünist olduğunu, Rusya'ya 'biat' ettiğini, arkasında bıraktığı çocuklarını, aldattığı gözü yaşlı kadınlarını; her nedense hayattayken ait hissetmediği benliğinin öldükten sonra bu ülkeyi nasıl arzuladığını...
Nazım'ın hikayesi Türk Edebiyat tarihinin en önemli kurmacası. Vatan şairliği de bu kurmacanın zirve noktası. Nazımın 'hikayesini' bildiğim için sordum, tanımlamaya şaşırdığım için, hangi vatanın şairi diye.
Bizi böyle düşünmeye sevkeden şey, geçtiğimiz yıllarda kaldırılan, kuru bir Bakanlar Kurulu kararı mı?
Nazım'ın 'ihaneti' Bakanlar Kurulu kararıyla değil, hayatıyla tescil edilmişti. İşte bu yüzden hangi vatana ait olduğu da Bakanlar Kurulu Kararı ile değil, vatanına ettiği hizmet ve ömrü boyunca takip ettiği çizgi ile tespit edilmesi gerekirdi.
İşte o çizgiyi gözler önüne seren birkaç ayrıntı...
30 Haziran 1951, Cumhuriyet gazetesi 1. Sayfa. Haber: Şakşakçı Kızıl Şair hava alanında 'beni yaratan Stalin'dir' diye bağırdı ve vatanının Rusya olduğunu söyledi. Moskova radyosu dün akşamki yayınlarında Kızıl Şair Nazım Hikmet'in Moskova'ya vardığını ve havaalanında beyanatta bulunurken 'beni yaratan Stalindir' diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre, Kızıl Şair Stalin'i göklere çıkaran şu sözleri de sarf etmiştir:
'- Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor.'
Nazım'ı yaratan Stalin'i biliyoruz; ömrü Orta Asya Türklüğünü katletmekle geçmiş, hızını alamayıp Kars'ı Ardahan'ı istemek 'küstahlığı'nda bulunmuş, en az Hitler kadar kanlı bir tiran...
Devam edelim Cumhuriyet haberlerine. 1 Temmuz 1951: 'Moskova 'ebedi' gazetesi Hikmet'e, hatta Pravdadan bile fazla yer ayırmış ve komünist şairin 'Türkiye'de Amerikanlar' başlıklı bir makelesini yayınlamıştır. Nazım Hikmet bu yazısında 'Türk burjuva sınıfının her türlü hicab hissini kaybettğini ve burjuvaların Türkiye'yi Birleşik Amerika'ya sattıklarını' ileri sürmüş ve Türkiye'de Sovyetler Birliği'ne karşı harb için hummalı hazırlıklar yapıldığını iddia etmiştir.'
Kurtuluş savaşı destanı ile 'coştuğumuz', ilk gençlik yıllarında yazdığı bir kaç şiirine dayanılarak'Vatan şairi' diye yutturulmaya çalışılan Nazım'ın 'olgunluk dönemi' şiirlerine de bir göz atalım...
'Köyde bebeler ağlıyor/Uyku uyutmuyor açlık
Yaramı sarıver bacım, jandarmalarla çarpıştık
Görüp durur yolumu/Emzikli bir kadıncağız/
Biz on kere onbin memet/On kere on bin kaçağız.
(Asker Kaçakları)
****
'Kışlamız gömülünce karanlığa/İneceğim sokağa pencereden
Bir saat içinde varırım dağa/Gel dağa çıkalım İzmirli teğmen
Kuvayı Milliye kanı damarda/Asker ocağının şanı damarda
Bekler bizi yüzbin yiğit dağlarda/Gel dağa çıkalım İzmirli teğmen.'
(İzmirli Teğmen)
Nazım'ın Atatürk'ü çok sevdiğini iddia edenler de var tabii. Onun İstiklal Harbi'ne katkısından bahsedenler nerede, nasıl olduğunu bir türlü anlatamadıkları hizmetlerini anlata anlata bitiremiyorlar. Bakalım 'vatan şairi'nin Mustafa Kemal sevgisi nasıl bir şeymiş?
'Trabzon'da bir motor açılıyor/Sa-hil-de-ka-la-ba-lık
Motoru taşlıyorlar/Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva, Kemal'in omzuna binmiş
Kemal kumandanın kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamların donuna/Uluyorlar/Hav..Hav..Hak..Tü
Yoldaş unutma bunu/Burjuvazi ne zaman aldatsa bizi
Böyle haykırır/Hav..Hav...Hak..Tü..'
(28 Kanuni Sani)
Kendini 'yaratan', gözlerinin ışığı Stalin'in ölümü üzerine yazdığı 5 Mart 1953 şiirinde ise Stalin Yoldaş'ın arkasından döktüğü gözyaşlarını 'muhteşem' dizeleriyle şöyle ifade ediyor:
'İlk önce kim kime/Metin ol kardeşim diyecek
İlk önce kim kime/Baş sağlığı dileyecek?
Hepinizindi o/Hepimizindir yoldaşlarım
Acınızı duyuyorum/Sizin duyduğunuz gibi.
......
Hüngür hüngür ağlamak geçiyor içimden
Tutuyorum kendimi/Aynı metanetle
Seviyorum onu, Marks'ı, Engels'i, Lenin'i
Sevdiğim gibi'
Nazım yolunu seçmişti, kendi gönlü ile; bilerek ve isteyerek. O 'gönül' ile Rusya'ya sığındı. İlk gençlik yıllarında yaptığı gibi. Bu bir mecburiyet değildi; ancak alışkanlık olarak nitelendirilebilir.
Sağlığında 'vatan'ı ancak 'kaçmak' için hatırlayan Nazım'ın 'beni Anadolu'da bir köye gömün' sözünün ne derece gerçek, ne derece 'samimi' olduğu kendi satırları gözler önüne seriyor. Aşağıdaki mektup Nazım tarafından kendini 'yaratan' Stalin'den sonra işbaşına gelen Kruşçev'e yazılmış. 'Vatan şairi'nin SSCB vatandaşlığına geçmek için 'ricasını' birlikte okuyalım:
'Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç,
19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım. Bolşevik Partisi'ne ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardında, 1924 yılında yine Moskova'da 1925 yılı başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ni bitirdim, parti işleri için Türkiye'ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara'da yeraltı çalışması gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. Sonra yine Moskova'ya döndüm. 1928 yılında Türkiye'de parti işleri ile uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben sayılı komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devrimi'nin beşinci yıldönümünü Moskova'da kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. SBKP'nin 22nci kongresini kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. Artık 10 yıldır Moskova'da yaşıyorum, ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi, buradaki yaşama alıştım. Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.'
Ne diyelim. Medya kalantorlarının 'vatan şairi' ancak böyle bir şey olurdu zaten...
-birazdan açar gece sefaları
birazdan açar
kırmızı kırmızı-
Nazim Hikmet denince aklıma memleket geliyor.Ve memleket hasreti..
evet ıyı bı yazar şair olabılır..tum dunya halklarının ezılen ınsanlarının arkasında olmus bu cok guzel ancak burnunn dıbındekı ezılen yok edılmeye calışan bı mılletı gorememıs ne yazıkkı..yazdıgı onlarca kıtap arasında sadece bir defa 'kürt' kelımesını kullanmıs o da kürt hasan efendı gıbı sıradan bı tanıtma cumlesı olmuş..yıne de okunmaya deger yeteneklı bırı ısımdır...
'tepemde bır de cınar olursa,taş maş da istemez hani' dızesı her seyı anlatıyo bence..
başka bir dünya mümkün....
şimdi hiçbirşey yok senden öncesine ait ve sana ait olmayan..
ran
Bugün sürekli uğradığım artık ahbap olduğum kitapçıma yine uğradım.Kendisi taşınacağı yeni yer için şimdiki yerinde kafi derecede kitap bulunmadığından yeni sipariş listeleri yapıyordu.Tabi bahsettiğim kitapçı muhafazakar bir kimliğe sahip dolayısıyla raflarda bulunan ve bulunmasını istediği kitaplarda kendi düşüncesi parallelindedir.Benden ve yanımda bulunan kuzenimden de önerilerimizi istedi sıraladığımız bir kaç kişiden biri de Nazım Hikmet'ti çünkü her ne kadar farklı fikir dünyasına sahipsek de Nazım'ın da mutlaka okulunması gerektiğine inanıyorum.Aziz kardeşim bu fikrimize olumlu baktı teşekkürler
önce vatandan uzaklaştırıp sonra onu yapan onlar değilmiş gibi feryad-ü figanlarla kendini parçalayan solcularımızın tutarsızlığını bir kez daha anlamamıza vesile olan ünlü şairimiz.şiirleri gerçekten çok güzel.
türkiye'de özgürlük ve barışı en güzel dile getiren şairlerden.
üstadım,şair babammm...
nazım hikmet'in sınır dışı edilip ülkesine bidaha dönemediğini bilmeyen yok sanıyordum ama yanılmışım... ve ayrıca nazım hikmet ülkesine dönmeyi ve ülkesinde ölmeyi çok istedi hiç olmazsa mezarının ülkesinde olmasını istediği bilinen bişey ama mezardaki insanın birileri için zarar olabileceği için çok sevdiği ülkesine bitürlü dönemedi maalesef...
Ülkesini seven ve koruyan bir şairdi.Ne kadar yazık olduki ülkesini bunca seven şair,ölürken vatan hasretiyle öldü.O mavi gözlü devdi...
Ben hatıralarımı
Ben istikbalimi
Ben beni kaybettim
Hepsi neyse ne ama
Ben tek bildigimi
Ben en sevdigimi
Ben seni kaybettim....
degeri bilinememis dunyanin en iyi sairlerinden biridir ve maalesef son nefesini vatan hasretiyle vermşsitir...
sevdigin muddetce ve sevebildigin kadar,sevdigine herseyini verebildigin muddetce ve verebildigin kadar gencsin....nazim hikmet
iki zıtlıktan oluşan fikir deryasının diğer adı..
Bizim ülkemizde değeri bilinmeyen...
Dünyada tanınmış, saygın şair...
Bana göre vatan sever, şair.
bööööööö
berbat biri.tam komünist.al aziz nesini nazım hikmete vur.
Bu günkü (08.07.2008) internet haberden bir haber;
Adana İnönü parkında gerçekleştirilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamasına katılan işçi Mehmet Pekinoğlu (24) , kutlamalar sırasında Nâzım Hikmet'e ait 'Akın var güneşe akın / güneşi zapt edeceğiz / güneşin zaptı yakın' dizelerini okudu. Sabah'tan Güngör Karakuş'un haberine göre görüntüleri çeken polis, 30 Nisan 2008'de DHKP-C propagandası yaptığı gerekçesiyle Pekinoğlu'nun evine baskın düzenledi. O sırada işyerinde olan Pehlivanoğlu, korkunca bir akrabasının evinde saklandı. Bir hafta sonra yakalanıp gözaltına alınan genç, tutuklanarak Adana Kürkçüler Cezaevi'ne gönderildi.
Şimdi bu habere göre Nazım Hikmet te suçlumudur acaba?
'Tahir ile Zuhre Meselesi' Tek kelimeyle harika bir şiir....
ŞİİRLERİNİ OLDUM OLASI ÖZÜMSEYEMEDİĞİM BİRİ...........
Hasretini, yokluğunu, sensizliği
bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde,
gitgide çoğalarak
gitgide derinden işleyerek
öyle dayanılmaz oldu ki bu
seni boğabilirdim senden kurtulmak için
çünkü seni o kadar seviyorum.
nâzim
romantik komünistin memleket hasreti devam ediyo..