Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra... Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara... Lenin’den bahsederse karşında bir maskara, Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.
Ey beni ağzı açık dinleyen adam! Belki arkamdan bana bu kalbini haykırana -kaçık- diyen adam! Sen de eğer ötekiler gibi kazsan, bir mana koyamazsan sözlerime bak bari gözlerime; bunlar: Deli gözbebekleri! Gözbebekleri!
Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir, ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir. Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl bana ışığı vuran yârimin cemâlidir...
13 sene hapiste yattım.Bu 13 senelik hapis doğrudan işlenmiş bir suçun karşılığı değildi; uydurulmuş bir suçun,omzuma yüklenen bir suçun cezasıydı.Hapisten çıktıktan sonra 50 yaşıma basmama ancak bir yıl varken beni askere almak istediler.Ben askerden kaçan adam değilim,ama o yüreğimle askere gitmek bu şerefi hayatımla ödemem demerekti.Sonra haber aldığıma göre beni sadece askere alacak değillerdi.Askere alma bahanesiyle harcayacaklardı,sonra 'Nazım Hikmet askerden kaçtı,kaçarken öldü 1diyeceklerdi. NAZIM HİKMET RAN
Büyük korkudaydı ayrılık Birden bire kapın açılır gibi Sevdalanmak birilerine ansızın Oysa beni seviyorsun ama Bunun farkında değilsin Ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden Ağırlığı yoktu, tüy gibiydi diyemem Tüyün de ağırlığı var Ayrılığın ağırlığı yoktu, ama kendisi vardı
Nazım Hikmet Ran
Bana hediye gelen bir ayna çerçevede şiirin bu kısmı yazılı şimdi arşatırdım ve şiirin Adının samansarısı olduğunu öğrendim istiyenler şiir bölümünden bakabilir.
nazım hikmet çok iyi bir sairdir bence.siirlerini kütüphanede necip fazılın şiirleriyle yanyana tutuyorum.sanatcıların,yazarların,sairlerin ideolojik düşüncelerinin eserlerinden bağımsız olarak konuşulması taraftarıyım.vatan haini, komünist veya ateist olması beni ilgilendirmiyo,nazım hikmet ve necip fazıl kısakürek ikiside şiirlerini okumaktan cok zevk aldığım sairleridr.allah rahmet eylesin ikisinede....
yasami, bugun ayni zaman diliminde paylasiyor olabilseydik eger,ona her gun askini haykiran bir kadin olurdum...su an ise onu anliyor ve taniyor olmakla gurur duyuyorum...en guzel deniz henuz gidilmemis olandir..en guzel cocuk henuz buyumedi..en guzel gunlerimiz henuz yasamadiklarimiz...ve sana soylemek istedigim en guzel soz henuz soylememis oldugum sozdur.....NUR ICINDE YAT BUYUK ASIK BUYUK SAIR VE BUYUK VATANSEVER! ! !
Hangi inançtan olursa olsun mabetler ruh açlığını gideren kutsal mekânlardır. Garpta kiliseler neyse şarkta da camiler o konumdadır. Bu gibi yapılar umumun malıdır. Buralarda kamuoyunun ruh cephesinin nabzı atar. Ülkemizde vaktiyle pek çok sosyal müessese gibi camilerimiz de sosyal çalkantılardan nasibini almıştır. Özellikle ülkemizin düşman işgali altında inim inim inlediği yıllarda cami ve mescitler en hüzünlü tabloyu teşkil etmiştir. Ezanlar adeta buz tutmuş minarelerde… Sadece savaş zamanlarında mı? Hayır…Değişik iktidarlar döneminde de camiler siyasetin keskin çarkları arasında ezilip kanamıştır. Zaman gelmiş ezanlar Türkçe okunmuş, zaman gelmiş camiler kapatılmış, depo yapılmış, hatta ahır olarak bile kullanıldığı olmuştur. Bu vicdan sahibi müminleri üzmüş, ruhlarını yaralamıştır. Bilindiği gibi İstanbul’da Beyoğlu ilçesinde İstiklâl Caddesi’nin Taksim girişi civarında Ağa Camiî namıyla bir ibadethane mevcuttur. Bu, hayli kalabalık nüfusa sahip o bölgede bulunan küçük, şirin ve yalnız bir camidir. Hicri 1007, Milâdi 1598/l599 yılında Galatasarayı Ağası Şeyhül Harem Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin inşa tarihi Hicri 1005, Milâdi 1596'dır. Kare planlı kesme taş binanın kenarları taraklı mozaikle çevrelenmiştir. Tek şerefeli minarenin külahı, ahşap üzerine kurşun kaplıdır. Bina ve son cemaat yeri ahşap çatılıdır. Kubbeli olarak yaptırılan Ağa Camii, 19. yüzyılda İkinci Mahmut (1808-1839) tarafından bakıma alınmış, aynı dönemde yangın geçirdikten sonra da neredeyse tümden onarılmıştır. Ağa Camii'nin Şadırvanı, Mimar Sinan’ın eseridir. Edebiyatımızı sosyal hayattan ayrı düşünmek mümkün değildir. Özellikle dinî hayatımız edebiyata yansımıştır. Camiler, mescitler ve her türlü ibadethanelerin edebiyatımızda apayrı bir yeri ve önemi vardır. Yahya Kemal’in yazdığı “Süleymaniye'de Bayram Sabahı” şiiri, Mehmet Akif’in “Fatih Kürsüsü’nde adlı manzumesi, Rıza Tevfik’in “Harap Mabet” adlı eseri buna örnektir. Bunların yanında meşhur sosyalist şâir Nazım Hikmet Ran’ın “Ağa Camiî” adlı enteresan bir şiiri vardır. Mensup olduğu inanç itibariyle bize ilginç gelen bu şiirde Ağa Camiî’nin mahzun duruşu onu derinden etkilemiştir. Çünkü etrafta kiliseler bütün ihtişamıyla arz-ı endam ederken Ağa Camiî boynu bükük bir hâlde kaderine terkedilmiştir. Bu manzara dinî bütün olmayan Nazım Hikmet’i de etkilemiş ki bundan esinlenerek şu duygulu şiiri yazmıştır: “Havsalam almıyordu bu hazin hali önce Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allah’ımın ismini daha çok candan andım. Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! Böyle sokaklarda ki, anası can verirken, Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var... Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, Üstünde orospular yükseltiyor sesini. Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor, Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor. Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu, Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen! Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla, Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! ” Gerçekten çok güzel ve derin mânâlar taşıyan bu şiir, Ağa Camiî’nin İstiklâl Caddesi üzerindeki yalnızlığını ve kendi içinden çıkan nesle yabancılığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bu şiir aslında Nazım Hikmet’in hece tarzında, ölçülü ve kafiyeli mükemmel şiirler yazabileceğinin en büyük delili olarak kabul edilebilir. Fakat o sosyalizm bataklığına saplanarak hem şiirini, hem de iç dünyasını boşaltarak ziyan etmiştir.
Kitap okurum içimde sen varsın Şarkı dinlerim içinde sen Oturdum ekmeğimi yerim Karşımda sen oturursun Sen ki her yerde Hazır-ı Nazır-ımsın Konuşamayız seninlle duyamayız sesimizi Birbirimizin Senki benim yedi yıllık .................'ımsın...
Şiirlerini bilemem ama düşünce yapısının ölümüne yakın değiştiğini biliyorum, Romanyada ölümüne yakın zamanlarda yanındaki bir arkadaşına 'beni camiye götür' diyerek camiye gittiğini. Ve oradaki müslüman topluluktan çok etkilendiğini söylediğini biliyorum. Toprağı bol olsun ne diyeyim.
Şiilerinde kullandığı yalın Türkçeyle, 1970 yıllarda bir çok gencin mırıldandığı şiiler özgürlüğün belgesi olmuştu... Vatanı en çok hasret çeken Nazım Hikmet gönüllerde yaşıyor.
Ben vatan hainlerini seviyorum galiba Nazim Hikmet Yilmaz Guney Ahmet Kaya daha ne hainler Bana istanbulu anlat nasildi insanlar guluyormu hep sokakta otobuslerde diyen haini seviyorum
bir kaç gün önce EFENDİ kitabına başladım orada soner yalçın şöyle bir ifade kullanmış.nazım çareyi kanuni esaside görüyordu ama' o bu toprakların yanılmış insanıydı '
Bu harika insana vatan haini yakıştırmasını yapanlar için...
VATAN HAİNİ 'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.' Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. 'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
'Nazım, bir davanın kanatlarında yükseldi' der Cemil Meriç ve şöyle anlatır Nazım'ı: 'Sevecekseniz bütün olarak seversiniz, kıtıklarıyla, yapmacıklarıyla,gevezelikleriyle..'
Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.
tananta babu' ya mektuplar.
sen yine en büyüksün,kim ne derse desin,bilen biliyor...
Ey
beni
ağzı açık
dinleyen adam!
Belki arkamdan bana
bu kalbini
haykırana
-kaçık-
diyen adam!
Sen de eğer
ötekiler
gibi kazsan,
bir mana
koyamazsan
sözlerime
bak bari gözlerime;
bunlar:
Deli gözbebekleri!
Gözbebekleri!
Nazım Hikmet
vatan hanlii yapmadan da ii şiir yazılabilir hak ettiğinibulmuş ve ona iyi olmuş....
Özgürlük ve bağımsızlık
İnsanca yaşama,emeğe saygı
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine.
Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir,
ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir.
Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl
bana ışığı vuran yârimin cemâlidir...
Nazım Hikmet
rübailerini severim...
13 sene hapiste yattım.Bu 13 senelik hapis doğrudan işlenmiş bir suçun karşılığı değildi; uydurulmuş bir suçun,omzuma yüklenen bir suçun cezasıydı.Hapisten çıktıktan sonra 50 yaşıma basmama ancak bir yıl varken beni askere almak istediler.Ben askerden kaçan adam değilim,ama o yüreğimle askere gitmek bu şerefi hayatımla ödemem demerekti.Sonra haber aldığıma göre beni sadece askere alacak değillerdi.Askere alma bahanesiyle harcayacaklardı,sonra 'Nazım Hikmet askerden kaçtı,kaçarken öldü 1diyeceklerdi.
NAZIM HİKMET RAN
'ben hayatta en çok babamı sevdim! '
Büyük korkudaydı ayrılık
Birden bire kapın açılır gibi
Sevdalanmak birilerine ansızın
Oysa beni seviyorsun ama
Bunun farkında değilsin
Ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden
Ağırlığı yoktu, tüy gibiydi diyemem
Tüyün de ağırlığı var
Ayrılığın ağırlığı yoktu, ama kendisi vardı
Nazım Hikmet Ran
Bana hediye gelen bir ayna çerçevede şiirin bu kısmı yazılı şimdi arşatırdım ve şiirin Adının samansarısı olduğunu öğrendim istiyenler şiir bölümünden bakabilir.
*en sevdiğim kısmı;
Oysa beni seviyorsun ama
Bunun farkında değilsin
nazım hikmet çok iyi bir sairdir bence.siirlerini kütüphanede necip fazılın şiirleriyle yanyana tutuyorum.sanatcıların,yazarların,sairlerin ideolojik düşüncelerinin eserlerinden bağımsız olarak konuşulması taraftarıyım.vatan haini, komünist veya ateist olması beni ilgilendirmiyo,nazım hikmet ve necip fazıl kısakürek ikiside şiirlerini okumaktan cok zevk aldığım sairleridr.allah rahmet eylesin ikisinede....
yasami, bugun ayni zaman diliminde paylasiyor olabilseydik eger,ona her gun askini haykiran bir kadin olurdum...su an ise onu anliyor ve taniyor olmakla gurur duyuyorum...en guzel deniz henuz gidilmemis olandir..en guzel cocuk henuz buyumedi..en guzel gunlerimiz henuz yasamadiklarimiz...ve sana soylemek istedigim en guzel soz henuz soylememis oldugum sozdur.....NUR ICINDE YAT BUYUK ASIK BUYUK SAIR VE BUYUK VATANSEVER! ! !
Ateist olmasından ve isyancı kişiliğinden ötürü sağlığında hakettiği yeri bulamayan ünlü Türk şairi
sadece şair iyi bir şair. bir idealist değil dava adamı olamamış..
siradan bir komonist..
insan davasi için baş koymalı can vermelı iyi veya kötü..
bknz: deniz gezmiş
yaşamak tek ve hür
bir orman gibi kardeşçesine
bu memleket bizim
NAZIM HİKMET VE AĞA CAMİÎ
M.NİHAT MALKOÇ
Hangi inançtan olursa olsun mabetler ruh açlığını gideren kutsal mekânlardır. Garpta kiliseler neyse şarkta da camiler o konumdadır. Bu gibi yapılar umumun malıdır. Buralarda kamuoyunun ruh cephesinin nabzı atar.
Ülkemizde vaktiyle pek çok sosyal müessese gibi camilerimiz de sosyal çalkantılardan nasibini almıştır. Özellikle ülkemizin düşman işgali altında inim inim inlediği yıllarda cami ve mescitler en hüzünlü tabloyu teşkil etmiştir. Ezanlar adeta buz tutmuş minarelerde…
Sadece savaş zamanlarında mı? Hayır…Değişik iktidarlar döneminde de camiler siyasetin keskin çarkları arasında ezilip kanamıştır. Zaman gelmiş ezanlar Türkçe okunmuş, zaman gelmiş camiler kapatılmış, depo yapılmış, hatta ahır olarak bile kullanıldığı olmuştur. Bu vicdan sahibi müminleri üzmüş, ruhlarını yaralamıştır.
Bilindiği gibi İstanbul’da Beyoğlu ilçesinde İstiklâl Caddesi’nin Taksim girişi civarında Ağa Camiî namıyla bir ibadethane mevcuttur. Bu, hayli kalabalık nüfusa sahip o bölgede bulunan küçük, şirin ve yalnız bir camidir.
Hicri 1007, Milâdi 1598/l599 yılında Galatasarayı Ağası Şeyhül Harem Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin inşa tarihi Hicri 1005, Milâdi 1596'dır. Kare planlı kesme taş binanın kenarları taraklı mozaikle çevrelenmiştir. Tek şerefeli minarenin külahı, ahşap üzerine kurşun kaplıdır. Bina ve son cemaat yeri ahşap çatılıdır.
Kubbeli olarak yaptırılan Ağa Camii, 19. yüzyılda İkinci Mahmut (1808-1839) tarafından bakıma alınmış, aynı dönemde yangın geçirdikten sonra da neredeyse tümden onarılmıştır. Ağa Camii'nin Şadırvanı, Mimar Sinan’ın eseridir.
Edebiyatımızı sosyal hayattan ayrı düşünmek mümkün değildir. Özellikle dinî hayatımız edebiyata yansımıştır. Camiler, mescitler ve her türlü ibadethanelerin edebiyatımızda apayrı bir yeri ve önemi vardır. Yahya Kemal’in yazdığı “Süleymaniye'de Bayram Sabahı” şiiri, Mehmet Akif’in “Fatih Kürsüsü’nde adlı manzumesi, Rıza Tevfik’in “Harap Mabet” adlı eseri buna örnektir.
Bunların yanında meşhur sosyalist şâir Nazım Hikmet Ran’ın “Ağa Camiî” adlı enteresan bir şiiri vardır. Mensup olduğu inanç itibariyle bize ilginç gelen bu şiirde Ağa Camiî’nin mahzun duruşu onu derinden etkilemiştir. Çünkü etrafta kiliseler bütün ihtişamıyla arz-ı endam ederken Ağa Camiî boynu bükük bir hâlde kaderine terkedilmiştir. Bu manzara dinî bütün olmayan Nazım Hikmet’i de etkilemiş ki bundan esinlenerek şu duygulu şiiri yazmıştır:
“Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce
Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
Allah’ımın ismini daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,
Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...
Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,
En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde orospular yükseltiyor sesini.
Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! ”
Gerçekten çok güzel ve derin mânâlar taşıyan bu şiir, Ağa Camiî’nin İstiklâl Caddesi üzerindeki yalnızlığını ve kendi içinden çıkan nesle yabancılığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bu şiir aslında Nazım Hikmet’in hece tarzında, ölçülü ve kafiyeli mükemmel şiirler yazabileceğinin en büyük delili olarak kabul edilebilir. Fakat o sosyalizm bataklığına saplanarak hem şiirini, hem de iç dünyasını boşaltarak ziyan etmiştir.
Kitap okurum içimde sen varsın
Şarkı dinlerim içinde sen
Oturdum ekmeğimi yerim
Karşımda sen oturursun
Sen ki her yerde Hazır-ı Nazır-ımsın
Konuşamayız seninlle
duyamayız sesimizi
Birbirimizin
Senki benim yedi yıllık
.................'ımsın...
o tükiyemin gelişememiş fikirlerine kurban edilmiş ferdi evet o mavi gözlü bir devdi......
Şiirlerini bilemem ama düşünce yapısının ölümüne yakın değiştiğini biliyorum, Romanyada ölümüne yakın zamanlarda yanındaki bir arkadaşına 'beni camiye götür' diyerek camiye gittiğini. Ve oradaki müslüman topluluktan çok etkilendiğini söylediğini biliyorum.
Toprağı bol olsun ne diyeyim.
Aşk..acı..özgürlük..eşitlik..
sen olmasan biz bu şiir denen şeyi sevemezdik..............
zengin, avdeti, sosyalist, kacak......
iyi egitilmis....
Şiilerinde kullandığı yalın Türkçeyle, 1970 yıllarda bir çok gencin mırıldandığı şiiler özgürlüğün belgesi olmuştu... Vatanı en çok hasret çeken Nazım Hikmet gönüllerde yaşıyor.
Ben vatan hainlerini seviyorum galiba Nazim Hikmet Yilmaz Guney Ahmet Kaya daha ne hainler Bana istanbulu anlat nasildi insanlar guluyormu hep sokakta otobuslerde diyen haini seviyorum
kendini şiirle afettirmeye çalışan vatan haini isyankar
bir kaç gün önce EFENDİ kitabına başladım orada soner yalçın şöyle bir ifade kullanmış.nazım çareyi kanuni esaside görüyordu ama' o bu toprakların yanılmış insanıydı '
Bu harika insana vatan haini yakıştırmasını yapanlar için...
VATAN HAİNİ
'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
'Nazım, bir davanın kanatlarında yükseldi' der Cemil Meriç ve şöyle anlatır Nazım'ı: 'Sevecekseniz bütün olarak seversiniz, kıtıklarıyla, yapmacıklarıyla,gevezelikleriyle..'
nazım hikmet memleket,memleket nazım hikmet
böylesine iz bırakmış şairleri tartışmak hele ki karalamak hiç kimseye birşey kazandırmaz