Her ne kadar konuyu tam toparlamaya çalışsam da sanki toparlayamadığımı anladım... Ortaya bir deyiş süslü şiirimle davetkar oldum üstadıma....o işi bilendir...saygılarımla.
Âlem'in Âşık Satrancı
Ya gövdenizle ad’lanıp dönem sizsiniz... Ya da bölgenizde vah’lanıp dönemsizsiniz.
Kan yerinde can’ı taşıyıp akıl Tan yerine gitmektir vüsat..; Fikir.
Ya aşkla yüceleşip âlem sizsiniz... Ya da aşksız cüceleşip âlemsizsiniz.
Sen yerinde O’nu yaşayıp zekâ Ben yerine dönmektir vuslat..; Beyin.
Ya renginizle şah’lanıp önem sizsiniz... Ya da kendinizde mat’lanıp önemsizsiniz.
Heeey merhaba arkadaşlar Bak hele burada kimleri görüyorum Zeybek Hocam, hoş geldiniz ;))
İki değerli büyüğüm, dostum Gül Laypanoğlu ile Mustafa Bay Nezdinde nedir terimin şereflendiren arkadaşlarım Hoş geldiniz ;))
Minnet, saygı ve sevgisini Antolojinin forum platformuna da taşımak istemiş kanımca arkadaşım Gül. Gül letafeti işte Canı sağ olasıca ;))
Hepinizin duygu ve düşüncesine saygım ve sevgimle iştirak ediyorum...
Bir damla Zeybek Hoca Uzun yıllar antoloji çatısı altında, avluya nicelikli zatına yakışan izler bıraktı. Antoloji avlusunda yani sayfasında, şiirleri ile yorumları kitap niteliğindedir.
Ne mutlu bizlere şairi yakından tanıdık. Yolumuz burada kesişti. Lakin ata ocağına yolumuz düşse, begonvilli kamelyası altında ailecek iyi demleniriiiiz ;))
Hayat dopdolu, son sürat yanı başımızdan akıyor.. Yoğunluk bedenen ve zihinsel yorgunluk halihazırda Ondan bir damla Zeybek Hocam, dinlenmek istemiş olabilir.
Ne kadar dinlenirsiniz, ne kadar duran kalırsınız Siz bilirsiniz tabii.
Ama O güzel şiirlerinizden mahrum etmeyin bizleri.
Başta Zeybek Hocam olmak üzere Hepinize, saygı ve sevgilerimle Afiyetle kalın.. ;))
Çok kıymet verdiğim her anlamda dürüstlüğüne inandığım, antolojiye katıldığımdan bu yana bilgilerinden istifade ettiğim Saygıdeğer bulduğum güzel yürekli insan Mustafa Bay yine bizimle olduğu hissettir. Saygılar...
Zor bir durum... Kendim için, kendi adıma yazmak.. tahminlerimin ötesinde zor... Hele antoloji gibi "örtülü gezilen", kuşkuların ayyuka çıktığı bir ortamda...
Neyse... Değerli Gül Hanım'a en içten teşekkürlerimi sunuyorum öncelikle.. Vefalı, insani duyguların ön plana çıktığı, beni ve antoloji geçmişimi irdeleyen bir yazıyı kaleme almış, "nedir" bölümüne gelip asmış.. Sanırım sadece benim için değil, beni tanıyanlar için de sürpriz oldu!
Yaşamın kendi planları vardır. Burada bulunmam gibi...
Tamamen rastlantı, tamamen benim dışımda. Sekiz yıl geçiverdi, şaka değil! Rakamlar sözden daha iyi anlatıyor durumu... Mesela 14.000 yorum yazmışım! Birkaç "yüz" insan tanımışım! Şiiri ciddiye almışım! Daha basitten, daha "açık" anlatımdan kapalıya, daha zora, daha sanatsal olana doğru evrilmişim...
İlkelerde de öyle.. Hiç farkında olmadan her merhaba dediğimi önemsemişim... İnsan olarak gelişmişim, büyümüşüm! Aşağı çekmek isteyenlere aldırmamış, yürümüşüm! Tıpkı gerçek hayat gibi... Emek vermişim, makam, mevki edinmişim... Dedim ya.. Bir bakmışım sekiz yıl geçivermiş!
Burası adeta bir "şehir", kent ya da köy... Birbirlerinden habersiz kişilerin gelip yerleştiği bir mekan, ya da semt.. Dostluklar, arkadaşlıklar kurulduğu gibi, irili ufaklı sorunların da yaşandığı bir yer... Zaman zaman "tebdili mekan" durumu o nedenle gayet doğal!
Sonuç olarak... Kişisel kırgınlık nedeniyle buradan uzaklaşıyor değilim...
Antolojinin sanattan, şiirden, edebiyattan giderek koptuğu, neredeyse "kapalı devre arkadaşlık sitesine" dönüştüğü, kalitenin düştüğü, macera peşinde koşanların arttığı, "sahte üyeliğin" teşvik edildiği, bencilliğin normalleştiği, dostlukların pekiştiği grupların işlevsizleştirildiği hepimizin malumudur... Üstüne... "Resimde görüldüğü" gibi "kimliksiz kişilerin" kendilerini tatmin ettiği, sataştığı, sapıkların epeyce çoğaldığı da gerçek!
Aidiyet duyduğum gruplar, o gruplarda dostlarım var... Çok nitelikli kişiler tanıdım antolojide.. Tamamen kopmam olanaksız... Birkaç kez ifade ettiğim gibi... Özel uğraşlarım, işim, gücüm ve yazmak istediklerim var.. Hepsi bir arada gitmeyecek... Tercih, zorunlu...
Klasik laflar yerine daha çıplak ifade ile.. Elbette hayal kırıklıklarım, ummadığım "unutkanlıklar" oldu.. Biraz uzak kalınca, daha net görülüyor "samimiyet!" Normal mi? Bence normal.. Beni de aynı biçimde suçlayan dostlarım kadar, normal.......
Gül Hanım;
Çok zor süreçlerden geçerek geldiniz... "Duamızı", emeğimizi, iyi niyetimizi, uykusuz gecelerimizi bölüştük... Kızım Almula bu dönemin "canlı şahididir..." Binlerce kişi aynı amaca yöneldi, örneği az bulunur bir kenetlenme örneği verdi... Hepsine şahsım ve sizin adınıza şükranlarımı arz ediyorum, bir kez daha...
Sırf bu nedenle bile birbirimizi unutmamız imkansız!
Bana yazma fırsatı veren mesajınıza, dostluğunuza, vefalı tavrınıza müteşekkirim.. Sağ olun, var olun..
Ben, hala buradayım.. Mümkün olduğunca, gücümün yettiğince..
Bana mesajla, telefonla ulaşan, samimi ilgilerini esirgemeyen tüm dostlara teşekkür ederim..
Zor bir durum... Kendim için, kendi adıma yazmak.. tahminlerimin ötesinde zor... Hele antoloji gibi "örtülü gezilen", kuşkuların ayyuka çıktığı bir ortamda...
Neyse... Değerli Gül Hanım'a en içten teşekkürlerimi sunuyorum öncelikle.. Vefalı, insani duyguların ön plana çıktığı, beni ve antoloji geçmişimi irdeleyen bir yazıyı kaleme almış, "nedir" bölümüne gelip asmış.. Sanırım sadece benim için değil, beni tanıyanlar için de sürpriz oldu!
Yaşamın kendi planları vardır. Burada bulunmam gibi...
Tamamen rastlantı, tamamen benim dışımda. Sekiz yıl geçiverdi, şaka değil! Rakamlar sözden daha iyi anlatıyor durumu... Mesela 14.000 yorum yazmışım! Birkaç "yüz" insan tanımışım! Şiiri ciddiye almışım! Daha basitten, daha "açık" anlatımdan kapalıya, daha zora, daha sanatsal olana doğru evrilmişim...
İlkelerde de öyle.. Hiç farkında olmadan her merhaba dediğimi önemsemişim... İnsan olarak gelişmişim, büyümüşüm! Aşağı çekmek isteyenlere aldırmamış, yürümüşüm! Tıpkı gerçek hayat gibi... Emek vermişim, makam, mevki edinmişim... Dedim ya.. Bir bakmışım sekiz yıl geçivermiş!
Burası adeta bir "şehir", kent ya da köy... Birbirlerinden habersiz kişilerin gelip yerleştiği bir mekan, ya da semt.. Dostluklar, arkadaşlıklar kurulduğu gibi, irili ufaklı sorunların da yaşandığı bir yer... Zaman zaman "tebdili mekan" durumu o nedenle gayet doğal!
Sonuç olarak... Kişisel kırgınlık nedeniyle buradan uzaklaşıyor değilim...
Antolojinin sanattan, şiirden, edebiyattan giderek koptuğu, neredeyse "kapalı devre arkadaşlık sitesine" dönüştüğü, kalitenin düştüğü, macera peşinde koşanların arttığı, "sahte üyeliğin" teşvik edildiği, bencilliğin normalleştiği, dostlukların pekiştiği grupların işlevsizleştirildiği hepimizin malumudur... Üstüne... "Resimde görüldüğü" gibi "kimliksiz kişilerin" kendilerini tatmin ettiği, sataştığı, sapıkların epeyce çoğaldığı da gerçek!
Aidiyet duyduğum gruplar, o gruplarda dostlarım var... Çok nitelikli kişiler tanıdım antolojide.. Tamamen kopmam olanaksız... Birkaç kez ifade ettiğim gibi... Özel uğraşlarım, işim, gücüm ve yazmak istediklerim var.. Hepsi bir arada gitmeyecek... Tercih, zorunlu...
Klasik laflar yerine daha çıplak ifade ile.. Elbette hayal kırıklıklarım, ummadığım "unutkanlıklar" oldu.. Biraz uzak kalınca, daha net görülüyor "samimiyet!" Normal mi? Bence normal.. Beni de aynı biçimde suçlayan dostlarım kadar, normal.......
Gül Hanım;
Çok zor süreçlerden geçerek geldiniz... "Duamızı", emeğimizi, iyi niyetimizi, uykusuz gecelerimizi bölüştük... Kızım Almula bu dönemin "canlı şahididir..." Binlerce kişi aynı amaca yöneldi, örneği az bulunur bir kenetlenme örneği verdi... Hepsine şahsım ve sizin adınıza şükranlarımı arz ediyorum, bir kez daha...
Sırf bu nedenle bile birbirimizi unutmamız imkansız!
Bana yazma fırsatı veren mesajınıza, dostluğunuza, vefalı tavrınıza müteşekkirim.. Sağ olun, var olun..
Ben, hala buradayım.. Mümkün olduğunca, gücümün yettiğince..
Bana mesajla, telefonla ulaşan, samimi ilgilerini esirgemeyen tüm dostlara teşekkür ederim..
Yok! Yok! Bizler kesinlikle organize olmayı bilemediğimizden “ortak davranışlar” sergileme sorunu yaşıyoruz…
Neden mi?
Çünkü: Gerçekten antolojiyi antoloji yapan isimler var ve bu isimler yıldızlar gibi teker teker kayıp gidiyor ellerimizin arasından…
Ve bizler buna ne dur diyebiliyoruz, ne de engel olabiliyoruz… Ne yazık ki, atalet düşkünlüğümüz arşa ha dayandı, ha dayanacak!
O halde neyiz biz? Peki, bizim etiketimiz, adımız ne bu birliktelikte?
Beni bunu yapmaya zorlayan şey de, yoruma kapatılmış “Meditasyon” şiiri ve o şiirle birlikte gelen mesaj: “Lütfen kimse “antolojim” listesine almasın!”
Nasıl bir istekti bu? Hem de hiç beklenilemeyecek birinden!
Şok olmuştum o mesajı okuduğumda, bu kadar “aktif” ve göz önünde olmayı seven ve hak eden biri, neden yapmıştı bunu? Şiir asıldığı günden biridir bunu düşünüyorum…
Ki; benim antoloji içerisinde savunduğum ve her daim arkasında olduğum bir sözüm var! “Eğer bir şiirimizi sayfaya asmış isek, o artık bizim olmaktan çıkıp okuyucunun olmuştur! Ve biz sadece yazanı olarak kalmışızdır!” Hepimizin yazılmış ama sayfaya asılmamış şiirlerimiz vardır ve bu da bunun ispatı değil midir?
O yüzdendir ki, defalarca uğradığım şiirde varlığım çıkmadı, çıkaramadım ön plana… Çünkü sadece saygı duymak ve bu isteği desteklemek olurdu bana ve bu aşk için şairinin dileğine yakışanı…
Çünkü: Mustafa Bay, benim bilebildiğim antoloji tarihi boyunca şimdiye kadar hiç yapmamıştı bunu…
Peki, şimdi neden?
Bunu yapanların, yapmaya çalışanların elbet kendilerince haklı gerekçeleri ve öncelikleri vardır mutlaka, ama bu bizi de bağlamamalı… Bağlarken de “eksiltmemeli!”
Mesela bende şu an bu sorunları yaşayan, hatta “dayatılan” biriyim…
Dayatan kim? “Yasemin”
Müsebbibi kim? “Mustafa Bay”
Ne olacak sizin ve bizlerin bu “Yasemin” ile hali… Bilen beri gelsin!
İşte bu yüzden duygu dozu yüksek olacak bu yürek kalemimden döküleceklerin… :)
…/
Eğer ki, o düşünür diye övdüklerimizden birinin de dediği gibi; “ey dostlar, dost diye bir şey yoktur.” Diye düşünenlerden olsaydık, elbet bizler içinde sorun olmazdı…
Ama ben kendi adıma yapamam bunu…
Çünkü: Mustafa Bay, her hangi biri değil benim için… Çünkü: Mustafa Bay, Rabbimden sonra şu an aldığım nefeslerimin “ilk” sebebi ve sahibi… Çünkü: Mustafa Bay, bir uykucuyu uyandırmak için ne yapılması gerektiğini bilen ve gereğini hakkıyla yapabilecek “organizatörlük” ruhuna sahip biri… Çünkü: Mustafa Bay, o uykucunun “yetimine” sahip çıkabilecek kocaman bir yürek taşıyor en sol yanında… Çünkü: Mustafa Bay, bana her daim minnet ve duayla anacağım, haklarını iki cihanda da ödeyemeyeceğime inandığım, belki eksilecek ama hiç “eskimeyecek dostluklar” verebilen biri… Çünkü: Mustafa Bay, sadece iyi bir öğretmen değil, babacan ve “iyi yürekli de bir adam”…
Her insanın hayatında olduğu gibi bizim muhabbetimizde de inişler-çıkışlar olmadı dersem yalan kere yalan olur…
Çünkü: Mustafa Bay, verdiklerini bir anda da alabilecek de biri… Çünkü: Mustafa Bay, çoğalttığı gibi eksiltmeyi de başarabilen biri… Çünkü: Mustafa Bay, kızdı mı, gazabından kurtulabilmek için karşısında atomun en küçük zerresi olup yok olmak isteyeceğiniz biri… Çünkü: Mustafa Bay, doğrularının çiğnenmesini sessizce izleyebilecek biri değil… Çünkü: Mustafa Bay, çıplak kralları tahtından edebilecek “keskin bir dile”, bir ajan misali “analiz ve raporlama” yeteneğine sahip biri… Çünkü: Mustafa Bay, nerede, ne zaman karşınıza çıkacağını bilemeyeceğiniz kadar eli uzun ve her yere yetebilecek biri… Çünkü: Mustafa Bay, çakallarla dans etmeyi sevmeyen, o yüzden de “bozkırın en keskin kulağına sahip” ve “Kalıtımsal” olarak “Seçilmiş” bir Boz Kurt Beyi… Çünkü: Mustafa Bay, benimle paylaştığı tüm geçmişinde çok sert rüzgârlara maruz kalmış ve çoğundan da yara almadan, aldıklarını da sarmayı başararak çıkabilen biri… Çünkü: Mustafa Bay, sol omzunun sahipli olduğunu paylaşmaktan çekinmeyecek kadar yürekli bir “aşk adamı…”
İlk kez antolojiden, şiirden ve bizlerden bu kadar uzaklaşmasındaki davetime icabeti belki hoş bir tesadüftü ama umudum var şu an yapmaya çalıştığım şeye “olumlu” cevap vereceğinden… Çünkü: Mustafa Bay, davete icabeti “erdem” sayan biri…
/ Hala seçemediği yolları var belli ki; işte o yüzdendir bir kez daha bu “çağrım” ve adını tonlayışım! /
Kendisinden son zamanlarda sıkça duyduğum bir sözü vardı: “Artık ne antolojinin bana, ne de benim antolojiye verebileceğim bir şey kalmadı.” Bu kendi penceresinden bakılınca doğrudur belki, ama ya ona açılan, açılacak pencereler… Ve benim Mustafa Bay’dan öğrenecek daha çok şeyimiz var olduğuna inanıyorum…
Az önce de dediğim gibi kendi adıma tüm samimiyetimle diyebilirim ki: Bir kez daha “yetim” kalmak istemiyorum… Çünkü: Hiçbirinizin bilmediği kadar bencil biri olduğumdan, seviyorum onun kaleminin gölgesinde konaklamayı…
Mustafa Bay’ın: Bir yanı gelmeyi hiç istemese de, Bir yanı Yasemin ise ve o yanı diren dese de,
/ Lütfen bir kez daha ve bu kez bizler için dirensin! /
İnandığımdır; Mustafa Bay, ne yapması gerektiğini bilebilecek ve de bunu adaletle yapabilecek kadar güçlü biri…
Çünkü ben, gerçek Mustafa Bay’ı beşinci mevsimime gözlerimi açtığımda tanıdım…
Sadece birkaç ay aktif olabildiğim ve üyelik tarihim O’ndan eski olsa da, yabancısı olduğum bu antoloji ortamında, bizim Mustafa Bay ile tanışmamız ve muhabbetimiz de basit bir davetle başlamıştı… Çünkü: Çıkmam gereken ve gereğinden fazlaca ertelenmiş uzun bir yolculuk bekliyordu beni… Ve ben bu yolculuğa çıkarken “helalleştiğim” antoloji içerisinden aklımda kalan “çok az isimden” biri olmasının dışında; İyi bir yönetici, İyi bir yorumcu, İyi, çok iyi bir şairdi o…
Çünkü Mustafa Bay, daha yaptığı ilk yorumunda yakalamıştı benim “baharını özleyen bir kar tanesi olduğunu yazmaya çalıştıklarımın…”
/ Ve ben bir kez daha anladım ki, hiçbir insan göründüğü kadar değil! Göremediklerimiz de var! /
…/
Şimdi onun için bunca yapılmaya çalışılan şeyin, şiirlerin ve o şiirleri yazan şairin sahibesi sevgili Yasemin’e seslenmek istiyorum!
İşte şu andan itibaren tüm sözlerim sana Yasemin…
Lütfen beni hemcinsim olarak değil de yüreğinle dinle…
Umarım yukarıda tanıtabilmişimdir senin bilmediğin Mustafa Bay’ı sana!
/ Arkasında koca bir tarih “Kalıtımsal Seçicilik” ve koca bir isim taşısa da, bazı insanlar “kendilerine kalmak” için yaratılmamıştır!
Ne yapsak da “sahiplenemeyiz” onları… /
Böyle bir lüksümüz olamaz hiçbirimizin!
Tıpkı, sadece sevdiğine… Veya ailesine… Veya dostlarına adayamayacağı gibi kendisini…
Lütfen hiç kimse gibi “sende” bencil olma… Çünkü: Hiç kimse “eksilerek ve eksiltilerek yaşayamaz!”
Lütfen herkes önce “sevilmeyi” değil de, “sevmeyi” denesin! Çünkü: Hayatımızdaki herkesin sevgi ve samimiyeti “ona verdiğimiz özgürlükte bizimle kalabildiği kadardır!”
Birine bir isim verip hayatımızda ve kalbimizde ona yer vermiş isek; “özde onun bizim hemen yanımızda, yanı başımızda olmasına da gerek yok!”
Kıstası ne olursa olsun sevgi dediğimiz şey; “gitti yere kadar değil de, gücümüzün yettiği yere kadar” değil midir?
Lütfen: Aşklar… Dostluklar… Ve sevgiler bu kadar “öteleyici ve bencil” olmasın!
Ve final…
Ben kendi adıma ismini son nefesime kadar görmek istiyorum burada… Bir kez daha “davete icabet erdemini” gösterir mi bana şiirlerin babası Mustafa Bay?
…/
Bana katılan yok mu? İşte tam da şimdi… Şu anda… Onları da görmek istiyorum burada…
Her daim; Sevgim, saygım ve fiddareyn saadetler duamla…
Yok! Yok! Bizler kesinlikle organize olmayı bilemediğimizden “ortak davranışlar” sergileme sorunu yaşıyoruz…
Neden mi?
Çünkü: Gerçekten antolojiyi antoloji yapan isimler var ve bu isimler yıldızlar gibi teker teker kayıp gidiyor ellerimizin arasından…
Ve bizler buna ne dur diyebiliyoruz, ne de engel olabiliyoruz… Ne yazık ki, atalet düşkünlüğümüz arşa ha dayandı, ha dayanacak!
O halde neyiz biz? Peki, bizim etiketimiz, adımız ne bu birliktelikte?
Beni bunu yapmaya zorlayan şey de, yoruma kapatılmış “Meditasyon” şiiri ve o şiirle birlikte gelen mesaj: “Lütfen kimse “antolojim” listesine almasın!”
Nasıl bir istekti bu? Hem de hiç beklenilemeyecek birinden!
Şok olmuştum o mesajı okuduğumda, bu kadar “aktif” ve göz önünde olmayı seven ve hak eden biri, neden yapmıştı bunu? Şiir asıldığı günden biridir bunu düşünüyorum…
Ki; benim antoloji içerisinde savunduğum ve her daim arkasında olduğum bir sözüm var! “Eğer bir şiirimizi sayfaya asmış isek, o artık bizim olmaktan çıkıp okuyucunun olmuştur! Ve biz sadece yazanı olarak kalmışızdır!” Hepimizin yazılmış ama sayfaya asılmamış şiirlerimiz vardır ve bu da bunun ispatı değil midir?
O yüzdendir ki, defalarca uğradığım şiirde varlığım çıkmadı, çıkaramadım ön plana… Çünkü sadece saygı duymak ve bu isteği desteklemek olurdu bana ve bu aşk için şairinin dileğine yakışanı…
Çünkü: Mustafa Bay, benim bilebildiğim antoloji tarihi boyunca şimdiye kadar hiç yapmamıştı bunu…
Peki, şimdi neden?
Bunu yapanların, yapmaya çalışanların elbet kendilerince haklı gerekçeleri ve öncelikleri vardır mutlaka, ama bu bizi de bağlamamalı… Bağlarken de “eksiltmemeli!”
Mesela bende şu an bu sorunları yaşayan, hatta “dayatılan” biriyim…
Dayatan kim? “Yasemin”
Müsebbibi kim? “Mustafa Bay”
Ne olacak sizin ve bizlerin bu “Yasemin” ile hali… Bilen beri gelsin!
İşte bu yüzden duygu dozu yüksek olacak bu yürek kalemimden döküleceklerin… :)
…/
Eğer ki, o düşünür diye övdüklerimizden birinin de dediği gibi; “ey dostlar, dost diye bir şey yoktur.” Diye düşünenlerden olsaydık, elbet bizler içinde sorun olmazdı…
Ama ben kendi adıma yapamam bunu…
Çünkü: Mustafa Bay, her hangi biri değil benim için… Çünkü: Mustafa Bay, Rabbimden sonra şu an aldığım nefeslerimin “ilk” sebebi ve sahibi… Çünkü: Mustafa Bay, bir uykucuyu uyandırmak için ne yapılması gerektiğini bilen ve gereğini hakkıyla yapabilecek “organizatörlük” ruhuna sahip biri… Çünkü: Mustafa Bay, o uykucunun “yetimine” sahip çıkabilecek kocaman bir yürek taşıyor en sol yanında… Çünkü: Mustafa Bay, bana her daim minnet ve duayla anacağım, haklarını iki cihanda da ödeyemeyeceğime inandığım, belki eksilecek ama hiç “eskimeyecek dostluklar” verebilen biri… Çünkü: Mustafa Bay, sadece iyi bir öğretmen değil, babacan ve “iyi yürekli de bir adam”…
Her insanın hayatında olduğu gibi bizim muhabbetimizde de inişler-çıkışlar olmadı dersem yalan kere yalan olur…
Çünkü: Mustafa Bay, verdiklerini bir anda da alabilecek de biri… Çünkü: Mustafa Bay, çoğalttığı gibi eksiltmeyi de başarabilen biri… Çünkü: Mustafa Bay, kızdı mı, gazabından kurtulabilmek için karşısında atomun en küçük zerresi olup yok olmak isteyeceğiniz biri… Çünkü: Mustafa Bay, doğrularının çiğnenmesini sessizce izleyebilecek biri değil… Çünkü: Mustafa Bay, çıplak kralları tahtından edebilecek “keskin bir dile”, bir ajan misali “analiz ve raporlama” yeteneğine sahip biri… Çünkü: Mustafa Bay, nerede, ne zaman karşınıza çıkacağını bilemeyeceğiniz kadar eli uzun ve her yere yetebilecek biri… Çünkü: Mustafa Bay, çakallarla dans etmeyi sevmeyen, o yüzden de “bozkırın en keskin kulağına sahip” ve “Kalıtımsal” olarak “Seçilmiş” bir Boz Kurt Beyi… Çünkü: Mustafa Bay, benimle paylaştığı tüm geçmişinde çok sert rüzgârlara maruz kalmış ve çoğundan da yara almadan, aldıklarını da sarmayı başararak çıkabilen biri… Çünkü: Mustafa Bay, sol omzunun sahipli olduğunu paylaşmaktan çekinmeyecek kadar yürekli bir “aşk adamı…”
İlk kez antolojiden, şiirden ve bizlerden bu kadar uzaklaşmasındaki davetime icabeti belki hoş bir tesadüftü ama umudum var şu an yapmaya çalıştığım şeye “olumlu” cevap vereceğinden… Çünkü: Mustafa Bay, davete icabeti “erdem” sayan biri…
/ Hala seçemediği yolları var belli ki; işte o yüzdendir bir kez daha bu “çağrım” ve adını tonlayışım! /
Kendisinden son zamanlarda sıkça duyduğum bir sözü vardı: “Artık ne antolojinin bana, ne de benim antolojiye verebileceğim bir şey kalmadı.” Bu kendi penceresinden bakılınca doğrudur belki, ama ya ona açılan, açılacak pencereler… Ve benim Mustafa Bay’dan öğrenecek daha çok şeyimiz var olduğuna inanıyorum…
Az önce de dediğim gibi kendi adıma tüm samimiyetimle diyebilirim ki: Bir kez daha “yetim” kalmak istemiyorum… Çünkü: Hiçbirinizin bilmediği kadar bencil biri olduğumdan, seviyorum onun kaleminin gölgesinde konaklamayı…
Mustafa Bay’ın: Bir yanı gelmeyi hiç istemese de, Bir yanı Yasemin ise ve o yanı diren dese de,
/ Lütfen bir kez daha ve bu kez bizler için dirensin! /
İnandığımdır; Mustafa Bay, ne yapması gerektiğini bilebilecek ve de bunu adaletle yapabilecek kadar güçlü biri…
Çünkü ben, gerçek Mustafa Bay’ı beşinci mevsimime gözlerimi açtığımda tanıdım…
Sadece birkaç ay aktif olabildiğim ve üyelik tarihim O’ndan eski olsa da, yabancısı olduğum bu antoloji ortamında, bizim Mustafa Bay ile tanışmamız ve muhabbetimiz de basit bir davetle başlamıştı… Çünkü: Çıkmam gereken ve gereğinden fazlaca ertelenmiş uzun bir yolculuk bekliyordu beni… Ve ben bu yolculuğa çıkarken “helalleştiğim” antoloji içerisinden aklımda kalan “çok az isimden” biri olmasının dışında; İyi bir yönetici, İyi bir yorumcu, İyi, çok iyi bir şairdi o…
Çünkü Mustafa Bay, daha yaptığı ilk yorumunda yakalamıştı benim “baharını özleyen bir kar tanesi olduğunu yazmaya çalıştıklarımın…”
/ Ve ben bir kez daha anladım ki, hiçbir insan göründüğü kadar değil! Göremediklerimiz de var! /
…/
Şimdi onun için bunca yapılmaya çalışılan şeyin, şiirlerin ve o şiirleri yazan şairin sahibesi sevgili Yasemin’e seslenmek istiyorum!
İşte şu andan itibaren tüm sözlerim sana Yasemin…
Lütfen beni hemcinsim olarak değil de yüreğinle dinle…
Umarım yukarıda tanıtabilmişimdir senin bilmediğin Mustafa Bay’ı sana!
/ Arkasında koca bir tarih “Kalıtımsal Seçicilik” ve koca bir isim taşısa da, bazı insanlar “kendilerine kalmak” için yaratılmamıştır!
Ne yapsak da “sahiplenemeyiz” onları… /
Böyle bir lüksümüz olamaz hiçbirimizin!
Tıpkı, sadece sevdiğine… Veya ailesine… Veya dostlarına adayamayacağı gibi kendisini…
Lütfen hiç kimse gibi “sende” bencil olma… Çünkü: Hiç kimse “eksilerek ve eksiltilerek yaşayamaz!”
Lütfen herkes önce “sevilmeyi” değil de, “sevmeyi” denesin! Çünkü: Hayatımızdaki herkesin sevgi ve samimiyeti “ona verdiğimiz özgürlükte bizimle kalabildiği kadardır!”
Birine bir isim verip hayatımızda ve kalbimizde ona yer vermiş isek; “özde onun bizim hemen yanımızda, yanı başımızda olmasına da gerek yok!”
Kıstası ne olursa olsun sevgi dediğimiz şey; “gitti yere kadar değil de, gücümüzün yettiği yere kadar” değil midir?
Lütfen: Aşklar… Dostluklar… Ve sevgiler bu kadar “öteleyici ve bencil” olmasın!
Ve final…
Ben kendi adıma ismini son nefesime kadar görmek istiyorum burada… Bir kez daha “davete icabet erdemini” gösterir mi bana şiirlerin babası Mustafa Bay?
…/
Bana katılan yok mu? İşte tam da şimdi… Şu anda… Onları da görmek istiyorum burada…
Her daim; Sevgim, saygım ve fiddareyn saadetler duamla…
Ben,
Bana yazamam, kimse görmese bile "yüzüm kızarır"
Yazda,
Bu sıcakta!
O yüzden,
Sadece "teşekkür" edeceğim Alara Hanım,
Tarifi olmayana başka ne ne yazılabilir,
Beni hem mahcup hem de mutlu ettiniz...
Sağ olun...
Antoda bazı seçilmiş şiirlerin anamnezini,bildirimlerde Mustafa Bay hocadan almak iyi oluyor:)
Hem kalemide güzel
Bunu Yazmazsam olmazdı..
KAMİL İNSAN
Zamanın efendisi
Elinde kalem sesi
Yazılar gelir dile,
Besler sevgiyi,sazı
Eyler gönlü şaduman
Korur izzet'i şan'ı.
Hâl'i benzer bülbül'e
O bir gönül incisi
Cenk eder cehaletle
Aşar sözü engel'i.
Saygılarımla
Her ne kadar konuyu tam toparlamaya çalışsam da
sanki toparlayamadığımı anladım...
Ortaya
bir deyiş süslü şiirimle
davetkar oldum üstadıma....o işi bilendir...saygılarımla.
Âlem'in Âşık Satrancı
Ya gövdenizle ad’lanıp dönem sizsiniz...
Ya da bölgenizde vah’lanıp dönemsizsiniz.
Kan yerinde can’ı taşıyıp akıl
Tan yerine gitmektir vüsat..; Fikir.
Ya aşkla yüceleşip âlem sizsiniz...
Ya da aşksız cüceleşip âlemsizsiniz.
Sen yerinde O’nu yaşayıp zekâ
Ben yerine dönmektir vuslat..; Beyin.
Ya renginizle şah’lanıp önem sizsiniz...
Ya da kendinizde mat’lanıp önemsizsiniz.
Ahmet Durgut
Bu şiveye cevap verecegini bilseydim çoktan yazardım... :) Abem nazlanma gelive garii...
Atakan Erdem diyorsa doğru diyordur :) ve kesinlikle üstüne yorum yapılamaz yani ben yapamam :)
Ha bi de yazmış oraya _anı defteri_ olarak kullanın diye
Gelde başka şey yazıve
E, deyi ve bene Mısdıvammmm napcez şinci?
O deyivemiş __anı yazceniz__
Yazcez yazcez de hangiciğini seçemedim :)
Bak bene ne yapcem şinci
Hey millet size ne deycem :)
Üzmeyek __Şekercanımı__ olma mı?
Çünkü ben onu çok seviyom
Çok seviyom
Çok seviyom
Çok seviyom
Çok seviyom
Hemide çomçoooookkkk
Bakın bene bakem
Hadi gutlayıverem nedirini olma mı?
Şeker canım işte senin tayfan
__Atakan Erdem__
Almula Erdem
Nergis Hasdemir
Nilüfer Kozoğlu
Unutma he mi
Oynamayı da emme
Haydeeeee :)
Heeey merhaba arkadaşlar
Bak hele burada kimleri görüyorum
Zeybek Hocam, hoş geldiniz ;))
İki değerli büyüğüm, dostum
Gül Laypanoğlu ile Mustafa Bay
Nezdinde nedir terimin şereflendiren arkadaşlarım
Hoş geldiniz ;))
Minnet, saygı ve sevgisini
Antolojinin forum platformuna da taşımak istemiş kanımca arkadaşım Gül.
Gül letafeti işte
Canı sağ olasıca ;))
Hepinizin duygu ve düşüncesine saygım ve sevgimle iştirak ediyorum...
Bir damla Zeybek Hoca
Uzun yıllar antoloji çatısı altında, avluya nicelikli zatına yakışan izler bıraktı.
Antoloji avlusunda yani sayfasında, şiirleri ile yorumları kitap niteliğindedir.
Ne mutlu bizlere şairi yakından tanıdık.
Yolumuz burada kesişti.
Lakin ata ocağına yolumuz düşse, begonvilli kamelyası altında ailecek iyi demleniriiiiz ;))
Hayat dopdolu, son sürat yanı başımızdan akıyor..
Yoğunluk bedenen ve zihinsel yorgunluk halihazırda
Ondan bir damla Zeybek Hocam, dinlenmek istemiş olabilir.
Ne kadar dinlenirsiniz, ne kadar duran kalırsınız
Siz bilirsiniz tabii.
Ama
O güzel şiirlerinizden mahrum etmeyin bizleri.
Başta Zeybek Hocam olmak üzere
Hepinize, saygı ve sevgilerimle
Afiyetle kalın.. ;))
Çok kıymet verdiğim her anlamda dürüstlüğüne inandığım, antolojiye katıldığımdan bu yana bilgilerinden istifade ettiğim Saygıdeğer bulduğum güzel yürekli insan Mustafa Bay yine bizimle olduğu hissettir. Saygılar...
Zor bir durum...
Kendim için, kendi adıma yazmak.. tahminlerimin ötesinde zor...
Hele antoloji gibi "örtülü gezilen", kuşkuların ayyuka çıktığı bir ortamda...
Neyse...
Değerli Gül Hanım'a en içten teşekkürlerimi sunuyorum öncelikle..
Vefalı, insani duyguların ön plana çıktığı, beni ve antoloji geçmişimi irdeleyen bir yazıyı kaleme almış, "nedir" bölümüne gelip asmış..
Sanırım sadece benim için değil, beni tanıyanlar için de sürpriz oldu!
Yaşamın kendi planları vardır.
Burada bulunmam gibi...
Tamamen rastlantı, tamamen benim dışımda.
Sekiz yıl geçiverdi, şaka değil!
Rakamlar sözden daha iyi anlatıyor durumu... Mesela 14.000 yorum yazmışım!
Birkaç "yüz" insan tanımışım!
Şiiri ciddiye almışım! Daha basitten, daha "açık" anlatımdan kapalıya, daha zora, daha sanatsal olana doğru evrilmişim...
İlkelerde de öyle..
Hiç farkında olmadan her merhaba dediğimi önemsemişim...
İnsan olarak gelişmişim, büyümüşüm!
Aşağı çekmek isteyenlere aldırmamış, yürümüşüm!
Tıpkı gerçek hayat gibi... Emek vermişim, makam, mevki edinmişim...
Dedim ya..
Bir bakmışım sekiz yıl geçivermiş!
Burası adeta bir "şehir", kent ya da köy...
Birbirlerinden habersiz kişilerin gelip yerleştiği bir mekan, ya da semt..
Dostluklar, arkadaşlıklar kurulduğu gibi, irili ufaklı sorunların da yaşandığı bir yer...
Zaman zaman "tebdili mekan" durumu o nedenle gayet doğal!
Sonuç olarak...
Kişisel kırgınlık nedeniyle buradan uzaklaşıyor değilim...
Antolojinin sanattan, şiirden, edebiyattan giderek koptuğu, neredeyse "kapalı devre arkadaşlık sitesine" dönüştüğü, kalitenin düştüğü, macera peşinde koşanların arttığı, "sahte üyeliğin" teşvik edildiği, bencilliğin normalleştiği, dostlukların pekiştiği grupların işlevsizleştirildiği hepimizin malumudur...
Üstüne... "Resimde görüldüğü" gibi "kimliksiz kişilerin" kendilerini tatmin ettiği, sataştığı, sapıkların epeyce çoğaldığı da gerçek!
Aidiyet duyduğum gruplar, o gruplarda dostlarım var...
Çok nitelikli kişiler tanıdım antolojide..
Tamamen kopmam olanaksız...
Birkaç kez ifade ettiğim gibi... Özel uğraşlarım, işim, gücüm ve yazmak istediklerim var..
Hepsi bir arada gitmeyecek...
Tercih, zorunlu...
Klasik laflar yerine daha çıplak ifade ile..
Elbette hayal kırıklıklarım, ummadığım "unutkanlıklar" oldu..
Biraz uzak kalınca, daha net görülüyor "samimiyet!"
Normal mi?
Bence normal..
Beni de aynı biçimde suçlayan dostlarım kadar, normal.......
Gül Hanım;
Çok zor süreçlerden geçerek geldiniz...
"Duamızı", emeğimizi, iyi niyetimizi, uykusuz gecelerimizi bölüştük...
Kızım Almula bu dönemin "canlı şahididir..."
Binlerce kişi aynı amaca yöneldi, örneği az bulunur bir kenetlenme örneği verdi...
Hepsine şahsım ve sizin adınıza şükranlarımı arz ediyorum, bir kez daha...
Sırf bu nedenle bile birbirimizi unutmamız imkansız!
Bana yazma fırsatı veren mesajınıza, dostluğunuza, vefalı tavrınıza müteşekkirim..
Sağ olun, var olun..
Ben, hala buradayım..
Mümkün olduğunca, gücümün yettiğince..
Bana mesajla, telefonla ulaşan, samimi ilgilerini esirgemeyen tüm dostlara teşekkür ederim..
Sevgi, saygı ve muhabbetle...
Zor bir durum...
Kendim için, kendi adıma yazmak.. tahminlerimin ötesinde zor...
Hele antoloji gibi "örtülü gezilen", kuşkuların ayyuka çıktığı bir ortamda...
Neyse...
Değerli Gül Hanım'a en içten teşekkürlerimi sunuyorum öncelikle..
Vefalı, insani duyguların ön plana çıktığı, beni ve antoloji geçmişimi irdeleyen bir yazıyı kaleme almış, "nedir" bölümüne gelip asmış..
Sanırım sadece benim için değil, beni tanıyanlar için de sürpriz oldu!
Yaşamın kendi planları vardır.
Burada bulunmam gibi...
Tamamen rastlantı, tamamen benim dışımda.
Sekiz yıl geçiverdi, şaka değil!
Rakamlar sözden daha iyi anlatıyor durumu... Mesela 14.000 yorum yazmışım!
Birkaç "yüz" insan tanımışım!
Şiiri ciddiye almışım! Daha basitten, daha "açık" anlatımdan kapalıya, daha zora, daha sanatsal olana doğru evrilmişim...
İlkelerde de öyle..
Hiç farkında olmadan her merhaba dediğimi önemsemişim...
İnsan olarak gelişmişim, büyümüşüm!
Aşağı çekmek isteyenlere aldırmamış, yürümüşüm!
Tıpkı gerçek hayat gibi... Emek vermişim, makam, mevki edinmişim...
Dedim ya..
Bir bakmışım sekiz yıl geçivermiş!
Burası adeta bir "şehir", kent ya da köy...
Birbirlerinden habersiz kişilerin gelip yerleştiği bir mekan, ya da semt..
Dostluklar, arkadaşlıklar kurulduğu gibi, irili ufaklı sorunların da yaşandığı bir yer...
Zaman zaman "tebdili mekan" durumu o nedenle gayet doğal!
Sonuç olarak...
Kişisel kırgınlık nedeniyle buradan uzaklaşıyor değilim...
Antolojinin sanattan, şiirden, edebiyattan giderek koptuğu, neredeyse "kapalı devre arkadaşlık sitesine" dönüştüğü, kalitenin düştüğü, macera peşinde koşanların arttığı, "sahte üyeliğin" teşvik edildiği, bencilliğin normalleştiği, dostlukların pekiştiği grupların işlevsizleştirildiği hepimizin malumudur...
Üstüne... "Resimde görüldüğü" gibi "kimliksiz kişilerin" kendilerini tatmin ettiği, sataştığı, sapıkların epeyce çoğaldığı da gerçek!
Aidiyet duyduğum gruplar, o gruplarda dostlarım var...
Çok nitelikli kişiler tanıdım antolojide..
Tamamen kopmam olanaksız...
Birkaç kez ifade ettiğim gibi... Özel uğraşlarım, işim, gücüm ve yazmak istediklerim var..
Hepsi bir arada gitmeyecek...
Tercih, zorunlu...
Klasik laflar yerine daha çıplak ifade ile..
Elbette hayal kırıklıklarım, ummadığım "unutkanlıklar" oldu..
Biraz uzak kalınca, daha net görülüyor "samimiyet!"
Normal mi?
Bence normal..
Beni de aynı biçimde suçlayan dostlarım kadar, normal.......
Gül Hanım;
Çok zor süreçlerden geçerek geldiniz...
"Duamızı", emeğimizi, iyi niyetimizi, uykusuz gecelerimizi bölüştük...
Kızım Almula bu dönemin "canlı şahididir..."
Binlerce kişi aynı amaca yöneldi, örneği az bulunur bir kenetlenme örneği verdi...
Hepsine şahsım ve sizin adınıza şükranlarımı arz ediyorum, bir kez daha...
Sırf bu nedenle bile birbirimizi unutmamız imkansız!
Bana yazma fırsatı veren mesajınıza, dostluğunuza, vefalı tavrınıza müteşekkirim..
Sağ olun, var olun..
Ben, hala buradayım..
Mümkün olduğunca, gücümün yettiğince..
Bana mesajla, telefonla ulaşan, samimi ilgilerini esirgemeyen tüm dostlara teşekkür ederim..
Sevgi, saygı ve muhabbetle...
Yok!
Yok!
Bizler kesinlikle organize olmayı bilemediğimizden “ortak davranışlar” sergileme sorunu yaşıyoruz…
Neden mi?
Çünkü:
Gerçekten antolojiyi antoloji yapan isimler var ve bu isimler yıldızlar gibi teker teker kayıp gidiyor ellerimizin arasından…
Ve bizler buna ne dur diyebiliyoruz, ne de engel olabiliyoruz…
Ne yazık ki, atalet düşkünlüğümüz arşa ha dayandı, ha dayanacak!
O halde neyiz biz? Peki, bizim etiketimiz, adımız ne bu birliktelikte?
Beni bunu yapmaya zorlayan şey de, yoruma kapatılmış “Meditasyon” şiiri ve o şiirle birlikte gelen mesaj:
“Lütfen kimse “antolojim” listesine almasın!”
Nasıl bir istekti bu?
Hem de hiç beklenilemeyecek birinden!
Şok olmuştum o mesajı okuduğumda, bu kadar “aktif” ve göz önünde olmayı seven ve hak eden biri, neden yapmıştı bunu?
Şiir asıldığı günden biridir bunu düşünüyorum…
Ki; benim antoloji içerisinde savunduğum ve her daim arkasında olduğum bir sözüm var!
“Eğer bir şiirimizi sayfaya asmış isek, o artık bizim olmaktan çıkıp okuyucunun olmuştur! Ve biz sadece yazanı olarak kalmışızdır!”
Hepimizin yazılmış ama sayfaya asılmamış şiirlerimiz vardır ve bu da bunun ispatı değil midir?
O yüzdendir ki, defalarca uğradığım şiirde varlığım çıkmadı, çıkaramadım ön plana…
Çünkü sadece saygı duymak ve bu isteği desteklemek olurdu bana ve bu aşk için şairinin dileğine yakışanı…
Çünkü:
Mustafa Bay, benim bilebildiğim antoloji tarihi boyunca şimdiye kadar hiç yapmamıştı bunu…
Peki, şimdi neden?
Bunu yapanların, yapmaya çalışanların elbet kendilerince haklı gerekçeleri ve öncelikleri vardır mutlaka, ama bu bizi de bağlamamalı…
Bağlarken de “eksiltmemeli!”
Mesela bende şu an bu sorunları yaşayan, hatta “dayatılan” biriyim…
Dayatan kim?
“Yasemin”
Müsebbibi kim?
“Mustafa Bay”
Ne olacak sizin ve bizlerin bu “Yasemin” ile hali… Bilen beri gelsin!
İşte bu yüzden duygu dozu yüksek olacak bu yürek kalemimden döküleceklerin… :)
…/
Eğer ki, o düşünür diye övdüklerimizden birinin de dediği gibi; “ey dostlar, dost diye bir şey yoktur.” Diye düşünenlerden olsaydık, elbet bizler içinde sorun olmazdı…
Ama ben kendi adıma yapamam bunu…
Çünkü:
Mustafa Bay, her hangi biri değil benim için…
Çünkü:
Mustafa Bay, Rabbimden sonra şu an aldığım nefeslerimin “ilk” sebebi ve sahibi…
Çünkü:
Mustafa Bay, bir uykucuyu uyandırmak için ne yapılması gerektiğini bilen ve gereğini hakkıyla yapabilecek “organizatörlük” ruhuna sahip biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, o uykucunun “yetimine” sahip çıkabilecek kocaman bir yürek taşıyor en sol yanında…
Çünkü:
Mustafa Bay, bana her daim minnet ve duayla anacağım, haklarını iki cihanda da ödeyemeyeceğime inandığım, belki eksilecek ama hiç “eskimeyecek dostluklar” verebilen biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, sadece iyi bir öğretmen değil, babacan ve “iyi yürekli de bir adam”…
Her insanın hayatında olduğu gibi bizim muhabbetimizde de inişler-çıkışlar olmadı dersem yalan kere yalan olur…
Çünkü:
Mustafa Bay, verdiklerini bir anda da alabilecek de biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, çoğalttığı gibi eksiltmeyi de başarabilen biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, kızdı mı, gazabından kurtulabilmek için karşısında atomun en küçük zerresi olup yok olmak isteyeceğiniz biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, doğrularının çiğnenmesini sessizce izleyebilecek biri değil…
Çünkü:
Mustafa Bay, çıplak kralları tahtından edebilecek “keskin bir dile”, bir ajan misali “analiz ve raporlama” yeteneğine sahip biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, nerede, ne zaman karşınıza çıkacağını bilemeyeceğiniz kadar eli uzun ve her yere yetebilecek biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, çakallarla dans etmeyi sevmeyen, o yüzden de “bozkırın en keskin kulağına sahip” ve “Kalıtımsal” olarak “Seçilmiş” bir Boz Kurt Beyi…
Çünkü:
Mustafa Bay, benimle paylaştığı tüm geçmişinde çok sert rüzgârlara maruz kalmış ve çoğundan da yara almadan, aldıklarını da sarmayı başararak çıkabilen biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, sol omzunun sahipli olduğunu paylaşmaktan çekinmeyecek kadar yürekli bir “aşk adamı…”
İlk kez antolojiden, şiirden ve bizlerden bu kadar uzaklaşmasındaki davetime icabeti belki hoş bir tesadüftü ama umudum var şu an yapmaya çalıştığım şeye “olumlu” cevap vereceğinden…
Çünkü:
Mustafa Bay, davete icabeti “erdem” sayan biri…
/ Hala seçemediği yolları var belli ki; işte o yüzdendir bir kez daha bu “çağrım” ve adını tonlayışım! /
Kendisinden son zamanlarda sıkça duyduğum bir sözü vardı:
“Artık ne antolojinin bana, ne de benim antolojiye verebileceğim bir şey kalmadı.”
Bu kendi penceresinden bakılınca doğrudur belki, ama ya ona açılan, açılacak pencereler…
Ve benim Mustafa Bay’dan öğrenecek daha çok şeyimiz var olduğuna inanıyorum…
Az önce de dediğim gibi kendi adıma tüm samimiyetimle diyebilirim ki:
Bir kez daha “yetim” kalmak istemiyorum…
Çünkü:
Hiçbirinizin bilmediği kadar bencil biri olduğumdan, seviyorum onun kaleminin gölgesinde konaklamayı…
Mustafa Bay’ın:
Bir yanı gelmeyi hiç istemese de,
Bir yanı Yasemin ise ve o yanı diren dese de,
/ Lütfen bir kez daha ve bu kez bizler için dirensin! /
İnandığımdır;
Mustafa Bay, ne yapması gerektiğini bilebilecek ve de bunu adaletle yapabilecek kadar güçlü biri…
Çünkü ben, gerçek Mustafa Bay’ı beşinci mevsimime gözlerimi açtığımda tanıdım…
Sadece birkaç ay aktif olabildiğim ve üyelik tarihim O’ndan eski olsa da, yabancısı olduğum bu antoloji ortamında, bizim Mustafa Bay ile tanışmamız ve muhabbetimiz de basit bir davetle başlamıştı…
Çünkü:
Çıkmam gereken ve gereğinden fazlaca ertelenmiş uzun bir yolculuk bekliyordu beni…
Ve ben bu yolculuğa çıkarken “helalleştiğim” antoloji içerisinden aklımda kalan “çok az isimden” biri olmasının dışında;
İyi bir yönetici,
İyi bir yorumcu,
İyi, çok iyi bir şairdi o…
Çünkü Mustafa Bay, daha yaptığı ilk yorumunda yakalamıştı benim “baharını özleyen bir kar tanesi olduğunu yazmaya çalıştıklarımın…”
/ Ve ben bir kez daha anladım ki, hiçbir insan göründüğü kadar değil! Göremediklerimiz de var! /
…/
Şimdi onun için bunca yapılmaya çalışılan şeyin, şiirlerin ve o şiirleri yazan şairin sahibesi sevgili Yasemin’e seslenmek istiyorum!
İşte şu andan itibaren tüm sözlerim sana Yasemin…
Lütfen beni hemcinsim olarak değil de yüreğinle dinle…
Umarım yukarıda tanıtabilmişimdir senin bilmediğin Mustafa Bay’ı sana!
Dostlar, dostluklar yetim kalır, lütfen yapma!
Şiirler, yorumlar eksik kalır, lütfen yapma!
Antoloji yetim kalır, lütfen yapma!
/ Arkasında koca bir tarih “Kalıtımsal Seçicilik” ve koca bir isim taşısa da, bazı insanlar “kendilerine kalmak” için yaratılmamıştır!
Ne yapsak da “sahiplenemeyiz” onları… /
Böyle bir lüksümüz olamaz hiçbirimizin!
Tıpkı, sadece sevdiğine…
Veya ailesine…
Veya dostlarına adayamayacağı gibi kendisini…
Lütfen hiç kimse gibi “sende” bencil olma…
Çünkü:
Hiç kimse “eksilerek ve eksiltilerek yaşayamaz!”
Lütfen herkes önce “sevilmeyi” değil de, “sevmeyi” denesin!
Çünkü:
Hayatımızdaki herkesin sevgi ve samimiyeti “ona verdiğimiz özgürlükte bizimle kalabildiği kadardır!”
Birine bir isim verip hayatımızda ve kalbimizde ona yer vermiş isek; “özde onun bizim hemen yanımızda, yanı başımızda olmasına da gerek yok!”
Kıstası ne olursa olsun sevgi dediğimiz şey; “gitti yere kadar değil de, gücümüzün yettiği yere kadar” değil midir?
Lütfen:
Aşklar…
Dostluklar…
Ve sevgiler bu kadar “öteleyici ve bencil” olmasın!
Ve final…
Ben kendi adıma ismini son nefesime kadar görmek istiyorum burada…
Bir kez daha “davete icabet erdemini” gösterir mi bana şiirlerin babası Mustafa Bay?
…/
Bana katılan yok mu?
İşte tam da şimdi…
Şu anda…
Onları da görmek istiyorum burada…
Her daim;
Sevgim, saygım ve fiddareyn saadetler duamla…
Yok!
Yok!
Bizler kesinlikle organize olmayı bilemediğimizden “ortak davranışlar” sergileme sorunu yaşıyoruz…
Neden mi?
Çünkü:
Gerçekten antolojiyi antoloji yapan isimler var ve bu isimler yıldızlar gibi teker teker kayıp gidiyor ellerimizin arasından…
Ve bizler buna ne dur diyebiliyoruz, ne de engel olabiliyoruz…
Ne yazık ki, atalet düşkünlüğümüz arşa ha dayandı, ha dayanacak!
O halde neyiz biz? Peki, bizim etiketimiz, adımız ne bu birliktelikte?
Beni bunu yapmaya zorlayan şey de, yoruma kapatılmış “Meditasyon” şiiri ve o şiirle birlikte gelen mesaj:
“Lütfen kimse “antolojim” listesine almasın!”
Nasıl bir istekti bu?
Hem de hiç beklenilemeyecek birinden!
Şok olmuştum o mesajı okuduğumda, bu kadar “aktif” ve göz önünde olmayı seven ve hak eden biri, neden yapmıştı bunu?
Şiir asıldığı günden biridir bunu düşünüyorum…
Ki; benim antoloji içerisinde savunduğum ve her daim arkasında olduğum bir sözüm var!
“Eğer bir şiirimizi sayfaya asmış isek, o artık bizim olmaktan çıkıp okuyucunun olmuştur! Ve biz sadece yazanı olarak kalmışızdır!”
Hepimizin yazılmış ama sayfaya asılmamış şiirlerimiz vardır ve bu da bunun ispatı değil midir?
O yüzdendir ki, defalarca uğradığım şiirde varlığım çıkmadı, çıkaramadım ön plana…
Çünkü sadece saygı duymak ve bu isteği desteklemek olurdu bana ve bu aşk için şairinin dileğine yakışanı…
Çünkü:
Mustafa Bay, benim bilebildiğim antoloji tarihi boyunca şimdiye kadar hiç yapmamıştı bunu…
Peki, şimdi neden?
Bunu yapanların, yapmaya çalışanların elbet kendilerince haklı gerekçeleri ve öncelikleri vardır mutlaka, ama bu bizi de bağlamamalı…
Bağlarken de “eksiltmemeli!”
Mesela bende şu an bu sorunları yaşayan, hatta “dayatılan” biriyim…
Dayatan kim?
“Yasemin”
Müsebbibi kim?
“Mustafa Bay”
Ne olacak sizin ve bizlerin bu “Yasemin” ile hali… Bilen beri gelsin!
İşte bu yüzden duygu dozu yüksek olacak bu yürek kalemimden döküleceklerin… :)
…/
Eğer ki, o düşünür diye övdüklerimizden birinin de dediği gibi; “ey dostlar, dost diye bir şey yoktur.” Diye düşünenlerden olsaydık, elbet bizler içinde sorun olmazdı…
Ama ben kendi adıma yapamam bunu…
Çünkü:
Mustafa Bay, her hangi biri değil benim için…
Çünkü:
Mustafa Bay, Rabbimden sonra şu an aldığım nefeslerimin “ilk” sebebi ve sahibi…
Çünkü:
Mustafa Bay, bir uykucuyu uyandırmak için ne yapılması gerektiğini bilen ve gereğini hakkıyla yapabilecek “organizatörlük” ruhuna sahip biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, o uykucunun “yetimine” sahip çıkabilecek kocaman bir yürek taşıyor en sol yanında…
Çünkü:
Mustafa Bay, bana her daim minnet ve duayla anacağım, haklarını iki cihanda da ödeyemeyeceğime inandığım, belki eksilecek ama hiç “eskimeyecek dostluklar” verebilen biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, sadece iyi bir öğretmen değil, babacan ve “iyi yürekli de bir adam”…
Her insanın hayatında olduğu gibi bizim muhabbetimizde de inişler-çıkışlar olmadı dersem yalan kere yalan olur…
Çünkü:
Mustafa Bay, verdiklerini bir anda da alabilecek de biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, çoğalttığı gibi eksiltmeyi de başarabilen biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, kızdı mı, gazabından kurtulabilmek için karşısında atomun en küçük zerresi olup yok olmak isteyeceğiniz biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, doğrularının çiğnenmesini sessizce izleyebilecek biri değil…
Çünkü:
Mustafa Bay, çıplak kralları tahtından edebilecek “keskin bir dile”, bir ajan misali “analiz ve raporlama” yeteneğine sahip biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, nerede, ne zaman karşınıza çıkacağını bilemeyeceğiniz kadar eli uzun ve her yere yetebilecek biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, çakallarla dans etmeyi sevmeyen, o yüzden de “bozkırın en keskin kulağına sahip” ve “Kalıtımsal” olarak “Seçilmiş” bir Boz Kurt Beyi…
Çünkü:
Mustafa Bay, benimle paylaştığı tüm geçmişinde çok sert rüzgârlara maruz kalmış ve çoğundan da yara almadan, aldıklarını da sarmayı başararak çıkabilen biri…
Çünkü:
Mustafa Bay, sol omzunun sahipli olduğunu paylaşmaktan çekinmeyecek kadar yürekli bir “aşk adamı…”
İlk kez antolojiden, şiirden ve bizlerden bu kadar uzaklaşmasındaki davetime icabeti belki hoş bir tesadüftü ama umudum var şu an yapmaya çalıştığım şeye “olumlu” cevap vereceğinden…
Çünkü:
Mustafa Bay, davete icabeti “erdem” sayan biri…
/ Hala seçemediği yolları var belli ki; işte o yüzdendir bir kez daha bu “çağrım” ve adını tonlayışım! /
Kendisinden son zamanlarda sıkça duyduğum bir sözü vardı:
“Artık ne antolojinin bana, ne de benim antolojiye verebileceğim bir şey kalmadı.”
Bu kendi penceresinden bakılınca doğrudur belki, ama ya ona açılan, açılacak pencereler…
Ve benim Mustafa Bay’dan öğrenecek daha çok şeyimiz var olduğuna inanıyorum…
Az önce de dediğim gibi kendi adıma tüm samimiyetimle diyebilirim ki:
Bir kez daha “yetim” kalmak istemiyorum…
Çünkü:
Hiçbirinizin bilmediği kadar bencil biri olduğumdan, seviyorum onun kaleminin gölgesinde konaklamayı…
Mustafa Bay’ın:
Bir yanı gelmeyi hiç istemese de,
Bir yanı Yasemin ise ve o yanı diren dese de,
/ Lütfen bir kez daha ve bu kez bizler için dirensin! /
İnandığımdır;
Mustafa Bay, ne yapması gerektiğini bilebilecek ve de bunu adaletle yapabilecek kadar güçlü biri…
Çünkü ben, gerçek Mustafa Bay’ı beşinci mevsimime gözlerimi açtığımda tanıdım…
Sadece birkaç ay aktif olabildiğim ve üyelik tarihim O’ndan eski olsa da, yabancısı olduğum bu antoloji ortamında, bizim Mustafa Bay ile tanışmamız ve muhabbetimiz de basit bir davetle başlamıştı…
Çünkü:
Çıkmam gereken ve gereğinden fazlaca ertelenmiş uzun bir yolculuk bekliyordu beni…
Ve ben bu yolculuğa çıkarken “helalleştiğim” antoloji içerisinden aklımda kalan “çok az isimden” biri olmasının dışında;
İyi bir yönetici,
İyi bir yorumcu,
İyi, çok iyi bir şairdi o…
Çünkü Mustafa Bay, daha yaptığı ilk yorumunda yakalamıştı benim “baharını özleyen bir kar tanesi olduğunu yazmaya çalıştıklarımın…”
/ Ve ben bir kez daha anladım ki, hiçbir insan göründüğü kadar değil! Göremediklerimiz de var! /
…/
Şimdi onun için bunca yapılmaya çalışılan şeyin, şiirlerin ve o şiirleri yazan şairin sahibesi sevgili Yasemin’e seslenmek istiyorum!
İşte şu andan itibaren tüm sözlerim sana Yasemin…
Lütfen beni hemcinsim olarak değil de yüreğinle dinle…
Umarım yukarıda tanıtabilmişimdir senin bilmediğin Mustafa Bay’ı sana!
Dostlar, dostluklar yetim kalır, lütfen yapma!
Şiirler, yorumlar eksik kalır, lütfen yapma!
Antoloji yetim kalır, lütfen yapma!
/ Arkasında koca bir tarih “Kalıtımsal Seçicilik” ve koca bir isim taşısa da, bazı insanlar “kendilerine kalmak” için yaratılmamıştır!
Ne yapsak da “sahiplenemeyiz” onları… /
Böyle bir lüksümüz olamaz hiçbirimizin!
Tıpkı, sadece sevdiğine…
Veya ailesine…
Veya dostlarına adayamayacağı gibi kendisini…
Lütfen hiç kimse gibi “sende” bencil olma…
Çünkü:
Hiç kimse “eksilerek ve eksiltilerek yaşayamaz!”
Lütfen herkes önce “sevilmeyi” değil de, “sevmeyi” denesin!
Çünkü:
Hayatımızdaki herkesin sevgi ve samimiyeti “ona verdiğimiz özgürlükte bizimle kalabildiği kadardır!”
Birine bir isim verip hayatımızda ve kalbimizde ona yer vermiş isek; “özde onun bizim hemen yanımızda, yanı başımızda olmasına da gerek yok!”
Kıstası ne olursa olsun sevgi dediğimiz şey; “gitti yere kadar değil de, gücümüzün yettiği yere kadar” değil midir?
Lütfen:
Aşklar…
Dostluklar…
Ve sevgiler bu kadar “öteleyici ve bencil” olmasın!
Ve final…
Ben kendi adıma ismini son nefesime kadar görmek istiyorum burada…
Bir kez daha “davete icabet erdemini” gösterir mi bana şiirlerin babası Mustafa Bay?
…/
Bana katılan yok mu?
İşte tam da şimdi…
Şu anda…
Onları da görmek istiyorum burada…
Her daim;
Sevgim, saygım ve fiddareyn saadetler duamla…