Nazım Hikmet, ya komünistlerin yaptığı gibi kolay kabul edilen, yahut hiçbir nefs muhasebesine girişmeksizin reddedilen ve her iki halde de talihsiz bir sanatkar. Onun muhasebesini ilk defa Büyük Doğu yapacak!
Nazım Hikmet Harbiye yıllarında her türlü fikre yabancı ve çocukça şiirlerin şairi... Bir çocuk gibi masum ve basit. Bazen ulvi, ama daima basit...
Rusya seyahatından sonra o eski, Ben de müridinim işte mevlana, diyen masum çocuk yerini kaba saba bir lisan ve özüne yabancı bir ruha bırakır. Ara sıra insaniyetin verdiği bir ruh hali olmasa insanlık namına bir şey duyamazsınız. O ruhuna düşman kesilen...
İkinci devrede daima maddeci ve her manaya düşman. Komünizmin bir gereği olarak mukaddes kabul etmez.
Fakat yine de komünistler içinde en fazla tanınan şair olmak gibi bir payeye sahip olduğundan komünizmaya remz olarak çıkıverir. Aslında komünistlerin de onu anladığı söylenemez. Fakat yine de ona bağlı kalmaya mecburdurlar. Çünkü kendisinden başka komünist olup da bilinen fazlaca şair yoktur. Refik Halit ve benzerleri pek bilinmedikleri için onun kadar şanslı değildir.
merhabalar böyle güzel bir insan için ne söylene bilirki memleketine insanlarına ve dünyaya aşık çok güzel bir yazılı anlatımla bize bu kültürü ve keyfi yaşatan tattıran güzel insana saygılarımla sevgilerimle
Memleketim diye başlayan şiirleri memleketim diye biten şiirleri vatan millet... insan,sevgi,duygu,haykırış Bir sevgi hamurudur Nazım Hikmet Okudukçe ne büyük okudukça ne engin bir insan olduğu anlaşılır. Onu okumak değil onu anlamak gerek bence.. Onu sadece bir kısım insan değil.. okuyan herkez bir gün sever
Bence Nazım yüzyılın değil bin yılın şairi.Bu ülkede biri sevilmiyorsa bir kesim tarafından bilinki o çok iyi şeyler yapmıştır.Nerdeyse bütün dünyada onun adına anma törenleri düzenleniyor ve şiirleri onlarca dünya dillerine çeviriliyor.Zaten biz bu ülkede genelde şairlerimizi ve düşünürlerimizi sevmemişizdir onları ya sürgüne yada ömürlerini dört duvar arasında geçirmeye sebep olmuşuzdur.O'nu sevmek O'nu anlamakla başlar.
''Kedi ulaşamadığı ete mundar dermiş.'' ya da şöyle de denir. ''Kedi ulaşamadığı ete pis dermiş.''
Esasında çoğu açılan başlıkların altına yazılması gereken bir söz. Ama en çok karalamalar bu başlık altında olduğundan buraya daha çok uyuyor. Yine de bu yazdıklarım sadece bu başlık için geçerli değildir.
Eğer biri bir şeyi okuduğu zaman tüylerinin ürperdiğini hissediyorsa tabi ki sevdiğini muhteşem görür. Fakat birisine değer verenler ve sevenler varken, hala günahtan nefret edileceğine günahkardan tiksinircesine birisini yerin dibine geçirmek bence ahlaka sığmaz... Demek ki bir şey dürtüyor da sevmediğimiz birisine mundar demek için kendimizi tutamıyoruz...
O dürten işte kişinin kulağına: Nasıl olurda böyle vatan haini, dinsiz, gomunistin biri güzel şiir yazabilir diye fısıldar. Fısıdadıkça daha da tiksindirtir, iğrenir ve artık gece deki bile ışığı göremeyecek kadar gözü kararır... İşte bu durumda, ne kadar o sevilmeyen kişi iyi olsa bile; söyledikleri, karşındakinin anladığı kadar olacağından hep mundar olacaktır...
İcabı düşünüldü: Tüm kabiliyeti en züppece kelimeleri yanyana getirmek olan ve insan ruhunu makina tıkırtılarında aramak gafletine düşen bu zatı şahane, siyonizmin gayrı sahih evladı komünizmayı savunarak yazdığı mektuplarda aleni olarak sovyet taraftarlığı güttüğü anlaşıldığından isminin Türklük tarihinden kazınmasına, edebiyatta işgal ettiği mevkiden hal'edilmesine karar verildi...
Türk Milleti adına, mukaddesat savunucusu Büyük Doğu
aktaracaklarımız bitmedi...hazır kitabı elimize almışken devam edelim... yine adı geçen eserden...
genç şairle nazım hikmet bir köşeye çekilmiş, etraflarında kadınlı erkeli bir meraklılar kalabalığı, fısldaşıyorlar... genç şair: -senin şiir okuyuşun da bir aldatmaca..(lütfen dikkaedelim-anlayın aktaran notu-) fındık kabuğu kelimelerinin tepesine şahmerdanla vurup onları gırtlaklarında olmayan bir sesle bağırmak, böylece tesirlerini artırmak çabasındasın! kuru tebliğ hokkabazlığı, münadilik esnaflığı...muhteva yokluğunu peçelem açık gzlülüğü.. -ya senin ki.. -senin tebliğci olmana karşılık ben telkinci olmaya çalışıyorum.şiirii kırbaçla kafalara çarpmak değil, nefes edercesine içeriye sindirmek metodu..yani muhtevasına güvenen bir ifade tarzı..sen benim bir şiirimi kendi ağzınd aoku, bende senin bir şiirini kendi üslubumla..göreceksin ki benim şiirim özünden hiç bir şey kaybetmeyecek, seninkisiyse ölecek, sıfıra necek... -haydi.. boş bir odaya geçtiler ve arkalarında aynı meraklılar, deneelerini yaptılar. nazım genç şiarden kelimelerin lastiğiğini koparırcasına gererek okuyor:
bir odaah yerrrde bir mummm perrdeler indirilmişşş
ve genç şiar ondan süklüm püklüm nesir diliyle bir kaç öısra: ufuklardan ufuklara-ordu ordu-köpüklü ordalgalr koşuyordu'
havada müthiş bir boşluk..genç şairin şiiri her neyse ondan ibaret kaldığı halde nazımın ki sönüp gitmişti..(denemişler-aktardık-) (tekrar yazalım-babıuali, necip fazılsayfa 96-değişebilir baskıdan baskıya)
genç şair kim mi hatırlatalım..'bir mısraı bir millete şeref veren şair '
şimdilik bu kadar...ilerde devamı neden olmasın....
bu ülkede o kadar yanlış varken yasaklanması gereken o kadar şey varken senin yasaklanman zoruma gidiyor içimi acıtıyor be toplumun sözcüsü büyük usta dev adam.
Komünist Türk şairi Nazım Hikmet Ran'ın (1902/1963) , hayatı boyunca komünist ideoloji peşinde koşturarak zikzaklar içinde geçen bir ömür sürmüştür... Ömrünün son yıllarına doğru, arkadaşı Mustafa Mehmed'e, arayış içinde ve pişmanlık dolu olduğunu ifade ettiğini...Mustafa Mehmedin onunla Romanyadaki beraberlikleri ile alakalı olarak: 1960'lardan önceydi. Nazım Hikmet Romanya'nın davetlisi olarak Bükreş e gelmişti. İsteği üzerine Bilimler Akademisinden beni buldular. Nazım Hikmet'in kaldığı otele gittim. Açık olan radyosundan Türkiye'yi dinliyordu. Sohbet sırasında saatine bakarak bana Bu gece Kadir Gecesi' dedi ve benden kendisini Türklerin bir araya geldikleri camiye götürmemi istedi. Ben o gecenin Kadir Gecesi olduğunun bile farkında değildim. Bir an tereddüt ettim ama Nazım'ın ricası Romanya'da bir emirdi. Rus eşi Vera, ben ve Nazım taksiyle caminin bulunduğu semte yöneldik. Arabayı rica ve minnetle caminin bulunduğu parka sokabildik. Biz camiye girdiğimizde Türkler mevlid okuyorlardı. Nazım mevlidi dinlerken coştu ve cemaate hitaben bir konuşma yaptı. Konuşmasında: Ben komünistim ama sizin burada bir araya gelmeniz beni çok duygulandırdı' dedi. O sıralarda kalp yetmezliğinden muzdarip olduğundan ben heyecanlanmasından dolayı bayağı endişelendim. Gerçekten de endişelerim yerindeydi. Konuşmasından sonra kendisini kriz yokladı. Eşi Vera ile ben Nazım'ı dışarıdaki banklardan birinin üzerine yatırdık. Vera yanında bulundurduğu ilaçlardan verdi ve daha sonra koluna girerek güç bela taksiye bindirdik Ben Nazımın Romanya'da camiye gittiğini şimdiye kadar saklı tuttum. İşte ilk kez anlatıyorum...' diyerek Nazım'ın pişmanlık dolu hikayesini gözler önüne sermiştir...
Vatan hainlerinin değerli olduğu popüler olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çok garip hallere düştük... Çile çeken gerçek şairlerimiz unutuluyor vatan hainlerinin propagandası yapılıyor burada... Nazım hikmet kominist olmasaydı acaba şiirleri kaç para ederdi merak ediyorum...
Nazım Hikmet, ya komünistlerin yaptığı gibi kolay kabul edilen, yahut hiçbir nefs muhasebesine girişmeksizin reddedilen ve her iki halde de talihsiz bir sanatkar. Onun muhasebesini ilk defa Büyük Doğu yapacak!
Nazım Hikmet Harbiye yıllarında her türlü fikre yabancı ve çocukça şiirlerin şairi... Bir çocuk gibi masum ve basit. Bazen ulvi, ama daima basit...
Rusya seyahatından sonra o eski, Ben de müridinim işte mevlana, diyen masum çocuk yerini kaba saba bir lisan ve özüne yabancı bir ruha bırakır. Ara sıra insaniyetin verdiği bir ruh hali olmasa insanlık namına bir şey duyamazsınız. O ruhuna düşman kesilen...
İkinci devrede daima maddeci ve her manaya düşman. Komünizmin bir gereği olarak mukaddes kabul etmez.
Fakat yine de komünistler içinde en fazla tanınan şair olmak gibi bir payeye sahip olduğundan komünizmaya remz olarak çıkıverir. Aslında komünistlerin de onu anladığı söylenemez. Fakat yine de ona bağlı kalmaya mecburdurlar. Çünkü kendisinden başka komünist olup da bilinen fazlaca şair yoktur. Refik Halit ve benzerleri pek bilinmedikleri için onun kadar şanslı değildir.
Yazı devam edecek...
merhabalar
böyle güzel bir insan için ne söylene bilirki memleketine insanlarına ve dünyaya aşık çok güzel bir yazılı anlatımla bize bu kültürü ve keyfi yaşatan tattıran güzel insana
saygılarımla sevgilerimle
alçak ve yüzsüzün biiriym..öyleysem ne halt edeyim..(nazım jhikmet)
Memleketim diye başlayan şiirleri
memleketim diye biten şiirleri
vatan millet...
insan,sevgi,duygu,haykırış
Bir sevgi hamurudur Nazım Hikmet
Okudukçe ne büyük okudukça ne engin bir insan olduğu anlaşılır.
Onu okumak değil onu anlamak gerek bence..
Onu sadece bir kısım insan değil.. okuyan herkez bir gün sever
Bence Nazım yüzyılın değil bin yılın şairi.Bu ülkede biri sevilmiyorsa bir kesim tarafından bilinki o çok iyi şeyler yapmıştır.Nerdeyse bütün dünyada onun adına anma törenleri düzenleniyor ve şiirleri onlarca dünya dillerine çeviriliyor.Zaten biz bu ülkede genelde şairlerimizi ve düşünürlerimizi sevmemişizdir onları ya sürgüne yada ömürlerini dört duvar arasında geçirmeye sebep olmuşuzdur.O'nu sevmek O'nu anlamakla başlar.
yüzyılın şairi
''Kedi ulaşamadığı ete mundar dermiş.''
ya da şöyle de denir.
''Kedi ulaşamadığı ete pis dermiş.''
Esasında çoğu açılan başlıkların altına yazılması gereken bir söz. Ama en çok karalamalar bu başlık altında olduğundan buraya daha çok uyuyor. Yine de bu yazdıklarım sadece bu başlık için geçerli değildir.
Eğer biri bir şeyi okuduğu zaman tüylerinin ürperdiğini hissediyorsa tabi ki sevdiğini muhteşem görür. Fakat birisine değer verenler ve sevenler varken, hala günahtan nefret edileceğine günahkardan tiksinircesine birisini yerin dibine geçirmek bence ahlaka sığmaz... Demek ki bir şey dürtüyor da sevmediğimiz birisine mundar demek için kendimizi tutamıyoruz...
O dürten işte kişinin kulağına: Nasıl olurda böyle vatan haini, dinsiz, gomunistin biri güzel şiir yazabilir diye fısıldar. Fısıdadıkça daha da tiksindirtir, iğrenir ve artık gece deki bile ışığı göremeyecek kadar gözü kararır... İşte bu durumda, ne kadar o sevilmeyen kişi iyi olsa bile; söyledikleri, karşındakinin anladığı kadar olacağından hep mundar olacaktır...
İcabı düşünüldü:
Tüm kabiliyeti en züppece kelimeleri yanyana getirmek olan ve insan ruhunu makina tıkırtılarında aramak gafletine düşen bu zatı şahane, siyonizmin gayrı sahih evladı komünizmayı savunarak yazdığı mektuplarda aleni olarak sovyet taraftarlığı güttüğü anlaşıldığından isminin Türklük tarihinden kazınmasına, edebiyatta işgal ettiği mevkiden hal'edilmesine karar verildi...
Türk Milleti adına, mukaddesat savunucusu Büyük Doğu
Özel sektörün insanları sömürmesine karşıyız! ..
Sömürecekse devlet sömürsün! .. :)
-
Komünist işte..
aktaracaklarımız bitmedi...hazır kitabı elimize almışken devam edelim...
yine adı geçen eserden...
genç şairle nazım hikmet bir köşeye çekilmiş, etraflarında kadınlı erkeli bir meraklılar kalabalığı, fısldaşıyorlar...
genç şair:
-senin şiir okuyuşun da bir aldatmaca..(lütfen dikkaedelim-anlayın aktaran notu-) fındık kabuğu kelimelerinin tepesine şahmerdanla vurup onları gırtlaklarında olmayan bir sesle bağırmak, böylece tesirlerini artırmak çabasındasın! kuru tebliğ hokkabazlığı, münadilik esnaflığı...muhteva yokluğunu peçelem açık gzlülüğü..
-ya senin ki..
-senin tebliğci olmana karşılık ben telkinci olmaya çalışıyorum.şiirii kırbaçla kafalara çarpmak değil, nefes edercesine içeriye sindirmek metodu..yani muhtevasına güvenen bir ifade tarzı..sen benim bir şiirimi kendi ağzınd aoku, bende senin bir şiirini kendi üslubumla..göreceksin ki benim şiirim özünden hiç bir şey kaybetmeyecek, seninkisiyse ölecek, sıfıra necek...
-haydi..
boş bir odaya geçtiler ve arkalarında aynı meraklılar, deneelerini yaptılar.
nazım genç şiarden kelimelerin lastiğiğini koparırcasına gererek okuyor:
bir odaah
yerrrde bir mummm
perrdeler indirilmişşş
ve genç şiar ondan süklüm püklüm nesir diliyle bir kaç öısra:
ufuklardan ufuklara-ordu ordu-köpüklü ordalgalr koşuyordu'
havada müthiş bir boşluk..genç şairin şiiri her neyse ondan ibaret kaldığı halde nazımın ki sönüp gitmişti..(denemişler-aktardık-)
(tekrar yazalım-babıuali, necip fazılsayfa 96-değişebilir baskıdan baskıya)
genç şair kim mi hatırlatalım..'bir mısraı bir millete şeref veren şair '
şimdilik bu kadar...ilerde devamı neden olmasın....
Tam bir makina sesi kombinasyoncusu
Doneminin en iyi sairlerinden...
taka tiki taka frev...grev var grev...(nazım)
nazım, ahmet hamdi nin kapıcısı bile olamaz...(c.meriç)
grizi hararet derecesinde nazımı tanıyanlar, onun bir aptal olduğunu derhal farkederler...(n.fazıl-ağzına sağlık)
eşeklik (anlamış sonunda-ama geç mi kalmış) etmişizde buralara (rusya ya) gelmişiz...(n.hikmet)
nazımı kemal sülkerin ısrarı ile okudum, anlamadım ve sevmedim...(c.meriç)
gerçektende yok...(c.meriç)
nazımda tek mısra yok....(oktay rıfat-kendsinde varda-)
epeydir yazmıyoruz buraya..kermlinden maaşlı olduğunu yazmışmıydık....bi an onu çağrıştırdıda..aynı zamanda kremlinden maaşlı da demek....
Ismarlama şiirler, üçüncü sınıf piyes muharrirliği ve işporta malı komünizma...
bu ülkede o kadar yanlış varken yasaklanması gereken o kadar şey varken senin yasaklanman zoruma gidiyor içimi acıtıyor be toplumun sözcüsü büyük usta dev adam.
o mavi gözlü bir devdi........
Türkçe yazanlar arasında, Nâzım Hikmet'i aşan bir şair henüz ortaya çıkmadı.
Komünist Türk şairi Nazım Hikmet Ran'ın (1902/1963) , hayatı boyunca komünist ideoloji peşinde koşturarak zikzaklar içinde geçen bir ömür sürmüştür...
Ömrünün son yıllarına doğru, arkadaşı Mustafa Mehmed'e, arayış içinde ve pişmanlık dolu olduğunu ifade ettiğini...Mustafa Mehmedin onunla Romanyadaki beraberlikleri ile alakalı olarak:
1960'lardan önceydi. Nazım Hikmet Romanya'nın davetlisi olarak Bükreş e gelmişti. İsteği üzerine Bilimler Akademisinden beni buldular. Nazım Hikmet'in kaldığı otele gittim. Açık olan radyosundan Türkiye'yi dinliyordu. Sohbet sırasında saatine bakarak bana Bu gece Kadir Gecesi' dedi ve benden kendisini Türklerin bir araya geldikleri camiye götürmemi istedi. Ben o gecenin Kadir Gecesi olduğunun bile farkında değildim. Bir an tereddüt ettim ama Nazım'ın ricası Romanya'da bir emirdi. Rus eşi Vera, ben ve Nazım taksiyle caminin bulunduğu semte yöneldik. Arabayı rica ve minnetle caminin bulunduğu parka sokabildik.
Biz camiye girdiğimizde Türkler mevlid okuyorlardı. Nazım mevlidi dinlerken coştu ve cemaate hitaben bir konuşma yaptı.
Konuşmasında: Ben komünistim ama sizin burada bir araya gelmeniz beni çok duygulandırdı' dedi. O sıralarda kalp yetmezliğinden muzdarip olduğundan ben heyecanlanmasından dolayı bayağı endişelendim. Gerçekten de endişelerim yerindeydi. Konuşmasından sonra kendisini kriz yokladı. Eşi Vera ile ben Nazım'ı dışarıdaki banklardan birinin üzerine yatırdık. Vera yanında bulundurduğu ilaçlardan verdi ve daha sonra koluna girerek güç bela taksiye bindirdik
Ben Nazımın Romanya'da camiye gittiğini şimdiye kadar saklı tuttum. İşte ilk kez anlatıyorum...' diyerek Nazım'ın pişmanlık dolu hikayesini gözler önüne sermiştir...
Vatan hainlerinin değerli olduğu popüler olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çok garip hallere düştük... Çile çeken gerçek şairlerimiz unutuluyor vatan hainlerinin propagandası yapılıyor burada... Nazım hikmet kominist olmasaydı acaba şiirleri kaç para ederdi merak ediyorum...
ben! bie niçevo..sen o bile değilsin...
ben ! moskova imalatı(prosede) ler tekerlemecisi...
ben! mukallidi mayakovski...
vatan hainidir, kötü bir insandır, kötü bir babadır, kötü bir eştir, sadece şairliği iyidir ve diğer bütün vasıfları kötüdür diyebilirim...